
BÖLÜMÜN SONLARINA DOĞRU YETİŞKİN İÇERİK VARDIR.
Yemekler yenmiş, sofra toplanmıştı. Yemekten sonra içilecek çay ve kahveler içinde mutfakta ben, Ayşe abla ve Sude vardı. Kahveleri ben yapıyor, çayla da Sude ilgileniyordu.
Ayşe abla oturduğu sandalyede “Herkes Kenan’la senin Nilay’la nasıl ilgilendiğinizi gördü… Çok iyi bir anne ve baba olacaksınız, belli.” dedi. Kahve karıştırırken dalan gözlerim ben ve Kenan’dan bir parça hayal etti. Kız ya da erkek fark etmeksizin çok güzel olacağı kesindi, insanın kendi kopyasını çevresinde hayal edince içi bir hoş olmuyor değildi ama şuan sırası olmadığının da bilincindeydim.
Benden ses çıkmayınca Ayşe abla “Utanma kız, illa bu ev Kenan’la senden olan çocukların sesleriyle de neşelenecek.” diyince bunu Ümmügül annenin yanında konuşmaktan utanmıştım. Konuyu kapatmak için ağzımı açacakken bardaklara çay koyan Sude’nin nasıl olduğunu anlayamadığım şekilde sıcak çay eline dökülmüştü.
Kahveyi karıştırmayı bırakıp Sude’nin yanına geldim. “Ver elini hemen elini suya sokmalıyız.” diyip hemen elini çeşmenin altına götürüp su tutmuştum.
Ayşe abla “Ne oldu birden bire?” diye sorunca Sude “Dalmışım birden kusura bakmayın.” dedi.
Ümmügül anne yanımıza gelip Sude’nin yanında durduğunda “Ah ah nazar değdi,” diye söyleniyordu. Allah aşkına burada neyin, kimin nazarı değebilirdi?
Ortaya doğru “Steril yani temiz bir bez getirebilir misiniz?” diyince Ayşe abla hemen getirmeye koyulmuştu. Mutfaktaki gürültülü sese kucağında Nilay’la Kamuran abi, Kenan ve Rıdvan babada gelmişti.
“Ne oldu, ses geldi.” dedi Kamuran abi.
“Bir şey olmadı elime sadece çay döküldü ama bir şey yok.” dedi Sude. Eli hala çeşmenin altındaydı.
Steril bezi Ayşe abladan alıp Sude’nin yaklaşık on beş dakika tuttuğum elini “Sadece yüzeysel… Birinci derece. Korkma, iz kalmaz ama şu bezle sarmam lazım.” diyip bezle sarmaya başlamıştım.
Nilay’ı kucağından indiren Kamuran abi “Hastaneye gidelim istersen ağabeyciğim.” dedi. Üzüldüğü sesinden belliydi. Komşu kızı da olsa kardeşinden farksız olduğu belliydi.
“Yok Kamuran ağabey çok teşekkür ederim. Eve giderim şimdi zaten.” dedi.
Kenan “Leyla’yla hastaneye götürelim seni. Buradaki kimsenin içine başka türlüsü sinmez zaten sonra istersen eve geçersin.” dedi. Sesindeki soğuklukla ben bile üşümüştüm. Oysa birkaç saat önceye kadar birbirlerine hal hatır sorarlarken Kenan gayet samimiydi.
“Doktora da hemşire için gitmek istemiyor musunuz? Şuan çalışmıyorum ama unutuyorsanız ben bir hemşireyim. Hastaneye gitmesine gerek yok birinci derece yanık. Dikkatlice baktım zaten elinin içine veya parmak aralarında bir şey yok.” dedim.
Ayşe abla “İyi ki buradaydın vallahi.” derken gülümsedim.
“Şuan sadece ders çalışan biriyim ama… elim alışık tabi.” dedim üniversite ve lise stajlarımda hastane geçmişlerimi hatırlayarak.
Erkeklere dönüp “İçeriye gidebilirsiniz acillik bir şey yok çok şükür.” dedim sonra Ümmügül anneye dönüp “Sende içeride otur Ümmügül anne biz hazırlayıp getiririz.” dedim.
