21. Bölüm
Esma Gül Çağırgan / Son Düşüş / 19.Bölüm: Geçmişin Sırları

19.Bölüm: Geçmişin Sırları

Esma Gül Çağırgan
singularity

Eve girip duş hızlı bir duş aldım ve saçlarımı iki tane balık sırtı olacak şekilde ördüm. Yaptığım idmanın bedenimde bıraktığı izleri önemsemedim. Daha kötülerini görmüştüm. Ama bu hareketin acıktırmadığı anlamına gelmiyordu.

Hızlıca aşağı indim ve kendime bir şeyler hazırlamaya başladım. Bol enerji verici ve az maliyetli çorbam hazır olduğunda kendime bir kase koydum ve masada yemeye başladım.

Bir yandan da Alkım ve Kanber’i düşünyordum. Bence kesin mühürlülerdi ama neden birlikte değillerdi? Bence harika bir çift olabilirlerdi. Alkım’ı Kanber, Kanber’i Alkım sakinleştirirdi ya da ikisi birlikte her yeri birbirine karardı. Uyumlu olacaklarına emindim.

Uzun zamandır fark ettiğim bir şey daha vardı. Burası bana iyi geliyordu. Dengiz ve Kındurga bana ikinci bir hayat vadediyordu. Bununla ne yapacağımı bilmiyordum. Artık ölmek gibi bir planım yoktu ama alacağım intikam vazgeçemeyeceğim kadar büyüktü.

Wirana bana yeni bir aile vermişti ama buna hiç gerek kalmayabilirdi. Ya da buradakiler Aytek’e de aile olabilirdi. Kanber’le çok iyi anlaşırlardı. Feris onun yarı kurt formuyla dalga geçerdi. Büyük ihtimalle Aytek kıskandığı için Dengiz’le muhatap olmazdı. Kay’a bile katlanamıyordu.

Birlikte ilk yapacağımız şey kartopu savaşı yapmak olurdu. Bizi soğuktan donduran, ölmemek için Tanrıya yalvardığımız ve bir an önce bitsin dediğimiz kışın o kadar korkunç olmadığını görürdük.

Güneş’i özlerdik belki de. Ama geceyi severdik. Açlıktan ölmek üzere olduğumuz ya da yapmazsak öldüresiye dayak yiyeceğimiz görevler verildiği zaman gece hep kurtarıcımız olmuştu. Birilerinin evlerine girip yiyecek çalmış veya kimseye görünmemek için karanlığa sığınmıştık. Bu sonsuz gecenin bize huzur vereceğine emindim.

Kındutga’yı birbirine katardık. Kimseyi umursamaz kendi bildiğimizi yapardık. Kimse bizi bir şeyler yapmaya zorlayamazdı, hayatta kalmak için bize denileni yapmazdık. Birilerinin canlarını alarak kendi ruhumuzu karartmazdık.

Anneme en çok bunun için kızgın kalacaktım. En çok bunun için affetmeyecektim. Benim bu güzel diyarı görme şansım olmuştu ama Aytek bunu hiç bilmeyecekti. O asla kartopu savaşı yapamayacaktı. Kanber’le, Feris’le tanışmayacak Dengiz’e sadece bana mühürlü olduğu için sinir olmayacaktı. Tüm günü eğlenmeye harcayamayacaktı. Ben kurtulmuştu ama o hep orada kalacaktı.

Aytek karnını doyurmak için çalmak zorundaydı, kardeşini korumak için çok iyi savaşmalıydı. Dayak yememek için kötü şeyler yapmaya mahkûmdu. Hayatta kalmak için başkalarının canını almak zorundaydı. O her zaman babasını kaybeden annesinin ve abisinin geride bıraktığı ikiz kız kardeşi için güçlü durmak zorunda olan bir oğlan çocuğu olacaktı. Benim elim hiçbir zaman ona uzanmayacaktı. Çünkü o gideli çok olmuştu.

Benim için aynı şeyler geçerli değildi. O benden daha çok çabalamıştı ama yeni bir hayatı kazanan ben olmuştum. O ölmüş ben yaşamıştım ama yaşamı ne kadar hak ediyordum? Kışın eğlenceli olabileceğini, doymak için çalmak zorunda olmadığımı, bir ailem olabileceğini biliyordum artık. Ama onunda olsa olmaz mıydı? Bir hiç uğruna öldürülmemiş olsaydı olmaz mıydı?

Dışarıdan sesler gelirken pencereden bakma ihtiyacı hissettim. Orta yaşlı duran bir kadını gördüm. Hemen yanında İlbilge vardı. Diğer yanında Günana ve Feris, İlbilge’nin yanında ise Kanber ve Dengiz vardı. Kadın kumral saçları ve lacivert gözleriyle İlbilge’ye çok benziyordu. Üstünde Siyah bedenini tam saran ama etek bölümünde genişleyen bir elbise vardı. Kolları da dirseklerinden sonra genişliyordu. Gümüş bir kemer belini süslüyor fiziğini harika gösteriyordu. İlbilge kadar güzel ve büyüleyiciydi. Anne kız birbirinin aynısıydı. İçimde beliren kıskançlığa kızarken kendi annemi merak etmeden edemedim. Wirana’ya geldiğinde ne yapmıştı? Beni, bizi, hiç özlememiş miydi? Düşünceleri kenara atıp dışarı çıktım.

Dengiz’le direkt olarak göz göze geldik. Bana gülümseyerek baktı ve Selen’e döndü. Yanlarına geldiğimde Dengiz beni tanıştırmak için ağzını açamadan “Güneşin habercisi, gece diye anılan seninle tanışmak büyük bir şereftir.” Demişti. Söylediklerine çok takılmadım çünkü İlbilge’de benzer şeyler söylemişti. Tabi onun söylediklerini tüm klan duymuyordu ama önemli değildi.

“Benim içinde sizinle tanışmak büyük bir şeref.” Böyle şeyleri sevmezdim ama ben sevmiyorum diye her şey değişecek değildi.

“bana diğerleri gibi Selen diyebilirsin.”

“pekala.”

Birlikte yürümeye başladığımızda İlbilge’nin evine gittiğimiz fark ettim. “Burayı özlemişim.” Evin önüne geldiğimizde Selen’in söyledikleriyle ona baktım.

“Bende burada olmanı özledim.” İlbilge’nin söylediklerine annesi sadece gülümsedi.

“Selen annem ve babam öldükten sonra daha fazla burada kalmadı. İlbilge’yle o zamandan beri yüz yüze görüşmüyorlar.” Dengiz’in kulağıma fısıldadığı şeylerden dolayı İlbilge’ye üzülmüştüm. Bana anlattığı yol zırvalıklarına kendisi inandığı için biraz rahattım ama.

Herkes eve girdi ve bir yere oturdu. Aynı ilk geldiğim zamanki gibiydi. İlbilge ve Selen karşılıklı otururken bir koltuğa Dengiz ve ben karşımıza da Kanber ve Günana oturdu. Feris’e yine yere oturmak kalmıştı.

“duyduğuma göre işler pek yolunda gitmiyormuş.” Selen son olaylara dem vurunca hepimiz sıkkınca nefes verdik.

“Yalaz’ın adamları her yerde. Büyük eylemleri engellemekte içimize kadar girmelerini engelleyemiyoruz. Topluluk olarak bir yerde olduklarını düşünmüyorum ki bu da bulmamızı zorlaştırıyor.”

Selen oturduğu yerden kalkıp İlbilge’nin kullandığı eşyalara bakarken tekrar konuştu. “buraya gelirken sana portal açan bilge ne dedi?” bana hitaben sorduğu soruyla ona baktım.

