2. Bölüm Gelen İhtar1
Kısacık ömürlerimiz vardı su gibi akar giderdi, her insan ölürdü her insanın bir gün öleceğini bile, bile üzülürsün ve bu en yakının ise işler daha da zorlaşır boyut büyürdü. Ben küçükken kuzenlerim ile büyüdüm dayım ikinci babam, yengem ikinci annem olmuştu ortada kalan kuzenim oluştu herkes kendi üzüntüsü ile kalacaktı yakın olanlar üzüntüsünü paylaşacaktı ama kuzenim Elisa içine atacaktı çünkü ona bu öğretilmişti kimse bir şey sormazsa sakın söyleme denmişti çocuk aklı hafızasına işlemişti.
Annemin söylediği hastaneye gelmiştim hastanenin giriş katında ki asistana durumu anlattıktan sonra dayımın nerede olduğunu söylemişti dayım kırmızı alandaydı, o bölüme girdikten sonra tanıdığım sıfatları gördüm annem, babam, yengem ve diğer akrabaları kardeşleri hepsi bir yerdeydi tek bir yüz yoktu Elisa yoktu. Annemin yanına doğru gidip “dayım nasıl“ diye sordum merakla, ağlamıştı ki ağlanmayacak bir durum değildi “İnci“ dedi annem sesi titrerken bişey demeye çalıştı ama diyemedi boğazı düğümlendi annemi o halde gördüğümü gözlerim doldu taştı yanağımdan aktı gitti. Her ne kadar aramızda kıvılcımlar olsada.
“Anne ağlama, dayım iyi olacak” dedim annemle beraber bende ağlıyordum, annem kaşlarını çatıp “dayın kaza yapar İnci hanımı ararız Avm’de tozuyor, ben burada ağlayayım ama İnci hanımın umurunda değil.” Bir Şey diyemedim sadece sustum, ama annem ikileyip tekrar konuşmaya başladı “İnci senin gibi bir çocuğum olmasaydı keşke bak Elisaya nasıl da annesinin yanında” dedi elini koluma koyup beni sarsmaya başladı. Bir şey diyemedim, bir şey yapmadım, yutkunup boş gözler ile anneme bakıp tekrar “dayım iyi mi anne?” diye sordum annem bir şey demeden babam arkamdan çıkıp beni annemin elinden kurtardı ve bir yere götürmeye başladı, bir odanın önünde durduğumu babama doğru dönüp soru soran gözlerle baktım babam derin bir nefes alıp merak ettiğim soruları cevaplamaya başladı,2
“dayın yoğum bakımda, doktor sen gelmeden on dakika önce gelip ‘her şeye hazırlıklı olun.’ Deyip gitmişti yani şu an yaşayıp yaşamayacağını bilemiyorduk Elisa bu haberi duyduktan sonra fenalaştı ve bayıldı doktorlar Elisayı bu odaya yatıp dinlenmesini söyledi” dedi babam. Tam ağzımı açıp konuşacaktım ki babam bu konunun daha fazla uzamasını istemediği için odanın kapısını açtı ve hafifçe beni odaya doğru itti. Ben odaya girdiğimi babam kapıyı kapatıp gitmişti tam karşımda baygın şekilde yatan Elisayı gördükten sonra küçük adımlar ile yanına doğru gittim, yanına vardığımı yatağın boş köşesine1
Elisayı rahatsız etmeyecek şekilde oturup Elisaya bakmaya başladım yüzünün rengi gitmişti, dudakları kup kuruydu Elisa normalde çok bakımlı bir kızdı taki bu kaza olana kadar uyandığımı ağlayarak dayımı soracaktı büyük ihtimalle ne yapacağımı bende bilmiyordum bu sefer bu hayatımda ki en büyük çıkmazımdı ya da ben öyle sanıyordum.
Elimi hafifçe Elisa’nın çikolata rengi saçlarına koyup okşamaya başladım. Aradan ne kadar vakit geçti bilmiyorum ama telefonumdan gelen tik sesi ile gözlerimi diktiğim yerden çekip telefonumu aldım, ana ekran açtığımı Yağmur’dan mesaj geldiğini gördüğüm hemen Whatsapp’a girip Yağmurun mesajını yanıtlamaya koyuldum.
Civcivim: Neredesin İnci sesin soluğun yok
Ben:Ay hiç sorma ya dayım kaza yapmış hastanedeyim Elisa bayılmış ayrı odaya almışlar şimdi Elisa’nın yanındayım bende
Civcivim:Geçmiş olsun durumu nasıl
Ben:Doktorlar her şeye hazırlıklı olun demiş…
Civcivim: İyileşir umarım güzelim bende geleyim istersen yanına
Civcivim: Geliyorum görüşürüz İncisu
Deyip telefonu kapattım ve aldığım yere koydum, geri önüme döndüğümü Elisanın uyanmaya hazırlandığını gördüm uyanacaktı. Elisa gözünü hafifçe açıp etrafına bakınıp nerede olduğunu idrak etmeye çalıştı hastanede odada olduğunu anladıktan sonra dirseklerini yatağa koyup kalkmaya çalıştı ama ben buna izin vermeden elimi koluna koyup Elisayı durdurdum Elisa ona dokunan eli hissettiğimi bana doğru döndü ben olduğumu anladığımı çattığı kaşlarını geri eski haline getirdi ardından yutkunup “İnci” dedi acı içinde “İnci babam ölmez dimi” dedi titreyen sesi ile. “Ölmez Elisam kötü düşünmeyelim hem dayım dememiş miydi ‘ölmem, efsaneler ölmez ben ölmediğim sürece size hep izin verecegim gezmeniz için’ demişti” dedim gülümseyerek sesimden neşe akıyordu gören iyi bir şey oldu sanıcak. Elisa bu kurduğum cümleye güldüğümü görüp yüzüne minik gülümseme getirdi “dimi efsaneler ölmez” diye söyledi “tabiki de ölmez aslan dayım” dedim gurur içinde dayımla gurur duyuyordum cidden. “Şimdi ne yapıyoruz” dedim Elisanın gözlerinin içine bakarak Elisa ne diyeceğimi anlamış gibi hemen “babamın iyileşmesini bekliyoruz” dedi. Kafamı evet anlamında salladım. Aradan bir müddet süre geçtikten sonra Yağmur gelmişti, odaya girdiği an yoğun bir kadınsı parfüm odada yer almıştı Yağmur kendine çok önem veren kadınlardan biriydi çok güzeldi ve çok yetenekliydi. Şu an Yağmur ve ben Elisanın başındaydık konuşmuyorduk sessizliği dinliyorduk. Doktorlar Yağmur gelmeden önce odaya gelip Elisayı kontrol etmişlerdi Elisa iyiydi arada sırada ağlıyordu ama ardından kendini toparlıyordu.
“Ee ne yapacağız böyle sus pus oturacak mıyız” diyen Yağmurun sesi ortamda ki sessizliği bozdu “ne konuşacağız ki” niye bir soru yöneltti bu sefer Elisa aklıma gelen fikir ile duruşumu dikleştirip heyecan ile konuşmaya başladım “size ödevimi anlatacağım kızlar” dedim baştaki kelimeyi biraz uzatarak Elisa ve Yağmur bu heyecanımı anlamayıp kafa salladılar anlatmam için onlada heyecanlanmıştı.
“Bakın şimdi ben muhabir olacağım ya işte” deyip derin bir nefes aldım ve biraz daha dikleştim ardından tekrar konuşmaya başladım “İpek hoca bir katili tanıtmamızı istedi bir nevi sunum ödevi işte bende Barlas Özdemir'i tanıttım.” Dedim, ortama mükemmel bir sessizlik çöktü, bu sessizlik fırtına öncesi sessizlik miydi yoksa iyi halt yedin sessizliği miydi bilemedim.1
Sessizliği bozan bu sefer Esila olmuştu bana bakıp “neden o ruh hastası?” diye sordu gözlerinde kaygı vardı ama kaygının yanında daha büyük bir şey daha vardı o da korku, korkunun ecele faydası yok derlerdi doğruydu. “Çünkü neden olmasın, herkes eski tür katilleri yazacak ama ben bu katili yazmak istedim. Siyah eldivenler takarmış sizce neden takıyordur” dedim aynı Esilanın benim gözlerime baktığı gibi. Yağmura doğru bakıp “sen birşey demeyecek misin?” diye sordum Yağmur sadece yere bakıyordu, kafasını kaldırıp bana baktık sonra “hayır” dedi bu hâli kaşlarımın çatılmasına neden olmuştu kısa ve net konuşmuştu Yağmur kısa ve net konuşmazdı.5
🦋
Aradan biraz zaman geçtikten sonra babam yüzünde gülümseme ile odaya gelip “kızlar gözünüz aydın Haluk hayatı tehlikeyi atlattı” dedi Esila bu haberi öğrendikten sonra heyecan ile “hadi babamın yanına gidelim” dedi babam Esilanın yanına gidip Esilanın kalkmasına yardım ettikten sonra Yağmur ve ben de odadan çıkıp babamı takip etmeye başladık. Haluk amcamı normal odaya almışlardı ama vücudunun göğüs kafesine beş veya yedi tane kablolar bağlıydı çoğu kez görmüştüm ama ne işe yaradıklarını bilmiyordum.2
Kızların yanından ayrılıp annemin yanında ki boş sandalyeye oturdum, sadece annemin yanında ki sandalye boştu. Annem yanında ki hareketliliği fark edip bana doğru döndü yüzünde ki neşe bana yaşamam için sebep vermişti, annem beni gördüğümü gülümsemesi yüzünde asık kaldı beni bekliyordu galiba. Annem bana öylece bakarken ben sadece gözlerinin içine bakıp gülüyordum bazı gülümsemeler çok şey anlatırdı, onlardan biriydi. Annem konuşmayınca ilk adımı ben atıp elimi sandalyede ki elinin üstüne koyup elini okşadım “nasılsın annecim” annem bana şaşkınlık ile bakarken elini elimin altından yavaşça çekti ben bu hareketine daha çok gülerken annem ayağa kalkıp biraz benden uzaklaştıktan sonra konuşmaya başladı “İnci, kızım niye böyle davranıyorsun? Beni korkutuyorsun” yüzümde ki gülümseme yavaş yavaş silinirken gözümdeki hayal kırıklığı ortaya çıkmıştı, elimle kendimi gösterip “ben mi korkutuyorum seni öz kızın seni mi korkutuyor?” dedim hayal kırıklığı ile, annem sadece bana baka kalmıştı hiçbir şekilde benimle iletişim kurmuyor sadece bakıyordu. Sıkıntılı bir nefes verdikten sonra oturduğum sandalyeden bir anda kalktım bu hareketime kimi korkmuş kimi bakmıştı, umursamadım.
“Evet iyi” dedi babam beni yanıtlayarak. “Dayım iyiyse bana müsade malûm ziyaretin kısası makbuldür” deyip bir kaç adım uzağımda ki asansöre doğru yürümeye başladım şu an herkes bana bakıyordu ama yapacak birşey yoktu. Asansöre vardığımı düğmeye basıp asansörün gelmesini beklemeye başladım, asansör gelmeden babam hızla yanıma gelip “nereye gidiyorsun kızım, kurban olayım tek gitme eve sokaklarda katiller geziyor” dedi gözlerinden korku okunuyordu. Boş gözler ile babama bakıp “eve gidiyorum baba korkma ya” dedim. Babamı seviyordum annem beni pek düşünmüyordu ama babam annemin tam
tersiydi beni düşünüyordu buda onun kanıtıydı. Babamın konuşmasına izin vermeden lafa atlayan yengeme doğru kafamı çevirip bakmaya başladım ruhsuz gibi “eve gidiyorsa kızları da görürsene İnci” dedi yengem, yengeme cevap vermeden önce Yağmura baktım kafasını sallıyordu ama Elisa pek gelme taraftarı değildi babamı asansörün önünde bırakıp Yağmurun yanında ki Elisaya doğru ilerledim, yanına vardığımı ”neden gelmek istemiyorsun” dedim Elisa camdan bir babasına bakıp bir de bana baktı ardından ”babamı burda tek bırakmam” dedi.