“Olur mu öyle şey,” diyip itiraz ederken sözünü kesip “Olur, olur. Sen içeri geç hallederiz.” dedim.
Ümmügül anne ve erkekler içeri geçtiklerinde Sude’yi ayakta tuttuğumu fark edip sandalyeye oturmasına yardım ettim.
“Soğuk su tamam… Bezle sardım ama biraz aloe sürsem iyi olur. Yanığın nefes alması gerek.” diyince Ayşe abladan aloe veranın yerini söylemesini istedim. Aloe verayı alıp Sude’nin eline sardığım bezi dikkatlice açıp aloe sürdüm.
“Sıkma elini, kasma. Deri gerilirse iz kalabilir. Yarın dışarı çıkarsan elini ört, güneşle temas etmesin. Cildin şuan hassas.” diyerek de kısa bir bilgilendirme yapmıştım.
*
Eve geldiğimizde çok bir şey yapmamama rağmen yorgunluk çökmüştü. Hemencecik duş alıp uyuma isteğimi bastıramıyordum. Trençkotumu vestiyere astıktan sonra yatak odasına gitmek için adımlarımı yönlendirdim.
Arkamdan gelen Kenan “Uyuyacak mıyız?” dedi.
Yatak odasının kapısını açıp odanın içerisine girdiğimde Kenan’da girsin diye kapıyı açık bırakmıştım. “Ben uyuyacağım, istersen sen salonda falan takılabilirsin.” dedim.
Kenan bedenini yatağa bırakınca ne yaptığını görmek için bakışlarım anlık olarak ona kaymıştı. Gün içinde dağılan siyah saçlarının havaya kalkan birkaç tutam teli, belirgin adem elmasıyla gerçekten yakışıklı bir adamdı. Ona her baktığımda bu gerçek yüzüme çarpıyor ve neden böylesine yakışıklı bir adamın ailesine boyun eğip benimle evlendiğinin soru işaretleri bana doğru sekiyordu.
‘’Nilay çok tatlı değil mi?” diye konuşmaya başlamasıyla bakışlarımı ondan çekip gardırobun kapaklarını açıp gecelik ve iç çamaşırı için gözlerimi gezdirirken “Evet öyle, maşallah nazar değmesin.” dedim. Gerçekten çok tatlı bir kız çocuğuydu. İnsan ona bakarken gıpta etmeden duramazdı.
“Aslında bizimde eminim Nilay kadar tatlı bir çocuğumuz olabilir.” dedi sıradan bir olaydan bahseder gibi. Bütün bedenim kaskatı kesilmiş, dolap kapaklarındaki ellerim donmuştu. Kenan marketten küçük bir eşya eksik gibi konuşuyordu ama şuan hayatımda isteyeceğim son şey bana bağımlı olan bir canlıydı.
“Marketten almayı unutulan süt veya manavdan alacağımız karpuzdan bahsetmiyoruz farkındasın değil mi?” dedim Kenan’a doğru. Sesim istemsizce sert çıkmıştı ama elimde olan bir şey değildi bu. Canımız bebek sevmeyi çekti diye bebek yapamazdık. Eğer canı çok bebek istiyorsa Ayşe abla hamileydi. Bebek doğduğunda amcası olarak bebeğin yanında dururdu.
Ses tonumdan etkilenen Kenan uzandığı yataktan oturur hale gelmişti. “Evli değil miyiz? Bebeğimizin olması neden kötü olsun ki? Kim bize karışabilir?” dedi.
“Evleneli şunun şurasında kaç ay oldu ki? Birbirimize alışmaya çalışıyoruz. Sen bana, ben sana alışmaya çalışıyorken şimdide bu karmaşaya günahsız birisini sürüklemeye hiç gerek yok.’’ diyerek gardıroptan kestirdiğim gecelik takımını hızlıca alıp iç çamaşır çekmecesinden de iç çamaşır takımı alıp banyoya ilerlerken “Bu konuyu burada kapatalım lütfen.” dedim.
