3. Bölüm

BÖLÜM 3

Şevval
sevvalbakirkap

-abi lütfen ölmeme izin verme

 

-vermicem abicim korkma" derken kızın ellerini bağlanması adına komut vermişti. defalarca iğne ile delinmeye çalışılan yumruyla baktığında elindeki neşterle derin nefesler almıştı. bir yanda diğer doktor arkadaşına komutlar veriyordu.

 

neşterin cuyla yumruğa çizik attığında bütün hastaneyi inleticek seviyede bir çığlık yayılmıştı.

 

...

 

kapının önü ise tam bir cehenneme dönüşmüştü. Demirören ailesi ne yapacaklarını bilmeden içeriden gelen acı çığlıkları dinlemek zorunda kalmışlardı. dakikalarca bitmeyen çığlıklar kulaklarında yankılanırken büyük bir hışımla gelen ramiz Dereoğlu hızla mahir beyin yakasına da yapışmıştı. mahit beyin oğulları ve korumaları anında tetiklenirken mahit bey

 

-RAMİZ HİÇ SIRASI DEĞİL. SIÇTIĞIMIN HASTANENE MECBUR KALDIK KIZIM.....-

 

-UMAYIN YANINDA NE İŞİN VAR NE YAPTIN LAN ONA LAN BU KADAR MI DÜŞTÜN UFAK TEFEK KIZLARA ZARAR VERECEK KADAR MI?" diye bağırdı. baranın aramasıyla ne yapacaklarını bilmeyerek hastaneye geldiklerinde kanlar içinde yarı baygın halde umayı düşmanın kollarında görmek beklediği bir olay değildi. ne olmuştu umaya yumruyu biliyordu. ama bu hale gelene kadar neredelerdi. kendisine olan siniri daha da artıyordu. kızının yerine koyduğu kişi burnunun dibinde acı çekerek bu hala gelmişti ama onun bilgisi dahi yoktu. eşinin kolunu tutup onları ayırmaya çalışırken ki haliyle mahir beyi hafiften ittirerek geriye çekilmek zorunda kalmıştı.mahit bey;

 

-o benim kızım asıl senin benim kızımla ne alakan var?" diye sormasıyla ramiz beyin beynine ok yemesi bir olmuştu. kızının öz babası düşmanlarından birimiydi. ramiz tam ağzını açıp konuşacağı sırada baran içeriden çıkmıştı. kana bulanmış önlüğü ağzında birikmiş terlerle yüzünde azda olsa bir rahatlama ifadesi vardı. herkes anında baranın başına toplanırken demirörenlerin ne alaka olduğunu çözmeye çalışıyordu. ramiz hemen barana yönelerek

 

-baran oğlum kızım nasıl?" dediğinde demirörenlerde bariz olan bir gerginlik meydana gelmişti sahiplenme eki hiç bir demirörenin hoşuna gitmediği netti.

 

-yumruğu boşalttık baba. defalarca kendi boşaltmayı denemiş ama becerememiş yumru çok sert olduğu için becerememiş galiba yumruyu boşalttım. az dozda ağrı kesici yaptım. bir kaç saat gözlem altında geçirecek şuan hemşireler temizlenip giyinmesine yardımcı oluyorlar normal odaya alınan " dediğinde demirörenlerin hepsi soru işaretleriyle doluydu. baver merakla

 

- ne yumrusu bu?" dediğinde baran kafası karışık şekilde bavere dönmüştü.

 

-bunu kim olarak soruyorsun kardeşimin yanında ne işiniz vardı?" dediğinde demirörenler büyük bir atarla barana yaklaşmışlardı. ortam hiç gergin değilmiş gibi dahada gerilirken mahit bey;

 

- ben babasıyım. çıkıştığın kişide kardeşim diye sahiplendiğin kızın gerçek abisi" dediğinde ortamdaki sinir dahada gerilmişti." şimdi tam olarak ne olduğunu anlat yumru neyin nesi ?" dediğin de baran alayla güldü.

 

-anlatayayım mahir Demirören kızınızın göğsünde bir yumru var. bu yumru kalbe giden bir çok damarlara bağlı . eğer kendine dikkat etmezse dikkatli beslenmez sinir stres yaparsa bu yumrununu içi adeta zehirle dolmaya başlıyor doğru şekilde boşaltılmazsa içine dolan sıvıyla gerilen yumru kalbine giden damarların içinde adeta zehri boşaltıyor. kalp her kan pompalandığındaysa vücuduna zehir saçılıyor. şimdi sıra benim sorumda Umay yumruğu bu hala getirecek ne yaşadı ve bu olaylar yaşanırken biricik babası ve öz abileri nerelerdeydi?" dediğinde bir kavganın tetikleneceği çok belliydi. demirörenler duydukları şeyleri hazmetmeye çalışır hala gelmeye çalışırken baranın dediklerini kulaklarında tekrar ediyordu. daha önce duymadıkları bir hastalık karşısında ne tepki vereceklerini bilmez şekillerdeydiler. cevap verme algıları adeta kapanmıştı. günlerdir kızın doğru düzgün bir şey yemediğinin farkındalardı. çekindiğini düşünüp sürekli geceleri tepsi bırakmalarına rağmen Umay hiç bir şey yemiyordu.

