
~~>Kurguda geçen olay ve karakterlerin gerçek kişi ve kurumlarla ilgisi yoktur. Tamamen hayal ürünüdür... <~~ 💣💣
~~Bölüme geçmeden önce yıldıza basmayı ve yorum yapmayı lütfen unutmayalım. Yorumlarınız beni her zaman motive ediyor canlarım... ~~~💣💣
Bölüm şarkıları: Davut Güloğlu: oy sevdam.
Horon.
İsmail Türüt: Çirkini Alırmıyım.
Salih yılmaz: Şelale.
Rasul Dindar: Dalgalan Karadeniz.
Cimili ibo: Oyna Horon.
Mihralim Ali Kondak: Karadeniz gibiyim.
~~Keyifli okumalar dilerim..~~
💣 38. YENİ LİDER Mİ ? 💣
Neva Kandemir.
Timur'un odamıza gittiğini bildiğimden salonda daha fazla beklemek istemedim. Gidip yanına ona destek olmak istiyordum. Az önce Asiye hanım'ın söylediği yalanı da söylemeliyim sanırım.
Kocamdan bir şeyler saklamak her zaman daha kötü şeylere sebep oluyor. O yüzden bu konuyu ondan saklamayacağım.
Yavaş adımlarla merdivenleri tırmanmaya başladım. Ne söylemem gerektiğini düşünüyordum içimden. Direk konuya nerden girseydim acaba?
Kapıya geldiğim de kapının kapalı olduğunu görünce elimi kaldırıp kapıyı yavaş bir şekilde tıklattım. İçeriden ses gelmeyince kapıyı yavaşça araladım.
Geleli çok olmadı aslında ama beni neden duymamıştı. İçeri baktığımda kimseyi göremedim. Balkona baktığımda orada kimse yoktu.
Lavaboya bakmaya karar verdim ve kapıya doğru ilerledim. Bir kez tıklattım, "Timur." diye seslendim de ise ses gelmemişti.
Nereye gitti bu?
Kapıyı yavaş bir şekilde açtım ve başımı uzatıp içeri baktım. Buradan göremeyince biraz daha uzandım.
"Ne yapıyorsun orada?" diyen Timur'un sesiyle panikleyip yere kapaklanıyordum ki Timur ben yere yapışmadan beni belimden yakalamıştı.
"Allahım düşüyordum." diyerek kendimi toparladım.
"Dikkat etmiyorsun ki Neva." dediğide ona bakıyordum.
"Şey sen öyle bir anda bana seslenince bende ister istemez korktum kocam." dediğimde Timur anında gevşemiş ve bana gülümseyerek bakıyordu.
"Hım, demek korktun." dedi ve beni belimden tuttu.
Başımı aşağı yukarı salladım ve gözlerinin içine melül melül baktım.
"Çok korktum Kocam." dediğim de ise Timur kahkaha atmıştı.
"Bir daha söyle." dediğinde bana baktı.
"Çok korktum kocam." dediğimde yine kahkaha attı ve beni kucakladı.
"İnsan kocasından korkar mı sevgili karım?" dediğinde omuzlarımı indirip kaldırdım.
"Korkmaz mı kocam." dediğimde kaşlarını yukarı kaldırdı.
"Korkmaz," dediğinde biz oturuyorduk.
Nereye geldiğimize baktığımda balkondaki koltuğa oturmuştuk.
"Söyle bakalım sen beni mi arıyordun orda?" dedi ve ben hemen başımı salladım.
"Evet seni arıyordum yakışıklı kocam." Dediğimde bana gülümseyerek bakmaya devam etti Timur.
"Aşağıda olanlardan dolayı konuşmak için geldiysen eğer şu an konuşmak istemiyorum." dediğinde yüzü yine eski halini almıştı.
"Yok ben neyden bahsettiğini soramacağım o adamın. Ama ben şey söyleyecektim." dediğimde nasıl söylemem gerektiğini bilmiyordum.
"Ne söyleceksin?" diye sordu.
"Ben hani bir hafta önce bizim eve gidecektim ya," Dediğim de Timur beni dikkatlice dinliyordu.
Kucağında hafif kıpırdadım ve gözlerinin içine baktım.
"Ben o akşam Asiye hanımı gördüm. Yanlış görmediysem bu adam vardı. İkisi birlikte karşılıklı bir şey konuşuyordu. Yani annen aslında bir haftadır burada olabilir. Muhtemelen yalan söyledi size." Cümlem biter bitmez Timur başını salladı.
"Anladım sevgilim. Sen bunu düşünme eminim onun için yalan söylemiştir." dedi ve ben o diye bahsettiği kişinin dayısı mı yoksa o bahsetti ensar için mi söylemişti anlamamıştım.
"Ensar için mi yoksa dayın için mi?" dediğin de Timur'un yüzü iyiden iyiye değişmişti.
"Alma şu güzelim ağzına şunları." dediğinde gözlerinin içine baktım.
"Hımm, ne alayım o zaman bu güzel ağzıma." dedim ve sakallarını okşadım yavaş bir şekilde.
"Söyleyim mi yoksa ben içime mi atıp, düşünce olarak mı kalsın?" dediğinde parmaklarım sakallarında durdu.
"Neyden bahsediyorsun?" dediğimde güldü.
"Önemli değil güzelim." dediğinde düşündüm.
Neyden bahsediyordu?
Ne alacaktım ki ben ağzıma?
"Timur ya söylesene?" dediğimde mızmızlandım.
"Yaklaş." dedi ve beni kendine yaklaştırdı.
Nefesim yüzüne vuruyordu. onun mavi gözlerine takılı kalmıştım.
Bir şey demeden dudaklarıma yapıştı. Dudağımı dudaklarının arasına aldığında özlemle öpmeye başladı. İlk afallasamda sonradan karşılık verdim.
Onu öpmeyi o kadar çok özlemiştim ki.
Öpüşmemiz daha şiddetlenince Timur'un eli vücudumda gezintiye çıktı.
Öpüşmemiş hızlandıkça onun eli her yerimde geziyordu.
En son eli yine kalcamın hemen üstünde durduğunda hafif geri çekildim.
Nefes, nefese kalmıştım çünkü.
"Seni seviyorum." diye fısıldadım.
"Bende seni_" Dedi ve ben kapandım dudaklarına tekrar.
Onu öpmek içimdeki şeyten kızı dışarı çıkıyordu. Onu her daha fazla öptüğümde onunla birlikte olmak istiyor gibiydim.
Kalcamı kıpırdadığında Timur eliyle kalcamı sıktı ve bu hareketi inlememe neden oldu.
Dudaklarında o muhteşem tata bir doyamıyordum.
Sanırım böyle saatlerce onu öpebilirdim.
Nefesim yetseydi tabi, istemeden de olsa yine geri çekilmiştim.
"Biraz." dedi ve Timur soluklandı.
"Biraz daha devam edersen, bunun sonu yatakta biter güzelim." dediğinde kıkırdadım.
"İstemiyorum diyemem." dediğim de bana şaşkınlıkla bakıyordu.
"İstiyor musun?" dediğinde başımı salladım.
"Her zerreni hissetmek istiyorum." diye düzelttiğimde anlım onun anlına dayalıydı.
"Yaa demek öyle." dedi ve belimden tutup beni kendine iyice bastırdı.
Elleri kalçamdaydı ve yavaş bir şekilde okşuyordu. Gözlerim kapalı bir halde gülümsüyordum.
"Bende seni hissetmek istiyorum, hemde her zerreni ezberleyerek." diye fısıldadı.
"Neden yapmıyoruz o halde." dedim ve kıkırdadım.
"Gündüz vakti sevgilim, ve bizimkiler alt katta kısa bir süre olsun kesinlikle istemiyorum. Senin her zerreni ezberleyebilmek için uzunca bir zaman dilimine ihtiyacım var. Her an Dicle gelip bassın istemiyorum." dedi dudaklarıma minik bir öpücük bırakıp geri çekildi.
"Ve bu hep yaptığı şey." dediğinde kahkaha attım.
Haklıydı, biz ne zaman kuytu köşede bir şeyler yapsak hemen bizi yakalıyordu yada yârım kalıyordu.
"Bunu kardeşimin mahvetmesini istemiyorum güzelim. Neden geceyi beklemiyoruz?" diye bir fikir sundu. Ona bakarak kocaman gülümsedim.
"Olur kocam." dediğimde o da gülümsedi.
"Zamanda geçmez ki şimdi." dediğinde kıkırdadım.
"Neden geçmesin ki, hemencecik geçer bence." dediğimde eli belimdeydi.
Parmağıyla oval desen çiziyordu kalçama. Ve bu benim hem hoşuma gidiyordu hemde onu öpmek istememe sebep oluyordu.
İkimiz birbirimize bakarken kalçaım altında bir şeyin titrediğini duyunca oraya baktım.
"Galiba telefonun çalıyor." dediğimde Timur başını salladı.
Üzerinde olduğum için cebinden de alamazdı üzerinden yavaş bir şekilde yan tarafına doğru kaydırdım kendimi. Bacaklarım onun bacağının üstünden çekmedim.
"Kim?" dediğimde ekranı bana gösterdi.
"Cihat." yazısını görünce gülümsedim.
"Güzel anlarımızı ikinci katili." dediğimde güldü.
"Kesinlikle." dedi ve telefonu açıp kulağına götürdü.
"Efendim Cihat." dedi ve Cihat'ı dinlemeye başladı.
"Bundan emin misin?" diye sordu.
Timur ile Cihat her ne konuşuyordu bilmiyorum ama Timur'un canı sıkılmış gibiydi.
"Tamam bakalım, öğrenirsen bana da haber ver. Ben yiğit'e söylerim." dedi Timur.
"Olur, ne zaman gelirsin." dedi tekrar.
Buraya mı gelecekti acaba.
"Tamam." dedi ve telefonu kulağından çekip bana baktı.
Telefon da kapanmıştı sanırım.
"Bir sorun mu var?" Diye sordum.
"Yani bilmiyorum sorun mu değil mi?" dediğinde ekrana baktı ve bir yerlere basıp tekrar kulağına götürdü.
Sanırım Yiğit'i arıyordu.
"Yiğit." dediğin de "Efendim abi." diyen sesini duydum.
Yüksek sesle konuştuğu için duymuştum. Az önce cihat abininki gibi konuşsaydı duyamazdım.
"Niye bağırıyorsun oğlum?" dedi direkt Timur.
"Neyse şimdi beni Cihat aradı, Eşref bir şeyler peşindeymiş sanırım. Masadakilerin evlerine gitmiş. Hatta bizimle çalışan bir kaç kişiyle de konuşmuş. Bir neyin nesiymiş öğren." dedi ve ben dikkatli bir şekilde onları dinliyordum.
"Bilmiyorum, bir sor bakalım bir bilgisi varmış mi?" dedi ve bir şey demeden telefonu kapattı.
"Neler oluyor?" dediğim de telefonu tekrar cebine attı.
"Sana daha önce masadan bahsetmiştim hatırlıyor musun onu?" dedi ve biraz düşündüm.
Kendisin ele başı olduğu masadan bahsediyordu sanırım. Yavaş bir şekilde başımı aşağı yukarı salladım.
"Heh işte o masadaki söz sahibi biri sabahtan peri kapı, kapı dolaşıyormuş diğerlerinin evine."dediğinde düşündüm neden dolaşıyordu ki?
"Neden böyle bir şey yapıyor olabilir?" dediğim de Timur omuzlarını yukarı kaldırı ve , "İnan şimdilik bende bilmiyorum ama bir şeyler döndüğü kesin." dedi ve sol eliyle bacağımı okşamaya başladı.
"Beni Lider olarak istemiyorlar." dediği an ona baktım.
"Nasıl istemiyorlar, sebep?" dedim sinirli bir şekilde.
"Benim kocamdan daha iyi bir lider mi bulacaklarmış."demem ile birlikte Timur bana gülümseyerek baktı.
"Benim halim belli bacağımı biliyorsun hala iyileşmedi." dedi ana kendimi toparladım ve ona baktım.
"Bende seninle bu konu hakkında konuşacaktım. Azra'nın bir arkadaşı vardı fizik tedavi uzamanı, seni onunla tanıştırmak istiyorum." dedim ve ne tepki vereceğine baktım.
"İstemiyorum Neva, daha önce denedik hiç bir şey olmadı." dedi ve Yavaş bir şekilde ayağa kalktım.
"Beni Lider olarak istememelerinde aslınsa haklılar, kim topal bir Lider ister ki." dediğin de Balkonun demirlerine tutunmuştu.
Sinirle olduğum yerden kalktım ve yanına doğru ilerledim.
"Ne demek topal. Sen topal falan değilsin, sadece biraz aksıyor o kadar. O da düzelecek ben inanıyorum. Sen iste yada istemede o Deniz buraya gelecek." dediğimde bana baktı.
"Deniz kim?"
"Dedim ya Azra'nın arkadaşı fizik tedavi uzamanı olan." dedim.
Başını salladı.
"Peki, sen nasıl istiyorsan öyle olsun karım." dediğinde neşeyle boynuna sarıldım.
"Sen harikasın kocam, pes etmeyeceksin pes etmek sana yakışmıyor. Hem bende seninle olacağım. Birlikte hakkından geleceğiz bu bacağın." dedim ve sırıttım.
"Sana güveniyorum." dedi ve eğilip dudaklarıma bir öpücük bırakıp geri çekildi.
"Alt kata inelim mi? Hem annen perişan oldu galiba. Ben çıkarken kötüydü." dediğimde bana baktı.
"Şu an onunla konuşmak istemiyorum." dediğinde bir şey diyememiştim.
"Emin misin o senin annen bunu unutma." dediğimde başını olumlu anlamda salladı.
"Eminim güzelim." dediğinde ısrar etememeye karar verdim. Ben ne kadar üstüne gitsemde Timur istemediği hiç bir şeyi yapmazdı.
Bir şey söylemeden omzuma başımı koymak istemiştim ama maalesef yapamadım. Onun yerine kolunu üzerine koydum.
Bahçeye bakıyorduk.
Bahçedeki beyaz güllerim buradan bile o kadar güzel görüyordu ki.
"Senin açtılar biliyor musun?" dediğinde Güllerden bahsettiğini anladım.
"Biliyorum, benim için hepsi tek, tek açmış. O kadar mutlu oldum ki anlatamam." dediğimde başını eğdiğini fark ettim.
Bende gözlerimi yukarı diktim ve Timur'a baktım.
"Seni seviyorlar." dediğinde güldüm.
"Ben daha çok seviyorum. Beyaz gülün kokusu başka bir hiç bir şeyde yok." dediğimde Timur'un kaşları çatılmıştı.
"Ne yani ben güzel kokmuyor muyum?" dediğinde güldüm.
Önüne geçtim ve ellerimi boynuna çıkardım.
"Sen benim menekşemsin, kokulu menekşem." dediğimde dudakları kıvrıldı.
"Menekşeler kokmaz diye biliyorum ben." dediğinde ben gülümsedim.
"Ama benim menekşem özel bir menekşe herkes bilmez kokusunu sadece ben bilirim." dediğimde eğildi ve dudaklarıma yapıştı.
Bu halde bile menekşe kokusunu hissediyordum ben. Kim ne söylerse söylesin. Timur kesinlikle menekşe kokuyordu.
Geri çekildiğinde dudaklarımın kızardığını hissediyordum.
"Birileri dudaklarımın halini anlamadan ruj sürsem iyi olur." dediğim de bana baktı ve tekrar öpmeye başladı.
Bu dediğim onu pek durdurmamıştı ve daha tutkulu öpüyordu beni.
Geri çekildi ve bana baktı , "Karımın dudaklarına güzel bir renk verdim." dediğimde kıkırdadım.
"Mor bir renk mi?" dediğimde çıkladı.
Eğildi ve bir öpücük bırakıp geri çekildi, "Çilek gibi." dedi ve tekrar bir öpücük bırakıp geri çekildi.
"Kiraz gibi." dedi ve eğilip tekrar bir öpücük ırakıp geri çekildi.
"Bal gibi." Dedi ve bana hayran hayran baktı.
Bu söyledikleri benim için o kadar güzel gelmişti ki gülümsemekten kendimi alıkoyamıyordum.
Dudaklarımı çilek ve kiraza benzetiyordu. Hatta tadının da bal gibi olduğunu söylemişti.
Kaç dakikadır böyleydik bilmiyordum ama dış kapının açıldığını duyunca Timur'un önünden çekildim ve gelenin kim olduğuna baktım.
Cihat gelmişti ve bakışları direkt olarak bizi buldu. Baş selamı verip gülümseyerek kapıya doğru ilerledi.
"Geldi güzel zamanımın ikinci katili." dediğinde güldüm.
"Hadi inelim." Dedim ve Timur da başını olumlu anlamda salladı.
"İnelim karım." dediğinde döndü ve beni sol kolunun altına alıp yürütmeye başladı. Bende onun yavaş adımlarına uydum..
Alt kata indiğimizde Cihat koltuğa yerleşmiş ve Dicle'ye bir şeyler söylüyordu.
"Karadenizde gemilerin battu deyum sağa?" dediğin de salona gelmiştik.
"Bir şey yok Cihat abi." dedi Dicle.
Bir şey derken bile yüzü düzelmeşti.
"Kızım ha battuysa bağa de emu ben sana yeni gemiler alurum." dediğinde Dicle gülmüştü.
"Bileyrum sende gemi çoktur nasulsa." dediğinde Cihat da gülmüştü.
Timur ve bende karşılarına geçip oturduğumuzda ikisine baktım.
İkiside karadeniz şivesi ile konuşmuştu.
"Oo en sevduğum emicemin oğlu gelmiş." dedi gülerek Cihat.
Bunu duyan Dicle'nin yüzü daha da düşmüştü.
Anladığım kadarıyla az önceki olanlara kafasına takmıştı.
"Hoş geldin Cihat." dedi Timur.
"Hoş bulduk kardeşim." diyerek yanıtladı Cihat.
Benim bakışlarım yere bakan Dicle'deydi.
Yanılmıyorsam kesinlikle Ensar'ı düşünüyordu. Yada hatırlamaya çalıyordu.
"Ee daha daha nasulsunuz?" Dedi sesli bir şekilde Cihat.
"Ben iyiyim." dedim nazikçe Cihat abiye bakarak.
"Şükür, şükür en azınsan birilerinin gemileru sağlamdur." dediğinde Dicle'ye laf çarptığına adım kadar emindim.
"Gemilerin mi var Cihat abi?" diye sorduğumda üçü birden bana bakmıştı.
"Evet vardır hepimizin vardır." dediğinde anında Timur'a baktım.
"Cidden mi?" dediğimde Timur başını salladı.
"Yaa demek öyle, insanın kendine ait özel gemisi olması nasıl bir şey?" dediğimde Cihat gülmüştü.
"Dehşet iyi bir şey, ha vereyum mu sana da benum gemilerden." dediğinde hevesli bir şekilde ona baktım.
"Sahi mi?" dediğim de Timur'un sesini duydum.
"Onun gemisi vardır." dediği an Timur'a döndüm.
"Benim mi? Benim gemim yok ki." dediğimde Timur gülümsedi.
"Var, Trabzonda hazır." dedi ve ben şokla ona baktım.
"Sizin memlekette mi?" dediğimde başını salladı.
"Nasıl ya?" dedim .
"Bir gün gidersek gösteririm sana da." dediğin de aşırı derecede mutlu olmuştum.
"Nasıl bir gemim var? Hangi gemini bana verdin? Kaç tane gemin var? Gemilerin isimleri var mı? Cihat'ın gemisi mi daha çok senin ki mi?" ardı ardına sorularımı sıraladığımda Timur bana bakıp kaldı.
"Ben birini kaçırdım? Bir cümle içinde kaç soru sordu o?" diyen Cihat'a mahçup bir şekilde baktım.
Galiba biraz meraklanınca dilimin ayarı kaçmıştı.
"Anladığıma cevap vereyim benim daha çok, çünkü ben Ticaretini yapıyorum." dedi Cihat ve ona gülümsedim.
"Alıp satıyorsun o zaman?" dediğimde başını salladı ve beni onayladı.
"Evet, hemde büyük çaplı Karadenizlerin çoğuna ben satmışımdır." dediğinde anladım diyerek başını salladım.
"Peki siz ne yapıyorsunuz o gemilerle?" diye sordum Timur'a.
"Balık," Dediğinde ona baktım.
"Balık Ticareti güzelim." dediğinde neşesi yerindeydi sanki.
"Aynen ne karlı bir iş değil mi? Diyen Cihat'a baktım.
"İstersen karlaru hesaplayak bir gün." dedi hemen Timur.
"Delirme o gemiyi satıyor, sizde alt tarafı balık satıyorsunuz. Tabi kide Cihat abi daha çok kazanıyordur." dediğimde Timur bana döndü.
"O karadeniz arasında gemi satayi ama ben Türkiye genelinde balık satayum ona ne diyeceğsun?" diye Timur'a şaşkınlıkla baktım.
Galiba yanlışla kırmızı çizgisine bastım Timur'un.
"Anladık kuzen anladık, sen daha çok kazanaysun." dedi hemen Cihat.
"Tabi kide ben daha çok kazanıyorum." dedi direkt Cihat.
"Ah yeter sakın başlamayın yine, nerden çıktı bu gemi meselesi ya." dedi Dicle.
"Bu ikisi gemi dedin mi deliriyor. Bunlara gemi demeye de gelmez aha böyle hemen biri ben en çok kazanıyorum biri ben daha çok kazanıyorum der. Bunları arasında kalırsın canım." dediğinde gülümsedim.
Sanırım haklıydı.
"Deneyimlemiş oldum." dediğimde hepsi birden gülmüştü.
*
*
Asiye hanım'a bakmak için üst kata çıkmıştım. Cihat ve Timur da toplantı odasındaydı zaten. Dicle odada olduğunu söylemişti.
Yavaş adımlarla Dicle'nin odasına doğru ilerledim.
Tam Timur ve Cihat'ın kapısından geçiyordum ki sesleri ile durdum.
"Demek planları buymuş." dedi Timur.
"Şerefsizler arkamızdan iç çevirmişler." dedi Cihat.
Kimden bahsediyorlardı ?
"Akşam gidecek miyiz bizde?" diye sordu Cihat.
"Elbette gideceğiz ha ben daha Liderliğimi vermedim." dedi kesin bir dille Timur.
"Toplantı mıdır her ne boksa işte baya kalabalık olacaktır orada asıl gücünü göstermem gerekiyor." dedi Cihat.
Daha fazla dayanamadım ve kapıyı tıklatıp girdim.
"Sen mi geldin canım." dedi Timur gülümseyerek.
"Evet, az önce siz konuşurken de kulak misafiri oldum birazcık." dediğim de mahçupça Timur'a baktım.
"Yaa demek öyle." dedi ve gülümsedi.
"Ha ona kapı dinlemek diyirler ama yine de sen bilirsin Neva." dedi Cihat ve hemen ona döndüm.
"Bir kere kapı dinlemek sayılmaz ki o, kapınız açıktı duymam gayet de normal." dediğim de burnumu kıvırdım.
"Açık mı bıraktın la kapıyı?" dedi Timur.
"Bilmiyorum ki öyle mi yapmışım?" dedi bana bakarak.
"Evet, öyle yapmışsın." dedim kararlı çıkan sesimle.
Timur'un sağında duruyordum ki bira anda Timur'un kucağına düştüm. Pardon düşürüldüm. Timur beni kucağına çekmişti çünkü.
Bakışlarımı hemen ona çevirdim.
"Ne yapıyorsun?" dediğimde gülümsüyordu.
"Karım ayakta yorulmuştur diye düşündüm." dediğinde utanarak Cihat'a baktım.
Cihat bize bakmıyordu. Telefonunu eline almıştı neyseki.
"Akşam bende gelebilir miyim?" demem ile birlikte Cihat başını telefondan kaldırdı.
"Ne dedun?" dediğinde ona şirin bir şekilde baktım.
"Akşam deyrum, bende sizunlen o toplantı mıdır her ne boksa olan şeye bende gelebilir miyum deyurum da?" dediğim de Cihat gür bir kahkaha atmıştı.
Timur ise gülmemişti ama benim dediğime sinirlenmişti sanırım.
"Olmaz güzelim, orası tehlikeli olacak hem senin mafya toplantısında ne işin var ki? diye sorduğunda ona baktım. Gözlerinin en içine baktım.
"Ne olmuş mafyalar varsa, Benim de kocam mafya." dediğimde gülümsemişti bir kaç saniye ama sonra tekrardan kaşları çatıldı.
"Aynı şey değil bu." dediğin de bu seferde kaşları çatılan bendim.
"Nesi aynı değil ya? Sen beni korursun. Hem Cihat abi de var o da beni korur." dediğim de Cihat abiye baktım.
"Değil mi Cihat abi?" dediğimde Cihat Timur'a bakmıştı ve sonra tekrardan bana döndü.
"Ben karışmam Neva." dediğinde moralim bozulmuştu.
"Tehdit ettin demi onu?" dediğimde Timur'a kızgın bir şekilde bakıyordum.
"Ben nasıl tehdit etmiş olabilirim? Ağzımı bile açmadım." dedi masum bir şekilde.
Ama ben bu söylediğine hiç inanmamıştım.
"Ya neden bende gelemiyorum, hemde bende mafyayım?" dediğim de Bu sefer Cihat ve Timur şaşkınlık ile bana baktı.
"Nesin nesin?" dedi Timur.
"Mafya'yım." dediğim de Cihat gülümsüyordu.
"O nereden çıktı şimdi?" diye sordu Timur.
"Kocam mafya, dayım mafya, ee sülalem mafya içinde büyümüş. Bende mafya oluyorum bu durumda." dediğim de Cihat ayaklanmıştı.
"Bu konuşma beni aşar, birazdan Lider olmak istiyorum derse hiç şaşırmam." dediğin de gülecektim neredeyse.
"Ben gidiyorum." dedi ve kapıdan çıkıp gitti.
"Aslında fena fikir değil, senin yerine ben geçebilirim ha ne dersin?" dediğimde Timur beni kendine iyice yapıştırmıştı.
"Olmaz derim güzelim." dediğimde yüzümü inceliyordu.
"Of ona olmaz buna olmaz neye tamam diyeceksin sen?" dedim kaşlarımı da çatarak.
"Gece için tamam dedim ya?" dediğin de gözlerim açıldı.
"Yaa Timur." dediğimde elimle göğsüne vurmuştum.
"Ne Neva ne?" dediğin de kıkırdamıştım.
"Bende vazgeçtim gece uyumacağım senle hatta." dediğimde dusaklarımı büzdüm.
"İşte onu yapamazsın güzelim." dediğin de elleri belimdeydi.
"Nedenmiş o?" dediğim de beni kendine iyice bastırdı.
"Hasretinle yanıp tutuşmuşken sence seni ayrı yatırır mıyım ben bugün? Bende o göz var mı?" dediğin de kahkaha attım.
"Yok mu?" dediğim de cıkladı.
"Yok güzelim." dedi kesin ve net çıkan sesiyle.
"Küsüm ben sana gece gelmeyeceğim işte görürsün sen." dediğimde Timur gülmüştü.
"Zorla getiririm." dediğinde ben gülmüştüm.
"Zorla güzellik olmazmış bir kere." dediğimde bana baktı.
"Öylemiymiş." dedi ve hemen başımı salladım.
"Evet kocam öyle." dediğim de sakallarını okşuyordum.
"Şimdi beni bırakır mısın işim var." dediğim de cıkladı.
"Ne işin var bakayım senin?" Diye sordu gözlerimin içine bakarak.
"Annene bakacağım iznin olursa?" dediğim de yüzü değişmişti. Annesinden bahsetmem bile onun morali bozuyordu.
"Tamam güzelim." dedi ve ellerini çekti.
Yavaş bir şekilde kucağından kalktım ve ona baktım.
"Ben baya iyiydim böyle ama madem gitmen gerekiyor gidebilirsin karım." dediğinde gülümseyerek ona baktım.
Eğildim ve dudaklarına öpücük bırakıp geri çekildim.
"Görüşürüz kocam." dedim cilveli çıkan bir sesle.
Timur'un bana aşkla mı yoksa şehvetle mi baktığını anlayamadan odadan ayrılmıştım bile.
Yavaş adımlar ile Diclenin odasına doğru ilerledim.
Kapıya varmadan önce elimi kaldırıp kapıyı bir kaç kez tıklattım. Bir kaç saniye bekledim ve içeriden ses gelmeyince kapıyı aralayıp içeri baktım.
Asiye hanımı buradan göremeyince bir kaç adım içeri girdim.
"Asiye hanım?" diye kısık sesle seslendim.
"Gel kızım." diyen sesini duydum.
Bir kaç adım attığımda yatakta onu otururken buldum.
Beni görünce gülümsemiş ve yanına oturmam için elini yan taraf koyup gel dedi.
Bekletmeden dediğini yapıp yatağa onun sağına oturdum. Bakışları bendeydi.
"Nasılsınız diye bakmaya gelmiştim." dediğimde gülümsedi.
"Sağol kızım daha iyiyim." dediğinde gözlerindeki acı buradan bile okunuyordu.
"Neden yalan söylediniz?" dediğim an baka baktı.
"Yani şey bir haftadır buradasınız sizi gördüm, neden yalan söylediniz?" diye sorduğum da bana manidar baktı.
"Bunu Timur'a da söyledin mi?" dediğinde başımı salladım.
Gülümsedi, "Aferin sana, kocandan bir şey saklamaman iyi bir şey." dediğinde ona gülümseyerek baktım.
"Söyledim çünkü söylersem bana daha fazla kızacaklarını biliyordum. O yüzden yalan söylemek zorunda kaldım." dedi mahçup bir şekilde bakarak.
"Neler oluyor? Oğlunuz neden kardeşinizde yani yanlış anlamadıysam tabi?" diye sorduğumda Asiye hanım buruk bir gülümseme ile bana baktı.
"O kadar karmaşık bir şey ki kızım sana nereden başlayayım ki anlatmaya." dedi ve ben ne diyeceğimi bilmiyordum.
"Timur neden bu kadar öfkeli? En azından bana bunu söyleyin? " Dediğim de başını salladı.
"Timur kardeşine ve dayısına öfkeli ve sanırım artık bana da öfkeli." Dedi ve sustu bir süre.
"Neden peki?"diye sordum.
"Çok karmaşık Neva," dedi ve derin bir nefes alıp bana döndü.
"Ensar daha 6 yaşındaydı, o zamanlar eşimde sağdı. Kardeşimin çoçukları olmuyordu ve kayınpederim de Ensarı ona vermeye karar verdi." dedi an şaşkınlık ile ona baktım.
"Ne?" dediğimde başını salladı.
"O zamanlar ne ben durdurabilmiştim onu nede murat durdurabilmişti. Ensar da dayısına karşı aşırı düşkündü yadırgamadı bu durumu. Ben ve murat uğraştık hep almak için. Ama kayınpederim bizi hep Timur ve Dicle ile tehdit etti onları da vereceğini söyledi. Sustuk, susmak zorunda kaldık. Sonra da eşimde ölünce benim umudum iyice bitti." dedi ve gözlerimden yaşlar akmaya başladı.
"Sanırım yanlış hatırlamıyorsam Ensar 18 yaşına geldiğinde Timur ile konuşmak istemiş. Ama ne konuştular yada konuştular mı bilmiyorum. Ben zaten ara ara onu görmeye gidiyordum. Abim izin veriyordu. Beni aldırıyordu istanbuldan. Ama şimdi artık burada. Ve bizimle yaşamak istiyor Ensar. Abim de onayladı artık, Ensar'ın bizimle olmasının daha iyi olacağını söylüyor. Bir sıkıntısı varmış." dediğinde onu dinlemeye devam ettim.
"Nasıl yani?" dediğim de bana baktı.
"Bilmiyorum benimle de konuşmuyor doğru düzgün bir kaç kelime sadece. Abim de durumun kötü olduğunu söylüyor." dediğinde Asiye hanım'ın ne kadar zor durumda olduğunu anladım.
Kadın kendi evladını abisine vermek zorunda kalmıştı.
İyide neden polise yada jandarmaya gitmediler ki?
"Tehdit ettiğini söylemiştiniz bu sizi nasıl durdu? Yani ben olsam durmazdım." dediğim de başını yukarı kaldırdı.
"Nasıl sustuğumu bir ben birde Allah biliyor, abim konuşmama izin verdi görmem izin verdi hep onla avuttum kendimi. Kayınpederim sürekli izledi beni takip ettirdi. Hiç peşimi bırakmadı." dedi.
"İki yıldır ellemiyor sadece iki yıldır kendim gidip görüyorum. Nedenini yine bilmiyorum. Sanki bir şeyler çeviriyor, bir şeylerin peşinde yine ama ne bilmiyorum. Bu zamana kadar ne geldiyse başımıza onun yüzünden geldi. Dışardan herkese masum görünüyor ama içi pislik dolu." dediğinde ona hak vermemek imkansızdı.
Benimde başıma ne geldiyse neredeyse hepsinde bir parmağı var o adamın. Artık daha da nefret ediyorum.
"Peki şimdi ne olacak? Yani Ensar ne istiyor?" diye sordum.
"Timur ile konuşmak istiyor? Dicle'yi görmek istiyor kardeşlerini görmek istiyor artık." dediğin de ondan çektim bakışlarımı.
"Neden şimdi? Yani neden onca zamandır gelmemiş?" diye sordum.
Asiye hanım bana baktı, "Bende bilmiyorum kızım bende bilmiyorum iki yıldır oğlumda bir haller var ama ne bilmiyorum?" dediğinde gözlerinin içine baktım.
"Timur neden kızgın hala anlamış değilim, durumun böyle olduğunu biliyor mu?" dediğimde başını salladı Asiye hanım.
"Uzun zamandır biliyor galiba onu bırakıp gittiği için kızgın. Yani küçükken çok iyi anlaşıyorlardı ikisi. Timur çok seviyordu kardeşini. Dicle de olduktan sonra daha bağlanmışlardı birbirlerine. Ama sonra işte gitti. O ufacık aklıyla abisine gitmek istediğini burayı sevmediğini söylemiş. 6 yaşındaki bir çoçuk o sözleri nasıl söyledi hala aklım almıyor. Timur bunları bir türlü aşamıyor Timur. O yüzden ona kızgın." dediğinde anladım diyerek başımı salladım.
"Sizi şimdi daha iyi anladım olaylar çok karmaşıkmış gerçekten de?" dediğimde Asiye hanım güler gibi oldu.
"Karmaşık hafif kalır, ailemiz komple karışık bizim Neva, bir türlü toparlayamıyorum Ailemi." dedi ve ağlamaya başladı.
"Kime gideyim? Kime anlatayım derdimi yoruldum artık kızım." dedi ve bana sarıldı.
Ona destek olmak için de bende ona sarıldım.
"Düzelecek. her şey Düzelecek." diyerek onu yatıştırmaya çalıştım.
Bir şey söylemedi ve öylece sarıldı bana bende ona sarılmaya devam ettim...
Asiye hanım ağlamaktan bitap düşmüştü ve onu yatağa yatırıp odadan çıkmıştım.
Aklım hala anlattıklarındaydı.
Bu kadar şey nasıl olmuştu neden kimse durdurmamıştı hala aklım almıyor.
Toplantı odasına baktığımda içeride kimseyi göremedim. Masanın üzerinde duran Timur'un telefonuyla bir kaç saniye bakıştık.
Aklıma gelen sinsi plan ile gülümseyerek odaya girdim ve hemen telefonunu kaptım.
Telefonunda şifre vardı ama şifreyi biliyordum ki.
Sırıtmış bir şekilde ekranı açtım mesajlara falan baktım.
Akşam nerede olacaktı bu toplantı denen şey öğrenmeliydim.
Yiğit son mesajına baktığımda da dudaklarım kıvrıldı. Burada konum vardı. Alta da yazmış yiğit akşamki toplantının yeri diye.
Kendi telefonuma konumu attım.
Attığım mesajı sildim ve telefonu kapatıp cebime koydum. Gülerek odadan çıktım. Alt katta olmalıydı kocam bey. Gideyim de telefonu vereyim.
Alt kata indiğim de tamda tahmin ettiğim gibi onu Cihat ile otururken buldum.
Timur beni görünce gülümsedi.
"Neredeydin?" dediğin de gülümseyerek yanına ilerledim.
"Söylemiştim ya." dediğim de hatırladı ve bir şey demedi.
"Gelirken toplantı odasına baktım oradasınızdır diye orada telefonu gördüm. Onu getirdim sana." dedim ve telefonu ona uzattım.
"Bende beni niye hala arayan olmadı diyordum." dediğinde gülmüştüm.
"Arayan olmuş mu?" diye sorduğunda omuzlarımı silktim.
"Bakmadım ki." dediğimde minik bir yalan söylemiştim ama bunu bilmesede olurdu.
"Tamam canım." dedi ve ekranı açıp baktı.
Bir şey göremeyince tekrar kapattı.
"Eee ne konuşuyordunuz?" diye sorduğumda Cihat gülümsemişti.
"Akşam için konuşuyordunuz sanırım." dediğim de Timur bana bakmıştı.
"Evet karım ama bitti zaten konuşmamız da." dediğinde ona kızarak baktım.
Aslında bitmemişti ben geldim diye kapanmışlardı konuyu.
"Neva." diyen Asya'nın sesiyle başımı sola çevirdim.
"Efendim canım?" dediğim de bana gülümseyerek baktı.
"İçeride Dicle ile tatlı yapıyoruz gelmek ister misin?" dediğin de heyacanla ayağa kalktım.
"Gelmez miyim?" dediğim de tam yanına gidiyordum ki Timur'un sesiyle durdum.
"Sakın o tatlılardan yiyeyim deme!" diye beni uyardığında başımı salladım.
Onu dinleyecek olan kimdi ki.
"Tamam kocam." dediğim de gülümsedi.
Ona bakmayı bırakıp Asya'nın arkasından koşarak mutfağa ilerledim....
Timur Kandemir.
"Akşam eğlenceliymiş toplantı? dedi Cihat ve başımı salladım ve onu onayladım.
"Bir şey yapacaksın değil mi?" dediğin de yine başımı salladım.
"Elbette yapacağım. Lider benim ne demek yeni Lider seçmek? Bunlar iyice çizmeyi aştı artık. Geçenki olaydan hala bir ders çıkarmamışlar madem o zaman bu sefer onlara daha büyük bir ders verme zamanı." dedim ve ona baktım.
"Bunda dededim de parmağı varmış, akşam ki Lideri tanıyormuş Alex öyle söyledi. Neyseki aklı başında olan bir o adam var. Alex senden yana olacak. Öyle söyledi."
Biliyordum o adamın yanımda olacağını kızını ona geri vermiştim çünkü. Kızıyla tehdit etmek istemesemde mecburen bunu yapmıştım.
"Dedeme sıkmak için güzel bir neden bence akşam için ha? Ortalığı kan gölüne mi çevirsem akşam." dediğim de gülümsemiştim.
"Şenlik var desene akşam." dedi gülerek.
"Ee olmasın mı artık şenlik?" dediğim de başını olumlu anlamda salladı.
"Olsun kardeşim olsun tabi." dedi ve aklına bir şey gelmiş gibi bana baktı.
"Akşam Horon tepelim mi? Diyen Cihat'a baktım.
"Benim daha farklı bir planım var. Horon tepilecek ama biz yapamayacağız. Biz sadece izleyeceğiz." Sözlerim bittiğin de Cihat planımı anlayınca sinsice güldü.
Bende gülümsemişti.
"Uy akşama eğlence vardur da.." dediğin de Kahkaha attım.
Ne eğlenceydi ama. Hem ben eğlenecektim hemde onlar eğelenecekti.
Akşam güzel bir horon tepeceklerdi. Tepemeyenide ve vuracaktım...
Cihat akşam için hazırlanmak için evden ayrılmıştı bende mutfağın yolunu tutuyordum. Bayadır kızların sesi çıkmamış ve merak etmiştim.
Umarım o hınzır yine tatlı yemiyordur.
Mutfağa girmeden önce kahkaha ve gülüşme seslerini buradan duyuyordum.
Yavaş bir şekilde içeri girdim ve Neva'nın sırtını görüyordum.
Asya ve Dicle beni görünce susmuş be bana bakmıştı. Neva da nereye bakıyorlar diye bakmak için arkasını görünce yutkundu. Elinde tatlı kaşığı vardı çünkü.
"Ayy benim biricik kocam gelmiş." dedi ve kocaman gülümsedi.
O burnundaki şey çikolata mıydı yoksa ben mi buradan yanlış görüyordum.
"Elindeki kaşıkla napıyorsun öyle güzelim?" dedim ve yanına doğru ilerledim.
"Hiç kocam kızlara yaptığım tatlıdan yediriyordum." dediğinde burnuna baktım.
Sadece kızlara yedirmediği belliydi hatta kanıt bile bırakmıştı yüzünde.
"Sadece kızlar mı yedi? Sen yemedin mi?" diye sorduğumda başını sağa sola salladı.
"Evet sadece onlar yedi. Değil mi kızlar?" dediğin de Kızlar tam bir şey diyecekti kaşlarımla hayır anlamında onları susturdum.
"Benim karıma yalan söylemek hiç yakışmıyor." dedim ve tezgahın üstündekiki peçete alıp ona doğru ilerledim.
"Yalan mı? Ne yalanı? Ben yalan söylemedim ki?" dedi şirin bir şekilde.
Eğildim ve yüzüne baktım. Buradan o kadar tatlı duruyordu ki onu öpmemek için kendimle savaş içindeydim şu an.
Peçeteyle burnunu sildim ve peçeteyi ona gösterdim.
"Eyvah." dedi ve kızlara döndü.
"Demek o yüzden bana bakıp kahkaha atıyordunuz. Sizi hainler niye söylemediniz bana da burnunda iz bırakmışsın diye alacağınız olsun." dedim ve elindekini tezgaha bırakıp bana döndü.
"Sen niye söylemedin yalan söylememe izin verdin?" diye bana kızgındı.
Şaşkınlıkla ona baktım bana mı kızdı birde o.
"Ben ne yaptım şimdi?" dediğim de dudaklarını büzdü.
"Söyleyebilirdin sende görünce." dedi.
"Ama söylemedim, yaptığın tatlıdan bana da yedirmeyecek misin?" dediğim de hemen yüzü neşeli bir hal almıştı.
"İster misin?" diye sorduğunda başımı aşağı yukarı salladım.
Neşeli bir şekilde bıraktığı tabağı geri aldı ve hemen yanıma geldi.
Kendi yediği kaşıktan bir tane aldı ve bana uzattı. Ağzımı aralayıp tatlıyı yemeğe başladım.
"Nasıl olmuş?" dediğinde ağzımdaki bitirdim ve ona baktım.
"Harika olmuş sen mi yaptın?" dediğim de başını salladı.
"Aa tatlıyı benlendi Asya görüyon mu? Sadece tatlı tabaklarına yerleştirmeyi o yapttı geri kalanın Asya ve ben yaptım abi." dedi Dicle.
"Ama en önemli işi ben yaptım sonuçta tatlıyı da ben yapmış sayılırım değil mi kocam?" dediğinde bir kaşık aldı ve kendi ağzına götürdü.
"Evet sen yapmışsın karım." dediğim de gülümsüyordum.
"Yeter bu kadar yediğin." dediğim de diğer kaşığı ağzına götürmeden geri bıraktı.
"Ama çok güzel olmuş." dediğinde gülümsedim.
"Senden daha güzel değil." dedim ve onun utanmasına neden olmuştum.
Sözlerimi dudaklarına bakarak söylemiştim.
"Gel artık, yorulmuşsundur sen." dedim ve onu kolumun altına alıp mutfaktan çıktım.
Kızlara bir şey diyemeden yanından çekip almıştım karımı.
Zaten öpmemek için zor duruyordum orada daha fazla kızların karşısında kıvranmaya hiç niyetim yoktu.
"Kocam az yavaş olsana ya niye çekiştiyorsun beni." dediğin de salonun kapısında durmuştuk.
"İçeride öpemedim karımı o yüzden." dedim ve dudaklarına yapıştım.
Bir kaç saniye şoktan sonra bana karşılık vermeye başladı ve ellerini boynuma çıkardı. Onun zaafını biliyordum. Onu susturma yöntemini de bulmuştum artık.
Benden kaçış yoktu benden kurtuluş yoktu...
Neva Kandemir.
Timur odaya çıkmıştı akşam olmak üzereydi ve sanırım akşam için hazırlanacaktı. Bende o arada Barlasa mesaj atmıştım iki saat sonra beni almaya gelmesini istemiştim. Oraya yalnız gidersem Timur'dan iki kat azar işitirdim. O yüzden yanımda bir tane yandaş lazımdı ve bu kesinlikle Barlas olacaktı. Barlas olur gelirim ama nereye gideceğiz demişti ama cevap vermemiştim.
Akşam söyleyeceğimi yazıp gönderdim. Telefonumu kurcalarken İnci aklıma geldi ve onu aramaya karar verdim.
"Ne yaptı acaba?" diye düşünerek rehberde onu aradım.
"Silinmiş miydi ya?" diyerek söylendim.
Ekranda bir anca inci yazısı belirdi ve ben onu aramadan o beni aramıştı. Bu da ister istemez beni gülümsetmişti.
Kalp kalbe karşıydı sanırım.
"Alo, İnci." diyerek telefonu açtım.
"Neva sen iyi misin? Beni neden aramadın neler olmuş öyle. Şimdi duydum canım çok özür dilerim yanında olamadım." dedi soluk vermeden konuşmuştu.
"Sakin ol İnci, atlattım sayılır." dediğim de içimde bir sızı hissettim.
"Ah güzelim ya nedir bu senin çektiğin anlamıyorum ben? Kimin bedduasını aldın anlamıyorum." dediğinde gülecektim az kalsın.
"Bende bilmiyorum canım vallahi nedir bu çektiğim bende bilmiyorum." dedim sakince.
"Seni görmeye geleceğim akşam geleyim mi?" dediğin de dudaklarımı araladım.
"Bugün olmaz canım, yarın buluşalım olur mu? Ben yanına gelirim." dediğimde İnci den ses çıkmamıştı.
"Tamam canım." dedi.
"Tamam canım. Evlilik nasıl gidiyor?" diye sorduğumda bir kaç saniye susmuştu.
"Güzel gidiyor canım." dedi neşeli bir sesle.
Sesinden bile güzel gittiği beliydi.
"Sevindim canım senin adına, masal nasıl o alışabildi mi bu duruma?" diye sordum.
"Alışmaz mı? Benim kız maşallah baba diye diye başımın etini yiyor benden bile kıskanıyor biliyor musun." dediğin de gülmüştüm.
"Çok fena bir kız olmuş desene benim fıstığım."
"Deme öyle ne çektiğimi bir ben biliyorum. İkisinin arasında kaldım. Asel de az değil biliyorsun. Polat'ın tepesinden inmiyorlar. En azından Polat bu durumdan rahatsız değilde biraz olsun içim rahatlıyor." dediğin de gülümsemeden edemedim.
"Bırak biraz çoçuklarla o uğraşsın." dedim.
"Azra da aynısı söyledi ama ben dinlememiştim." dediğin de güldüm.
"Ben diyince dinleyeceksin o zaman." dediğim de o da gülmüştü.
"Dinleceğim artık."
"Dertlerin bu olsun sadece canım." dediğim de gülümsemesi durmuştu.
"Haklısın canım, sen neler yapıyorsun? Hem akşam ne işin var senin? Neden beni istemedin?" dediğinde yalan söyleyecektim ama yapacak bir şey yok.
"Önemli bir şey değil canım burası biraz karışık sana buluşunca anlatırım artık." dedim.
"Anladım canım, yarın anlatırsın nasıl olsa." dedi İnci.
"Evet canım yarın anlatırım." dediğim de telefondan Gencer'in sesini duydum.
"İnci bir gelir misin?" diye seslenmişti.
"Canım ben şimdi kapatıyorum kendine dikkat et." dedi ve bir şey dememe fırsat vermeden telefon kapanmıştı.
Sanırım bir şey olmuştu. O yüzden hemen kapatmış olmalıydı.
Merdivenlerden Timur'a bakınca dudaklarım açık kaldı.
Jilet gibi bir takım giymişti.
Merdivenlerden inerken bir gözü bana kaymıştı. Bende hemen ağzımı kapatıp ona baktım.
"Bu ne hal?" dediğimde gülümseyerek merdivenleri inmeyi bitirmişti.
"Nasıl olmamış mı?" dedi ve onu baştan aşağıya inceledim.
Yanıma doğru adımlamaya başladı .
"Olmuş, hatta fazla bile olmuş, akşam orada kadın var değil mi? Sen o yüzden bu kadar güzel giyindin." dediğimde Timur gülmüştü.
"Sence öyle bir toplantıda kadının ne işi var güzelim?" dedi ve dudaklarıma baktı.
"Kıskanmak sana yakışıyor." dedi ve dudaklarıma eğilip öptü beni.
Çok fazla uzun tutmadan geri çekilmiş ve gözlerimin içine bakmıştı.
"Kıskanmadım ki." dediğim de bana bakmaya devam etti.
"Ya demek akşam sarışın kadın var desem yine de kıskanmazsın öyle mi?" dediğin de ayağa kalktım ve kaşlarımı çatarak ona baktım.
"Hani kadın yoktu? Nerden çıktı bu sarışın yelloz?" dediğim de Timur gülüyordu.
"Kıskanmıyormuşsun çok belli ettin karıcım." dedi ve belimden tutup beni kendine çekti.
"Kıskanmıyorum işte." dediğim de dudaklarıma daha da yaklaştırdı kendini.
"Kıskandığını itiraf edene kadar öperim seni." dediğin de bir öksürük sesiyle neye uğradığımı şaşırdım.
Bakışlarımı sola çevirdim ve merdivenlerde duran Asiye hanıma bakıp kaldım.
Timur hala bana sarılı bir haldeydi ve bir çırpıda geri çekildim.
Timur bir şey söylemeden bana baktı.
"Ben çıkıyorum gece görüşürüz." dedi ve göz kırpıp yanımdan ayrıldı.
Ne ima ettiğini anlayınca ben iyice paniklemiştim.
Timur salondan çıktığında Asiye hanım karşımdaki koltuğa doğru geliyordu.
"Bende sana bir şeyler getiyordum." diyen Dicle'yle bakıştık.
Asiye hanımdan bahsediyordu sanırım.
"Canım istemiyor ki." dediğin de onlara bakıyordum.
"Ben odaya çıkıyorum, Barlas almaya gelecek beni Dicle haberin olsun hazırlanayım ben." dediğim de Dicle bana bakmıştı.
"Nereye gidiyorsun?" Diye sordu.
"Yemeğe gideceğiz canım. Timur'un haberi var." diyerek bir yalan daha söyledim.
"Yok yengecim ben ondan sormamıştım hani nerede olduğunu bilmek için sormuştum." dedi sesli bir şekilde.
"Tamam canım." dedim ve hızlı bir şekilde merdivenlere tırmandım.
Barlas bir saate gelirdi zaten anca hazırlanırdım o zamana kadar.
Timur çok güzel giyinmişti ve bende en az onun kadar şık ve güzel olmalıydım.
Odaya girdiğim direk dolaba doğru yürüdüm. Burada kıyafetlerim vardı onlardan birini giyecektim artık. Aslında onun siyah giyinmek istiyordum.
Ama burada çok fazla yoktu belkide hiç yoktu.
Gözlerim dolabı tararken gördüğüm ley ile gözlerim ışıldadı.
Siyah ceketli bir takım vardı. Ah bu kesinlikle akşam için güzel olurdu bu. Siyah ve daha şık bir elbiseyle gitmek isterdim ama bu şu an için pek mümkün görünmüyordu.
Kıyafetleri yatağın üzerine koydum ve kendimi direk banyoya attım. Gitinmeden önce güzel bir duş almak bana iyi gelecekti...
Aynada tam on dakikadın kendime bakıyordum ve bok gibi olduğuma karar verdim. Kendime harika moral veriyordum gerçekten de.
Üstümde emanet gibi duruyordu bunlar.
Bu şekilde onun yanında duramazdım ki.
Yakışmıyordum bile.
Üstümdekileri geri çıkardım ve tekrar dolaba yöneldim.
Ben yine kendi rengimden devam edecektim.
Beyaz uzun kollu bir elbise vardı ve kesinlikle bunu giyecektim.
Dolaptan çıkardım ve hemen üstüme geçirdim elbiseyi. Aynadan baktığımda gerçekten iyi göründüğümü anladım.
Saçlarımı dağınık topuz yapacaktım.
Galiba yapabilirsin zaten saçlarım çokta uzun satılmaz kısa bir zamanda hemen yapabilirdim.
Hafif bir makyajlada mükemmel görüneceğime emindim...
Aynada kendime son kez bir şöyle baktım ve gerçekten güzel olduğumun kanatına vararak geri çekildim.
İnci küpelerimi de takınca tamamen harika olmuştum.
Evden çıkmadan önce dışarı baktım. Ortalık baya kararmıştı ve sanırım toplantı başlamak üzereydi..
Bahçeye çıktığımda Barlas'ı bahçede Polat ile konuşurken buldum.
"Ben hazırım." dediğim de ikisi birden bana bakmıştı.
Barlas beni paştan aşağı süzmüş ve ıslık çalmıştı.
"Bu ne güzellik kuzen." dediğinde gülümsedim.
"Beni yemeğe çıkaracaksın ya o yüzden bende biraz şık giyineyim dedim." dedim ve sırıttım.
"Öyle miydi?" dediğinde kaşları havalandı.
"Evet canım kuzenim o yüzden gelmedin mi?"dediğimde dik dik ona baktım.
"Öyleydi haklısın." dedi ve elini bana uzattı.
Elimi onun eline bırakıp ona kocaman gülümsedim.
"Hadi gidelim bakalım şu yemeğe." dedi Barlas.
"Görüşürüz Polat." dediğinde Polat selam vermişti sadece.
Umarım bir şey anlamamıştır anladıysa her an Timur'a haber verebilir.
Arabaya binmiş ve kemerimi bağlıyordum.
"Buraya gideceğiz?" dediğimde telefonu koydum. Konumuda açmıştım.
"Söyle bakalım neler oluyor? Ve nereye gidiyoruz?" diye sordu Barlas.
Araba çalışmış ve evin önünden ayrılmıştık.
"Hiç ne olsun, gezmeye gidiyoruz." dedim şirin bir şekilde.
"Neva ben şaka yapmıyorum ama." dediğinde bana kızgın bir şekilde bakmıştı.
"Tamam ya Mafya toplantısına gidiyoruz." dediğim de Araba aniden durdu ve ben az kalsın başımı çarpıyordum kemer sayesinde kurtulmuştum.
"Ne diyorsun sen? Ne mafya toplantısı?" dediğinde gözlerimi kırpıştırıp ona baktım.
"Bende çok detaylı bilmiyorum Timur liderliği ile ilgiliymiş sanırım." dediğimde bana şaşkınca baktı.
"Tamam sen niye gidiyorsun?" diye sorduğunda arabayı tekrar çalıştırıp yola koyuldu.
"Beni götürmedi bende arkasından gideceğim." dediğimde bana bakmıştı yandan.
"Ee iyi yapmış işte demek ki gitmemen gerekiyor." dediğinde ona ters ters baktım.
"Sende başlama lütfen beni sadece oraya götür." dediğimde bana bakmıştı.
"Normalde bunu yapmam ama bende varım diye götürüyorum seni yoksa götürmem." Dedi kesin bir dille.
Bir şey diyemedim ve öylece etrafa bakındım. Karanlıkta yolu izlemekte güzeldi.
Toplantı olacak yere gelmiştik sanırım etraf baya kalabalıktı. Şehirden bir tık uzaktı ama burası baya güzeldi.
Fazlaca görkemliydi kimin di acaba burası.
"Hadi gel girelim bizde." Dedi Barlas ve araban çıktık.
Etrafı incelerken bir anda önümüze Yiğit çıktı.
"Nereye böyle?" dediğinde yakalandığımızı anladım.
"İçeri girecektim." dediğim de gülümsediğini gördüm.
"Üzgünüm yenge alamam içeri abimin kesin emri var." dediğinde arkasındaki adamlara baktım.
"Ne demek olmaz ya, çekil önümden içeri gireceğim ben." dediğim deYiğit başını eğmişti.
"Kesin emri var yenge seni içeride görürse ilk beni öldürür." dediinde ona bakıp kaldım.
"Yapmaz öyle bir şey." dediğim de bana ve Barlas'a baktı.
"Yapabilir." diyen Barlasa baktım.
Ne yapacağımı bilmeden sinirle onlara sırtımı döndüm.
"Öküz, odun. Kalas." diyerek arabanın tekerleğine bir tekme attım.
"Araba benim yalnız güzelim." dedi Barlas ve ona da sert bir şekilde baktım.
"Sus!" dediğim de ağzını fermuar yapıp geri çekildi.
Sinirden neredeyse gözlerim dolmuştu.
Şimdi ne yapacaktım ben?
İçeri nasıl girecektim..
Timur Kandemir.
Neva'nın dışarıda olması sinirlerimi fazlasıyla germişti. Cihat durumu bildiğinden el atmıştı ama ben hala rahat değildim.
Koca malikanenin her yerine bomba döşemiştim nasıl sakim olacaktım.
"Biraz sakinleş lütfen sen emir vermeden hiç biri patlamaz ki. Üstelik kumandaları da senin elinde." diyen Cihat'a baktım.
"Ya patlatmam gerekirse." dediğim de Cihat'ın gözleri büyüdü.
"Burada hepimizi öldürmeyi düşünmüyorsun değil mi?" diye sordu.
"Düşünüyordum ama malum karım düşüncemi değiştirdi artık." dediğim de Cihat şaşkınlık ile beni izledi.
"İyi o zaman gideyim de yengeme teşekkür edeyim." diyen Cihat'a ters ters baktım.
"Otur, oturduğun yerde." dediğim de içinden sabır çektiğine adım kadar emindim.
"İçeriden sesleri duyuyorsun değil mi? dediğinde başımı salladım.
Duymamak mümkün müydü. Bangır bangır çalıyordu şarkılar.
"Şarkıları da şarkı olsa bari." dediğinde gözlerimi dikip ona baktım.
"Ya biz ne zaman çıkacağız." dedi sabırsız bir sesle.
"Biraz sabırlı ol Cihat." dediğimde sesli bir şekilde ofladı.
Oturduğu yerden de kalkmıştı.
"Birazdan çıkacağız zaten az kaldı sabret biraz." dediğim de bir şey demeden sağa sola yürümeye başladı.
"Alex gelmiş mi?" diye sordum.
"Evet gelmiş içeride bizi bekliyor o da." dediğin de başımı salladım.
"İlk önce bie Eşref çıksın konuşsun bir açıklasın kimmiş bu Lider bozuntusu." Dedim sakince.
"Tamam." dedi ve yine sağa sola gitmeye başladı.
Eşref'in çıkması gerekiyordu yeni lideri tanıtmadan ben çıkamazdım.
Cihat'ın telefonu çalmaya başladı ve ikimiz de telefona baktık.
"Kim?" dediğim de bana baktı.
"Yiğit arıyor, senin telefon mı kapalı?" dediğin de cebimdeki telefonu çıkardım.
Ekrana baktığımda kapalı olduğunu gördüm gerçekten de kapalıymış.
Başımı salladım.
Cihat'ın telefonu açıp hoparlöre verdi.
"Abi Timur abiye ulaşamadım da, bir misafiriniz daha var içeri geliyor." dediğinde Cihat'a baktım.
"Kim geliyor Yiğit?" dediğim de Yiğit ses vermedi.
"Abi söyleme dedi, kapıya varmak üzeredir zaten." dediğin de kapıya baktık.
"Tamam kapat sen." dedim ve telefonu kapattı yiğit.
Dediği gibi de kapı tıklatıldı ve Cihat açmaya gitti. Bende ayağa kalkmıştım.
Cihat kapıyı açması ile gözlerinin açılması bir oldu. Bende gelene bakmak için yanına geldiğimde bende şaşkın bir şekilde gelen kişiye baktım.
Rauf amca gelmişti.
"Rauf amca." dediğim de gülümsedi.
"Naber evlat." dedi ve içeri girdi.
"Duydum ki seni yine baştan almak istiyorlarmış, bende geleyim de sana destek olayım dedim." dediğinde kollarını açtı.
Hiç beklemeden sarıldım ona.
"Sağol Rauf amca, iyi ki geldin." Dedim yavaş bir şekilde geri çekildim.
"Naber evlat?" dedi Cihat'a bakarak.
"Sağol Rauf amca sen nasılsın." dediğinde Rauf amca gülümsedi.
Aklına bir şey gelmiş gibi bana döndü ve kaşları çatık bir şekilde bana baktı.
"Sen neden karını ağlatıyorsun bakalım he" Dediğinde şaşkınca ona bakıp kaldım.
Ne ağlatması?
"Dışarı da ağlıyor Neva. içeri almıyormuşsun, bu eğlenceden onu mahrum bırakamazsın hadi git al onu içeri." dedi ve ona baktım.
Ne yani içeri giremediği için dışarıda gerçekten de ağlıyor muydu?
"Almaz ki alamaz." dedi Cihat.
"Nedenmiş o? Hepimiz buradayız ona kim zarar verecek. Hem üstelik sen burada kuzgun olarak buradasın o da senin karın kuzgunun karısı olarak burada. Yani kimse bir şey yapamamaz ona." dedi ve ben öylece dinledim onu.
"Zaten sorun da o ya kimse zarar veremez ha manyak zarar verir. Evin her yerine bomba döşedi, hatta aklından da patlatmak geçiyor." dedi Cihat ve ona sinirle baktım.
"Ne?" dedi Rauf amca.
"Ne yaptın ula sen? Ne bombası?" dediğinde bir şey demedim.
"Olan oldu artık, bunu daha fazla konuşmanın bir anlamı yok. Gösteri birazdan başlayacak." dediğimde ikisinin ortalarından geçip kapıya doğru ilerledim.
"Beni girişte bekleyin." dedim ve kapıdan çıktım.
Neva'ya bakmaya gitmeliydim.
Ağlıyorsa kendimi affetmezdim.
İçeri almıyorum diye de ağlanmaz ki ama.
Ne diye ağlıyordu ki?
O ağlarken ben içeri de nasıl eğlenecektim?
Eğlenemezdim...
Neva Kandemir.
Gözlerimi etrafta gezdirmeye devam ediyordum. Sinirden ağlamıştım az önce Rauf amcayı görünce. Herkes ne güzel içerideydi ben ise burada yıldızları izliyordum sevgili kuzenim ve biricik dağ ayımla.
Sıkılmamak elde değil. Yapacak bir şeyde bulamıyordum. Arabanın üstüne çıkmıştım. Arabanın içine de girmek istemiyordum. Eve gitmeyi teklif etti Barlas ama reddettim buraya gelmişken geri gitmeye niyetim yoktu.
Bunlar başımda olmasaydı zaten şimdiye çoktan kocamı bulmuştum. Ona da kızgındım zaten beni içeri almayan da o değil miydi?
En çok Polat'a kızgınım beni ispiyonladı ispiyoncu dağ ayısı ne olacak.
"Neva." diyen Timur'un sesiyle tam arkama bakacaktım ki bakmadım. Rauf amca göndermiş olamalıydı.
Bakmayacaktım işte ona da bakmayacağım.
Bir şey demedim ve başımı gökyüzüne kaldırıp yıldızlara baktım.
"Güzelim." dedi ılımlı bir sesle. Önümde beni izliyordu biliyordum. Ama yüzüne dönüpte bakmadım.
"Bakmayacak mısın bana?" dediğinde başımı çevirip bakmadım ona.
İnat değil miydi bakmayacaktım işte.
"Neva güzelim hadi bana bak, ağladın mı sen?" dediğinde başımı çevirip ona baktım.
Gözlerimden göz yaşları gitmiş sayılmazdı. Gözlerim o öyle diyince daha da sulanmaya başladı.
"Ağladım." dediğim de bana yaklaştı.
"Neden ağladın?" dedi yumuşak ve bir o kadar sıcak bir sesle.
Sesinde huzur vardı bu adamın.
Sakın Neva hemen yelkenleri indirme o almadı seni içeri.
"Ağlamak istedim ağladım." dedim ve bakışlarımı ondan çektim.
"İçeri almadım diye mi ağladın?" diye sordu gülüyor muydu o?
Başımı çevirip ona baktım. Gerçekten de dudakları kıvrılmış bir şekilde bana bakıyordu.
"Hem ondan hemde değil sana ne." dediğim de gülümsüyordu. Hala gülümsüyordu.
"Peki neden inat edip arkamdan geldin, sana gelmemen gerektiğini söylemiştim üstelik." dediğinde ona baktım.
"Olan oldu artık hem ne var geldiysem sana ayak bağı olmam ki ben, bir köşede otururum olmaz mı?" dediğin de kaşlarını yukarı kaldırdı ve cıkladı.
"Olmaz güzelim içeri çok tehlikeli seni o aç olan çakalların eline bırakamam." dediğin de iyice moralim bozuldu.
"Madem beni almayacaksın niye geldin o zaman gitsene içeri." dediğimde bana baktı.
"Ağladığını duyunca gelip kendim bakmak istedim." dedi.
"İyi baktın işte şimdi sen gittikten sonra daha çok ağlayacağım." dedim ve suratımı çevirip diğer tarafa baktım.
"Neva güzelim, eve gitmen gerekiyor ağlamayacaksın da." dediğin de ona ters ters baktım.
"Gitmeyeceğim." dedim net çıkan bir sesle.
"Neva güzelim inat etme artık, bak benim içeri girmem gerekiyor söz veriyorum eve gelince konuşacağız ne olduysa da sana anlatırım." dediğin de on baktım .
Ben o anlatsın istemiyordum ki onun yanında olmak istiyorum hatta elinden tutmak istiyordum.
Bir şey demeden öylece başımı sallamakla yetindim. Ben ne yaparsam yapayım beni içeri almayacaktı. Boşuna burada çırpınıyordum.
"Seni seviyorum." dedi ve anlımdan öpüp geri çekildi.
Acelesi olduğu için arkasına döndü bende onun arkasından arabadan indim.
Barlas'a baktı , "Onu evime götür mümkünse bir daha benden habersiz bir iş de yapma!" diye onu uyardı.
"Artık ben senin adamın değilim bunu unutma Neva da ne isterse onu yapmakta özgür. Onu kısıtlaman doğru değil." dedi aynı sertlik ile.
"İşlerime karışma beceremeyeceksen eve götürmeyi bırak Yiğit yapsın." dedi Timur.
Barlas iyice sinirlenmişti ama bana baktı ve sustu bende burada olduğum için sustu.
Timur arkasına dönmüştü ki benim sesimle birlikte olduğu yere çivilendi.
"Bırak Barlas gitsin, o zaten yanına yakışmayan bir kadını istemiyor. Hak vermemek elde değil benim gibi hastalıklı sürekli başa belaya giren birini kim ne yapsın ki? Ona Hare gibi güçlü iş bilen biri lazım." Sözlerim biter bitmez Timur bir hışımla yanıma geldi.
"Sen kendini onla bir mi tutuyorsun?" dedi sert bir sesle.
"Evet, yanlış mı bu? Çünkü ona daha iyi davrandığına adım kadar eminim." dediğimde iyice sinirlenmişti Timur.
"Eminim o da şu an içeri senin gelmeni bekliyordur bense burada bekliyorum. Dışarı da." dedim. Dışarıda kelimesini bastırarak söylemiştim.
"Kendine bunu yapmaya hakkın yok, Sen benim karımsın kendine gel." dedi sinirli bir sesle.
"Öyle mi? Göster o zaman, senin karın olduğumu herkese göster." dediğim de sustu. Tek kelime etmedi ve beni elimden tutup peşinden sürükledi.
Ahhh yaşasın zafer çığlıkları atıyordum şu an.
Barlas'ın önünden geçerken ona göz kırptım.
Yavaş bir şekilde peşinden ilerliyordum bu sözlerim onda işe yaracaktı bundan emindim.
Kendimi başkasıyla kıyaslamama asla izin vermezdi. Tahammül bile edememişti.
İçeri girmeden öne bana döndü.
"Yanımdan ayrılmayacaksın tamam mı?" dediğinde hemen başımı salladım.
"Söz ayrılmam." dediğimde yumuşamıştı.
Bana da ılımlı bakıyordu. Bende bundan faydalanarak ona biraz sokuldum.
"İçeri girdiğinden itibaren Timur'un karısı olmayacaksın. Kuzgun'un karısı olacaksın." dediğinde daha da gülümsedim.
"Tamam kocacım." dedim cilveli çıkan bir sesle.
Bu söylediğim hoşuna gitmiş gibi dudakları kıvrılmıştı.
"Bir şey daha, içeride sakın korkma tamam mı? Her şey benim planımın bir parçası." dediğinde başımı salladım.
"Sen yanımda olduğun sürece korkmam mümkün değil." dediğim de daha gülümsedi ve başını eğdi. Yüzlerimiz o kadar yakındı ki.
"Seni seviyorum karım." dedi ve dudaklarıma kapandı. Ben tam karşılık verecektim ki geri çekildi.
"Bende seni seviyorum kocam." diye fısıldadım.
Kapıya doğru ilerlemiştik. Adımlarım artmaya başladıkça daha da heyacan basmıştı beni.
İçeriden de oldukça yüksek seste şarkılar çalıyordu.
Acaba içeride neler olacaktı?
Acaba içeride kimler var?
Elim Timur'un kolundaydı ve biz o görkemli salona girdik. Galiba salondu burası. Timur haklıydı burada başıma gerçekten de bir iş gelmesi muhtemeldi.
İçeride siyah takımlı adamlar kol geziyordu. Hepsi siyah olmasada ben mafyayım, ben kötüyüm diye bağırıyorlardı sanki.
