4. Bölüm

BÖLÜM 4

Şevval
sevvalbakirkap

Banyoya girdiğimizde cesurun kulağıma " seni çok özlemişim" dediğinde

 

-birde bana sor o kadar özlemişim ki. sen nasıl geldin ayrıca neden geliceğini söylemedin? ayrıca bu hastaneye geldiğimizi nereden biliyorsun?" dediğimde bana kaşlarını çatarak bakıyordu.

 

- geldiğin dakikadan beri gelmek için diretmeme rağmen izin vermediğin için bilmiyorsun. ayrıca bilekliğinden nerede olduğunu öğrendim. " dediğinde kıkırdamıştım. cesurun yanağına öpücük kondururken beni yavaşça kabinin içine bıraktığı sandalyeye oturturmuştu. " güzel bir fırça yiyeceksiniz hanımefendi. sana özellikle sordum 'yumruyu boşalta bilecek misin diye bana dediğin ise 'çok şişmedi zaten' ne zamandır birbirimize yalan söylemeye başladık " dediğinde somurtmadan duramamıştım. gözlüğümü çıkartıp temiz olduğundan emin olan yere koymuştu. suzan teyze banyodaydı. ama cesur onu umursamadan suyu ayarlamaya bile başlamıştı.

 

suzan teyzeyi kabul etmesinin sebebi içerdekilerinin canımı sıkmaması içindi bununda gayet farkındaydım.

 

- ben sadece seni panikletmek istemedim ve gerçekten yumruyu boşaltabileceğimi düşünmüştüm. "derken sesimin üzgün çıkmasını engelliyememiştim. "niyetim gerçekten sana yalan söylemek değildi sevgilim. zaten burada tekim diye huzursuzdun daha fazla huzursuz olmanı istemedim" dediğimde çenemden tutarak gözlerine bakmamı sağlamıştı. dudaklarıma minik bir öpücük kondurduğunda arkadan gelen öksürük sesiyle benden ayrıldığında mızmızlanmıştım. yetmemişti.

 

- sen burada teksin diye sadece huzursuz değilsin. kafayı yedim. yemeklerden tut yattığın yer hakkında bile sorun olmasıda çabası ben senin rahatlığın hakkında her detayı düşünürken sen doğru düzgün bile uyuyamıyordun." dediğinde ne diyeceğimi bilmiyordum. olayların çoğunu çok hafifleterek anlatmıştım. ama ona rağmen gelmek için adeta kafayı yemişti. konunun dağılması için susan teyzeyi göstererek

 

- suzan teyze ile tanış zaten tanıyor sayılırsın "demiştim. cesur benden çok uzaklaşmayarak elini uzatarak kibar bir şekilde

 

- nasılsınız efendim?" demişti. normalde yeni insanlarla tanışmaktan pek hoşlanmazdı. suzan teyze elini sıkarak "iyiyim çocuğum Umay sdece biraz panikletti" dediğinde gözlerimi kaçırmıştım. cesur suyu açarak sıcaklığını ayarlamaya başladığında bende onu izliyordum. bir yandanda susan teyze ile muhabbet ediyordu. sıcaklığından emin olduğunda ise beni yıkamaya başlamıştı bile. suzan teyzeye hiç ellettirtmeden özenle yıkamıştı beni her yerimi güzelce özenerek köpüklemiş saçlarımı başıma masaj yaparak yıkamıştı.

 

sonunda kendimi temiz hissetmiştim. suyu kapattığında hafiften ayaklandığımda kolunu tutmam için bana uzatmıştı. suzan teyzeye dönerek. "havlu şurada uzatır mısınız?" dediğinde şort ve badimin üstünden sarmıştı. normalde olsa hiç çekinmeden çıkartırdı ama susan teyzeyi diken üstüne getirmek istemiyordu. havluyu sardıktan sonra yardımı ile şortu ve badiyi çıkarmıştı. yere başka temiz havlu sererek bacaklarımdan kaldırarak beni kabinden çıkararak havlunun üstüne basmamı sağlamıştı. ne ara getirdiğini anlamadığım kıyafetlerimin araasından kilodumu alarak önümde eğildiğine saçlarını okşamıştım.

 

kafasını kaldırıp bana baktığında öpmek için eğilmek istediğimde beni engellemişti. mızmızlanarak öpücük istediğimi belirttiğimde "uslu dur " uyarımı aldığımda bacağımı kilodumu giydirmesi için kaldırırken saçını birazcık fazla çekmiştim. ama bu hareketime sadece gülmüştü. beni güzelce giydirmişti. normalde iki dakikamızı alıcak iş içerdekilerin ağzına laf vermemek için uzun sürmüştü.

 

-hemen geliyorum" diyerek giden cesurun arkasından bakmıştım. geri geldiğinde beni kucaklayarak odaya geri getirip çarşaf serdiği odadaki koltuğa oturtmuştu. odanın temizlendiği belli oluyordu. rahat olduğumdan emin olduktan sonra hasta yatağına ilerleyerek nevresimleri sökülmüş yatağa yeni nevresimleri geçirmişti. ona bir kere daha hayran olmadan duramamıştım.

 

benim rahatım sağlığım için en küçük detaya kadar düşünmesi bu kadar güzel sevmesi her seferinde istemsiz gözlerimi dolduruyordu. ciddiyetle işini yaparken gözleri bana kaydığında çapkın bir bakışla bana göz kırpmıştı. ben kıkırdarken yekta sahte bir öksürük bırakmıştı.

 

- bir sorun mu var?" demiştim imayla " evet var. bu bütün gece burada mı olucak?" dediğinde tek kaşımı kaldırarak

 

- evet CESUR hep yanımda olucak. ve bu senin için bir sorun o yüzden bana yansıtma " dediğimde kaşları hayretle havaya kalkmıştı. baver " hepimiz için sorun" dediğinde

 

- sizin sorununuz umrumda değil eğer çok rahatsızsanız kapı orada gidebilirsiniz." dediğimde Alperen dişlerini sıkarak " gitmeyeceğimizi söyledik" dediğinde " siz bilirsiniz. ama sorunlarınızı bana pardon bize yansıtmayın" demiştim cesurla kendimi göstererek. cesurun yatakla işi bittiğinde yanıma gelmek için ayaklandığında mahit bey ondan önce gelerek beni kucaklamıştı. şokla mahit beye bakmıştım

 

- genç adam kızıma çok dokunma "dediğinde tam ağzımı açmıştım. ama cesur benden önce

 

- buna Umay karar verir. ve bu kararı çok önceden verdi." dediğinde ona gülümsemiştim. mahit bey yavaşça beni yatağa yatırdığında cesur elinde kan alma malzemeleriyle gelmişti. uzun kollu pijamamın kolunu sıyırmıştım.

 

kan aldıktan sonra baranın yanına gidip bir şeyler konuşmaya başlamıştı. onları dinleyeceğim sırada gözüme takılan gözlük ile duraksamıştım. banyoda olan gözlüğümü takan kişi baruttan başkası değildi. cesur bize bakarken konuşmasında küçük bir an duraksasada konuşmaya devam etmişti. dizlerimi kendime çektiğimde yekta

 

-dizlerini uzat " diye uyarı yaptığında burnumun ucu sızlamıştı. niye şimdi böyle yapıyorlardı. kafamı karıştırmaya çalışıyorlardı ağzıma gelen kan tadıyla midem bir anda ağzıma gelmişti.

 

-kusucam" dediğimde anında odayı bir panik sarmıştı. elimle ağzımı kapatmaya çalışırken odadaki İlkay anında önüme temiz kova getirdiğinde sıvı halde kan kusmuştum. öğürmem devam ederken gözlerimden yaşlar süzülüyordu. sırtımda iki el hissederken önümdeki ıslak saçlar geriye itilmişti. bir kaç kere öğürdüğümde ağzımda ki kan tadı dahada midemi bulandırıyordu. "su " dediğimde gözlerim kapalı şekilde midemin bulantısının geçmesini bekliyordum.

 

dudaklarıma tutulan bardakla bir yudum aldığımda cesurun " ilk yudumu yutma" demesiyle aldığım yudumu kovaya çıkarmıştım. "dışarı çıkın" dediğimde bu iğrenç halimden bir tık utandığımı kabul etmiştim. odada hiç bir hareketlilik sesi olmadığında zorlukla gözlerimi açmıştım.

