
Genç kadın ağlarken bir anda bayılmıştı. Hiçbiri ne olduğunu çözememişti. Ağlaması ve bayılması peş peşe gerçekleşirken diğerleri ne yapacaklarını düşünüyorlardı. Eskiden olsa koşarak ona sarılır ve sakinleşmesi için yardım ederlerdi. Ancak geçmiş geçmişte kalmıştı. Onların sadece bir geçmişi vardı. Geleceği ise olmayacaktı belki de...
Kadının geçirdiği sinir krizinin ardından ilk olarak her zamanki gibi Aden emirlerini vermeye başlamıştı. Direkmen geldikleri minibüse doğru herkesi yönlendirmesinin ardından Mavi'yi de alıp derhal madene doğru yola çıkmışlardı. Bu esnada bir yandan da doktoru arayarak odayı hazırlamalarını istemişti. Bir saat kadar süren yolculukta hiçbir şekilde gözünü açmayan kadın hepsini daha da endişelendirmişti. Buna Bulut da dahildi. Sebebi ise genç kadını daha sorgulayamamasıydı...
Acımasız olmak öğretilmişti onlara. Hiç kimseye acımamaları gerektiği öğretilmişti. Mecburlardı çünkü bulundukları dünyada kimse onlara acımayacaktı. Merhamet, vicdan, sevgi gibi duygulara asla yer yoktu onların dünyasında. Kendilerini düşünmeleri gerekti sadece. Yoksa olan kendilerine oluyordu. Ancak onlar o dünyanın bir kuralını yıkmışlardı. 𝘖𝘯𝘭𝘢𝘳 𝘴𝘢𝘥𝘦𝘤𝘦 𝘬𝘦𝘯𝘥𝘪𝘭𝘦𝘳𝘪𝘯𝘪 değil 𝘣𝘪𝘳𝘣𝘪𝘳𝘭𝘦𝘳𝘪𝘯𝘪 𝘥üşü𝘯𝘮𝘦𝘬𝘵𝘦𝘺𝘥𝘪𝘭𝘦𝘳. 𝘖𝘯𝘭𝘢𝘳 𝘣𝘶 𝘬𝘶𝘳𝘢𝘭ı 𝘺ı𝘬𝘢𝘳𝘢𝘬 𝘢𝘴𝘭ı𝘯𝘥𝘢 𝘣𝘪𝘳 zayıflık 𝘯𝘰𝘬𝘵𝘢𝘴ı oluşturmuşlardı 𝘢𝘮𝘢 bu zayıflık noktası onların 𝘶𝘮𝘶𝘳𝘶𝘯𝘥𝘢 değildi. 𝘖𝘯𝘭𝘢𝘳 için önemli 𝘰𝘭𝘢𝘯 kardeşlikti. 𝘠𝘢𝘯𝘪 bazıları içi𝘯 önemliydi...
Madene gelir gelmez doktorlar genç kadını muayene etmeye başlamışlardı. Diğerleri ise odaya girmeden dışarıda bekliyorlardı. Doktorların ne diyeceklerini merakla bekliyorlardı. Genç kadının geri döndüğünden beri yaşadığı ikinci kriziydi. Belki de öncesinde de geçirmişti ancak net bir bilgileri olamayacaktı. Hepsi kenarda sessizce ne olacağını beklerken Aden çok düşünceliydi.
