SADECE DÜN BÖLÜMÜ GEÇ YAYINLADIĞIM İÇİN BÖLÜMÜ ATMAYA KARAR VERDİM. 1
BU BÖLÜMÜN HEDEFİ 250 OKUNMA 100 OY VE 230 YORUMDUR.
DÜN ATTIĞIM VE ŞİMDİ ATACAĞIM BÖLÜMLERİN SINIRINI PAZARTESİ GÜNÜNE KADAR DOLDURABİLİRSİNİZ. BU İKİ BÖLÜMÜN SINIRI DOLMAZSA 1 HAFTA BOYUNCA BÖLÜM YAYINLAMAMA KARARI ALDIM. BÖYLR GİDERSE SADECE HAFTADA BİR BÖLÜM YAYINLAMA KARARI ALACAĞIM.1
BU BÖLÜMDEKİ YAZILACAK ÖMER VE İMRE SAHNELERİNİ SİLDİM. ÇÜNKÜ SINIRIN DOLMAMASI HEVESİMİ KAÇIRDI.4
ASLINDA BU BÖLÜM REKOR OY VE OKUNMA ALMAYI HAK EDİYOR ÇÜNKÜ 4074 BİN KELİMELİK, UMARIM EMEĞİME KATKIDA BULUNUP SINIRI DOLDURMAK İSTERSİNİZ. 4
SİZİ SEVİYORUM BEBEKLERİM LÜTFEN EMEĞİME KATKIDA BULUNUN SİZDEN ZOR BİR ŞEY İSTEMİYORUM. 🫶🏻🩷🩵♥️🥺😢2
LÜTFEN SINITI DOLDURALIM BEBEKLER, EN AZINDAN BÖLÜM BEKLEYEN OKURLAR İÇİN BUNU YAPALIM. AYRICA YORUM SINIRINA DA DİKKAT EDİLMİYOR. HER SINIRI DOLDURALIM LÜTFEN🤍4
Duyulan silah sesiyle birlikte Ahad’ın elindeki silah yere düştü. Ardından yanındaki teroristler ise yere yığılmıştı. Yila Teğmen arkasına dönüp baktığında Ömer Üsteğmen, Baran Astçavuş, Karan ve Hakan Asteğmeni gördü.4
“Ama oyunun en heyecanlı yerinde korkak gibi kaçıyorsun uğur böceği” Ömer Üsteğmen sırıtarak kolunu tutan Ahad’a baktı.2
“Sakın bir hareket yapma dağıtırım beynini” Hakan Asteğmen konuşmuştu.1
“Hepinizi öldüreceğim.” Ömer Üsteğmen sırıttı.4
“Görürsem söylerim uğur böceğim” Ahad’ın kolundan tutarak yere çökmesi için sürükledi. Ahad direnince silahının kabzasıyla diz kapağına vurarak yere çökmesini sağladı.5
“Yila, ne diye planı bozuyorsun, ya ölseydin!” Ömer Üsteğmen, Yila Teğmen’e bağırmıştı.6
“Emir neyse onu uygula, kendi kafana göre iş yapman az daha canına maal oluyordu!” Ömer Üsteğmenin hataya tahammülü yoktu.2
“Çözün zincirlerini!” Yila Teğmen hiçbir tepki vermeden sadece susuyordu.2
🫡
“Ömer, orada durumlar nedir?” Tuna Yüzbaşı aceleyle sordu.3
“Sürüngen elimizde, ama Yila az daha kendisini öldürtüyordu.” Yila Teğmen’e ters ters baktı.1
“Burası temiz, acele edin.” Ahad’ın ayaklarına Yila Teğmen’e yaptıkları gibi zincirleri dolamışlardı. Ardından ellerini iple bağlayıp sürüklemeye başladılar.2
Diğer Karasu üyeleriyle buluştuklarında Tuna Yüzbaşı, Yila Teğmen’e ters ters bakıyordu.3
“Aren’le aynı yerde kala kala huyların mı çekti Yila, ne diye emrimi uygulamıyorsun. Sana Ömer’ler gelmeden hiçbir şey yapma dedim!” Yila Teğmen, hiçbir şey söylememişti.4
“Ne diye size laf anlatamıyorum ben, Başçavuşun eşşeği mi var karşınızda!” Tuna Yüzbaşı’nın sabrı tükenmişti. Bağırdığı için kimseden çıt çıkmıyordu.
“Ne deseniz haklısınız Komutanım.” Tuna Yüzbaşı, Yila Teğmen’e öfkeyle baktı.
“Senin canından ben sorumluyum, nasıl hesap verecektim!” Aren, Tuna Yüzbaşı’ya ters ters baktı.4
“Tamam, yeter bu kadar, onca yıl Ahad’a katlandı. Bir kaç kelam etmeye hakkı olsun.” Tuna Yüzbaşı bu sefer öfkesini Aren’e doğrulttu.4
“Ahad’ı yakalarsın, istediğin kadar öfkeni kusarsın. Ama kendini öldürtecek kadar tehlikeye atamazsın. Sende sus yoksa ağzımdan çıkana engel olmayacağım. Kendinize gelin!” Tuna Yüzbaşı bu seferde timin hepsine bağırmıştı.5
“Vahşi kelebeğim, küçük yaratığımın ölmesi seni bi hayli öfkeli hale getirmiş.” Ahad sırıtarak konuştu.4
“Çok zeki olduğunu sanıyorsun değil mi? Ama sana şöyle müjdeli bir haber vereyim. Sare hala hayatta.” Ahad’ın yüzü solmuştu.4
“İmkanı yok.” Tuna Yüzbaşı sırıtmaya başladı.4
“Seni inandırmak gibi bir gayem yok.” Ahad şaşkınlıkla konuşmaya başladı.3
“Onu bıçakladım. Diri diri gömerken garanti olsun diye!” Tuna Yüzbaşı sinirle silahının kabzasınu Ahad’ın karnına geçirdi.10
“Aynı çaresizlikle sınayacağım seni, yalvaracaksın.” Ahad, Tuna Yüzbaşı’nın gözlerinde gördüğü keskinlikten yavaş yavaş ürkmeye başlıyordu.4
“Yuva’ya haber verelim mi? Ahad’ı yakaladık. Helikopteri ayarlasınlar.” Caner Üstçavuş konuşmuştu.6
“Ahad’ı yakaladık mı Caner?” Caner Üstçavuş şaşkınlıkla bakakaldı.8
“Anlamadım Komutanım?” Tuna Yüzbaşı gözlerini Caner Üstçavuş’a çevirdi.4
“Ben Ahad’ı ölü yakaladım, ya siz?” Hepsi Tuna Yüzbaşı’nın aklından geçeni merak ediyordu.5
“Türkiye’ye götürmeyecek miyiz anlamadım?” Murat Teğmen konuşmuştu.2
“Hayır” Tuna Yüzbaşı sadece bunu söylemişti. Ardından arkasını dönüp ilerledi.2
“Yavuz Albay, yakalayıp Türkiye’ye getirmemizi istemişti Komutanım.” Biran Teğmen konuştu.7
“Her görevde düşmanı yakalayamadımız anlar olur Biran, hızlanın gidiyoruz.” Başını çevirip konuşmuştu ardından ilerlemeye başladı.1
“Beni öldüremezsiniz. Amerikan vatandaşlığım var benim!” Ömer Üsteğmen sırıtmaya başladı.2
“Bizene oğlum varsa, seni Amerika’ya mı gönderelim?” Karasu hafifçe gülmüştü.
“Yila, kulübeye gir üstünü değiştir ardından patlat.” Tuna Yüzbaşı sert sesiyle yeniden konuştu. Yila başını sallayarak Aren’den çantasını alıp kulübeye ilerledi.
“Kadınlar duygusal hareket ediyor. Kızma bu kadar.” Ömer Üsteğmen, Tuna Yüzbaşı’yı sakinleştirmeye çalışıyordu.5
“Şehit olsa ben ailesine ne hesap vereceğim Ömer?” Ömer Üsteğmen başını salladı.8
“Zamanında yetiştik. Kapatalım konuyu Komutanım.” Ömer Üsteğmen ilk başta kızsa da yinede kırmak istemiyordu. Yila Teğmen işini bitirdikten sonra hızla kulübeden uzaklaşırken pimini çektiğini bombayı kulübenin içine doğru fırlattı. Kulübe patlarken aynı esnada Yila Teğmen’de koşmaya başlamıştı.
“Yürü delirtme adamı, bir de seni mi taşıyacağız.” Biran Teğmen, yavaş adımlarla ilerleyen Ahad’ı öne doğru fırlattı.
“Buradan kurtulursam leşini bile bırakmayacağım Rebecca!” Teğmen Yila beklemediği bir anda Ahad, Teğmen Yila’ya koşunca Aren önüne geçerek sol elini Ahad’ın boğazına koydu.4
“Senin leşini bırakacağımızı kim söyledi?” Ahad, Aren’e nefretle bakıyordu.2
“Beni Türkiye’ye götürmek zorundasınız!” Tükürüklerini saçarak bağırmaya başladı.4
“Şu iğrenç salyalarını etrafa saçma, ayrıca hiçbir şey için zorunda değiliz.” Tuna Yüzbaşı sert çıkan sesiyle kaşlarını çatarak bakıyordu.
“Acele edin, pusu yemeyelim.” Gelen emir ile hepsi hızlanarak yola devam etti.
“Siz Türklerde gram akıl yok. Her halta kendinizi dahil edin.” Hava kararmaya başlamıştı. Sessiz süren yolculuk Ahad’ın sesiyle bozulmuştu.4
“Komutanım, sizi takip ediyoruz ama nereye gittiğimizi bizde bilsek?” Murat Teğmen sormuştu.
“Sare’yi gömdüğü yere” Şaşkınlıkla baktılar.3
“Orada ne işimiz var Komutanım?” Ömer Üsteğmen konuşmuştu. Tuna Yüzbaşı gözlerini Ahad’a dikti. Ardından aralarında sözsüz bir konuşma geçti. Ahad başını iki yana sallayarak konuşmaya başladı.9
“Hayır, beni Türkiye’ye götür!” Ahad, telaşla öne doğru fırladı.1
“Bırak cezamı Türk yargısı versin!” Murat Teğmen gülerek konuşmaya başladı.3
“Hani biz Türklerde gram akıl yoktu?” Ahad, Murat Teğmen’i önemesemeden bağırmaya başladı.
“Komutanın sana emrediyor Tuna!” Ahad, panikle yerinde hareketlenince askerler onu dizginlemeye çalıştı.
🌱
Hava aydınlanmıştı. Uzun bir yolculuğun ardından neredeyse Sare’nin gömüldüğü yere varmak üzereydiler. Kısa bir süre daha gittiler. Ardından belirlenen yere geldiklerinde Tuna Yüzbaşı hala açık olan mezarın başında dikildi.
HAYAL
“Hala onun mezarın gitmedin değil mi?” Başını yere eğdi.
“Ona bunu yapan hala nefes alıyorken ayaklarım mezarına gidemedi ihtiyar.” İhtiyar yavaşça nefes aldı.
“Onu bir gün yakalarsan ne yapacaksın? Öldüresiye dövecek misin yoksa teslim mi edeceksin?” Kısa bir süre sessizlik oldu.4
“Aklımdan geçeni anlatsam yüreğin kaldırmaz ihtiyar” Gülümseyerek ihtiyarın elini öptü. Ardından odadan çıktı.
“Tuna, Tuna” Biraz Teğmen kendisine sesleniyordu.
“Mehmet, istediklerimi hazırladın mı?” Mezardan gözlerini çevirmeden Mehmet Üstçavuş’a sordu.
“Hazır Komutanım.” Mehmet Üstçavuş gerginlikle konuştu.
“İyi, mezarı hazırla.” Mehmet Üstçavuş çantasından çıkardığı bombaları mezarın her köşesine koymuştu. Ardından yeniden Tuna Yüzbaşı’ya döndü.
“Tamamdır Komutanım” Tuna Yüzbaşı başını salladı.
“Biran, Caner, Ahad’ı getirin.” Ahad istemeye istemeye Tuna Yüzbaşı’nın karşısına getirilmişti.
“Onu diri diri gömerken ölümünğ garantiye almak için onu bıçaklamıştın hatırlıyor musun?” Ahad elleri bağlı bir şekilde sessizce Tuna Yüzbaşı’ya baktı.
“Ölümünü garantilemek için mezarına bomba döşedim.” Ahad’ın göğsü korkudan inip kalkıyordu.
“Yapmayacaksın biliyorum. Türk askeri yapmaz.” Tuna Yüzbaşı hiçbir tepki vermeden izledi.
“Onca silah arkadaşım yanımda şehit oldu. Onca köyden ceset topladım. Onca insanın parçalanmış cesetlerini her yere saçtınız. Sizinle olmak istemeyeni öldürdünüz. Merhamet mi bıraktınız? Biz neyi yapmayız?” Ahad, konuşmak için çabaladı ama kelimeleri ağzına dolanıyordu. Arkası tıpkı Sare’ye yaptığı gibi mezara dönüktü.
“Tamam, bak öyle şeyler söylerim ki, her şeyi söylerim. Yeter ki dur.” Tuna Yüzbaşı hiçbir tepki vermedi.
“Ne niye?” Ahad merakla bekledi.
“Neden onu öldürmedin de diri diri gömdün?” Ahad, şok içinde Tuna Yüzbaşı’ya baktı.
“Onu öldürmemi mi isterdin?” Tuna Yüzbaşı sakinlikle yeniden konuşmaya başladı.
“Nefes alamadığı her saniye, toprağın altında yaşadığı panik ve korku ile aklını kaybedeceğine, huzurlu bir ölüm olsun isterdim.” Bu cevap sadece Ahad’ı değil, Karasu ve Aren’i de şaşırtmıştı.2
“Yaşadığını söylediniz, beni öldürmene gerek yok. Beni Komutanına teslim et.” Yalvarıyordu. Tuna Yüzbaşı tepkisiz seyretti.
“Nişanlısının aklını kaybetmesindense ölümünü dilemesini sağladığın adama mı yalvarıyorsun?” Ahad, ne yaparsa yapsın Tuna Yüzbaşı’nın ruhsuz tavrını aşamıyordu.
“Ama o hayatta!” Tuna Yüzbaşı yeniden tepkisiz kaldı.
“Binlerce sesle, binlerce görüntüyle, zaten mahfolmuş zihnini daha da mahfettin.” Ahad, ne demek istediğini anlamıyordu.5
“Nefes alıyor, önemli olan bu değil mi?” Tuna Yüzbaşı mutluluktan yoksun bir tavırla hafifçe tebessüm etti.1
“Onun gözlerinde gördüğüm ışığı söndürdün. Ve gelip bana en azından nefes alıyor mu diyorsun? Etrafına ruhsuz bakan birinden bahsediyorum. Ne kadar eskisi gibi olabilir?” Ahad, panikle kelimeleri sıralamaya başladı.
“Beni Komutanına teslim et.” Korkuyla konuştu.
“Önce yaptıklarını çekeceksin, senin yüzünden en sevdiğimi toprağa verdim. Senin yüzünden yine en sevdiğimi diri diri toprağa verdim.” Ahad’ın göğsü inip kalkıyordu.
“Onun oradan geçmesi benim suçum değildi!” Tuna Yüzbaşı ani bir refleksle yakasına yapıştı.
“Sen o gün onu planladın. Ve bir sürü insan öldü. Benim ülkemde o gün bir çok ailenin göğsüne ateş düştü. Benim suçum değil mi diyorsun?” Tuna Yüzbaşı dişlerini sıkarak konuşuyordu.
“Benim işim bu, ülke kurmamıza engel olmayacaktınız.” Tuna Yüzbaşı öyle sert bir yumruk geçirdi ki Ahad bir an çenesinin çıktığını düşünmüştü.
“Ben onun mezarına sırf sen nefes alıyorsun diye utancımdan yıllardır gidemedim!” Karasu ve Aren sadece izliyordu. Neyden bahsettiğine anlam veremiyorlardı. Bu durumu yadırgamayan sadece Ömer Üsteğmen vardı.3
“Hayalini gerçekleştirdim. Yapamadım, ben onun gibi olamadım. İzini aradım yıllarca, şimdi bana yalvarıyor musun? Ne için!” Yakasından tutup ayağa kaldırdı.
“Seni Türkiye’ye mi götüreyim? Kime güveniyorsun?” Sinirle onu sarsıyordu.
“18 yaşındaydı.” Boğazı düğümlendi. “18 yaşında, üniversiteyi yeni kazanmış, tek hayali mimar olmak isteyen birini öldürdün sen, onunla birlikte bir sürü çocuk, genç, yaşlı öldü orada, 24 yaşında köye atanmış gencecik bir Öğretmene, sırf gençlerin gözünü açmasın diye işkence ettin. O kız haftalardır hastanede ağrı içinde kıvrandı. Yetmedi. Sırf karın sandığın kızı yanından aldı diye yeniden kaçırtıp diri diri gömdün, şimdi benden merhamet mi bekliyorsun?” Ahad’ın bir şey demesine fırsat vermeden onu bıraktı.
“Daha bir çok şey yaptın. Ama bir kez daha şansın olmayacak.“ Karnına tekme atarak onu mezarın içine düşürdü.
“Gömün.” Emir kısa ve özdü.3
“Tuna, hayır!” Ahad, çıkmak için çırpınıyordu.
“Komutanım, Yavuz Albay?” Murat Teğmen söylemişti.
“Sorumluluk bana ait, dediğimi yapın!” Aldıkları emirle o gün orada bırakılan küreklerle toprağı atmaya başladılar.
“Tuna, yalvarırım dur. Affet beni!”2
Mezarın içinde çırpınırken Tuna Yüzbaşı sadece izliyordu. Gözlerini bir dakika bile ondan ayırmamıştı. Bir süre sonra mezar tamamen kapandığında Karasu kürekleri bırakmıştı. Tuna Yüzbaşı mezarın başında durmaya devam etti.
“İnsanoğlu böyle Ömer, yaşattığını yaşayacağını düşünmeden böbürlenirler.” Tuna Yüzbaşı, Ömer Üsteğmene bakmadan söylemişti.
“Evet Komutanım.” Ömer Üsteğmen sadece bunu diyebilmişti.
“Gidiyoruz.” Tuna Yüzbaşı aniden arkasına dönerek ilerlemeye devam etti. Karasu, Aren ve Yila onu takip ediyordu.
“Mehmet” Elini Mehmet Üstçavuşa doğru uzatarak elindeki kumandayı aldı.
“Yaşattığını yaşıyorsun Ahad, onlara yaşattığın gibi aynı ölümle geberip gidiyorsun. Uzaklaşın!” Mezardan uzaklaşmaya devam ettiler. Ardından Tuna Yüzbaşı arkasını mezara dönerek ilerlemeye devam etti. Timi önde ilerliyordu. Kolunu havaya kaldırdı.
“Bu gece huzurlu uyayacaksın.” Gözlerini kapatarak tuşa bastı. Mezarın içinden boğuk ve kuvvetli bir gürültü koptu. Mezar patladı. Toprakla birlikte Ahad’ın parçalanmış cesedi havada uçmaya başladı.13
Karasu, Yila, Aren ve Tuna Yüzbaşı eğilerek arkasına baktı. Geriye sadece çıtırtı sesleri kalmıştı. Tuna Yüzbaşı derin bir nefes alarak yere çöktü.
“Rahat uyu ne olur.” Gözlerini gökyüzüne çevirdi. Gülümseyerek seyrediyordu.
“Rahat uyu aldım intikamını” Gözlerinden yavaş yavaş akan damlalar yanaklarından süzülüyordu. Ömer Üsteğmen yere çökerek Tuna Yüzbaşı’ya baktı.
“Bitti. Artık onun yanına gidebilirsin.” Tuna Yüzbaşı başını salladı.
“Artık özgür oldu Ömer” Ömer Üsteğmen başını salladı. Omuzlarından tutup kendisine çekti.8
“Artık özgür kardeşim, sende özgür bırak kendini.” Ömer Üsteğmen, kendilerini anlamsız bakışlarla izleyen Karasu, Yila ve Aren’e ilerlemelerini işaret etti. Bir süre ikisi sessizce yalnız kaldı. Ardından Tuna Yüzbaşı, Ömer Üsteğmene baktı.
“Sağ ol” Ömer Üsteğmen hafifçe tebessüm etti.
“Sert görünüyorsun da çok duygusalsın be kardeşim, benide ağlatıyorsun.” Tuna Yüzbaşı, hafifçe güldü.1
“Üzerimden bir yük kalktı.” Ömer Üsteğmen başını salladı.
“Biliyorum, ama şimdi kendini de özgür bırak, bir yuva kuracaksın, sakın vazgeçme, o da senin mutlu olmanı isterdi.” Tuna Yüzbaşı başını salladı.5
“Gidelim, bekleyenimiz var.” Tuna Yüzbaşı söylenerek ayağa kalktı.
“Senin var. Benim yok.” Ömer Üsteğmen sırıtarak konuşmuştu.19
“Emin misin?” Tuna Yüzbaşı ima da bulunmuştu.7
“Silahımın kabzazını, gelişine ense köküne bi vururum.” Tuna Yüzbaşı gülmeye başladı.1
“Komutanınla nasıl konuşuyorsun oğlum, almıyım seni eğitime.” Ömer Üsteğmen gülerek konuşmaya başladı.
“Beni bi alsana Telli Turnam, sen alacaksan benim yollar sana çıkar zaten.” Tuna Yüzbaşı eldivenini çıkartarak parmağındaki yüzüğü gösterdi.9
“Benim başım bağlandı, beni bi sal.” Ömer Üsteğmen kahkaha atıyordu.
“Bunların ruh halini çözemedim. Normallik bizimkilere bi geliyi bi gidiyi.” Biran Teğmen’in kendi kendine söylenmesine diğer Karasu üyeleri, Aren ve Yila gülmüştü.5
📞
Bizimkilerden haber var mı diye karargaha Yavuz babama sormaya gelmiştim. Ama malesef ki toplantıdaydı. Yanımdaki askerlere Tuna ile olan nişan videolarımızı izletmiştim. Kaçıncı defa izlettiğimi saymamıştım.5
“Yavuz babanın hala toplantısı bitmedi mi?” Askere sormuştum. Pek konuşkan değillerdi.
“Bitseydi haberimiz olurdu Sare hanım.” Bugün yine gıcıklığı üzerindeydi anlaşılan.
“İyi, ben oturmaktan sıkıldım. Su alacağım.” Asker bana ters ters bakarak ayağa kalktı.
“Ben size getiririm.” Somurtarak önüne geçtim.
“Devletin askerine kendim için su mu getirteceğim? Gider alırım.” Tamam bu da bir sebepti ama şuanki tek sebep etrafı dolaşmak istememdi.1
“Ne alakası var Sare han….” Elimi havada salladım.
“Şimdi ben gidip alıyorum. Sizde beni burada bekliyorsunuz. Zaten karargah içindeyim birileri beni buradan kaçıracak değil ya?” Asker bıkkın bir tavırla başını salladı. Tuna gelse de benden kurtulsa diye gün sayıyor gibiydi.5
“Hemen gelin lütfen, Yavuz Albay sorar.” Başımı sallayıp gülümsedim.
Karargaha geldiğimde her yeri gezmeye bayılıyordum. Ama favorim telsiz odasıydı. İçerisi aşırı farklı hissettiriyordu. Acaba askerliği mi seçseydim?3
“Yuva 1, Karasu 3 konuşuyor. Ben Tuna Komutan.” Telsiz odasına bir bakındım. Bomboştu. Sesler duyuluyordu ama kimin sesi olduğunu başta anlayamadım.4
“Yuva 1 beni duyuyor musun!” Gür bir ses tanıdık geldi.
“Komutanın konuşuyor asker, beni duyuyor musun?” Tuna, Turna kuşumun sesiydi bu.
“Tuna!” Ciyaklamış olabilirdim. Hemen ağzımı kapadım.1
YAZARIN KALEMİNDEN5
Telsizden duyulan sesle hepsi şok içinde birbirine baktı.
“Bu bir dejavu.” Ahmet Başçavuş sırıtarak konuştu.6
“Tuna sen misin?” Tuna Yüzbaşı telsiz elinde donakalmıştı.4
“Sare, senin ne işin var orada?” Tuna Yüzbaşı şaşkınlığını bir kenara bırakarak yeniden konuşmuştu.
“Karargaha Yavuz babaya sizin dönüp dönmediğinizi sormaya gelmiştim.” Tuna Yüzbaşı derin bir nefes aldı.
“Ondan bahsetmiyorum. Telsiz odasında ne işin var?” Sare somurtarak konuştu.5
“Yenge gene firarda.” Ömer Üsteğmen kahkaha attı.5
“Hiç, öylesine bakınayım dedim sesini duydum. Nasılsınız?” Tuna Yüzbaşı yeniden konuşmaya başladı.5
“Şu yanındakini telsize ver.” Karasu kendi arasında gülerken Aren ve Yila konuşmayı dinliyordu.8
“Bana emir verme. Ben senin askerin değilim.” Tuna Yüzbaşı sabır çekerek yeniden konuştu.3
“Sare, şu telsizi yanındaki işe yaramaza ver.” Bir süre sessizlik olduktan sonra Sare yeniden konuştu.
“Burada kimse yok ki” Bu hepsini şaşırtmıştı.4
“Siz nasılsınız?” Konuyu değiştirmişti.
“İyiyiz, nasıl kimse yok. Olması lazım.” Tuna Yüzbaşı’nın sesi sert çıkmıştı.
“Yani masanın altına saklanmadıysa görünürde kimse yok Tuna, abim, Karasu ve Yila da iyi mi ne zaman geliyorsunuz?” Tuna Yüzbaşı yeniden konuşmaya başladı.
“Sare, dışarıya çık, herhangi birine Yavuz Albay’ın acil telsiz odasına gelmesini söyle. Ve ekle, kim o odayı boş bıraktıysa Tuna hesabını soracakmış de” Bana emir kipiyle konuşması beni delirtiyordu.6
“Siz ne zaman geliyorsunuz?” Tuna Yüzbaşı sabır çekerken Karasu gülüyordu.4
“Sare, maldivlerde tatil yapmıyoruz güzelim, Albayı çağırmalarını söyle.” Sinirle yeniden konuştum.2
“Ne zaman geleceğinizi söylemen çok mu zor?” Tuna Yüzbaşı eliyle yüzünü sıvazladı.
“İznin olursa Albay’dan helikopter talep edeceğim dağın başında kaldık.” İçime korku süzüldü.2
“Tamam tamam hemen gidiyorum.” Aceleyle gördüğüm ilk askere durumu anlatmıştım. Bir asker koşturarak giderken diğerleri telsiz odasına geldi.
“Tuna Komutanım” Askerin sesi ‘şimdi ayvayı yedik’ gibiydi.
“Siz görevde olan askerlerin Karargaha ulaşbilme ihtimalini unutup, ne diye odayı boş bırakıyorsunuz. Canımız bu kadar mı değersiz lan!” Tuna’yı çok nadiren bu kadar sinirli görmüştüm.3
“Komutanım şey.” Asker susmak zorunda kalmıştı.
“Kaç saattir ulaşmaya çalışıyorum. Oraya sizi boşuna mı diktik. İşini doğru yapmayacaksan gel sen göreve çık, ben orada durayım!” Asker mahçup bir ifadeyle başını eğdi.
“Çekil şu telsizin önünden odadan çık. Albayı çağır hadi!” Aldığı emirle aceleylr odadan çıkmıştı.
“Şurada kafamız mermi yesek, pusuya düşürülsek bi tane adama ulaşamayacağız!” Sinirle bağırmıştı. Hiçbir şey söyleyemiyordum.
“Siz güvende misiniz?” Dayanamayıp sormuştum.
“Sare niye hala o odadasın?” Sesini yumuşatmaya çalışmıştı.5
“Sadece güvende olup olmadığınızı merak ediyorum.” Sesim kısık çıkmıştı.
“Güvendeyiz meleğim, sen bizi dert etme. Tuna biraz gergin, kusuruna bakma, hadi meleğim sen çık odadan.” Başımı sallayıp hiçbir cevap vermek istemedim. Ama abim merak ederdi.
“Tamam, gidiyorum.” Çıkacağım sırada Yavuz baba kapının eşiğinde belirdi.
“Tuna, durum nedir?” Aceleyle sormuştu.
“Sare odada mı Komutanım?” Beni niye istemiyordu? Yavuz Albay beni yeni farketmiş gibi baktı.
“Sare kızım sen benim odama geç olur mu?” Başımı sallayarak sessizce çıktım.
YAZARIN KALEMİNDEN5
“Söyle Tuna,” Tuna Yüzbaşı aceleyle konuşmaya başladı.
“Ahad’ın izini belirlenen bölge de bulamadık. Yol boyunca izini sürdük. Kaçamadan yakaladık. Çatışma sırasında öldürmek zorunda kaldık. Geri dönüş protokolü uygulamak için helikopter istiyorum Komutanım.” Yavuz Albay bu açıklamaya pek inanmamıştı.2
“Kolayca öldürüldü yani?” Karasu, Aren ve Yila birbirine bakıyordu.
“Evet Komutanım.” Tuna Yüzbaşı keskin bir dille söylemişti.
“Pekala evlat, bulunduğunuz bölgenin kordinatlarını atın en yakın yere helikopter göndereceğim.” Tuna Yüzbaşı yeniden konuştu.
“Caner attı Komutanım, biz ilerlemeye devam ediyoruz.” Bir süre daha olan konuşmadan sonra telsiz kapanmıştı.
“Tuna” Aren hızla Tuna Yüzbaşı’ya doğru ilerledi. Yola devam ediyorlardı.
“Bu görev boyunca oldukça stresli ve gergindin. Hala da öylesin, ama Sare’yi biraz fazla tersledin. Gönlünü kırma, oradaydı ama sayesinde Yavuz Albay ile konuşabildik. Gerginliğini anlıyorum ama onun gönlünü kırmana da göz yumacak değilim.”. Tuna Yüzbaşı, Aren’e cevap vermedi. Ekibi yönetmek, ekipte çıkan sorunları çözmek, Ahad’tan intikam almak onun bünyesini de bir hayli yormuştu.5
“Haklısın. Neyse yola devam edelim.” Başka bir şey söylememişti.
🩹
“Aman aman, dikkat edin Komutanım.” Teğmen Yila yolda giderken ayağı kaydığı için Ahmet Başçavuş kolundan tutmuştu. Yila acıyla ayağına doğru eğildi. Düşerken sıyırdığı ayağı acıyla yanıyordu.
“İyi misiniz Komutanım” Üniformasını biraz sıyırıp bakmaya çalıştı. Eline kırmızı bir sıvı geliyordu.
“İyiyim Ahmet sağ ol.” Hiçte iyi görünmüyordu.
“Komutanım, ayağınız.” Teğmen Yila susturdu.
“Sessiz ol.” Eliyle sus işareti yapmıştı.
“Komutanım, ayağınız kanıyor. İzin verin bakayım.” Ahmet Başçavuşa yeniden susması için işaret yapmıştı. Ekibin arkasında kalmıştı.
“Sessiz ol dedim Ahmet” Arkada olan fısıldaşmalar önde ilerleyenlerin dikkatini çekmeye başlamıştı. Hepsi bir anda arkasına dönerek ikisine baktı.
“Sorun nedir Ahmet?” İlk konuşan Biran Teğmen’di.
“Komutanım, Yila Komutanımın ayağı kötü, kanıyor bakayım diyorum ama izin vermiyor.” Aren kaşlarını çatarak yanlarına doğru ilerledi.
“Kontrollü bir şekilde kenara geçip dinlenin. Murat, Caner, Baran, Karan siz gözcülük yapın.” Tuna Yüzbaşı’nın emriyle hepsi kendilerine denileni yapmıştı.
“Bir şeyim yok. Oyalanmayalım devam edelim.” Teğmen Yila ikna etmeye çalışıyordu.
“Otur şuraya bir bakayım.” Aren’in sesi ikna edilecek bir tonda çıkmamıştı.
“Bakın hava karardı, daha fazla oyal…..” Sözünü Tuna Yüzbaşı kesmişti.
“Yila, otur Aren baksın, iyi mi değil mi biz karar verelim.” Komutanının emriyle yere oturup bekledi. Karasu, Yila ve Aren’e arkalarını dönmüştü. Yila Teğmeni utandırmak istemiyorlardı. Dizini yavaşça Aren’e uzattı. Aren yavaşça dizini sıyırmaya başladığında Yila acıyla kaskatı kesilmişti.
“Bir dakika bekle” Aren’in ellerini çekmişti.
“Niye söylemedin de onca yolu bu şekilde geldin?” Aren ellerini yeniden ayak bileklerine yerleştirdi. Üniformayı yavaşça sıyırmaya başlamıdığında Yila Teğmen’in canından can gidiyordu. Kan yüzünden üniforma tenine yapışmıştı. Tamamen sıyırdığında diz kapağından ayak bileğine doğru bir kesik görünüyordu. Kesiğin etrafından kanlar yavaş yavaş sızıyordu.
“Sen bununla onca yolu nasıl geldin.” Aren yüzünü buruşturarak sormuştu.
“Hadi acele edelim. Dayanırım.” Aren başını çevirerek Karasu’ya döndü.
“İlk yardım seti verir misiniz?” Ahmet Başçavuş çantasını yere indirerek çantasından ilk yardım malzemelerini çıkartarak Aren’e uzattı.
“Biraz acıyacak.” Yila Teğmen başını salladı.
“Düşerken oldu değil mi? Özür dilerim.” Kendisini suçlu hissediyordu.
“Bilerek yapmadın. Sorun değil.” Aren pişmanlıkla Teğmen Yila’ya baktı.
“İmre kadar olamasam da bende iyi doktor sayılırım. Diplomam yok idare et.” Biraz da olsa acısını unutturmak için güldürmeye çalışıyordu. Yila Teğmen hafif bir tebessüm etti.
“Kendini suçlama, niyetinin beni incitmek olmadığını biliyorum.” Aren, yarayı sararken Yila Teğmen’e bakmamıştı.
“Yinede benim hatam, dikkatli olmalıydım. Yarayı sardım. Gidince hastaneye gidelim. Temizlesinler.” Teğmen Yila başını salladı. Aren ayağa kalkması için kolunu uzattı. Elleri kanlıydı. Teğmen Yila koluna tutunduğunda Aren kendisiyle birlikte Yila Teğmeni kaldırmıştı.
“Devam edebiliriz.” Hepsi bakmadan başlarını salladı.
Bir süre daha ilerlediklerinde, Ömer Üsteğmen bir anda durdu. Etrafına bakınarak başını iki yana salladı.
“Allah Allah” Kendi kendisine söylendi.
“Tuna, kardeşim izleniyoruz gibi hissediyorum.” Ömer Üsteğmen kısık bir sesle söylemişti.5
“Herkes sakin ve hızlı adımlarla kendisine bir yer bulsun.” Tuna Yüzbaşı’nın emriyle eğilerek ilerlediler.3
Hepsi yerlerini aldığında sessizce beklemeye başladılar. Tuna Yüzbaşı kısık bir sesle konuştu.
“Caner, helikoptere ulaşmamıza ne kadar kaldı?” Aceleyle sormuştu.
“Komutanım, az kaldı. Burayı da geçtik mi düzlükteyiz.” Tuna Yüzbaşı başını salladı.
“Kafanızı çıkarmayın pusu yedik. Gözünüz Yila’da olsun.” Yila Teğmen şaşkınlıkla baktı.2
“Ben iyiyim Komutanım” Tuna Yüzbaşı’nın bakışıyla sessiz kalmaya başlamıştı.
“Ben kadınlarla göreve çıkınca strese giriyorum.” Murat Teğmen söylenmişti.2
“Cinsiyetçilik yapma Murat, valla linçlerler, feministlerin önüne atarız seni.” Ömer Üsteğmen sırıtarak konuşmuştu.
“Güliz yenge de sizi pirana havuzuna atar Ömer Komutanım.” Ahmet Başçavuş gülerek konuştu.2
“Valla yengenin elinden alamayız seni.” Biran Teğmen konuştu.
“Aman aman ne dedim sanki, koruma konusunda strese giriyorum ben, bişey olur diye, yoksa bizim kadınlarımız da kurttur.” Murat Teğmen ister istemez açıklama yapmak zorunda kalmıştı.
“Ben adamlara pusu yedik diyorum. Adamlar goygoy peşinde.” Tuna Yüzbaşı kendi kendisinr söylenmişti.5
“Koyar mı kurda çakalın pususu Komutanım, gulyabaniler anladığımızı anladı. Ateş etmeye korkuyorlar.” Ahmet Başçavuş konuşmuştu.
“Komutanım, bir tane yakaladım.” Ahmet Başçavuş silahının dürbününden bakmıştı.
“Önce ateş etmelerini bekleyeceğiz. Herkes mermisini idareli kullansın.” Tuna Yüzbaşı’nın emriyle hepsi onayladı.
🪲
“Loo anladılar bunlar, ne yapalım?” Terorist başına soruyordu.
“Ahad’ı patlattılar. Özellikle Komutanı istiyorum. Onun kafasına ben sıkıcam.” Teroristlerin başından gelen emirle ilk ateş başlamıştı. İlk ateşi Tuna Yüzbaşı’nın bulunduğu bölgeye yapmışlardı. Mermi taşa çarparak aşağıya doğru düştü.1
“Hiçbiri canlı çıkmayacak. Kız hariç, onunla ben ilgileneceğim!” Teroristler ateş etmeye başladığında Karasu, Yila ve Aren karşılık vermişti.
Sırıtarak başını yukarı kaldırıp güldü. Türk askerlerine sesleniyordu.
“Hepinizin leşini sereceğim Komutan!” Gülerek ateş etti. Mermi Caner Üstçavuşu sıyırmıştı.3
“Hepinizi öldürüp cesetlerinizde tepineceğim. Ama kızı geç öldüreceğim. Ona güzel şeyler vereceğim!” Sararmış dişleriyle dürbününden bakarak sırıtmaya başladı.
🪖
“Leş torpası.” Bunu söyleyen Biran Teğmen’di.
“Şunun beynini patlat Ahmet.” Tuna Yüzbaşı dişlerinin arasından konuşmuştu.
“Görüşümde değil görürse kaçırmam Komutanım.” Ahmet Başçavuş dürbünüyle etrafı tarıyordu.2
“Bakın, ne olursa olsun, ölecek dahi olsanız önce Yila’yı buradan çıkaracaksınız. Biz hallederiz de o kız esir düşmemeli.” Tuna Yüzbaşı dürbününde gördüğü teroristin kafasına sıkmıştı.2
“Zaafımıza oynuyor soysuz, biliyor nasıl delirteceğini.” Murat Teğmen konuşmuştu.
“Esker, kızı ver kızı, Ahad’ı kandırdığı gibi benimde s……… kaldırsın.” Aren sinirle doğruldu iki teroristin kafasına sıktığında hızla yere eğildi.4
“Vatansız, yüreğin yetiyorsa benim yanıma gel. Ben istediğini vereceğim!” Aren’in sözüyle yoğun ateş yeniden şiddetlenmişti. Karşıdan gelen ateşlerin yanı sıra arkalarından da sesler geldiğinde hepsi gizlenecek başka bir yer aradı.
“Etrafımızı sardılar.” Bunu söyleyen Kerim Başçvuştu.2
“Biz daha bitmedik aslanım.” Ömer Üsteğmen silahının dürbününden gördüğü teroristi indirdikten sonra konuşmuştu.
Yoğun ateş iki taraftan da devam etmişti. Karasu, Yila ve Aren ikiye bölünmüş iki tarafa da ateş ediyordu. Teroristler etraflarını daha da sarmışlardı. Giderek yakınlaşan teroristlere karşın mermileri de hızla azalıyordu.
“Yuva 1, ben Karasu’dan Tuna Komutan, helikoptere gideceğimiz yolda pusuya düşürüldük. Etrafımız sarıldı. Sayıları giderek artıyor. Destek istiyorum!” Tuna Yüzbaşı bir süre cevap gelmesini bekledi.
“Yuva 1 cevap ver. Pusuya düşürüldük!” Sinirle yeniden konuştu.3
“Mermim azaldı Komutanım.” Bunu söyleyen Karan Asteğmendi.
“Bu mermiyle dayanmamız çok zor. Çil yavrusu gibi doluştu soysuzlar.” Hakan Asteğmen sinirle konuşmuştu.
“Yuva 1 cevap ver. Pusuya düşürüldük. Destek lazım!” Tuna Yüzbaşı yeniden konuştuğunda telsizden yine hiçbir cevap yoktu.
“Anlaşılan yalnızız.” Uzman çavuş Yuşa konuşmuştu.
“Helikoptere ne kadar kalmıştı Caner?” Tuna Yüzbaşı aceleyle sordu.
“1 ya da 2 kilometre Komutanım.” Caner Üstçavuş nefes nefese konuştu.
“İyi, Yila’yı helikoptere ulaştırmamız lazım, geri kalanlar burada onları oyalayacak.” Yila Teğmen aceleyle itiraz etti.
“Can vereceksem sizinle veririm Komutanım” Tuna Yüzbaşı teroristin göğsünden vurduktan sonra yeniden konuştu.
“Mesele can vermek değil Yila, mesele canı hasarsız vermek. Benim kaybedecek bir şeyim yok. Ama bu soysuzların senin üzerinde planladıkları şeyi engelleyemezsem o zaman kendi kafama sıkarım.” Sinirle konuşmuştu.2
“Yila’yı buradan çıkaralım ben ölmeye razıyım.” Karan Asteğmen konuşmuştu.2
“Aren ve Caner siz, biz onları oyalarken helikoptere ilerleyeceksiniz. Helikoptere ulaştığınızda zaten yardımın gelmesi de uzun sürmez. En azından o şekilde karargahla bağlantı kurabiliriz. Biz siz gelene kadar dayanabildiğimiz kadar dayanacağız.” Tuna Yüzbaşı konuşmuştu.
“Komutanım.” Yila Teğmen yeniden itiraz etmek istedi.
“Emrimi uygulayın!” Tuna Yüzbaşı sinirle bağırmıştı.
“Yila hadi.” Aren dirseğinden tutup ilerlemesini sağlamıştı.
“Onları koruyun.” Ömer Üsteğmen söylemişti.
Yoğun ateş giderek artmaya başladığında Karasu iyice köşeye sıkışmıştı. Aren, Yila ve Caner helikoptere ulaşmak için acele etmeye çalışıyorlardı. Tek umutları buydu.1
Kayalıktan aşağıya indiklerinde onları düzlük karşılaşmıştı. Hızla ilerlerken sağ taraftan gelen ateşle eğilerek bir yere sindiler.
“Yila helikoptere doğru ilerle biz seni koruyacağız.” Yila Teğmen dehşetle baktı.
“Seçme şansınız yok. Emri uygula benim canımı sıkma.” Aren dişlerinin arasından konuşmuştu.
“Acele edin Komutanım, yardım lazım.” Yila Teğmen onlardan ayrılarak ilerlemeye devam etti. Aren ve Caner, Yila’nın peşine takılan teroristleri arkalarından vuruyordu.
Yila Teğmen koşarken Aren ve Caner Üstçavuş teroristleri indiriyordu. Caner Üstçavuş omzunu sıyıran kurşunla eğilerek omzunu tuttu.
“İyi misin!” Aren telaşla bağırdı.
“İyiyim, umarım helikoptere ulaşmıştır.” Acıyla konuşmuştu.
Yila Teğmen karşısına çıkan 3 teroristi vurup yoluna devam ettiğinde helikoptere kısa bir mesafe kalmıştı. Helikopterde bekleyen iki asker Yila Teğmen’in arkasındaki teroristleri indirerek rahatça gelmesini sağladılar. Bir asker elini uzatarak Yila Teğmen’i yukarıya çekti.
“Diğerleri nerede Komutanım?” Yila Teğmen nefes nefes kalmıştı.
“Acele et, yardım lazım, karargaha ulaşamıyoruz. Pusuya düşürüldük.” Helikopter havalanmaya başladığında teroristler aşağıda ateş etmeye çalışsalarda başarılı olamamışlardı.
“Şükür binmiş” Havalanan helikoptere bakan Aren ve Caner aynı anda söylemişti.
“Hadi gidelim.” İkiside geldikleri yöne doğru ilerledi.
🪲
“Kızı götürdüler!” Terorist telsizden haber vermişti.
“Helikoptere bindirdiler.” Terorist başı sinirle telsizi yere vurdu.
“Hepsinin leşini istiyorum.” Sinirle havaya ateş etti.
“Yürekliysen havaya değil, bize ateşle soysuz!” Ahmet Başçavuş sinirle ayağa kalkan teroristlerin emir aldığı teroristin sırtından vurmuştu. Terorist silahıyla birlikte yere yığılmıştı.
“Aslansın be Ahmet.” Murat Teğmen konuştu.
“Ben bittim” Kıdemli Üstçavuş Mehmet konuşmuştu.
“Bende bitmek üzereyim.” Baran Astçavuş konuştu.
“Komutanım, o gün bugün mü?” Ömer Üsteğmen söylemişti. Tuna Yüzbaşı sıkıntıyla nefes verdi.7
“Şehit olacaksam sizinle olayım Komutanım. Sizinle ölmek benim için bir onurdur.” Kıdemli Üstçavuş Mehmet konuşmuştu.
“Şu hayattan sevilmeden gitmek üzdü. Ama olsun nasip değilmiş.” Ömer Üsteğmen mermisini teroriste sıktıktan sonra eğilerek gelen mermiden korunarak konuşmuştu.6
“Ben sevdim Komutanım.” Ahmet Başçavuş konuşmuştu.
“Oğlum Ahmet, bir rus bulamadan göçüp gideceksin.” Ömer Üsteğmen gülerek söylemişti. Üniformasındaki son şarjörü de silahına yerleştirdi.
“Hakkınızı helal edin. Sizi sağ salim götüremedim.” Tuna Yüzbaşı konuşmuştu.
“Helal olsun can Komutanım, biz bu yola baş koymuşuz. Dönsekte bir dönmesekte.” Biran Teğmen konuştu.19
BÖLÜM SONU3
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
150.77k Okunma |
14.43k Oy |
0 Takip |
165 Bölümlü Kitap |