26. Bölüm

26.Bölüm: Yeni Doktor

Şevval Nur Aydın
sevvnuraydn

Soral beni bıraktığında kapının ağzından bize bakan Şahin ile göz göze geldim. O an bir şeyi anladım. Soral o küçük camdan Şahin'in geldiğini görmüş ve bunu sırf onun gözüne sokmak için beni öpmüştü. Bakışlarımı Şahin'den alıp Soral'a çevirdim. Deniz mavisi gözlerinde Şahin'i görmüş olmanın memnuniyetsiz pırıltısı vardı.

Şahin ardına bile bakmadan çekip gittiğinde, "Bunu bilerek yaptın öyle değil mi?" diye sordum iğneleyici bir tonda. Soral öylece gözlerime baktı. Tam gitmeye yelteniyordum ki bileğimden tutup buna mani oldu. "Başak söylediklerimi düşün lütfen. O mektubu ben yazmadım ve bunu sana kanıtlayacağım," dedi.

Gözlerime ona inanmamı isteyen küçük bir çocuk gibi bakıyordu. Ne yapmam gerektiğini bilmiyordum. Kafam o kadar karışıktı ki bir süre düşünmeye ihtiyacım vardı. "Biraz yalnız başıma düşünmeye ihtiyacım var Soral. Senden ricam üzerime gelme," dedim ve koridorda adımlamaya başladım. Onu ardımda bırakmış odama doğru ilerliyordum.

Kafam karmakarışıktı ve bu da yetmezmiş gibi Soral beni aniden öpmüştü. Bunu yaptığı için ona öfkeli olmam bir yana kalbim tıpkı ilk zamanlarımızda da olduğu gibi hızla çarpıyordu. Lanet olasıca kalbimin bu hızı iyice sinirlerimi bozmuştu. Sıkıntılı bir nefes ve topuklarımı yere vura vura hışımla odama daldım. Artık onun babama yakalanması umurumda bile değildi. Tek düşündüğüm bana söyledikleriydi. Bir de beni öpüşü...

Tamam tamam öpücük kısmını es geçelim. Şimdi daha önemli bir meselemiz var. Mesela Soral'ın Ayla'nın babası değil de aslında dayısı olduğu kısmı var ki ben artık neye inanacağımı hiç bilmiyorum. Kafam karmakarışık! Düşünmekten aklımı yitirecek gibi hissediyordum ki odaya benim çatlak asistanım Demet girdi. Yüzümdeki ifade dışarıdan bakılınca nasıl görünüyor bilmiyorum ama Demet'in yüzündeki korku dolu ifadeye bakılırsa ona pek de iç açıcı baktığım söylenemezdi.

Demet, "Hocam sizin neyiniz var?" diye sordu. Bunu o kadar zor sormuştu ki ona acıdım. Sıkıntılı bir nefes verdim.

"Anlatacağım," dedim döner sandalyeme kurulmadan hemen önce. Aslında ona tam olarak anlatmaya nereden başlayacağımı da bilmiyorum. Son olanları daha ben sindiremeden tüm bunları Demet'e nasıl anlatabilirim ki? Demet de büyük bir ilgiyle karşımdaki yerini aldığına göre anlat da kurtul Başak. En azından birine anlatmak iyi gelebilir. Hadi bakalım!

"Soral'ı babamın görmemesi lazım ya," diyerek başladım gözlerime. Soral'ın adı bile bizim dedikoducunun göz bebeklerinin devasa bir boyuta ulaşmasına yetmişti. Keşke bu kadar dedikoducu olmak durumunda olmasaydın Demet! Bu benim kaderim!

"Babam Soral'ı görmesin diye onu bizim kattaki malzeme dolabına sakladım. Tabii aptal olduğumdan bende onunla birlikte o dolapta kaldım."

Demet çığlık atmamak için elleriyle ağzını kapattı. O da anladı tabii ateş ile barutun yan yana duramayacağını! Utancımdan ölmek üzereydim ki, "Soral sırf o küçük pencereden Şahin'in geldiğini görüp de ona nispet yapmak için beni öptü," diyerek kendimi stetoskopumla boğma işine girişmiştim. Harikayım öyle değil mi? Görev aşkıyla öldü dersiniz artık arkamdan!