𝘉𝘶 𝘬𝘳𝘪𝘻𝘭𝘦𝘳𝘪𝘯 𝘴𝘦𝘣𝘦𝘣𝘪 𝘯𝘦 𝘈𝘳𝘢𝘴'ı𝘯 𝘯𝘦 𝘥𝘦 𝘉𝘶𝘭𝘶𝘵'𝘶𝘯 𝘥𝘦𝘥𝘪𝘬𝘭𝘦𝘳𝘪𝘯𝘥𝘦𝘯. 𝘒𝘦𝘴𝘪𝘯𝘭𝘪𝘬𝘭𝘦 𝘣𝘢şka 𝘣𝘪𝘳 ş𝘦𝘺 𝘰𝘭𝘮𝘢𝘭ı. 𝘒𝘦n𝘥𝘪 iç hesaplaşmasında olan şeylerden olmalı. 𝘕𝘦 yaşadın 𝘣𝘶 𝘬𝘢𝘥𝘢𝘳 𝘔𝘢𝘷𝘪? 𝘚𝘦𝘯𝘪 𝘣𝘶 𝘥𝘶𝘳𝘶𝘮𝘢 𝘯𝘦 𝘨𝘦𝘵𝘪𝘳𝘥𝘪? 𝘚𝘦𝘯 𝘣𝘪𝘻𝘥𝘦𝘯 𝘢yrılmazdın 𝘣𝘪𝘻 𝘴𝘦𝘯𝘪𝘯 için çok değerliydik ne değişti bu kadar?.. Bilmediğimiz 𝘣𝘪𝘳 ş𝘦𝘺𝘭𝘦𝘳 𝘷𝘢𝘳 𝘢𝘮𝘢 𝘣𝘶𝘯𝘶 𝘢𝘯𝘭𝘢𝘵𝘢𝘮ı𝘺𝘰𝘳... Göz𝘭𝘦𝘳𝘪𝘯𝘥𝘦 𝘣𝘦𝘯𝘪 𝘢𝘯𝘭𝘢𝘺ı𝘯 𝘢𝘳𝘵ı𝘬 𝘥𝘪𝘺𝘦 𝘣𝘪𝘳 𝘪𝘧𝘢𝘥𝘦 𝘷𝘢𝘳 𝘢𝘮𝘢 𝘣𝘪𝘳 𝘺𝘢𝘯𝘥𝘢𝘯 𝘥𝘢 𝘎ö𝘭𝘨𝘦 𝘪𝘭𝘦 iş birliğine 𝘥𝘦 𝘥𝘦𝘷𝘢𝘮 𝘦𝘥𝘪𝘺𝘰𝘳. 𝘕𝘦 𝘥𝘦𝘮𝘦𝘮𝘪𝘻𝘪 𝘯𝘦 𝘺𝘢𝘱𝘮𝘢𝘮ı𝘻ı 𝘣𝘦𝘬𝘭𝘪𝘺𝘰𝘳 𝘣𝘶 𝘩𝘢𝘭𝘥𝘦𝘺𝘬𝘦𝘯? 𝘠𝘢𝘯ı𝘯𝘥𝘢 𝘥𝘪𝘯𝘭𝘦𝘮𝘦 𝘤𝘪𝘩𝘢𝘻ı 𝘰𝘭𝘢𝘯 𝘣𝘪𝘳 𝘴𝘪𝘭𝘢𝘩 𝘵𝘢şı𝘺𝘰𝘳𝘥𝘶 𝘷𝘦 𝘧𝘢𝘳𝘬ı𝘯𝘥𝘢𝘺𝘥ı. 𝘈𝘮𝘢 𝘺𝘪𝘯𝘦 𝘥𝘦 𝘩𝘪ç bir 𝘣𝘦𝘭𝘪𝘳𝘵𝘪 𝘨ös𝘵𝘦𝘳𝘮𝘦𝘥𝘪... 𝘉𝘪𝘳 𝘥𝘶𝘳𝘶𝘮 𝘷𝘢𝘳 𝘢𝘮𝘢 𝘰𝘯𝘶𝘯 𝘩𝘢𝘬𝘬ı𝘯𝘥𝘢 𝘣𝘪𝘻 𝘣𝘪𝘳 ş𝘦𝘺 𝘣𝘪𝘭𝘮𝘪𝘺𝘰𝘳𝘶𝘻... 𝘉𝘦𝘭𝘬𝘪 𝘥𝘦 𝘢𝘯𝘭𝘢𝘵𝘮𝘢𝘴ı𝘯𝘢 𝘧ı𝘳𝘴𝘢𝘵 𝘷𝘦𝘳𝘮𝘦𝘥𝘪ğimiz 𝘪ç𝘪𝘯𝘥𝘪𝘳... 𝘈𝘮𝘢 𝘺𝘪𝘯𝘦 𝘥𝘦 𝘱𝘦𝘴 𝘦𝘵𝘮𝘦𝘮𝘦𝘴𝘪 𝘨𝘦𝘳𝘦𝘬𝘪𝘳𝘥𝘪. 𝘉𝘦𝘯𝘪𝘮 𝘵𝘢𝘯ı𝘥ığı𝘮 𝘔𝘢𝘷𝘪 𝘣öyle 𝘣𝘪𝘳 𝘪𝘯𝘴𝘢𝘯 𝘥𝘦ğ𝘪𝘭. 𝘉𝘦𝘯𝘪𝘮 𝘵𝘢𝘯ı𝘥ığı𝘮 𝘔𝘢𝘷𝘪 𝘢𝘴𝘭𝘢 𝘪𝘴𝘵𝘦𝘥𝘪ğini 𝘦𝘭𝘥𝘦 𝘦𝘵𝘮𝘦𝘥𝘦𝘯 𝘣ı𝘳𝘢𝘬𝘮𝘢𝘻𝘥ı. 𝘖 𝘢𝘥𝘢𝘮𝘭𝘢 tanıştığından veri benim tanıdığım Mavi olmaktan hızla uzaklaşmaya başladı. 𝘝𝘦 𝘣𝘶𝘯𝘶 𝘣𝘦𝘭𝘭𝘪 𝘦𝘵𝘮𝘦𝘥𝘪ğini düşünüyor. 𝘎ö𝘻𝘭𝘦𝘳𝘪𝘮𝘦 𝘣𝘢𝘬𝘢𝘳𝘢𝘬 𝘺𝘢𝘭𝘢𝘯 𝘴öy𝘭𝘦𝘺𝘦𝘣𝘪𝘭𝘪𝘺𝘰𝘳 𝘷𝘦 𝘣𝘦𝘯𝘪𝘮 𝘣𝘶 𝘬𝘰𝘯𝘶𝘥𝘢 𝘯𝘦 𝘬𝘢𝘥𝘢𝘳 𝘩𝘢𝘴𝘴𝘢𝘴 𝘥𝘢𝘷𝘳𝘢𝘯𝘥ığı𝘮ı 𝘣𝘪𝘭𝘥𝘪ğ𝘪 𝘩â𝘭𝘥𝘦... 𝘒𝘪𝘮𝘥𝘦𝘯 𝘬𝘰𝘳𝘬𝘶𝘺𝘰𝘳𝘴𝘶𝘯 𝘔𝘢𝘷𝘪 𝘣𝘶 𝘬𝘢𝘥𝘢𝘳? 𝘌𝘯 𝘣𝘢şta sö𝘺𝘭𝘦𝘴𝘦𝘺𝘥𝘪𝘯 𝘴𝘢𝘯𝘢 𝘪𝘯𝘢𝘯𝘮𝘢𝘻 𝘮ı𝘺𝘥ı𝘬? 𝘉𝘪𝘻𝘪 𝘵𝘢𝘯ı𝘮ı𝘺𝘰𝘳 𝘮𝘶𝘺𝘥𝘶𝘯 𝘔𝘢𝘷𝘪? 𝘉𝘪𝘻𝘦 𝘨ü𝘷𝘦𝘯𝘮𝘪𝘺𝘰𝘳 𝘮𝘶𝘺𝘥𝘶𝘯? 𝘖 𝘨üveni 𝘴𝘢𝘳𝘴𝘢𝘤𝘢𝘬 𝘯𝘦 𝘺𝘢𝘱𝘵ı𝘬? 𝘌𝘷𝘦𝘵 ş𝘶𝘢𝘯𝘥𝘢 𝘨üvenm𝘦𝘴𝘦𝘯 𝘩𝘢𝘬𝘭ı𝘴ı𝘯 𝘢𝘮𝘢 𝘰 𝘻𝘢𝘮𝘢𝘯 𝘯𝘦 𝘺𝘢𝘱𝘵ı𝘬 𝘔𝘢𝘷𝘪? 𝘉𝘢𝘯𝘢 𝘢𝘯𝘭𝘢𝘵𝘮𝘢𝘥ı𝘯, 𝘯𝘦𝘥𝘦𝘯 𝘉𝘶𝘭𝘶𝘵'𝘢 𝘢𝘯𝘭𝘢𝘵𝘮𝘢𝘥ı𝘯 𝘱𝘦𝘬𝘪? 𝘈𝘣𝘪𝘯 𝘨𝘪𝘣𝘪 𝘬𝘰𝘳𝘶𝘳𝘥𝘶 𝘰𝘺𝘴𝘢𝘬𝘪 𝘰 𝘴𝘦𝘯𝘪. 𝘕𝘦𝘥𝘦𝘯 𝘒𝘢𝘺𝘳𝘢'𝘺𝘢 𝘢𝘯𝘭𝘢𝘵𝘮𝘢𝘥ı𝘯 𝘱𝘦𝘬𝘪? 𝘌𝘯 𝘺𝘢𝘬ı𝘯 𝘢𝘳𝘬𝘢𝘥𝘢şı𝘯𝘥ı 𝘴𝘦𝘯𝘪𝘯. 𝘕𝘦𝘥𝘦𝘯 𝘺𝘢𝘱𝘵ığı𝘯ı 𝘢𝘯𝘭𝘢𝘺𝘢𝘮ı𝘺𝘰𝘳𝘶𝘮 𝘔𝘢𝘷𝘪. 𝘈𝘳𝘵ı𝘬 𝘢𝘯𝘭𝘢𝘮𝘢𝘬 𝘥𝘢 𝘪𝘴𝘵𝘦𝘮𝘪𝘺𝘰𝘳𝘶𝘮. 𝘠𝘰𝘳𝘶𝘭𝘥𝘶𝘮 çünkü!.. 𝘉𝘦𝘯 𝘥𝘦 𝘣𝘪𝘳 𝘪𝘯𝘴𝘢𝘯ı𝘮 𝘷𝘦 𝘺𝘰𝘳𝘶𝘭𝘥𝘶𝘮 𝘢𝘳𝘵ı𝘬!.. 𝘌𝘭𝘪𝘮𝘥𝘦𝘯 𝘨𝘦𝘭𝘥𝘪ği𝘯𝘤𝘦 𝘴𝘦𝘯𝘪 𝘢𝘯𝘭𝘢𝘮𝘢𝘺𝘢 çalıştım 𝘢𝘮𝘢 𝘢𝘯𝘭𝘢𝘵𝘮ı𝘺𝘰𝘳𝘴𝘶𝘯. 𝘉𝘦𝘯 𝘥𝘢𝘩𝘢 𝘯𝘦 𝘺𝘢𝘱𝘢𝘣𝘪𝘭𝘪𝘳𝘪𝘮? 𝘈𝘳𝘵ı𝘬 geçerli 𝘣𝘪𝘳 𝘴𝘦𝘣𝘦𝘣𝘪𝘯 𝘰𝘭𝘴𝘢 𝘣𝘪𝘭𝘦 𝘴𝘢𝘯𝘢 güvenmeyeceğiz 𝘔𝘢𝘷𝘪. 𝘝𝘦 𝘴𝘦𝘯 𝘣𝘶𝘯𝘶 𝘬𝘦𝘯𝘥𝘪𝘯 𝘪𝘴𝘵𝘦𝘥𝘪𝘯. Özür 𝘥𝘪𝘭𝘦𝘳𝘪𝘮... 𝘚𝘦𝘯𝘪 𝘻𝘢𝘮𝘢𝘯ı𝘯𝘥𝘢 anlayamadığım için özür 𝘥𝘪𝘭𝘦𝘳𝘪𝘮 𝘔𝘢𝘷𝘪...
Aden kendi iç hesaplaşmasını sürdürürken doktorlar yavaşça odadan çıkmaya başladı. En güvendikleri doktor olan Kurtuluş diğer doktorların gitmesini beklerken Aden'in karşısına geçmişti. O esnada diğerleri de doktorun yanına gelerek ne olduğu hakkında bilgi almak istiyordu. Tüm doktorlar gidince Kurtuluş söze girdi.
-Aden, Mavi'nin durumu pek iyi değil. İlk geçirdiği sinir krizinin peşine bu da gelince beyin kendisini fazla zorlamış. Bir de krizlerin arasında çok bir zamanın olmaması da bizi korkutan diğer bir durum. Tahminimizce bu krizlerin sebebi vücudunda bulunan yüksek dozda