

Mezarlıktan çıktığımda yolda öylece yürümeye başladım. Yağmur biraz durulmuştu, hava çok soğuk değildi olsada ben üşümezdim alışıktım.
Yürürken aklıma telefona hiç bakmadığım geldi. Telefonumu hep sessizde kullanırdım. Annemden 33 cevapsız arama, Merve teyzeden 22 cevapsız arama vardı. Eve gidince konuşurum diyerek telefonu cebime koydum.
Eskiden hep yalnız kalmak için gittiğimiz Hilal dağına gelmiştim, yere oturdum kulaklığımı takıp rastgele bir müzik açtım.
Hirai Zerdüş - Gözün dalar uzaklara
"Gözün dalar uzaklara.."
"Ufka bakar kalırsın.."
"Acımadan aldığın"
"Ah lara takılırsın..."
"Keşkeler boğar seni"
"Yaşlara boğulursun"
"Hasretim sarar seni"
"Gün be gün yok olursun..."
Gözlerimi kapatıp rüzgarın tenime çarpmasına izin verdim. Soğuk hava tenime cam gibi çarpıyordu.
Yandığımı hissettim cayır cayır yandığımı..
Yanıyordum ama ateş canımı yakmıyordu, ısıtıyordu..
Sanki üşümemi istemiyormuş gibi ısıtmaya çalışıyordu..
Gözlerimi açtığımda uzun uzun baktım aya, gecenin karanlığında sonsuz bir ışık gibi parlıyordu, aklıma gelen anılarla burukça gülümsedim.
"Yazardan" 5 yıl önce
Bugün Alparslan'ın öldüğü gündü 10/08/2005..
O gittikten sonra Infinitos(sonsuzlar) bu acıyı kaldıramamıştı. Onlar çocukluklarından beri beraber büyümüşlerdi.
Alparslan'ın gidişi bizi derinden sarsmıştı. Öyle bir sarsmıştı ki hiçbirimiz eskisi gibi değildik..
Miran artık Barlas'la dalga geçmiyordu.. oysa Alparslan'la birlikte hep dalga geçiyorlardı..
Barlas artık Miran'ı kızdırmıyor, şaka yapmıyor, gülmüyordu.. oysa Barlas bunları yapmadan duramazdı.
Asena artık ne yemek yiyor ne su içiyordu.. oysa bir zamanlar Asena yemek yemeyi çok seviyordu.
Miray artık hiçbir şeye tepki vermiyor.. kafasındaki düşünceleri sadece müzikle susturuyordu.
Silay.. tam anlamıyla üç noktaydı sadece bir üç nokta...
İnsan bazen söylemek isteyip söyleyemediği cümleleri sonraya erteler ama bilmezler ki hayat hiç kimseyi beklemez, toprak aldığını geri vermezdi.
İnsan hayatın gerçeğini anladığında ise keşke der, keşke söyleseydim ama iş işten geçmiştir ve silay söylemek isteyip söyleyemediği cümleleri bugün aya bakarak söyleyecekti.
Göğe baktı Silay karanlığın içinde pas parlak parlayan aya baktı.
"Hatırlıyor musun babam küçükken eğer sevdiğin insanlar uzağa gitmek zorunda kalırlarsa üzülme derdi"
Aklına gelenlerle güldü ve devam etti "çünkü sevdiğimiz insanlar bizi gökyüzünden gülümseyerek izliyorlarmış"
"Peki sende izliyor musun Alparslan görüyor musun bizi"
Verdiği cevap ise koca bir boşluktu..
Dolan gözlerini umursamadan aya baktı Silay burukça gülümsedi ve aklıma gelen şarkıyı söylemeye başladı.
Cem Adrian - Herkes gider mi
Sessiz bir gece, yorgun adımların
Hiç haberi yok gibi ıslak kaldırımların
Kimse görmüyor mu?
Kimse duymuyor mu?
Durup önünde kalbinin, kimse durdurmuyor mu?
Herkes gider mi? Herkes gider mi?
Söyle bana küçük adam, her şey biter mi?
Çok erken değil mi? Erken değil mi?
Söyle bana küçük adam, herkes
gider mi?
Elinde cennetin kayıp haritası
Kalbinde hazineler, içindeki anahtarı
kimse görmüyor, kimse bilmiyor
Ve sen hala üşüyorsun
Herkes gider mi? Herkes gider mi?
Söyle bana küçük adam, onun şey ısıran mı?
Çok erken değil mi? Erken değil mi?
Söyle bana küçük adam, herkes gider mi?
Herkes gider mi? Herkes gider mi?
Söyle bana küçük adam, söyle bana küçük adam
Çok erken değil mi? Erken değil mi?
Söyle bana küçük adam, söyle bana küçük adam
Yağmur diner mi? Yağmur lokantası mı?
Söyle bana küçük adam, söyle bana küçük adam
Herkes gider mi? Herkes gider mi?
Söyle bana küçük adam, söyle bana küçük adam
Çok erken değil mi? Erken değil mi?
Söyle bana küçük adam, söyle bana küçük adam
Yağmur diner mi? Yağmur lokantası mı?
Söyle bana küçük adam, söyle bana küçük adam
Derin bir nefes aldı genç kız konuşmaya başladı.
"Sen gittin biz beş kişi kaldık Alparslan"
"Sen gittin biz dağıldık"
"Sen gittin hiçbirimiz toparlanamadık"
"Hani biz sonsuzlardık, sonsuza kadar beraber olacaktık" dedi Silay ama cevabın koca bir sessizlik olduğunu çok iyi biliyordu.
Yere uzandı ve gözlerini kapattı Silay rüzgarın sesini dinledi.
Yüzünde bir yumuşaklık hissetti genç kız gözlerini açtığında simsiyah bir kedi kafasını saçlarına, yüzüne sürtüyordu.
Şaşkınlığını üzerinden atıp kediyi kucağına aldı. Kocaman gülümsedi kediye başına bir öpücük kondurdu.
"Adın ne senin kedicik"
"Ne arıyorsun bakalım sen burada"
Genç kız konuşuyordu ama kedi sadece Silayın gözlerine bakıyordu.
Dolu gözleriyle öyle bir bakıyordu ki Silayın kalbi sızlıyordu.
"Neden doldu gözlerin kedicik"
Silay küçücük patisini kaldırıp ne yapacağını anlamaya çalıştı.
Patisiyle kalbine dokunduğunda sertçe yutkundu genç kız kediye burukça baktı.
Gözleri dolduğunda burnunu çekti ve elleriyle kendine hava yaparak gözyaşlarının gitmesini sağladı.
Kediye dönerek burukça gülümsedi Silay "senin adını buldum kedicik" dedi.
"Adın gece olsun mu" dediğinde kedi genç kıza küçük bir gülümseme yolladı.
Şaşırmıştı çünkü ilk defa bir kedinin gülümsediğini görüyordu.
"Şimdi söyle bakalım gece beni nasıl buldun" dedi Silay gece patisini Alparslan'ın çocukken aldığı kolyeye koydu.
Aklına Alparslan'ın kolyeyi takarken söylediği cümle geldi.
"Eğer bir gün birbirimizden uzaklara gitmek zorunda kalırsak üzülme çünkü yaşam hep devam edecek başka bir hayatta, başka bir bedende"
Silayın gözyaşları ondan bağımsız akarken dolu gözleri gecenin gözleriyle kesişti.
"S-sen" demişti Silay inanamıştı o olduğuna ama oydu fakat kendinde konuşacak gücü bulamıyordu. Sanki görünmeyen bir el onu boğazlıyormuş gibi hissediyordu.
O gün o gece geceye sarılıp hıçkıra hıçkıra ağlamıştı genç kız..
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 754 Okunma |
430 Oy |
0 Takip |
21 Bölümlü Kitap |