4. Bölüm
aygecedendahaguzel / Tüm Mümkünlerin Kıyısında / 4.Bölüm
𓆩Topraksız çiçek𓆪

4.Bölüm 𓆩Topraksız çiçek𓆪

aygecedendahaguzel
sisligeceler

Bu bölüm gerçektende uzun oldu. Ama olaylar artık buradan başlıyor diyebileceğim bir yerdeyiz.

İyi okumalar 🖤

___________________________________

-Yazardan-

Turgay bir haftadır iş için yaptığı geziler sebebiyle çok yorgundu. Gezilerin telaşı ve yorgunluğundan yaptığı herşeyi unutmuş gibiydi. Çalışma odasında otururken, Meyra'yı takip etmesi için tuttuğu adamlardan biri kapıyı çaldı. İzin vermesi ile içeri giren adam bir haftadır oluşturduğu dosyayı Turgay'a uzattı.

Turgay dosyayı eline aldığında karşısında ona bakan adama anlatması için onay verdi.

"Meyra hanım bir hafta içinde evinden hiç çıkmadı. Sizinde bildiğiniz üzere sadece o gece gelip apartmanın bahçesinde ağladı. Ama bugün çıktı. Sanırım son stajlarından birini tamamlamak için adliyeye gitti Turgay bey." Adam konuşmasını bitirdikten sonra sustu ve söyleyecek birşeyi olup olmadığını teyit etmek için Turgay'a baktı.

"Anladım, sen takibe devam et. Şu anlık başka birşey yok çıkabilirsin." Adam sakince başını salladı ve arkasını dönüp çıktı. Turgay çekilen fotoğraflara bakarken bir tanesi dikkatini çekti. Fotoğrafı alıp incelemeye başladı.

Meyra pencereden dışarıya bakıyordu, sokakta oynayan çocuklara. Ama yüzünde yorgun, şefkatli bir tebessüm vardı. Turgay bu tebessüm ile sarsıntıya uğradı.

Meyra'nın yüzündeki bu şefkat ona birini hatırlattı. Çok yakından tanıdığı birini, çok sevdiği birini. Annesini... Ama o hatırlamak istemiyordu. İçinde duyduğu istemsiz özleme bile öfke duyuyordu. Oysa en sevdiği annesiydi.

Tabii artık bu hisler onun için eskiydi. Bilmediği birşey vardı ki. Unutmak istesede Turgay hâlâ içten içe annesini özlüyordu. Ama kabullenemiyordu.

Onu sevmeyi, özlemeyi, her zaman aklına düşen yeşil gözlerini, ona dair hiçbir şeyi istemiyordu.

Peki ya Meyra? Aynı onun gibi bakıyordu. Yeşilleri bile aynıydı. Turgay resmi fırlatırcasına masaya bıraktı. Aklına gelen şey ile ayağı kalktı. Öfkeyle solurken ceketini düzeltip odasından çıktı. Çünkü hâlâ uğraşması gereken küçük bir kadın vardı.

🃜🃚🃖🃁🂭🂺

-Meyra Akyüz'den-

Gerçekten herşey üst üste geliyordu. Yanı başımda oturan katil gözünü kırpmadan bana bakarken, Ruşen hanım gülerek yazdığım makaleye bakıyor ve birşeyler anlatıyordu. Ellerim bir yaprak gibi titrerken Ruşen hanıma belli etmemek için saklamaya çalıştım.

"Ee ne dersin Meyra'cım?" Derin bir okyanusta boğulmaktan kurtulamıyor gibiydim. Nereye gitsem su, bir türlü kötü düşüncelerimden kurtulamıyordum. Ruşen hanım ise hâlâ durmuş benden bir cevap bekliyordu. "Meyra?" Ona kızamıyordum. Çünkü hiçbir şeyden haberi yoktu.

"Bilemiyorum yani buna hemen karar veremem." Ruşen hanım anlayışla başını salladı. "Doğru ama bence bu fırsat kaçmaz tatlım." Yine birşey diyemedim. Ancak odadaki sessizliği Ruşen hanımın telefon sesi bozdu. "Kusura bakmayın bunu açmam gerek." Dedi ayağa kalktığında. "Sizde o sırada anlaşmayı konuşursunuz."