“Yazgımın tamamen değişeceğini söyledi.”

Selen’in yüzünde bir tebessüm oluştu. ”bilgeyi nerede buldun?” diye sordu bu sefer.

“gizlilik esastır.”

“portal açan bilgeler, en üst seviye bilgelerdir. Evrenin sırlarına erişmiş, doğruyu bulmuş ve kurtuluş için tanrıya yalvarmaya başlamış olanlar. Çok azı o seviyeye erişebilir. Ve onların yaptığı hiçbir şey boşa değildir. Kaç yaşında olduklarını kimse bilmez. Bazıları evrenin oluştuğu zamandan beri yaşadıklarını söylerler.”

Malzemelerle ilgilenmeyi bırakıp tekrar yerine oturdu. “ kim olduğunu ve soyunun neler yaptığını biliyorsun değil mi?”

Sorusuyla tek kaşım yukarı kalktı. “ben biliyorum ama sen benim hakkımda ne biliyorsun ki?”

“beni küçümseme çocuk. Benden daha iyisini görmüş olsan bile bende fena sayılmam emin ol bir çok şeyde senden daha fazlasını biliyorum.”

“peki benim kim olduğum seni ne ilgilendirir?”

Dengiz elimin üstüne elini koydu ve beni rahatlatmaya çalıştı. Selen melez olduğumu biliyordu. Annemi babamı onlardan aldıklarımı biliyordu. Blöf yapmadığını biliyordum. Bu konumunda beni ne kadar rahatsız ettiğinin farkında mıydı?

“Ne kadar kaçarsan kaç kaderin elbet bir gün seni bulacak. Portal hiçbir zaman boş yere açılmaz. Yazgın değişiyor mu, bir önceki seni buna hazırlamak için vardı. Yalaz ilerliyor ve tüm Wirana’ya hakim olmadan önce ne yapman gerektiğini biliyorsun.”

“ben hiçbir halt bilmiyorum.” Dedim sertçe.

“öyleyse bir an önce öğrenmeye başlamalısın.”

“klanın etrafına bir kalkan çekebilir miyiz?” Günana’nın sorusuyla rahatladım. Konunun bir an önce benden uzaklaşmasını istiyordum.

“elbette bir kalkan oluşturabilirim.” Dedi Selen. Hala bana bakmaya devam ediyordu. Ve bende bakışlarına karşılık veriyordum.

“İlbilge, tatlım gerekli malzemeleri getirir misin? Bir parşömen, kase karıştırıcı, Morgina tozu, Yüksük otu, güzelavrat otu, cenaze çanı mantarı, çam reçinesi ve kaynar su lazım.”

İlbilge yerinden kalkarken “peki anne.” Dedi. Malzemelerini kurcalarken gerekli olanları alıyordu.

Selen her şeyi sırasıyla bir kasenin içinde karıştırırken ağzının içinde bir şeyler söylüyordu. Malzemeleri iyice eziyor zaman zaman kaynar su ekliyordu. Sesi daha da yükseldi. Ne dediğini anlamıyordum. Hem bilmediğim dilde hem de çok hızlı konuşuyordu. En sonda karışımdan turuncu bir ışık ve bir baloncuğun içinde kuru kafa çıktı.

Parşömenin üstüne karışımla Kındurga haritası çizdi. Ve farklı çizimler yapmaya başladı. Yüksek sesle bir şeyler söylerken İlbilge’de ona katıldı.

“Ralnamşüd Agrudnık’ay zemerig. Mülö ıralno ralakay. İrlahur idebe eteyize rudmukham. Ub naklak Zalay’nı rudunos.”

“Ralnamşüd Agrudnık’ay zemerig. Mülö ıralno ralakay. İrlahur idebe eteyize rudmukham. Ub naklak Zalay’nı rudunos.”

“Ralnamşüd Agrudnık’ay zemerig. Mülö ıralno ralakay. İrlahur idebe eteyize rudmukham. Ub naklak Zalay’nı rudunos.”

