
Bir hafta olmuştu… Tam tamına bir hafta…
Dicle’yle buluşup eve geç geldikten sonra Kenan’la aramızdaki tartışmadan küsmemizin üzerinden bir hafta geçmişti. Bu süre zarfında kendisiyle iletişime geçmemeyi tercih ediyordum, o da aynı şekilde benimle iletişime geçmiyordu.
Aynı evin içinde iki yabancı gibi yaşıyorduk. O yaşıyor ben ise yaşamaya çalışıyordum sanırım. Aramızdaki küslüğü sonlandırmak istiyor ama gururum haklı olduğumu ve ilk adımın onun atması gerektiğini hatırlatıyordu. İnsanlarla küs olmayı seven bir insan değildim ve mizacım gereği Kenan’la da küs kalmak istemiyordum ama olaydan ziyade yapmış olduğu saygısızlık adım atmamı engelliyordu.
Sinir anında ağzını bozan kişi, zaman ilerledikçe nasıl olurdu?
Evliliğimizin ilk günlerini asla böyle tahmin etmemiştim. Kenan’da, ailesi de çok doğru kişi gibi gelmişti. Görücü usulü olabilirdi ama bunu hissetmeme engel olamamıştım o zamanlar. Annesiyle daha ilk günden zıtlaşmıştık, Kenan’la da en ufak kavgamız büyüyor ve ikimizde birbirimize adım atmıyorduk.
Kenan’la evliliği kabul etmek zorunda bırakıldığımda aslında çoğu şeyi de kabul ettiğimin de farkındaydım. Mesela çocuklarımın babası olacağı gibi… Bu yüzden de düğün hazırlıkları olduğu bu 6 ay boyunca onu da ailesinin de hareketlerini gözetlemiştim ve en ufak kötü bir şey hissetmemiştim. Çünkü başka zamanımız yoktu.
Babam ettiğimiz kavga yüzünden rahatsızlanmış, annemle bu yüzden kavga etmiştik ve Kenan’la evliliği kabul etmiştim. Daha fazla sorun olmasın, kavga çıkmasın diye. Ardından da hiç beklemeden düğün hazırlıklarına girişmiştik.
*
Kapalı çarşıya annem, Ümmgül teyze ve -Kenan’ın abisi Kamuran abinin eşi- Ayşe ablayla beraber gelinlik bakmaya gelmiştik. Ablam kayınvalidesiyle işi olduğu için gelememişti. Oysa en çok onu yanımda istiyordum ama gelememişti.
Ablam gelemediği için yakında eltim olacak Ayşe ablada ablamın yerini doldurmak için gelmek istemişti. Tabi ki de dolduramazdı ama fikirleriyle yardımcı olabilir diye gelmesine ses etmemiştim.
Ablam yokken de gelinlik seçmezdim tabiî ki de sadece fikir olsun diye gezmeye çıkmıştık. Ki gelinlik bakmaya sadece kapalı çarşıya gidemezdik. Nilüfer, Osmangazi, Altıparmak’taki gelinlik dükkanlarına girmemiz illaki gerekiyordu.
Birkaç gelinlik dükkanına girip kafamıza göre olmayınca oradan çıkmıştık. Ümmügül teyze, annemi de alarak birkaç dükkana girmek isteyince Ayşe ablayla yalnız kalmıştık. Annemleri orada bırakarak Şehreküstü Meydanı’na girip orada bulunan kafelerden birine oturmuştuk.
Ayşe ablanın 6 yaşına girmek üzere olan kızı Nilay hakkında konuşmuştuk biraz. Büyümüş ve küçülmüş diyordu Ayşe abla kızı için. Karnında da daha 2 aylık bebeği vardı. Kendimi ailesine adayan biri olarak hiç düşünmemiştim. Ama karşımda böyle insanlar olunca da özenmiyor değildim.
Elim istemsizce Ayşe ablanın 2 aylık karnına dokununca ‘’Kenan’la seninde olur evlenince hayırlısıyla.’’ dedi Ayşe abla.
Kenan ve bana ait bir bebeğin hayali zihnimde canlanınca Ayşe ablanın karnında ellerim çekip ‘’Kısmet,’’ dedim.
‘’Kenan’la konuşmadınız mı bunları?’’ dedi merakla.
‘’Nasıl evleneceğimizi biliyorsun Ayşe abla. Kenan’la bu konuları konuşamadık daha.’’