Ruşen hanım çıkarsa odada tek kalacaktık. İçimdeki korku giderek büyürken bende hızla ayağa kalktım. "Bende geleyim halletmem gereken işler vardı." Ruşen hanım olumsuz anlamda kafasını iki yana salladı. "Yok canım hemen geleceğim zaten sen kal burada." Umutlarım yeniden sönerken yavaşça geri yerime oturdum. Bu süreçte Turgay sadece benim hareketlerimi izliyordu ve bu aşırı rahatsız ediciydi.

Ruşen hanım odadan çıkıp kapıyı kapatınca Turgay'a baktım. Derince gülümsedi. Oturduğu sandelyeye rahatça yayılmıştı. "Görüşmeyeli nasılsın Meyra'cım?" Gözlerimi sıkıca kapayıp açtım ve yutkundum. "Ne istiyorsun? Neden buradasın?" Omzunu silkti. "Ama bunlar benim sorumun cevabı değil." Kaşlarımı çattım. Hâlâ nasıl bu kadar rahattı?

"Çünkü cevap vermek istemiyorum." Ağzımdan çıkanlar onu sinirlendirmiş olacak ki o da kaşlarını çattı. "İyi o zaman Meyra bende konuya gireyim." Dedi net bir sesle. "O anlaşmaya imzayı atacaksın."

Ne? İmzayı atamamı mı istiyordu? O zaman çok beklerdi. "Asla." Dedim kendimden emin bir sesle. "Ölürüm de seninle iş birliği yapmam." Güldü.

"Ölmezsin Meyra ama ölmekten daha beter bir halde olursun." Yine tehdit ediyordu. Gözümün önünde bir kişi can vermişti. Bu yüzden ne derse yapacağına inanıyordum. Ama yapamazdım. Onunla beraber çalışamazdım. Ayağa kalktım ve ona bakmadan hızla dışarı çıktım. Arkamdan seslenmesi beni durdurmadı.

Adliyeden resmen fırladım. Bir taksi durdurup bindim. Eve dönüp kafamı toparlamam gerekiyordu. Böylece stajıda ekmiş olmuştum ama şu an sağlıklı düşünemiyordum. Bu yüzden sonra Ruşen hanıma haber verecektim. Taksici abiye evin konumunu tarif ettikten sonra dışarıyı izlemeye başladım.

🃜🃚🃖🃁🂭🂺

-Meyra Akyüz'den-

 

Gözlerimi yavaşça açtığımda evimdeydim. Eve geldiğim gibi üzerimi degişip uyumuştum. Sanırım uyumadığım 7 gecenin acısını çıkartmıştım. Elimle başımı ovdum.

Perdeler kapalı olduğu için evdeki karanlıktan gece olduğunu anladım. Yatakta oturur pozisyona geldim. Komidinin üzerindeki telefonuma baktım. Ruşen hanımdan onlarca cevapsız arama vardı ancak şu an cevaplayamazdım. Yutkunmaya çalıştım ama dilim damağım kurumuştu. Mutfağa gitmek için ayağa kalktım.

Karanlık koridordan geçip mutfağa girdiğimde ışığı açtım. Bardağımı alıp suyumu doldurdum. Suyu kafama dikip içerken gözüme dolabın üzerindeki not çarptı. Ama ben sabah not falan yapıştırmamıştım. Bardağı tezgâha bırakıp buzdolabına yaklaştım. Ancak okuduğum cümlerle damarlarımdaki kan akışı durdu.

'Apar topar çıkınca bir gelip kontrol edeyim dedim ama uyuyordun. Umarım uyandığında küçük anlaşmamız hakkındaki fikrin değişir. Bu arada salona küçük bir süpriz bıraktım bakmayı unutma. :)

Turgay..'

Gözlerim faltaşı gibi açılırken hızla salona koştum. Kitaplığım yıkılmıştı. O kitapların birçoğu bana babamdan kalmıştı."Hayır, hayır, hayır..." Kitapların hepsi büyük bir özenle parçalanmış, kitaplığımın her bir parçası aynı özenle kırılmıştı. Gözüm birkaç gün önceye kadar bile okuduğum babamın kitabına takıldı. Yanına çöküp ağlamaya başladım.

Gözyaşlarım kitaba düşüp ıslatırken, sayfaları birbirine yapıştırmaya çalıştım. Ama olmuyordu! Öyle dağılmıştı ki toparlayamıyordum.. "Özür dilerim baba, ne olur affet beni." Kitabın sayfalarını göğsüme bastırdım.

Hıçkırıklarım nefes almamı engelliyordu. Biz bu kitaplığı babamla beraber kurmuştuk. Öyle ki ilk aldığımızda bomboştu. Ben okuma yazma öğrendiğimden beri okuduğumuz kitapları buraya dizerdik.