 

- dışarı çıkın" diye yenilediğimde kimse beni takmamıştı gene cesura yaşlı gözlerle bakarak "cesur herkesi çıkart lütfen" dediğimde bana gülümseyerek

 

- güzelim kimse bu durumdan iğrenmiyor. ayrıca çıkıcak olsalardı sen dediğinde çıkarlardı." dediğinde dahada ağlamaya başlamıştım. baş ucumda olan barut sırtımı dahada sıvazlayarak

 

- rahatladın mı alayım mı kovayı mideni bulandırmasın" dediğinde yavaşça kafamı sallamıştım. önümden kovayı alıp yektaya uzattığında yekta kovayı dışarıya bırakıp anında odaya geri dönmüştü. sırtımı yatağa geri yaslamıştım. derin nefesler alarak sudan bir yudum daha almıştım. barut bana dikkatle bakarken gözlerinde dehşet ifadesine bir anlam verememiştim.

 

cesura merakla baktığında bu beni dahada panikletmişti. " ne oluyor? neden öyle bakıyorsun?" dediğimde cesur yanağımı okşayarak

 

-korkma güzelim bir şey yok" dediğinde asla inanmamıştım. sorumu yenileyerek "ne oluyor?" demiştim. cesur sıkıntı bir nefes vererek " gözlerin biraz kanlandı." dediğinde durumun ciddi olduğunu anlamıştım. eline feneri alarak gözlüklerimi çıkararak kontrol etmişti. sıvı göz damarlarıma kadar gelmişti. cesurun "korkma buradayım" dediğinde mahit bey "buradayız " diye düzeltmişti.

 

cesura dönerek " çok kötü bir gece olucak değil mi?" dediğimde sesim titremişti. neler olacağını tahmin etmek zor değildi. " hayır olmıyacak ben hep yanındayım unuttun mu?" dediğinde yanağımı seven elini tutmuştum. yanağımı iyice eline yaslarken " benimle uyur musun? kötü gecemin iyi yanı olur musun?" dediğimde öyle bir gülümsemişti ki o gülüşe kapılmamak elimde değildi.

 

- başka şansın yok güzelim" dediğinde kıkırdamadan edememiştim. odada çoklu öksürük sesi oluştuğunda kafamı çevirdiğim de herkesin farklı yöne baktığını görmek beni güldürmüştü. cesuru. çok özlemiştim ve biraz yalnız kalmaya ihtiyacımız vardı.

 

- bizi biraz yalnız bırakır mısınız?" dediğimde odada büyük bir isyan ateşi çıkmıştı. 'hayata çıkmayız, ölüm çıkar anca, kimse beni çıkaramaz' gibi laflarla kaşlarımı çatmıştım. nezaketen sorduğumun farkında değillerdi galiba

 

- yanlış anladığınız bir şey var bu tam olarak soru değildi. nezaketen sordum.

 

" nezaketen sormuş olman bir şey değiştirmiyor. bu odadan çıkıp senin bununla yalnız bırakmayacağız" dediğinle alperene 'öyle mi dersin' bakışı atmıştım.

 

-öyle mi? çıkmıyorsunuz doğru mu anladım?" dediğimde yüzlerindeki ukala bir tavırla net bir şekilde "evet" cevabını almıştım. yüzümdeki şeytani ifade ile baran abiye dönmüştüm.

 

- baran abi yumruğa bastırırsam neler olabileceğini anlatmak ister misin?" dediğimde bana dehşet ifadesi ile bakmıştı. cesur anında " öyle bir şey yok " dediğinde gözlerimi ona çevirmiştim. "bunu onlar istiyor" dediğimde cesur sinirlenmeye başlamıştı.

 

-umay bastırmak filan yok" dediğinde onada 'öyle mi dersin' bakışımı atmıştım. " baran abi anlatıyor musun yoksa deneyelim mi?" dediğinde panikle

 

-içinde zehirli sıvı daha da damarlarına karışır" dediğinde gülmüştüm.

 

- bakalım ne kadar acıyacak" dediğimde elimi yumrunun üstüne koymuştum. Alperen rahat bir şekilde "blöf yapıyorsun" dediğinde yüzüme daha sinsi bir gülüş oturduğunda cesur daha da panikleyerek

 

- HAYIR YAPMIYOR" dediğinde elimi tutmaya çalışmıştı. ama çok geç kalmıştı. odada acı çığlığım ile elimi cesur anında çekmişti. demirörenler beni tanımadıkları için şok içinde bana bakıyorlardı. yekta anında yanımda biterek " MANYAK MISIN SEN?" diye bağırdığında gülmüştüm.

