SON ÖDEV“Herkes kendi suskunluğunda boğulacaktı.” Kelebek kozasından çıkmıştı, herkes kelebeği tırtıl olarak tanıdığı için kelebeği kimse tanıyamamıştı. 05/17/2025 İstanbul. Kader insanoğlunun en iyi cilvesiydi, bizim ile hem flört ederdi hemde dalga geçerdi olan yine insanlara olurdu. Beni uyandıran şey gördüğüm kâbusdu. Gözümü korku ile hızla açıp derin, derin nefesler aldım, kan ter içinde kalmıştım her zamanki gibi. Büyük bir yutkunma eşliğinde yataktan zar zor olsa da çıktım, hava daha aydınlanmıştı umarım geç kalmamışımdır okula. Yeni kalktığım için dilim damağım birbirine yapışmıştı, ağzımda ki kuruluğu derin bir yutkunma ile yok etmeye çalıştım. Etrafıma yarı açık, yarı gözler ile bakarken prize takılı olan cep telefonumu gördüm ve oraya doğru yürüyüp telefonu aldım, telefonu açtığımı saat 06.27’yı gösteriyordu. Yüzümde yer edinen minik tebessüm ile banyoya gidip yüzümü yıkayıp dişlerimi fırçaladım ardından tuvalet ihtiyacımı giderdim ve son defa çıkmadan önce elimi yıkayıp banyodan çıktım. İşim bittikten sonra mutfağa gidip kendime bol proteinli yulaf kasesi hazırlamış ve yemiştim sonra ise mutfaktaki bulaşıkları makineye koyup tekrar odama çıktım ve giyinmeye başladım. Üstüme bir beyaz crop altıma ise siyah bir kumaş pantolon giydim, sağ çaprazımda kalan boy aynasına doğru dönüp kendime baktım. Kısa siyah bir blazer ceket giyecektim çok yakışırdı bence, solumda kalan dolabıma ilerleyip kapağını açtım ve aralarından siyah blazer ceketi alıp giydim bu sefer ise makyaj masasına doğru gittim. Masaya vardığımı rimel, allık, ve olmazsa olmaz bordo rujumu sürdüm, saçıma bir şey yapmayacaktım sadece tarayıp çıkacaktım öyle de yapmıştım saçımı tarayıp masamın üstündeki araba anahtarını alıp evden çıkmıştım. Üniversiteye vardığımı arabamı boş olan bir yere park edip kampüse doğru yürümeye başladım, sınıfa vardığımı yarısının geldiğini yarısının gelmediğini gördüm, hemen boş olan bir yere oturdum ve hocayı beklemeye başladım. Ben İnci Aksoy gazetecilik bölümü okuyordum, annem her ne kadar bu kararıma karşı çıksa da umrumda değildi benim geleceğim, benim hayatım, benim kurallarım. Gözüm kısılırken sınıfa giriş yapan insanlara baktım, hepsinin yanında en az iki tane arkadaşı vardı. Benim yoktu, yani burada yoktu. 🦋 Okula’da ilk 3 dersimi görmüştüm, son dersime yani basın haberciliği dersime girecektim birazdan. Aradan biraz zaman geçtikten sonra otuzlu yaşlarında olan İpek hoca gelmişti, ders bitimine yakın bize ödev vermişti ödev ise şuydu; günümüz de baya bir cinayet haberleri olduğu için hocam tüm sınıfa yayın sırasında neyi nasıl izleyicilere aktaracağımız dı, hoca bunu merak etmişti ve bize katil tanıtma ödevi vermişti, olduğumuz dönem iyi değildi her yerden bir cinayet haberi geliyordu ama ben yine de elimi kaldırdım ve konuşmaya başladım, sınıf sessiz olduğu için hoca direkt benimle göz teması kurmuştu. “Bu ödevi verme nedeniniz cinayetleri nasıl tanıtacağımız mı yoksa başka bir şey mi?” Diye sordum merakla cevabı biliyordum. Şimdi soracaksınız madem cevabı biliyorsun niye soruyorsun diye? Paşa keyfim ve paşa gönlümün kararı ile sormak istemiştim. Hoca gülümseyip, “oldugumuz dönem iyi değil haberlerde katiller drift atıyor eminim ki en az birisine rastladınız ve o cinayet sizi derinden etkileyebilir yayın sırasında ağlamanıza neden olabilir. Kısacası merak ediyorum,” dedi ardından. Sınıfın en arkaların da oturan ve buralara nasıl geldiğini bilmediğim çocuk patavatsızca kıpırdayıp, “hocam ben ağlamam da kızları bilemem, ağlayabilirler” dedi, bunu dedikten sonra birkaç arkadaşları bu dediğine gülmüştü. Şimdi ben ağlatacağım seni, canım arkadaşım. Gülecek bir şey yoktu, tek kaşım havaya kalktı ve oturduğum sandalyeden ona doğru dönüp konuşmaya başladım. Ağzım açıldı, gözüm kapandı. “Adını zerre hatırlamadığım boş yere oksijen harcayan insanoğlu. Üç gram beynin ile gelipte bu konu hakkında bir de alay ediyorsun, kendini adam yerine koyma bence çünkü adam olan bir insanoğlu gelipte bu konu ile dalga geçmez,” nefessiz kaldığım için susup derin bir nefes aldım ve devam ettim. “Madde 125, bir kimseye onur, şeref veyahut saygınlığı rendice edebilecek şeyler şeylerin üç aydan iki yıla kadar cezası var veya adli para cezası ile cezalandırılır.” Sesimin otoriter çıkması beni mutlu etmişti. Bazenleri böyle suçların cezalarını ezberliyordum. Neden olmasın. Yüzü şaşkınlık ile kasıldı. Susmadım, susamazdım, devam ettim. “Buralara nasıl geldin hiç bilmiyorum ama sende muhabir olacak bir tip de göremiyorum” dedim yüzümü buruşturarak. Ama cidden yoktu ne yapacaktı yani yayın sırasında dalga mı geçecekti, peh. Arkadaşlar,ı “ooo,” yaparken ben sadece göz devirip önüme dönmüştüm. Hiçbir şey demedim. Aptal, daha demin arkadaşları ile gülerken şimdi kırmızı domatese dönmüş arkadaşına kötü bakışlar atıyordu, lütfen aile zarar verme. Hoca bize bakıp “ştt, çocuklar.” Dedi, Ardından kol saatine bakıp, “bir veya iki gününüz var üçüncü gün yanıma tanıtmak için gelmeyin dinlemem sizi.” Ses nu ciddi olduğunu söylüyordu. Zil sesi kulaklarımızı doldurdu. Hoca mikrofon ile konuştuğu için sesi fazlasıyla çok çıkıyordu üniversite de olmamıza rağmen hâlâ bazı insanlar hocayı dinlememekte ısrarla sesler üretiyordu ,ama bugün bir nebze de olsa sınıf sessizdi. Yavaş, yavaş herkes çıkarken bende onlara katıldım ve kampüsten çıktım, arabamı park ettiğim yere vardığımı arabaya bindim ve aracı çalıştırdım, arabayı hareket ettirmeden önce telefonumu radyoya bağladım ve Spotify’den Yüzyüzeyken konuşuruz - kaş || şarkısı açtım. Camları açarken sesi de bir tık yükseltmiştim, aynadan yolun boş olduğunu bakıp aracı hızla hareket ettirip ezberlediğim yolların üstünden geçmeye başladım. Eve vardığımı işlerimi halledip bir bardak acı türk kahvesi yaptım ve odama gidip çalışma masasının önünde bulunan sandalyeye oturdum ve ardından ise hangi katili yazsam diye düşünmeye başladım, malûm bu dönemde önüne gelen katil oluyordu hepsi salaktı. Eminim ki sınıftakiler eski zamanda ki katillerin işlediği suçları yazıp tanıtacaklar dı. Ama ben herkes değildim. Yeni işlenen ve işlenmeye devam eden cinayetler vâr oluyordu, bu aralar ve bu cinayetleri işleyen Barlas Özdemir’i yazacaktım, heyecanın zevki ile hemen masamın üstünde ki kahvemden bir yudum alıp önümde ki açık olan laptopun Googlesine girdim ardından ise ara yerine Barlas Özdemir yazdım. Arat tuşuna basmadan önce son kez ekrana baktım ve nefes alıp arat tuşuna bastım, okuduğum meslek her ne kadar güzel olsada bazı zorlukları vardı. Önüme çıkan ilk siteye tıkladım. Barlas’ın açık uçlu bilgileri vardı. Barlas Özdemir ödevimin konusuydu. Siteye girdiğimi bazı bilgileri gözümün önüne serildi, ciddiyetle okumaya başladım.23 yaşında, 1 ocak 2001 doğumlu. Yirmi tane cinayeti vâr olmuş, bu aptalın, zihniyetine acıyordum her neyse. Yakın zamanda Yiğit Çevik diye birini öldürmüş o cinayetten sonra göz önünden kaybolmuş. Annesi ve babasının yurt dışında saklandığı söylentiler varmış. Bir kız kardeşi varmış, gözlerim şokla açılırken bilgisayara azıcık yaklaştım, bir kız kardeşi varmış ama nerede ne yaptığı belli bile değilmiş, yokluğu ve varlığı kimsenin umurunda bile değilmiş. Asıl bilgilere geldiğimi oturduğum sandalyede dikleştim. Heyecan ile dört köşe olmuştum, ekranda yazan bilgileri okumaya başladım. Öldüreceği insanları yani kelebeklerini adeta dark yerine koyup keskin şeyler fırlatıyormuş ama bu her kelebeği için geçerli değildi. Öldüreceği kişileri, öldürmeden önce ki gün saat tam çift sıfırdan “Kelebeğin Ömrü Kısalıyor” yazıyormuş. Barlasa, bence ruh ve sinir hastalıklarından bir randevu almak gerekiyordu mouse ile ekranı azıcık alta kaydırdım ve son bilgileri okudum. Barlas Özdemir'i öbür katillerden ayıran özelliği ise her zaman taktığı siyah eldivenleri idi. Altta bir not yazıyordu notta işe şu yazıyordu: Kelebeklerin ömrü çokta uzun olmaz, o yüzden tövbe etmeye başlarsınız iyi edersiniz. Saygılarımla, Barlas Özdemir. Son satırı gözlerim kaç kez okudu sayamadım Barlas'ın bir sitesi vardı, umarım o site bana denk gelmemiştir. Neyse. Bu düpedüz psikopatlık dı. Yani katillik psikopatlık dı ama olsun. Okuduğum her şey beni sterse sokmuştu, başta ki heyecanım gitmişti acaba yazmasam mı bu katili? İnsanları dark yerine koymak ne ya? “Hayır ya,” dedim kafamı iki yana sallarken, en fazla ne olabilir ki? Kafamı dağıtmak için siteden çıkıp Spotifye girdim ve Kaş || açtım. Öğrendiğim bilgileri kağıda yazmak için masanın alt rafında bir A4 kağıdı ve kalem alıp her şeyi kağıt üzerine aktarmaya başladım. En sonun da işim bittikten sonra kağırt’ı masadan kaldırıp göz hizama getirdim ve kusur var mı diye aramaya başladım. Kusur yoktu. Ödev teslim zamanına daha zaman olduğu için ödevi şeffaf dosyaya koyup dışarıya çıkmaya hazırlandım, bugün dersim sabahın kör saatlerinde başladığı için ve blok ders olduğu için erken çıkmıştık okuldan. Rahatım çünkü ödev bitmişti. Masaya tekrar döndüğümü bir adet içilmiş türk kahvesi gördüm. Ben o kahveyi ne ara bitirdim... 🦋 Etrafı düzene soktuktan sonra hazırlanmaya başladım, yaz mevsimin de olduğumuz için kısa siyah balon kollu arkası ipli bir elbise giymiştim. Sarı saçlarımı da tarayıp allık sürmek için banyoya gittim, allığı resmen yüzüme bocalamıştım biz allık kadınıyız, sen seversin, sevmezsin beni ilgilendirmez. Hazırlandıktan sonra evden çıkmadan önce çantamın içine telefonumu ve bmw e60 model arabamın anahtarını aldım, arabanın anahtarına evin anahtarıda takılı olduğu için ev anahtarını alamadım. Evden çıkıp arabaya doğru yürümeye başladım. Çantamda ki anahtarı çıkarıp arabayı açtım ve arabaya bindim. Aracın içine girer girmez nefesimi tuttum ve ardından hızla aracı çalıştırıp camları açtım, camları açtığım gibi büyük bir nefes verdim arabanın içi resmen pişmişti. Neyse ki araba biraz havalandığı için o kötü koku gitmişti ve yerine temiz oksijen dolmuştu. Aracı hareket ettirmeden önce telefonumu multimedyaya bağlayıp güzel bir şarkı açtım. Keyfim yerindeydi çünkü ödev bitmişti. Açtığım şarkının sesini biraz daha açıp evime bir buçuk saat uzaklıkta olan Avm’ye doğru sürmeye başladım. Daha fazla dayanamayıp şarkıyı mırıldanmaya başladım “bana neden gülmedin“ derin nefes aldım ve bu sefer sesimi daha da yükselttim ve gaza yüklendim “beni neden sevmedin yalan dolan bir hikayeydi.” Biraz daha şarkıya eşlik ettikten sonra şarkı bitmişti, şarkı bittiğimi radyonun sesini kıstım, dışarıdan gelen sesleri dinlemeye koyuldum. Bir zaman sonra sitelerin olduğu yere gelmiştim çünkü sitelerin aşağısında Avm vardı. Dışarıdan gelen bağırma sesi ile radyoyu tamamen kapatıp arabayı biraz daha yavaş sürüp sesleri dinlemeye başladım “hayır!“ diyordu biri korku ile, “hayır!“ dedi tekrar dan korkudan çatlayan sesi, belli ki çok ağlamıştı sesi kısıktı ama buna rağmen sesini duyura bilmişti, ardından ise bağırarak “yardım edin, o beni öldürecek“ dedi, bu cümleden sonra ağlamaya başlamıştı hüngür, hüngür o kadar sesli ağlıyordu ki sesi tüm yeri inletiyordu. Arabayı biraz daha yavaş sürüp sesin geldiği yere doğru sürmeye başladım. Sesin geldiği yere geldiğimi arabayı müsait bir yere park edip yerde çökmüş halde ağlayan kadına doğru yürümeye başladım. Oraya vardığımda kadının omuzları çökmüştü, hatta o kadar çökmüştü ki sanki ufalıp yok olmak gibiydi gibi olduğunu gördüm. Kadının yanına geldiğimi elimi ikilem arasında sırtına koydum ve “iyi misin?” Diye sordum masum bir ses tonu ile. Kadın, irkilirken elimi yavaşca kadının sırtından çekip birkaç adım geriledim, kadın kafasını kaldırıp bana şiş ve dolu gözlerle baktı ve elinin tersiyle gözyaşlarını silip kolumdan tuttu ve sıktı ardından ise “git buradan,” diye yüzüme doğru haykırdı. Daha demin yardım çığlığı atan kadın, şimdi ben yardım etmeyeyim diye bana bağırıyordu. “Niye? Daha demin yardım çığlığı atıyordun,” diye sordum içimde ki merak dürtüsü ile. Kadın bana şiş gözlerini dikip cevap olara: “çünkü benim yüzümden birisinin ölmesini istemiyorum, tamam mı?” kaşlarım havaya kalktı, ne demek istiyordu. Ölmesini istemiyorum derken? Kafam karışmıştı. Acaba kadın kötü birisi miydi. Göz ucuyla kadını süzdüm de kadının kötüye benzer bir yanı yoktu ki. “O ne demek?” diye sordum, kadın sıktığı kolumu serbest bırakıp bana sadece “git, kendini kurtar,” dedi, son ümit olarak. Sesi o kadar çaresiz çıkıyordu ki sanki yalvarıyor gibiydi. Ki bence elinde olsa yalvarırdı. “Bak polisi arayayım yapma böyle,” dedim elimi saçlarıma çaresizce daldırırken. Kadın artık konuşamayacak reddeye geldiğimi sadece gözlerini konuşturdu ve git dedi kadına çaresiz bakışlar atarken o omuzlarını daha da küçülttü, oradan uzaklaştım, yavaş ama dengesiz adımlarla arabama vardığımı kapıyı açıp içeriye girdim ve kapıyı kapattım. İkilemde kalarak 5telefonu elime alırken arabayı çalıştırdım ama hareket ettirmedim. Polisi aradım ve olan her şeyi anlattım polisler buraya geleceğini söylediğimi ben arabayı çalıştırdım ve Avm’ye doğru sürdüm. Avm’ye vardığımı otoparkta arabamı koyacak boş bir yer aramaya başladım en son B7 bloğun da boş bir yer bulup arabamı oraya park etmiştim. Arabadan indikten sonra Avm nin içine doğru yürümeye başladım, topuklu ayakkabılarım ses çıkarıyordu ve bu kadınsı ses bana güç veriyordu. Kadın olmayı seviyordum. Sonunda Avm’ye vardıktan sonra kapı tipi metal dedektörden geçtikten sonra ilk işim olan D&R ye doğru yürümeye başladım. Kitapları seviyordum, çünkü beni bu dünyadan uzaklaştırıyordu, kitapları seviyorum çünkü karakterleri seviyordum ve son olarak kitapları seviyordum çünkü dile aktaramadığım pek çok şeyi kitaplar aktarıyordu kitaplar beni anlıyordu. D&R vardığımı küçük çocuğun heyecanı ile bakıyordum kitaplara aynı, daha fazla beklemeden hemen kitapçıya girdim ve hayal dünyalarını içinde gezmeye başladım. İlgimi çeken ilk kitap Romeo ve Juliet idi kitabı elime alıp incelemeye başladım. Konusu ilgimi çekmişti imkansızı başarmak isteyen iki kişi. Bu kitabı alacaktım. İmkansızlar ,imkansızlar için oluyordu benim düşüncem bu yanaydı. Elimde ki kitabı yerine aynı şekilde bıraktıktan sonra Wattpad türlerin olduğu bölüme doğru yürümeye başladım, asıl benim ilgimi çeken bebeklerimin yanına geldikten sonra gülümseyerek rastgele bir kitap alıp incelmeye başladım, kitabın yanında elime aldığım kitabın devam kitapları vardı. Son bir kitap daha alacaktım bu ise fyodor dostoyevski'nin in yazdığı suç ve ceza kitabı olacaktı. Hemen kitapçıda klâsik Türk ebedî sanatlar bölümüne gidip kitabı aramaya başladım, bulmuştum. Son kitabıda elime aldıktan sonra tam ters yöne dönüp kasaya doğru ilerlemeye başladım. Kasaya vardığımı genç kız “hoş geldiniz efendim,” demişti genç kız, yüzüme bakıp tatlı bir gülümseme gönderdikten sonra “hoşbulduk,” deyip elimdeki iki kitabı genç kıza doğru uzattım kadın beyaz tenliydi adeta bir meleği andırıyordu. Kitapların parasının ödeyip yürüyen merdivene doğru yürümeye başladım, kitaptan sonra sevdiğim şeylerden biri olan şey yemekti. Yemek yemek için en üst kata yani yemek bölümüne doğru gidiyordum, döner yiyecektim yanına ise ayran çok seviyordum bana bıraksalar sabah, öğle ve akşam yerdim gecede yerdim çünkü neden olmasın? Yemek bölümüne geldiğimi ucu gözükmeyen sıraya girmiş döner ile ayranı mı almıştım ardından ise boş bir masaya oturmuştum, beş dakikada olsa dünya güzelleşecek di benim için, ayranımı çalkalayıp açtım ve döneri yemeye başladım, beş dakika sonra döner ve ayrandan eser yoktu. Yemek katından inip mağazaya girmiştim, üst alacaktım düzelteyim üst değil üstler. Sıra sıra mağazaların hepsine girmiştim bir sürü giysi ve elbise almıştım terapi olabilirdi benim için. Son bir mağazaya girip pantolon bakmaya başladım, kabine girerken telefonum çalmıştı elimde ki pantolonu yanımda ki üstlerin üstüne koyup çantamı açtım ve telefonuma ulaştım, arayan cici annemdi. Telefonu açtıktan sonra “alo" dedim. Annem, telefonun öbür ucundan derin bir nefes alıp “dayın,” deyip bir titrek nefes aldı, kaşlarım havalanıp “evet anne dayım, dayıma ne oldu?” Korku tohumu oluştıu. “Neredesin sen?” Diye bir soru sordu annem “Avmdeyim” dedim ve annem ne olduğunu söyledi “İnci, dayın kaza yaptı.” Ağlamaya başladı, ağzımdan sadece küçük bir mırıltı çıkmıştı “ne,” diye bilmiştim annem bunu duymuş muydu bilmiyordum. “Hangi hastanedesiniz?” diye sordum kötü düşünmemek için kendimle savaş verirken, annem hastanenin adını söyledi ve telefonu yüzüme kapattı. Telefonu yüzümden çekip ekrana baktım ardından ise derin bir nefes alıp sabır çektim, kafamı yana doğru yatırırken. Hızlı elimde duran pantolonun parasını ödeyip otoparka doğru gitmeye başladım B7 bloğuna vardığımı arabamı bulmuştum, elim dolu olduğu için poşetleri yere koyup çantamdaki anahtarı alıp aracın kilidini açtım ve yerdeki poşetleri alıp arabaya doğru yürümeye başladım araca vardığımı arka kapıyı açıp poşetleri koyduktan sonra arabayı çalıştırdım ve avm’yi terk ettim. Bir girişim oldu, birde çıkışım. Selammm, yine bennn. Nasıldıııı. Ufak tefek yanlışlarım var biliyorum göz ardı ediiinnn. 1
Okur Yorumları | Yorum Ekle |