Kenan’a göre kolay olabilirdi bebek ama benim için kolay olmayacağını daha hamile olmadan hissedebiliyordum ki evleneli daha yeni iki ay olmuştu. Evliliği bile tam yeni sindirememişken bir bebeğin sorumluluğunu alamazdım.
Banyoya girdiğimde kıyafetlerimi çıkarıp kirlilerin bulunduğu sepete atıp suyun sıcaklığını ayarlayıp duşa kabinin içine girip suyun sıcaklığına bedenimi bırakmıştım. Saç diplerimin yumuşayıp, kemiklerimin sızısının azaldığını hissediyordum.
Banyo kapısının açıldığını duyduğumda içimi bir ürperme kaplamıştı. Duşa kabinin camları buzlu olduğu için geleni göremiyordum ama Kenan’ın evde olduğunu biliyordum, ondan başkasının gelmeyeceğinin de farkındaydım. İçimdeki tedirginliği gidermek için “Kenan, sen misin?” diye seslendim.
Ses gelmedi ama saniyeler içerisinde duşa kabinin sürgülü kapıları yana doğru çekildi ve karşımda üzerinde giysileri olmayan Kenan belirmişti. İçimdeki kısa bir an oluşan endişe Kenan’ı görmemle gitmişti ama onun yerine beni duşta çıplak ve duş alırken görmesi utanmamı sağlamıştı. Cinsel hayatımız vardı ama yatak odası ve çarşafların arasındaydı.
Kenan, içi pekte geniş olmayan duşa kabinin içine girmesiyle alanım daralmış, nefeslerim düzensizleşmişti. Heyecan bütün bedenimi sarmıştı. Kenan’dan ciddi bir şekilde etkileniyordum ve Kenan’da gayet farkındaydı bunun. Ondan asla saklayamıyordum.
YETİŞKİN İÇERİK UYARISI!
Aramızdaki az olan mesafeyi sıfırlayıp dudaklarımı dudaklarının arasına almıştı. Duş başlığından gelen su ikimize de gelecek şekilde akıyordu. Elleri belim ve kalçam arasında yavaşça gezinirken ellerim sevdiğim çenesini sarmıştı bile. Dudaklarından gelen tatla beraber suyun değişik tadı da gelirken bir an nefes alamaz gibi olmuş, dudaklarımızı ayırmıştım.
Nefes nefese kalan halime gülümseyip ‘’Evliliğimizde sorun varmış sanırım,” dedi yatak odasındaki cümlelerime gönderme yaparak ama benim demek istediğim o değildi ki.
“Benim demek istediğim bu değildi.” Nefes alış verişlerimi düzenlemeye çalışırken.
Belimdeki kollarıyla bedenimi daha çok sıkıştırırken bedenlerimizin her kısmı birbirine değecek şekildeydi. Ereksiyonunu tenimde hissederken çenesindeki ellerimi omuzlarına doğru indirirken amacım aramıza biraz mesafe koyabilmekti ama başaramamıştım.
Kenan başını boynuma indirip küçük öpücükler bırakırken ellerim pazularına tutunmuş vaziyetteydi.
“Sana ikimizden de çok güzel anne ve baba nasıl olunur inandırmak istiyorum.”
Kulak mememde gezinen dudaklarıyla nefesimi kesik kesik solumaya çalışırken “Nasıl olacakmış o.” dedim. Şuan yaptığım ateşe benzinle gitmekti.
Belimdeki bir eli göğsüme doğru ilerlerken başını boynumdan çekip kömür karası gözlerini yeşil gözlerime dikmişti. Koyu göz bebekleri, gözlerime değdiğinde hareleri büyüyüp küçülüyordu.
“Eminim her çocuğun hayalidir senin gibi bir kadının annesi olmak. Senin gibi güçlü, güzel…”
Gözler yalan söyler miydi? Söylemese iyi olurdu. Çünkü zeytin gözlerini gözlerime diken Kenan’ın gözlerine çok fena inanmış durumundaydım.
Beynimde kalan son mantık kırıntılarını kullanmaya çalışıyordum. Evleneli kaç ay olmuştu, hem benim mesleğim… İkisini nasıl idame ettirebilirdim. Kenan’dan etkileniyordum ama çocuk yapacak kadar güvenemiyordum ona.
“Beni kandırmaya çalışıyorsun,” Bakışlarımı gözlerinden çektim. Kenan’ın konuşmasına fırsat vermeden “…güzel sözler söyleyeceksin bende kanacağım. Sonra ne olacak? Hamile olduğumda en ufak tartışmamızda doğacak olan bebeğe yazık olacak. Biz seninle daha aynı evde anlaşmayı tam öğrenememişken bir bebeğe nasıl bakabiliriz.” dedim. Vücutlarımızın çıplaklığı ve yakınlığını göz ardı etmeye çalışırken.
“Memnun değil misin?... Evliliğimizden, benden.” sesindeki soğukluk beni korkutmuştu. Ondan esirgediğim bakışlarımı tekrar gözleriyle buluşturduğumda en ufak yanlış anlaşılmada uçurumun eşiğine gideceğiz gibi hissediyordum. Böyle olmasını istemiyordum.
Kenan’la ne şekilde evlenmiş olursam olayım şuan o günkü düşüncelerime sahip değildim. Kısa bir zamanda olsa ona alışmıştım.
“Bunu demek istemediğimi biliyorsun.”
“Ne demek istiyorsun peki?”
Derin nefes alarak, konuşma gücünü kendimde bulduğumda “Yeni evlilerin gündemi bebek olmaz diyorum sadece. Sinemaya gitmek, yeni yerler görmek ya da ne bileyim farklı yemekler tatmak olabilir ama bebek olmaz… İkimizde ailelerimizin isteği üzerine evlendiğimizi bilmesem beni evlilikle yanında tutmak istemeni düşüneceğim.” dedim. Bu dediğim son şeyleri düşünmemiştim elbette ama okuduğum ve izlediğim film kitaplarda genelde erkeğin bebeği sebepsizce bir anda istemesi bu sebepten oluyordu.
Bakışları değişmişti Kenan’ın. Sanki bilmediğim şeyler varmış gibi hissettirmişti. “Bilmediğim bir şey yok değil mi?” diyerek emin olmak için sordum. Ellerini üzerimden çekmiş, aramıza birkaç adımlık mesafe koymasıyla titremek gelmişti içimden. Üşümüyordum ama içimdeki bu garip üşüyormuş gibi his nedendi?
“Hayır, yok… Sen duş al ben seni rahatsız etmeyeyim.” dedi.
Elle tutulan bir şey değildi ama derinlerde bir yerde o soğukluğu hissediyordum. Böyle olmasını istemiyordum. Bu sefer uzaklaşan bedenine doğru çıplaklığıma aldırmadan onun bedenine ben yaklaşmıştım. İlk adımı atan genelde hep Kenan olurdu ama bu sefer bendim.
Kollarından tutmuş duşa kabinden çıkmasını engellemiştim. Vücudu, vücudumun önünde durduğundan ellerimle kollarına tüy dokunuşlarıyla dokunurken bulmuştum kendimi. Onun omzuna geliyordum ve normalde dikkat etmeyeceğim bu durum şuan hoşuma gidiyordu nedensizce.
“Sen korkmuyor musun?” sesim kedi miyavlaması gibi çıkarken.
“Neden korkayım ki?” dedi. Tavrını hala süründürüyordu. Çocukluk edip aramızı bozmasını istemiyordum.
“Ya biz ayrılırsak? O zaman çocuğumuza ne olacak?” dedim aramızdaki mesafeyi sıfırlayıp.
“Senin gitmene asla izin vermem.” dedi o da. Kolları belimi sarmış vaziyetteydi, ellerim kollarından pazularına doğru çıkarken.
Gülerek “Ya benimsin ya kara toprağım falan demeyeceksin dimi inşallah?... Zaten annen ben daha gitmeden sana kız bile bulur.” dedim konudan alakasız. Mesela komşularının kızları Sude?
Belimdeki kollarıyla beni iterek yön veren Kenan’la sırtım soğuk fayansla buluşmuştu. “O işler öyle olmuyor güzelim.” dedi.
Boynumu biraz daha kaldırmıştım Kenan’la göz teması kurabilmek için ama o bunu fırsat bilip başını eğip boynuma doğru sokulunca huylanmaya başladığımda ne diyeceğimi unutmuştum. Dudaklarını boynumdan kulağıma doğru hissedince saç köklerimden yükselen o ürperti kalbime doğru aktı. Karın bölgemde oluşan tarifsiz duygu özel bölgeme sinyaller göndermeye başlamıştı bile.
Ellerim pazularından karnı ve göğsü arasında gidip gelmeye başlarken erkekliği ereksiyon olmaya başlamış ve karın bölgemde kendisi hissetmeye başlamıştım.
“Seni benimle evlendiren ailen, eminim başkasıyla da evlendirir.” dedim aklım başımdan tam gitmeden.
Kenan bir elini göğsüme doğru götürüp meme ucumla oynarken diğer eli karnımdan kadınlığıma doğru yol alıyordu. Kendimi ayakta tutabilmek için kalçamı duşa kabinin fayansına bastırmak zorunda kalmıştım ancak fayans kaygan ve tenim terle kaplı olduğu için daha zor oluyordu. Ellerimi Kenan’ın omuzlarına doğru götürmek zorunda kalmıştım ayakta durabilmek için.
Kenan bir kadının bedenine nasıl dokunması gerektiğini bilen bir erkekti ve bu çoğu zaman sinirimi bozuyor ve değişik duygulara sokuyordu. Kıskançlık gibi…
“Bedenin benim için bu kadar istekliyken olmayacak şeyleri konuşmasak mı, hıh?” diyerek dudaklarıma küçük bir öpücük kondurmuş ve başını eğerek yoğurup durduğu, göğsümün ucunu ağzına alarak bütün bedenimin titremesini sağlamıştı.
Bacaklarım titriyor ve artık bedenim sona gelmek istiyordu. “Sok artık şunu içime!” diye itirazda bulundum ama Kenan’ın benim isteklerime çokta kafasına taktığı yoktu. Bunu isterken bir anda aklıma gelen şeyle “Prezervatif?” duraksadım.
“Bu durumdayken gidip alamam, bir kereden bir şey olmaz zaten.” dedi. Hap kullanmıyordum kadın bedenine verdiği zararlardan ötürü bu yüzden kondom kullanıyorduk.
“Ya olursa?”
“Hemşire olan sensin. Bence ilkte hemen hamile kalınmayacağını en az benim kadar biliyorsundur.” deyince ona hak vermiştim.
Saniyeler sonra içimdeki dolulukla Kenan’ı ilk defa kondomsuz hissetmiştim. Teninin sıcaklığını, yumuşaklığını daha fazla fark ediyordum. Her şey daha çıplak, daha yakın hissediliyordu. Tenim onun tenine alıştıkça içimde tuhaf bir güven, bir o kadar da gölgede duran bir korku büyüyordu. Sanki bu temas sadece bedenimde değil, zihnimde de çıplaklık yaratmıştı.
Merhaba arkadaşlar uzun bir bölümle karşınızdayım. Bu arada gerçekten uzun çünkü bölüm kelime sayısı 2000 normalde bu kadar uzun yazmam. Bölümün geç gelmesi ile haklı serzenişlerinize hak veriyorum ama içime sinen bir bölüm yazmak ve hayatımı ikisini birden yönetmek nedensizce zor geliyor ama bilgisayarın başına her oturduğumda mantık hatalarına yer vermeden yazmaya çalışıyorum. Yetişkin içerik var küçük olanların okumasını tavsiye etmiyorum ama hikaye için olması gereken bir sahneydi. İyi okumalar, yeni bölümde görüşürüz. Bol boll yorum yazmayı unutmayın :)
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |