Sabah gözlerimi açtığımda hissettiğim boşlukla uyku mahuru bir şekilde dudaklarımı büzdüm.Dünden sonra birlikte Minho'nun,sevgilimin,odasında uyumuştuk.
Yataktan kalkarak başka bir şey yapmadan kokuyu takip ettim.Evi harika bir koku sarmış.Mutfağa gidip baktığımda Minho'yu görmemle konuştum.'Günaydın şefim!' sesimi duymasıyla gülümseyerek bana döndü."Günaydın güzellik!Gelsene." kollarını iki yana açtığında hızlıca ona ilerledim ve beline sarılarak başımı göğsüne gömdüm.Onunsa her zamanki gibi bir eli saçlarımdaydı.
'Neden erken kalktın ki,birlikte hazırlardık kahvaltıyı.' saçlarıma minik bir öpücük bıraktı."Çünkü güzelim benim,bugün sevgili olduğumuz ilk gün!" kafamı kaldırarak aşağıdan ona baktım.'İnce düşünceli sevgilim benim.' konuşmadan bir elini yanağıma çıkarıp okşadı.
'O zaman ben de güzel bir şeyle başlatmalıyım bugünü.' kaşlarını çattı."Nasıl bir şey be-" cümlesini tamamlamasına izin vermeden parmak uçlarımda dudaklarına doğru uzandım.Dudaklarımız birleştiğinde kalbim yine bütün hızıyla çarpıyordu.
Bu daha en başı,her şeyin ilki.Benim kalbim üzerinden ne kadar zaman geçerse geçsin,her zaman ilkmiş gibi atacaktı.Biliyordum,hissediyordum.Benim labirentlerimin çıkış haritası o.Bir daha kaybolmayacağımı hissettiren ilk ve tek insan.
Yavaşça dudaklarımdan uzaklaştı ve konuştu "Bugün ilk ve bir daha asla son olmayacak." kısık sesle tekrarladım 'asla son olmayacak.' yeniden dudaklarımızı birleştirdi.
Nefessiz kaldığımda ayrıldım,halbuki hiç ayrılmak istemezdim."Birlikte hazırlayalım mı,hiç senden ayrılasım gelmedi şuan." 'Ama ayrılmak zorundasın,yüzümü yıkadıktan sonra olur mu?' kafasını salladı büyülenmiş gibi."Ne yani senin yüzünü bile yıkamayacak kadar yeni uyanmış halin bu kadar güzel mi şimdi?" gülümseyerek yanağını öptüm ve kollarının arasından çıkarak banyoya koştum.
Geri döndüğümde kreplerle uğraşıyordu.'Ben geldim!' "Dur sevgilim şunu yapayım,sende önlüğünü takabilirsin o sırada kıyafetlerin kirlenmesin." sevgilim. 'Tamamdır.' gidip önlüğü aldım.Tam arka taraftan bağlamaya çalışıyordum ki iki sıcak el ellerimi sarmaladı.
Bağlaması için ellerimi çektim.Birisi kalbime sakin olmasını söylesin.'Teşekkür ederim.' tam konuşacakken bir anda üstümü kaldırınca sinirle bağırdım.'Ya Minho!' gülüyordu. 'doğru düzgün bağlar mısın ya!' önlük sıkılaştığında bağladığını anladım.
Çenesini omzuma dayadı."Seninle uğraşmak çok zevkli,çok tatlı oluyorsun." konuşurken sıcak nefesi boynuma çarpıyordu.Boynuma küçük bir öpücük kondurduğunda olduğum yerde kaskatı kesildim.
Benden uzaklaşıp elimi tuttu ve hızlıca tezgahın önüne getirdi.Göz göze geldiğimizde başını yana yatırıp sırıttı.Şapşal çocuk."Yine kıpkırmızı oldun sen." gözlerimi kaçırdım.
"Kaçırma o güzel gözlerini benden." dedi dünyanın en parlak en güzel gözlerine sahip olan kişi.'Sabah sabah aşkım ya.Hadi ben ne yapmalıyım şefim?'
Yapmam gerekenleri anlattıktan sonra işe koyulduk.Yarım saat daha kahvaltıyla uğraştıktan sonra sonunda kahvaltımızı yaptık.Kahvaltıdan sonraysa bizimkilerle buluşma kararı almıştık.Bizimkiler kim mi?Minhoyla yakınlaştıktan sonra arkadaşlarımız da tanışmıştı.Sanki sekizimiz de bir araya gelmek için yaratılmıştık,o kadar harika bir gruptuk ki...Daha doğrusu onlar benim ailemdi.
-
Çocuklarla birlikte bir 'kaçış odası' etkinliğine katılmaya karar vermiştik.Aslında hepimiz aynı fikirde sayılmazdık...
Sekizimiz bilet almak için gişelerin önünde bekliyorduk.Jisung koluma sokulmuş,başını omzuma koymuştu.El eleydik.
"Ya abi başka aktivite mi yok ya,kaçış evi ne!" dedi Changbin.Karşılıksa Hyunjinden gelmişti."Noldu karıcım yoksa korkuyor musun?" "Sen benim karım olmalıydın hyun bu olmadı böyle..." Jisungum konuşmaya katıldı."Şuan ki tek problemin bu mu hyung?" Changbin yanaklarını şişirdi.
Jeongin Jisunga yaklaşıp kolunu tuttuğunda ben de onları dinlemeye başladım."Hyung başka bir şey yapalım." bebeğim gülmemek için kendini sıkıyordu."Ya çocuklar saka mı yapıyorsunuz koskoca adamlarız cidden bundan korkamazsınız herhalde." ben de onaylar anlamda konuştum.'Cidden ya,alalım artık şu biletleri!' onlar hala tartışırken Chan hyungla gişeye yöneldik.
Kasadaki kadın "Grup lideri seçmeniz gerekiyor." dediğinde hepimiz birbirimize baktık.Felix direk atladı."Minho ve Jisung hiç korkmuyor onlardan birisi olsun!" dedi.Jisung gözlerini açarak bana baktığında rahatlatmak ister gibi gülümsedim.Ne kadar belli etmesede benim sevgilim de biraz korkuyordu.Onu karıştırmamak için direk olarak kendi adımı verdim.
"Gireceğiniz oyunun adı Karanlık Malikane.Terk edilmiş bir malikaneye gireceksiniz.Ve bu malikane bir lanet tarafından korunmakta,bir kez içeri girdikten sonra kapılar kendiliğinden kapanır ve zamanla odalar kaybolmaya başlar.Amaç odalar tamamen kaybolmadan önce malikane sırlarını çözerek buradan çıkmaktır.Oyunda başarılar!
Kapıya ilk yaklaşan Seungmin oldu.Kapı yüksek sesli bir gıcırtıyla açıldı ve hepimiz girdikten sonra sertçe kapandı ve kilitlenme sesi geldi.Changbin şimdiden "siktir" diye fısıldamaya başlamıştı bile.
"Hey buraya gelsenize bir zarf buldum!" diye bağırdı Hyunjin.Jisung elimi bırakarak hızlıca oraya gittiğinde dudaklarımı büzdüm.Bir anda elimin tutulmasıyla yerimden hopladım.Changbin?!Gördüğüm manzarayla anırmam bir olmuştu."Şimdi sevgilin gitti ya,boş ve yalnız hissetme diye geldim Minhocum asla korkmuyorum yani yanlış anlama bro."
"Hadi gelin artık notu oku-" derken arkasına dönüp göz göze gelmemizle Hyunjin'in anırması bir olmuştu.Gözlerim Jisung'a döndüğünde dudaklarını birbirine bastırmış,üzgünüm der gibi bana bakıyordu.
Notu okumaları için yanlarına gittik.
"Beni bulmaya çalışırken zamanla yarışıyorsun.Ama unutma,zamanın seni bulacaktır.Her dakika kayboluşuna bir adım daha yaklaşıyorsun."
_
Bu bölüm çok kısa oldu farkındayım ve açıkçası hiç içime sinmedi:/
Kaçış oyunu için aklımda çok güzel fikirler var,onları bir sonraki bölüme saklıyorumm.
Yıldızcığı renklendirmeyi unutmayın!
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
1.9k Okunma |
557 Oy |
0 Takip |
14 Bölümlü Kitap |