
Âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamdolsun. Sözünün eri ve dosdoğru olan Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.v.)’e salat ve selam olsun. Allahım senin bize öğrettiklerinden başka bir ilmimiz yoktur. Şüphesiz ki sen alim ve hakimsin. Allahım bize fayda verecek ilmi öğret, öğrendiklerimizden de faydalanabilmeyi nasip et. İlmimizi arttır, hakkı hak olarak göster ve ona itaat etmekle rızıklandır, batılı da batıl olarak göster, ondan sakınmakla bizi rızıklandır. Bizi, sözü işitip güzel bir şekilde itaat edenlerden eyle, rahmetinle bizi salih kullarınla beraber cennetine koy. Bizi cehalet ve vehim karanlıklarından, ilim ve mağfiret nuruna çıkar. Şehvet ve arzularımızın çukurundan alıp cennetine kavuştur.
Sen Allah’ı (dinini) koru ki, Allah da seni korusun.
Değerli kardeşlerim, halen Rasulullah (s.a.v.)’in dinin temeli niteliğindeki hadisi üzerinde duruyoruz. Bu hadis-i şerif şu şekilde:
İbn Abbas (r.a.)’tan şöyle naklediliyor: “Ben bir gün Rasulullah (s.a.v.)’in arkasındaydım. Şöyle buyurdu: “Ey çocuk sana birkaç kelime öğreteceğim. Sen Allah’ı (dinini) koru ki, Allah da seni korusun, sen Allah’ı (dinini) koru ki, Allah’ı karşında bulasın. İstediğin zaman Allah’tan iste, yardım dilediğin zaman Allah’tan yardım dile. Bil ki ümmet eğer sana bir şeyle fayda vermek üzere toplansa, sana ancak Allah’ın senin lehine yazdığı şey ile fayda verebilirler ve eğer sana bir şey ile zarar vermek üzere toplansa ancak Allah’ın senin aleyhine yazdığı şeyle sana zarar verebilirler. Kalemler kaldırıldı ve sahifeler kurudu.”
[ Tirmizi, Sünen]
Bu hadis dinin temeli yani usulü’d-din ile, imanın temeli ile ilgili hadislerin en önemlilerinden biridir.
Koruma iki türlüdür:
Geçtiğimiz derste bu hadisin bazı bölümlerini açıklamıştık. (Sen Allah’ı (dinini) koru ki, Allah Teâlâ ' da seni korusun) . Geriye Allah’ın (c.c) koruması kısmı kaldı ki bu iki şekilde olur:
1. Dünyevi koruma.
2. Uhrevi koruma.
Dünyevi koruma şudur; Allah (c.c) senin bedenini hastalıktan, amansız hastalıklardan korur, aileni, çocuklarını her türlü kötülük ve eziyetten muhafaza eder, malını korur. Bu dünyaya dair bir korumadır. Bu korumanın bedeli Allah’ın (c.c)dinini korumaktır. Kulun Allah’ın (c.c) dinini, emirlerini yerine getirerek, yasaklarını terk ederek, durması gereken sınırlarda durarak korumasıdır. Bunlara önceki derste ayrıntılarıyla değindik. Bugün değineceğimiz konu;
Allah (c.c) senin dinini nasıl korur.?
Sen O’nun dinini korur, emirlerini yerine getirir, yasaklarını terk eder, Allah Azze ve Celle’nin sınırlarında durursan, Allah senin dini muhafaza eder peki, nasıl?
Öncelikle; Allah (c.c) seni helak edebilecek şüphelerden, haram olan şehvet ve arzularından korur. Akılda olan şeyler başkadır, ruhta olanlar başkadır. Allah (c.c) aklını şüphelerden korur. Allah’ın (c.c) emir ve yasaklarında, O’nun sınırlarında durabilen kişinin aklına, bozulmuş bir inancın sirayet etmesi mümkün değildir. Kaç insan dinin gölgesi altında bozuk inançlara ikna olur? Bozuk bir inanç dünyada insanın hareketlerini felç eder. Aklına şüpheler giren insanın ameli de bozulur. Hatta kötüye gider. Haram olan arzu ve isteklere, şehvete kapılan kişinin Allah (c.c) ile arasına bir perde girer. Ama kim Allah’ın (c.c) koyduğu sınırlarda durmayı bilir ve onu aşmazsa, emirlerini uygular, yasaklarından kaçınırsa, çok büyük bir ihtimalle Allah Azze ve Celle onu iki tehlikeli afetten korur; Saptıracak şüpheler ve tehlikeli şehvet ve arzular.
Seleften bazıları der ki: Kişiye ölüm gelince meleğe denir ki:
_ “Başını kokla”. Melek der ki: “Onun başında Kur’an var.” Ve denir ki: “Kalbini kokla.” Melek yine şöyle der: “Kalbinde oruç var.” Yine denir ki: “Ayaklarını kokla” “Ayaklarında namaz var.” Ve melek der ki: “O kendini korudu, Allah da onu koruyor.”
Ben yeryüzünde Allah’ın (c.c) muhafazasında, her türlü sıkıntıdan korunmuş, belalardan, kaostan, tehlikelerden, musibetlerden korunmuş bir hayatı temenni etmeyen bir insan olduğuna inanmıyorum. Allah (c.c) seni korur. Bunun bedeli de O’nun emir ve yasaklarını koruyup, sınırlarını muhafaza etmendir.
Rasulullah (s.a.v.)’in dualarından biri, O uyumadan önce şöyle dua ederdi ;
_ “Senin adınla Rabbim, yanımı (vücudumu) bıraktım ve senin iradenle onu kaldırırım. Ruhumu alırsan, ona rahmet et. Eğer geri gönderirsen (öldürmezsen), salih kullarını koruduğun gibi, onu da koru.” [ Buhari Sahih’te Ebu Hureyre’den naklediyor. ]
Gerçek şu ki, insan uyuduğunda bir daha uyanmayabilir. Allah Teala onu dünyadan alabilir. Umut edilir ki Allah (c.c ) bu cana merhamet etsin. Ama eğer bir gün daha yaşamasına izin verirse, o zaman da istenir ki Allah Azze ve Celle onu her türlü şüphe ve günahtan korusun. Rasulullah (s.a.v.)’in dualarından biri de şöyledir ;
_ Allahım! Beni, ayakta iken İslâm üzere koru (sabit kıl). Beni otururken İslâm üzere koru (sabit kıl). Beni uyurken İslâm üzere koru (sabit kıl).
Biz uyuruz, koşarız, dururuz. “Rakıd” uyumak demektir. Durmak sabit kalmak ve koşmak hızlı hareket etmektir. “rakade” istirahat edip uyumaktır. Efendimiz buyuruyor ki ;
_ “Allahım! Beni, ayakta iken İslâm üzere koru (sabit kıl). Beni otururken İslâm üzere koru (sabit kıl). Beni uyurken İslâm üzere koru (sabit kıl). Hiçbir düşmanın ya da hasetçinin başıma gelen belâdan dolayı halime gülmesine izin verme.”
Şimdi, bu hadiste çok önemli bir şey var:
Mümin Allah’ın (c.c) sınırlarını aşmadığı sürece Allah Teâlâ onu koruyacağını vaat ediyor. Peki, nasıl koruyacak? Az önce şöyle söyledim: Allah (c.c) o kolunu sapkın şüphelerden, tehlikeli, helak edici arzulardan korur.
Bazı âlimler der ki: Allah Teala mümin kulunu dinini bozacak, ifsat edecek her şeyden çeşitli koruma yolları ile korur. En önemli olan dinindir. Rabbimiz Azze ve Celle korumanın her türlüsü ile, farklı şekillerde muhafaza eder. Senin dinini korur. Bazılarını fark etmez, bazılarından hoşlanmazsın. Peki, nasıl ?
" Sen Allah’a “Ya Rabbi dinimi koru” dersin.
Allah Teâlâ’nın sınırlarını muhafaza ettiğinde en derinden O’nun seni korumasını istersin. En önemlisi Allah’ın (c.c) muhafazasıdır. Allah (c.c) senin dinini korur. Çünkü o temeldir, esastır. Sen farkında bile olmadan O (c.c.) seni korur. Allah (c.c) senin dinini korur sen anlamazsın. Dinini korurken seni rahatsız edici şeyler olabilir. Mesela dünyada belli bir işi isteyebilirsin. Ama bu iş konusunda önüne engeller çıkar. Ama çok rahatsız edici engellerle karşılaşırsın. İstediğin şey ile arana engeller girer, rahatsız olursun, öfkeden delirebilirsin, daralırsın, Rabbine sitem edersin. Bu zorluk, bu engeller nedir! Aslında onlar müminin hoşlanmadığı bir çeşit korumadır. O (c.c.) seni bu bol gelirli ticaretten alıkoyar belki ama aslında senin dinini koruyordur.
Bu yüzden ilk koruma;
Allah’ın (c.c) bedenini ağır hastalıklardan, ölümcül hastalıklardan, sıkıntılardan korumasıdır. Allah’ın (c.c) seni, aileni, çocuklarını korumasıdır. Bunların hepsi dünyalık korumalardır.
Ahiret muhafazasına gelince;
O da Allah’ın (c.c) dinini sapkın şüphelerden, helak edici şehvet ve arzulardan korumasıdır. Bu koruma sen fark etmeden birçok yolla gerçekleşebilir, senin hoşlanmayacağın yollarla da olabilir. Ama sen bunu anlayamazsın.
Mümin kesin olarak şunu bilir: Her şey Allah’ın (c.c) elinde, kudretindedir. Ve o Allah’ın (c.c) kaza ve kaderine razıdır. Arzularına, itaate, yaratılışla ilgili emirlere sabreder, aynı zamanda dini emir ve yasaklara da sabreder. Yaratılış ile ilgili emirler kaza ve kader ile ilişkilidir. İşte mümin budur. İmanının yarısı sabır yarısı şükürdür. Fakat sen yaratılışla ilgili emirlere hikmetini bilmeksizin sabredersen, sadece kulluk için, teslim olarak, Allah’ın(c.c) hikmetine, ilmine, adaletine güvenerek, ibadet ve kulluk maksatlı bunu yaparsan, Allah Teala sana verdiği her türlü şeyin sırrını gösterir. Öyleyse kim o emirleri kulluk ederek ihlâsla yerine getirirse Allah ( c.c) ona bu emrin hikmetini gösterir.
Ben sadık bir müminin ancak şöyle söyleyeceğine inanıyorum :
Benim bir sıkıntım vardı, ondan bıktım, usandım. Bir süre sonra her şey açığa çıktı.
Başıma gelen şey sadece lütuf, mahza hayır, mahza felah, kurtuluş ve başarıymış.
Bu nedenle şunu söyleyebilirim; Allah’ın (c.c ) insana verdiği her şeyi Allah (c.c) kıyamet günü açığa vuracak ve o gün her şeyin hikmeti ortaya çıkacaktır. İnsan yakıldığı zaman eriyen bir mum gibi erir. İnsan musibetin nimetine şükretmek için erir. Zira bu nimetin zahiri değil batınî hikmetidir.
Yusuf (a.s.) zindana girdiğinde gariptir ki Allah Teâlâ şöyle buyuruyor ;
_ “Böylece onu, kötülükten ve ahlâksız bir iş yapmaktan uzak tutmak istedik.”
[ Yusuf Suresi: 24 ]
O nerede? Zindanda. Zindanın dışında olabilir ama ayağı kayabilir, Allah’ın ( c.c) gözünden düşebilir, asi bir adam olabilirdi. Şimdi hangisi daha üstündür? İşte bu insanın bazen hoşlanmadığı şekilde de olsa işin sonucu itibariyle kulun Allah (c.c) tarafından korunmasıdır.
Birini tanıyorum. Şiddete maruz kaldı, bir buçuk yıl sonra Allah (c.c) onu bu musibetten kurtarınca evinde onu ziyaret ettim. Bana dedi ki: “Vallahi, bin yıl yaşasaydım, bu musibetin bana imanımda kazandırdığı şeyleri elde edemezdim.”
Öyleyse kesin olarak bil ki, Allah Teala hakimdir. Her şeyi uygun şekilde yaratır ve yaşatır, O (c.c.) Alim’dir, her şeyi hakkıyla bilir. O Kadir’dir, Kerim’dir. İşte mümin ve mümin olmayan arasındaki fark şudur,;
Mümin şöyle der: Ya Rabbi, ben razıyım, Ya Rabbi ben her türlü kaderine razıyım.
_ Ey iman edenler! Size hayat verecek şeylere sizi çağırdığı zaman, Allah’ın ve Resulü’nün çağrısına uyun ve bilin ki Allah, kişi ile kalbi arasına girer. Yine bilin ki, O’nun huzurunda toplanacaksınız.
[ Enfal Suresi: 24 ]
Nasıl girer? İbn Abbas şöyle diyor: “Allah kul ile kalbi arasına şöyle girer, onun kalbinden günahı uzaklaştırır” Dikkat edin, insan günah yolunda yürüdüğünde, ama ısrar etmemek şartıyla, eğer ısrar ederse Allah ( c.c) onu o günaha ulaştırır. Eğer ısrar ederse Allah (c.c) onu o yola koyar. Fakat kişi Allah’ın (c.c) razı olmadığı bir günah yoluna koyulduğunda ki Allah (c.c) onun ısrarcı olmadığını, Allah’ın (c.c) kaderine razı olduğunu bilir ve kulunu farklı musibetlerle o günahtan uzaklaştırır. İşte o zaman Allah’ın (c.c) hikmet ve rahmeti ortaya çıkar. İşte bu şu ayetin de bir anlamıdır:
_ “Bilin ki, Allah kişi ile kalbinin arasına girer.”
[ Enfal Suresi: 24 ]
Allah (c.c ) her şeyi en iyi bilendir. Ben kulumun her halinden haberdarım. “Ben kullarımın işlerini kalplerinde olanlara göre yönetirim. Ben her şeyi bilirim ve her şeyden haberdarım.”
Bu konunun tamamı şu hadistir:
_ “Sen Allah’ı (dinini) koru ki, Allah da seni korusun” ( Tirmizi)
Yani Allah (c.c) senin dinini ve dünyanı korur. Allah Azze ve Celle korur. Sen O’nun emir ve yasaklarına itaat ettiğin, emirlerini yerine getirip yasaklarından kaçındığın, sınırlarında durduğun, sınırları aşmadığın sürece Allah’ın (c.c) seni dünya ve ahirette korumasını hak edeceksin.
İnanıyorum ki mevzu gayet açık ve anlaşılır hale geldi, zira bu hadis dinin temeli niteliğindeki bir hadistir.
Şimdi; hadisin “sen Allah’ı (dinini) koru ki, Allah’ı ( c.c) karşında bulasın.” Kısmına gelelim. Bunun anlamı şudur: Hadisteki “tucah” kelimesi karşında, önünde şeklinde anlaşılmaktadır. Denir ki: Allah’ın (c.c) koyduğu sınırlarda duran, emirlerine uyan, yasaklarından kaçınan kişinin Allah ( c.c) her durumda yanındadır, böyle davranan iyi kulların, herhangi bir kulun Allah Teala hep yanındadır.
_ “O, gökleri ve yeri altı günde (altı evrede) yaratan, sonra Arş’a kurulandır. Yere gireni, ondan çıkanı, gökten ineni, oraya yükseleni bilir. Nerede olsanız, O sizinle beraberdir. Allah, bütün yaptıklarınızı hakkıyla görendir.”
[ Hadid Suresi: 4 ]
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 1.2k Okunma |
779 Oy |
0 Takip |
30 Bölümlü Kitap |