Aynı sözleri üç sefer tekrar ettiler. Her biri bir öncekinden daha yüksekti. En sonunda muhteşem bir enerji dalgasının içimizden geçtiğini hissettim. Selen ve İlbilge büyüyü bitirip geri çekildiğinde parşömeni Dengiz ve benim önüme bıraktı.

“klan idaresinin sizde olduğunu göstermek adına üstüne kan damlatmalısınız. Böylece sizin izniniz olmadan kimse giremez ve çıkamaz. Ölüm onları bulacaktır.”

Bıçağımı çıkarıp parmağıma ufak bir kesik attım ve parşömene damlattım. Sonra Dengiz’in parmağına ufak bir kesik attım ve o da parşömenin üstüne damlattı.

“Rühüm anişa ev rıdnınafla.”

Ve başka bir enerji dalgası bu sefer daha büyük bir şekilde hissedildi. Karışım gibi turuncu bir kalkan klanın etrafında belirip görünmez olduğunda kalkan işini çözmüştük.

“Kındurga artık güvende tek endişelenmeniz gereken şey içerideki hainler.”

“Günana araştırıyor. Eğer varsa yakında onlardan da kurtulacağız.”

Selen Günana’ya yandan bir bakış attı sonra tekrar bize döndü. “mühre sahip çıkın. Çünkü size verilen en büyük hediye bu. Sizin tek şansınız birbirinizsiniz. Gelecek size ne getirecek bilemem ama hislerim kuvvetlidir.”

Dengiz kolunu omzuma atıp beni kendine çektiğinde “bana sunulanın ne kadar değerli olduğunu biliyorum.” Dedi.

Hayır erimemeliydim. Bu kadar çabuk ona teslim olmamalıydım. Yapmıyordum. Melez olmam onun mührünü hissetmemi sağlıyordu ve işler gittikçe zorlaşıyordu. Tanrı onu ve beni bir araya getirmişti ama bu kadar çabuk teslim olmamız gerektiğini söylemişti.

Belki de geç bile kalmışsındır dedi içimden bir ses. Önünde kaç yılının olduğunu bilmeden neyin erken neyin geç olduğunu bilemezsin. Bu ses Dengiz’i hiç bırakmam gerektiğini hissettiriyordu. Tüm günü birlikte yan yana geçirmemiz gerektiğini fısıldıyordu. Sımsıkı sarıl ve ölene kadar bırakma diyordu.

Dengiz, Tayeçe, Kanber, Alkım, Feris, Günana, İlbilge hatta Vargın buradaki ailem olmuştu. Ve hiçbirini kaybetmek istemiyordum. En çokta Dengiz ve Tayeçe’yi. Benim evim bu iki kişiden ibaretti.

...

Yazardan

Önündeki duvara bakıyordu adam. Şu zamana kadar yaptığı bütün eylemler ve başarı oranları karşısındaydı. Diğer ırklara karşı bir çok zafer elde etse de asıl hedefi kurtlardı ve kazanması onu her daim zorluyordu.

Casusundan öğrendiklerine göre ise Kındurga ve Furith kendisine karşı birlik olmuştu. Pek değerli konseylerini korumak için ellerinden geleni yapıyorlardı. Şimdi ise işleri daha zordu. Mühürlenmemiş tek alfa Furith Alfası Aktan’dı. Kındurga Alfası Dengiz ve kardeşi Alaska Alfası Vargın mühürlü oldukları dişiyi bulmuştu.

Bu alfaları daha da güçlendiriyordu. Tayeçe hakkında bir kaç şey duysa bile Ayka hakkında hiçbir şey bilmiyordu. Elindeki birkaç bilgi ona bir şey vermiyordu. Kındurga’ya gönderdiği birliği darmaduman etmiş ve halkın kendisini Luna olarak kabul etmesini sağlamıştı. Zar zor kurtulan birkaç Arçura halkın “Aşina Ayka” diye bağırdığını duyduk demişti.

Peri kızından duydukları ise gözünde savaşçı bir kraliçenin canlanmasına sebep oluyordu. Dengiz eskisinden de güçlüydü. Bu kadından alacağı güçle kendisini ezip geçmesinden korkuyordu. Bundan sonra yapacağı hamleler daha garantici daha etkili olmalıydı.

Kapısının tıklanmasıyla gözünü duvardan ayırdı. Ona kim gelmiş olabilirdi ki? Onu kimse tanımazdı. Görenler iri bedeninden ve nefret dolu gözlerinden korkar kaçardı. Sol elinin orta, yüzük ve serçe parmağı yoktu ucube olarak görürlerdi. Yalaz’ın kapısını çalacak kimse yoktu. Kapıdaki kimdi öyleyse.

Hançerini eline aldı ve kapıya gitti. Bu sırada kapı tekrar tıklatıldı. Kapıdaki kişinin sabırsız olduğu belliydi. Kapıyı açtı ve karşısında en son 17 yıl önce gördüğü kadın vardı. Herkes onu 2 yıldır var olan biri sanabilirdi ancak o uzun zamandır bunu planlıyordu. 17 yıl önce ise bu yolda ilk cinayetini işlemişti. Planları ise ondan öncesine dayanıyordu. Kapıyı tam olarak açtı ve kadının içeri girmesine izin verdi.

Balkın uzun zamandır görmediği adamı tekrar ziyaret etmek zorunda kalmaktan hiç memnun değildi. Elinde olsaydı bir ömür bu adamdan uzak durdu. Lakin ikisi de baştan aşağı katrana bulanmışlardı. Kalbi ve onlardan daha kara olanı bulmak neredeyse imkansızdı. Ve Balkın ile Yalaz birbirine mecburdu.

Karanlık evdeki tek ışık kaynağı kısıkça yanan kandildi. Kandil sadece bütün eylemlerin yazılı olduğu duvarı aydınlatıyordu.

“ev çünkü çok karanlık ışıkları aç.” Balkon içinde bulunduğu ortamdan ne kadar rahatsız olduğunu çok iyi gösteriyordu.

“Vicdanını mı duyuyorsun karanlıktı? Öyle olur, korkma. Car var konuşur o vicdan denen illet. Sonra bir gün susar. Sonra yapılabilecek ne varsa yaparsın.”

“yapılabilecekleri değil yapılması gerekenleri yapıyorum.”

“heyy burada yabancı yok ikimizde Aykatun ve Aytek’i benim elime senin verdiğini biliyoruz. Aktan’ın canını bağışlamam için onların canını bana sunmadın mı? Herkesin aksine biliyoruz ki Wirana bir peri masalı değil.”

“oğlumu kurtarmak için yapmam gereken neyse onu yaptım. O iki yetimin hiçbir önemi yok!” Balkın neredeyse bağırmıştı. Kendini Yalaz’a karşı savunuyordu ama gözünde aklanmak istediği kişi yine kendisiydi. Zamanında bir anlaşma yapmış ve ikinci kez düşünmemişti. Zaman içinde ise o iki çocuğun ne halde olduğu ara ara aklına gelirdi. Aykatun’u tekrar karşısında gördüğündeyse vicdanı tekrar baş göstermişti. Bu kız bir zamanlar bambaşka biriydi.

“Kızı neden öldürmedin?” dedi tekrar. Aykatun ona ayak bağı oluyordu. Oğlu kendi topuğuna sıkmadan önce engellemesi gerekiyordu ama o kız bunu engellemişti. Onun hükmünü yok saymıştı.

“kız?”