kimyasalların yanı sıra tramvaları. İkisi de birleşince daha sımıntılı bir durum yaratmış. Kimyasala alışan vücut artık almayınca bir direnç göstermiş. Bununla birlikte aklına gelen şeyler krizi tetiklemiş. Kimyasalın ne olduğunu laboratuvar sonuçlarından öğreneceğiz ama kesin bir bilgi veremem. Güçlü bir kimyasalın olduğu kesin ama bu kimyasalların kesinlikle piyasada olmadığından eminim bu yüzden de tam bir sonuç alamayız. Vücudu kimyasal olmadan yaşamaya alıştırırız bu yine onu bir nebze iyileştirir ancak tramvalarına diyebileceğim bir şey yok. Bir psikolog ile görüşseniz bile geçebilecek gibi durmuyor. Bunun yanı sıra eğer krizleri devam eder veya artarsa bu beynin kendini kapatmasına doğru yol açar. Yani demem o ki beyin kendini dışarıya karşı korumaya alır. Ne içerden dışarıya bir şey verir ne de dışarıdan içeriye bir bilgi alır. Fazlasıyla unutkanlık, kalıcı hafıza kaybı, konuşamama gibi birçok problemde beraberinde gelir. Ne yapabileceğiniz konusunda bir şey diyemem çünkü bu durum bizi aşar. Bizim görevimiz kimyasalı vücuttan uzaklaştırmak. Ama isterseniz tramvaları konusunda bir psikolog ile görüşün çok düşük bir ihtimal olsa da belki iyileşebilir. Geçmiş olsun.
Kurtuluş diyeceklerini dedikten sonra yavaşça oradan ayrılırken herkes ne yapılabileceğini düşünüyordu. Kimse genç kadının Gölge'nin yanında ne yaşadığını bilmiyordu ve bu kimyasal olayı hepsini dehşete düşürmüştü. Ya daha kötüsünü yaşadıysa akıllardaki tek soruydu. Ne yapacaklarını nasıl davranacaklarını bilemezlerken bu iş iyice bilinmezliğin içine doğru gitti. İlk başta kadının uyanmasını beklemeye karar vererek bir kenara dağılmışlardı...
Genç kadının birden geçirdiği krizin üzerinden üç saat geçmişti. Bu üç saat içinde kimse konuşmamıştı. Odada tek başına yatan kadın ise yavaşça gözlerini açmaya başlamıştı. Onu kameradan izleyen Kayra diğerlerine gruptan mesaj göndererek genç kadının odasına doğru yola çıktı. Bu esnada Aden ise Bulut ve Aras'la konuşuyordu. Sorguyu kendisi yapmaya karar vermişti. Diğerlerinin karışmasını katiyyen istemiyordu. Bu sebeple de odaya gitmeden önce bir nutuk çekmişti. Konuşmadan sonra Bulut'un yüzü sirke satmaktaydı. Aras ise omuz silkerek odaya girmişti. Aden hepsinin davranışlarından ötürü derin bir nefes alarak Aras'ın peşinden odaya girmişti. Her biri odaya girdiğinde dikkatlerini çeken tek bir şey vardı. Mavi'nin feri sönmüş olan gözleri... Mavi, her zaman hayat bakan gözleri gittiği günden beri o gözlerindeki hayat yavaş yavaş sönmüştü. Gözlerinde var olan ışık artık yoktu. Duygusuzca dümdüz bir şekilde karşı duvara doğru bakıyordu. İçeri girenleri fark ettiği hâlde hiçbir şekilde kıpırdamadan duvara bakmaya devam ediyordu. Ten rengi solmuştu. Dudakları kurumuş ve çatlamıştı. Ne kadar tehlikeli işlerle uğraşsa da Mavi daima bakımını eksiltmez bir insandı. Ancak birkaç yıldır Mavi kendini salmıştı. Yine de genç kadın güzelliğinden hiçbir şekilde ödün vermemişti...
Beş arkadaş, kadının kendilerine bakmasını beklerken kadın ise sanki onlar odada değilmiş gibi duvara bakmayı sürdürürken konuşmamaya yemin etmiş gibiydi...
Önce 𝘴𝘶𝘴𝘵𝘶𝘳𝘥𝘶𝘭𝘢𝘳 şimdi 𝘥𝘦 konuşmamı 𝘣𝘦𝘬𝘭𝘪𝘺𝘰𝘳𝘭𝘢𝘳. 𝘉𝘦𝘬𝘭𝘦𝘴𝘪𝘯𝘭𝘦𝘳... 𝘉𝘦𝘯 𝘢𝘯𝘥 içtim... 𝘕𝘦 𝘰𝘭𝘢𝘯𝘭𝘢𝘳ı anlatacağım 𝘯𝘦 𝘥𝘦 𝘣𝘦𝘯𝘪𝘮 𝘤𝘢𝘯ı𝘮ı 𝘺𝘢𝘬𝘮𝘢𝘭𝘢𝘳ı𝘯𝘢 𝘪𝘻𝘪𝘯 vereceğim... 𝘈𝘳𝘵ı𝘬 𝘤𝘢𝘯ı 𝘺𝘢𝘯𝘢𝘤𝘢𝘬 𝘰𝘭𝘢𝘯𝘭𝘢𝘳 𝘰𝘯𝘭𝘢𝘳... 𝘉𝘦𝘯𝘪𝘮 𝘺𝘦𝘵𝘦𝘳𝘪𝘯𝘤𝘦 𝘤𝘢𝘯ı𝘮 𝘺𝘢𝘯𝘥ı... 𝘈𝘳𝘵ı𝘬 𝘤𝘢𝘯 𝘺𝘢𝘬𝘢𝘯 𝘣𝘦𝘯𝘪𝘮!..
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |