
: Rahman ve Rahim olan Allah'ın (c.c) adıyla :
Yaşayan Kur’an olan Allah Rasûlü, Hicr ve Şuara surelerindeki emirle beraber hemen harekete geçti. Ve daveti hem akrabalarına hem de Kureyş’in geneline ulaştırmaya başladı.
Allah Rasûlü’nün sallallahu aleyhi ve sellem akrabalarını eve davet ederek İslam’a çağırması ve Saf’a Tepesi’nden Mekke’nin geneline hitap etmesi ile alakalı çok sayıda rivayet vardır. Bizler hem içerdiği dersler nedeniyle hem de toparlayıcı olduğu için birkaç rivayeti zikretmekle yetineceğiz.
- Peygamber’in sallallahu aleyhi ve sellem akrabalarına yaptığı davetle ilgili İbni Esir’de şu nakle yer verilmektedir.
“(Ey Muhammed!) Önce en yakın akrabanı uyar. Sana uyan müminleri (merhamet) kanatlarının altına al.” (26/Şuara, 214-215)
ayeti indikten sonra Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Abdulmuttaliboğulları’nı Ebu Talib’in evine çağırdı. Davette Abd-i Menafoğulları’ndan bazıları da vardı. Davetliler ikisi kadın olmak üzere kırk beş kişiydi ve Rasûlullah’ın sallallahu aleyhi ve sellem bütün amcaları gelmişlerdi. Rasûlullah söze başlamak üzereyken Ebu Leheb Rasûlullah’a hitaben:
‘Bunlar senin halaların ve amca oğullarındır. Sen bu sapıklığı bırak da konuş, iyi bil ki senin için kavmin bütün Arap topluluklarına karşı koymayı göze alacak değildir. Bütün Kureyş bu oymakları ile Araplar üzerine çullanmadan ataoğullarının senin işinin karşısına dikilip seni tutmaları ve esir edip hapsetmeleri gerekir. Bu, onlar için ötekisinden daha kolaydır. Ey kardeşimin oğlu! Ben atasının oğullarına gelirken senin gibi şer ve kötülük getiren birini görmedim’ diyerek Rasûlullah’ın sallallahu aleyhi ve sellem konuşmasına imkan vermedi ve topluluk dağıldı.
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem onları yine çağırdı ve onlara hitaben şöyle dedi:
“Hamd Allah’adır. O’na hamd ederim ve O’ndan yardım diler, O’na inanır, O’na dayanırım. Şüphesiz şehadet ederim ki; Allah’tan başka ibadete layık ilah yoktur. O birdir, O’nun eşi ve ortağı yoktur. Otlak aramaya gönderilen bir kimse gelip ailesine yalan söylemez. Vallahi ben bütün insanlara yalan söylemiş olsam bile yine de size karşı yalan söylemem. Bütün insanları aldatmış olsam bile yine de sizi aldatmam. Sizi davet ettiğim Allah öyle bir Allah’tır ki, O’ndan başka ibadete layık ilah yoktur.
Ben de Allah’ın (c.c) hasseten size, genel olarak da bütün insanlara gönderdiği Rasûlüyüm.
Vallahi siz uykuya daldığınız gibi öleceksiniz. Uykudan uyandığınız gibi de diriltilecek ve bütün yaptıklarınızdan hesaba çekileceksiniz. Ve sonra temelli cennette ya da temelli cehennemde kalacaksınız. İnsanlar içerisinde ahiret azabından ilk korktuğum kimseler sizlersiniz” dedi.
_ Ebu Talib:
‘Bizim katımızda sana yardım etmek kadar sevgili bir şey yoktur. Öğütlerini benimseyip kabullendik. Sözlerini de son derece tasdik ettik. Bu toplananlar senin atanın oğullarıdır. Tabii ki ben de onlardan birisiyim. Senin istediğin şeye onlardan koşacak onların andolsun ki en çabuğu da benden başkası değildir. Sen emrolunduğun şeye davet et. Andolsun ki, etrafını kuşatıp seni korumaktan bir an geri durmayacağım. Fakat nefsim Abdulmuttalib’in yanından ayrılmayı kabullenemiyor’ dedi.
Ebu Leheb’den başka hepsi de yumuşak ve uygun sözler söylediler. Fakat ;
Ebu Leheb:
‘Ey Abdulmuttaliboğulları! Bu, vallahi bir kötülüktür. Başkaları onun elini tutup bundan alıkoymadan önce siz onun ellerini tutup bundan alıkoyun. Eğer siz bugün ona boyun eğecek olursanız zillete, hakarete uğrarsınız. Onu korumaya kalkışacak olursanız öldürürsünüz’ dedi.
Ebu Talib ; Ebu Leheb’e şöyle dedi:
‘Ey korkak! Vallahi biz sağ oldukça onun yardımcısı ve koruyucusuyuz.’
Rasûlullah’a sallallahu aleyhi ve sellem ise şöyle dedi:
“Ey kardeşimin oğlu! Rabbine davet etmek istediğin zamanı bilelim. Silahlanıp seninle birlikte ortaya çıkarız.”
Davete ilk anda tepki gösteren ve Tebbet Suresi ile rezil olan Ebu Leheb, yaşadığı müddet boyunca Allah Rasûlü’nün davetine engel olmaya çalışarak Ebu Talib’in tam zıddı bir akraba portresi çizmiştir.
İmam Ahmed, Rebia İbni İbad’dan şöyle nakleder:
‘Rasûlullah’ı sallallahu aleyhi ve sellem Zu’l Mecaz panayırında şöyle derken gördüm:
“Ey insanlar! La ilahe illallah deyin, kurtuluşa erin.”
O böyle derken insanlar etrafında toplanmışlardı. Arkasında parlak yüzlü, şaşı ve iki saç örgüsü olan bir adam da: ‘O dinden çıkmıştır. O yalancıdır.’ diyordu. Ve gittiği her yere o da gidiyordu. Bu adamın kim olduğunu sorduğumda bana amcası Ebu Leheb olduğunu söylediler .'
1. : Genel/Açık Davetin Kodları :
Allah Rasûlü’nün sallallahu aleyhi ve sellem akrabalarına ve genel olarak insanlara yaptığı ilk açık davet, içeriği bakımından çok önemlidir. Genel olarak incelediğimizde ilgili rivayetlerin üç ana başlığı kapsadığını görmekteyiz.
Başlıklardan ilki ve en önemlisi ‘tevhid’dir. Allah Rasûlü akrabalarını ve genel olarak müşrikleri Allah’ın subhanehu ve teâlâ varlığına inanmaya çağırmadı. Çünkü zaten onlar günümüz müşrikleri kadar hatta bazı hususlarda onlardan daha iyi şekilde Allah’a inanıyorlardı.
“(Rasûlüm!) De ki: Size gökten ve yerden kim rızık veriyor? Ya da kulaklara ve gözlere kim mâlik (ve hakim) bulunuyor? Ölüden diriyi kim çıkarıyor, diriden ölüyü kim çıkarıyor? (Her türlü) işi kim idare ediyor? ‘Allah’ diyecekler. De ki: Öyle ise (Ona âsi olmaktan) sakınmıyor musunuz?” (10/Yunus, 31)
“(Rasûlüm!) De ki: Eğer biliyorsanız (söyleyin bakalım), bu dünya ve onda bulunanlar kime aittir? ‘Allah’a aittir’ diyecekler. Öyle ise siz hiç düşünüp taşınmaz mısınız! de. Yedi kat göklerin Rabbi, azametli Arş’ın Rabbi kimdir? diye sor. ‘(Bunlar da) Allah’ındır’ diyecekler. Şu hâlde siz Allah’tan korkmaz mısınız! de. Eğer biliyorsanız (söyleyin), her şeyin melekûtu (mülkiyeti ve yönetimi) kendisinin elinde olan, kendisi her şeyi koruyup kollayan, fakat kendisi korunmayan (buna muhtaç olmayan) kimdir? diye sor. ‘(Bunların hepsi) Allah’ındır’ diyecekler. Öyle ise nasıl olup da büyüye kapılıyorsunuz? de.” (23/Müminun, 84-89)
Putlar da Mekkeli müşrikler için Allah’a (c.c) ulaşmada birer vesileden ibaretti. Günümüzdeki müşriklerin şeyhlerini aracı yaptıkları gibi.
“Dikkat et, hâlis din yalnız Allah’ındır. O’nu bırakıp kendilerine bir takım dostlar edinenler: Onlara, bizi sadece Allah’a yaklaştırsınlar diye kulluk ediyoruz, derler. Doğrusu Allah, ayrılığa düştükleri şeylerde aralarında hüküm verecektir. Şüphesiz Allah, yalancı ve inkârcı kimseyi doğru yola iletmez.” (39/Zümer, 3)
O yüzden Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Mekkelileri, sadece Allah’a ibadet etmeye ve O’nun subhanehu ve teâlâ dışında ilah olarak kabul edilen tüm varlıkları reddetmeye çağırdı.
Allah Rasûlü hayatı boyunca aynı hakikati farklı şekillerde defalarca anlattı. O’nun sallallahu aleyhi ve sellem ve tüm Peygamberlerin aleyhimusselam davetlerinin özü bu idi.
“Andolsun ki Nuh’u elçi olarak kavmine gönderdik. Dedi ki: ‘Ey kavmim! Allah’a kulluk edin, sizin ondan başka ilahınız yoktur. Doğrusu ben, üstünüze gelecek büyük bir günün azabından korkuyorum.’ ” (7/Âraf, 59)
“Ad kavmine de kardeşleri Hûd’u (gönderdik). O dedi ki: ‘Ey, kavmim! Allah’a kulluk edin; sizin O’ndan başka ilahınız yoktur. Hâla sakınmayacak mısınız?’… ” (7/Âraf, 65)
“Semûd kavmine de kardeşleri Salih’i (gönderdik). Dedi ki: ‘Ey kavmim! Allah’a kulluk edin; sizin O’ndan başka ilahınız yoktur. Size Rabbinizden açık bir delil gelmiştir. O da, size bir mucize olarak Allah’ın şu devesidir. Onu bırakın, Allah’ın arzında yesin, (içsin); ona kötülük etmeyin; sonra sizi elem verici bir azap yakalar.’ ” (7/Âraf, 73)
“Medyen’e de kardeşleri Şuayb’ı (gönderdik). Dedi ki: ‘Ey kavmim! Allah’a kulluk edin, sizin ondan başka ilahınız yoktur. Size Rabbinizden açık bir delil gelmiştir; artık ölçüyü, tartıyı tam yapın, insanların eşyalarını eksik vermeyin. Düzeltilmesinden sonra yeryüzünde bozgunculuk yapmayın. Eğer inananlar iseniz bunlar sizin için daha hayırlıdır.’ ” (7/Âraf, 85)
Şeriatın kemale ermesi için uygulanan tedricilik, tevhid hususunda asla devreye girmedi. Tevhid ile ilgili ilk gün anlatılan ne ise son gün de aynı meseleler tebliğ edildi.
Muhatabın yaşı, ırkı, toplumsal konumu da tevhidin içeriğini değiştirmedi. Çocuk yaştaki Ali ile âmâ Amr, toplumun ileri gelenlerinden Ebu Bekr ile köle Bilal aynı çağrıyı işittiler.
Tevhid Dergisi
Siyer
Genel/Açık Davet Döneminin Başlangıcına Dair Bazı Dersler
Yayınlama 15 Nisan 2016
Yaşayan Kur’an olan Allah Rasûlü, Hicr ve Şuara surelerindeki emirle beraber hemen harekete geçti. Ve daveti hem akrabalarına hem de Kureyş’in geneline ulaştırmaya başladı.
Allah Rasûlü’nün sallallahu aleyhi ve sellem akrabalarını eve davet ederek İslam’a çağırması ve Saf’a Tepesi’nden Mekke’nin geneline hitap etmesi ile alakalı çok sayıda rivayet vardır. Bizler hem içerdiği dersler nedeniyle hem de toparlayıcı olduğu için birkaç rivayeti zikretmekle yetineceğiz.
Peygamber’in sallallahu aleyhi ve sellem akrabalarına yaptığı davetle ilgili İbni Esir’de şu nakle yer verilmektedir.
“(Ey Muhammed!) Önce en yakın akrabanı uyar. Sana uyan müminleri (merhamet) kanatlarının altına al.” (26/Şuara, 214-215) ayeti indikten sonra Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Abdulmuttaliboğulları’nı Ebu Talib’in evine çağırdı. Davette Abd-i Menafoğulları’ndan bazıları da vardı. Davetliler ikisi kadın olmak üzere kırk beş kişiydi ve Rasûlullah’ın sallallahu aleyhi ve sellem bütün amcaları gelmişlerdi. Rasûlullah söze başlamak üzereyken Ebu Leheb Rasûlullah’a hitaben:
‘Bunlar senin halaların ve amca oğullarındır. Sen bu sapıklığı bırak da konuş, iyi bil ki senin için kavmin bütün Arap topluluklarına karşı koymayı göze alacak değildir. Bütün Kureyş bu oymakları ile Araplar üzerine çullanmadan ataoğullarının senin işinin karşısına dikilip seni tutmaları ve esir edip hapsetmeleri gerekir. Bu, onlar için ötekisinden daha kolaydır. Ey kardeşimin oğlu! Ben atasının oğullarına gelirken senin gibi şer ve kötülük getiren birini görmedim’ diyerek Rasûlullah’ın sallallahu aleyhi ve sellem konuşmasına imkan vermedi ve topluluk dağıldı.
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem onları yine çağırdı ve onlara hitaben şöyle dedi:
“Hamd Allah’adır. O’na hamd ederim ve O’ndan yardım diler, O’na inanır, O’na dayanırım. Şüphesiz şehadet ederim ki; Allah’tan başka ibadete layık ilah yoktur. O birdir, O’nun eşi ve ortağı yoktur. Otlak aramaya gönderilen bir kimse gelip ailesine yalan söylemez. Vallahi ben bütün insanlara yalan söylemiş olsam bile yine de size karşı yalan söylemem. Bütün insanları aldatmış olsam bile yine de sizi aldatmam. Sizi davet ettiğim Allah öyle bir Allah’tır ki, O’ndan başka ibadete layık ilah yoktur.
Ben de Allah’ın hasseten size, genel olarak da bütün insanlara gönderdiği Rasûlüyüm.
Vallahi siz uykuya daldığınız gibi öleceksiniz. Uykudan uyandığınız gibi de diriltilecek ve bütün yaptıklarınızdan hesaba çekileceksiniz. Ve sonra temelli cennette ya da temelli cehennemde kalacaksınız. İnsanlar içerisinde ahiret azabından ilk korktuğum kimseler sizlersiniz” dedi. Ebu Talib:
‘Bizim katımızda sana yardım etmek kadar sevgili bir şey yoktur. Öğütlerini benimseyip kabullendik. Sözlerini de son derece tasdik ettik. Bu toplananlar senin atanın oğullarıdır. Tabii ki ben de onlardan birisiyim. Senin istediğin şeye onlardan koşacak onların andolsun ki en çabuğu da benden başkası değildir. Sen emrolunduğun şeye davet et. Andolsun ki, etrafını kuşatıp seni korumaktan bir an geri durmayacağım. Fakat nefsim Abdulmuttalib’in yanından ayrılmayı kabullenemiyor’ dedi.
Ebu Leheb’den başka hepsi de yumuşak ve uygun sözler söylediler. Fakat Ebu Leheb:
‘Ey Abdulmuttaliboğulları! Bu, vallahi bir kötülüktür. Başkaları onun elini tutup bundan alıkoymadan önce siz onun ellerini tutup bundan alıkoyun. Eğer siz bugün ona boyun eğecek olursanız zillete, hakarete uğrarsınız. Onu korumaya kalkışacak olursanız öldürürsünüz’ dedi. Ebu Talib, Ebu Leheb’e şöyle dedi:
‘Ey korkak! Vallahi biz sağ oldukça onun yardımcısı ve koruyucusuyuz.’
Rasûlullah’a sallallahu aleyhi ve sellem ise şöyle dedi:
“Ey kardeşimin oğlu! Rabbine davet etmek istediğin zamanı bilelim. Silahlanıp seninle birlikte ortaya çıkarız.”
Davete ilk anda tepki gösteren ve Tebbet Suresi ile rezil olan Ebu Leheb, yaşadığı müddet boyunca Allah Rasûlü’nün davetine engel olmaya çalışarak Ebu Talib’in tam zıddı bir akraba portresi çizmiştir.
İmam Ahmed, Rebia İbni İbad’dan şöyle nakleder: ‘Rasûlullah’ı sallallahu aleyhi ve sellem Zu’l Mecaz panayırında şöyle derken gördüm:
“Ey insanlar! La ilahe illallah deyin, kurtuluşa erin.”
O böyle derken insanlar etrafında toplanmışlardı. Arkasında parlak yüzlü, şaşı ve iki saç örgüsü olan bir adam da: ‘O dinden çıkmıştır. O yalancıdır.’ diyordu. Ve gittiği her yere o da gidiyordu. Bu adamın kim olduğunu sorduğumda bana amcası Ebu Leheb olduğunu söylediler.’
Meseleler
1. Genel/Açık Davetin Kodları
Allah Rasûlü’nün sallallahu aleyhi ve sellem akrabalarına ve genel olarak insanlara yaptığı ilk açık davet, içeriği bakımından çok önemlidir. Genel olarak incelediğimizde ilgili rivayetlerin üç ana başlığı kapsadığını görmekteyiz.
Başlıklardan ilki ve en önemlisi ‘tevhid’dir. Allah Rasûlü akrabalarını ve genel olarak müşrikleri Allah’ın subhanehu ve teâlâ varlığına inanmaya çağırmadı. Çünkü zaten onlar günümüz müşrikleri kadar hatta bazı hususlarda onlardan daha iyi şekilde Allah’a inanıyorlardı.
“(Rasûlüm!) De ki: Size gökten ve yerden kim rızık veriyor? Ya da kulaklara ve gözlere kim mâlik (ve hakim) bulunuyor? Ölüden diriyi kim çıkarıyor, diriden ölüyü kim çıkarıyor? (Her türlü) işi kim idare ediyor? ‘Allah’ diyecekler. De ki: Öyle ise (Ona âsi olmaktan) sakınmıyor musunuz?” (10/Yunus, 31)
“(Rasûlüm!) De ki: Eğer biliyorsanız (söyleyin bakalım), bu dünya ve onda bulunanlar kime aittir? ‘Allah’a aittir’ diyecekler. Öyle ise siz hiç düşünüp taşınmaz mısınız! de. Yedi kat göklerin Rabbi, azametli Arş’ın Rabbi kimdir? diye sor. ‘(Bunlar da) Allah’ındır’ diyecekler. Şu hâlde siz Allah’tan korkmaz mısınız! de. Eğer biliyorsanız (söyleyin), her şeyin melekûtu (mülkiyeti ve yönetimi) kendisinin elinde olan, kendisi her şeyi koruyup kollayan, fakat kendisi korunmayan (buna muhtaç olmayan) kimdir? diye sor. ‘(Bunların hepsi) Allah’ındır’ diyecekler. Öyle ise nasıl olup da büyüye kapılıyorsunuz? de.” (23/Müminun, 84-89)
Putlar da Mekkeli müşrikler için Allah’a ulaşmada birer vesileden ibaretti. Günümüzdeki müşriklerin şeyhlerini aracı yaptıkları gibi.
“Dikkat et, hâlis din yalnız Allah’ındır. O’nu bırakıp kendilerine bir takım dostlar edinenler: Onlara, bizi sadece Allah’a yaklaştırsınlar diye kulluk ediyoruz, derler. Doğrusu Allah, ayrılığa düştükleri şeylerde aralarında hüküm verecektir. Şüphesiz Allah, yalancı ve inkârcı kimseyi doğru yola iletmez.” (39/Zümer, 3)
O yüzden Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Mekkelileri, sadece Allah’a ibadet etmeye ve O’nun subhanehu ve teâlâ dışında ilah olarak kabul edilen tüm varlıkları reddetmeye çağırdı.
Allah Rasûlü hayatı boyunca aynı hakikati farklı şekillerde defalarca anlattı. O’nun sallallahu aleyhi ve sellem ve tüm Peygamberlerin aleyhimusselam davetlerinin özü bu idi.
“Andolsun ki Nuh’u elçi olarak kavmine gönderdik. Dedi ki: ‘Ey kavmim! Allah’a kulluk edin, sizin ondan başka ilahınız yoktur. Doğrusu ben, üstünüze gelecek büyük bir günün azabından korkuyorum.’ ” (7/Âraf, 59)
“Ad kavmine de kardeşleri Hûd’u (gönderdik). O dedi ki: ‘Ey, kavmim! Allah’a kulluk edin; sizin O’ndan başka ilahınız yoktur. Hâla sakınmayacak mısınız?’… ” (7/Âraf, 65)
“Semûd kavmine de kardeşleri Salih’i (gönderdik). Dedi ki: ‘Ey kavmim! Allah’a kulluk edin; sizin O’ndan başka ilahınız yoktur. Size Rabbinizden açık bir delil gelmiştir. O da, size bir mucize olarak Allah’ın şu devesidir. Onu bırakın, Allah’ın arzında yesin, (içsin); ona kötülük etmeyin; sonra sizi elem verici bir azap yakalar.’ ” (7/Âraf, 73)
“Medyen’e de kardeşleri Şuayb’ı (gönderdik). Dedi ki: ‘Ey kavmim! Allah’a kulluk edin, sizin ondan başka ilahınız yoktur. Size Rabbinizden açık bir delil gelmiştir; artık ölçüyü, tartıyı tam yapın, insanların eşyalarını eksik vermeyin. Düzeltilmesinden sonra yeryüzünde bozgunculuk yapmayın. Eğer inananlar iseniz bunlar sizin için daha hayırlıdır.’ ” (7/Âraf, 85)
Şeriatın kemale ermesi için uygulanan tedricilik, tevhid hususunda asla devreye girmedi. Tevhid ile ilgili ilk gün anlatılan ne ise son gün de aynı meseleler tebliğ edildi.
Muhatabın yaşı, ırkı, toplumsal konumu da tevhidin içeriğini değiştirmedi. Çocuk yaştaki Ali ile âmâ Amr, toplumun ileri gelenlerinden Ebu Bekr ile köle Bilal aynı çağrıyı işittiler.
Ve sonuç olarak müşrikler tevhidi çok güzel anladılar. Allah Rasûlü onlara “La ilahe illallah deyin, kurtulun!” diyordu. Onlar ise Ebu Talib’e gidip ‘Yeğenine söyle, atalarımıza sövmeyi bıraksın.’ diyorlardı. Ebu Süfyan, Rum Kralı’na Allah Rasûlü’nün davetini anlatırken; ‘Babalarımızın ateşte olduğunu söylüyor.’ diyordu. Halbuki Allah Rasûlü’nün temelde söylediği bu değildi. Ama ‘La ilahe illallah’ın manasının kabul ve redden ibaret olduğunu çok iyi bilen müşrikler sadece şirki değil, müşrikleri de yani atalarını da reddetmek zorunda kalacaklarını anlamışlardı.
Gerçekten biraz düşünüldüğünde kavmiyetçilik bağlarının bu kadar kuvvetli olduğu bir toplumda böyle bir daveti yapmanın ne kadar zor olduğu gayet iyi anlaşılacaktır.
Günümüzde insanlar tevhidi ya hiç anlamamakta ya da eksik anlamaktadırlar.
‘Şeyhini, milletvekilini, makamını, takımını ilah edinme’ deyince ‘Onlara tapıyor muyuz sanki?’ diyenler ibadet ve ilah kavramlarını anlamamış, tevhidden tamamen habersiz olan kısımdandır. Halbuki bir varlığa tapmak yani ibadet etmek için Allah’a subhanehu ve teâlâ has olan sıfatlardan birisini dahi o varlıklara vermek yeterlidir..."
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 1.2k Okunma |
779 Oy |
0 Takip |
30 Bölümlü Kitap |