“Aykatun.” Dedi tek nefeste. Ondan öyle çok korkuyordu ki korktuğunu bile kabullenemiyordu. Bu kızın çoktan yolundan çekilmesi gerekiyordu ama daha güçlü şekilde karşısındaydı. Üstelik Kındurga Lunasıydı. Aykatun Balkın’dan, Dengiz Aktan’dan güçlüydü.

Eğer Aktan annesinin yaptıklarını bilseydi onu kendi elleriyle öldürür ve ömrünün geri kalanını bir sefil gibi geçirirdi. Balkon bunu iyi biliyordu. Bilmediği şeyse hiçbir sırrın uzun süre saklı kalamayacağıydı.

“nereden çıktı o?” Aykatun Yalaz için önemsiz bir detaydı. Aytek’in tırnağı bile etmezdi. Büyük bir potansiyelin boşa harcanmasıydı. Kendisine hiçbir katkısı olmamıştı. Her zaman iyi kalmaya özen göstermiş karanlığı dinlemekten kaçınmıştı.

“Övüne övüne bitiremediğin istihbaratın nerede? Dengiz’in Lunası Aykatun.” Balkın karanlık evde volta atmaya başladı. İyi biliyordu intikam için gelmişti. Kendisini de öğrenecekti. Balkın’ın onları kurtarma fırsatımvarken geride bıraktığını öğrenecekti. Aykatun çok kan dökecekti.

“Ne?” Yalaz şaşkındı. O kızda Kurt olmaya dair en ufak bir iz yoktu. Dengiz gibi bir adamın Lunası olması daha ilerisi Wirana’ya girmesi imkansızdı. Demek ki o kadar da güçsüz değildi. Sandığı gibi değildi.

Yalaz’ın gözleri daha çok karardı. Eylemleriyle doldurduğu duvara baktı. Aklında aynı anda bir sürü şey vardı. Kındurga’nın Kınası kendi sonunu hazırlayacaktı. Kadını öldürecek ve Dengiz’i de otomatik olarak ortadan kaldıracaktı. Klanın başına kendi casusunu yerleştirecek ve klanı kendi üssü haline getirecekti. Kızdan alacağı güçle de konseyi tamamen bitirecekti.

“Aykatun hepimizin sonunu getirecek. Gözlerindeki arzuyu gördüm. Hepimize kan kusturacak. Bize son bir şans bile vermeyecek. Tüm Wirana’ kana bulancak ve sancağımız düşecek. Her şeyin sonu geldi.”

Balkın ve Yalaz çok başka alemlerdeydi. Yalaz’ elde edeceği gücü, Balkın ise korkularını düşünüyordu. Yalaz’ hiçbir zaman bu kadını sevememişti. Hep küçük düşünürdü. Bu işe bulaşırken bile tam olarak düşünmemişti. Oysa kimse kolay olacağını söylememişti. Elbette kan dökülecek ti. Mesele ilk kimin ayağa kalkacağıydı.

Bu hepsinin Son Düşüşüydü. İlk ayağa kalkan yaşayacak diğeri ölecekti. Kılıcı ilk çeken yaşardı. Güçlü zayıfı ezerdi. Yalaz’ kesinlikle güçsüz değildi, ama Aykatun ne kadar güçlenmişti?

“evet Wirana kan gölüne dönecek. Herkes ölümü tadacak. Korku herkesin kalbini ele geçirecek. Ve benim saltanatım başlayacak. Yeni düzen hepsinden farklı olacak. Aykatun ölecek ve ruhu bana güç verecek. Bu Son Düşüş.”

Yalaz kafasındaki zaferi yaşarken Balkın söylediklerine inanmak için kendini zorluyordu ama Aykatun’un gözlerine bakan kendisiydi. İkizi için her şeyi yapabileceğini bilen kendisiydi. Sessizce evden çıktı ve geldiği yolu gerisingeri döndü.

Yeni bir oyun başlattığından bir haberdi.

Instagram Singularity_mybook

 

 

 

Bölüm : 08.03.2025 20:40 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...