‘’Ne varmış sizde?’’ dedi. Büyük ihtimalle ‘nasıl evleneceğimizi biliyorsun’ dediğimi yanlış anlamıştı.
‘’Görücü usulüyle evleniyoruz ya’’ diyerek düzeltmek istedim.
Ayşe abla kasım ayının soğukluğuyla seçtiği içinde sıcak çikolata bulunan kupayı bir eline alırken diğer eliyle ‘boşver’ anlamında salladı.
‘’Evde senin ismin geçmeden önce başka bir kızın ismi geçiyordu. Ümmügül anne falanda çok istiyordu o kızı bak şimdi Kenan kimle evlenme hazırlığında? Onunla mı, seninle mi?’’
*
Hatırladığım anıyla kesmekte olduğum soğanı da yarıda bırakmıştım. O zaman gelip geçiştirdiğim konuşma şuan kafama takılmakla kalmıyor, moralimi de bozmaya yetiyordu.
Kenan’la aramın bozulduğu yetmiyormuş gibi hatırlamış olduğum anıyla moralim daha da bozulmuştu.
Kenan’ın annesinin bana karşı birden değişen tavrını bu kıza bağlayabilirdim belki ama o kızın kim olduğunu ve yakınlık dereceleri hakkında bir fikrim yoktu çünkü o anlarda aklım Kenan’da olamayacak kadar başka şeylerle meşguldü.
Akşam yemeği hazırlığı için soğan kesmeme devam ettim. Şuan derdim başımdan aşkınken o kızı düşünüp kendimi velveleye vermek istemiyordum.
Akşam yemekleri için sofra kurmuyordum ama karnı aç olan yemeği tabağa koyup yiyordu. Yemek hazırlarken zaten iştahım kapanıyordu bu yüzden yemeği hazırlayıp Kenan gelene kadar kendimi kitaplarımın arasına atıyordum. Her gün olmasa da eğer ev üzerime üzerime gelip ders çalışma isteğim olmuyorsa da o zamanlarda da kendimi kütüphanede buluyordum.
Birkaç saate akşam yemeklerini hazırlayıp ocağın üzerine ılımaya bırakmış, yatak odasına geçmiştim. Kenan’da zaten gece yarısına doğru gelecekti.
Yemek kokusu sinmiş üzerimi çıkartmak ve duş almak istiyordum bu yüzden gardırobu açıp kendi tarafımdan iç çamaşır ve düğmeli, saten şortlu gecelik takımını çıkarıp yatağa hazır bir şekilde koydum. Kenan, birbirimizle iletişime geçmediğimiz için kendisi anca uyumasına yakın pijamalarını almak için geliyordu.
Üzerimdeki kıyafetlerimi duşta çıkarmak istemiştim bu yüzden üzerimi çıkarmadan banyoya gireceğim sırada telefonum çalmaya başlamıştı. Komodinin üzerindeki telefonumu elime aldığımda arayan kişinin Kenan’ın annesi, Ümmügül anneydi.
Aramasına şaşırmıştım. Yeni gelin olarak telefonda çok fazla konuşmuşluğumuz yoktu. Acaba kötü bir şey mi oldu, diye düşünmeden edememiştim.
‘’Efendim Ümmügül anne,’’
‘’Nasılsın kızım? Oğlum Kenan nasıl?’’
‘’İyiyim, o da iyi. Sizler nasılsınız?’’
‘’Bizde iyiyiz çok şükür... Ben seni, sizi yemeğe çağırmak için aramıştım.’’ diyerek arama sebebini söylemişti. Açıkçası bu konu da beni aramasını beklemezdim. Kenan’ı arasaydı da hiç şaşırmazdım.
‘’Olur tabi Ümmügül anne, belli bir gün var mı?’’
‘’Ayşe’yi de arayacağım şimdi ortak bir gün belirleriz. Siz ne zaman müsait olursunuz?’’ diye uygun günümüzü bile sormuştu. Ümmügül anne bugün iyi tarafından kalkmıştı belli.
Ayşe abla gibi uzun yıllardır tanımıyordum Ümmügül anneyi ancak Kenan’la evlendiğim günden beri bana tavırları pek dostane değildi ya da ben öyle algılamıştım.
‘’Bu hafta müsait değiliz. Kenan 3-11 Ümmügül anne. 2’de evden çıkıp eve gelmesi geceyi buluyor,’’ diyerek açıkladım. ‘’… Ama haftaya uygunuz. Eğer Ayşe ablalarda haftaya uygunsa o zaman gelebiliriz. Kenan sabahçı, öğleden sonra 4 gibi evde oluyor.’’ dedim.
