29. Bölüm

29.Bölüm: Engel

Şevval Nur Aydın
sevvnuraydn

“Betül arıyor,” dedim panikle. Soral neden bu kadar panik yaptığımı anlamamıştı. İkimiz yerden kalkmış arabaya doğru yürürken aramayı cevaplandırdım. Betül, “Başak Hanım acilen eve gelmeniz gerekiyor,” dedi sıkıntıyla. Beni arama sebebinin iyi olmadığını daha telefonu açmadan hissetmiştim.

Ona, “Ben yoldayım. Evde ne oldu?” diye sordum. Bunu söylerken bir yandan da arabaya geçmiş emniyet kemerimi takmaya çalışıyordum.

Betül, “Başak Hanım Ayla kendini odasına kapattı. Ne yaptıysam ikna olmadı. Kapıyı açmıyor,” dedi ağlamaklı bir ses tonuyla.

“Betüş sakin ol ve kapının önünden ayrılma. Ben birazdan orada olurum,” dedim ve telefonu kapattım.

“Sorun ne?” diye sordu Soral telefonu kapatır kapatmaz. Ona evde bizi bekleyen filmin ön gösterimi hakkında ufak bir bilgilendirmede bulundum. Sonrasında onun arabayı çalıştırmasıyla eve gidene kadar gergin bir şekilde yolu izlemeye başladım. Tabii yol boyu kafamda farklı senaryolar kurduğumu da söylemeden edemeyeceğim. Neyseki ben kafada kurmaktan aklımı yitirme aşamasına geçmeden eve vardık.

Aceleyle kapıyı çaldım. Betül kapıyı açıp, “Ayla sizin odanızda Başak Hanım,” dedi. Bunun üzerine Soral ile içeriye girer girmez merdivenlere yöneldik. Odamın kapısının önünde duran kişi neden Ayla’nın kendini benim odama kilitlediğini açıklar nitelikteydi.

“Kapıyı açmıyor,” dedi Maral ağlamaklı bir ifadeyle.

Soral ablasının yanında durdu. Bende Ayla’yı ikna etmek üzere kapıyı tıklatıp ona seslendim. “Ayla kapıyı açar mısın?” diye sordum yumuşak bir sesle. Kapının ardından, “Açmak istemiyorum,” diyerek cevapladı sorumu.

“Ama hani biz odaların kapısını kilitlemiyorduk. Unuttun mu yoksa?”

“Unutmadım ama ben annemle gitmek istemiyorum!”

Maral’ın ağlamamak için kendini zor tuttuğunu gördüm. Ayla’ya, “Şimdi korktuğunu biliyorum. Kapıyı açarsan yanına geleceğim ve sana sarılacağım. Tabii sende süper kucaklamayı istiyorsan,” dedim ve bekledim. Kapının ardında kısa bir sessizlik oldu. Sonrasında kilidin döndürülme sesini duydum. Kapı açıldı. Ağlamaktan kızarmış bir çift mavi göz kapının ardından bana bakıyordu.

“İçeri gelebilirsin,” dedi Ayla. Onunla beraber odaya girmek üzereyken Maral da peşime takıldı. Tabii Ayla onu görünce, “Ben sadece Başak ablayı istiyorum,” dedi.

Maral içeri giremedi. Ayla ise ardımızdan kapıyı kapatıp koşarak bana sarıldı. Annesinin onu götüreceğini öğrendiği için hem korkmuş hem de üzülmüştü. Onu kucağıma aldım. Yatağa oturdum ve bir süre onun kucağımda sakinleşmesini bekledim. Parmaklarım ipeksi saçlarında gezindi. Sakinleşince mavi gözlerini benimkilere dikti.

“Ben burada kalmak istiyorum. Annemle gitmek istemiyorum. Senden ayrılmak istemiyorum Başak abla,” dedi Ayla. Titreyen dudaklarına baktım. Yanaklarını ıslatan yaşları elimle sildim ve, “Sen bana hep ne söylerdin hatırlıyor musun?” diye sordum.

Ayla ağlamayı bir kenara bırakmış merakla, “Ne söylerdim?” diye sormuştu.

“Annem gelince onun odası benim odamın yanındaki oda olsun derdin. Hatırladın mı?”

“Hatırladım ama annem burada kalmak istemiyor. Benim başka bir odamın olacağını söyledi. Birlikte yeni evimize gidecekmişiz.”

“Yeni odanı görmek istemiyor musun?”

“İstemiyorum. Ben kendi odamda seninle kalmak istiyorum Başak abla.”

Mavi gözlerine baktım ve, “Annen bizi ayırmak istemiyor Ayla. Annen sadece seninle yaşamak istiyor. Tıpkı sınıfındaki bütün çocukların anneleri gibi o da kendi çocuğuyla yaşamak istiyor ama bu senin sandığın gibi bizi ayıracak bir durum değil. Ben her zaman senin Başak ablan olacağım. Her zaman senin yanında olacağım,” diyerek art arda sıraladım sözlerimi.

Ayla bir süre tek kelime etmedi. Sonrasında, “Söz mü?” diye sordu. Bunun anlamını biliyordum. İkna olmuştu. Annesiyle gidecekti. Gitmeden önce de benden onu hiçbir zaman bırakmayacağıma dair söz istiyordu.

“Söz. Ben seni hiçbir zaman bırakmayacağım. Hem unuttun bu? Sen benim numaramı ezberlemiştin. Akıllı saatinden bana her zaman ulaşabilirsin. Sen gel de ben hemen uçup gelirim.”

“Akşamları işten çıkınca beni görmeye geleceksin değil mi?”

“Geleceğim tabii. Ben civcivimi görmeden uyuyamam ki.”

Ayla burnunu çekti. Bana sarıldı ve gülümsedi. Her ne kadar tereddüt etse de bu gece annesi ile birlikte gideceğini biliyordum. Ona, “Annen kapıyı kilitleyince senin için çok endişelendi. Şimdi onun yanına gidelim mi?” diye sordum. Başını hafifçe salladı. Beraber kapıyı açıp Maral’a baktık.

Ayla benden cesaret almış olacak ki gidip annesine sarıldı. “Kapıyı kilitlediğim için özür dilerim anne,” dedi sessizce. Maral’ın dudaklarına bir damla yaş aktı. Ayla’ya ağladığını belli etmemek için kendini hızlıca toparlayıp onu kucakladığı gibi sıkıca sarıldı.

Soral da en az benim kadar bu durumdan memnun görünüyordu. İkimizde anne kızın bir araya gelmiş olmasına seviniyorduk. Maral, “Teşekkür ederim,” dedi bana bakıp. Sonrasında kucağında kızı ile birlikte merdivenlerden indi. Soral da onlarla beraber gitti. Ayla gitti.

Ayla’nın gidişiyle içimde derin bir boşluk oluştuğunu hissettim. Onun varlığına o kadar alışmıştım ki daha kapıdan yeni çıkıp gitmesine rağmen daha şimdiden gözüm onu aramaya başlamıştı.

Betül çalan kapıyı açmaya gittiğinde Ayla’nın gidişinin etkisinde olduğumdan gelenin kim olduğunu çok sonradan fark etmiştim. Soral, “Gel buraya,” dedi bana sıkıca sarılmadan önce. Beni bırakıp gitmediği için her ne kadar sevinsemde Ayla’nın yokluğu beni sarsmıştı.

Soral’a sarıldım ve, “Bunun olması gerekiyordu,” dedim fısıltıyla.

“Bir gün onu bırakmam gerektiğini biliyordum.”

“O her zaman seninle Başak. Aynı evde yaşamasanız bile onu istediğin zaman görebilirsin. Hem Ayla’yı sen büyüttün. Siz ayrılamazsınız,” dedi Soral.

“Evdeki yokluğuna alışmam zaman alacak,” dedim dudak bükerek.

Soral büktüğüm dudaklarıma minik bir buse bıraktı ve, “O boşluğu dolduramam ama varlığımla kalbini ele geçirebilirim sanırım,” dedi muzip bir edayla. Gülmeden edemedim. “Sen zaten kalbimi çoktan ele geçirdin,” dedim imayla.

Soral söylediğimden memnun olmuştu. Kollarını belime dolamış kulağıma doğru eğilmişti. Usulca, “Benimle evleneceğini söylediğini hatırlatmadan edemeyeceğim Başak Ateş,” diye fısıldadı. Kıkırdadım. Böyle bir durumda bile beni güldürmeyi başarıyordu. Soral’ın sihirli gücü de buydu. Tüm üzüntümü çekip alıyordu bedenimden. Sonra da yerine saf mutluluğu koyuyordu.

“Hatırlatmana gerek yok Soral Soydan. Seninle evleneceğim.”

“Ben yine de hatırlatma taraftarıyım. Ne de olsa hayranınız bol Başak Hanım.”

“O da ne demek şimdi?”

“Hastanede diyorum. Birtakım hayranlarınız var diyorum ve bu durum benim hiç hoşuma gitmiyor diyorum. Kendimi zor tutuyorum diyorum. Bilmem kendimi güzel ifade edebiliyor muyum?”

“Kimi kast ettiğini anladım ve o konu açılmadan kapandı. Hem ayrıca biz daha Mutlu’nun hesabını görmedik. Ben o konuya hiç gelmeyeyim istersen,” dedim kaşlarımı çatarak.

“Mutlu bir daha bizim aramıza girmeye tenezzül bile edemez ama aynı şeyi o ismi lazım olmayan şahıs için söyleyemiyorum.”

“O şahıs dediğin kişi benim arkadaşım ve onu reddettiğimi sende biliyorsun.”

“O arkadaş bundan sonra yanında olmayacak Başak,” dedi Soral net bir şekilde.

Duraksadım. Bizim deniz gözlü doktorun içinden kıskanç bir boğa çıkabileceğini hesap etmem gerekirdi. Ah aptal kafam! Ne diye Şahin’in arkadaşım olduğunu vurgulama gereksinimi duyduysam! Ah Başak! Bazen şu lanet çenen yüzünden başına açmadığın dert kalmıyor. Akıllan biraz!

Soral’a, “Şahin konusunu kapatalım. Çünkü bu konu çok saçma bir tarafa doğru evriliyor,” dedim. Tabii kendisi kıskançlık yapmaya kaldığı yerden devam etmek konusunda epey bi ısrarcı çıktı.

Bende, “Her şey bir yana bizim asıl babam meselesini halletmemiz gerekiyor Soral,” diyerek konuyu değiştirdim. Benden fenası da mezarda! İşte böyle değiştiririm konuyu Soral Bey. Gör!

Babamın iması bile Soral’ı düşündürmeye yetti. Artık Şahin konusunu kapattığımıza göre bu konunun üzerinde kafa patlatabiliriz. Soral, “Babanı ikna etmemiz gerek,” dedi düşünceli bir ifadeyle. Asıl sorunumuz babamı Soral konusunda nasıl ikna edeceğimizdi. Daha da fenası bizim sevgili olduğumuzu Korkmaz ve Defne bilmiyordu. Belki de biliyorlardı. Tabii ki biliyorlardı. Selma onlara kesin yetiştirmiştir. Şu an için tek sorunumuz babam! Canım babam Orhan Ateş!

“Babam kolay kolay ikna olmaz. Dört yıldır senin yüzünden ne hallere girdiğimi gördükten sonra asla ikna olmaz. Biz ne yapacağız Soral?” diye sordum panikle. Durumun ciddiyeti daha yeni dank etmişti! Ortada ona gösterebileceğim bir mektup da yoktu. Şimdi ne halt edeceğim ben!

“Soral babam bizi öldürür,” dedim dehşetle. Soral ise beni ciddiye almak yerine yüz ifademe bakıp bakıp gülmeye başladı. Bende ona daha çok sinirlendim. Elimi yumruk yaptığım gibi omzunu içeri göçerttim. Elime sağlık!

“Sen bana elim hafiftir dememiş miydin?” diye sordu Soral gülerek. Bir de benimle utanmadan dalga geçiyordu. Uyuz! Şimdi ben sana yapacağımı iyi bilirdim ama dua et ki kapı çalıyor!

Soral’ı salonda kahkahalarının içinde boğulmak üzere ardımda bırakıp kapıyı açtım. Tabii ben dünyanın en aptal insanı olduğum için kapının ardında kimin olduğunu sorma tenezzülünde bile bulunmayıp biricik pek saygıdeğer babama kapıyı açıp onun Soral’a dehşetle bakmasına sebep olmuş olabilirim. Ben bu yaşa kadar nasıl geldim acaba? Bu salaklıkla doktor nasıl oldum asıl ben!

“Baba!”

“Başak,” dedi babam bir bana bir Soral’a bakarak.

“Bu adamın burada ne işi var?” diye gürlemeyi de ihmal etmedi. Açıklama yapmama fırsat vermedi. İçeri daldığı gibi Soral’ın koluna yapıştı. Onu evden atmak üzere hareket etmişti ki, “Baba dur!” diyerek onu yapmak üzere olduğu şeyden alıkoymaya çalıştım ama başaramadım.

Babam çoktan Soral’ı evden atmış kapıyı suratına sert bir şekilde çarpmıştı. Şimdi de hesap vermem gerekiyor. Ben bu adama ne diyeceğim şimdi? Şey babacım senin haberin yok ama Soral yıllar sonra bizim hastanede işe başladı. Hatta sırf sen onu görme diye ben deli taklidi bile yaptım. Yetmedi maskeli bir organizasyon organize et diye sana neler yaptım. Bu da yetmedi. Ayla’nın babası değil de dayısı olduğunu öğrendim. Anlayacağın onun hiçbir suçu yokmuş. Her şey Mutlu cadısının başının altından çıktı. Şimdi her şeyi öğrendiğine göre izninle damadını eve geri alabilir miyim mi diyeceğim? Of Başak! Böyle söylersen adam net kalp krizi geçirir! Aptalsın kızım! Tam bir aptal!

Babama, “Düşündüğün gibi değil,” dedim olabildiğince sevimli görünmeye çalışarak.

“Soral dört yılın ardından geri dönmüş! Üzerine adamı evinde buluyorum! Ne demek düşündüğüm gibi değil? Sen beni delirtmek mi istiyorsun Başak?”

“Baba lütfen otur da konuşalım.”

“Konuşacak bir şey yok! Ben kızıma iftira atmışlardır diye geldim ama görüyorum ki duyduklarım doğruymuş!” diye bağırdı babam. Sinirden yüzü kıpkırmızı olmuştu ve ne yazık ki bunun anlamı beni korkunç bir sonun beklediğiydi.

“Ne duydun?” diye sordum birden.

“Soral bizim hastanede çalışmaya başlamış! Üstelik senin bundan haberin varmış! İlk başta inanmadım ama şimdi kendi gözlerimle gördüm! Sen bu adamın seni nikah masasında terk edip gittiğini, kapının önüne kendi çocuğunu bırakıp çekip gittiğini ne kadar çabuk unuttun!”

“Ayla Soral’ın kızı değil. Ayla Soral’ın yeğeniymiş baba. Ablasının kanser tedavisi için Ayla’yı bana emanet etmiş.”

Babam afalladı. İlk başta duyduğu şeyi kendi içinde sindirmeye çalıştı. Sonrasında, “Bu seni terk edip gittiği gerçeğini değiştirmiyor Başak,” dedi her kelimesinin üzerine basa basa.

“O adam yüzünden dört yıl ölü gibi gördüm ben seni! Kızımı kaybettiğimi düşündüm! Şimdi karşıma geçmiş bana Ayla’nın Soral’ın yeğeni olduğunu söyleyip o adamın sana çektirdiklerini unutmamı bekleme!”

“Bana bunu Soral yapmadı! Benim onca acıyı çekmemin sebebi Mutlu! Onun yüzünden ben dört yılımı mezarın içinde gibi geçirdim!”

“Bu kadar yeter! Bu ev kapatılacak. Bundan böyle baba evinde yaşayacaksın. Soral defteri de bir daha açılmamak üzere kapanacak,” dedi Babam sinirle.

Her şey bir yana bana emir vermesi sinirlerimi bozuyordu. Ona, “Hayır!” dedim net bir şekilde. “Baba evine falan dönmeyeceğim. Sende beni dinleyeceksin. Soral suçsuz ve ben onu hala ilk günki gibi seviyorum. Ondan vazgeçmeyeceğim,” diye de ekledim.

Babamın sinirden kıpkırmızı olan yüzüne baktım. Pes etmeyeceğimi görmesini bekledim ama öyle olmadı. Ne babam ne de ben gidilen yoldan dönecek insanlar değildik.

“Bir daha Soral’ı görmeyeceksin. Hastanedeki işi bitti. Bir daha aynı şeyleri göz göre göre yaşamana izin vermeyeceğim.”

“Öyle mi?”

“Öyle.”

“O zaman beni de kovsan iyi edersin baba. Çünkü ben Soral’ın olmadığı bir hastanede çalışmayacağım. Ona nefret etmeye çalışarak dört yılımı heba ettim. Bundan sonra onsuz bir dakikamı bile geçirmeyeceğim.”

Babam öylece yüzüme baktı. Pes etmeyeceğimi biliyordu. Ne kadar katır inatlı olduğumu ve de söylediğimi hiç düşünmeden yapacağımı da çok iyi biliyordu. Sırf bu yüzden bana laf anlatmakla nefesini boşa harcamamaya karar vermiş son olarak, “Hastanedeki işiniz bitti. Madem sen ondan vazgeçmiyorsun o zaman ikinizde kendinize yeni bir iş bulsanız iyi olur,” dedi.

Babamın kapıyı çarpıp çıkışını izledim. Sonrasında tartışmaktan yorgun düştüğümden dinlenmek üzere koltuğa oturdum. Onu ikna etmemin imkansız olduğunu hep bilsemde bu sefer yaşayarak görmek canımı sıkmıştı. Babam Soral’ı kabul etmeyecekti. Allah’tan Soral ile evlenmek istediğimi duymamıştı! Onu da duysaydı bu sefer kesin beni evlatlıktan reddederdi!

Sinir bozukluğuyla telefonumu aldım elime. Soral’ın, “Bunu da aşacağız sevgilim. Sakın canını sıkma,” mesajıyla göz göze geldim. Ona küçük bir cevap yazdım. Sonra da burnum boktan çıkmadığından en büyük iki destekçimi evime çağırdım. Kendileri mesajı atmamın üzerinden çok kısa bir zaman sonra neyseki imdadıma yetişmişti. Hatta yanlarında bir adet de destek kuvvet getirmişlerdi.

“Hoş geldiniz,” dedim Selma, Defne ve Demet’e kapıyı açtığım sırada. Üçü de karşılarında gördükleri surete karşılık, “Seni dinliyoruz,” demişti. Hep beraber koltuklara kurulduk. Onlara ilk önce Maral ile olan küçük olaydan başlayarak babam ile dehşet verici kavgamıza kadar olan her şeyi en ince ayrıntısına kadar anlattım. Üçü de aynı ifadeyle baktı yüzüme. Anlaşılan bu sefer destek kuvvet bile beni kurtarmaya yetmiyor! Of! Bahtsızsın Başak! Bahtsız!

“Durum fazla ciddi,” diyerek sessizliği ilk bozan Selma oldu.

“Selma,” dedi Defne uyarıcı bir tonda. Selma omuz silkti. “Hiç bana öyle bakmayın! Amcam Çin Seddi olmuş aralarında. Bize düşen onun duvarlarını yıkmak,” dedi Selma sinirle.

“Yıkalım yıkmasına da nasıl?” diye sordu Demet.

“Benim aklımda bir şey var,” dedi Selma birden. Hepimiz dikkatimizi ona verdik. Sahiden de Selma beni bu durumdan kurtaracak bir yöntem bulmuş olabilir miydi? Nedense kaşı gözü ayrı oynadığından ona pek güvenemiyorum ama şöyle de bir gerçek de var ki denize düşen yılana sarılırmış. Üzgünüm Selma ama bu hikayede sen süslü bir yılan oluyorsun canım.

Selma, “Amcamı ikna etmenin tek yolu Soral’ın yıllar önce yazdığı mektubun orijinalini bulmak. Eğer mektubu bulabilirsek ve de gizlice yaptıracağımız DNA testini de önüne sunarsak kanıtlarımız doğrultusunda amcamın bize inanmama ihtimali sıfır!” diye ciyakladı sinsi bir gülüş eşliğinde.

“Her şey tamam da biz o lanet mektubu nasıl bulacağız kardeşim?” diyerek lafı ağzımdan aldı Defne.

“Mektup işi yaş ben size söyleyeyim,” diyerek içime su serpen de Demet’ti. Kahretsin! Babamı nasıl ikna edeceğim ben? Durun bir saniye! Sanırım kıt kafam çalıştı! DNA bir yana mektup dışında bir alternatif daha var!

“Maral!” diye bağırdım birden.

“Babamla Maral’ı bir araya getirebiliriz.”

“Olmaz,” dedi Selma imayla.

“Neden?” diye sordu Defne.

“Ben o kadına gram güvenmiyorum. Onu ilk gördüğümden beri hiç gözüm tutmadı. Babanı Soral konusunda doldurmayacağı ne malum?”

“Saçmalama Selma. Neden öyle bir şey yapsın? Hem ayrıca onun kızına baktım ben yıllarca. Kardeşi ile olmama engel olacak hali yok kadının,” dedim ve bu zekice fikri düşündüğüm için kendimce sevindim.

Selma bu kararımdan hiç hoşnut olmadı. Hatta, “Bence önce mektubu bulalım,” diyerek konuya yeniden itiraz etti. Bende mektubu aramakla vakit kaybetmek yerine Maral ablanın babamla yüz yüze konuşmasının daha doğru olacağını söyledim. Oy çokluğuyla da benim kararımı uygulamaya karar verdik. Selma her ne kadar hislerinin onu yanıltmadığını ve yoldan geri dönmemiz gerektiğini söylese de karar verildi bir kere. Yarından tezi yok babamı Soral konusunda ikna edeceğiz. İşte o kadar!

Ben böyle gaza geldim ama ertesi gün hastaneye gittiğimde emdiğim sütün burnumdan geldiğini de ayrıca söylemeden edemeyeceğim. Hastanenin kapısından girdiğim an güvenliklerden biri, “Başak Hanım bunu babanız size bıraktı,” dedi elindeki kağıdı bana doğru uzatarak. Kağıdı kaptığım gibi üzerinde yazanları okumaya başladım.

Soral’ın işine son verildi ama aynı şey senin için söz konusu dahi olamaz. Sen benim kızımsın. O hastanede çalışmaya devam edeceksin Başak. Soral mevzusunu da akşam ayrıca konuşacağız.

Okuduklarımdan sonra kağıdı avucumda buruşturmadan edemedim. Babama baş kaldırmıştım ama o beni işten yine de atmamıştı. Bu belki iyi bir şeydi ama ne yazık ki Soral konusundaki aksi tutumu için aynı şeyi söyleyemezdim. Benim bir şekilde Soral’ın masum olduğuna babamı ikna etmem gerekiyordu. Hem de bir an önce!

Elimdeki kağıdı geçerken çöpe attım ve Soral’ın odasından eşyalarını topladığını bildiğimden ona yetişmek adına asansörle yukarı çıktım. Odalarımızın aynı katta olması büyük şanstı. Odasına girdim ve ona baktım. Eşyalarını karton koliye yerleştirmiş olan biricik sevgilime…

“Soral,” dedim sessizce.

Deniz mavisi gözleri yüzümde gezindi. Elini yanağıma koydu ve, “Bunu da atlatacağız sevgilim. Ben senden vazgeçmem,” dedi sıcacık bir gülümseme eşliğinde.

Gözlerimin dolduğunu hissettim. Ona, “Ablan babamla konuşursa ikna olabilir Soral. Mektubun aslını bulmamız çok zor ama ablan bizim için babamla konuşabilirse babam sana inanır,” dedim umutla.

Soral yanağımı okşadı usulca. “Ben ablamla konuşurum ama babanın sağlam kanıtlar olmadan ikna olacağını sanmıyorum. Bu yüzden gerçek bir kanıt buldum,” dedi Soral. Deniz mavisi gözlerindeki umut ışığını gördüm. Bu gece babamla konuşacaklarını o an anladım.

“Yoksa?”

“Ayla’nın benim kızım olmadığını belgelettim.”

Akşam babamla konuşmaya giderken Maral, Soral ve Ayla ile gidecektim. Bunu bilmek bile içime su serpmeye yetmişti. Soral’a sıkıca sarıldım. “O zaman akşam babamla konuşup her şeyi hallediyoruz,” dedim neşeyle.

“Hallediyoruz tabii ki. Akşam her şey hallolacak.”

Soral’ın gidişiyle hastalarımla ilgilenmek üzere odama geçtim. Akşama kadar gözüm saatten ayrılmadı. Bu sefer her şeyi kökünden halledeceğimden emindim. Babamı bir şekilde ikna edeceğimden emindim. İçim rahattı. Akşam her şey bitecekti. Tabii bazı şeylerin benim düşündüğüm şekilde olmadığını da akşam öğreneceğimi nereden bilebilirdim ki?

Mesai bitiminde hiç vakit kaybetmeden babamın evine geçmiştim. Babamla aram bozuk olduğundan amcam ve yengemle hasret gidermiş Soral ile Maral’ın Ayla’yı da alıp gelmesini beklemeye başladım. Babam, “Birini mi bekliyorsun?” diye sordu imayla. Soral’ın buraya geleceğini o da biliyordu. Onu bir kez daha reddetmeye hazır bir halde bekliyordu.

Kapının çalmasıyla Soral ile Maral’ı içeri aldım. Ayla da tüm bu olanlardan habersiz önce bana sarılmış sonrasında yengemin onu mutfağa çağırmasıyla içeri geçmişti. Ayla’nın konuşulanları duymayacak olması açıkçası içimi rahatlatmıştı. Çünkü konuşmanın nasıl bir boyuta evrileceğini kestiremiyordum.

Maral ile Soral babamla konuşmak üzere salonda yerlerini aldı. Babamın buz gibi bakışları Soral’ın üzerindeydi. Maral ise donuk bir ifadeyle, “Öncelikle kızıma bunca yıl sahip çıktığınız için ne kadar teşekkür etsem az,” diyerek başladı sözlerine.

Babam sessizlik yemini etmiş gibi tek kelime etmeden öylece Maral’ın mavi gözlerine baktı. Maral ise, “Buraya hem size minnetimi göstermek hem de kardeşimin masum olduğunu ispatlamak için geldim Orhan Bey. Sandığınızın aksine Ayla’nın babası Soral değil. Soral Ayla’nın dayısı ve bu da ispatı,” dedi elindeki DNA raporunu babama uzatarak.

Babam kağıdı alıp inceledi. Raporun doğrudan bizim hastane aracılığıyla hazırlandığını gördüğünde bakışları bana kaydı. Tam o sırada asıl bombayı patlattı Maral.

“Size Soral’ın kızımın babası olmadığını ispat ettiğime göre Başak ile Soral’ın evlenmelerine engel bir durum kalmadığını düşünüyorum Orhan Bey.”

Babam daha Soral’ın durumunu hazmedemeden evlenmek istediğimizi öğrenmişti. Bakışları Maral’dan bana kaydı. O an ne söyleyeceğimi nasıl tepki vereceğimi bilemedim. O an için tek bir şey umdum. O da babamın durumu kabul etmesi…

Bölüm : 21.06.2025 08:06 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...