

EZEL AKGÜL (YILDIRIM)
🌷
Sabah kalktığım zaman hazırlanıp aşağıya indiğimde doğan, büke ve zümrütü gördüm. oflayarak onlardan en uzak koltuğa oturup telefonumla ilgilenmeye başladım
"Ezel ablan nasıl "
doğanın sesiyle ona döndüm bu neden durduk yere ablamı sormuştu, sabah sabah soracak başka bişeymi yoktu ona şaşkın bakışlar atarken zümrüt doğana döndü
"Abi sana dedim ya ablam evde ve gayet iyi"
dün akşam ablamla konuşmuştum zümrütün annesi ve babası yine yurt dışına çıkmışlar ve zümrütse burada kaldığı için evde tek başınaydı
zümrütü umursamadan
"Ablamla dün akşam biraz konuştum, iyii yani neden sordun ki"
omuzlarını kaldırıp indirdi
"Zümrüt babası ve annesinin yurdışına çıktığını söyledi ablanda evde tek başına olduğu için"
devam etmesini ister gibi kafamı aşağı yukarı salladım bu konuşmanın sonu nereye gidecek merak ediyordum
"o taraflarda işim vardı gitmişken bi ablanı göreyim dedim"
şaşkınlıkla doğana bakmaya başladım sadece bir kereye mahsus ablamla konuşmuştu bunun tekrarlanacağını düşünmemiştim
"neden?"
dediğim zaman yerinde rahatsızlıkla kıpırdandı
"merak ettim yani evde tek ba-"
birden kaşlarını çatıp bana baktığında gülmemek için dudağımı ısırdım ona hesap sorduğumu düşünmüş olmalıydı ama yanılıyordu kafayı ablamla sıyırmadığını nereden bilecektim.
"Sen beni mi sorguluyorsun"
kafamı hayır anlamında salladım
"hayır tabikide,soru soruyorum"
konuyu kapatmak ister gibi kafasını salladı
"günaydın!"
kuzeyin neşeli sesi ile ona döndük bu günlerde de yüzünde gülümseme eksik olmuyordu. Bende aynı şekilde gülümsedim
"Günaydın dört göz"
gülümsemesi dahada genişlemişti
yanıma oturup kolunu omuzuma attı ve sırayla herkeste göz gezdirdi hepimizin yüzünde aynı gülümseme vardı bunu gören kuzey kahkaha atmıştı
"vay be! Bulaşıcı bir gülümsemem varmış da haberim yokmuş"
büke de gülmeye başlayıp
"fazlasıyla bulaşıcı"
...
doğan'ın evden çıktığını gördüğüm zaman onun peşinden koşmaya başladım ona doğru koştuğumu görünce duraksayıp şaşkınlıkla bana baktı sonrada gülümseyip
"Hayırdır hanımefendi ablanıza gitmeme izin vermeyecek misiniz yoksa?"
dediğinde gülümsedim doğan'ın yanına vardığımda karşısında durdum, yani söylediği şey aklımdan geçmedi değil
"hayır beyefendi gitmişken bir beyefendilik yapıp beni yolun üstünde bırakırsınız diye düşünüyordum da"
tuana'nın yanına gitmeyi düşünüyordum
arabanın yanına gidip kapıyı açtı ve eliyle oturmamı işaret ederek
"buyrun hanımefendi"
yüzümdeki gülümseme dahada genişlemişti sallana sallana yürüyerek arabanın yanına gelip oturdum
oda yerine geçip arabayı çalıştırınca bende telefonuma girmeye başladım
Görünce aşık oldum
duyduğum şarkıyla irkilip doğana döndüm son ses açmış bide utanmadan bağırarak söylüyordu
O güzel gözlerine Başkasını istemem Benim gözüm sende
gülerek telefonumla ilgilenmeye devam ettim ama hala şarkıyı dinliyordum
Yalvarırım ne olur Başka birini sevme Ben sensiz yaşayamam Benim gözüm sende
...
Zile basınca kapıyı bana tuana açtığı zaman üzerindeki pijamalarıyla onu süzdüm çok mu erken geldim diye kolumdaki saate bakınca saatin on iki civarında olduğunu gördüm
"Sen hayırdır ya depresyondamısın "
dediğimde kıkırdayıp
" içeri geçiyormusun "
içeri girip etrafa bir göz attığımda tuana'nın evde tek olduğunu anladım
"Neden pijamalarla dolaştığın belli oldu"
eğer selma anne evde olsaydı güneş doğar doğmaz evin her tarafını düzenlerdi ve caner yada tuana'nın üzerinde pijama gördü mü hemen 'gidin elinizi yüzünüzü yıkayın belliki uyanamamışsınız' yada ' elbisen mi yok dolap ağzına kadar dolu düzgün bi şeyler giyde gel hadi" derdi
hatırlayınca yüzümde bir gülümseme oluştu burada kaldığım günler selma anne bana az çektirmemişti sert ve bir o kadarda yumuşaktı
tuana kafasını sallayıp
"evet bizim akrabaların düğünleri işte bitmek bilmiyor babamla birlikte gitti caner'se bizim kuzen yani oğuzun yanında"
aklıma gelen şeyle tuanayı odasına doğru ittirmeye başladım
"hadi hazırlan hemen bi çantanın içinede bi şeyler tıkıştır"
şaşkınlıkla bana bakarken
"nereye"
gülümsedim ,şaşırınca çok tatlı oluyordu
"Eve"
"Sizin eve mi"
ellerimi tuana'nın omuzlarından çektim
"Evet!"
zümrüt bizim evde kalıyor tuanada kalsa en fazla ne olabilir kii
"ezel sen benimle dalgamı geçiyorsun"
Ciddiyetle
"dalga geçmiyorum tuana"
Gülümsedim
"hem belki Ege ile-"
kolumdan vurunca kahkaha atmıştım, oda bana sinirle bakıyordu ama dudağı yukarı doğru kıvrılmıştı
"hadi tuana lütfen bi kerecik"
omuz silkti
"hayır"
bende aynı şekilde omuz silktim onu nasıl ikna edeceğimi biliyordum
"peki"
Dedim ve yüzüne dikkatle bakmaya başladım tuana hep ani kararlar verirdi onun için susarak düşünmesini sağlayacaktım birkaç dakkika sonra
"Gelecek misin"
diye sorduğumda kafasını salladı
"evet"
Dediğinde gülümsedim
"tamam o zaman sen hazırlan-"
"ama ezel sen istedin diye geliyorum yoksa-"
geçiştirircesine elimi salladım
"tamam,tamam"
tuanayı odasına doğru çekiştirdim odasına girdiğinde kapıyı kapattım ve bende mutfakta onu yüzümdeki gülümsemeyle beklemeye başladım bu gün haddimden fazla gülümsemiştim
"ben istedim diye geliyormuş, kesin öyledir"
Kıkırdadığım zaman telefonumun çalma sesi ile kimin aradığına baktım doğan'ın aradığını görünce sinsi sinsi gülümsedim aramayı cevaplar cevaplamaz endişeli sesi kulağıma geldi
"ezel otuz iki saattir kapıdayım ablan hâlâ kapıyı açmadı ve bende kapıyı kırdım ama ablan içeride de yok, bana ablanın numarasını at hemen!"
kahkaha atmaya başladım
"otuz iki saat mi ömrünün yarısını harcamışsın doğan, hem kapıyı kırmak ne yaa cahil!"
telefonu kapatacakken aklıma gelen şeyle telefonu kulağıma tekrar yaklaştırıp
"ablamı uzaylılar kaçırmış değil ya"
dedim ve telefonu yüzüne kapattım eminim ki ya zile basmamıştır o cahil yada ablamın bir işi çıkmıştır
...
Tuanayla beraber eve gelince misafirlerin olduğunu da gördüm cemre tuanayla beni ilk gören olmuştu gülümseyerek
"Hoşgeldinizz"
tuanada aynı şekilde
"hoşbulduk"
dediğinde cemrenin yanına oturup gelenlerde göz gezdirdim
büke, nehir ve zümrüt zaten hep buradaydı ege , alperen ve ayazda bi şeyler konuşuyorlardı boş verip telefonumu elime aldım tuanada benim gibi telefonla uğraşıyordu ayaz, ege ve alperen ayağa kalkınca büke
"daha yeni geldiniz ya"
dediğinde ege gülümsedi
"haftaya maçımız var çalışmamız gerekiyor büke"
cemre de ayağa kalkıp
"aklıma ne geldi biliyormusunuz"
hepimiz ona merakla bakarken
"bence bizde maç yapalım"
eliyle ayaz ve diğerlerini gösterip
"sizin takım ve"
eliyle ben ve tuanayı gösterip
"bizim takım"
Ben ve tuana afallayarak cemre ye bakarken oda sırıtıyordu
ayaz ve diğerleri bi an göz göze geldi ve aynı anda büyük bir kahkaha patlattılar
büke nehir ve zümrütte onlarla birlikte gülüyordu
"siz basketboldan ne anlarsınız"
cemre nehiri umursamayıp ayaz ve diğerlerine baktı ve hırsla
"var mısınız yoksa yok musunuz"
Ben ve tuana göz göze gelince ikimizde birbirimize çaresiz bakışlar atıyorduk
Bizim fikrimiz neden sorulmuyordu!
🌷
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |