
Merhaba arkadaşlar, yeni bölüm için sizi birazcık bekletmek zorunda kaldım. Kusura bakmayın. Yeni bölümü heyecanla beklediğinizi söylediniz. Benimde yazmaktan keyif aldığım bir bölüm oldu.
Birazcık kısa bir bölüm olduğunu söylediniz ve uzatmamı istediniz. Bende elimden geldiğince bölümü uzun yazmaya çalıştım. Bölüm bölük pörçük olsun istemedim.
Yazdığım bölümü güzel bir uslup ile eleştirmenizi istiyorum. Eğer güzel yazmıyorsam gerçekten yazmayı bırakacağım.
Birde wp kanalı kursam kimler gelir? Yorumlara yazın. Keyifli okumalar diliyorum.
23.Bölüm
Genç kadın evin kapısını açıp dışarı çıktığında anın verdiği korku hissi nefesinin hızlanmasını sağlamıştı. Göğsü hızla inip kalkmaya başlamıştı. Ellerinden birini güç almak için kapıya yasladı ve bir müddet bekledi. Boşluğa dalan gözleri Demirin yaralanma anını hafızasından silemiyordu. Boğuştuğu düşünceler, hayatının odak noktası haline gelmiş ve can yakıcı bir yük olmaya başlamıştı.
Ambulansın siren sesi, kulaklarında yankılandığında kendine gelebildi ve ambulansı çok fazla beklettiğini fark etti. Ambulansın yanına doğru adım atmaya başladığında ayaklarının istemsizce yavaşladığını hissetti. Ayakları yere sağlam basmıyordu ve her an yere düşüp bayılacakmış gibi bir izlenim veriyordu. Görüş açısı bulanıklaşmıştı, bir sis bulutunun ardından görünen görüntüler, bir o kadar net değil, silikti.
"Bir an önce hastaneye gitmeliyiz. Sizi beklettiğim için üzgünüm. Demirin yarası baya derindi ve hafife alınacak bir yara değildi."
Genç kadının ambulansın yanına ulaşmadan uzaktan bağırması, kulakları sağır edecek kadar yüksekti. Hızla ambulansın yanına ulaştı, arka kapıya doğru adımaldı ve kapıyı açtı.
Hemşirenin Demirin yarasını kontrol ettiğini gördü ve sedyenin hemen yanında Ayla Hanımın oturduğunu fark etti.
Geç kalmışlığın verdiği hüzün, genç kadını bin pişman etmişti. Ambulansın kapısından tutarak içeri girdi ve bulduğu ilk boş yere oturdu.
Hemşirelerden birinin kendisine seslendiğini hissetti ve dônüp hemşirenin suratına boş gözlerle baktı.
"Daha hızlı gelemez miydiniz? Sizin yüzünüzden kan kaybından ölebilirdi. Zamanla yarışıyoruz, farkında mısınız?"
Hemşirenin az önceki sözleri söylerken son derece haklı olduğunu biliyordu. Sanki sessizlik yemini etmiş gibiydi ve konuşursa tüm büyü bozulacaktı.
Her şey o kadar ani gelişmişti ki, kendisi bile yaşanılan olayların hızına yetişememişti. Yapabileceği tek şey beklemekten ibaretti.
Kalbi de zihni gibi karmakarışıktı ve ne hissetmesi gerektiğini bilmiyordu. Boşlukta debeleniyor, oradan oraya savruluyordu.
Ayla Hanımın kendisine seslendiğini duydu ama dönüp bakacak mecali bile yoktu. Genç kadının gözyaşları sicim gibi akıyordu, sildikçe bir yenisi daha ekleniyor ve yanaklarını ıslatarak zeminle buluşuyordu.
Ayla Hanım, kızının durumunun iyi olmadığının farkındaydı ve kendi çabalarıyla bir şeyler yapmak istiyordu.
"Elfida, bir bana bakabilir misin? Yaşadığın olayların acısını kendine yüklemeyi bırak. Bazı şeyler yaşanması gerekir ve yaşanır. Demirin yaralanması da senin sorumluluğunda olan bir şey değildi. Kendini daha fazla suçlama."
" Ne demek, kendini suçlama ya? Ben hayatınıza girmeseydim benim gibi bir sorumluluğunuz da olmayacaktı. Üvey abim son olan olaylardan sonra kesinlikle durmayacak. Onun istediği kişi benim ve gitmek zorundayım."
Genç kadın, ailesinin hayatını bir kez daha tehlikeye atmak istemiyordu ve kararı son derece kesindi. Kimsenin kendisini kararından döndürmesine izin vermeyecekti.
Ayla Hanım, kızının yaşadığı olayların acısını kendisine yüklemesine anlam veremiyordu. Yine de elinden yapacak bir şey gelmiyordu.
"Seni bir kez kaybettim, bir daha kaybetmeyi göze alamam. Duydun mu beni? Evden ayrılmayı aklından çıkar."
"Gidersem hem sizde normal hayatınıza geri dönersiniz."
"Kızım şimdi bana bu durumdayken bunları söyletme. Sen hayatımızda yokken benim hayatım çok mu normaldi. 20 yıl boyunca evin içinde her gün ölü bir ruh gibi gezindim."
Genç kadın, annesinin ruhunun acıyla kaplı oldugunu biliyordu. Söylenen sözlerin arkasını derin bir sessizlik kapladı ve söylenecek diğer sözler kifayetsiz kalacak gibiydi.
Bir müddet ambulansın penceresinden akıp giden yolu izledi. Sonbaharın yavaş yavaş izini kaybettirip ilkbahara geçiş mevsiminin yarattığı izler gözler önüne seriliydi. Havada mistik bir koku hakimdi ve camdan içeri sızıyordu.
Tam o sırada ambulansın içini derin bir ses doldurdu ve adeta bir yankı uyandırdı.
Genç kadın, panik halinde nefes almakta zorlandığı her halinden belli bir vaziyette arkasını döndü. Karşılaştığı manzara hiç iç açıcı değildi ve boğazındaki yumru konuşmasına izin dahi vermiyordu.
Demirin kalbi oldukça yavaş atıyordu ve durma noktasına gelmişti. Hemşireler elinden geleni yapıyordu fakat yetmiyordu. Bir an önce hastaneye yetişmesi gerekiyordu.
Genç kadın, bir anda kendisine gelen son cesaret kırıntısıyla hemşireleri kenara ittirdi ve elleriyle kalp masajı yapmaya başladı. Ellerinin titremesini umursamadan, kalbinin yavaş da olsa atması için evrene mesaj yolladı. Ambulansın içinde can atmaya başlayan kalp sesi, herkesin ciğerlerinden derin bir nefes vermesini sağlamıştı.
"Oh, sonunda kalbi atmaya başladı. Hayata geri döndürdüm anne. Gördün mü?"
Umut sözcüğü beş harften oluşan bir duyguydu. Ama o an beş harf, bir ömre bedel gibi hissettiriyordu. Kalbinin ufacık da olsa, zayıf sesini duyabildiği her saniye, kendisinde farklı bir etki bırakıyordu.
Kendi kendine hayıflanmayı da ihmal etmedi.
" Kedi olalı bir fare tuttun Elfida. Helal sana kızım."
Genç kadın geriye doğru bir adım atabildi ve yüzü ilk defa mutluluktan güldü. Birini hayata döndürebilmiş olmanın verdiği sevinç elle tutulabilir nitelikteydi. Bakışları annesine döndü ve dudaklarının tebessüm ettiğini gördü.
Ayla Hanımın yanına yaklaştı ve kulağına fısıldadı.
"Kalp masajıyla kalbi tekrar atmaya başladı. Demir hayata dönmeyi başardı. İyileşir ve eskisi gibi sağlığına kavuşur dimi anne?"
Ayla Hanım, kızına yatıştırıcı bir cevap verdi ve sakinleşmesini bekledi.
"Elbette, benim oğlum son derece güçlüdür. Yenik düşmez. Tez zamanda sağlığına kavuşur, aramıza döner."
Genç kadın, annesinin verdiği cevapla içi biraz da olsa rahatladı ve kendi içine kapandı. Elleriyle annesinin bedenini sarmaladı ve bırakmak istemezcesine sımsıkı sarıldı.
Yılların araya soktuğu soğukluk hızla kırıldı ve geriye sadece ufak bir esinti bıraktı. Annesinin kolları tüm bedenine dolandı ve bedenini bir titreme alarak baştan aşağı alaşağı oldu. Başını annesinin omzuna yasladığında bedenindeki yüklerden arındığını hissetti ve sığınacak bir limanı olarak annesini gördüğünü daha yeni yeni fark etmeye başladı.
Camdan dışarı bakarken hastane kapısına giriş yaptıklarını gördü ve başını annesinin omzundan kaldırdı. Ambulans, hastanenin girişinde durdu ve kapısı aniden açıldı.
Sedyeyi hemşireler yardımıyla aşağıya indirdiler ve hızlı adımlarla acil kapısına sürmeye başladılar. Genç kadın ve Ayla Hanım ambulanstan inerek koştura koştura hastane kapısından içeri girdiler.
Genç kadın Demirin sedyesini, ameliyathaneye götürdüklerini gördü ve annesini dürterek ameliyathaneye yürümeye başladılar.
Ameliyathane giriş kapısında genç kadın doktoru gördü ve hastanın durumunu sordu.
"Biz az önceki hastanın yakınlarıyız. Hastanın durumu tam olarak nasıl acaba?"
Doktorun yüz ifadesi ciddi bir hale büründü ve bulunan ortamı derin bir sessizlik kapladı.
"Açık konuşmak gerekirse, hastanın durumu geldiğinde çok iç açıcı değildi. Bıçak tam kalbinin olduğu kısmı sıyırıp atmış ve çok kan kaybetmiş. Şu anda yaşıyor olması bile mucize."
Genç kadın, doktora bir ek bilgi daha vermeyi ihmal etmedi.
"Yalnız gelmeden önce de kalbi durdu. Kalp masajı sayesinde kalbi tekrar atmaya başladı."
Doktorun şaşkınlıktan tüm yüzü gerildi ve ne tepki vereceğini bilemedi. Tıpta imkansız olan bir şeyin hayatta gerçekleşiyor olması oldukça tuhaf gelmişti.
"Tıpta bile böyle bir şeyin gerçekleşiyor olması imkansız. Doktorluk hayatımda ilk deda böyle bir şeye rastlıyorum. Şu anda dört saatlik uzun bir ameliyata gireceğiz. Ameliyattan sonra süreç hakkında sizi bilgilendiririm."
" Kendine gelecek ama dimi?"
"Bir şey söylemek için çok erken bir süreç. Ameliyattan sonra detaylı konuşuruz. Geçmiş olsun."
"Saolun."
Genç kadın, soluğu annesinin yanında aldı. Huzuru annesinin kollarına sarılmakla bulmuştu. Bir müddet sonra kolları iki yandan sarktı ve annesinin kollarında iki büklüm huzursuz bir uykuya daldı.
Ameliyatın üzerinden iki saat geçmişti. Doktor ameliyathane kapısından çıktı. Ayla Hanım, doktorun dudakları arasından çıkacak kelimelerin kaderlerini belirleyeceğini hissediyordu.
Doktor, yanlarına yaklaştı. Ayla Hanım, omuzuna yatan kızını sarstı ve kendine getirdi.
"Noluyor anne?" diye sordu genç kadın yeni uyanmanın verdiği sersemlikle.
"Doktor, Demirin durumu hakkında bilgi verecek. O yüzden uyandırdım."
Genç kadın, birden kendine geldi ve oturduğu yerde dikleşti. Doktorun söyleyeceği her duruma karşın hazırlıklı olmaya çalışıyordu.
"Buyrun, doktor bey. Sizi dinliyoruz. Demirin ameliyatı nasıl geçti?" dedi, içini soğutan bir soğukkanlıkla.
Genç kadının, kalbi olduğundan hızlı atmaya başladı. Kendine telkin vererek sakin olmaya zorladı.
Doktor, iki kadının gözlerindeki korkuyu görünce içini rahatlatacak sözleri sıralamaya başladı.
" Demir Beyin durumu geldiğinde çok kritikti ancak ameliyatı başarılı geçti. Hayati tehlikesi yok. İçiniz rahat olsun."
Doktorun söyledikleri ikisinin de kalbini biraz da olsun ferahlattı.
"Peki Demiri ne zaman görebiliriz?" diye içindeki panikle bir soru daha doktora yöneltti.
" Şu anda kendisine gelmesini bekliyoruz. Normal odaya aldığımızda görebilirsiniz."
Doktor, yanlarından uzaklaştı. Genç kadın, annesine doğru döndü ve gözlerinin içi gülüyordu. Annesine doğru yaklaştı ve gönül rahatlığıyla sarıldı.
Ayla Hanım, kızını daha iyi görünce konuşmaya başladı.
" Sana iyi olacak, bizi yarı bırakmaz demiştim. Bak, ameliyat başarılı geçmiş. Gördün mü?"
" Kendine sağsalim gelsin de, bir odasına uğrayayıp göreyim. Ancak o zaman kendimi tam anlamıyla iyi hissedeceğim."
*********************************
Arşın, bahçenin arkasındaki depoya doğru yürümeye başladı. Attığı her adımda öfkesi katlanarak artıyor, hıncını çıkaracak bir hedef arıyordu. Uzaktan deponun lutubetli ve nemli kokusunu hissedebiliyordu. Gerçekleri öğreneceği ve yüzleşme anını yapacağı depoya ulaşmıştı.
Tahta dış kapıyı ittirdi ve kapı gıcırdayarak geriye doğru açıldı. Deponun içerisine girdi ve kapıyı ardından kapattı. İçeri karanlık ve pas kokusuyla dolu ışık almıyordu. Deponun ortasında sandalyede elleri ve ayakları bağlanmış genç kadının üvey abisi oturuyordu. Dudakları bantlıydı ve konuşma ihtimali sıfırdı.
Arşın, Ayhanın karşısına geçti ve konuşturmak için kollarını sıvadı. Dudaklarındaki bandı bir hışımla çıkardı.
Ayhanın dudakları arasından keskin bir mızrak gibi inilti kopuverdi.
"Ah"
Arşın, gözlerini kısarak Ayhanı izlemeye başladı. İçindeki öfke tükenmek yerine zaman geçtikçe büyüyor ve işin içinden çıkılamayacak bir boyuta ulaşıyordu. Sabrının son demlerinde olduğunu biliyordu. Konuşmaya başlamazsa yumruklarını göstermemten başka şansı kalmayacaktı.
Ayhanın milim kıpırdamıyordu ve dudaklarını konuşmak için bile aralamıyordu. Sanki sessizlik yemini edilmiş gibiydi ve Arşının içinde derin bir fırtınanın kopacağının habercisiydi.
Ayhanın bakışları tek bir yere odaklıydı; Arşının gözlerinin içine içine tepeden ve üstten bakışlarla bakıyor ve hain bir gülümsemeyle yandan yandan sırıtıyordu. Ayhanın pis pis sırıtmasına daha fazla dayanamadı ve ellerini boğazına götürerek sıktırdı.