 

canım güçlü ağrı kesicelere rağmen dehşet şekilde acısada " blöf müymüş" demiştim alperene bakarak.

 

- değilmiş gerizekalı." dediğinde cesur ise anında pijamamı sıyırarak yumruya bakmaya başlamıştı.

 

"kafaya mı yedin sen yumruğa bastırmak ne demek Umay" dediğin de " onlar istedi" demiştim. şuan cesuruda delirttiğimin farkındaydım. yumruğa tamamen bastırmamıştım. ama çok yakınına bastırdığım için felaket derecede canım yanıyordu. cesurdan gözlerimi çekerek beni şokla izleyen demirörenlere dönmüştüm.

 

- çıkıyor musunuz yoksa ben parmaklarımla yumruyu oyayım mı?" demiştim. " ama blöf diyorsanız bilemem" demiştim. tek kaşım havada. bana hala şok ile bakarlarken "çıkıyor musunuz?" dediğimde hepsi birbirine bakmıştı. sonunda baver

 

- sadece 2 dk" dediğinde Alperen " ne diyorsun hayatta olmaz" dediğinde baver alperene dönerek sert bir bakış atarak " bir daha bastırmasını göze alıyorsan kal" dediğinde sinirle çıkışa yönelirken

 

- 5 dakika " demiştim. baver bana sert bir bakış atıp çıkmıştı. alperene dönerek " bir kere daha deniyor muyuz?" dediğimde sinirle gülmüştü. "manyaksın kızım sen." diyerek kapıya yönelmişti

 

-YENİ Mİ ANLADIN " diyerek arkasından bağırmıştım. odadan herkes çıkarken cesur ise sinirden köpürüyordu. en son İlkay abi çıkarken " İlkay abi kapıyıda kapar mısın " dediğimde kafa sallayıp odadan çıkmış ve ardından kapıyı kapatmıştı. anında cesura döndüğümde düşündüğümden daha sinirli olduğunu fark etmiştim.

 

- Umay yumruya bastırmak ne demek " dediğinde büyük bir azarın beni beklediğinin farkındaydım.

 

- yumruya bastırmadım. sadece yakın bir kısmına bastırdım." dediğimde dahada köpürmeye başladığında yanlış cevap verdiğimi fark etmiştim. "FARKI NE?" diye sorduğunda

 

-yalnız kalmamızı sağladı" dediğinde odadan çıkmaya kalkmıştı. anına elini tutarak "çıkma seni çok özledim. doğru düzgün sarılamadık ve benim çok ihtiyacım var" demiştim ağlak gözlerle dolu gözlerime kanmasını beklemiştim.

 

- beni manipula etmeye çalışma" dediğinde beni çok iyi tanıdığı için yememişti. " tamam kız ama bu 5 dakikada değil. lütfen " dediğimde anında dibime girmişti. çenemden tutum kafamı kaldırarak " bir daha böyle bir şey yapmak yok" dediğinde anında kafa sallamıştım.

 

anında dudaklarıma kapandığında hevesle karşılık vermiştim. tadını çıkarak yavaş yavaş öpüyordu beni normalde saldırgan olan dudakları bu sefer daha naifti. nefes almam için minicik bir aralık bıraktığında dudaklarıma doğru fısıldayarak "çok özlemişim. kafayı yedim" dediğinde kıkırdamıştım. tekrar dudaklarıma kapandığından bu sefer ben saldırganlaşmıştım.

 

hep böyle oluyordu. beni naif öptüğünde dudaklarına saldıran hep ben oluyordum acısını çıkarmak için daha sert öpmüştüm. yavaşça dudaklarımdan ayrıldığında darmadağın haldeydim. öpücükleri çeneme kaymıştı. çenemden ise boynuma ellerim saçlarını bulmuştu. boynumu her bıraktığı öpüşünde hafif hafif istemsiz çekiyordum. nazlı bir ses ile " kucak " dediğimde boynumda soluklanarak " hayır bu kıyafetlerle yatağına oturamam" dediğinde mızmızlanmıştım.

 

-sakın huysuzlanma hala kızgınım "dediğinde sesimi çıkarmamıştım. saçlarını daha çok severek

 

"öleceğimi sandım. ve tek istediğim şey seni son kez görmekti." dediğimde boynumdan başını çıkararak " sana ölüm kelimesini yasaklamıştım. unuttun mu?" dediğinde acı şekilde kıkrıdamıştım.

 

" hatırlıyorum. ama ben gerçekten öl..-"

 

" şşşş ölüm lafı yok. bir daha bu kadar uzaklaşmak yok" dediğinde dolu gözlerle kafamı hızlı hızlı sallamıştım. "kokun olmadan uyumak çok zordu." dediğinde gülmüştüm. iki saniyeliğine ayrılıp yanı başımdaki koltuğu dibime çekmişti. oturduğu gibi ellerimi tutmuştu.

 

- kollarında uyumaya o kadar alışmışım ki . geceleri sürekli uyandım " diye fısıldamıştım. oturduğu koltukta benden daha alcak olduğu için kendime çekmiştim. kafası boynuma denk getirtirmiştim. saçlarını sevmiştim. cesur ise boynumda soluklanıyordu. "istanbula dönelim. burada kalmak istemiyorum." dediğimde

 

-emin misin? bak biliyorum onları kabul etmekte zorlanıyorsun ama onlar baban ve abilerin" dediğinde saçlarını daha da sevmiştim. yaptıkları hareketlere gıcık olsada beni gerçek ailemde kopartmak istemiyordu.

 

- üç günüm işkence gibiydi cesur. kendimi fazlalık gibi hissettim. yemek yediğimde bana bakışlarını görseydin ben çok kötü hissettim. fazlalık yük gibi, boğulduğumu hissettim. " dediğimde kaşlarını derince çatmıştı. " konuştuğumuzda bana neden söylemdin güzelim gelip alırdım seni" dediğinde gülmüştüm.

 

" gelip alıcağını bildiğim için söylemedim sevgilim. " dediğimde boynumu öperken " yük değilsin sen benim hayattaki en değerli şeysin seninle var oldum." dediğinde saçlarından dahada kendime bastırmıştım. benim için yaptıkları o kadar değerliydi ki her düşündüğümde mutluluktan gözlerim şimdiki gibi doluyordu.

 

istemsiz gözümden bir yaş aktığında cesur kafasını kaldırıp bana baktığında panikle doğrulup çenemden tutmuştu.

 

" eğer kalmak istemiyorsan anında nakil uçağı ayarlayabilirim burada kalmak için kasmana gerek yok. kendini sakın yük hissetme. güzelim gideriz kayboluruz. bir daha sana yaklaştırmam. ağlama bebeğim." dediğinde gülmüştüm.

 

"yük gibi baktıkları için ağlamıyorum. bana güzel bakışına sevişine ağlıyorum sevgilim. beni bebeğin yaptığın için ağlıyorum. bana çok güzel gülümsediğin için ağlıyorum " dediğimde o güzel gülümsemesini vermişti bana dizlerimi titreten gülüşünü.

 

yaklaşıp dudaklarıma kapandığında bu sefer bende saldırganlaşmamıştım. birbirimize karışarak öpüşmüştük. taki kapıdaki gürültülere kadar. dışarıdan kapı tıklatılarak

 

- abi girmek istiyorlar" dediğinde yavaşça geri çekilmiştim. cesurun "girsinler" demesiyle adeta odaya hucum etmişlerdi. cesurun hala elleri bacaklarımdayken bense akan göz yaşlarımı siliyordum. barut sildiğim göz yaşlarımı gördüğü gibi

 

- ne söyledin ağlattın" diyerek cesurun üstüne yürüdüğünde cesurda ayaklanmıştı. " çekil lan kardeşimin yanından" direk cesuru itmeye kalktığında anında bütün dikenlerimi çıkararak

 

- dokunma sevgilime" diyerek bağırmıştım. barut şokla bana bakarken " cesur bana sizin aksinize kötü bir şey yapmaz" dediğimde odaya bomba atmışım gibi bir tepki vermişlerdi. mahit bey

 

- biz sana kötü bir şey mi yaptık?" dediğinde sert bakışlarımı ona çevirmiştim.

 

-mahit bey belki siz yapmadınız ama oğullarınız için aynı şeyi söyleyemeceğim. belki fiziksel olarak zarar vermediler ya psikolojik. " dediğimde demirörenler bana şok içinde bakıyorlardı. " neden öyle bakıyorsunuz. yalan mı? yediğim lokmayı geç içtiğim suya bile gözlerimi dikmediniz mi? yük gibi hissettirmediniz mi? odama bıraktığınız tepsideki çorbayı bile zehir gibi acı koyarak içiceğim bir kase çorbayı bile rezil etmediniz mi?" dediğimde hepsi bana şok içinde bakıyorlardı.

 

dna testi için bir ton diretip yetmeyip izmaritimi çalıp yasal olmayan bir yolla dna testi yapmışlardı. onun öncesinde sırf dna testini yaptırmak için vicdanıma dokunmaya çalışmışlardı. beni mardine kadar sürükleyip yaptıkları bu psikoloji zorbalığın hiç bir açıklaması yoktu benim için

 

- biz yapmadık öyle bir şey" çıkışmıştı Alperen "aksine seni düşündüğümüz için tepsi getirdik. yediğin için değil yemediğin için bakıyorduk sana doğru düzgün hiç bir şey yemeyip sürekli sigara içiyordun." dediğinde bir anlık duraksamıştım. ama sonrasında hastaneye gelip yumruya öğrenene kadar ki tavırlarını ve şimdiki tavırlarını düşündüm.

 

-size gram güvenmiyorum. vicdan azabı çekiyorsunuz. yumrum yüzünden " dediğim de bu sefer barut karşı çıkarak "yok öyle bir şey" demişti. cesur sakinleşmem için sırtımı sıvazlayarak ortamı yumuşatmak çalışarak

 

-bu konuyu şimdilik kapatalım. " dediğimde kaşlarımı çatmıştım. neden kapatıyorduk? tam ağzımı açıp konuşacağım sırada

 

- güzelim bu gece değil yumru bir daha şişmesin çıktığında daha sakin konuşursunuz olur mu?" dediğinde karşı çıkarak "hayır konuşma bitti buradan çıktığım gibi istanbula döneceğiz ben kararımı verdim" demiştim. demirörenler bana hayal kırıklığınla bakarken yavere gözlerimi dikerek

 

- haklıydın bak bir hafta bile dayanmadım." dediğimde anında yanıma gelmişti."ne duydunda böyle konuşuyorsun?" dediğinde biraz duraksamıştım.

 

- bir hafta bile dayanamayacağımı söylediniz. ama böyle işkencelere gerek yoktu. gelip gitmemi söyleseydiniz bir bahane uydurur dönerdim." dediğimde baver elimi tutmaya çalıştığında elimi çektim. boş ellerine bakarak

 

- bilmediğin şeyler var cümlenin başı var sonu var. cesur haklı bu gece konuşmayalım ama konuşalım " dediğinde duraksadım. kafam iyice karışırken cesura bakmıştım. karışıklığımı görmüş gibi " konu bu gecelik kapandı."demişti.

 

"şimdi dinlenmelisin. biliyorum karnın aç ama şuanlık bir şey yiyemezsin" dediğinde yapacak bir şey olmadığının farkındaydım. arkamdaki yastığı alıp yatmamı sağlamıştı. eko cihazını ve bir kaç alet daha takıp yeni bir serum takmıştı. ışıkları iyice kısmıştı. hava temizleyicisini açmıştı. yanıma gelerek kulağıma " hiç bir şey düşünmeden uyumaya çalış yarın kafa karışıklığını dindirmek için her şeyi yapıcam"dediğinde ona gülümsemiştim. bunu yapacağına emindim anıma güzel bir öpücük kondurduğunda anında "benimle uyumuyacak mısın?" diye sormuştum fısıltı gibi.

 

-tahlillerine bakıcam temizlenip yanına gelicem" dediğinde kafa sallamıştım. eğer bir şeyi yapıcam derse yapıcağından emindim. o yüzden uyumak için cesuru bekleme gerek yoktu cünkü uyandığımda yanımda olacağından emindim.

 

kollarımın arasına anksiyete peluşu olan momo konulduğunda gülümsemiştim. buram buram cesur kokuyordu. cesur nöbette olduğunda kullandığım peluştu. serumun içinde ne olduğunu bilmiyordum ama gözlerimi açık bile tutamadan gözlerimi kapatmıştım.

 

---

 

cesur sevgilisinin iyice uyuya kaldığını gördüğünde yavaşça anına yumuşak bir öpücük kondurup üstüne pikeyi çekmişti. oda sıcaktı ama tedbiri elden bırakmaya gerek yoktu. odaya bebek telsizini ayarlayıp umayın baş ucuna koymuştu.umayın bu telsizden haberi yoktu. cesur yanından kalkması gerektiğinde aklı kalmıyordu. hava fitresinide kontrol edip demirörenlere dönmüştü. hepsi ona sinirle bakarken umursamıyordu.

 

" dışarıda konuşalım. serum etkili ama sese uyanabilir." dediğinde bütün demirörenler çıkmıştı. kapıdaki dereoğlullarını gördüğünde zor bir gecenin devam ettiğinin farkındaydı. baran anında ayaklanırken cesurun ilk sorusu test sonuçları olmuştu. daha çıkmadığını öğrendiğinde anında demirörenlere dönmüştü.

 

"Umay huzursuz olmasın diye her yaptığınıza içeride ses çıkarmadım. ama bu çıkarmayacağım anlamına gelmez." dediğinde diken üstünde olan demirörenler dahada dikenlerini çıkarmıştı.

 

yekta " aynı şekilde bizim içinde geçerli o ellerini kardeşimizin üzerinden çekeceksin" dediğinde cesuru istemsiz bir gülme almıştı.

 

" üç gündür ağlayarak beni arayan kardeşinizin üstünden mi? lan bu gece o kız ölüyordu. bir bucuk yıldır yaptığımız tedaviyi çöp ettiniz. umayın psikolojisinde bahsetmiyorum bile. siz umayın böyle biri olduğunu mu düşünüyorsunuz. Umay tam olarak kim biliyor musunuz sizin blöf zannettiğiniz şeyi yapabilecek cesarette biri. siz bu haline bakmayın. şuan duygusal bir anında ama ayağa kalktığında yada kaldırdığımda bu halini mumla arıyacaksınız" cesurun cümlesi ile baran cesura hak vermişti. baranda umayın duygusal bir boşlukta olduğunu düşünüyordu.

 

"biz umaya kötü bir şey yapmadık" dişlerini sıkarak konuşmuştu Alperen

 

"peki içeride yatan kız neden daha demin bana buradan gitmek istiyorum bana yükmüşüm gibi davrandılar yediğim çorbayı bile zehir gibi acı yaptılar dedi. bunu açıklasana yada o sıçtığın masasında kıza su bile vermedin." dediğinde Alperen duraksamıştı. söyleyip söylememek arasında kalmıştı. cesur göğsünden ittirerek "konuşsana " dediğinde

 

-çünkü kardeşimin abisinden rica etmesini istedim." dediğinde cesur duraksamıştı. umayın sivri dilini biliyordu. Alperen egosunu tatmin ettirtip umayın kendine muhtaç olmasını mı istemişti. bu soruyu kendine sormadan duramadı cesur. kafasında net oturmayan yerler vardı.

 

Umay psikoloji olarak zor bir dönemden geçiyordu. duygusallığa kapılıp yanlış anlamış olabilir miydi? sakince koridorda volta atmaya başlamıştı. kameralı telsize bir bakış atmıştı. güzelce uyuduğunu gördüğünde cesur derin bir nefes vermişti.

 

demirörenlerdeyse durum pek farklı değildi. kardeşlerine nerde yanlış yaptıklarını düşünüyorlardı. onlar hep erkek erkeğe olarak büyümüşlerdi. birbirlerine nasıl davranıyorlarsa umaya da öyle davranmışlardı. sorun neredeydi. acı dedikleri yemekleri kendileride yemişti. acı gelmemişti onlara ama unuttukları bir şey vardı. kız hayatı boyunca hep istanbulda yaşamıştı. ayrıca yedikleri yemekler onlara göre acı değildi. başkalarına göre acıydı.