Rauf amca yanımıza gelince ona gülümsedim. Biliyordum ki Timur'un dışarı çıkmasını sağlayan oydu.
"Getirmişsin kızımı." dediğinde daha da gülümsedim.
Cihat'ın da bana göz kırptığını gördüm.
"He ya getirdim." dedi bana bakarak Timur.
"Başlamadı mı daha?" diye sordu Timur.
"Yeni Liderleri gecikmiş onu bekliyorlar." diyen Cihat'a baktım.
"Yeni Lider kimmiş peki?" dediğim de hepsi birden bana bakmaya başladılar.
"Valla onu bizde bilmiyoruz henüz." diyen Cihat'a baktım.
"Aa o deden değil mi Timur?" dediğim de elimde en öndeki gülen adamı gösterdim.
"Evet." dediğin de ona baktım.
"O neden burada?" dediğimde kimseden ses çıkmadı.
"Her şey onun başının altından çıkıyor kızım, o yüzden burdadır." diyen Rauf amcaya baktım.
"Haklısın Rauf amca. Her şey onun başının altından çıkmış." dediğimde Timur bana baktı.
"Sana bir şey mi dedi? Niye öyle söyledin?" dediğinde başımı sağa sola salladım.
"Hayır bir şey söylemedi hiç konuşmadım onunla ben önceki meselelerden öyle dedim." Diyerek ona gülümsedim.
Timur pek inanmışa benzemiyordu ama burada da üstelemek istemek istemediği için sahneye baktı.
"Eşref çıkıyor." dedi Cihat.
"Konuşmayı başlatacak sanırım." dedi Rauf amca.
Dediği gibi de olmuştu. Eşref dedikleri adam eline mikrofonu almıştı. Sanki büyük bir şey yapıyorlardı.
Neyin hazırlığıydı bunlar böyle hala anlamıyordum?
"Evet değerli misafirler burada bugün yeni Liderimizi tanıtmak için buraya toplandık. Birazdan o da buraya geldiğinde eğlencemize kaldığı yerden devam edeceğiz. Biliyorsunuz ki önceki Lider artık işlerini yapamıyor böylelikle bizde böyle bir karar aldık." dediğin de sinirlenmiştim.
Tek sinirlenen ben değildim Timur da sinirliydi bunu elimi tutuşundan anladım. Elimi bırakmak istemediğini biliyordum ama oraya çıkıp bir şeyler söylemeliydi. Liderliği bırakmadığını ve liderliği gayet güzel yaptığını söylemeliydi.
"Önceki Lider hakkında ne dedin?" dedi Sesli bir şekilde Timur.
İnsanların hepsi bize dönmüştü sahnedeki adam bize hortlak görmüş baktı.
"Bunu kim içeri aldı." dedi mikrofondan.
Salak Timur'u görünce ne yapacağını unuttu galiba.
Timur elimi bırakmadı ve sahnenin olduğu yere doğru yürümeye başladık. Sanırım sahne sırası Timur'a gelmişti.
Biz ilerledikçe insanlar birer birer önümüzden çekiliyordu. Bende gururlu bir şekilde kocamın elini tutuyordum.
Sahneye yavaş bir şekilde çıktık ve Eşrefin olduğu yere doğru ilerlemeye başladık.
Eşrefin rengi iyice atmıştı. Bakışlarımı sahnenin ön tarafında duran Timur'un dedesine baktım. Yüzü düşmüş ve bu olanlardan canı sıkılmış gibiydi.
"Sizi davet ettiğimizi hatırlamıyorum." diyen Eşref'e baktı Timur.
"Biliyorum. Ama benim davet edilmeye ihtiyacım var mı ki? Unutmuşa benziyorsun hatta burada bulunan bir çok kişi kim olduğumu unutmuşa benziyor." dedi ve Eşrefin elindeki mikrofonu aldı.
"Öncelikle hepiniz hoş geldiniz biraz sonra olacakların kesinlikle sizinle bir ilgisi yok. Sadece benim Kuzgun olduğumu hatırlatmaya geldim. Eminim benim Kuzgunken yapacaklarımı sizler az çok biliyorsunuz." dedi ve dedesine baktı.
"Bunu bilmeyen bir kaç had bilmeze had bildirmeye geldim." dedi ve Eşref'e baktı.
"Eminim masanın kurallarını hepiniz benden daha iyi biliyorsunuz. Soruyorum size ben Liderliği bırakmadan yeni lider seçebilirler mi?" Salondan hayır sesleri yükseldi. Şarkı da çoktan susmuştu. Susması da iyi oldu böylelikle herkes Timur'u daha da iyi duyuyordu.
"Evet haklısın ama sende bu halde yapamadığını biliyorsun." diye araya girdi Eşref.
"Yapamıyor muyum?" dedi ve ona döndü.
"Demek ben Liderlik yapamıyorum öyle mi?" dediğin de Eşref başını salladı.
"İşleri boşladın, toplantılara da katılmadın." dediğinde kendilerini haklı çıkarmaya çalıyordu.
"Bu doğru değil." diyen kişiye baktım.
Bu kimdi?
"Bence siz işleri karıştırıyorsunuz Kuzgun arkadan her şeyi gayet de güzel yürütüyor. Siz ayakta uyumaya devam edin. Benim bir tane Liderim var o da şu an karşımda başka kimseyi Lider olarak kabul etmiyorum." dedi adam kararlı ve bir o kadarda kendin emin bir sesle.
"Alex doğru söylüyor bu yaptığımız doğru değil, Kuzgun silahını teslim etmeden Liderliği başkası alamaz." dedi diğer adam.
Az önce konuşan adamın adı Alex di demek.
Onalar masadan olmalıydı.
"Enver sen neler söylüyorsun? Biz böyle konuşmamıştık?" dedi sağındaki adam.
"Ben ne konuştuğumu gayet iyi biliyorum Civan sende bir an önce kendine gelsen iyi olur. Kuralları ne çabuk unuttunuz." dedi Enver.
Bu ikisi de masadan demek ki harika Timur gelir gelmez masayı karıştırmaya başlamıştı.
"Bu doğru değil bunalara inanmayın, Kuzgun tek düşündüğü karısı biz değiliz, uyanın açın gözünüzü biraz." dedi Eşref.
"Yeterli." dedi Timur ve hepsinin susmasını istedi.
"Evet her adamın yapması gerektiği gibi önceliğim elbette karım olacak." dedi ve gözlerimin içine baktı.
"Karımı korumak benim görevim onu her tehlikeden koruyacağım tabi. Çünkü ben buyum." dedi ve diğerlerine baktı salondaki insanlara.
"Hala bu liderliği devretmem gerektiğini düşünen var mı?" diye sorduğunda salonda kimse bir şey demedi derken Dedesi atladı ortaya.
"Ben istemiyorum, Eşrefte istemiyor. Bak gördüğün gibi Civan da istemiyor." Diyen dedesine baktım.
Yaşlı bunak hala gelmiş burada Timur'un işlerine burnunu sokuyordu.
"Demek istemiyorsunuz." dedi Timur ve gülümsedi.
"O zaman istemeni sağlıyım dedecim ha?" dedi ve sert bir şekilde ona baktı.
Kulağına seslendiğini duydum ve onda bir şey oldu salondaki tüm kapılar aniden kapandı.
Gözlerimi direkt Timur'a sabitledim.
Ne yapmaya çalıyordu Timur.
Elimi daha sıkı tuttu ve gözlerimin içine baktı. Bana güven vermeye çalıyordu biliyorum. Ona gülümseyerek korkmadığımı söyledim.
Ben ne olduğunu anlayamadan arkamızdaki dev ekran malikanenin dışını göstermeye başladı.
Ekrana bakmaya devam ederken doğru görüyorum diye bakarken etrafta bir uğultu başladı.
Demek ki doğru görüyordum.
Malikenin etrafında sayısızca bomba vardı.
Timur'a hızla döndüğümde sol elimdekinin artık bir mikrofon değilde kumanda olduğunu gördüm.
"Sen kafayı mı yedin?" dedi dedesi.
"He yedum da yedum." dediğinde ona bakıp kaldım.
Ciddiydi bombalar gerçekti.
"Dışarıya çıkmaya çalışmayın kapılar dışarıdan kilitlendi. Madem herkes beni unuttu bende bir kendimi hatırlatayım dedim." dediğinde ona bakıp kaldım.
"Bu saçmalık bizim ne suçumuz var, aç ku kapıları. Biz seni Lider olarak kabul ediyoruz." dedi bir adam.
"Evet ali haklı buradaki herkes senin kim olduğunu biliyor, onlara acımıyorsun bari buradaki insanlara acı." dedi Biri daha.
"Az önce niye hiç birinizden ses çıkmadı lan!" diye mikrofona kükredi. Elimi bırakmak zorunda kalmıştı. Bir eliyle kumandayı bir eliylede mikrofonu tutuyordu.
"Az önce niye eğlenip gülüyordunuz Lan arkamdan!" diye bir kez daha bağırdı.
Bu halinden belkide korkamalıydım ama korkmuyordum. Ha eğer karşımdaki kişi kocam değilde başka biri olsaydı kesinlikle korkardım.
"Az önce şarkılar eşliğinde hepiniz oynuyordunuz şimdi de oynayın." dedi ve bir şarkı çalmaya başladı.
"Oğlum napıyorsun? Tamam lider sensin indir şu elindekini." dedi dedesi ama Timur ona baktı.
"Sende oynayacaksın." dedi sert bir sesle.
"Ben bu şarkıyı bilmem ki oğlum." dedi korkarak.
Salondaki insanlarda oynuyor muydu korkudan mı titriyordu anlamıyordum.
"Peki o zaman bu senin bildiğin bunda oyna ha herkese de göster." Dedi ve şarkı birden değişti.
Galiba bu horondu.
Herkese horon mu oynatacaktı.
"Oynamazsanız patlatırım burayı." dediğin de dedesi oynamaya başladı.
Ve tabi buna katılanlarda oldu.
Eşref dedikleri adamda onların yanına inmiş ve oynamaya çalıyordu.
"Olmadı da siz yapamaysunuz bakın böyle yapacağsunuz." Diyen kişi Cihat'tı.
Cihat omuzlarını da haraket ettirerek horon tepiyordu.
"Ha bak böğle." dediğinde birinin elini tutmuş ona gösteriyordu.
Bu haline gülmeden edemedim.
O kadar güzel oynuyordu o bacaklar aynı anda nasıl hareket ediyordu öyle anlamıyordum.
Acaba Timur da bu kadar iyi oynuyor muydu?
"Durun lan! Karım beğenmedi oynadığınızı." dedi Timur ve ona bakıp kaldım. Ben öyle bir şey dememiştim.
Tam itiraz edecektim ki gözlerindeki ifade yüzünden vaz geçtim.
"Senin istediğin bir şey oynasınlar mı karım." dediğinde hem sertti hemde yumuşak.
Tabi bence yumuşak olan tarafını sadece ben anladım.
"Sibelim, şarkusu oynasınlar kuzen." dedi Cihat.
"Yeter ula maskara ettiniz bunca insanı oynamayacağum ben." dedi Timur'un dedesi.
"Peki dede eğer sıkıldıysan insanalara yaptığın şeyi anlat." diyen Timur'a baktı herkes. Bende ona bakmıştım.
Horon sesi de nihayet kesilmişti.
Kafam şişmişti benim burada birde şarkı iyi gitmiyordu.
"Ne yapmuşum ula ben?" dediğinde herkes ona bakmıştı.
"Beni tehdit edip liderliğimi bırakmaya çalıştıran sen değil misin dede?" dediğin de dedesinin gözleri büyümüştü.
"Bu durumda olmamın başarılı imzasını sen atmışsın dede." dedi.
Neyden bahsediyordu Timur?
"Beni öldürmeye çalışmışsın dede." dediği an gözlerim şok ile irileşti.
"Ben öyle bir şey yapmadum." dedi ama gözlerinde korku vardı.
"Yapmadın öyle mi?" dedi Timur ve arkamızdaki ekran yine açıldı.
Bu sefer görüntüde Timur'un dedesi ve Eşref vardı.
"Plan hazır, arabanın freni patlak halde." dedi Eşref.
"Aferum ula sana, böylelikle Timur ölecek ve başa geçeceğum." dedi Timur'un dedesi.
"Evet artık her şey senin istediğin gibi olacak." dedi Eşref ve güldü.
Ekran birden karardı ve herkes onalara bakmaya başladı.
"Bu yalandur, montaydur bu."
Timur'un dedesi yine yalanları sıralamıştı.
Cihat da şaşkındı demek ki bundan onun da haberi yoktu. Kocamı bu adam öldürmeye mi çalışıyordu.
"Bu demek oluyor ki, Liderliği devretmesi gerekmiyor, çünkü burada hala liderdi ve şu an ki durumunda olmasının nedeni de sen olduğuna göre lider falan olmazsın. Lideri öldürerek değil ancak o gönüllü bir şekilde verirse lider olabilirsin." dedi Alex.
"Yalandur derum ula sana yalandıur." dedi ama kimse ona şu an inanmıyordu.
İnanacağını da düşünmüyordum.
"Sizleri biraz korkuttum sanırım." dedi Timur ve kumandayı cebine attı.
Kapılar da bir anda açılmıştı.
"Ben dedem ve sevgili masa üyesi olan Eşref anlatsın diye yaptım ama ağızları sıkışmış yaptığım gösteri bile onları korkutmadı." dediğinde bir kaç kişinin güldüğünü işittim.
"Bence korktular ama itiraf ederlerse olacaklardan daha da fazla korktukşqrı için itiraf etmediler." dedim.
Sözlerim bittiğinde herkes bana bakmıştı. Buda beni fazlasıyla utandırmıştı.
Sesimi çıkarmamam gerekiyordu sanırım.
"Bencede." diye katıldı biri.
"Az kalsın altına edecekti eşref nasıl korkmamış olabilirler." dedi ve güldü Alex.
Bana katılmalarına sevinsem mi yoksa karıştığım için Timur kızar mıydı bilmiyordum.
"Onlara ceza vereceksin değil mi?" dedi biri.
"Elbette." dedi Timur.
"Masa diye bir şey artık yok." dediği an herkes şaşkınlık ile ona baktı.
"Ben artık hepinizin söz hakkı olsun isterim, bu masa saçmalığı yeterde artar bile." dedi.
"Eşrefi götürün evine ona minik bir süprizim var. Dedemi de size zahmet olmazsa en yakın mezarlığa bırakır mısınız zira bir ayağının çukurda olduğunu unutmuş da." dediğin de bir kaç kişi gülmüştü.
"Mezarlıkta aklı başına gelir belki." dedi.
İkisinin de kolundan tutup salondan çıkarmaya başlamışlardı.
Timur elimi tutup beni sahneden indirmişti. İnsanların ortasında durmuştuk.
"Özür dileriz kuzgun bizim de hatamız var anlamadan dinlemeden bu saçma sapan toplantıya alet olduk." dedi Civan.
"Önemli değil şimdilik bu olanları unutacağım ve artık işleri arkadan değil göz önünde yürüteceğim." dedi ve herkes memnundu.
Burada bulunan insanların şimdi neşesi yerine gelmişti sanki.
"Ne demişler gelen gideni aratırmış neyseki kimsenin gitmesin gerek kalmadı." dedi Enver.
"Merak ettiğim bir şey var. Yeni lider kimdi? Neden gelmedi?" dediğim de hepsi birden bana bakmıştı.
"Tam bilmiyorum ama adı Ensar'mış." dediği an donup kaldım.
Timur'da donuk kalmıştı.
Nasıl ya?
Ne yani Timur'un dedesi Timur'ın karşısına çıkara çıkara kardeşini mi çıkaracaktı.
Bu adam iki kardeşi birbirine düşsün istiyordu.
Şimdi anladım Ensar'ın neden geldiğini.
Ensar bu yüzden gelmişti.
Ama neden buraya gelmedi onu anlayamıyordum.
"Bir şey mi oldu Kuzgun?" dedi Enver.
"Bir şey." dedim aniden.
"Biz artık gidelim." dedim Timur'a bakarak.
"Karım yoruldu biz artık evimize gidelim." dedi ve elimi tuttu.
Bir şey diyecek mi diye yüzüne baktım. Ama yüzünde herhangi bir mimik oynamıyordu.
Dışa kapıdan çıkmak üzereydik ve ben Timur'un elini tutmaya devam ettim.
Onun yanında durmak elini tutmak bile beni mutlu ediyordu.
"İçeri korktun mu?" diyen sesiyle başımı ona çevirdim.
"Hayır." dediğimde bana bakmıştı.
"Emin misin? Bir an bayılacaksın sanmıştım." dedi ve güldü.
"Dalga geçme benimle korkmadım sadece biraz deli olduğunu bildiğimden bombaları patlatırsın diye korktum." dediğim de merdivenleri inmeyi bitirmiştik.
"Sen varken öyle bir şey yapamazdım." dedi.
"Ben olmasaydım yapar mıydın?" dediğim de başını salladı.
"Yapacaktım." dedi.
"Ne?" dediğimde durdu.
"Şaka yaptım." dedi ve ben bir an için şakasını gerçek sanmıştım.
"İyi bende bir an için gerçek sanmıştım." dediğimde ilerlemeye başladık tekrar.
"Timur, bizde eve geliyoruz evde buluşalım." Diyen Cihat'ın sesiyle ona döndük.
"Tamam kardeşim." dedi Timur. Rauf amca da Cihat ile geliyordu.
"Sanırım evde rahat yok." dediğinde kıkırdadım.
"Bu gece de gelmek bilmez zaten." dedi ve elini çekiştirip susmasını işaret ettim.
"Ne diyorsun biri duyacak sus." dediğimde durdu ve beni kendine çekti.
"Duyarsa duysun sen benim karım değil misin karmla sev_" cümlesi bitmeden elimle ağzınj kapatmıştım.
"Sus lütfen bunu gece konuşalım olur mu? Ama şimdi sus Timur." dediğimde başını salladı. Bende elimi yavaş bir şekilde dudaklarından çektim.
"Karımın güzel hatrı için bunları geceye saklıyorum." dedi ve eğilip dudağıma bir öpücük bırakıp geri çekildi. Beni serbest bırakmıştı...
Arabada giderken Timur'a sarılıyordum. Eve gidince bizi diğerleri bekliyordu ama ben şimdiden gece olacaklar için heyacanlanıyordum.
"Orada tam karım gibiydin." dediğinde başımı kaldırıp ona baktım.
"Seninle bir kez daha iyi ki evlenmişim dedim. İyi ki sana aşık olmuşum." Sözleri beni göğe çıkaracak cinstendi.
"Yanına yakıştım mı?" dediğimde bana kızarak baktı.
"O ne biçim laf asıl ben senin yanına yakışıyor muyum?" dediğinde kocaman gülümsedim.
"Çok.." Dedim ve on sıkıca sarıldım.
Timur saçlarıma bir öpücük bırakmış ve eliyle saçımı okşuyordu. Diğer eliylede belimi tutuyordu.
Yiğit öndeydi ve hiç sesini çıkarmıyordu. Bu durumdan biraz utansamda kocam sayesinde onu bile unutuyordum.
Eve geldiğimizi ağaçlardan anlamış ve geri çekilmeye karar vermiştim.
"Hiç bırakmak istemiyorum ama ne yapalım eve geldik bir kere." dedi Timur ve ona gülümsedim.
Araba durmuştu evin önünde ve bizde arabadan yavaş bir şekilde inmiştik. Timur'un yanıma gelmesini bekledim.
Yanıma gelincede eve doğru ilerledik.
"O araba kimin" dediğim de Timur da arabaya bakıyordu.
"Bende bilmiyorum kim geldi acaba yine?" dedi ve kapı bizim için açıldı.
Timur elimi tutuyordu merdivenlere geldiğimizde kapı aniden açılmıştı.
"Hoş geldiniz." dedi Asya.
"Kim geldi?" diye sordu Timur.
Asya başını önüne eğdi ve bir şey söylemedi.
"Bilmiyorum." dedi sadece.
Bizde saha fazla beklemeden içeri girdik. Salona doğru ilerliyorduk.
Salona girdiğimizde herkes ayaktaydı.
Herkesden kastım Asiye hanım, Dicle, Cihat abi, Rauf amca Kaan. Ve biri daha bu kimdi?
Kaan neden buradaydı?
"Senin ne işin var burada?" dedi Timur.
"Timur önce bir sakin ol, Ensar'ın sana söyleceği önemli bir şey var." dedi Kaan ve ben direkt başımı yanında duran Ensar'a çevirdim.
Timur'un kardeşi miydi bu?
Ona benzemiyordu.
Ama asiye hanıma çok benziyordu.
Evet bu onların kardeşiydi.
O da Timur gibi esmerdi gözleride kahverengiydi sanırım.
"Kaan sen ne hakla onu benim evime getirirsin onun burada bu alide işi yok." dedi Timur ve onların yanlarına doğru ilerledi.
"Çık bu evden hemde hemen!" dedi veEnsar'ın kolumdan tutup ittirdi onu.
Ensar bir kaç adım atmıştı ama gitmedi. Olduğu yerde yine durdu.
"Oğlum bir dinle diyeceği önemli bir şey varmış." dedi Asiye hanım.
"Anne sen karışma." dedi Timur.
"Şimdi mi aklına gelmiş ailesi olduğu, babam öldüğü zaman nerdeymiş. Allah bilir parası yoktur o yüzden gelmiştir." dedi Timur.
Sözleri oldukça sertti.
"Babam öldüğü zaman orda değildim, o zaman küçüktüm ama şimdi büyüdüm." dedi Ensar.
"Öyle mi? Demek küçüktün. Gittin mi hiç babanın mezarına? Bak babanın diyorum, dayının demiyorum." dedi sert bir şekilde.
İşler iyice karışıcaktı galiba Timur'un yanına adımladım. Onu sakinleştirecek tek kişi bendim çünkü.
"Gittim." dedi Ensar.
"Hatta bil bakalım başka ne yaptım?" dediğinde herkes ona bakmıştı.
"Ben nerden geliyorum biliyor musun? Babamızın mezarından. Bil bakalım mezar da kim yok?" dedi ve ben ne demek istediğini anlamadım.
"Ne diyorsun sen anlamıyoruz daha açık konuş."dedi Dicle. O da en az abisi kadar sert konuşmuştu.
"Mezar Boş." dedi ve bir şeyler oldu.
Bir şeyler kırılmıştı.
Asiye hanım küt diye yere düştü.
Rauf bey Asiye hanımı kaldıramaya çalışıyordu.
Dicle de bayılmak üzereydi ve Kaan tuttu onu da.
Timur öylece Ensar'a baktı.
Herkes doğru duymuştu değil mi?
Herkes doğru duymuştu.
Mezar boş demişti Ensar.
Mezar nasıl boş olur?
Mezar boş ise Timur'un babası neredeydi?
Öldüyse bu adamın kemikleri neredeydi?
Düşündüğüm şey olabilir miydi?
Murat Kandemir yaşıyor olabilir miydi?
Babam katil değil miydi?
~
~
~
Bölüm sonuna geldiniz canlarım. Bölüm nasıldı? Umarım sevmişsinizdir. ~~
Bu sefer soru sormayacağım. Benim yerime Neva sordu zaten. Onları cevaplamayı unutmayın canlarım. ~~
Düşüncelerinize yazmayı unutmayın.~~
Diğer bölüm gelene kadar kendinize cici bakın, yazarınızdan hepinize çokça kalp. ~~
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 42.78k Okunma |
3.51k Oy |
0 Takip |
40 Bölümlü Kitap |