14. Bölüm

14.Bölüm: Ekibin Yeni Üyesi

Şevval Nur Aydın
sevvnuraydn

Yılbaşı gecesi kızlarla yorgunluktan adeta kış uykusuna yatmıştık. Ama ne yazık ki hemen ertesi gün okul olduğundan bizim uykular yalan olmuştu. Selma'nın ve benim alarmım aynı anda odada yankılanmaya başladığından kendimi yastığımla boğma aşamasına geçmiştim.

Selma uykusunda "Biri şu lanet alarmı kapatsın!" diye mızmızlandı. Bu işe gönüllü olmadığım gibi Selma'nın üzerindeki on kiloluk yorganı çekiştirmiştim. Tabii işin dozunu biraz fazla kaçırdığımdan büyük bir gürültü kopmuştu.

Defne ile uykumuzdan sıçrayıp gürültünün nedenine baktık. Selma yataktan düşmüş üstüne üstlük yerde yüzü koyun bir şekilde uykusuna kaldığı yerden devam ediyordu. Onu böyle görmek bile kahkahalarla gülmeme yetmişti.

Defne "Selma," diyerek ayağıyla onu dürtükleyip duruyordu. Bense kahkahalarımı bastırmak için battaniyeyle ağzımı kapatmıştım. Ama bunu durdurmak sandığımdan daha zormuş.

"Okula geç kalıyoruz!" diye bağırdım birden. Gözlerim kafayı yemişçesine çalan alarmı kapatırken saatin daha yeni farkına varabilmiştim.

Defne uyku semesi Selma'yı dürtmeye devam etti. En sonunda gözleri kapalı olduğundan dengesini sağlayamamış Selma'nın üzerine düşmüştü. Güm diye bir ses geldi. Kafamı çevirip baktığımda ikisinin tost olmuş yerde uyumaya devam ettiğini gördüm.

Kahkahalarımın arasından "Uyanın!" diye bağırmak durumunda kalmıştım. Tabii iki kardeş beni takmamakla birlikte uykularına kaldıkları yerden devam etmişti. Sırf bu yüzden odamdaki banyoya geçmek için kavga olmaması için sıcacık yatağımdan kalkmıştım.

Parmak uçlarımda usul usul banyoya doğru ilerlerken lanet olsun ki iki cin cücesi saniyesinde gözlerini açmıştı. "Sakın aklından bile geçirme," diyerek tısladı Selma.

Defne ise kardeşiyle senkronize bir şekilde başını sallamış delici bakışlarını üzerime dikmişti. Yutkundum. Kendimi korku filmlerinde katille baş başa kalan esas kız gibi hissetmiştim. Adımlarım beni geri geri banyoya doğru götürüyordu.

Yerden fırlayan zombilere karşı kendimi banyoya atmayı başarmıştım. Kapıyı da arkamdan kilitleyince rahat bir nefes almıştım. "Altıma kaçırmak üzereyim. Çabuk kapıyı aç!" diye cırladı Selma. Ama yemezler.

"Git kendi odana!"

Selma'nın bu sözümle gözlerini kısmış olduğu yerde sinirle tepindiğine emindim. Defne ise muhtemelen onun bu haline gülüp çoktan odadan çıkmıştır. Banyoyu kapmanın verdiği mutlulukla işimi gücümü halledip kapıyı açtım.

Selma eli belinde onca zaman beni beklemişti. Sinir bozukluğuyla beni kenara itmiş tuvalete koşmuştu. Onun bu haline gülmeden edemedim. İnadı inattı. Sırf benim inadıma onca zaman kapıda beklemişti.

Defne ise tam da tahmin ettiğim gibi odada yoktu. Bende okula geç kalacağımızdan dolaba koştum. Elime geçen her şeyi yatağın üzerine fırlatıp alelacele hazırlanmaya başladım. Selma Hanım gelmeden önce hazır olmalıydım. Çünkü bu seferde hemen yan taraftaki odasına gitmeye üşendiğinden benim makyaj masamı işgal edecekti.

