

Ben biraz daha derinlere giderken Alparslan seslendi "Silay derine inme!" dediğinde "birşey olmaz su çok güzel" yüzmek beni rahatlatıyordu kafamdaki susmayan düşünceleri susturuyordu sanki "Silay lütfen gel hadi" dediğinde ona bakmaya başladım neden bu kadar derine inmemi istemiyor ki diye düşünürken ayağıma bir sancı girdi ve ben yüzeye çıkamadım "Silay!" diye bağırdı Alparslan ben yüzeye çıkmaya çalıştıkça sanki deniz beni dibe çekiyordu belkide kabullenmeliydim diye düşünürken çırpınmayı bıraktım artık ben daha derine çekilirken Alparslan bana doğru geliyordu tebessüm ettim bir adam suyun içinde olmasına rağmen bu kadar yakışıklı olabilir mi diye düşüncelere dalarken belime bir el sarıldı ve beni yukarıya doğru çıkarmaya başladı oysa benim bilincim çoktan kapanmıştı ne olurdu ki en fazla babama kavuşurdum.
Alparslan'ın ağzından
"Silay bana bak!" derken bir yandan kucağımda silayı taşıyordum karaya geldiğimizde onu yere yatırdım bizimkiler yanımıza koşmaya başladı Asena geldiğinde "ne oldu ona Alparslan!" dediğinde "ayağına kramp girdi çok fazla su yuttu derine inme dedim dinlemedi beni" diyip nabzına baktım çok şükür atıyordu ama çok zayıftı hemen kalp masajı yapmaya başladım.
"Hadi lütfen miniğim" yok bu böyle olmayacak diyip suni teneffüs yapmaya başladım hadi güzelim lütfen dediğimde silay yuttuğu tüm suyu dışarı püskürttü onu kendime çekip kollarımın arasına aldım.
Silayın ağzından
Gözlerimi yavaş yavaş açtığımda Alparslan dahil bizimkiler bana endişeli bakıyordu Barlas araya girdi "iyimisin sen neden derine iniyorsun ha!" diye bağırdığında şokla ona baktım Barlas normalde çok kızmazdı öyle herşeye ama bana bağırmıştı.
Miran konuşmaya başladı "neden kendine dikkat etmiyorsun Silay ölmeyemi çalışıyorsun!" dediğinde burukça gülümsedim ayağa kalktım tam gidecekken Alparslan elimi tuttu "ben senin için endişelendikçe sen neden böyle yapıyorsun!" Alparslan bana kızarken Miray araya girdi.
"Yeter kızın üzerine fazla gidiyorsunuz tek siz endişelenmediniz bizde endişelendik ama sizin yaptığınız gibi Silayın üzerine gitmiyoruz" dediğinde Miraya baktım "neyse kusura bakmayın korkuttum sizi de ben gideyim" diyip oradan ayrıldım odama girip kapıyı kapattım ardından kilitleyip yatağa uzandım tavanı izlemeye başladım canım çok yanıyor ama ben ağlayamıyordum nedense göz yaşlarım akmıyordu bir türlü diye düşünürken kapı çaldı.
"Her kimse gelmesin istemiyorum" "Silay aç benim" dediğinde Alparslan'ın olduğunu anlamıştım "gelme Alparslan istemiyorum git" "gitmeyeceğim eğer açmazsan o kapıyı kırarım o yüzden aç kapıyı hadi tavşanım" dediğinde sinirle güldüm "nah kırarsın" dediğimde kahkaha sesi geldi hemen ardından kapı yeri boyladı ben şokla kapıya bakarken Alparslan üzerime gelmeye başladı.
"Nah kırarım öylemi tavşanım" diyip yanağımdan makas aldı "neden geldin istemiyorum git" "küstünmü sen bana" dediğinde sinirle soludum "özür dilerim" dediğinde ona bakmaya başladım "yüksek sesten korktuğumu bile bile bana neden bağırdın Alparslan" dediğimde bana mahcup bakıyordu derin bir nefes aldı.
"Kontrolümü kaybetmemeliydim haklısın özür dilerim ama senide onun gibi kaybetmekten korktum" dediğinde anlamaz gözlerle bakmaya başladım "kimi" dediğimde burukça gülümsedi gözleri dolmuştu görebiliyordum ama belli etmemeye çalışıyordu.
Yanına gidip sarıldığımda bu anı bekliyormuş gibi başını boynuma gömdü ve sessizce ağlamaya başladı sessizce ağlamaya çalışıyordu duymayayım diye ama ben duyuyordum bir adım mesafe geri çekilip yüzünü avuçlarımın arasına aldım başını eğmeye çalıştı izin vermedim ağlamasını görmememi istiyordu o hep kendini güçlü gösterirdi ama ben bilirdim onu "ağla ağlayabilirsin" dediğimde gözlerinden bir yaş süzüldü burukça gülümsedi "canım yanıyor nefes alamıyorum" dediğinde içim yandı sanki derin bir nefes aldım "anlatmak istermisin" dediğimde başını tekrar boynuma gömdü ve konuşmaya başladı.
"8 yaşındaydım henüz çok küçüktüm değil mi evet çok küçüktüm abim vardı adı Karan Bozkurt bahsetmiştim sana hatırlıyorsun değil mi yurtdışına iş için gitti demiştim.
Dediğinde sustu güç verircesine alnımı alnına dayadım gülümsedim oda gülümsedi "özür dilerim" kaşlarımı çattım "ne için özür diliyorsun Alparslan?" "sana yalan söylediğim için özür dilerim silay ama anlatamazdım sana baban yeni ölmüştü canın yanarken ben bunu anlatıp daha fazla canını yakamazdım güzelim" dediğinde tekrar sustu "susma Alparslan onlar babamın öldüğü gün sustu sende onlar gibi susma anlat" dediğimde burukça gülümsedi "6 yaşındaydım o zaman abimde 19 yaşındaydı Tatile Antalya'ya gitmiştik ailecek sonra abim dediki Alparslan kardeşim hadi gel yüzelim dedi bende yüzmeyi yeni yeni öğrenmiştim o zamanlar abim her denize geldiğimizde yüzmeyi öğretmişti bana denizdeydik yüzüyorduk sonra birşey oldu abim kayboldu etrafıma bakınmaya başladım ama göremedim onu kahretsin göremedim eğer görseydim bir ihtimal kurtulurdu belki o öldü Silay o öldü ve bugün seni öyle o halde görünce" konuşmasına izin vermeden "Şşş tamam geçti tamammı geçti Alparslan bak ben burdayım iyiyim ben tamammı özür dilerim ben seni korkuttuğum için o günü hatırlamana sebep olduğum için çok özür dilerim Alparslan" dediğimde artık bende ağlıyordum onunla birlikte "ağlama sen ağladığında ben çok çaresiz hissediyorum sen ağla diye anlatmadım ben bunu" "neden o gün anlatmadın ne olursa olsun anlatabilirdin evet babam öldü ama sen anlatmayıp içine attın bunca yıl" dediğimde tebessüm etti "canın daha çok yanardı anlatsaydım" "yansın yansın ya yansın sen neden içine atıyorsun Alparslan birdaha böyle birşey sakın yapma sakın" dediğimde beni kendine çekip sarıldı başını boynuma gömüp ağlamaya başladı bende ağladım bir süre ağlamalarımız iç çekişlere döndü ardından kendimi uykuya teslim ettim çok yorgun hissediyordum o kadar ağlamıştım ki çok halsiz hissediyordum.
3 saat sonra
Alparslan'ın ağzından
Sabah uyandığımda güzelim kollarımın arasındaydı çok güzeldi onu izlemeye başladım çok üzülmüştü o bugün çok canı yanmıştı gözleri kızarmış şişmişti çok ağladı benim güzelim uyanmaması için usulca saçlarına öpücük bıraktım ardından saçlarını okşamaya başladım o çok severdi saçının okşanmasını Hasan amca ölmeden önce hep okşardı Silayın saçlarını ama Hasan amca öldükten sonra Silay hiçbirimizin saçını okşamamıza izin vermezdi babam dokundu o saçlara izleri, kokusu var dokunmayın derdi hep ah güzelim benim diye düşünürken miniğim kıpırdanıyordu.
Silayın ağzından
Yavaş yavaş gözlerimi açtığımda kendimi Alparslan'ın kollarında buldum bana bakıp gülümsüyordu ardından tekrar başımı onun boynuna gömdüm kokusu çok güzeldi mayıştırıyordu beni ardından ellerini belime daha sıkı sardı beni içine saklarmışcasına "iyi uyuyabildinmi miniğim" "hıhı" dediğimde güldü "hala uykun mu var Silay" "çok uykum var" diyip boynuna daha çok sokuldum oda benim yanaklarıma minik minik öpücükler bırakıyordu.
"Uyu miniğim ben burdayım uyu" dediğinde yanaklarını sulu sulu öptüm o bu hallerime kahkaha atıyordu şapşal deli diyip tekrar kendimi uykuya teslim ettim.
Saatler sonra
"Ya çok tatlı değiller mi Miray" dediğinde "evet Asena çok tatlılar bırakalım da uyumaya devam etsinler" dedikten sonra kapı kapanma sesi geldi.
Mirayın ağzından
"Asena hadi Barlas'la Miran'ın yanına gidelim bunları onlara anlatalım" dediğimde Asena başıyla onayladı.
Bizimkilerin yanına vardığımızda sandalye çekip oturdum Barlas "Alparslan ve Silay nerede?" dediğinde sinsi sinsi Asena'ya dönüp sırıttım oda sırıtıyordu.
Miran "ne oluyor niye sırıtıyorsunuz?" dediğinde Barlas "dökülün" dediğinde anlatmaya başladık.
"Oha lan" dediğinde Mirana baktım ağzı açık bakıyordu bu haline kahkaha attım Barlas "şimdi onlar sevgililer mi" dediğinde Asena araya girdi "sevgililer mi bilmiyoruz ama birlikte yatıyorlardı ve çok yakınlardı" dediğinde başımla onayladım.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 754 Okunma |
430 Oy |
0 Takip |
21 Bölümlü Kitap |