“Elisa göz altlarında mosmor, gel bizim ile hem kendine çeki düzen verirsin söz yine geleceğiz hem biz gelene kadar dayım uyanmış olur” deyip camlı odanın içinde olan dayıma baktım ve tekrar konuşmaya başladım “dayım uyandığında böyle mi karşısına çıkmak istersin cidden” dedim, Elisa başını yere eğip biraz düşündükten sonra istemeye istemeye “tamam sizinle geleceğim” dedi bana hak vermişti. Yağmur ile beraber birbirimize bakıp zafer içinde gülümsedik. Elisa yanımızdan ayrılıp yengemin yanına doğru ilerlemeye başladı yani annesinin yanına yengemin yanına vardığımı “anne ben gidiyorum kendine çok dikkat et olur mu” dedi dolu gözler ile yengem Elisaya gülümsedikten sonra Elisaya kendine çekip sarılmıştı anne kız sarıldığı an anneme yutkunarak baktım annemde bana bakıyordu. Elisa annesiyle vedalaştıktan yanımıza geldi ve kolumuza girip yürütmeye başladı üçümüz kol kola asansöre yürümeye başladık asansöre vardığımı babam bana senin ile gurur duyuyorum bakışı attı ve sırtımda hafifçe itip asansörün içine geçmemiz için talimat verdi, talimata uyup kızlar ile asansöre girdik ve birinci kata bastıktan sonra beklemeye başladık çıt yoktu. Sessizliği sevmezdim çünkü çok şey anlatırdı. Asansörden inip arabaya binmiştik eve doğru sürüyordum radyodan gelen şarkı sesleri bana huzur veriyordu.
🦋
Eve vardığımı kızlar ile hemen banyoya girip sıra sıra ellerimizi yıkadık ve ses etmeden mutfağa doğru yürümeye başladık açıklamıştık. Mutfağa vardığımı telefonu arka cebimden çıkarıp müzik açtım Yağmur sıkıntı ile oflayıp bana doğru dönüp “niye her yerde şarkı açıyorsun” diye sordu kaşları çatılırken. Sessizce Yağmura doğru dönüp “Sessizlik sevmem kendi iç sesim ile durmaktan korkarım çünkü, konuşursa susmak bilmez” diye konuştum, Yağmurun yüz hatları yumuşarken “tamamda ama böyle olmaz psikologa gitsene, madem iç sesini durduramıyorsan” diye bir öneri attı ortaya kızlar bana umut ile bakarken ben “bakarız” diye bilmiştim sadece. Yemekleri hazırlamıştık, sofrayı kuruyorduk. Sofrayı kuruduktan sonra Elisa baş sandalyeye ben sağ sandalyeye ve Yağmur ise benim karşıma oturmuştu. Aklıma gelen şeyle “kızlar ben birkaç üst aldım yemekten sonra size göstereceğim” dedim. Elisa yerinde heyecan ile kıpırdanıp “bize yeni üstler mi aldın” dedi, ortak giyiyorduk üstlerimizi mesela Elisa benim bir
üstümü beğendiyse o gün ben giymediysem o giyerdi bu olay Yağmur içinde geçerliydi. “Evet” dedim heyecan ile “size üstler aldım.”
Yağmur bu cümleme gülüp, dudaklarını yalayıp “kızlar yemekten sonra çikolatalı pasta yemeye gidelim mi?” Diye sordu, Yağmur bir çikolata pasta delisiydi. Hiç dışara çıkasım yoktu ama kırmamak için “olur” dedim, Elisa da beni okeylemişti. “O zaman yemek yiyelim üstleri göstereyim sonra pasta yemeye gideriz” dedim güzel fikirdi hem Elisanın kafası dağılırdı. Yemekleri yedikten sonra masayı toplamıştık ardından sonra salona gidip sıra, sıra
kızları üstlerimi gösterdim, ama son aldığım pantolon defolu ürün çıkmıştı en kısa zamanda değiştirecektim. Kızlar aldığım üstleri çok beğenmişler di gördükleri an hanım hanım bunlar benim bebeklerim misali sahiplenmişler di.
“E o zaman hazırlanalım” deyip olduğum yerden kalkıp odaya doğru yürümeye başladım Yağmur ve Elisa yanımdan hızla geçip odaya girdiler. Bu hallerine kahkaha attım.
🦋
Şu an kızlar ile oturmuş tatlıların gelmesini bekliyorduk arabayla değil de yürümeyi tercih etmiştik akşam yürüyüşlerini çok severdim, severdik. Yağmur gloss sürerken Elisa ile ben tatlıları bekleyip sohbet ediyorduk. Aradan bir müddet süre geçtikten sonra çikolatalı pastalarımız gelmişti. Kafe de en sevdiğim şarkı çalıyordu Tutun Sen Bana – yüzyüzeyken konuşuruz şarkısıydı.
Masaya pat diye koyulan bardağın sesi ile daldığım yerden gözümü çekip geniş vücutlu iri yarı yüzüme aval aval bakan garsona baktım “ne yapıyorsun sen?” Diye sordum bir o kadar sakinlikle ama kaşlarım çoktan çatılmıştı bile garson bana geniş bir gülümseme sunduktan sonra “ne yapıyor muşum ben?” diye alayla sordu “ne bu ciddiyetsizlik kendine gel” dedim sesimi yükseltip, şuan herkes bize bakıyordu ama umrumda dahi değildi adam özellikle bana yaklaşıp “kendime getirsene beni” dedi ve ardından sırıttı “ve ve ve bir daha sakın tanımadığın birisini araştırma.” Buda nerenin zebanisi idi. Hızla ayağa kalktım sandalye şiddetle yere düşerken ben çoktan adamın yakalarından tutup kafa atmıştım adam sersemler iken ben durmadım ve adamın bir kolundan tutup kaldırdım yumruk attım bir yumruk, iki yumruk, üç yumruk derken kızların beni tutması ile adamdan ayrıldım.5
Buna adam demeye bin şahit ister di.
Yağmur ve Elisa beni oradan uzaklaştırırken garson kılıklıyı ise bir kaç kişi ayağa kaldırmaya çalışıyordu. Ağzından kan akarken bana sırıtıp “elinde ağırmış güzelim” dedi göz kırparak “piç” dedim kızların kollarında debelenerek yüzünün her yerinden kan gelene kadar dövmek istiyordum onu. “Kızlar, tamam bırakın birşey yapmayacağım” dedim ama ses tonum her şeyi açıklıyordu Yağmur ağzının içinde bir şeyler gevelerken pek takmadım. Elisa beni tutarken Yağmur hızla yanımızdan uzaklaşmıştı büyük ihtimalle parayı ödeyecekti, ben Elisaya bırakması için bir şeyler söylerken Yağmur masadan çantaları alıp yanımıza geldi ve bizi çıkışa doğru yürütmeye başladı. Kafeden çıktığımı kızlar beni bırakıp “ne yapıyorsun sen” diye sordular aynı anda kaşlarım çatılıp agresiflikle “ne yapıyormuşum ben” diye sordum.Yağmur derin bir nefes alıp beni yanıtlamak yerine koluma girdi ve Elisa ile beni oradan uzaklaştırdı. Eve vardığımı herkes kendine ayrılan odalara çekilmişti, sakinleşemiyorumdum odada oradan bu yana dönüp duruyordum. Telefonuma gelen bildirim sesi ile yatağımın üstündeki telefonu aldım ve yatağa oturdum telefonu açıp gelen mesaja baktım, tanımadığım birinden mesaj gelmişti hemen whatsapp’a girip mesaja baktım.1
Sen:Hem sen kimsin aq, ne diye bana yazıyorsun.
0536***:Aq mı? Kınıyorum seni çok ayıp.
Sen: Ok, hadi başka kapıya hoşt.3
Yazdım ve engelledim. Telefonu yatağın üstüne koyup ayağa kalktım ve mutfağa kahve yapmaya gittim, mutfağa vardığımı kahve yapmak için malzemeleri çıkardım ve son olarak cezve çıkardım. Kahve makinasına göre cezve daha muzip geliyordu bana. Bir fincan su ve iki çay kaşığı kahve koydum şeker kullanmadım, çay kaşığı lavabonun içine koyduktan sonra ocağın altını açtım ve kahveyi hafifçe karıştırdım. Mutfağın ışığını kapatıp aspiratörü açtım.
Kahvenin olduğuna dair sesler çıktığımı ocağın altını kapatıp kahveyi fincana aktardım, tüm kahveyi fincana aktardıktan sonra sessizce cezve yi lavaboya koyup içini su ile doldurdum. Son olarak mutfaktan çıkmadan önce buzdolabından bir adet çikolata aldım ve kahveyi alıp mutfağı terk edip odama geri çıktım. Odaya vardığımı yarın ki sunum ödevime çalışmaya başladım.
Barlas Özdemir nasıl kendini bu kadar uzak hissettirirken bir o kadar da yakın hissettiriyordun?
Barlas Özdemir’i tanıtmak titrememe neden olmuştu, acaba vaz mı geçseydim. Önümde ki A4 kağıdına yazılı olan bilgilere bakıp, bakıp duruyordum tedirginlik ile, bir ara kağıt ile o kadar çok bakmıştık ki aşık olacağımı sandım. Omuzlarım çöktüğü yerden kalkarken ben derin bir nefes alıp yapabilirsin dedim yüzümde ki tebessüm ile halbuki sabah bilgileri çok iyi yazıyordum. Elimle yüzümü sıvazladı dan sonra bir yudum kahve içtim ve çalışmaya başladım. Gece geç saatlere kadar sunuma çalıştıktan sonra yatağa yavaş ama bir o kadar uykulu cübbem ile yürüdükten sonra yatağın üstünde ki battaneteyi çektim ve derin bir uykunun kollarına teslim ettim kendimi.Sabah ki dersime geç saate kabuslar eşliğinde uyanmıştım her zamanki gibi genetik di benim için artık. Hafif bir şeyler atıştırdıktan sonra okula gitmiştim şu an oturmuş benden önce sunum yapacak iki kızı bekliyordum, ikiside aynı katilleri tanıtmışlardı ikiside aynı kişinin aynı özelliklerini yazmıştı. İşte bu yüzden de ben ayrı bir katili yazdım niye başkaları ile aynı katilleri yazayım. İllaki benim gibi düşünüp benim yazdığım katili yazanlar vardır ama bizim sınıfta yoktu belki de korktukları içindir hangi bir manyak insanları dark yerine koyup değişik yöntemler ile öldürsün ki? Koca bir saçmalık dan ibaretti benim için.1
Dikkatimi dağıtan şey önümde ki kızların bir tanesinin sunumu bitmesiydi ve son kızın sandalyeden inip tahtaya çıkmasaydı kız herkese göz gezdirdikten sonra derin bir nefes alıp “merhabalar size eskiden gündemimizde olan bir katilin özelliklerini anlatacağım” deyip tanıtmaya başlamıştı bile. Sıra bana gelmeden önce hemen sunum dosyada ki A4 kağıda bakıp son defa göz gezdirdim. Yapacaktım, yapacaktık biz kadınlar başaracaktık. Sunum yapan kız sunumunu bitirip son sözlerini söyleyip sınıfı terk etmişti. Sıra bana gelmişti.
Derin bir nefes alıp dışarıya verdikten sonra oturduğum sandalyeden kalkıp tahtaya doğru ilerledim. Tahtaya vardığımı hocada dahil herkese göz ucuyla baktıktan sonra “Barlas Öz Demiri tanıtacağım size” dedim bunu dedikten sonra sınıfta ”ne, bu kız manyak mı?” ve “inşallah o katilin kurduğu siteden araştırmamıştır” dediler dehşet içinde. İçimde ilk korku tohumu oluştu sonra korku tohumu büyüyüp filiz saldı ardından kök saldı. İnşallah son dedikleri doğru değildir diye içimden geçirdim çünkü eğer doğruysa yanardım yani o bir psikopattı, hoca sınıfta aşırı çok ses olduğu için kalemi masaya bir kaç kez vurup “şşşt, sessiz olun” dedi ama hocada stres yapmıştı sesinden okunuyordu. Sınıf sustuğumu hoca konuşmam için eli ile hareket etti, ve ben sunumunu sunmaya başladım. “Merhaba, size bugün Barlas Öz Demiri tanıtacağım” deyip sunumu sunmaya başladım.
Sunum bittiğimi sınıftan çıt dahi çıkmıyordu. Bu sessizliği bozan şey hocanın öksürmesi ve “evet İncicim ödevin çok güzel olmuş çok beğendim ama” demesiydi. Hocam gözlerimin içine sanki yapmamam gereken bir şeyi yapmışım gibi umutsuz bakışlar attı. “Ama” dedim sorar gibi, “her neyse” dedi göz kontağını keserken, hoca daha fazla konuşmama izin vermeden ciddiyetini toplayıp “çıkabilirsin İnci ama sakın bir daha günümüzde aktif olan katilleri yazma pahalıya patlayabilir senin için.” Dedi ve ben hiçbir şeyi sorgulamadan sınıftan çantamı alıp dışarıya çıktım. Hiç sorgulamamam beni bile şaşırtmıştı çünkü ben çok sorgulayan bir kişiliğe sahibim dir. Eve vardığımı kızları hastaneye götürecektim sonra pantolonu geri iade yapmaya gidecektim çünkü pantolonu acele ile almıştım. Eve vardığımı elimi yıkamış ve kızlara kahvaltı sofrası hazırlamıştım. Kızlar uyandığımı kahvaltı için bana teşekkür edip kahvaltılarını yapmışlardı ve ardından hazırlanmaya başlamışlardı. Elisa heyecandan yerinde duramazken Yağmur ve ben Elisanın bu hallerine gülüyorduk, Elisa yanıma gelip kolumu tuttu ve gözlerinde ki heyecan ile beni sarsıp “hadi gidelim artık ya” dedi.
Rolüme bürünüp ciddiyet içinde “hayır” dedim Elisaya bakarak. Elisanın gözünde ki heyecan giderken yerini kırgınlık gelmişti kolumu bıraktı ve başı eğilirken “peki” dedi, ben ve Yağmur bu haline gülmemek için kendimizi yırtarken. “Tek bir şey ile götürürüm”dedim. Elisa kafasını kaldırıp bana bakarken “ne” dedi.1
Elisaya onaylamaz bakışlar atarken yanağımı öpmesi için kafamı uzattım. Elisa ne yapacağını anlamış gibi hemen kafasını uzatıp yanağımı öptü, yanağımı öptükten sonra “şimdi gideceğiz” dimi sordu neşesi gelirken dayanamayıp bu haline gülerken yağmurda bana katılmıştı. Elisanın yanağından bir makas alırken “tabikide gideceğiz prenses” dedim Elisa bana hızla sıkıcı sarılırken Yağmurun küskün sesini duydum “bensiz birde yazıklar olmasın” demişti, bir kolumu Elisadan kurtarıp Yağmuru da aramıza aldım.
“Öf tamam ya” dedi Yağmur ağlak bir ses ile “bu kadar drama quenlik yeter” deyip bizden ayrıldı. “Tamam ya ağlama” deyip Elisa da ayrıldı ve tek başıma kaldım. “Hadi o zaman çıkalım dedim” eski halime dönerken. Kızlar yanımdan hızla uzaklaşırken ayakkabılarını giymişlerdi ve dış kapıyı açıp dışarıya çıkmışlardı. Evden çıkmadan önce hemen pantolonu aldım ve kızların gittiği yolun üstünden geçip ayakkabılarımı bende giyip ayakkabılığın üstünden telefonumu ve araba anahtarını alıp dışarıya attım kendimi.
Hastanenin önünde durduğum da kızlar şaşkınlık ile bana baktılar “sen gelmiyor musun İnci?”diye sordu Yağmur. “Yok balım ben gelmiyim ya pantolonu iade edeceğim” dedim Elisa şüphe ile bakıp ”ya dayın, dayın için gelmez misin İnci” dedi. “Malafes siz bana haber verirsiniz dimi” dedim kızlardan çıt çıkmazken baskın sesim ile “dimi?” Diye tekrar sordum Elisa sessizliği bozup “veririz” dedi istemeye istemeye. “Tamamdır” dedim. Elisa ve Yağmur arabadan inerken yüzleri asıktı yapacak bir şey yoktu. Kızlar hastanenin içine girene kadar
bekledikten sonra hızla oradan uzaklaştım ve Avm’ye sürmeye başladım.
🦋
Avm’ye vardığımı arabayı geçen park ettiğim B7 bloğunun bir kısmının boş olduğunu gördüm ve oraya park ettim. Arabayı park ettikten sonra pantolonu aldığım kata çıktım ve kasaların olduğu yere doğru gittim, kasaya vardığımı genç bir bayan vardı. Kadın benim orada olduğumu görünce “buyrun neye bakmıştınız?” Dedi yüzünde ki minik tebessümle elimde ki pantolonu kasaya koydum ve telefon kılıfımın arkasında ki fişi çıkarıp pantolonun üstüne koydum bende minik bir gülümseme ile “pantolon defolu ürün çıktı değiştirmek istiyorum” dedim. Kadın pantolonun üstünde ki fişi alıp tarihe baktıktan sonra Kendra koyup pantolona bakmaya başladı ve ardından sordu “madem defolu ürün niye aldınız?” dedi şüphe içinde. Akıllıca bir soru sormuştu. “O gün pantolonu alelacele almıştım ve bakmamıştım hiç” dedim otoriter bir sesle. “Hmm, peki” dedi ve pantolonu yanında ki kasiyere uzatıp bir şeyler söyledi kasiyer hızla yanımdan uzaklaşırken önümde ki kadın bir dilekçe kağıdı çıkardı ve iade etme sebebimi oraya yazmamı söyledi ardından ise imza atmamı.
Kağıda gereken her şeyi yazdıktan sonra kadın eli ile en alttaki boşluğu gösterip “imza atın lütfen” dedi ikilemeden imzayı da attıkdan sonra “iade sebebiniz onaylanmıştır” deyip pantolona verdiğim parayı bana geri vermişti. AVM’de işim bittiği için otoparka doğru gitmeye başladım. Otoparka vardığımı arabamı bulmaya başladım.4
Arabamı bulmuştum ama bir sıkıntı vardı. Gördüğüm şey için yerimde durup arabama bakmaya başladım. Aracımın ön camında kocaman bir yazı ile Kelebegin canı sıkılıyor galiba yazıyordu ve yanında ise bir gülücük çizilmişti.
Kelebeğin canı sıkılıyor galiba:)5
Okur Yorumları | Yorum Ekle |