Selma Hanım'ın baskınına uğramadan hemen önce kotumu çekmekle uğraşıyordum. Kotumu çeker çekmez sanki uzun zamandır bu anı bekliyormuş gibi kapıyı açmış makyaj masasındaki sandalyeye koşmama fırsat kalmadan o koca kıçını sandalyeye yerleştirivermişti.

Sarı saçlarını geriye doğru atarken kibirli bir edayla aynadan bana bakarak gülümsemeyi de ihmal etmemişti. "Çok oyalanma," dedim onu önceden uyarmak için.

Selma anladığını belli edercesine başını sallasada beni anlamadığına hatta duymazlıktan geldiğine yemin edebilirdim. O aheste aheste makyajını yaparken bende başka bir köşede iflah olmaz kızıllarımı adam etmeye çalışıyordum.

Tarak utanmasa saçımı kapıp kafamı da beraberinde götürecekti. Hışımla düğüm düğüm olmuş saçlarımı tarayarak açmayı başardıktan sonra rujunu sürmekle meşgul olan Selma'ya baktım.

Vaktimizin kısıtlı olduğunu bilmesine rağmen aşırı yavaş hazırlanışı kriz geçirmeme neden oluyordu. Dağınık sarı saçlarını elime dolayasım geliyordu. "Selma çabuk!" diye cırladım en sonunda dayanamayarak.

Ani tepkim onu korkuttu. Elindeki ruj yanağına doğru taşmıştı. Aynadan bana öldürücü bakışlarından birini atıyordu. Üstün makyaj konsantrasyonunu yerle bir etmemden dolayı ayvayı yemiştim. Yüzündeki korkutucu gülümseme mi yoksa rujundan dolayı Joker'i anımsatmasından dolayı mıdır bilinmez kendimi yutkunmak zorunda hissetmiştim.

"Başak!" diye cırladı birden. Okula yetişmemiz gerektiğinden dolayısıyla acele hareket ettiğimizden ölüm tarihimde bu sayede ertelenmişti. Selma beni gebertme işini bir süreliğine ertelemiş makyajının hemen ardından bakımlı sarı saçlarına şekil verme işine girişmişti.

Selma ile birlikte alelacele hazırlanmamızın sonucunda okula gitmeye artık hazırdık. İki zır deli itişerek merdivenlerden inerken yolumuza Defne çıkmıştı. "Siz ikiniz nereye gittiğinizi sanıyorsunuz?" diye sordu Defne. Bunun üzerine Selma ile didişmeyi bir kenara bırakmıştık.

"Okula!" dedik aynı anda. Defne bilmiş bir şekilde kollarını göğsünde kavuşturdu. Sonrasında asıl büyük bombayı kucağımıza bırakıverdi. "Bende sizinle geliyorum," dedi Defne heyecanla. Tabii Selma ile dün geceden sonra birer geri zekalı olduğumuzdan dolayı nedenini sorgulamak aklımıza gelmemesi yetmezmiş gibi Selma kıkırdayarak "Korkmaz'ı görmeye mi geliyorsun yoksa?" diyivermişti.

Defne ağzını açıp cevap veremeden Selma'nın koluna susması için cimcik atmıştım. Selma kolunu ovuşturarak söylenmeye başlamış Defne ise "Sizin okulun yeni yapılacak olan yemekhanesinin mimarı benim salaklar," diyivermişti.

"Hadi canım!"

Selma ile aynı şeyi söylemek şöyle dursun yüzümüzdeki mimikler bile aynıydı. Defne kıkırdadı. Daha sonra sözlerine "Yani anlayacağınız size mükemmel bir yemekhane binası yapmadan buradan gitmiyorum," diyerek devam etmişti.

Selma ile bir anlığına yüzümüz düştü. "Anlaşılan yine temelli değil," dedim dudak bükerek. Defne'nin ülkeye temelli dönmesini gerçekten çok istiyordum. Onu görüntülü arayıp planlarımızı ve Selma ile beraber yaptığımız haylazlıkları değilde doğrudan bunları yaparken onunda aramızda olmasını istiyordum.

"Üzgünüm kızlar. Ama benim orada kurulu bir düzenim var," dedi Defne dudak bükerek. Onu da anlıyordum. Sonuçta orada kendine göre bir yaşantısı vardı. Sevdiği bir işi ve oldukça tatlı bir de evi vardı. Bundan vazgeçmek istememesini az çok anlayabiliyordum. Ama yine de kız kardeşliğe has abla kıskançlığım onu burada istiyordu.

Göz ucuyla çakma Joker'im Selma'ya baktım. Onunda yüzünde aynı somurtkan ifadeden vardı. O da benim gibi Defne'nin gitmesini istemiyordu. Defne'nin burada kalmasının tek bir yolu olabilirdi. O da aşık olmasıydı. Fesat bakışlarımı Selma'ya çevirdim. Anlaşılan o da benimle aynı şeyi düşünüyordu.

Yüzündeki şeytani gülümseme tıp dünyası her ne kadar açıklayamasada kafa yapımızın aynı şekilde çalıştığını gözler önüne seriyordu. Korkmaz ile Defne birbirlerini severse Defne kesin temelli burada kalırdı. Selma korkutucu bir şekilde kıkırdadı. Lanet olasıca kaş yapayım derken göz çıkarmış Defne'nin delici bakışlarının hedefi haline gelmemize neden olmuştu.

"Siz ikiniz," dedi Defne uyarıcı bir tonda.

"Yine ne karıştırıyorsunuz?"

Gürültülü bir şekilde yutkundum. Selma ile foyamızın ortaya çıkmaması için dua ederken imdadımıza babam yetişmişti. Düşüncelerimizden babamın sesiyle sıyrıldık. Babam "Kızlar araba kapıda!" diye bağırdı salondan. Bunun üzerine Defne bize çemkirmeyi unutmuş bizde bu olaydan ucuz yırtmıştık.

Üçümüz kapının önünde bizi bekleyen arabaya geçtik. Arkada iki zır deli önde de Defne oturuyordu. Garibim her şeyden bir haberdi tabii. Selma usulca kulağıma doğru eğildi. Defne'nin dikkatini çekmemek için harcadığı olağanüstü çaba takdire şayandı. "Umarım Korkmaz bizi kapıda falan karşılar," diye mırıldandı Selma.

Ona katılıyordum. Fısıltıyla "İkisinin çöpünü çatmamız lazım," dedim. Selma kıkırdadı ve "O çöpü çatmazsam namerdim," dedi. Çatlak olsa da ona bu konularda güvenim tamdı. Ne yapıp eder Defne ile Korkmaz'a bağlama büyüsü yapmak pahasına ikisini birbirine aşık ederdi. Bu durum her ne kadar korkutucu olsada apaçık bir gerçekti.

Bir süre sonra şoför bizi okulun girişinde bıraktı. Her sabah iki kafadar olarak geldiğimiz okula bu sefer üçüncümüzle gelmemiz tüm bahçedeki öğrencilerin dikkatini çekmişti. Birçok kişi yanımızdakinin kim olduğunu düşünüyordu. Defne'nin varlığı kampüsteki yakışıklı çocukların dikkatinden kaçmamıştı.

Birçok çocuk onu görünce kendine çekidüzen veriyordu. Saçını düzletenler, sempatik bir şekilde gülümseyenler, göz kırpanlar ve daha nicesini görmek Defne'nin afallamasına yetmişti. İçimden bir köşeden Korkmaz çıksa da bu işi alevlendirmek için sadece bir kibrit çakabilsek diye düşündüm. Selma ile bir köşeden alevleri izleyeceğimden emindim. Kendimi felaketin ortasında Selma ile birlikte çekirdek çitlerken hayal etmiştim. Bu gerçekten çok komik olurdu.

"Neden herkes bana bakıyor?" diye sordu Defne. Etrafındaki gözlerin sayısı arttıkça gerginlikten omzuna dökülen sarı saçlarını çekiştirip duruyordu. Kıkırdadım. Asıl Korkmaz onu görünce ne yapacaktı? Ben dn çok onu merak ediyordum.

Selma ve Defne ile birlikte kampüsün içinde fakülteye doğru ilerledik. Selma ile ben derse girerken Defne de inşaat alanında çalışanların arasına katılacaktı. Ama ondan önce Selma kendini parçalamak suretiyle dersten önce onu ekibin geri kalanıyla tanıştırmak istediğini söylemişti.

Defne vakti her ne kadar kısıtlı olsada Selma'nın çenesini kapamak adına bu teklifi kabul etmişti. Üçümüz fakülte binasından içeriye girdik. Tam da tahmin ettiğimiz gibi Korkmaz, Soral ve Emre derse girmek için bizi beklemişti. Yanlarına gittiğimizde Selma ablasını tek tek takdim etmişti. Korkmaz pişkin bir şekilde gülümsedi.

"Memnun oldum," dedi gülerek. Defne tek kaşını kaldırmıştı. Korkmaz'a bakarken yüzünde had bildirmek istediğini belli eden komik bir ifade vardı. "Bende," dedi Defne. Didişmeleri daha şimdiden başlamıştı. Selma ile bu işi kendi aramızda diğerlerine fark ettirmeden kutlamış sonrasında hocanın profesör Snape gibi hayali peleriniyle uçarak sınıfa dalmasıyla derse acil bir giriş yapmak durumunda kalmıştık.

*******

Son derece sıkıcı geçen bir dersin sonunda kafamızı toplayacak yegane şeyden almaya yani kahve içmeye kafeteryaya girdik. Defne'yi arayan Selma kafeteryaya gelmesini söylerken bizde her zamanki masamıza kurulmuştuk. Kafeteryadaki en büyük masalardan birindeydik. Soral gülümseyerek yanıma otururken Korkmaz ise tam karşıma kuruluvermişti.

Yanındaki sandalyeyi tutması ve kimseyi oturtturmaması ise dikkatimden kaçmamıştı. Korkmaz bir eliyle yanındaki sandalyeyi tutmuş bir yandan da göz ucuyla kafeteryanın kapısına bakıyordu. İçimden şimdiden yollarını gözler oldu diye geçirdim. Defne'nin kafeteryanın kapısından içeriye girmesiyle Korkmaz birden üzerindeki hırkanın yakasını düzeltmişti.

"Kusura bakmayın. Anca gelebildim," dedi Defne bir başka masadan aldığı sandalyeyi yanıma çekip otururken. Korkmaz onun için ayırdığı sandalyeye oturmadığı için bozulmuştu. Yüzü mahkeme duvarı gibiydi. Kasılan çenesiyle etrafa keskin bakışlar atıyordu. Sonrasında her zamanki gibi gülmeye başlamıştı. Gözlerini Defne'den alamıyordu.

"Önemli değil," dedim Defne'ye bakıp gülümserken. Tam o sırada bugünün kahve alma talihlisi elinde tepsiyle "Kahveler geldi," diyerek yanımıza gelmişti. Emre masaya tepsiyi bırakırken bizde kahvelerimizi alıp yudumlamaya başladık.

Kafeinin gücünü daha ilk yudumdan aldığımı hissediyordum. "Kızlar sizden çok bahsetti," dedi Defne bizimkilere bakarken. Gözleri en son Korkmaz'ın gözlerinde durmuştu. Korkmaz'ın gülümsemesi onlar hakkındaki düşüncelerimin gerçekleşme ihtimalini arttırıyordu. Göz ucuyla Selma'ya baktım. O da benimle aynı şeyleri düşünüyordu.

Yüzündeki fitne fücur gülümsemeden aklından onlarca hinlik geçtiğini anlamak çok da zor değildi. "Sarışınım," dedi Emre bir kolunu Selma'nın omzuna atarken. "Seni istemeye ne zaman geleyim?" diye sordu.

İçtiği kahve boğazında kalan Selma öksürük krizine girerken Emre sadece helal demekle yetindi. Korkmaz masanın üzerindeki bir şişe suyu Selma'ya uzattı ve o an Soral ile göz göze geldik. Soral masanın altından elimi tutmuştu. Korkmaz'ın uzattığı suyu içen Selma kendine gelirken birden taramalı tüfek gibi konuşmaya başladı.

