27. Bölüm

27. BÖLÜM

Siyah Baykus
siyahbaykuss

‘’Hazır mısın?!’’ Kenan’ın sesi duyuldu salondan.

Hazırladığım tatlıyı ve böreği saklama kaplarına koyarken Kenan’a cevap olarak ‘’Şunları koyup geliyorum hemen!’’ dedim.

Ayşe abla ve Ümmügül anneyle ortak bir gün belirleyip Ümmügül annelere akşam yemeğine gidiyorduk şimdi. Yeni gelin olarak çok fazla seçeneğim zaten yoktu bunun farkındaydım, illa gidilecekti.

Şanslıydım ki Kenan’la küs olduğumuz zamana denk gelmemişti. Ümmügül anne sezerdi, bilirdim. Şu kısacık zamanda onu birazcıkta olsa tanıyorsam öyle bir insandı. Oysa evlenmeden önce kızım, kızım diye gezerdi.

Her şey ayıya dayı diyene kadar mıydı acaba? Ama o da çok saçmaydı. Çünkü Kenan’la görücü usulü evlenmiştim. Kenan’ı evliliğimizi acaba Rıdvan baba mı istemişti? Onun davranışları değişmemişti. Ama evliliğimizin ilk gününde Ümmügül annenin peşine takılıp gelmesinden evliliklerindeki baskın tarafın Ümmügül anne olduğu çok belliydi.

Kenan için aklında kim varsa onu gelin olarak alırdı ama olmamıştı ve Ayşe ablanın da o zamanda dediği gibi Kenan kimle evlenme hazırlığında? Onunla mı, seninle mi?

Kenan kiminle evlenmişti? Onunla mı, benimle mi?

Tam da Ümmügül annelere gitmeden aklıma bunların gelmesi hiç iyi olmamıştı. Bu düşüncelerim, davranışlarıma yansımazdı umarım.

Salona geldiğimde Kenan’ı kapının yanındaki vestiyerde beni beklerken buldum. Deri ceketini ve ayakkabılarını da giyip beni bekliyordu. Elimde yiyecek olan çantaları ona verip vestiyerdeki haki trençkotumu üzerime geçirip, spor ayakkabılarımı giydim.

Arabaya bindiğimde Kenan’da elindeki çantaları arka koltuklara koyuyordu.

‘’Çok sevdiğin annene gidiyoruz bakalım,’’ dedi Kenan. Annesiyle olan zıtlaşmamı bildiği için ayaküstü dalga geçiyordu benimle.

‘’Dalga geçme lütfen, zaten stresliyim.’’

‘’Neden stresli olacaksın ki? Ben yanındayım.’’ dedi.

‘’Engel olamıyorum işte,’’

‘’Ben yanındayken bir şey olamaz, şaka bir yana annemle aranı da düzeltmen lazım. Aranızda büyük bir sorun yok ama küçük sorunlarda kalmamalı.’’ dediğinde sessiz kalmış bir şey dememiştim. Kenan’a kendimi anlatmaya çalışsam da dinlemeyeceğini biliyordum. Ona göre ben küçük, annesi büyük ve ilk adımı ben atmalıydım. Aslında arayarak ilk adımı Ümmügül anne atmıştı ama yine de içimde ki tedirginliği yok sayamıyordum.

Ümmügül annelerin evi bize çok yakın olduğu için kısa bir zaman içinde evlerinin önüne varmıştık. Ben arabadan indikten sonra Kenan’da arabayı park ediyordu ona rağmen gidip zillerine basmamış Kenan’ı beklemeye koyulmuştum. Belki bu yaptığım yanlıştı ama bu hareketlerime sebep olan da onlardı diye düşünüyordum.

Kenan elindeki çantalarla gelince bende zile basıp beklemeye başladık. Kapıyı Ümmügül anne açmıştı yüzündeki gülümsemeyle. İlk önce benimle sarılmış ardından da Kenan’la sarılmış ve bizi içeriye buyur etmişti.

Evlendikten öncede düğün gecemde de geldiğim için eve biraz hakimdim. Trençkotumu ve Kenan’ın deri ceketini yanımda bulunan askılığa astıktan sonra elimdekileri bırakmak ve hazırlıklara yardım etmek için mutfağa gitmiştim.

Ümmügül anne sarmasından, içli köftesine kadar her şeyi yapmış geriye bir şey bırakmamış gibi duruyordu. Elimdeki içinde bulunan tatlı ve börek kaplarını tezgaha bırakmış, onları koymak tabak arayışına girişmişken arkamda varlığını hissettiğim tanıdık olmayan kadın sesi beni durdurmuştu.

‘’İstersen bunlara koyabilir misin?’’

Ona doğru döndüğümde benden birkaç santim kısa, kumral, kahverengi gözlü çıtı pıtı genç kızı gördüğümde aklıma acaba Kenan’ların tanışmadığım ya da hatırlayamadığım bir akrabası olabileceği geldi. Elinden tabakları alıp “Teşekkür ederim,” dedim. “Ben Leyla, sen?” diyerek de kendimi tanıtma ihtiyacı hissettim. Sonuçta eşimin akrabası olabilme ihtimali yüksekti.

“Bende Sude, karşı evde oturuyorum.” dediğinde burada olma ihtimalini anlamamış, anlamak istememiştim. Şu sıralar psikolojim iyi değildi zaten. Bunu Sude’ye belirtmemiştim, hakkımda farklı anlamlar çıkarmasını istemezdim.

“Kenan’ın eşiyim bende,” diyerek elimdeki tabaklara tezgaha koyup getirdiğim kekleri ve tatlıyı yerleştirdim. Başımda dikilen ve konuşma ihtiyacı hissetmeyen Sude’ye dönüp “Ümmügül anne ne çok şey yapmış, bize bir şey bırakmamış.” deme ihtiyacı duymuştum. Kaç yaşında olduğunu bilmiyordum ama benimle aynı yaşlarda olduğunu tahmin ediyordum.

“Evet, beraber hazırladık çoğu şeyi zaten ama çok hamarat bir kadın.” dediğinde neden beni çağırmayıp yan komşunun kızına ihtiyaç duyduğunu düşünmeden edemedim ama komşulardı sonuçta kaç yıllık dostluk vardır. Sude’yi kızı gibi hissediyordur Ümmügül anne büyük ihtimalle kız çocuğu olmadığına göre.

“Kızı gibi görüyordur büyük ihtimalle seni.” diyerek de düşüncelerimi ona da belirtmiştim. Tebessüm ederek onayladığını belli etmişti.

“İçeri geçelim, merak ederler.” diyerek mutfaktan ayrılmak istemiştim. Sofra hazırlanacağı vakit Ayşe ablayla gelir yardım ederdim. Sude’de beni onaylayınca mutfaktan çıkacakken Kenan’la dip dibe gelmem bir olmuştu.

“N’oldu? Bir ihtiyacın mı var?” diye sordum.

“İçeriye bir türlü gelemeyince sana bakmak istemiştim.” yanımdaki Sude’yi fark eder etmez “Nasılsın ağabeycim?” diye sordu. Bakışlarım Kenan’ın kusursuz yüzüne odaklanmıştı ister istemez.

Sude “İyiyim, sen nasılsın?” diye sorduğunda bakışlarımı Kenan’dan çekip Sude’ye bakarken sesinin titrediğini fark etmiştim. Bunu sadece benim fark etmediğimin içten içe bilincindeydim. Ya da benim hüsnükuruntumdu, bilemiyordum.

*

Salona geçtiğimizde herkes birbirleriyle koyu bir sohbete dalmışken Kenan’ın yeğeni Nilay “Yenge!” diyerek bana doğru koşmasıyla kucağıma almam bir olmuştu. Nilay’la ilk tanıştığımızdan beri Kenan beni Nilay’a o senin yengen, ona yenge de dediğinden beri Nilay’ın biricik yengesiydim. Nilay’a özel miydi bilmiyordum ama çocukları seviyordum. Nihal’de çok tatlı, sevilesi bir kız çocuğuydu.

“Nasılsın yengeciğim?”

“İyiyim yenge, bugün okulda L harfini öğrendik. Senin isminde L harfiyle başlıyor dimi?” dedi. Sarı saçlarıyla, yeşil gözleriyle aynı annesinin bir kopyasıydı Nilay.

“Evet yengeciğim, aferin sana. Öp bakalım yengeni.” diyerek ona yanağımı uzatmamla Nilay’ın öpmesi bir oldu. Yanımızda bizi seyreden Kenan “Amcacığım, çok kaldın yengende. Gel bakalım kucağıma amcanda sevsin seni.” dedi.

Nilay’ı kollarımda biraz daha sabitleyip Kenan’a vermeyeceğimi belirterek “Kıskanma bizi amcası. Biz şuan Nilay’la çok mutluyuz. Değil mi yengem?” dedim Nilay’a dönerek. Nilay’da amcasından bakışlarını kaçırarak boynuma doğru gömüldü ve başını beni onaylarcasına salladı.

Nilay, ilk torun olduğu için herkes ona çok düşkündü. Altı yaşında değil de daha küçük görüyordu onu herkes haklı olarak. Kenan’da amcası olduğu için mi yoksa genel olarak çocuklara çok düşkün olduğundan mı bilmem ama Nilay’a çok düşkündü.

Kenan koltukta az olan mesafemizi sıfıra indirerek “Beni de alın aranıza o zaman.” dedi. Kenan’a kıyamıyormuş gibi yapıp yüzümü, yüzünü boynuma gömmüş olan Nilay’a dönmüş “Amcan çok üzgün duruyor, onu da alalım mı yanımıza?” demiştim.

Başını sallayarak “Olur,” dedi. Nilay o kadar masum ve tatlı gözüküyordu ki insanın ona bakınca kendisi de bir tane doğurası geliyordu.

Kucağımdaki Nilay’ı, Kenan’a verip “Al bakalım amcası.” dedim.

Nilay’ı kucağımdan alan Kenan “Ne çok seviyorsun yengeni ya. Beni bile o kadar sevmiyorsun.” diye şikayetçi oldu resmen.

İnsanlar birbirleriyle konuşurken Nilay, Kenan ve ben onlardan bağımsız bir sohbetin içinde kabuğumuza çekilmişiz gibi hissettim bir an. Ümmügül annenin yüzüne baktığımda artık sofrayı kurmamız gerektiğini anladım.

Nilay’a dert yanan Kenan’ın çenesinden tutup fısıldayarak “Bir ben olamazsın kocacığım işte.” dedim ve gülümseyerek mutfağa doğru ilerledim. Kenan’a çok fazla sevgi sözcükleri, kocacığım falan demezdim. Genellikle ismiyle ya da sen diye ettiğim için eminim çok şaşırmıştı. O anki davranışımda aslında kendime de şaşırmıştım ama bir anda gelişen bir hareketti.

Mutfağa geçtiğimde Ayşe abla, Ümmügül anne ve Sude’nin hızlı bir şekilde sofrayı kurmaya çalıştıklarını görünce onlara ayak uydurup hızlıca sofra hazırlamaya yardım ettim. Hamile olan Ayşe abla’nın elinden porselen tabakları alıp “Ayşe abla bu kadar ağır şeyleri kaldırmamalısın, hamilesin.” diyerek bakışlarım şişmiş olan karnına gitti.

“Haklısın Leyla’da hemencecik olsun dedim işte.”

“Sen otur hatta biz hallederiz.” dedim.

“Annem bile ayaktayken ben oturamam.” dedi Ümmügül anneyi kastederek.

“Saçmalama, iki canlısın sen. Kimse hamile halinle oturdun diye hakkında kötü bir şey diyeceğini düşünmüyorum.” dedim.

O da bana hak vermiş olacak ki “Haklısın, neyse ben yine de ufak tefek şeylere yardım edeyim.” dedi. Oturması için daha fazla bir şey diyemezdim, içi rahat etmezdi oturmaya.

Elimdeki porselen tabakları yemek örtüsü serilmiş masaya dikkatlice yerleştirdim. Kısa sürede sofrayı kurmuştuk. Sude erkekleri sofraya çağırmak için gitmişti. Herkes oturduğunda evin yeni gelini olarak hizmet etmek bana düştüğü için yemekleri kaselerine yerleştirip servis etmek bana düşmüştü.

Herkesin çorba kaselerini çorba koyup verdikten sonra Ümmügül anne, Kenan’a “Yemeye başlasana oğlum, beğenmedin mi çorbayı? Oysa sen seversin diye yapmıştık.” demişti.

“Karım gelsin anne, ben onunla başlarım yemeye.” Kenan’ın hanımcı gibi olması bir tık hoşuma gitmiş olabilirdi. Sonuçta görücü usulü evlenmiştik ve bu davranışı annesini bile şaşırtmış olabilirdi.

Kimsenin bir şeye ihtiyacı olmadığına emin olduktan sonra Kenan’ın yanındaki yerime oturdum. Kenan “Ekmek ister misin?” diye kısık bir sesle sorduğunda onaylarcasına başımı sallamamla bir dilim ekmek alıp tabağımın kenarına koymuştu.

Kamuran abi, Nilay ablaya “Nilay’ı bana ver ben doyurayım, sen kendini doyur.” dediğinde bakışlarım Ayşe ablaya çevrildi. Ayşe abla, Kamuran abinin isteğini geri çevirdi.

Nilay’ı doyurmaya çalışan Ayşe ablaya bakıp içim hiç rahat etmemişti. Hem iki canlıydı hem de Nilay’ı doyurmaya çalışıyordu. “Ayşe abla istersen bana ver çocuğu ben doyurayım.” dediğimde aynı zamanda Sude’nin “Ayşe abla Nilay’ı istersen ben yedireyim?” dediğini işittim. O da benim düşündüğüm gibi düşünmüş olabilirdi, gayet doğaldı.

Ayşe abla iki taraftan gelen isteği “Teşekkür ederim kızlar, sizi rahatsız etmeyelim.” diyerek reddetti.

Kenan çorbasından bir kaşık çorba aldıktan sonra Nilay’a doğru “Gel amcacığım, doyuralım seni.” dedi. Amcasının ona seslenmesinden sonra Nilay annesinin yanındaki sandalyeden kalkıp masanın etrafından pıtı pıtı dolaşıp amcasının bacağına kurulmuştu.

Rıdvan baba “Amcasından yemek istiyormuş işte bizim kız.” dediğinde sofraca güldük.

Kenan hem kendisi yiyor hem de Nilay’a yedirirken tam bir ideal baba görüntüsü çiziyordu. Çok iyi baba olacağı aşikardı.

Bölüm : 05.07.2025 20:04 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...