
Soral’ın ailesini bulmuştuk. Onlar her ne kadar oğullarının karşılarında olduğunu bilmeselerde Soral anne ve babasının gözlerine bakıyordu. Onların kızlarına şiddet uyguladığını anladığından beri onlara oğulları olduğunu söylemekten vazgeçmiş onları uzaktan gizlice izlemeye karar vermişti. Bense o evden ayrılmamızın üzerinden geçen koca bir haftanın ardından hastane koridorunda kafamda milyonlarca düşünceyle dolanıyordum.
“Dünyadan Başak’a,” dedi Selma beni kolumdan tutup durdurduğu sırada.
“Kaptırmış gidiyorsun. Kaç saattir sana sesleniyorum hiç duymuyorsun.”
“Kafam çok dolu Selma,” dedim moral bozukluğuyla.
“Soral’ı ve olanları mı düşünüyorsun? Amcamın anlattıklarını saymıyorum bile.”
“Olanlar yenilir yutulur cinsten değil Selma. Üstüne bir de o evde gördüğümüz genç kızın yüzü bir türlü gözümün önünden gitmiyor.”
Selma dedikodu moduna ani bir geçiş yaptı. Koluma girip beni koridorun öteki tarafına doğru götürmeye başladı. “Biz seninle güzel bir gıybet seansı yapalım bakalım,” dedi Selma bilmiş bir edayla. Birlikte benim odama geçtik. Selma baş köşeye kurulmuş gözlerini benimkilere dikmişti.
“Anlat bakalım Başak Hanım. O kızı neden düşünüp duruyorsun?”
“Durmadan neden onu düşündüğümden emin değilim. Sadece ona baktığım an annemi görmüş gibi olduğumu hissettim.”
“Bu işte bir tuhaflık var.”
“Ne gibi?”
“Anlattığın kadarıyla kız rahmetli yengeme benziyor. Üstelik bu insanlar o kazaya kadar amcamın dizinin dibindeymiş. Sence de bu hikayede tuhaf bir şey yok mu?”
“Annem kazada kardeşimle birlikte öldü Selma.”
“Ya bebek ölmediyse?”
Başımı umutsuzca iki yana salladım. “Dizi izlemeyi bırakmalısın,” dedim umutsuzca. Selma inat etti. Attığı keskin bakışın ardından, “Ben ciddiyim!” diye cırladı.
“Yengem bebek ile birlikte gömülmedi. Bunu sende çok iyi biliyorsun Başak. Amcam acısından bebeğin ölüsünün peşine de düşmedi. Ya hastane yalan söylediyse?”
Selma’nın teorileri başımı yakmıştı. “Bu konuyu kapatalım Selma. Düşündükçe midem bulanıyor,” dedim yüzümü ekşiterek.
Ağzımda acımtırak bir tat belirdi. Mide bulantımı bir kenara bıraktığım sırada Selma’nın radarına takıldım. “Gel benimle,” dedi elimden tutup beni sandalyemden kaldırırken. Selma kolumu kopartmak suretiyle beni perdenin arkasına doğru sürükledi.
“Yat ve karnını aç,” dedi Selma.
Ne ara onun dediğini yaptığımı hatırlamıyorum bile. Uzanıp karnımı açtım. Onun karnımda ultrason aletini gezdirişine karşılık çıtımı bile çıkarmadım. Selma ise, “Burada,” dedi sevinçle. O an ultrason aletini onun elinden kaptığım andı. Ekranı kendime çevirdim. Karnımda gezdirdiğim cihaz bana gerçeği bir de kendi gözümle görme fırsatını vermişti: Hamileyim!
“Hamileyim,” dedim sevinçle.
“Teyze oluyorum!” diye ciyakladı Selma.
İkimizde her şeyi bir kenara bırakmış sevinç kahkahaları eşliğinde birbirimize sarılmıştık. “Soral baba olacağını öğrenince deli olacak!” dedi Selma gözleri ışıl bir şekilde.
“Ona söylemek için sabırsızlanıyorum.”
Karnımı kağıt havluyla temizledim. Selma’ya Soral’a yapacağım küçük sürprizi ucundan çıtlattıktan sonra odadan çıktım. Niyetim bir an önce eve gidip yapacağım sürpriz için hazırlanmaktı. Fakat yoluma çıkan kişi sadece benim önüme geçmekle kalmamış bu planımın da önüne geçmişti.
“Şahin?” dedim kendimi gülümsemeye zorlayarak.
“Bende tam seni görmeye geliyordum Başak. Karşılaştığımız iyi oldu.”
“Beni görmeye mi?”
“Evet, seninle önemli bir konu hakkında konuşmam gerekiyor. Bana iki dakikanı ayırır mısın? Çok fazla vaktini istemiyorum.”
“Tabii ki Şahin.”
Şahin ile birlikte hastanenin danışmasının önündeki hasta bekleme koltuklarına oturduk yan yana. Şahin, “Ben bir karar verdim Başak,” diyerek başladı sözlerine.
“Hastaneden ayrılıyorum.”
“Neden?”
“Böylesi benim için daha iyi olacak. Hem uzağa gitmiyorum. Yakındaki bir hastaneye geçeceğim. Sadece tek istediğim kızımı görmeme izin vermen.”
“Ayla senin kızın Şahin. Sende yaşamasını istemek en doğal hakkın. Bu konuda Soral da benimle hemfikir. Sadece ablasının ani ölümünden sonra bunu konuşma gücünü kendinde bulamadı.”
“Onun ne kadar zor bir süreçten geçtiğini biliyorum Başak. Kızımı alıp kendim büyüteceğim. Fakat bir süre daha sizinle kalması daha doğru olur. Bunu kendim için değil Soral’ın teselli bulması açısından istiyorum.”
Şahin’in gözlerine baktım. Dudaklarımda titredi gülüşüm. “İyi ki seni tanıdım Şahin. Bana çok fazla şey öğrettin. En zor zamanlarımda yanımda olduğun için teşekkür ederim. Emanetine gözüm gibi bakacağım,” dedim yaşlı gözlerle.
Şahin derin bir iç çekti. “Bir dahaki ay kızımı alırım Başak Soydan,” dedi gülerek. Ayaklandık. Tokalaştık. Veda tokalaşmamızın ardından, “Anlaştık,” dedim güçlükle. Şahin gitti. Onun gidişiyle neleri aştığımızı bir kez daha anladım. Dört yılın, Soral’ı gördüğüm ilk anım ve daha çok fazlası birer birer zihnimde belirdi. Şimdi ise her zorluğa göğüs germiş birbirine aşık bir çiftin bebeği olacaktı: Soral ile Başak’ın bebeği…
Hastaneden ayrıldım gözlerim yaşlı bir şekilde. Eve geçip hazırlandım. Soral’a onu sahilde beklediğime dair bol ünlemli bir mesaj atmayı da ihmal etmedim. Gözlerimi engin denize diktim. Üzerimde beyaz bir elbise vardı. Saçlarıma düğünümüzde taktığım yıldızlı tokaları iliştirmiştim. Ona bu haberi verebileceğim en güzel yerde arkamda beliren sevdiğim adama baktığımda verecektim.
“Başak acil dediğinde çok korktum,” dedi Soral nefes nefese.
Onun bu hali beni istemsiz güldürmüştü. Kıkırtım az önceki telaşını alıp götürdü. Bana doğru yaklaştı. Ellerini belime yerleştirip beni usulca kendine doğru çekti. “Bana oyun oynadın demek,” dedi Soral keyifle.
“Mecburdum. Aksi bir durumda seni deniz ile tanıştıramazdım.”
“Deniz?”
Soral’ın belimi kavrayan sağ elini tutup karnıma yerleştirdim. Soral bir bana bir de karnımdaki eline baktı. “Deniz, bizim denizimiz,” dedim dolu gözlerle. Soral kıkırdamaya başladı. Beni kucakladı sevinçle. Tüm sahili inleten, “Baba oluyorum!” nidalarının arasında tüm duygusallığıma rağmen kendimi tutamayıp kahkaha attım.
Ayaklarım sıcak kumların üzerine bastığında, “Deniz,” dedi Soral heyecanla.
“Adını Deniz koymayı çok istiyorum. Tabii senin aklında başka bir isim varsa onu da koyabiliriz.”
“Deniz mükemmel bir isim. Hayatımızı birleştirdiğimiz yer.”
“Sadece bizim hayatımızı birleştirdiğimiz yerin adı değil bu. Ben senin gözlerine baktığım ilk an bir denize bakıyormuşum gibi hissettim Soral. Bebeğimize de aşık olduğum gözlerin adını vermek istedim.”
Soral’ın gözleri aşkla parladı. Küçük ve soluksuz bir buse bıraktı dudaklarıma. Sonra da parmaklarını parmaklarıma kenetledi. Birlikte el ele sahil boyunca yürüdük. Geçmiş anılarımızı yad ettik bir nevi. Yıllar önce yaptığımız yarışı yürüyüşle andık. Üniversite yıllarımızı, birbirimizden ayrı geçirdiğimiz yıllarımızı andık. Yürüyüşümüzü tamamlamış arabaya geçtiğimiz sırada da Soral’a Şahin ile olan konuşmamızı anlattım. İkimizde doğru olanın bu olduğu konusunda hemfikir olduğumuz için memnundum. Sonunda zorluklarla ve de acıyla dolu günlerimizi geride bırakmıştık. Karnımdaki bebeğin bize uğur getirdiğini o an daha da derinlerde hissettim.
Soral, “Başak benim sana söylemek istediğim bir şey var,” dedi eve geçtiğimizde.
“Söyle sevgilim,” dedim gülümseyerek.
“Gerçek ailemin hiç de sandığım gibi insanlar olmadığını öğrendim.”
“Nasıl yani? Ne demek bu Soral?”
“Ailem tam da babanın anlattığı gibiymiş Başak,” dedi Soral sıkıntıyla.
“O kıza ettikleri eziyeti gözlerimle gördüm. Üstüne bir de hiç tanımadığım abimin mezarını da sorup soruşturup buldum. Öğrendiklerim yenilir yutulur cinsten değil. Onlar korkunç insanlar.”
“Çok üzgünüm Soral,” dedim onun yaşadığı hayal kırıklığına ortak olarak.
“Üzülme sevgilim. Benim bir ailem var. Sen varsın. Ayla var. Bebeğimiz var ve biz yakında kocaman bir aile olacağız. Ben artık her şeyi seninle geride bırakmak istiyorum Başak. Seninle olmak, her şeyi seninle atlatmak istiyorum. Senin elinden tutmak, sana kendi gerçeğini vermek istiyorum.”
Soral’ın sözlerini bitirmesiyle kapının çalması bir oldu. Kapıya bakmama kalmadan Soral ayaklandı. Kapının açılmasıyla babamı gördüm. Ayaklandım. Yaşananlardan sonra Soral ile denk gelmelerinin ne kadar doğru olduğunu kafamda tartıyordum ki babamın yanında biri beliriverdi: Berrak!
Hayatımın yıllardır kayıp olan gerçeği ile o gün yüzleştim. Kardeşime kavuştum. Babama kavuştum. Soral’a kavuştum. Aradan geçen birkaç ay sonra da oğluma kavuştum. Minik Deniz’im…
Bir yanımda kardeşim vardı. Diğer yanımda sevdiğim adam vardı. Ayla hastane yatağıma oturmuş bana sarılmıştı. Babam ise uzaktan bize bakıyordu. Tam da o sırada Demet oğlumu verdi kucağıma. Soral başıma küçük bir öpücük kondurup benimle birlikte bebeğimize baktı. Adını sevdiğim adamın gözlerinden alan bebeğimin minik elini tuttum. Soral’a baktım. Birlikte aştığımız onca zorluğun ardından şimdi gerçek bir aile olmayı başarmıştık.
Soral’a, “İşte tamamlandık,” dedim gülümseyerek.
“Aşk her kalbe lazım gelir ve ben sana aşık olduğum an zaten tamamlanmıştım,” dedi Soral.
Selma, “Fotoğraf zamanı!” dedi coşkuyla.
Özçekim çubuğunu hepimizi kadraja alacak şekilde havaya kaldırdı Selma. Tüm sevdiklerim başıma toplandı. Hep birlikte bu anı ölümsüzleştirmek üzereyken Defne elindeki ultrason resmini kaldırıp, “Aramıza bir kişi daha katılıyor!” dedi kıkırdayarak. Korkmaz’ın babalık heyecanı hastane odamızdaki kahkahalara karıştı. Bizim masalımız da işte böyle son buldu. Kocaman bir aile ve de küçük bir Deniz ile…
~SON~
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 3.54k Okunma |
381 Oy |
0 Takip |
36 Bölümlü Kitap |