"Konuş." diye gürledi. Ayhanın gülümsemesi aniden soldu ve gözlerinde yoğun bir korkunun emareleri görüldü. Mimiklerini kontrol altına alamadı ve göz bebekleri büyüdü.
Arşın, sinirlerine hakim olamadı ve Ayhanın boğazındaki ellerini biraz daha sıkılaştırdı. Doğru düzgün nefes bile alamıyordu, boğazındaki eller çekilince biraz ciğerlerine temiz hava teneffüs edebilirdi.
Karşısındaki adamın nefes alması için biraz alan yarattı ve boğazındaki sıkılaşan parmaklarını gevşetti.
Kesik kesik nefes alan Ayhan bir müddet sadece karşısındaki duvarı izledi. Arşının kardeşine yaptıklarını öğrendiğinde buradan sağ çıkamayacağını biliyordu. Gerçekleri anlatmadığı sürece de depodan çıkış olmayacağını bilmiyordu.
Bakışları Arşına döndü ve karşısındaki sandalyeye oturması için göz kontağı kurdu. Ölüm korkusu tüm bedenini huzursuz ediyor, beyninin içini delik deşik ediyordu. Delice ve sert bakışlara maruz kaldığı için olduğu yerde kıpırdamak istedi ancak yapamadı. Olanları anlatmaktan başka çaresi olmadığını gördü.
" Elfidaya ne yaptın? Tek tek anlatmanı istiyorum. Kemiklerinin kırılmasını istemiyorsan, anlatmaya başla." diye Ayhanın yüzüne eğilerek bağırdı.
" Elfidayı taciz ettim. Oldu mu?"
Arşın bir an için kulaklarının yanlış duyduğunu düşundü, inanmakta güçlük yaşadı. Oturduğu yere sığamadı, nefesi daraldı. Eleriyle giydiği gömleğin yakalarını açtı, hala nefes alamıyordu.
Karşısındaki mahluk, kardeşine kirli elleriyle dokunmuş muydu?
Hangi yürek böyle bir acıya dayanabilirdi?
Arşının kalbi dayanamadı ve olduğu yere çöküp ellerini iki yana yaslayıp ilk defa hüngür hüngür ağlamaya başladı. Göz pınarlarındaki ıslaklık bir türlü geçmiyordu, aksine daha hızlı akıyordu. Kendine geldiğinde zaman su misali akıp gitmişti ve hıncını çıkarmaya kararlıydı.
Oturduğu yerden kalktı ve kardeşine dokunduğu elleri kırmaya karar verdi. Adamın yanına yaklaştı ve suratına okkalı bir yumruk savurdu. Hemen ardından Ayhanın arkasına geçti ve elinin birini alarak ters çevirdi.
"Hangi elinle dokundun, lan kardeşime? O elini kırıp müsait bir yerine sokacağım senin."
Ayhan, mimiklerini kontrol etmeye çalışıyordu. Canı çok fazla yanıyordu ve belli etmek istemiyordu. Yoksa canını daha fazla yakacağını biliyordu, kendisini az çok tanımıştı.
Elinin kırıldığına dair çatırdama sesi kulaklarına ulaştığında dudaklarını ısırdı. Arşın diğer eline dokunduğunda ölümün yaklaştığını hissediyordu.
Tam o sırada tahtq kapı açıldı ve biri konuşmaya başladı.
"Abi, söz vermiştin. Sen verdiğin sözleri böyle mi yerine getiriyorsun? Hani hiç bir şey yapmayacaktın. "
***************************************
Yeni bölümü nasıl buldunuz?
Kitabın ilerleyişi nasıl?
Kurgu hakkında ne düşünüyorsunz?
Arşın sizce Ayhanı döverek iyi mi yaptı?
Yazar olabilir miyim?
Hey yu?
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 68.57k Okunma |
3.42k Oy |
0 Takip |
37 Bölümlü Kitap |