"Özür dilerim, özür dilerim..." Gözyaşlarımın arasından iç çektim. Ne kadar özür dilesem azdı. Son rüyamdan beri küsmüştü bana. Artık hiç affetmeyecekti. Ne yapacağımı şaşırırken sayfaları bir kenara bırakıp ayağa kalktım. Artık bunca zamana kadar yapmadığım birşeyi yapmam gerekiyordu. Bu son damlaydı.

Artık savaşsa savaştı. Oturup ağlamak hiçbir şeyi geri getirmiyordu. Buzdolabının üzerine yapıştırılmış notu aldım. Sonra odamdan telefonumu alıp dağılmış kitaplığın bir fotoğrafını çektim. Üstümü değiştirmekle uğraşmadım. Üzerime montumu geçirip notu ve telefonumu cebime sıkıştırdım. Ardından cüzdanımı ve anahtarlarımı da aldım. Evden çıkıp hızla en yakın taksi durağına gittim.

Durağa vardığımda bulduğum ilk boş taksiye bindim. Açık duran kapıyı kapatıp sürücüye döndüm. "Karakola gideceğim abi." Adam başını sallayıp sürmeye başladı.

🃜🃚🃖🃁🂭🂺

Taksiciye parayı ödeyip arabadan indim. İç çekerek önünde durduğum karakola baktım. Kapıda duran iki polise bir baş selamı verip içeri geçtim. Bir masaya oturup karşımdaki kadına baktım. "Buyrun?" Yutkunup konuşmaya başladım. "Ben bir şikayette bulunmak istiyorum." Kadın başını sallayıp bana bakmaya devam etti. Cebimden çıkardığım notu masaya kadının önüne bıraktım.

Kadın elini nota uzattı ve üzerinde yazılanlara bakıp kaşlarını çattı. "Tehdit ediliyorum." Kadın biraz daha notta oyalanırken ben telefonumu açıp ona fotoğrafı gösterdim. "Ben uyurken evime girmiş ve bunu yapmış." Kadın anlamamış gibi bana baktı. "Şahıs eski sevgiliniz mi?" Başımı olumsuz anlamda salladım. "Turgay Barlas Duman." Kadın şaşkınlıkla bir nota birde bana baktı.

"Şu, ünlü iş adamı Turgay Barlas Duman?" Tabii ki kolay kolay inanılacak gibi birşey değildi. Çünkü Turgay insanların gözünde kendine çok güzel imaj çizmişti. "Sizi biraz şurada bekleteceğim." Dedi karşıdaki koltuklardan birini kastederek. Başımı salladım ve kalkıp dediği yere oturdum. İçimde beni rahatsız eden bir his vardı.

Etrafıma bakmamla çaprazımda geldiğimden beri beni izleyen polisle göz göze geldim. Ama onun normal bir polis olmadığını anladım. Yavaşça ayağa kalktı ve bana yaklaştı. Kalp atışlarım hızlanırken endişeyle ne yapacağını düşündüm. Yanıma vardığında elindeki telefonu bana uzattı. Kaşlarımı çatıp bir ona bir telefona baktım. Hızla bileğimi tutup telefonu avucuma yerleştirdi.

Telefona baktığımda bir aramada olduğunu gördüm. İsim yazmıyordu sadece bir numaraydı. Polis yanımdan uzaklaşırken merakla telefonu kulağıma dayadım. "Alo?" Bir süre ses gelmedi. "Çok önemli bir detayı kaçırıyorsun Meyra, ben heryerdeyim. Ve bu yaptığını çok ağır ödeyeceksin." Telefonu hızla yere fırlattım. Hızlı hızlı nefes almaya devam ederken etrafa baktım.

Şu an herkes bana bakıyordu. Âni hareketim hepsini korkutmuş gibiydi. Kimseye aldırmadan koşar adımlarla karakoldan çıktım. Nereye gideceğimi bilemezken koşmaya devam ettim. Aynı hızla yola girdiğimde, önümde duran arabaların iç acıtan tekerlek seslerini ve korna seslerini duymamaya çalıştım. Nefes almadan, nereye gideceğimi bilmeden koştum. Sadece koştum.

Karanlık köşelerden geçerken gözyaşlarımı tutamadım. Zaten elimden ağlamaktan başka birşey geldiği yoktu. Bacaklarım acıyınca yavaşça koşmayı bıraktım. Sonra geldiğim yere baktım. Mezarlık.. Ayaklarımın beni getirdiği yer babamın yanıydı. Biraz uzağımda kalan mezarlığın girişine doğru yürüdüm.

Babamın mezarına ulaştığımda tam önünde sanki tüm günümü yitirmiş gibi çöktüm. Başımı soğuk mermere yasladım. Ve içimde tuttuğum herşeyi babamın yanında döktüm. Gözlerim ağlamaktan acırken fısıldadım. "Yemin ederim böyle olacağını bilmiyordum baba." Birine yardım etmemin buraya kadar geleceğini bilmiyordum. Gözüme tutulan fenerle kaşlarımı çattım.

Işığın geldiği yöne baktığımda yaşlı bir amca olduğunu gördüm. Sıkı sıkı montuna sarılmış şaşkın bir şekilde bana bakıyordu. "Ne işin var kızım bu saatte burada?" Dedi zifiri karanlık havayı kastederek. Sanırım mezarlık görevlisiydi. Ayağa kalkıp sirkelendim. "Ben, babamı görmeye gelmiştim." Dedim gözlerimi elimin tersiyle silerken. Buruk bir tebessüm edip bir bana birde babamın mezarına baktı.

"Olsun kızım burada it köpek çok akşam akşam ya birşey olsaydı." Diyemedim başımda çok daha büyük bir bela var diye. Başımı olumsuz anlamda salladım. "Bişey olmaz." Derin bir nefes verdi. "Otur bakayım sen şuraya." Dedi samimiyetle. Gösterdiği yere oturup sırtımı mermere yasladım. O da yanıma oturdu ve cebinden bir sigara çıkardı. "İçer misin?" Yutkundum. "Yok kullanmıyorum." Başını sallayıp sigarayı yaktı.

"Bir derdi olmayan bu saatte gelmez mezarlığa söyle bakalım ne oldu sana?" İç çektim. "Babam bana çok güzel bir hayat bırakmıştı, ama birine yardım edeceğim diye herşey altüst oldu." Kaşlarını çattı ama dinlemeye devam etti. "Şimdi ona karşı çok mahçubum beni affetmeyecek." Sigarasından büyük bir duman çekip üfledi. "Bu hayatta bencil olacaksın kızım, bak birine yardım edeceksin diye ne hallere düşmüşsün."

 

Gözlerimi utançla kapadım. Ama o konuşmaya devam etti. "Hem ​​​​babalar hiç kızlarına küs kalabilir mi? Asıl o sen böyle düşünüyorsun diye çok üzülüyordur." Merakla yanımda oturan adama baktım. "Gerçekten öyle midir?" Güldü. "Tabii kızım, benim senin yaşında kızım var ama hiç küs kalamam ona. Sen içini ferah tut babalar hep aynıdır." Gülümsedim. "Adınız neydi?" Ayağa kalkıp sigarasını yere attı.

"Müslüm, senin adın ne peki?" Ayağa kalkıp elimi uzattım. "Bende Meyra tanıştığıma memnun oldum ve teşekkürler." Samimiyetle elimi sıktı. "Ne teşekkürü? Asıl ben teşekkür ederim bu sessiz ölülerin arasında iki lafladık iyi geldi." Güldüm. Tam ağzımı açacakken gözümün önünden bir kurşun geçti. Ve Müslüm amcanın anlını deldi.

Karşımdaki adamın anlından akan kanlar ne olduğunu anlayamadan yere yığılmasını sağladı. Büyük bir çığlık atıp yanına çöktüm. "Müslüm Amca!" Kafasını tutup dizime yasladım.

Kesik bir nefes aldı ne yapacağımı bilemezken elim montumun cebindeki telefonumu aradı. "Dur amca ne olur gözlerini kapatma." Bedenimin zangır zangır titremesi işimi çok zorlaştırıyordu. Telefonum yoktu sanırım koşarken düşürmüştüm.

Son gücümle avaz avaz bağırdım. "YARDIM EDİN! KİMSE YOK MU?!" Kesik kesik nefesler alan adam sonunda nefes almayı bıraktı.

"HAYIR!" Bağırmam hiçbir şeyi değiştirmiyordu. "Hayır, hayır aç gözlerini ne olur." Göğsümdeki taş nefes almamı engelliyordu. Ama birşey anlamıştım. Üzerimde öyle bir lanet vardı ki elinin değdiği herkesi yok ediyordu...

 
 

Bölüm : 04.12.2024 18:21 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...