Demet kendini tutamayıp çığlığı bastı. "İnanamıyorum sizi öptü mü?" diye ciyakladı Demet ve tam o sırada korkulu rüyam dedikodu birliğinin başı olan Selma odaya girdi. Elindeki dosyaları masama bıraktı ve az önce Demet'in söylemiş olduğu şeyi duyduğundan dehşetül vahşet bir ifadeyle bana baktı.

"Seni kim öptü Başak?"

Eyvah! Yakalandım! Eğer Selma beni öpenin Soral olduğunu öğrenirse var ya hastaneyi inim inim inletmekle kalmaz hastaneyi Soral'ın başına yıkardı. Ama öğrenemezse de ondan sır sakladım diye hastaneyi bu seferde benim başıma yıkardı. Her türlü hastane yıkılacaksa bari benim değil de Soral'ın başına yıkılsın!

Demet Selma'nın korkusundan sesini kesmek durumunda kalmıştı. Bense öncelikle kaçık kankamın nabzına bakmaya karar vermiştim. "Önce geçip otur canım arkadaşım," dedim sırıtarak. Canım kelimesi bile Selma'nın işkillenmesine yetmişti. Kahretsin! Kendi öz be öz kuzenimden sır saklayamayacağım kesinken şimdi ben ona Soral'ın beni kuytu köşelerde öptüğünü nasıl söyleyeceğim? Bittim ben!

Selma taze dedikodunun kokusunu aldığından itiraz etmedi. Demet'in karşısındaki sandalyeye oturup bacak bacak üzerine atıp dedikodu aşkıyla yanan mavi gözlerini benimkilere dikti. İşte şimdi başlıyoruz. Yerinizde olsam Selma'nın ikonik çığlıklarına karşılık kendimi savunmaya almak adına kulaklık falan takardım. Bence hazırlıklı olmanızda fayda var!

"Selma şimdi sana bir şey söyleyeceğim. Ama aşırı tepki vermenden korkuyorum."

"Seni biri öptü ama kim? Yoksa Şahin mi?"

"Hayır. Böyle masmavi gözlü, yaklaşık bir seksen beş boylarında, dalyan gibi, sarışın bir doktor arkadaşımız beni kuytuda Şahin'e nispet olsun diye öpüvermiş olabilir."

Açık adres verseydin bari Başak! Bu ne böyle? Utanmasam Soral'ın kimlik numarasını da verirmişim ki Selma'ya bir şeyler olduğunu söylemeden edemeyeceğim. Bildiğiniz ivme indi kankama. Çabuk doktor çağırın! Durun bir saniye! Doktor benim! Kahretsin!

Panikle sandalyemden kalkıp kankama koştum. "Selma!" diye bir çığlık koparmıştım ki birden gözlerini açıverdi. Kız bildiğiniz hortladı. Şaka yapmıyorum! Kıza bir şeyler oldu! Kankam ölüp geri geldi galiba! Aman Başak! Saçmalama ne ölmesi?

"Soral seni öptü mü?"

Selma çığlık çığlığa ortalığı birbirine katmaya başlamıştı ki elimle ağzını kapatıp onu susturmak zorunda kaldım. "Soral bana bir itirafta bulundu Selma. O mektubu aslında yazan başkasıymış," dedim birden. Umarım bu söylediklerim onu susturmaya yeter. Yoksa ayvayı yediğimin resmidir!

Elimi yavaşça ağzından çektiğimde, "Geri zekalı! Adam seni boynuzlamış! Evlenip çoluk çocuğa karıştığı yetmezmiş gibi çocuğu sana bırakıp kaçtı ve sen buna inandın!" diye cırladı. Selma bazen haddinden fazla haklı oluyordu. Of! Sahiden Soral bana ikinci kez yalan söylemiş olabilir miydi? Kahretsin! Eğer o söyledikleri yalansa bu sefer kahrımdan ölürüm!

Selma dolan gözlerime baktı. Cırlamayı ve ortalığı yıkmayı bir kenara bırakmış gibi görünüyordu. En azından beni iyi ettikten sonra tüm bunlara geri döneceğini biliyordum. Selma, "Eğer söyledikleri doğruysa bunu öğrenmenin yolu var. Ayla'ya DNA testi falan yaptırırız gerekirse. Fakat o mektubu onun yazıp yazmadığını öğrenebilmenin tek yolunun orijinal mektubu bulmak olduğunu biliyorsun," dedi.

Sesi daha deminkinin aksine yumuşaktı. Şu an bir arkadaştan çok bir anne gibi konuşuyordu. Başımı hafifçe sallayıp, "Biliyorum," diye mırıldandım. İşin kötü yanı eğer Soral söylediklerinde haklıysa bunca zaman bir yalan uğruna gözyaşı döküyorum demektir. Bu da yetmezmiş gibi o mektubu o yazmadıysa biri onun mektubuyla kendininkini değiştirmiş demektir ki o kişi her kimse Soral ile benim beraber olmamı istemeyen biri olmalı. Aklıma tek bir isim geliyordu. Mutlu!

Birden ayağa fırladım. Selma gözlerimde beliren ateşi görmüştü. "Yine ne geldi aklına?" diye sordu Selma. Demet ağzını açmaya cesaret edemediğinden öylece olanları izliyordu. Bense tek bir şey düşünüyordum. O da Mutlu'yu köşe çekip tüm bu olanlarda bir parmağının olup olmadığını öğrenmek!

"Bizimki yine delice bir şey yapacak. Demo düş peşime!"

Selma bunu söylerken ben çoktan ipimi koparmış odadan çıkmıştım. Tabii bizim bitirim ikili de saniyesinde peşime takılmıştı. Şimdi ben o Mutlu'nun saçını başını yolmak suretiyle o mektup meselesini öğrenmez miyim? Öğrenirim elbet! Yürü be Başak! Kim tutar seni?

Selma ile Demet'in peşimden koşmasına aldırmadan koridorda gördüğüm bizim stajyer Aytekin'e, "Mutlu Hoca nerede?" diye sordum. Tabii Aytekin yapacaklarımdan habersiz olduğundan Selma ile Demet'in kaş göz işaretlerini anlamamış, "Hemen bir alt katta," demişti.

Asansöre doğru ilerledim. Demet ile Selma bana yetişemeden kapıyı kapatmayı başardım. Şimdi ben gösteririm o Mutlu'ya! Ah benim akılsız kafam! En başından tahmin etmem gerekirdi! Onun bu hastanede olma sebebi bile Soral! Ah Başak ah! Yılan gözünün önündeydi ve sen hiçbir şey yapmadın! Ama şimdi o yılanın başını ezeceksin kızım! Hadi göreyim seni!

Asansörün kapısı açıldı. İndiğim sırada merdivenlerden nefes nefese inmiş benim atağa geçmemi bekleyen Selma ile göz göze geldim. Destek kuvvet çağırması da dikkatimden kaçmamıştı. Ah Selma! Ne diye bütün hastaneyi topladın ki! Mutlu'yu döverken izlesinler diye mi? Mapusa düşmeme çok az kaldı arkadaşlar!

Selma'yı görmezden geldiğimde biraz ötede Mutlu'nun bir hastasının raporlarına baktığını gördüm. Kırmızı rujla renklendirdiği dudaklarında beliren gülümsemeyi aramızdaki mesafeye rağmen rahatça görebiliyordum ve açıkça söylemek gerekirse onu böyle görmek bile bende şalterlerin atmasına yetmişti.

Hızlı hızlı yürüyordum ve Selma ile Demet beni durdurmak için hemen arkamdaydı. Ama bu sefer beni kimse durduramayacaktı. Eğer tüm bunların sorumlusu Mutlu ise onu elimden kimse alamayacaktı. "Mutlu!" diye ona seslendim. Bakışları bana kaydığında dudaklarındaki gülümseme silindi. O da benim gözümü kararttığımı fark etmişti.

Kolundan tutup onu köşeye çektim. "Sen ne yaptığını sanıyorsun?" diye bağırdı Mutlu. O kadar sinirliydim ki ne beni sakinleştirmek için koluma yapışan Selma'yı ne de korku dolu gözlerle olanlara bir köşeden şahit olan Demet'i gözüm görüyordu.

"Tüm bunları sen yaptın!" dedim sinirle. Mutlu neyden bahsettiğimi tam olarak anlayamadığından onu tüm hastane koridorlarını sesimle inletmek pahasına aydınlatmakta bir sakınca görmedim.

"Soral ile arama girdin! Başından beri bunu yapan sendin! Mektupları değiştirdin! Senin yüzünden dört yılım Soral'dan nefret etmeye çalışmakla geçti!"

Mutlu donup kaldı. Yüzündeki şok dalgası bana gerçeği göstermişti. Mektupları değiştiren kişi oydu. Buraya da Soral'ın geleceğini bilerek gelmişti. En başından beri Soral'dan aslında hiç vazgeçmemişti. Okul yıllarımızda Amerika'ya gittiğinde bile!

"Bunların sorumlusu ben değilim Başak. Ondan vazgeçen sendin."

Mutlu'nun sözleri ile donup kaldım. "Yaptığın şeyi itiraf ediyorsun öyle mi?" diye sordum hayretle. Kollarını göğsünün altında kavuşturdu. Sarı saçlarını ufak bir baş hareketiyle arkaya doğru savurdu ve yüzündeki ukala gülümsemeyle birlikte, "Evet ben yaptım. O gece Soral'ın mektubunu kendiminkiyle değiştirdim. Ama ondan vazgeçmene sebep olan ben değildim. Sen onu hiç aramadın. Sen onu hiç merak etmedin. Aynı şekilde o da seni hiç aramadı. Ablasının hastalığıyla o kadar meşguldü ki sana tek bir telefon bile açmadı. Seni nikah masasında terk etmesinin suçlusu ben değilim," dedi Mutlu.

Sözleriyle beynimden vurulmuşa döndüm. Mektuplar değiştirilmişti. Soral haklıydı ve ben tam dört yıl Ayla'yı onun kızı olarak bilmiştim. Tüm bunların suçlusu ise tam karşımdaydı. Eğer o mektubun yerine gerçeğini okumuş olsaydım her şey daha farklı olabilirdi. Ben acı çekmeyebilirdim. Ayla'ya Soral'ın kızı olarak değil sevdiğim adamın yeğeni olarak bakabilirdim. Ama şimdi her şey için artık çok geç.

Mutlu'nun saçına yapıştım. Gözüm o kadar dönmüştü ki onun o sarı saçlarını eline vermeden içim rahat etmeyecekti ki biri beni durdurdu. Korkmaz, "Başak kendine gel!" diye bağırdı. Ama ben ne onu duyuyordum ne de bir başkasını.

Mutlu'yu elimden kimse alamayacaktı. Bu sefer olmaz. Mutlu ile birbirimize girmiştik. Saçlarını bırakmamı sağlayan kişi ise Soral oldu. Tüm herkesin aksine bana dokunmaya cesaret edebilen tek kişi oydu. Mutlu'nun saçlarını bıraktığım sırada belimden tutup beni kenara çekti.

"Seninle işim daha bitmedi!" diye bağırdım Mutlu'ya. O kadar sinirliydim ki gözüm hiçbir şey görmüyordu.

Mutlu, "Asıl benim seninle işim bitmedi! Bundan sonra hiçbir hastanede doktorluk yapamayacaksın!" diye bağırdı. Sesi kafamın içinde çatalla çizilen tabak etkisi yaratıyordu. Tam Soral'ı aşmaya çalışmıştım ki bileklerimden tutup beni esir aldı.

"Başak kendine gel," dedi Soral üstüne basa basa. Söylemesi kolay! Ama ben kendime gelmeye hiç niyetli değilim!

"Hayatımı mahvetti! Son dört yılım onun yüzünden korkunç geçti! Şimdi benden kendime gelmemi bekleme!"

Sesim çatlamıştı. İçimden bağıra çağıra ağlamak gelse de bunu yapamazdım. Onun gözü önünde bunu yapamazdım. Derin bir nefes aldım. Aldığım nefes bile öfkeden ciğerlerime iğne misali batıyordu. Soral, "Sen neyden bahsediyorsun?" diye sorduğunda bileklerimi tutan ellerinden kurtulmakla uğraşıyordum. Bunu başardım da!

İpimi koparmış hışımla Mutlu'nun üzerine yürüyordum ki bir ses yankılandı hastanenin koridorlarında. "Bu kadarı yeter!" dedi bir ses. Hepimiz dönmüş sesin sahibine bakıyorduk. Sarışın renkli gözlü kadına baktığım sırada Selma, "Sende kimsin?" deme gereksinimi duydu.

Sarışın kadın başını hafifçe kaldırdı ve karşıma dikildi. Parlak mavi gözlerini doğrudan benimkilere dikmesine bir anlam verememiştim. Ta ki kim olduğunu söyleyene kadar!

"Ben bu hastanenin yeni doktoru Maral Soydan."

Bölüm : 10.06.2025 14:10 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...