İnsanın hayatı bir ödev ile karara bilir miydi? Cevap vereyim evet, kim bile bilirdi o katilin beni gelip bulacağını ve arabanın üstüne kelebeğin canı sıkılıyor galiba diye yazacağını işte ben şu an tam o zedde’deydim. Hiç mi kimse görmemişti hiç mi kimse görüp bu ne yapıyor deyip polise haber vermemişti, belkide görmüşlerdi de pek tınlamamışlardı. İnsanlık bitmişti, insanlığın bittiği yerdeydik.
Göğsümde hızla çarpan kalbim beni kendime getirirken yanımda bir kişinin video çekip sosyal medyada yayınlandığını gördüm. Hızla o kişilerden birisinin yanına gittim ve telefonu elinden aldığım gibi videoyu durdurdum ardından telefonun yanında ki kapatma tuşuna uzunca basıp telefonu yeniden başlat kısmına tıkladım ve hiç bir şey anlamayan etrafa bön bön bakan adamın eline telefonu verdim. Adam kendine geldiğinde yüzüme doğru “ne yapıyorsun sen” diye haykırdı ne yapıyormuşum dedim gözlerimde ki tatmin duygu ve yanağımda oluşan gamzem ile. Adam bu halimden korkmuş olacak ki yutkunurken geriye doğru bir adım attı ardından ise arkasına dönüp uzaklaştı. Adam oradan uzaklaşırken yanımda benim yaşlarımda genç bir kız gelip “ne oluyor burada?” Diye sordu herkesin yüzüne uzunca bakarken son olarak benim yüzüme bakıp konuşmuştu.
“Ne mi oluyor” dedim kaşlarım alayı içinde kalkarken esmer kıza dönüp “Barlas Öz Demir arabamın üstüne kelebeğin canı sıkılıyor galiba yazıp gülücük çizmiş ve burada gördüğümüz insancıklar beni korumak yerine video alıp sosyal medyaya yayınlıyorlar” dedim insancıklar kelimesine ayrı bir baskın ses ile söylemiştim esmer kız bunu söyledikten sonra önümüzde ki arabaya bakıp “ah şu insancıkların merakı yok mu?” Dedi sesinde ki alay gülmeme sebep olmuştu.
Esmer kız bana elini uzatırken “bu arada ben Elay” dedi gülümseme ile.3
Elay’ın elini sıkıp “memnun oldum bende İnci, İnci Doğan” dedim omuzlarım dikleşirken. Elay bu halima gülüp “hadi şu arabanı temizleyelim ben gidip bez falan alayım Avm’den, hemen1
geliyorum” deyip koşarak uzaklaştı, hızlı koşuyordu Elayı beklerken arkamdaki araça doğru geri geri gidip yaslandım ve beklemeye başladım. Etrafımdaki insanların bir kaçı Barlas
ismini duyduğumu kaçıp giderken bazıları hâlâ meraktan yerinde sekiyorlardı her ne kadar
merak etselerde gözlerinde ki korku duyguları kendilerini belli ediyordu ama işte insancıklar dık meraktan ölürdük, ölürdüm.
Elay hızla yanıma doğru koşarken insanların gitmediğini görmüş ve “siktirin gidin” diye çatık kaşlar bağırmıştı. İnsanlar ortamdan ayrılırken Elay ile ben baş başa kalmıştık Elay herkesin gittiğini gördüğümü telefonunu çıkarıp bir şarkı açtıktan sonra getirdiği sular ve ıslak mendilleri ile arabayı temizlemeye başladık.
Kadın kadının dostudur. Lafı bunu ifade ediyordu. Korkudan oradan oraya gitmem gerekiyordu ama şu an nedensizce şarkı eşliğinde arabamın ön camını temizliyordum
hemde tanımadığım bir kız ile. Araba temizleme işimiz bittikten sonra çöpleri poşete koyup Elay ile birbirimize bakıp gülümsedik.
“Ne demişler” dedi Elay bana bakarak.