"Ne? Ben daha annemlere anlatmadım ki! Ben şimdi annemlere ne diyeceğim?"

Selma kendi kendine panik atak krizlerine girerken Emre onu sakinleştirmeye çalışıyordu. Soral ise kolunu omzumun üzerinden atmış beni kendine çekmişti. Başım onun omzuna yaslıydı. Kulağıma doğru "Bir gün bizde bu aşamaya geleceğiz. Farkındasın değil mi?" diye fısıldadı.

Deniz gözlerine bakıp kıkırdadım. Selma ise endişeli bir şekilde cümlelerini tekrar tekrar sıralarken Emre kalakalmıştı. Ne söylemesi ne tepki vermesi gerektiğini bilemiyordu. Göz ucuyla yanı başımdaki Defne'ye baktım. "Anlaşıldı iş başa düştü," dedi Defne gülerek. Defne ile ikimiz bilmiş bir ifadeyle bu olaya da dahil olduk.

*******

Akşamüstü Defne ile beraber Selma'yı eniştem ve yengemle konuşması için psikolojik olarak hazırlamakla uğraşıyorduk. "Bunu yapamayacağım galiba," dedi Selma ağlamaklı bir sesle. Defne ile onu gaza getirmemiz gerektiğini düşünüyordum.

"Bak Selma. Sakin ol ve derin nefes al. Annem ile babam odaya girince anlat direkt. Bir an bile bekleme. Bülbül gibi şakı her şeyi gitsin."

"Söylemesi kolaydı!" diye cırladı Selma. Defne afallamıştı. Bense sıkıntılı bir nefes verip yırtık sarışının damarına basmaya hazılandım.

"Bak ya şimdi sen anlatırsın ya da Emre bu işten vazgeçip başka bir kıza nikahı basar."

Söylediğimle şirret sarışının gözleri seğirmeye başlamıştı. "Öldürürüm onu!" diye bir çığlık kopardı. Sonra gaza gelmiş ve bize bu konuyu anlatacağına söz vermişti. Bir süre sonra sıkıntıdan oflayıp puflayan Selma, annesi ile babasının odaya girmesiyle hanım hanımcık otururken bizde Defne ile odadan çıktık. Kapıyı örttüğümüzde Defne kurnaz olduğunu belli edercesine otuz iki diş sırıtarak elindeki iki cam bardaktan birini bana uzatınca ikimiz birlikte kapıyı dinlemeye başladık.

 

(Selma'dan...)

Annem ile babamın odaya girmesiyle derin bir nefes aldım. Zira biraz sonra nefessiz kalana kadar her şeyi anlatacağımdan buna hiç olmadığım kadar çok ihtiyacım vardı. Annem ile babam beni ortalarına alacak şekilde yatağa oturunca Emre'yi başka bir kızla hayal edip kendi kendimi gaza getirmiştim.

Tabii yanı başıma oturan annem anında olayı çakmış radarı direkt elimdeki yüzüğe takılıvermişti. "Kızım o yüzük ne?" diye cırladı annem. Sesi tahtayı çizen çatal gibi tiz çıkmıştı. Annem söylediğiyle babamın bakışları da parmağımdaki yüzüğe takılmıştı. Şüpheyle ona baktım. Ama ondan beklediğim öfke patlamasını alamamıştım.

"Anne ve baba nasıl söyleyeceğim bilmiyorum? Ama ben evleniyorum!" diyerek bir avazda bu durumdan kendimi kurtarmıştım. Annem ve babam şok olmuş bir şekilde bana bakarken onlara ekstra ne diyeceğimi şaşırmıştım.

"Kızım bize neden daha önce söylemedin?" diye sordu. En çok onun tepkisinden korkmuştum. Ama beni asıl korkutan kişi o değildi. Annemin ölüm sessizliği insanı korkutan cinstendi. Tabii bu durumda kimin öleceğini de az çok anlamışsınızdır. Oldukça gürültülü bir şekilde yutkundum.

"Bana kızmanızdan korktum," dedim dudak bükerek. Şu an olabilecek en şirin halimde olduğumu umuyordum. Aksi bir durumda okurken evlenmek istediğim için annem her an ayağındaki yüksek ökçelerle bana girişebilirdi.

"Kim bu şanslı delikanlı?" diye sordu babam gülerek. Babamın bu sorusuyla hayretler içinde bakarken güç bela "Emre," diyebilmiştim.

"Emre demek. Tamam hafta sonu gelip istesin seni."

Babamın sözleriyle kalakalırken "Baba sen ciddi misin?" diye de sormadan edemedim. "Evet," dedi babam gayet kendinden emin bir şekilde. Babam gülümserken sevinçten boynuna atladım.

"Baba ya sen bir tanesin."

Annem ise hala şoklardaydı. Sonra o da bana sarıldı ve "Hep senin evde kalacağını düşünmüştüm. Ama şimdi görüyorum ki beni yanılttın," dedi dokunaklı bir ses tonuyla. Beni övdü mü gömdü mü diye düşünürken ikisi de yanımdan kalkmıştı. Babam ile annem odadan çıkmak için kapıyı açtığında bizim bitirim ikili bir anda yere yapıştı.

 

(Başak'tan...)

Defne ile yüzü koyun elimizde bardakla yeri boylamıştık. Yerden kalktığımızda bıyık altı bize gülen amcam yengemi de alıp aşağıya inerken bizde taze dedikodu uğruna odaya bodoslama daldık.

"Selma babam çok kızdı mı? Tam dinleyemedim," dedi Defne endişeli gözlerle Selma'ya bakarken. Selma gayet mutluydu. Hatta fazla mutlu...

"Babam hafta sonu gelsin istesinler dedi!"

Selma bize müjdeli haberi verip sevinçle yatakta zıplarken cebinden telefonunu çıkarıp Emre'yi aradı. Hoparlörden gelen Emre'nin sesi ile bizde yatağın üzerine kurulup dinlemeye başladık. "Emre sana bir haberim var," dedi Selma. "Ama haberler hiç iyi değil," diye de ekledi. Ses tonunu saniyesinde ağlamaklı yapmayı başardığını bilmiyordum. Selma sesini olabildiğince üzgün yaparken bizde Defne ile gülerek olanları izliyorduk. Bize de gece gece eğlence çıkmıştı.

"Nasıl yani? Korkutma beni sarışınım," dedi Emre panikle.

"Valla bence de kork Emre. Babamla konuştum. Babam kim o hadsiz dedi. Uzak dursun benim kızımdan dedi. Küplere bindi benim uysal babam diyorum Emre. Onu daha önce hiç öyle görmemiştim. Bizim evlilik işi yalan oldu."

"Ne?"

Telefonun öteki tarafından küt diye bir ses duyuldu. Biz şok olmuş bir şekilde kalakalırken telefondan bizimkilerin sesi geldi. "Emre kendine gel oğlum," dedi Korkmaz. Onu tokatladığını belli eden sesler yankılanırken "Emre!" diye bir çığlık kopardı Selma.

Selma korku dolu gözlerle telefona bakarken telefonu bu sefer Soral aldı. "Selma, Emre'ye her ne söylediysen küt diye bayıldı," dedi Soral sıkıntılı bir nefes verdiği sırada.

"Ne? Ben şaka yapmıştım ona babam hafta sonu gelsin istesin demişti."

Selma'nın sesini duyan Emre telefonu eline alırken "Kandırdım seni sarışınım," dedi. Selma her ne kadar Emre görmese de telefona çirkef bakışlar atmaya başladı.

"Emre görürsün sen kahven ölümcül derecede tuzlu olacak."

"O kahve senin elindense bana baldan tatlı gelir sarışınım."

"Ya şapşik!"

Defne ile birbirimize baktık. Selma'nın hiçbir zaman akıllanmayacağı konusunda hem fikirdik.

Bölüm : 10.03.2025 22:20 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...