‘’Tamamdır kızım, haberleşiriz.’’ diyerek telefonu kapattık. İlk değildi ama evlendikten sonra ilk defa mesafesiz bir şekilde konuştuğumuzu hissediyordum.
Duşa girmiş ve oyalanmadan çıkmıştım. Yatağın üzerine hazırladığım kıyafetlerimi giyip testimin başına geçmiştim. İki ayım kalmıştı ve bunu iyi değerlendirmeliydim. Bir yıl daha KPSS için beklemek istemiyor, güzel bir puan alıp atanmak ve çalışmak istiyordum.
Kendimi içten içe motive ederek yaklaşık üç saat deneme çözmüştüm. Telefonumdan saati kontrol ettiğimde saat akşam on buçuktu. Kenan, on bir buçuk gibi evde oluyordu. Dağıttığım yerleri toplayıp, hazırladığım yemekleri buzdolabına koymayı unutmamıştım. Eğer Kenan Bey çok acıktıysa kendisine yemeğini ısıtabilirdi.
İnce battaniyeyi kaldırıp yatağın içine girdiğimde şortumun açıkta bıraktığı çıplak bacaklarım serin çarşafa değmiş ve kısa bir rahatlama duygusu oluşmuştu. Yatakta kollarımı açarak iki kişilik kocaman yatakta yayılırken Kenan’ın yastığına birden elim çarpınca fark ettiğim bir gerçek daha yüzüme çarpmıştı.
Yaklaşık bir haftadır bu evde iki yabancıydık.
Anlamsız bir şekilde içime kurt oturmuştu. Kenan ile konuşmadığımız için zaten iyi hissetmiyordum ama üniversitedeyken küs olduğum arkadaşlarımla da aynı hissederdim ama şuan ki içime oturan anlamsız kurt, daha farklıydı.
Ağlama hissi oluşturacak kadar farklıydı. Hiç iyi hissetmiyordum.
O yastık sanki Kenan’mış gibi ona sırtımı dönmüştüm. Kenan’ın yastığıydı ama en nihayetinde basit bir yastıktı ama o an bunu algılayacak ruh halinde değildim.
Ağlama hissini durduramadım ve gözlerimden yavaş yavaş yaşlar akmaya başlamıştı ama ağlamak istemiyordum, elimde olan bir şey değildi.
Ağlamamı ne sağladı bilmiyordum. Ailemden uzakta olmak, Ümmügül annenin bana olan davranışları, Kenan’ın anlayışsız tavrı, sınav stresi…
Ne kadar yastığıma sessiz gözyaşlarımı akıttım bilmiyordum ama dış kapının kapanma sesini duymamla kendime gelmem bir olmuştu. Kenan bu halimi fark etmemeliydi. Kendine pay çıkarsın istemiyordum.
Ellerimin tersiyle gözyaşlarımı silip ince battaniyeyi boğazıma kadar çekip, başımı da hafif eğip yüzümü gizlemeye çalışmıştım. Göz kapaklarımı kapatıp uyku numarası yapmaya başlamıştım.
Geçen dakikalardan sonra Kenan kısa bir zaman sonra yatak odasının kapısını sessiz bir şekilde açtı. Takır tukur sesleri neden yaptığını göremiyordum. Birkaç dakikadan sonra yatağa doğru eğildiğini hissettim, büyük ihtimalle yastığını alacaktı.
Ama tahmin ettiğim gibi olmadı.
Kenan’ın elini, yüzümü kapatan saçlarımda hissetmiştim. Eli o kadar hafifti ki uyanık olmasam hissedemezdim belki.
Neden diye sormak istedim ona o an. Küslüğümüzü neden bu kadar uzatıyor, o adımı benden bekliyorsun. Şuan ellerini, bakışlarını benden esirgemezken sabah neden esirgiyorsun diye ama soramazdım.
Kenan bana bu kadar yakınken, elleri saçlarımdayken uyku numarası yapmak oldukça zordu. Belki de anlamıştı uyuma numarası yaptığımı, bilmiyordum ama uyku numarası yapmaya devam ettim.
Elleri saçlarımda, elmacık kemiğimin üzerinde gezinirken o sırada parmak uçları bilerek mi olduğu bilmeyerek ıslak kirpiklerime değmişti.