 

kafaları allak bullak olarak hepsi bir köşeye dağıldığın da kızın iyi oluşuna şükretmek dışında ne yapacaklarını bilemiyorlardı. kapı yavaşça açıldığında içeriden hemşireler çıkmıştı. içlerinden biri

 

-baran hocam Umay hanım sizi sorup duruyor" dediğinde baran anında odaya giriş yapmıştı. tabi arkasından dereoğulları ve demirörenlerde öyle Umay güçsüzlükle elini barana uzatmıştı;

 

- abi " dediğinde ise demirörenlerin yüzündeki şekil değişikliği bir kere daha görülmüştü. baran hızla kardeşinin elini kavradı. yerler ve sedyenin üstü kanla kaplıydı. kızın üstünen çıkarılan pijama kana bulanmış bir şekilde pansuman masasının üstünde duruyordu.

 

-abim sana dikkat edilmesi lazım demiyor muyuz. yumru kaya gibi olmuş neden dikkat etmiyorsun kendine" dediğinde kız demirörenlerin ilk defa gördüğü bir yüz ifadesini görmüşlerdi.

 

- abicim oldu bir şeyler işte sonra kızsan bana" dediğinde kız sevimli bir şekilde alt dudağınıda bükmeyi unutmamıştı. azar yememek için bütün tatlılığını kullanmaya çalışıyordu. o sırada odaya giren hemşire umayın alınacağı odanın hazır olduğunu söylediğinde odayı nakil için bir hareketlilik sarmıştı. aldığı ağrı kesiciler kızın ağrısını o kadar almıştı ki. kız günler sonra rahat nefesler aldığını hissediyordu.

 

ayrıca yıllardır güvendiği ailesi yerine koyduğu dereoğullarıda tam kadro burada gibi gözüküyordu. kendi biyolojik ailesinide odada yokmuş gibi sayarak kendini rahatlatmaya çalışıyordu. hiç birinin yüzüne bakmıyordu. kendince haklı gördüğü sebepler vardı.

 

ramiz bey mahir beye omuz atarak anında umayın yanına gelmişti. nispet yapar gibi kızın elini bile kavramıştı.

 

- kızımm... " dediğinde şahit beyin sinirleri dahada gerilirken. umayın yüzündeki gördüğü sevimli tepki içinde bir şeylerin kopmasına da sebep olmuştu. kendisine boş gözlerle bakarken ramiz beye sevimli şekilde bakması içindeki kıskançlık damarını körüklüyordu. odadaki demirörenler ne kadar tepki vermek isteselerde şuan yeri olmadığının farkındalardı.

 

umayın oda değişikliği olduğunda herkes odaya doluşmuştu bile Dedeoğlu ailesi ise demirörenleri adeta yok saydırtmaya yemin etmişler gibi umayın etrafını sarmışlardı.umay ise gördüğü ilgiden aşırı memnundu.

 

......

 

yanı başımda bana salak saçma şeyler anlatan erene kıkırdamadan edememiştim. günlerdir yaşadığım zorbalıktan sonra sıcak insanları net bir şekilde hissetmek daha iyi gelmişti. keyfim yerindeydi.

 

mahir bey yada oğulları ağzını açıp bir şey söylemeden bizi izliyorlardı sadece. anlamadığım şekilde odada bir gerginlikte vardı. odaya baran abi girdiğinde kendimi gülümsemekten alı koyamamıştım.

 

- güzelim bir süreliğine seni yoğun bakım ünitesine almalıyız." dediğinde anında karşı çıkmıştı.

 

- abi istemiyorum. gerçekten iyiyim burada kalayayım. orası korkunç" dediğimde vücudumu panik almıştı. gözlemlemek için aldıkları yoğun bakım üniteleri kalbimin hızla atmasını sağlamıştı. oraya girdiğim anda iyi olma olasılığım olmuyordu. " bak bu odada bağla cihazları gerçekten hepsini takıcam yoğun bakım ünitesine götürme beni" dediğimde doğrulmayada çalışmıştı. herkesin beni saran panikle ayaklanması benide manipüle etmişti. daha da paniklemiştim. nefesimin daraldığını hissediyordum. vücudum istemsiz tiremeye başlamıştı.

 

-tamam abicim almıyoruz. sakin ol gitmiyorsun oraya " derken tetik halinde bekleyen beni geri yatırarak nefes almam için havayı açmıştı. yüzüme hava maskesi takılırken sakinleşmeye çalışıyordum. baran abinin sürekli ' gitmiyorsun rahatla' demeleriyle kendimi biraz daha iyi hissetmeye başlamıştım. baran abi ise bana garipseyerek bakıyordu.

 

normalde vermediğim tepkileri veriyordum. bunun farkındaydım. ama bu üç günde bütün psikoloji adeta alt üst olmuştu. yüzümdeki maskeyi yavaşça çekerek "baran abi yalnız kalmaya ihtiyacım var. herkesi çıkarır mısın?" dediğimde herkes ayaklanmıştı. sadece biyoloji ailem oturmaya devam ettiklerinde baran abi onlarada müdahile eder odadan çıkarmıştı.

 

.....

 

odayı boşalttığımda ardından umaya gülümseyerek odanın kapısını kapamıştım. anında demirörenlere dönmüştüm.

 

- ne yaptınız lan kardeşime " diyerek sessiz bir kükreme bırakmıştım ortama . umayın normalde asla vermiyeceği tepkileri verdiğinin farkındaydım. yıllardır umayı tanırdım. göğüsünde ki yumruğu ilk defa bu halde görüyordum. ve daha beş gün önce konuştuğum kızla şuan arasında bir dağ fark vardı. gerçek ailesini bulmak sadece bu kadar psikolojisini etkilemeyeceğinin farkındaydım. hızla balerin yanına ilerledim. açık sözlü piçin tekiydi. bir hata yaptıysa bile umursamazlıkla söyleyeceğinin farkındaydım.

 

- baver kardeşime ne yaptınız?"dediğimde boş gözlerle bana bakmıştı.

 

-yumrudan bile şimdi haberimiz oluyor. ayrıca Umay bizim kardeşimiz ona neden bile istiye bir şey yapalım. sadece yoğun bakım ünitesinden korkup panikledi." dediğinde yakasına yapışmam bir olmuştu. gerizekalının önde gideniydi.

 

-lan sen umayı tanıdığını mı sanıyorsun. umay kaç kere o üniteye yattı senin haberin var mı? lan kız panik atak geçirdi içeride belki fiziksel olarak bir şey yapmamış olabilirsiniz ama psikolojik olarak bir şeyler yapmışsınız. ve Umay hep böyle kalmaz haberiniz olsun. eski haline döndüğünde hepinizin ebesini siker." dediğimde yakasından sertçe itmiştim.

 

şuanki haline anlam veremiyordum. ama uzun süreceğinide sanmıyordum. ve Umay eski haline döndüğünde bunların hesabını çok detaylı sorucağından emindim. sakince koltuklara oturduğumda aklım içerideydi. umaya bir süre daha tanımak istemiştim. demirörenleri her gözüm kaydığında sinirlerimin tepeme çıktığını anlamam uzun sürmemişti.

 

aradan ne kadar süre geçtiğini bilmiyordum. umayın kapısı yavaşça aralandığında anında yerimden fırlamam bir olmuştu. sadece minik bir aralıkla gözleri biri aramıştı. gözleri kıpkırmızı olduğunu görmemle duraksamıştım.

 

-abicim ne oldu neden ayaktasın?" dediğimde alt dudağı ağlamak için dahada tirediğini fark etmiştim. odaya girmek için yöneldiğimde izin vermemişti. sadece gözlerini görecek kadar kapı aralıktı. kaşlarımı çatarak bir daha denediğimde izin vermeyerek "hayır" demişti.

 

herkes ne olduğunu anlamaya çalışarak kapının dibinde bittiğinde. umayın daha da gerimesi paniklememe sebep olmuştu. " herkes biraz uzaklaşsın ben ne olduğuna bakıyorum" dediğimde. bizimkiler anında uzaklaşırken inat olan demirörenler hala kapının dibinde duruyorlardı.

 

- sizde uzaklaşın" dediğimde alperenin her zamanki yükseklişlerinden biri olarak " sana ne lan bizim kardeşimiz." dediğinde alayla gülmüştüm.

 

- o yüzden sizi istemeyip beni çağırdı. Alperen uzaklaş benim sinirlerimi bozma kız ayakta" dediğimde saldıracak gibi yaklaştığında baver onu tutarak uzaklaşmasını sağlamıştı. en azından aralarında mantıklı olan birilerinin olaması güzeldi. geri umaya döndüğümde alan bir sesle kapıyı girebileceğim kadar aralığında olayın ne olduğunu anlamam uzun sürmemişti.

 

-abi ben ne olduğunu anlayamadım." dediğinde yavaşça sarılarak "abicim bunun normal olduğunu biliyoruz çekinecek bir şey yok" dediğimde dahada küçülerek kollarımın arasına girdiğimde boğazıma bir şey takıldığını hissetmiştim. görüşümde olan kana bulanmış yatağı görmek dahada kötü hissetmemi sağlamıştı.

 

vücudunda dolaşan zehir belirli şekillerde dışarı çıkardı. bunlardan biride buydu. doğum anındaki su gelem olayı gibiydi. arasındaki tek fark zehirli bir kan oluşuydu. yanaklarından tutarak kendime baktırttığım da

 

-bak abicim bundan utanmana gerek yok. şimdi sen banyoya git bir hasta bakıcı çağırayım temizlenmene yardımcı olsun" dediğimde kafasını anında iki yana sallamıştı.

 

-abi kendim temizlensem. " dediğinde inatlanmanın bana bir şey kazandırmayacağının farkındaydım. "tamam ama kapıyı minik bir aralık bırak su sesini duyabileyim. ayrıca sadece belden aşağısını." dediğimde biraz yüzünü buruştursada okeylemişti. yeni bir hasta önlüğü verdikten sonra odayı temiazlemeleri için birilerini çağırmıştım. o sırada da umayın kapısında bekliyordum. içim tek olduğu için rahat olamasada kişisel alan olayına çok bağlı olduğundan izin vermek zorunda kalmıştım. oda temizlenip Umay banyodan çıktığında dikkat ederek yatağa yatmasını sağlamıştım. herkes merak ettiği için umayın izni ile herkesi odaya kabul etmiştim.

 

tabiki soru sorulmamak şartıyla olduğun için kafam daha rahattı. umayın keyfi birazdan olsa yerinde olsada gereksiz bir şekilde benden utanıyordu. omzunu sıktığımda bana döndüğünde gülümsemiştim. bu gülüşümü bölen şey ise kapının büyük bir hızla açılışıydı.

 

.....

 

kapının ani açılamsıyla kafamı çevirmem ile gördüğüm heybetli vücutla şok olmuştum.

 

buradaydı. günlerdir gelmemesi için zorlukla ikna ettiğim ölümün kıyısında bile son kez yüzünü görmeyi dilediğim kişi buradaydı.

 

-cesur" diye fısıldadığımda anında yanıma gelip yanaklarımdan tutarak gözlerimin en derinlerine bakmıştı. kalbimin hızla atmasına engel olamamıştım. koca ellerinin üstüne ellerimi koyarak yavaşça okşamıştım. tam ağzımı açtığımda;

 

-senin bura.....-

 

-sus sana çok kızgınım. sakın konuşma önce doktorunla konuşucam" dediğinde yanı başımda olan baran abi hareketlenmişti. herkesin gerildiğini odanın eleketiriğinden çok net bir şekilde anlayabiliyordum. baran abi gergin havayla "doktoru benim" dediğinde cesur bir elini yanağımdan çekerek baran abiye elini uzatmıştı.

 

- profesör doktor cesur altayzade " dediğinde benim tek düşündüğüm şey alamadığım öpücüğümdü.

 

- profesör doktor baran Dereoğlu "diyerek el sıkışmışlardı. "ama sizi çıkaramadım. kimdiniz?" baran abi cesuru küçümser tarzda sorduğunda istemsiz kaşlarımı çatmıştım. neyin nesiydi bu tavır.

 

-umayın hem danışman doktoru hemde sevgilisiyim" dediğimde odadaki erkekler anında dikenlerini çıkarmışlardı buna biyolojik abilerimde dahildi. ve bu beni aşırı rahatsız etmeye başlamıştı. cesur ise onların dikenlerini umursamayarak baran abimle teknik konuları konuşmaya başlamıştı.

 

ben ise tek elini çenemde olan cesuru izlemeye devam ediyordum. içeriye cesurun koruması olan İlkay abi girdiğinde ona el salladığımda bana gülümsemişti. cesur ilkayın getirdiği benim tahlillerimin tamamı olan dosyayı eline alarak not almaya başlamıştı. aralarında bir savaş varmış gibi konuşuyorlardı. sanki birbirlerinin açıklarını yakalamaya çalışır gibilerdi. cesurun,

 

- neden yoğun bakım ünitesine yatışı yapılmadı" diye sorduğunda gene bu konu açıldığı için paniklemiştim.

 

- Umay istemediği için yatışı yapılmadı." diye cevap verdiğinde baran abi aynı anda tek kaşınıda kaldırmıştı.

 

- ne zamandır tedavi şekillerine hastaların karar vermesine izin veriyoruz

 

- eğer hasta panik atak geçirdiyse. hastanında psikolojisini düşünerek bazı kararlarda değişiklik yapabiliyoruz" dediğinde cesurun anında kaşlarını çatarak bakması ile istemsiz bir şekilde yerimde ufalarak bacaklarımı kendime doğru toplamıştım. cesur anında müdahile ederek

 

- kendini bu şekilde oturarak sıkıştırma" dediğinde bacaklarımı uzatmıştım. omuzlarımdan baskı yaparak yatmamı sağladığında hiç karşı çıkamdan uzanmıştım. elindeki not defteri ile yanıma geldiğimde ahiret sorularına başlayacağının farkındaydım.

 

- panik atak geçirdi mi geçirmek üzere miydi?

 

- geçirmek üzereydi.

 

- ilaç verildi mi?

 

-hayır sadece hava takviyesi oldu.

 

- kanlı kusma oldumu?

 

-hayır." dediğinde cesurun gözleri bendeydi. bu soru tamamen bana sorulmuştu. " baran hocam bu soru umayaydı." dediğinde bir tık gerilmiştim. "kanlı kusma oldumu? " diye sorusunu tekrarladığında kafamı yavaşça evet anlamında salladığımda baran abinin bana şokla baktığına emindim. çünkü bakışları adeta ensemi yakıyordu. "kaç kere?" diye başka soru geldiğinde parmağımla bir işareti yapmıştım. cesurun "Umay kaç kere?" diye sorusunu yenilediğinde parmağım ikiye çıkmıştı.

 

-emin misin?" dediğinde mızmız bir ses ile "ben yalancı çoban değilim tamam mı?" dediğimde bu dediğime sadece alayla gülmüştü. tripli bir şekilde kafamı çevirip kollarımı kavuşturduğumda "kollarını serbest bırak" uyarısı ile kollarımı serbest bırakmıştım. "kanlı kese boşalması oldu mu?" dediğinde ciyaklayan sesim odada yükselmişti. "yaa onuda sorma ama" dediğimde kaşlarını çatarak

 

-bunu konuşmuştuk tıpta ayıp diye bir şey yok ve ayrıca sen şuan hastasın ve sorularıma cevap vermek zorundasın" dediğinde büyük bir isyanla "hayır ben sevgilinim" diye çirkefleşmiştim

 

- bu aynı zamanda doktorun olduğum gerçeğini değiştirmiyor." dediğinde baran abi "oldu" demişti. tartışmamızın onu huzursuz ettiğinden emindim. haftanın iki günü konuşmamıza rağmen cesuru tanımadığı için bana sinirli olduğunada emindim. ama şuan tek umrumda olan karşımda duran sorduğu sorulara güzel elleriyle not alan adamdı. onu çok özlemiştim. ve daha öpüğümü alamamıştım. bana yaklaşarak

 

-yumruya bakalım" dediğinde hiç tereddüt etmeden önlüğümün omzundaki düğmeye attığımda odadaki bütün erkekler anında ayaklanmıştı. alperenin "yok öyle bir şey " demesiyle herkes ona destek çıkmıştı. şokla onlara bakıyordum. onları umursamdan önlüğümün düğmesini açtığımda baran abi anında elinimi durdurmuştu.

 

-ne oluyor ya yumruya bakacak" dediğimde odadaki erkekler hala ayaktaydı. baran abinin elini iterek sadece cesurun görebileceği şekilde göğsümü açmıştım. cesur yavaşça bandajı kaldırarak yaraya baktıktan sonra. "kaç kere iğneyi sokmaya çalıştın" dediğinde suçlu çocuklar gibi hissetmiştim. benim için bandajı kapatıp önlüğü iliklemişti.

 

ikimizinde odadakiler umrunda değildi. herkes cesur göğüslerime baktı diye abartmasın ı umursamıyordum. "emin değilim." dediğimde üstelememişti. "iç çamaşırın nerede peki göğüsün baskı yapıcak " dediğinde "yanımda hiç kıyafet yok" demiştim. kafasını salladığınnda yavaşça elini tutmuştum. parmaklarıyla oynayarak nazlı bir ses ile

 

- cesur temizlenmeme yardım eder misin? kanlı keseden sonra tamamen temizlenemedim kendimi çok pis hissediyorum. " dediğimde boşta kalan eliyle yanağımı okşayarak "kontrol bitsin hallederiz." dediğide genişçe gülümsemiştim. alperenenin "ne yardım etmesi lan" dediğinde gene benden ters. bir bakış kazanmıştı. cesur ise benim için sadece sustuğuna emindim.

 

odada yanı başımda duran eko aletinin kablolarını ayıklayarak gene önümü açtığında herkesin saçma sapan tavırlarından sıkıldığımı fark etmiştim. cesura kimse böyle davranamazdı.

 

-aşkım bana hiç kıyafet getirdin mi?" diye sorduğumda aslında sorunun cevabını gayette biliyordum. buraya geliyorsa eli hayatta boş gelmezdi. "getirdim birazdan odayı kurmaya başlıyacaklar" dediğinde ellerini tutup eko cihazı için kabloları takmasını önlemiştim.

 

-sevgilim ben üstümü değiştirsem ondan sonra taksan bunları" dediğimde duraksamıştı."kısada olsa kalp atışlarına bakalım güzelim" dediğinde cihazları takmaya başlamıştı kalp ritmimin bozulmaması için kendimi sakin tutmaya çalışarak. tavanı izlemeye başlamıştım. gözlerim bir anlığına cesura kaydığında ise ritim bozulmuştu. ben utanç ile gözlerimi gene tavana dikerken cesur gülmeye başlamıştı. gülüş sesleri ile tekrar bozulduğunda.

 

- ben dışarda beklesem daha iyi olur " demişti. kapıya doğru yönelirken sakince çıkmasını beklemiştim. kapı kapanma sesi geldiği anda yattığım yerden doğrularak eko cihazının kablolarını serçe çekerek gögüsümle olan ilişkisini keserek gözlerimi içerdekilere yöneltmiştim özellikle başından beri ters ters davranan alperene

 

- bana bakın bir daha cesura test bir tepki verirseniz hiç görmediğiniz ve görmek istemeyeceğiniz yüzümü görürsünüz. " dediğimde bütün oda bana şok ile bakıyordu. ama umrumda bile değildi. " eğer cesur kendini kötü hissettiricek, onu kızdıracak yada en basitinden canını sıkacak bir şey yaparsanız hepinizi mahvederim."

 

kimse ne diyeceğini bilememişti. alperene parmağımı sallayarak

 

-özellikle sen eğer bir daha karışırsan"dediğimde "lan adam gögsüne baktı yetmedi seni yıkamasını teklif ettin adama " dediğinde patladığım nokta bu olmuştu.

 

- o adamın kim olduğunu biliyor musun? hadi onu geçtim. bilmene gerek yok. sorum şu sen kimsin? günlerdir bana yaptıklarınızın binde birini ona yapmanıza izin vermem duydunuz mu beni? iki güne zaten siktir olup gidecem o zamana kadar ister burada kalın isterseniz evinize gidin. ama kaldığınız süre boyunca cesurun canınını sakın sıkmaya kalkmayın" dediğimde Alperen ve odadakilerin çok sinirlendiğinin gayet farkındaydım.

 

ama gram umrumda değildi. kimsenin cesura tek bir ters bakışına bile izin vermezdim. Alperen tam ağzını açmış bir şey söyleyeceği sırada kapı açılmıştı. anında sert yüzümü yumuşatarak. cesura dönmüştüm. "cesur doğrulmaya çalışırken yanlışlıkla çıkardım." dedim bütün masumluğumla. bu yaşanılanları bilmesine gerek yoktu. kendini kötü hissetmesine yol açıcak her şeyi engellerdim.

 

cesur kaşlarını çatmış bana bakıyordu. bir şeyden şüphelendiği kesindi. ama bir şey dememeyi seçmişti. yavaşça bana yaklaşarak kabloları geri takmıştı. onu izlediğim için bozuk olan ritim ile gülümsemesini durduramamıştı. "yaa gülme utanıyorum." dediğimde dahada utanmıştım.

 

bu sesi sevdiğini biliyordum. ama utanmamada engel olamıyordum. "bu sesi seviyorum" dediğinde yanağıma dokunmasıyla ritim daha da bozulduğunda elini iterek "yaa git küstüm ben sana " diyerek arkamı dönmeye çalışmıştım.

 

-uslu dur" uyarısı ile yavaşça yerimde durmaya çalışmıştım. yatağa iyice uzanarak tavanı izlemeye başlamıştım. cesur ritmin düzgün olabilmesi için gene bir süreliğine odadan çıkmıştı. ama tam kapının önünde olduğunu ilkayın sesinden net bir şekilde anlayabiliyordum. düzgün kalp atışlarımla geçen bir sürenin ardından sonra cesur odaya girmiş ve gülerek eko aletini bir süreliğine sökmüştü.

 

gözlerime tuttuğu ışıkla "gözlüğün nerede?" sorusuyla "çantamda da ama çanta yanımda değil" demiştim.

 

-tamam bir süre gözlüklerini tak güzelim. sıvıdan dolayı bulanık görüyor musun anlamamız gerekli. gelen eşyalar arasında yedek gözlüğün var." dediğinde gülümsemiştim. benim için her şeyi düşünmesi çok güzeldi. sırf benim sağlığıma çok dikkat ettiği için bende kendi sağlığıma dikkat ediyordum.

 

bir kaç şeyi daha kontrol ettikten sonra yatağın kenarına oturmama yardım ettiğinde. o sırada odaya İlkay ve diğer adamlar girmişti. her hastanede kaldığımız da bulunan bütün eşyalarda buradaydı. cesur yanağımı okşayarak önlüğümü düzeltim. ilkaya dönerek

 

- ne yapmaları gerektiğini biliyorlar sıkı bir denetim istiyorum." dediğinde gülümsemiştim. şuan karşımda duran adama erimemek elde değildi. giydiği siyah tişörtü üstündeki deri ceketiyle verdiği o sert ama bana aşırı muhteşem gelen enerjisiyle yetmezmiş gibi birde benim için etrafa emirler yağdırması. istemsiz hayran bakışlarım ile biricik sevgilimi izlerken yektaya gözüm kaymıştı. sinirli bir şekilde cesuru kesiyordu. gözlerimi cesurdan çekerek odayı taradığımda hepsinin fokur olmuş şekilde sinirli bir şekilde cesuru izlediğini görmüştüm.

 

adamlar hızlı bir şekilde banyoya girerek temizlimeye başladığında da cesur odayada hava temizleyici ve kıyafetlerim içinde havalandırma makinasını kurduruyordu. her seferinde bunlara gerek olmadığını söylesemde aldığım cevaplar ve öpücüklerle konuyu uzatamıyordum. valizimde geldiğinde cesur direk içini açarak gözlüğümü çıkarmıştı. camlarını silerkende bana yaklaşarak gözlüğümü takmıştı.

 

- bulanık görmeye başlarsan hemen söylüyorsun" dediğinde kafa sallamıştım. takılan serumlara rağmen kendimi çok aç hissediyordum. ve boğazım aşırı şekilde kurumuştu.

 

" ben çok açım. ve çok susadım." dediğimde alperen anında hareketlenerek yanında duran masadan bana su koyduğunda boğazıma bir yumru oturmuştu. o masa da bana su vermeyen adam şimdi tutmuş bana su koyuyordu. içten içe istediğim suya pişman olmaya başlamıştım. uzattığı suyu alırken laf sokmadan da duramamıştım;

 

- demek ki su verebiliyormuşsun. keşke bu yeteneklerini hep kullansaydın." dediğimde sesini çıkarmamıştı. cesur kaşlarını derince çatarken konuyu bildiği için bir şey dememişti. sudan bir yudum aldığımda cesur ikinci yudumu almama izin vermeden bardağı elimden aldığında şaşırsamda kanla doğu olan bardağı gördüğümde sebebini anlamıştım.

 

herkes ayaklanırken ben ve cesur normal karşılarımız bir durumdu. mahir bey anında

 

- neden kan geldi? ne oluyor yanlış bir şey mi yapıldı?"

 

- hayır yanlış bir işlem yapılmadı. vücut zehri atmaya çalışıyor. yirmi dört saat içinde böyle bir kaç şey daha olucak." dediğinde cesurun yüzündeki karamsarlık beni üzsede bir yerde alışkın olduğum için acı bir gülümseme yerleştirdim yüzüme cesur tükürmem için kap uzattığında hiç direnmeden tükürmüştüm. kan olan tükürüğümü gördüğümde bir şey demedim. bu sürede cesur peçeteyle dudaklarımı temizlemişti.

 

-başka neler olucak? yada daha ne olabilir? ağzından kan geliyor kızımın" dediğinde gözlerimi mahit beye cevirdim. 'kızım' kelimesinin ağırlığı binmişti.

 

-yüksek ateş kan kusma halüsinasyonlar ve bir kaç belirti daha kesin olmamakla birlikte çok yüksek ihtimal" dediğinde cesura bakmaya devam etmiştim. güzel yeşil gözleriyle bana bakarak gülümsemeye çalıştığında ben ona kocaman gülümsemiştim. beni bekleyen zor bir gecenin olduğunun farkındaydım.

 

ilkayın cihazların kablosunu prizlere taktığın belirli seslerin çıkmasıyla dikkatim dağılmıştı. hazır olan cihazlarla birlikte lavobonun da temizliği bitmişti.cesur temiz başka bir plastik kabı kucağıma bırakarak "kan hissettiğinde tükür" demişti. valize ilerleyerek içerisinden kıyafetlerimden çıkarmıştı.

 

bunlar genelde hastanede kaldığım zaman giydiğim takımlardı. takılan cihazları engellemeyecek türdendi. iki takımı bana gösterdiğinde "karpuz" demiştim kısaca. her zaman böyleydi. cesur küçücük odada bile en küçük mutluğu hissettirmemi sağlardı. yatağın üzerine karpuzlu takımı bırakırken başka çantayı açarak iç çamaşırlarımıda çıkarmıştı.

 

İlkay ise tek kullanımlık nevresimleri ayarlıyordu. diğer adamlarda hala bir şeyler kurarken ilkayın sesiyle oraya dönmüştüm.

 

-yengenin yani Umay hanımın eşyalarına dokunmak yok" dediğinde bir şey dememiştim. alıştığım başka bir durumda buydu. hastanede kullanılan eşyalarıma sadece cesur dokunurdu. ilkay bile sadece kutularında çıkarırdı. naylon vakumlu poşeti söküp temizleme aletlerine cesur koyardı.

 

adam anında elini nevresimden çektiğinde yeni olduğunu anlamıştım. sıkıntıyla ayaklarımı yatakta sallamaya başlamıştım. şu işlerin bitip cesurun beni sevdiği kısma geçmek istiyordum. onu çok özlemiştim. cesur sonunda işlerini bitirdiğinde bana dönmüştü.

 

-kıyafetler temizlenene kadar seni temizleyelim." dediğinde anında kafa sallamıştım. yanıma gelip kucağına almaya kalktığında yektanın "kadın hasta bakıcılardan birini çağıralım onlar yardım etsinler hem umayda rahat eder" dediğinde kaşlarımı çatmıştım. ne saçmalıyordu bu cesurun bana yardım etmesinden rahatsız olsam ona neden yardım etmesini teklif edeyim ki.

 

- hasta bakıcıların bana yardım etmesini hayatta kabul etmem"dediğimde suna teyze hemen konuya dahil olmuştu. kimsenin beni cesurla banyoya sokmaya niyeti olmadığı belliydi.

 

- Umay kızım ben yardım edeyim. hasta bakıcıları boşver " dediğinde odadakilerin hepsi ağız birliği yapmış gibi bu fikri onaylamıştı. el mecbur şekilde şekilde kafa sallıyacakken cesur olaya el atarak

 

-şöyle yapalım sizde yardım edin umaya şortunu ve askılısını giydirelim. kapıda yarı açık olur ters bir hareket etmeden temizlenmesine yardım etmemiş oluruz" dediğinde gülmeden edememiştim. sırf cesurun vücudumu görmesini istemedikleri için yaptıkları şey çok komikti. bilmedikleri bir şey vardı cesurun bütün vücudumu ezbere bildiğiydi.

 

-sen içeriye girmeye neden bu kadar meraklısın" ani gelen atarla bavere dönmüştüm. bunlar beni daha demin dinlememiş miydi. cesur sakin ama bu gibi bir tonla "anlamadım?" demişti.

 

- soru gayet açık. neden içeri girmek için bu kadar diretiyorsun? ne görüceksin de bu kadar diretiyorsun " diyerek ona arka çıkan yekta ile kaşlarımı daha da çatmıştım. cesurun net bir şekilde sinirlendiğini boynundaki damarın şişmesinde anlamıştım.

 

- hasta sevgilimini sapık bir şekilde izlemek için istiyorum. çünkü adi pisliğin tekiyim. o yüzdendir belki. umayın rahat etmesini istediğimden değil yada ters bir hareket yapıp zor olan gecemizin dahada zor olmaması için çabalamamla alakası bile yoktur. ama benimde bir sorum var. üç gündür bu kıza abilik yapmak aklınıza gelmemişken şimdi yanında biri var diye abicilik oynamaya başlamızın ne gibi bir sebebi var ?" dediğinde her şey bir anda tepe taklak olmuştu. Alperen bir anda cesurun yakalarına yapışmıştı. baran abi hemen aralarına girsede boğaz boğazaydılar.

 

-DURUn VE HEMEN AYRILIN" bağırdığımda yüzleri bana dönmüştü. birbirlerinin yakasına yapışmış bir şekilde bana bakarlarken ilk ayrılan cesur olmuştu.

 

sinirle "Umay bu durumdayken yaşadığımız durumlara bak "diyerek kendi içinde homurdanmıştı. yakasını düzelterek valize eğilip içinden banyodan giyebileceğim kıyafetleri çıkartıp suzan teyzeye dönmüştü. "sol kolunu çok oynatmasın" diyerek odakilere dönmüştü.

 

-bizde çıkalım siz giydirdikten sonra bana seslenirsiniz" diyerek odadan çıkmıştı. ne kadar tartışmış olsalarda beni tek bırakmazdı.

 

-kendini ne zannediyor bu piç kurusu

 

gözlerimi baruta döndürmüştüm. sinirlerimin hiç bu. kadar gerildiğini hatırlamıyordum. ellerim adeta donduğunu hissediyordum. ensemden öyle bir sıcaklık vuruyordu ki

 

-asıl sen kendini ne zannediyorsun? daha demin uyardım sizi değil mi? kaç dakika oldu uyarımın üstünden. siz kendinizi ne zannediyorsunuz? hayatımda kaç gündür varsınız? onuda geçtim bu saçma sapan abicilik oyunu ne?" buz gibi sesimle kendimi sakinleşmeye zorluyordum. ama gram işe yaramıyordu.

 

-abicilik oyunu değil bu biz senin öz abileriniz." dediğinde yektaya baktım. kocaman kahkaham odada yankılanmıştı. bir anda duran kahkaham ile " aşırı abilik yapıyorsunuz. saçma sapan davranarak. farkında msınız bilmiyorum ben ölümden döndüm. o sırada siz napıyordunuz. yada onuda geçtim benim hakkımda ne biliyorsunuz yada üç gün sonra hayatımda olucağınızı mı sanıyorsunuz. şimdi kalkıp evinize gidiyorsunuz sizi görmek dahi istemiyorum. daha hayatıma bile girmeden hayatımın içindeki en önemli kişiye laf söyliyebileceğinizi sanıyorsunuz. " dediğimde hepsinin yüzünde gözle görülür değişiklik olmuştu. umrumda bile değildi. cesura böyle davranmaya hakları yoktu. hakları olsa bile izin vermezdim. " hadi ne bekliyorsunuz gitsenize"

 

- seni bu şekilde bırakıp bir yere gitmiyoruz" alperenin dediği şeyle ona dönmüştüm. "sen ne kadar kabul etmeyip oyun olarak görsende buradayız" dediğinde duraksamıştım. kovmuştum neden gitmiyorlardı. "sizi kovdum farkında mısınız?" dediğimde rahat bir şekilde koltuğa oturarak "eeee" demişti.

 

şok ile ona bakıyordum."ayrıca hayatının en önemli kişisi diyorsun ya ölsem onu seninle baş başa bırakmam " dediğinde sinirle gülmeye başlamıştım. sıkılıp gidiceklerdi.

 

- sizi istemediğimi söyleyip kovdum. ve sen şuan cidden burada mı kalıcaksın?" dediğimde demirörenlerin hepsi koltuklara yerleşerek "yanlış sadece Alperen değil hepimiz kalacağız" dediğinde şok olmuştum. bu neydi şimdi?

 

- suzan teyze lütfen yardım et ben kafayı yemeden temizlenip dinlenmek istiyorum." dediğimde herkes çıkmıştı. yekta çıkarken "korkma küçük kardeşim kapıya kadar çıkıyoruz geri gelicez" dediğinde sinirle gülmüştüm. beni gıcık etmeye çalışıyorlarsa başarıyorlardı. susan teyzenin yardımıyla giyindiğimde dışardakilere haber vermişti. cesuru beklerken gelmemi ile kaşlarımı çatmıştım.

 

- gitmiştir o kesin

 

kafamı sertçe bavere cevirdim. "hayatta bırakıp gitmez boşuna ümitlenmeyin"

 

-iki yakasına yapıştık kuyruğunu kıstırıp kaçmıştır. kapının önünde yoktu." bu sefer gözlerim yektaya dönmüştü. beni dolduruşa getirmeye çalışıyorlardı akıllarınca ama bilmedikleri şey cesuru adım gibi tanımamdı. bu dediklerine sadece gülmüştüm. susan teyze "ben yardım ederim hiç onu beklemeyelim. temizlenip dinlen" dediğinde karşı çıkmıştım. yatakta oturup beklemeye başlamıştım. aradan geçen on dakikada herkesin gitti laflarına kulak asmadan cesuru beklemiştim. sonunda kapı açılıp içeriye cesur girdiğinde gülmüştüm.

 

- güzelim yapışkan bantları arıyordum. çok bekledin mi?" dediğinde kocaman gülümseyerek "hayır. ama beklesemde sıkıntı olmazdı." derkenki sesimdeki ima ile gözlerimi odada gezdirmiştim. cesur gülümseyerek yanıma yaklaşmış ve kimsenin görmemesine dikkat ederek badimi kaldırarak yumrunun üstünü canımı yakmamaya dikkat ederek bantlamıştı.

 

-tamamdır güzel hanımefendi güzelce sizi temizleyelim. "dediğimde büyük ihtimallele kalpler çıkan gözlerimle cesurun yanağını öpmüştüm. odada bir kaç boğaz temizleme sesi olsada umursamamıştım. cesur yavaşça kucağına aldığında baran abinin

 

-tekerlekli sandalye vardı ne diye kucağına alıyorsun" demesi ile yektada ona katılarak "aynen öyle kucağına almana gerek yok ne diye kardeşimi kucaklıyorsun" dediklerinde

 

- sandalyeye gerek yokmuş demekki kucağına aldı. sorunu olan dışarda sorununu halletsin " demiştim. ve inat olarak cesurun yanağını bir daha öpmüştüm. cesur ise bu hareketime sadece gülümseyerek banyoya doğru adımlamıştı. arkamdan baranın susan teyzeye

 

-anne ters bir hareket olursa seslen onları orada yalnız bırakma " dediğini net bir şekilde duymuştum. ama umursamayı tercih etmiştim.

Bölüm : 03.03.2025 10:05 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
İçindekiler
Hikayeyi Paylaş
Loading...