 

Cesur net bir sesle "umay gitmek istiyor ve ben umayın istediğini yapacağım" dediğinde demirörenler büyük bir kin ile cesura dönmüştü.

 

"kardeşimi götürmene izin vermiyoruz." demişti yekta. cesur rahat bir şekilde " gitmek isteyen Umay ve ben umayı daha fazla üzmenize izin vermiyeceğim."dediğinde mahit bey ayaklanarak

 

" bak delikanlı sana sabrımın sonundasın ama haddini aşıyorsun. kızımı bir yere götürmeyeceksin. eline koluna hakim olucakın. dokunup durmayacaksın. ilişkinize izinde vermiyorum. " dediğinde cesur hayatında bu kadar sinirlendiğini hatırlayamadığı bir hale gelmişti. boynundaki damarla şişmişti. yumruğu ise br kayayı yaracak hale gelmişti. kendini zorlar şekilde gözlerinin kapatmıştı. içinden 'sakin ol onlar aşık olduğun kadının ailesi' dese bile gözlerini açtığı anda bütün hatları kopmuştu.

 

" sizden izin almadık. neden siz yoktunuz. olsanız bile almazdık. siz kendinizi ne zannediyorsunuz.. umayı ne kadardır tanıyorsunuz. tanısanız bu tavrınızın sonuçlarını bilirdiniz. sizi ilk ve son kez uyarıyorum. eğer Umay gitmek isteyene kadar bir kere daha umayı üzerseniz size hayatı dar ederim. size bu kadar tahammül etmemin tek sebebi Umay o yüzden sınırlarınızı zorlamayın." dediğinde demirörenler cesurun bu özgüvenine içten içe şaşırıyorlardı. ya fazla cesurdu. yada aptalın tekiydi. mardinin en büyük aşiretlerinden birine bu denli kafa tutmak büyük cesaret isterdi.

 

baver cesurun tam önüne gelerek "sen bizi tehdit mi ediyorsun?" dediğinde cesur iri cüssesi ile bavere daha da yaklaşarak "bu uyarıydı. tehditlerim bu kadar sakin ve kibar olmaz."demişti.

 

baran anında araya girerek " siz ne yaptığınız zannediyorsunuz Umay içeride uyuyor." dediğinde herkes barana dönmüştü. cesur derin bir nefes alarak " laboratuvar nerede?" diye sormuştu. burada kalırsa hiç iyi şeyler olmayacaktı. ve bunu istemiyordu.sevgilisi kötüydü ve onun uyanıp bu çirkin durumu fark etmesini istemiyordu.

 

baran tarif ettikten sonra telefonuyla giriş için mesaj atmayı unutmamıştı. cesur heybetli vücudu ile ilerlerken kendini yorgun hissediyordu. yorucu üç günün ardından yorucu bir yolculuk yapmıştı. ve yorucu bir gece geçiriyordu. yorucu olan sevgilisiyle ilgilenmek değildi. aksine ilgilenmek bile iyi geliyordu. yorucu olan umayın biyolojik ailesiydi.

 

laboratuvara giriş yaptığında anında tahliller ile ilgilenmeye başlamıştı. tek istediği sonuçların beklediğinden iyi çıkması ve sevdiği kadının yanına gidip o peluşu kenara atıp sevgilisine sarılmaktı.

 

demirörende durum daha farklıydı. kardeşlerini ve kızlarını kaybetmek üzere gibi hissediyorlardı. ne yapacaklarını bilmez şekilde kapının önünde duran koltuklara çökmüşlerdi. dereoğullarından sadece baran buradaydı. ramiz bey zaten kalp hastası olduğu için boş bir odaya yerleştirilmişti. ve diğer fertlerde onlarla birlikteydi.

 

baran ise biraz daha uzakta oturmuş kafası duvara yaslamıştı. İlkay ise yengesini yalnız bırakmayarak yengesinin odasını gözlüyordu. ne demirörenlere nede dereoğlullarına güveniyordu. herkesin kafası karman çorbandı. ne düşüneceklerin ne yapacaklarını bilmez şekilde sadece oturmuş düşünüyorlardı.

 

umayın kapısı ise büyük bir yavaşlıkla açılmıştı.

Bölüm : 17.08.2025 08:53 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
İçindekiler
Hikayeyi Paylaş
Loading...