9. Bölüm

BABALARINI KURTARAN CESUR ÇOCUKLAR

SILA
sila172521

 

 

BABALARINI KURTARAN CESUR ÇOCUKLAR

 

“Eline değdi top ben gördüm.” Mavi beyaz, formalı çocuk sol kolunun altına topu sıkıştırmış ufacık boyuyla karşısındaki iri çocuğa dikleniyordu. “Gol sayılmaz bir kere!”

İri yarı olan, ellerini iki yana açmış üzerine doğru yürüdü. “Maradona yapınca oluyorda biz yapınca niye olmuyor!”

İşte bu, sıradan bir İstanbul mahallesinde hiçte sıradan olmayan bir kavgaydı. Çünkü mahalle aralarında, gazoz uğruna top peşinde koşturan son çocukların kavgalarından birisiydi bu kavga. Dipdibe yapılmış yer yer çatlamış binaların olduğu bu uzun sokağın başında gözüktü Hakan ve İrfan. “Hani nerede ev? Şurayı dönünce demiştin.” İrfan , gömleğinin kollarını dirseklerine kadar katlamış az önce çıktığı yokuşun tepesinden arkasında kalan arkadaşına söyleniyordu.

 

Hakan, “Ben demedim navigasyon öyle diyor. İşte bu sokağın sonunu gösteriyor.” diye hıcıltıyla cevap verdi. Nefes nefese kalmıştı. İrfan ise hiç oralı değildi. Sanki yokuşu sadece Hakan çıkmış gibi duruyordu. “Keşke Ferman başkomiseri diğer adamı almaya tek göndermeseydik.” diye söylendi İrfan. Hakan, yokuşun başındaki ‘Dur’ tabelasına tutunup kendi kaldırıma bıraktı. “Tek başına gitmediki. Yanına merkezden birilerini aldı. Hem sen ilk önce kendi adına endişelen. Ne idüğü belirsiz bir mahalleden iki polis, adam almaya geldik şu an. Asıl bizim yardıma ihtiyacımız var.” Hakan, konuştukça daha fazla nefesini tükettiğini anlayınca oturduğu kaldırımda geriye doğru yattı. Sonra aniden tekrar doğruldu.

“Lan sormayı unutuyordum neredeyse; bu Agah Karan kim? Ferman başkomiser ile nereden tanışıyorlar? Aralarında bir hüsumet falan bir şey mi var? Niye bizim oraya geliyor? Gerçekten Ferman başkomiserim dururken Yusuf müdürden sonra o mu müdür olacak başımıza?” Hakan, son kalan nefesini bu sorulara harcadığından dolayı gerisingeriye tekrardan kaldırıma yığıldı. İrfan, soru bombardımına tutulmayı bekliyordu fakat arkadaşının bu merakının son nefesini verecek düzeyde olmasına o da şaşırmıştı. “Bir susta motorun soğusun Hakan. Ne meraklı adamsın ya!.” Hakan, daha sonradan ekibe dahil olduğundan dolayı Agah'ı tanımıyordu. Gerçi İrfanın da çok tanıdığı söylenilemezdi. Ara ara emniyetteki eski polis memurlarından ne duyduysa o kadarını biliyordu. Ellerini arkada birleştirip iki yana volta atmaya başladı. Bir yandan etrafa göz gezdirmeyi de ihmal etmiyordu.

 

“Neden geldiğini yada müdür olup olmayacağını bilmiyorum. Tek bildiğim şey Agah ile Ferman başkomiserimin eskiden sıkı dost oldukları. Sonradan bir sebepten ötürü bozuşmuşlar. O günden sonrada hep ters düşmüşler. Birisi ak diyorsa diğeri kara diyormuş. Ha birde bu Agah pek tekin biri değilmiş duyduğuma göre. Kurnazmış, yılanı deliğinden çıkaracak kadarda zekiymiş. Yani sana söyleyeceğim bu adamdan olabildiğince uzak dur. Sadece kendini önemseyen çevresindekileri ateşe götüren herifin teki. Kim bilir Ferman başkomiserime neler yaptı da bu adam, bu derece kanlı bıçaklı oldu?” İrfan, ilerideki çocukları farketti.

 

 

 

“Bekle sen. Ben evi şuradaki çocuklara sorup geleyim.” Hakan’ın canına minnetti. İiki adım atmaya dahi mecali yoktu. “Sokağın sonunda diyorum sen hala birilerine sorayım diyorsun. Teknolojiye merhaba de İrfan.” diye bağırdı arkasından. İrfan ise sağ elini havaya kaldırıp ‘tamam’ işareti yapmakla yetindi.

 

Çocukların, kavgası bitmiş tekrar oyuna geri dönmüşlerdi. Aralarında biri topu yanlış yere atınca İrfan bu fırsattan yararlanarak topu ayağıyla tuttu. “Maç burada biter beyler.” Kalabalıktan üzüntü nidaları yükselince “Kalender Tok’u tanıyor musunuz? Nerede oturuyor?” diye sordu. Kısa boyu mavi formalı olan, kalabalıktan sıyrılıp İrfan’a yaklaştı. “Benim babam o. Niye arıyorsun babamı?” İrfan, bir an ne diyeceğini bilemedi. ‘Keşke Hakan yanımda olsaydı o söylenecek bir şey bulurdu’ diye geçirdi içinden. Kafasını çevirip nerede olduğuna baktı arkadaşının. Çok uzakta kalmıştı. Seslense bile duymazdı bu mesafeden. Tekrar kafasını önüne çevirip çocuğa doğru eğildi. “Babanın arkadaşıyım ben. Bir şey soracaktım ona. O yüzden arıyorum onu. Hadi gel evinizi göster bana.” Çocuk, çevik bir hareketle topu İrfan’ın ayağından alıp arkadaşlarına attı. Bir elini havaya kaldırıp “Ali siz oynayın ben şu yerdenbitmeyi bizim eve götürüp geliyorum.” Arkadaşları onayladıktan sonra sokağın sonuna doğru yürümeye başladı. İrfan, duyduğu şeyle kıkırdadı. “Yerden bitmemi dedin sen bana? 198 benim boyum senin haberin var mı?” Çocuk cevap bile vermedi. Peşinden gelmeyen, hala yerinde duran İrfan’a dönüp “Ne bekliyorsun yerdenbitme gelsene hadi” diye söylendi. İrfan, homurdanarak çocuğun arkasından ilerlemeye başladı.

“Adın ne senin?”

“Kerim” diye cevap verdi çocuk. İrfan, ilerlerken çevreye göz gezdirmeyi de ihmal etmiyordu. “Baban ne iş yapıyor Kerim.” Çocuk, duraksadı. “Sana ne lazım?” diye sordu. Ne demekti bu şimdi? Babasının karanlık işlerle uğraştığının farkında mıydı yani? “Her istenilen işi yapıyor mu baban?” Çocuk tekrar yürümeye başladı. Hafifçe çenesini hava kaldırdı. “Benim babamın yapamayacağı iş yoktur.” Babasıyla gurur duyuyormuş gibiydi. Bu sefer “Çok mu seviyorsun babanı?” diye sordu İrfan. Çocuk arkasını döndü. “Hemde çok seviyorum.” Kahverengi gözlerini iyice irileştirdi. “Yoksa senin çocuğun, seni sevmiyor mu?”

İrfan, Kerim’e doğru eğildi. “Benim çocuğum yokki. Eğer gelecekte olursa umarım senin gibi o da beni çok sever.” Kerim’in yüzü asıldı. Birkaç adım geriledi. “Hayır benim kadar sevemez. Ben babamı çok seviyorum. Onun için her şeyi yaparım. Senin çocuğun seni zor zamanında kötü adamlardan koruyabilir mi? ” Sağ elini kendi göğsüne vurdu. “Ama ben kendi babamı koruyabilirim.” İrfan, yerinde doğruldu. Çocuğun dediklerinden pek bir şey anlamamıştı. “Hangi kötü adamlar? Kimden koruyorsun babanı?” Çocuk iyice sinirlenmişti. Parmağını İrfan’a doğrulttu. “Senden koruyorum. Kötü adam sensin.”

İrfan, hızlıca elini silahına götürmek için davransada arkadan bir el kolunu çoktan kavramıştı bile. Arkasını dönecekken kafasında büyük bir acı hissetti. Dizlerinin bağı çözülmüştü. Gözlerinin kapanmasına engel olmaya çalıştıysada başarılı olamadı. Sanki dünya tüm hızıyla dönüyor gibiydi. En sonunda her şey büsbütün karardı. İrfan’ın en son gördüğü şey Kerim’in arkasında duran bir çift mavi göz ve kıvırcık saçlardı…

 

 

MAVİ GÖZ KIVIRVIK SAÇ... SİZE BİRİNİ HATIRLATTI MI?

Bölüm : 20.09.2024 17:54 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...