7. Bölüm

4-Chill

Aden Karavezir
siren_

Finallerim bitti üzerine tatil bile yaptım ve o da bitti. Bende bittim. Bu arada geçmiş Ramazan bayramınız mübarek olsun.

Öncelikle şunu söylemek istiyorum. Yazmaya bayılıyorum özellikle yorumlarda sizinle buluşmayı ama gerçekten çok zorlanıyorum. Yazarken değil okul da zorlanıyorum. Çok fazla dil öğrendik ve ben kodları sürekli karıştırıyorum. Sınavlarım istediğim gibi geçmedi. Yıl olmuş 2025 sınavda 4 soru var ve biz kağıda kod yazıyoruz. Kağıda kod yazöak nedir ya? Pc'ye yazarken zorlamıyoruz zaten. Cidden sizi seviyorum.

Yazamaya bayılıyorum hele ki bu kurguyu yazmaya bayılıyorum.

Ama aşırı zorlamıyorum bilin istedim. Sizi kırmak istemiyorum o yüzden bugün kursuma ara verip bölüm yazıcam.

Bu bir bahane değil. Başını getirdiysem sonu da olmalı. Bazı yazarlar birkaç bölüm yazıp kitabı sevdirdikten sonra ortadan kayboluyor onlardan nefret ediyordum ama resömen onlaa dönmüşüm.

Söz veremiyorum yazıcam diye. Yazmaya çalışıcam ama başarabilirsem.

Cidden üzgünüm.

Sizi seviyorum Allah'a emanetsiniz. İyi okumalar dilerim.

.

.

.

...........

3. Bölüm- Chill

(Chill: Sessiz sakin)

Bir haftalık tatilimin 2. günü olan Salı günündeydim. Salı günü size bir yerden tanıdık geldi mi sevgili canlarım!

Annemin Gülizar teyzeye bahsettiği o kutsal ama lanetli kısır bööörek günü olan gün bugün. Bugün bardaklar durmadan boşalacak her yer kısır ve dedikodu dolacak ve ben muhtemelen yanlışıkla evlendirilmeye çalışılacağım. Abim saat tam 5.45'de kalkmış istikrar ve azim diyerek koşuya çıkmıştı. Yerseeen tabi. Evin tek kızı olarak Şerifa bacı misali kağnı taşır gibi tabak taşıyacaktım resmen. Allah'ım bâzı kişilerin şerrinden ve dedikodularından sana sığınırım.

"Bernaaa! Nerdesin?"

Bazen diyorum ki keşke çınar ağacının altında donarak ölseydim ama sonra vazgeçiyorum. Bu insanlar benden mahrum kalsaydı halleri nasıl olurdu kim bilir?

“Efendim anne.”

Annem cevap vermedi. İstisnasız her anne böyle mi acaba? Duyup da cevap vermemekten zevk aldığına ant içerim.1

“Efendim anneeeeee” diye götümü yırttım. Mecazen.

Beklediğim cevap birkaç saniye sonra geldi.2

“Fırına baaak!”

Ya varya yıldım ben arkadaş. Bugün fırına koyduğumuz 3. posta poğaçaya bakmak için mağaramdan çıkıp mutfağa girdim. İnşallah yanmamışsındır canımmm. Mutfak havlusunu alıp fırını açtım.

“Fırını açmadan da anlayabilirdin pişip pişmediğini.”

Olabilir kanka. Benim yöntem böyle çalışıyor naparsın???

Yüzüme vuran buharla mayıştım, poğaçalar nar gibi kızarmıştı. Şunlardan bir tane bile yiyemeyecek olmak bana nasıl koyuyor bilemezsin. Elimi uzatıp fırını kapattım tepsideki poğaçaların üstüne nemli bezi de kapattım bitti. Bilginiz olsun üzerlerine nemli bez koyunca kurumuyor hep yumuşacık kalıyorlar.

“Bernaa!”

Allah’ım al artık yanına.

Yine ne var “Anne efendim.”

“Viledayı kap gel banyodan. Abinin yatağının altını silmeyi unutmuşuz kızım misafirler gelicek görüp bunlar ne pismiş demesinler.”

Ne?

“Anne gelen misafir hadi Temir’in odasına girmesini geçtim yatağının altına niye baksın ki ayrı bir parantez açmak isterim Temir’in pis olduğunu bilmeleri için yatağının altına bakmalarına gerek yok.”

Annem elindeki yer bezini savurup kafama attı. Öğk. Nedir beni bu çilem? Hem aşkta kaybediyorum hem de annede.

“Delirtme beni Berna. Benim oğlum tertemiz.”

İkimiz aynı Temirden mi bahsediyoruz. Annem Alzheimer mi olmuş? Bu bayramda defalarca kez harçlık koparabileceğim anlamına mı geliyor?

İlk bezin değdiği kafamı suya bandım, çitiledim. Kim bilir nerelere değdi o sarı bez. Sonra Temir’in kendi gibi bok kokulu –böyle dediğimi duysa ağzıma sıçar- odasına girdim. Köşede kirli çoraplardan yapılmış piramiti bi tık görmezden gelmiş olabilirim ama Temir’i düşündüğümden. O çoraplar oda kokusu gibi aromalılar. Onlara dokunursam dakikaya kalmadan bayılırım o zaman hayatım aşkım abim ne yapar.1

BENSİZ???

Şaka bi yana ilk bi helva kavurur eşek. Sonra çok masraf ettim diye düşünüp bana kızmak için tokatlayarak uyandırır. Adi köpek bak yine sinirlendim. Vileda kovasına bulabildiğim en iyi çamaşır suyunu döktüm mikrobu anca alır. Azıcıkta yumoş koydum. Temir nefret eder yumoştan.

Nereye kadar uzandığına bakmadan viledayı soktum yatağın altına. Kendime doğru sildikçe viledayı tekrar yıkadım. Temir bu mikrobun içinde nasıl yaşamış diycemde Temir de mikrop uyum sağlamıştır. Son bi kez daha viledayı köşeye doğru ittim ama bi ses geldi. Allah’ım masumluğumu kaybetmek istemiyorum. Nolur Muzaffer babaanne gibi playboy karı koleksiyonu olmasın o tık eden şey.

Viledayı kanca gibi kullanıp ayakkabı kutusuna benzediğini zannettiğim şeyi kendime doğru çektim. Ay bir de günlük çıkıyormuş. Allah’ım inşallah. Kutu geldiğinde üstündeki toza dokunmadım. Üzerine yıldızlar çizmiş yamukça. Küçükçe bi kutuydu zaten.

Kapının dışını kontrol edip içeri girdim ve kilitledim. Yere oturup kutunun dışına baktım. Ayakkabının fiyatı yazıyordu 133 lira. Hangi yıldan kalma lan bu? Okuyalım bakalım Temir günlüğüne kimlerden hoşlandığını yazmış Kesinlikle Esraya anlatmak için merak etmiyorum!

Yavaşça içini salladım umarım dökülecek bir şey değildir. Kutu hafifti kapağını tutup yukarı kaldırdım. En az 20-25 sayfa kağıt ve iki tane de flashbellek vardı içinde. En altta da açık pembe bir dosya vardı. Bunlar spor salonunun belgelerimi acaba. Günlüğe hiç benzemiyor çünkü.

Açık pembe dosyanın üzerinde T.C. ……………Mahkemesi Davanın konusu falan yazıyordu. Temir’in davası mı vardı la bilmediğimiz. Hiihh birini dövüp bizden saklı mahkemelik mi olmuş bu? İşte şimdi boku yedin Temir. Acaba sus payı olarak ne istesem senden?

Davanın konusunda şiddet yazıyor. Şimdi sen naneyi yemedin mi Temir? Dava tarihi 13/05/2009 yazıyor. Oha ne alaka... Temir şimdi 21 yaşında o zaman 16 yıl öncesi dersek….dava o 5 yaşındayken diyor ama ne alaka cidden soruyorum. Acaba bu evlatlık alınma belgesi falan mı diyeceğim ama o zaman üzerinde kocaman harflerle ‘şiddet’ niye yazsın? Davacı Temir Akbulut demiş. Temir’in eski soy ismi olmalı bu sanırım. Davalı Hüseyin Akbulut. Hüseyin Akbulut kim ki akrabası ya da babası mı acaba? Muhtemelen öyle soyisimleri aynı çünkü. Şu zekamın pırıltısına bakar mısınız?

Dur bekle biraz. Konuyu kaçırıyorum.

Şiddet, Akbulut.

Allah’ım düşündüğüm şey değildir değil mi? Olmasın lütfen. Dosyanın içini delicesine merak ediyorum ama bu Temir’in özel alanını daha fazla ihlal etmek olmaz mı? Alanına saygı göstermeyi seçip dosyayı kutuya koyacaktım, gerçekten öyle yapacaktım. İçinden resimler düşünce bakmamaya bile çalışsam da gördüm göreceğimi maalesef. Binlerce kelime ağzıma doğru yol alıp boğazımda dizilse de kesik bir soluktan ötesi çıkmadı benden. Neden diye bile soramadım.

Ben ölmek istememiştim hiç ama neden şimdi ölmek istiyorum ki? Ben Temir’e eskisi gibi nasıl bakabilirdim ki artık. Benim suçum değil ama çok utanıyorum. Yaşlar gözlerime kadar hücum etti de ağlamayı kendime çok gördüm. Aldığım nefesim titriyordu annem böyle görürse bir şey olduğunu kesin anlardı. Derin bi soluk alıp kutuyu aldığım yere aynı geri bıraktım. Temir’in aynasından kendime baktım. Gözlerimin kızarıklığı ayan beyan ortadaydı. Hafif camları açıp kafamı dışarı çıkarttım ki aşağıdan annemin sesi geldi.1

“Berna altı üstü bi yatağın altında ki tozu alacaktın. İşin bittiyse in aşağı tatlıya şerbetini ver soğumuştur artık.”

Annemin dediklerine cevap verecek sesi kendimde bulamadım sadece uyuşmuş beynimle aşağı inip sessizce bana denileni yaptım.

…………………………….

“Hoşgeldinizzzz.”

Gelen teyzelere yalandan yere sırıtmaktan çarpılacaktım sonunda. Gelen geçen ilk bi sesin kaynağı olan beni süzüyor aklınca hesaplama yapıp ‘maşallah’ diyor ve istisnasız yüzüme tükürüyordu. Sabah yüzümü iyice yıkamıştım halbuki gözümde çapak mı kaldı acaba? Neyse daha fazla iğrençleşmeden yeni gelen teyzelerin terliklerini de alıp kapının ağzını açtım. Bununla beraber 23. Çift terlik oldu. Tanesi 250 lira desek bir tane de spor ayakkabı var yeni duruyor ona da 2000 kağıt pay biçsek helalinden(!) bi 7.750 liracık para eder. Pc’ye 16 GB Ram taktırır üzerine bi format bir de etik hackerlık kursu alır köşeyi dönerdim valla.

İşimi bitirip tam kapıyı kapatıyordum ki Gülizar teyze oğlu ile yolun başında göründü. Onu da çağırmıştık ama oğlu ne alaka? Çocuğun 10 metre öteden tipinde gelmemek için ruhunu ortaya koyabileceği anlaşılıyordu. Aklımda tutayım Süleyman, Esra ve Zehrayla iyi dalgasını geçerdim ben bu anın. Bu sefer yüzüme gerçek bir gülümseme yerleştirip onları ağırladım.

“Aman efendim hoş gelmişsiniz. Valla gözlerim hep sizi aradı. Her kapı açılışında siz umuduyla koşa koşa geldim.”

Yağcılık mı? Bizim kitapta öyle şeyler yazmaz bilesin!

Gülizar bayan kendi gibi hoş bir gülümsemeyle karşıladı beni. Oğlunun kabız olmuş ifadesine göre bu daha iyiydi. Allah biliyor ya içeri girdikten sonra o gülümseme hâla suratında durabilecek mi emin değildim. Hele ki oğlunun!

Bugün berbat geçiyordu oysaki gülecek malzeme çıktı Allah’a şükürler olsun.

“Hoş bulduk Bernacım. Nasılsın?”

Halimi hatırımı sorunca yalan yok bir duygulandım. Şaka. Kimse duymasın diye biraz Gülizar bayanıma yaklaşıp fısıltıyla cevap verdim.

“Valla ben iyiyim de sen bu saatten sonra iyi olur musun onu bilemem. Kendine acımadın da bu sabi yavrunun suçu neydi?”

Gülizar bayan tabi ki anladı ama umursamadı. Sanki oğlunu bilerek getirmiş ve başına gelecekleri biliyormuş da yine de ona bir şeyler göstermek istiyormuş gibiydi. Ne şüpheli bir cümle kurdum lan!

Omuzlarını silkerek gülümsedi. Eh ne yapalım benden günah geçti o zaman.

“Buyrun içeri geçin lütfen.” Ayakkabılarını çıkarttılar. Gülizar teyze hafif topuklu bir terlikle gelmişti, Asaf’ın ise siyah bir spor ayakkabısı vardı. Bizim kasaya artı 2300 liracık daha

“Sağolun efendim çok naziksiniz.”

O senin nazikliğin şekerim. İçeri gir de gör nazikliği sen.

Onları içeri buyur ettikten sonra yeni ganimetleride koleksiyon dolabına koydum. İçeri girerken dilimde dönen dua eminim ki beni koruyacaktı.

Başlıyoruz.

"Amaaan eviniz ne güzel olmuş. Koltukların yerini mi değiştirdin Hanife?" diyerek konuya Aynur teyze giriş yaptı. 19 yıllık hayatım boyunca koltukların yerini sadece 3 kere değiştirmiştir annemle. En son ki değiştirmemiz yanlış hatırlamıyorsam 4 yıl önceydi. Sallıyorwun bari dengeli salla Aynur teyze ama aferin azmini tebrik ediyorum.

"Yok kız. Sana öyle gelmiş olmalı."

"Aaa sanırım. Uzun zamandır evine davet etmeyince tabi fark etmemem normal."

Oyyyy mükemmel bi yüzsüzlük. Aynur teyze ne yapıyorsun? Bu arada laf aramızda diyeceğim ama siz zaten anlamışsınızdır. Annem ve Aynur teyzenin arası bi tıkdan biraz daha fazla bozuk.

Annem bunun altında kalacak mı? Etrafta küçük veletler minder savaşı yapıyorsu hey güzel Allah'ım. Niye getiriyorsunuz bu bebeleri ya?

Beklenen atak gelmek üzere. Annem tabağını önüne bıraktı ve insanları gıcık edecek kadar rahatlıktaki gülümsemesini takındı. Çok taşşş- bi hatun benim annem.

"Birisinin evine giderken ne zaman davet bekledin ilahi Aynur, güldürtme."

Aynur teyze buradan dönmez hiç uğraşma az yağlı kısırını kemirmeye devam et. Bir de şu yaratığa benzeyen yavruna sahip çık önüne tabak koyduk yesin diye çocuk kırlenti kemiriyor. Biraz dikkat lütfen.

"Ya tabi çekinebiliyor insan bazılarının evine giderken. Neyse tatlıyı sen mi yaptın Hanife. Ne güzel olmuş."

Esra'nın best annesi-tek annesi- Esma teyzem araya girdi tartışma uzamasın diye. Annem de ev sahibi olarak ve biraz öncede lafı kodurttuğundan ötürü rahatça Esma teyzeye uydu.

"Ay yok onu Berna yaptı. Elinin lezzeti var maşallah."

Allah çarpsın o tatlıya dokunmadım bile. Etraftaki yaş ortalaması 50 olan buruşuklar beğenili bakışları ile dua mırıldandılar.

"Maşallah."

"Eline sağlık."

"Elinin lezzetini annesinden almış belli ki."

Yaa sormayın. Makarna bile yapmayı beceremeyen ben bunu beğendi.

"Kısır biraz yağsız olmuş sanki. Evde yağınız mı bitti."

Aynur teyze neyi zorluyon pardon? Buna cevap vermeyi anneme bırakamam valla.

"Evde yağımız var Aynur teyzeee de sana fazlası zarar diye annem az koydurttu bilerekten."

Aynur teyze anlamadı tabi. Annem yanımda bacağımı çimdikleyerek koparıyordu ama sorun değil. Şimdi susmazsam annem beni odama gönderir ondan sonra ver elini Süleymanlara.

Bayır aşağı kendimi bırakmazsam şerefsizim.

"Niye neyim vermiş benim bakim?"

Neyin olacak Aynur teyze. Kalbin var diyabetin var damar tıkanıklığın var daha sayayım mı. Bi tık ötesi Azraille date'ye çıkmak analmıyor musun? Millet senin yüzünden yağsız kısır yiyor. BU BİR FELAKET KENDİNE GEL.

"Neyin olacak. Kalpde-

Beklediğim işaret geldi.

"Berna! Sen odana çık istersen-

Oh be. Ama daha annemin sözleri bitmemişti.

"Asafla."

Anne wtf.

 

23 bin kelime yazdım kardeşimin PC'den. O külüstürün Allah canını almasın. Birden kapandı yazılar silindi. Bu yazdığım ikinci bölüm. Cidden delirmemek için zor duruyorum. Söz vermiş olmasam bunu da yazmayacajtım.3

Neyse sağlık olsun.

Allah'a emanet olun karılarım.

Öptüm bay.

 

Bölüm : 03.04.2025 21:56 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...