“Kadın kadının yurdudur” dedi Elay yüzünde ki gülümseme beni gülümsemeye iten cinst’tendi. Kadın kadının yaşlandığı dağıdır, tutunduğu daldır. Elay telefinundan yükselen müziği kapatıp bana ufak bir baş selamı verip -selamı aldım ve baş salladım- bana arkasını dönüp gitmeye başladı. “Hey” dedim arkasından koşarak, yanına vardığımı “nereye gidiyorsun sen” dedim ve ardından ekledim “o ruh hastası buralarda dolanıyor olabilir tek gitme ben bırakırım seni gideceğin yere” dedim ve konuşmasına izin vermeden kolundan tutup tekrar arabanın önüne geldik ve Elay “gerek yoktu” deyip aracın kapısını açtı ve ardından aracın içine girdi.
Ben buna gülerken Elay gözlerini kısıp arabaya binmem için el hareketi yaptı, bu haraket daha da komiğime gittiği için kahkaha atamaya başladı. Karnıma ağrı girdiğimi elimi kaputa yasladım ve o ağrının gitmesini bekledim, ağrı geçmişti ama benim gülmem hala geçmişti. En sonunda kendimi arabaya attığımı derin bir nefes çektim içime doğru ardından havaya doğru nefesimi saldım. Üstümde gezinen bakışların sahibine baktım Elay’dı ne oldu anlamında kafa mı salladım “korkuyorsun ve bunu gülümsemek amacıyla kapatmaya çalışıyorsun, gülüyorsun ki beynin kendini savunman için bir boşluk yaratıyor” dedi ardından yüzümde ki şok ifadesini görüp kendini onaylatmak adına “dimi?” Diye sordu.
Ardında doğru diyordu ama beni şaşırtan bu değil di. Beni asıl şaşırtan beni nasıl bu kadar sürede analiz etmesiydi.
“Evet” dedim Elaya yanıt olarak.
“Güzel, nereye gidiyoruz?” Diye sordu.
“Nereye gitmek istersiniz hanımefendi?”
“Eviniz nerededir hanımefendi?”
“Caddebostan merkezin de indirebilir misin köle?”
Sessizce kıkırdaşıp gülerken çoktan otoparktan çıkmış ve merkeze doğru sürmeye başlamıştım, aslında bize yakındı yarım saat sürüyordu ama eğer trafik olursa işin rengi koyu bir hal alırdı bir saat veya bir buçuk saat sürerdi. Ortam sesiz olunca rahatsızca kıpırdandım ve elimi radyoya uzatıp rastgele bir kanal açtım. Adamlar-sarılırım birine çalıyordu. Çok severdim bu şarkıyı daha doğrusu şarkı olan her şeyi çok severdim.
Caddebostan merkezine geldiğimi Elay orda inmişti. “Dikkat et bak son sürat eve sür sakın başka yere gideyim deme” dedi sert sesi ve sertleşmiş yüz hatları ile. “Tamam” dedim sesim aynı bir çocuk gibi çıkmıştı “aferin, numaramı veriyorum eve vardığımı yaz,” dedi ve ardından telefonunu açıp numarasını gösterdi numarasını ezberledikten sonra “tamam” dedim “ne tamam yazsana” dedi gözleri elinde ki telefonu göstererek “ezberledim ben” dedim. Sayıları daha kolay ezberliyordum sayılar ile aram çok Elay’ın gözleri şaşkınlık ile büyürken ben bu haline zevk ile gülüyordum “şaka mı yapıyorsun? Bende bu özellikten istiyorum diye” isyan bayrağı çekmişti Elay.
Elim ile saçımı geriye doğru iterken “maalesef canısı sadece bende vâr olan bir özellik” dedim sinir bozucu ses ile, illaki benden başka bu özelliğe sahip olan birileri vardır ama şu an benim umrumda olan Elay’ın canını sıkmaktı, Elay anlamış olacak ki kendini toplayıp “tamam be şımarma hemen” dedi, bu sefer o benim yüzümün aldığı şekli zevk ile izliyordu Elayın zevkini yarıda kesip eski benliğime döndüm, sanki bir sürü kişiliğim varmış gibi eski kişiliğim. Korkudan içim titresede bunu en yakınıma dahi göstermezdim nerden bile bilirdim ki ileride aramızın bozulup bozulmayacağını bu güçsüzlüğümü bana karşı kullanmayacaklarını.
Etim de hissettiğim acı ile gözlerim daldığı yerden çekilip Elaya diklenmişti beni cimciklemişti. Elim koluma gittiğimi kolumu ovmaya başladım ve çatık kaşlar ile “ne yapıyorsun?” Diye sordum, “dalmıştın” dedi Elay. Ardından ekledi “gidecek misin artık?” Diye sordu “gideceğim” dedim arabayı çalıştırırken “yolun açık olsun hadi ben gidiyorum, kendine çok iyi bak çok dikkat et ve Barlaslara dikkat lütfen” deyip bir şey dememi beklemeden bana arkasını dönüp gitmişti.
Hava kararmıştı karanlık güneşi yutmuş ve ortalığa sarmaşıklarını sarmıştı.
Eve azıcık yaklaştığımı markete doğru sürmeye başladım sadece markate gidecektim ne olabilir ki, markete vardığımı arabayı sonra ki mahalleye park edip arabadaki bir miktar paramı aldım ve telefonumu alıp arabadan indim ardından markete doğru yürümeye başladım arabayı sonraki mahalleye park etmiştim çünkü yer yoktu.2
Geldiğim market tenimi ürpertirken derin bir nefes aldım market çok ıssız bir yerdeydi ve hava karanlık olduğu için haliyle korkmuştum. Sağ salim markete girdiğimi derin bir oh çekip cips reyonuna doğru yürümeye başladım, cips reyonun da iri yapılı ve siyah eldivenli birini
görmeyi beklemediğim için yerimde durup sessizce adamı izlemeye koyuldum. Siyah eldivenleri bana Barlası hatırlatırken adam çoktan bir şey almış ve kasaya doğru gitmeye başlamıştı adam parayı ödeyip çıkacakken arkasını dönüp bana kocaman korkutucu bir gülümseme sunmuştu.
İşte şimdi her şey yerli yerindeydi bu Barlas Öz Demir’di.
Donuk gözler ile adama bakarken adam bana göz kırpıp marketten çıkmıştı hızla bir şeyler alırken adamın gitmesi içimden dualar edip Allah'a yalvarıyordum. Alacaklarımı aldıktan sonra oyalanmak adını beşinci tutumu atmaya başladım. Son turumda bittiğimi dışarıya kaçamak bakışlar atıyordum, gitmiştir her halde diye geçirdim içimden. Ellerim dolu dolu adımlarım yavaş yavaş kasaya adımlarken Elayı arasam mı diye düşünmeden edemedim.
Galiba arayacaktım ellerimde ki şeyleri kasaya koyduktan sonra telefonum dan Elay’ı aramaya başladım, açmıyordu. Bir kaç defa daha tekrar aradıktan sonra ümiti kesip aramayı sonlandırdım. Kasada ki yaşlı amca “kızım 154 tl tuttu” dedi ve para yı almak için elini uzattı kılıfımda ki iki yüz tl yi amcaya uzattıktan sonra onları poşete koymak için “abi birde poşet” dedim abi poşeti verirken “yirmi beş kuruş lazım” dedi yirmi beş kuruşu da verdikten sonra aldıklarımı poşete koyup marketten çıktım. Hızla arabamın olduğu mahalleye giderken telefonumu tekrar çıkardım ve Elayı son kez aramaya başladım telefonu kulağıma koyup yere bakarak yürümeye başladım.
“Kahretsin!” Diye inledim telefonu açmıyordu ve her an o katil yanıma gelebilirdi ve beni öldürebilirdi sinir ile kafamı kaldırıp etrafıma bakmaya başladım bir sorun ben çıkmaz bir sokağa girmiştim hemen geri dönüp sokaktan çıkacaktım ki bana doğru gelen adım sesleri beni yerimde çivilemiş ve yürüyemez hale getirmişti. Adım sesleri bana doğru yaklaştıkça ben geriye doğru gidiyordum, ben geriye gittikçe o gülüyordu hissediyordum.1
En sonunda sırtım duvara değdiğini adım sesleri durdu ve o erkeksi ve bir o kadar da sert bir ses ile “bir yere mi gidiyordun kelebeğim?” diye sordu. Sesi her ne kadar sert olsada sesinde ki alay ben buradayım cinsinden di. Gözlerimde ki korkuyu şaşkınlık kapatırken tekrar sesini duydum.
“Kelebeğim” dedi, bir adım attı.
“Neden” dedi, bir adım daha attı.
“Konuşmuyorsun?” Diye sordu ve bir adım daha attı, ciğerlerime dolan barut kokusu ile nefesimi tutarken.
“Kelebeğim neden konuşmuyorsun?” Deyip üstüme doğru koşmaya başlarken benim ağzımdan çoktan kulakları sağır edecek derecede olan çığlığım yeri doğu inletmişti.5
O kahkaha atarken ben ellerimi kulaklarıma bastırırken yere doğru eğilmiştim kendimi korumak amaçlı. Barlas kahkaha atmayı bıraktıktan sonra sesinde ki gerçek merak ile -yada ben öyle sanıyorum- “benim kim olduğumu biliyor musun İnci Aksoy” ismi mi bilmesine hiç şaşırmamıştım. Sesim çıkmayınca “cevap ver susma” diye belirtti sesi sert çıkmıştı baya
hemde galiba sinirlenmişti, bir tık.4
Anlık gelen özgüven ile “cevap ver ne de demek cevap verir misin” diye korkudan çatlamış sesim ile belirttim. Barlas bu ani gelen özgüvenime kafasını yan döndürüp güldükten sonra dediğim şeyi yok sayıp “demek kelebek konuşa biliyormuş ama sana kötü bir haberim var kelebeğim” yanıma doğru geldi ve ben Barlas Öz Demir’in yüzünü göremedim çünkü boynumda hissettiğim ince sızı ile yere yığılmıştım ya da ben öyle sanıyordum, yığıldığım yer asfalt değil di.2
~
Ben galiba Barlas Öz Demir tarafından kaçırılmıştım. Benim korkmam gerekirken yerde niye gülüyordum? Ve ben neden kaçırılmıştım? Allah'tan ergenken çok hatta baya çok wattpad okumuştum onun sayesinde kaçabilirdim anlamıyordum onlar nasıl kaçmıyordu.
Kaşlarım çatılırken ne düşündüğümü sorgulamaya başladım. İnci kendine gel kaçırıldın sen salya sümük ağlamam gerekirken düşündüğüm şeye bak. Ciğerlerime dolan barut kokusu ile kaşlarımı daha da çok çatıp yatakta yaptığımı düşünerek arkamı döndüm ve üstümde ki battaniyeyi kafama kadar çekip memnun olduğuma dair bir kaç mırıltı çıkardım. Gözlerim hızla aralanırken bir hışım ile yataktan doğrulup etrafıma bakınmaya başladım.
Ben Barlas tarafından kaçırılmıştım bu adil bir oyun değildi ama oyun adil olmasa da ben adil olacaktım Barlas Öz Demir bana elini dahi kaldıramayacaktı.
Benim kitabım benim kurallarım.2
Baş ucumdam yükselen ses ile boş gözlerimi oraya döndürdüm Barlas ve gülümsemesi beni karşılamıştı.
“Kelebeğim” derken elini bana doğru uzatıp siyah eldivenleri ile saçlarımı okşamıştı irkilip gibi yapıp kafamı geri çektim. Barlas korktuğumu sanıp geri çekilirken ben içimden çoktan kaçma planları yapıyordum Barlas sanıldığı gibi zeki değildi, ben yanlışlıkla yanlışlıkla bu düşündüğüm şeye sesli gülerken Barlas tek kaşımı kaldırmıştı sorgulayıcı bir ifade ile gözümü korku emareleri ile doldururken “bişey yok” gözümde ki korku emaresi sesime yansımıştı içimde ki yaramaz kız vur ona seni kaçırmak da neymiş yaramaz kız bana gülerek söylediği şeyler hoşuma gitmişti.2
İnci Aksoy. Barlas Öz Demir tarafından kaçırılmıştı.
“Madem korkuyorsun seni bu odada yalnız bırakayım bağri, kelebeğim özgürce uçsun ama sahibi geldiğimi akılı dursun” dedi ve arkasına dönüp kapıya doğru yürümeye başladı. Sahibi derken? Hızla yataktan kalkıp yatağın yayında olan dolabın üstündeki vazoyu alıp”ne sahibi
piç kurusu” deyip vazoyu son sürat Barlasa doğru fırlattım.
Biz bu herifin tehlikeli bir katil olduğuna emin miyiz?
Boynunda açığa çıkmış damar ile bana dönerken elini esnesine koymuştu çatı kaşlarıyla bana “bakarken ne yapıyorsun sen ya” dedi enayi. “Ne yapıyormuşum?” Daha deminki alaycı hali gitmiş yerine sinirli ve öfkeli Barlas gelmişti hızla bana doğru gelip kolumu tuttu ve beni sarsıp yatağa fırlattı ve hızla üstüme çıktı ellerimi tepemde bağladı ardından ise bacaklarının ağırlığını bana verirken kaşlarım havaya kalkmıştı bu boz ayının kilosu kaçtı altında öleceğim diye korkmaya başlamıştım beni dünyaya getiren boz ayının kükremesi idi “ne yapıyorsun sen aptal mısın?”“Bir ne yaptığımı gayet biliyorsun ama yinede anlatacağım. Ben sana vazo fırlattım, iyi yaptım çünkü bana sen sanki sahibimsin gibi davrandın. İki aptal değilim ama sana baktığımı ne gördüğümü gayet iyi biliyorum.” diye belirtmeden duramadım
“Hmm, ne görüyorsun bende İnci Aksoy” ismime yaptığı vurgu hoşuma gitmemişti. Üstümdeki ağırlık gitgide büyürken “bir aptal ve kendini bilmiş egolu bir Barlas Demir görüyorum” dedim aynı onun benim ismime yaptığı vurgu gibi, benden bunu beklemiyor olacak ki şaşkınlıkla yüzüme bakıyordu ne yani doğruları söylediysem aptal ve kendini bilmiş egoluydu abartıldığı kadar korkulacak bir şey de yoktu. Şu anlık.1
Barlas üstümden kalktığımı sankı bir kuşun kafesinden kaçması gibi hissettirmişti. Bende kalktıktan sonra o soruyu sordum “beni neden kaçırdın?” Yüzüm ifadesiz ama içimde fırtınalar kopuyordu kimsede bunu fark etmiyordu. “Seni” dedi tane tane daha demin ki halinden eser kalmamıştı bir an bipolar mısın diye soracaktım ama boz ayı delirmesin diye sormadım. “Beni” dedim kafamı öne doğru uzatarak. “Seni o kadar uyardım ama sen gittin beni tanıttın hemde benim kelebeklerime hazırladım küçük bir oyun ile” o da kafasını benim gibi uzatmıştı aramızda ki mesafe kısalığı için kafamıgeri çekmek zorunda kaldım. “Ne zaman uyardın?” güzel soru. Barlas alay ve aşağılayıcı gözlerini bana dikip “yakın zamanlar da bir kafeye gidip garson dövdün mü?” onun işiydi o yapmıştı, pislik. Sustum, sadece sustum bazen konuşmamak daha mantıklıydı.
Bugün bu gamsızlık bana nereden uğramıştı? Belkide gamsızlığın vücut bulmuş haliyim. Aklıma gelen şey ile “sen nerelisin Barlas” diye merakla sordum. Barlas son defa konuşup “elli sekiz eğer bu plakayı biliyorsan bilirsin” dedi ve odadan çıktı. Sivaslı. Şimdi fark ettim de kapı demir kapıydı. Şaka yapıyor olmalı manyak mıydı bu? Bir zaman sonra odada sıkılmaya başladım tek kalmıştım şarkım yoktu en kötüsü ise şarkı dinleyeyemiyor olmamdı ve birazdan overthinkliyecek olmamdı. Daha fazla delirmemek için şarkı söylemeye başladım “beni unutup yeniden başlayacaksın güzel bir düşte emin ol ki seni hep kollayacağım gözüm üstünde” önüme Barlas'ın kahveyi andıran gözleri geliyordu, kahve içilince bağımlılık yapılır ama Barlas’ın gözleri öyle değildi. Neyse diye geçirdim içimden, kafamı iki yana sallayıp Barlas’ın gözlerinden kurtulmaya başladım. Gelen ses ile direkt 1
kapıya baktım ama hayır bu ses kapıdan değil duvardan geliyordu “kelebeğim sesini çok beğendim lütfen güzel ses tellerini yorma çünkü zamanı geldiğimi sesine ihtiyacımız olucak” dedi ardından ise kahkaha saldı ortaya. Barlas odaya hoparlör takmıştı, denildiği kadar manyakmış.
“Şaka mısın?” Dedim sitemim onun kıkırdamasına neden olmuştu.1
“Gerçek olduğumu görmek ister misin?” Sesiz kaldım, galiba bu asalak boz ayıya karşı sessiz kalmak daha iyiydi. “Konuş” dedi, ben ise sanki beni görebilecekmiş gibi kafamı iki yana salladım.”demek konuşmuyorsun ha,”galiba anlamıyordu. “Evet” dedim. Dur bir dakika ne dedim elimi alnıma bastırıp salak İnci diye düşündüm. Barlas tatmin olduğu için bir kaç mırıltı çıkardı ve “peki” deyip hoparlörü kapattı. Bu bir odaya hoparlör yaptırmıştı ve üstüne kapı demir kapıydı odada sadece küçük bir cam vardı oradan kaçmak imkansızdı kapıyı es geçiyorum zaten odanın içinde bir tane daha kapı vardı büyük ihtimalle banyo-lavaboydu. Konudan bağımsız şarkı dinlemek istiyordum bu yaşadıklarımı şarkıyla sindirmek istiyordum, derin bir nefes alıp dışarıya verdim. Tek yapabildiğim şey oturup etrafı süzmekti. Oturduğum yerden kalkıp tuvalet ve banyo olduğunu düşündüğüm odaya doğru küçük ve kararlı adımlar
ile ilerlemeye başladım. Kapının önüne geldiğimi elimi kulpa yerleştirip kapıyı açtım. Gözlerim şaşkınlık ile aralanırken elimi kulptan çekmiştim. Kapıyı açtığımda yüzüme hücum eden koyu kırmızı ışık gözümü aldığı için elimi gözüme koydum ve biraz öyle bekledim beyaz ışıktan sonra kırmızı ışık gözümü ağrıtmıştı. Elimi gözümden çektiğimi odaya göz ucuyla bakındım ardından ise odanın içine girdim büyük ihtimalle şu anda Barlas eserini izliyordu, odanın içinde uzun bir ip vardı üstünde ise benim haberim olmadan çekilen fotoğraflarım vardı tek kelime ile bu manyakça idi. Kafamı kaldırdım ve hırsla “Allah belanı versin Barlas seni tanıttığım o günün sabahın gecesini sikeyim, tamam mı?” Resmen burnumdan soluyordum, sinir ile söylediğim laflara karşı Barlas mikrofonu açtı ve benim sinirle söylediğim küfüre ve laflara karşı nadiren sakin bir ses tonu ve düşünceli bir ses tonu ile “sana küfür yakışmıyor ve o kadar katil varken sen beni seçtin, beni tanıttın. Bunları göze alarak okumadın mı sen bu bölümü? Gurur yapmayıp eski nesli tükenmiş katilleri tanıtsaydın şimdi demir kapıların arkasında olmayıp özgürce gezecektin ve bölümünü okumaya devam edecektin” sakinlik de bir silahtır. Kaşlarım havalandı göğüsüm sıkıntıdan daraldı ve ben kendime geldim ağzımı açıp gözümü yumdum "bana neyin yakışıp yakışmayacağına sen karar veremezsin bir istediğim katili yazarım anlatırım seni ilgilendirmez iki ben nereden bileyim bunların olacağını üç ve gerizekalı, aptal ben illaki buradan çıkacağım ama burada iki kişi olarak çıkmayacağız birimizden biri öbür dünyayı boylayacak ve eminim ki o kişi ben olmayacağım ben geleceğim için herkesi yakarım buna sen de cahilsin”dedim, sessizlik ortama nam salarken benim tek yaptığım Barlas’dan cevap beklemekti cevap gelmeyeceğini anladığımı sinirle kırmızı odadan çıktım ve demir kapıyı yumruklamaya başladım “aç lan kapıyı it!” Diye de bağırdım aradan baya bir zaman geçtikten ne hareket edecek gücüm ne de bağırarak gücüm kalmıştı hissizlikle kapıdan biraz uzaklaştım ve yere yattım gözüm benden bağımsız kapanırken içimden ne oluyor diye sorgulamadan edemedim gözüm artık kapanmıştı ama ruhum kapanmamıştı hissediyordum duyuyordum ama bir şey diyemiyor ve yapamıyordum. Demir kapının açıldığına dair ses duydum ardından bana doğru yaklaşan adım sesleri kaçmak istedim, haykırmak istedim, neden diye sormak istedim yapamadım yanağıma değen soğuk eller ile kasıldım Barlas bunu hisseti ama ses çıkarmadı soğuk eli yanağımı okşarken “ah be kızım”dedi sesi ne sinirli ne de otoriter çıktı sesi yumuşaktı. Şaşırdım ama tepki veremedim, Barlas susmadı devam etti “o kadar katil varken niye ben
gençliğini heba edecek kadar mı sevdin bu mesleği? Ne yapacağım ben seninle ne kızım dışarıya salsam polise haber verirsin” dedi ardından bir of çekti nasıl demek istedim
yapmayacağım demek istedim yapamadım beni kucağına alırken bu sefer alaylı sesi ortama giriş yaptı daha da kasıldım Barlas buna güldü ”gerçek sandın dimi? Ama hayır gerçek değil seni salmayacağım istediğin kadar kapıyı yumrukla umurumda değil o kadar safsın ki odaya sızan gazı bile fark etmedin. Ağzının üstüne çakmak istedim yapamadım bu bipolar mı diye de düşünmeden edemedi.1
İnci bizi hastaneye bıraktıktan sonra Yağmurla babamın yattığı kata gitmiştik, İnci’nin de gelmesini istiyordum keşke gelseydi onun yanında olduğunu güvende hissediyordum her kelimesi bana güç ve ilham veriyordu. Hastane koridorunda bir oraya bir buraya dönerken halam yani İnci’nin annesi “Elisa yeter artık bir dur ona ne olabilir?” sinir ile halam olucak kadına döndüm ve birşey demeden gözümü ona diktim İnci hep bu kadın yüzünden böyle olmuştu gidipte kızım nasılsın diye sormadı İnci her gün ya telefondan ağlayarak benim ile konuşur ya da yanıma gelip omuzumda ağlardı sırf annesi sevsin değer versin diye İnci ne kadar annesinin suyuna gitmeye çalışsa da olmuyordu. İnciyi annesi hep elinin tersi ile itmişti. Beni düşüncelerimden ayıran şey halam olucak o kadın oldu alay ile “ne o kız beni mi öldüreceksin o bakış da ne?” Gözümde ki yoğun nefret duygusunun yerine bir şey daha eklnemişti iğrenme. Telefonumu alıp hızla rehbere girdim ve İnciyi aramaya başladım ama telefonu çalıyordu ya başına bir şey geldi ya da telefonu kapandı umarım Barlas bir şey yapmamıştır.
Halamın üstüne doğru yürüyüp “umarım bir şey olmamıştır İnciye bu kızı sen bu hale getirdin yarın bir gün vicdansız ve duygularını kaybetmiş biri olarak karşına çıkarsa bu kıza ne olmuş deme” dedim sesim ince olmasına rağmen gür ve baskın çıkmıştı buna şaşırsam dâhi bir tepki vermedim. Halamın yüzünde ki alay yavaş yavaş kaybolurken tek kaşı sorgulayıcı bir ifade ile havaya kalkmıştı ve o da benim üstüme doğru yürüdü ve aramızda ki mesafeyi kapattı ardından ise “sen ne zamandır İnciyele aramıza girmeye başladın küçük hanım?” Dedi, ağzımı açıp bir şey diyecekken eniştem araya girdi ve “yeter” deyip karısını benden uzaklaştırdı eniştem her şeyin farkındaydı ama sesini çıkartmıyordu keşke sesini çıkartı.
Hızla oradan ayrıldım ve hastaneden çıktım. İçimdeki kötü his beni yiyip biterecektı.
Okur Yorumları | Yorum Ekle |