Kenan’ın tek gözümü yumuşak bir şekilde öpüp, kısık bir sesle ‘’Ağlamışsın,’’ dediğini duyduğumda bende ipler kopmuş gibi hissettim ve uyku numarası yapmamda burada son buldu.
Hıçkırarak ağlamaya başlamamla Kenan, kollarımdan tutup beni yatakta oturtmuş ve bir anda sımsıkı sarılmıştı.
Dakikalar öncesinde gözlerimden yavaşça akan yaşlar, yüzüm Kenan’ın boyun ve omuz arasına gömülüyken hızlıca akıyor ve ağzımdan hıçkırıklarımı tutmakta zorlanıyordum.
Neden bu kadar çok ağladığımı bilmiyordum ama yalnızlık hissi sımsıkı çepeçevre kuşattığı anların bir tanesindeydim.
Kenan, bana sımsıkı sarılmış ve omzuma rahatlamam için elleriyle yavaşça ovalıyordu. Dakikalar geçmiş ve ancak gözyaşlarım dinebilmişti.
Sakinleştiğimde bile çıkmadım Kenan’ın kollarından. Kendime itiraf etmek istemezdim ama Kenan’ın kollarında olmayı özlemiştim. Sakinleştikten birkaç dakika sonra Kenan geri çekilmiş, ayırmıştı bedenlerimizi. Elleri yüzümü sararken ‘’Kötü bir şey mi oldu?’’ diye sordu gözlerinde beliren endişeyle birlikte.
Başımı sağa sola sallayıp sustum. İçimden konuşmak gelmiyor, sadece susmak istiyordum.
‘’Bir şey olmadıysa neden ağladın güzelim?’’ dediğinde onun bana olan bu yakın davranışlarını özlemiştim.
Cevap vermedim, onun yerine bedenimi Kenan’a biraz daha yakınlaştırmıştım. Gündüz ki Leyla yoktu şuan Kenan’ın adım atmasını bekleyen. Şuan ki Leyla tuhaf bir şekilde Kenan’ın dokunuşlarını özlemiş ve muhtaçtı.
Sosyal medyada gezinirken insanların akşamları daha duygusal davranışlarda bulunduğunu okumuştum belki de bundandı... Bilmiyordum.
Yüzümü Kenan’ın yüzüne doğru yakınlaştırdığımda onun gözlerindeki karartıyı görmüştüm. O da beni özlemişti bunun farkındaydım ama isteğim sevişip, beden açlığı gidermek değildi. Sadece az da olsa duygusal açlığımın giderilmesini istiyordum.
Belki de sabah bu davranışım için kendimi suçlayacaktım ama elimde olan bir şey yoktu şuan.
Kenan’ın üst dudağını, dudaklarımın arasına aldığımda ellerim güzel çenesini sardı. Uzamış sakalları yanaklarımı huylandırıyor, elimin içini acıtıyor olsa da umurumda olmadı ama Kenan’dan bir hareket gelmemişti.
Dudaklarımı ondan ayırdığımda yeşil gözlerim, siyaha yakın koyu gözlerine değdi. Koyu gözlerindeki arzuyu görsem de davranışta bulunmaması şaşırtmıştı. Daha çok kendisi atarken adımlarımı ben sayılı atardım ona adımlarımı.
Gururum incinirken ellerimi çenesinden çekip uzaklaşacakken bu sefer dudaklarımı bulan onun dudaklarıydı. Yapboz parçasıymış gibi birbirine tutunurken dudaklarımız üst dudağımı, dudaklarının arasına alırken bende alt dudağını dudaklarımın arasına alıp emiyordum.
Öpüşmemizde acelecilik yoktu. Birbirimizi zorlamıyorduk. Tamamen akışına bırakmış, birbirimize karşı yumuşaktık.
Ellerim sipsiyah saçlarına giderken onun eli de çenem ve boynum arasında durmuş ve işaret parmağı kulak mememi yokluyor gibiydi.
Öpüşmemizde arzu değil şefkat vardı…
Merhaba arkadaşlar,
Yeni bölümü bende sık sık paylaşmak istiyorum ancak içime sinmeyen bir bölüm olsun istemiyorum bu yüzden günlere yayıyorum ve geç oluyor.
Bölümü her yazdığımda yazmayı ne kadar çok sevdiğimi bir kez daha hissediyorum ve ne kadar günlere yaysam da yazmayı bırakamam bunu biliyorum :)
Bol bol yorum ve oy vermeyi lütfen unutmayın <3
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |