5. Bölüm
Eylül / Ay Benim Gece Senin / Ben varım

Ben varım

Eylül
silayelifl

Babamın kara toprağını okşarken yağmur yağıyordu bir andan da telefonum hiç susmuyordu beni çok merak ettiklerini biliyordum ama babamla yalnız kalmak istiyordum onu çok özlüyorum Allah'ın her günü burnumda tütüyor.

"Baba çok yoruldum iyi görünmekten, mutlu görünmekten, neşeli görünmekten çok yoruldum değişmeye, iyileşmeye çalışıyorum ama sonra sen aklıma geliyorsun baba ve biliyormusun baba ben doğum günümden nefret ediyorum diğer kızlar doğum günüm geliyor diye mutlu olurlar ben olmuyorum olamıyorum baba sen varken hep kutlardık baba bende çok severdim doğum günümü çünkü sen geliyordun ama artık gelmiyorsun baba..."

Üşüdüğümü hissediyordum ama umrumda değildi artık ne olursa olsun umrumda değildi iyileşemiyordum ki ben her gün daha çok ölüyordum bir yandan yağmur yağıyordu bir yandan ben ağlıyordum ama yağmurlar da bana ağlıyorlar sanki yaşadıklarıma acılarıma ağlıyorlar.

Alparslan'ın ağzından

Nerdesin silay nerdesin be kızım neden bir anda çıkıp gittin ya birşey olursa ona ya yetişemezsem diye düşünürken Barlas bir yandan sırtımı sıvazlıyordu destek vermekçesine Miran ise silayın gidip gidebileceği yerleri öğrenmeye çalışıyordu Asena ve Miray ise Burcu teyzeyle konuşuyordu ne yapacağımı bilmiyordum ilk defa bu kadar çaresizdim sonra Burcu teyzenin yanına doğru ilerledim.

"Burcu teyze silay nereye gitmiş olabilir"

"Bilmiyorum oğlum bilmiyorum ah bi bilsem"

Dediğinde sinirle soludum derin bir nefes alıp tekrar konuştum.

"Burcu teyze Allah aşkına birşey söyle silay nerede nereye gitmiş olabilir ya hiç mi sormadınız kıza nereye gidiyorsun diye" dediğimde sesim fazla yüksek çıkmıştı annem konuştu.

"Oğlum bir sakin olurmusun Burcunun ne suçu var teyzene bağırma elimizden geleni yapıyoruz ve yapacağız da" dediğinde sinirle kapıyı çarpıp çıktım nereye gidebilirdi bu kız nereye gitmiş olabilirdi delirmek üzereydim sonra aklıma bir yer geldi sahi silayın en çok gidip gittiği yer tabi ya Hasan amcanın mezarlığına gitti oradan hiç ayrılmazdı hep giderdi oraya diye düşünürken arabaya binip çalıştırıp mezarlığa doğru sürdüm mezarlığa girip silayı aramaya başladım.

"Ah be silay ah be kızım nerdesin" derken silayı gördüm hemen yanına doğru koştum üzerinde beyaz uzun kollu bir bluz vardı altına ise mavi kot pantolon giymişti.

Makyajı

Böyle hayal edin.

Göz altları şişmişti çok ağlamıştı belliydi burnu kıpkırmızı olmuştu teni solmuştu sanki ah be güzelim ne hâle getirdin kendini derken eğildim.

Silayın ağzından

Başım çok dönüyordu yanımda bir gölge hissettim Alparslan yanıma gelmiş bana bakıyordu

Üzerinde siyah bir kazak vardı üstüne ise siyah kaban giymişti altında krem bir pantolon vardı çok yakışıklı gözüküyordu gözüme.

"Nereden anladın buraya geldiğimi" tebessüm ederek sormuştum oda tebessüm etti.

"Seni sandığından iyi tanıyorum tavşanım🙂" dediğinde ona sarılmak istedim kokusunu içime çekmek istedim.

"Neden tükettin kendini silay şu hâline bak ya sana birşey olsaydı ya yetişemeseydim ya seni bulamasaydım o zaman ben ne yapardım ailen arkadaşların ne yapardı silay."

Dediğinde sesi biraz yüksek çıkmıştı endişelenmişti gözlerinden anlayabiliyordum.

"Babamla dertleşmek istedim nefes almak istedim ama alamıyorum Alparslan sanki boğuyorlar beni nefesim kesiliyor değişmeye çalışıyorum o günü unutmaya çalışıyorum iyileşmeye çalışıyorum ama olmuyor ben değişemiyorum iyileşemiyorum unutamıyorum babamın ölümünü unutamıyorum Alparslan!"

Dediğimde nefes nefese konuşmuştum hiç beklemeden beni kendine çekip sarıldı başını boynuma gömdü kokumu içine çekmeye başladı.

"Şşş tamam tamam geçti ben burdayım silay yanındayım minik tavşanım derin derin nefes al hadi tavşanım."

Dediğinde birlikte nefes alıp veriyorduk başımı Alparslan'ın göğsüne yasladım ve konuşmaya başladım.

"Alparslan hatırlıyormusun babam öldükten sonra her doğum günümü kutlamaya çalışırdınız ama ben izin vermezdim hatırladın mı."

"Hatırladım silayım" dediğinde güldüm ardından tekrar konuşmaya başladım.

"Diğer kızlar doğum günü gelsin diye gün sayarken ben doğum günlerimden nefret ederdim o gün babamı beklerken babamın tabutu geldi Alparslan!"

Dediğimde derin bir nefes alıp konuştu.

"Biliyorum silayım doğum gününden neden nefret ettiğini çok iyi biliyorum ama her ne olursa olsun artık yalnız taşımayacaksın bu yüklerini bende taşıyacağım birlikte taşıyacağız."

Dediğinde kafamı kaldırdım ve gözlerine baktım başını alnıma yasladı gözlerini kapattı bende kapattım ardından tekrar konuştu.

"Birlikte iyileşeceğiz tavşanım" dediğinde nefesi tenime değen yerleri yakıyordu ve konuştum.

"Birbirimizin yaralarını sarmaya ihtiyacımız var Alparslan" dediğimde bana bakıyordu ardından gözlerim bulanıklaşmaya başladı zihnim kararıyordu sanki başım dönüyordu.

"Alparslan uykum geliyor uyuyabilir miyim çok yoruldum artık" dediğimde bana endişeli yüzüyle bakıyordu.

"Silay hayır tavşanım uyuma kapama gözlerini tamammı açık kalsın silay bana bak tamammı hemen gidiyoruz."

Dediğinde ona bakmaya çalışıyordum göz kapaklarım kapanmak için ısrar ediyordu sanki ardından beni kucağına alıp arabaya bindirdi hemen hastaneye doğru sürmeye başladı.

"Silay uyuma kapama gözlerini tamammı konuş benimle!"

Dediğinde artık gözlerim kendiliğinden kapanmıştı.

Alparslan'ın ağzından

Arabadan kucağımda silayla inip hastaneye girdim ardından bağırdım.

"Sedye getirin!" Doktorlar silayı sedyeye yatırıp yoğun bakıma aldılar hemşireye dönüp

"Lütfen bende geleyim o yalnızlıktan çok korkar lütfen bende geleyim" dediğimde hemşire konuştu.

"Beyfendi burada kalmanız lazım hastanın güvenliği için" diyip gitti duvarı yumruklamaya başladım sinirlerim bozulmuştu ardından bizimkiler geldi.

"Alparslan kızım nerde silayım nerde iyimi"

"Yoğun bakıma aldılar"

Dedikten sonra ardından tekrar duvarı yumruklamaya başladım Barlas beni tutmaya çalışıyordu ama başaramıyordu Asena konuştu.

"Nereye gitmiş"

"Hasan amcanın mezarlığında buldum onu göz altları şişmişti çok ağlamıştı belliydi gözlerinden burnu kıpkırmızıydı ardından bayıldı."

Dediğimde yere çöküp ağlamaya başladım.

"Alparslan oğlum çok yıprattın kendini hadi bir elini yüzünü yıka" dediğinde hayır anlamında başımı salladım.

"Onu yalnız bırakmak istemiyorum o çok korkar yalnız kalmaktan" dediğimde Miran konuştu.

"Kardeşim silayın seni böyle görmesinimi istiyorsun kız zaten üzgün birde seni böyle görürse daha çok üzülür hadi bir elini yüzünü yıka da gel."

Dediğinde derin bir nefes aldım.

"Hayır Miran hayır istemiyorum yüzümü felan yıkamayacağım yeteri kadar canı yanıyor ve ben birşey yapamıyorum boş boş durmaktan başka bir halt yapamıyorum" derken tekrar duvarı yumruklamaya başladım bu sefer Miran ve Barlas tutmaya çalıştı ardından yoğun bakımın kapısı açıldı ve içeriden doktor çıktı anında yanına koştum.

"Silay nerde iyimi durumu ne"

"Hastanın neyi oluyorsunuz"

"Çocukluk arkadaşıyım" dediğimde doktor

"Şimdi odaya alıcaz geçmiş olsun" dediğinde derin bir nefes aldım ardından silayın olduğu odanın önüne geldim içeride doktor ve silay vardı.

"Hastanın yakınısınız galiba silay hanım çok fazla dışarıda kalmış ve ıslanmış hasta oldu büyük ihtimalle ve stres ve üzüntüden dolayı bayılmış biraz dinlendikten sonra taburcu olabilir."

Dedikten sonra çıktı silay uyuyordu yanına gidip elini tuttum ardından konuştum.

"Aç gözlerini silayım sana söz veriyorum bundan sonra her zaman yanında olacağım seni hiç yalnız bırakmayacağım Ankara rüzgarım🙂"

Derken eline minik minik öpücükler bırakıyordum.

2 saat sonra silayın ağzından

"Alparslan nerdesin"

Gözlerimi açtığımda hastanedeydim Alparslan yanıma gelip elimi tuttu.

"Burdayım silay yanındayım minik tavşanım" dediğinde onu inceliyordum saçları darmadağın olmuştu göz altları şişmişti bir dakika ağlamışmıydı o burnu kızarmıştı.

"Ağladın mı sen" dediğimde daha çok yaklaştı ve başını boynuma gömdü kokumu içine çekerek konuştu.

"Ağladım evet ama iyiyim hadi sen beni düşünme"

Dediğinde ona kızgın bakışlar atıyordum ardından konuştum.

"Öküz ağlama birdaha sakın!" Dediğimde sesim yüksek çıkmıştı bana masum gözlerle bakıyordu ellerimle yüzünü avuçladım konuştum.

"İyiyim ben" tebessüm ederek söylemiştim derin bir nefes aldı.

"Sakın birdaha habersiz bir yere gitme silay sakın!"
Dediğinde başımı salladım.

"Alparslan çıkar beni buradan ben burada boğuluyorum lütfen gidelim acıktım ben" dediğimde dudağının kenarı kıvrıldı ardından kolunu cimcikledim

"Ahh! Kızım ne cimcikliyorsun acıdı ya" dediğinde güldüm oda güldü şapşal öküz

Ardından kalkmaya yeltendiğimde beni durdurdu.

"Kızım sen beni delirtmeyemi çalışıyorsun napıyorsun daha yeni bayıldın silay!" Dediğinde sesi endişeli çıkmıştı.

"Boğuluyorum diyorum anlasana nefes alamıyorum burada gideceğim ben" dedikten sonra kolumdaki serumların hepsini bir bir çıkartmaya başladım.

"La havle sabır" dediğinde ona dil çıkarttım ardından havalandım çatık kaşlarla ona bakmaya başladım.

"Ne yapıyorsun öküz" dediğimde bana gülerek bakıyordu.

"Minik tavşanımı taşıyorum" dediğinde bende güldüm ardından hastaneden çıkmıştık.

"Bizimkilerin haberi varmı"

"Var geldiler de sonra ben gönderdim onları" dediğinde oh çektim bıyık altından gülüyordu öküz

"Çok sevinme eve gidince güzel bir azar çekcekler" dediğinde şaşkın gözlerle ona bakmaya başladım.

"Sen beni korursun ama dimi Alparslancım dimi" derken dudaklarımı büzdüm köpek bakışı atmaya başladım.

Ofladı "baş belasısın biliyorsun değil mi" dediğinde güldüm.

"Evet biliyorum sende öküzsün biliyorsun dimi" dediğimde göz devirdi ardından eve gelmiştik zili çaldı ve ben hala Alparslan'ın kucağındaydım kapıyı Barlas açtı şaşkın gözlerle bakıyordu.

"Ooo çifti kumrular gelmiş" dediğinde kafasına bir tane geçirdim Alparslan'da ona öldürücü bakışlar atıyordu.

"Ne dedim be doğruları söylemekte suç olmuş bu hayatta" dediğinde güldük

Alparslan beni koltuğa oturttu ve içeriye annem girdi anında yanıma geldi kendine çekip sarıldı ağlamaya başladı bende ağladım...

 

 

 

 

 

 

 

Bölüm : 23.03.2025 14:10 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...