31. Bölüm
Slytherin queen / Kraliçe felâket devri / 30.bölüm sessiz hükümdar unutulan valerion vârisi

30.bölüm sessiz hükümdar unutulan valerion vârisi

Slytherin queen
slytherinqueen

gerçek bir hükümdar bir panter bir kurt ve bir yılan gibidir

planlarını sessizce ilerletir düşmanını sessizce zehirler asilce saldırır düşmanını fisiksel olarak değil pisikolojik olarak öldürür

düşmanı ile işi bittiğinde ölmek için yalvarır...

Slytherin Queen

 

 

 

 

 

 

 

 

 

31 yıl önce ... yıl 1994

 

sababın erken saatlerin valserin Aervera'nın klasik ,ikonik sihirli ,büyülü, huzur verici aynı zamanda ürkütücü...

 

asırlardır duran taş duvarların o doku ve kokusu...

 

valserin Aervera tam adıyla... valserin Aervera elementler sihir ve güç okulu...

 

Valserin'nin her bir öğrencisi farklı bir neden için bu okula gelir asırlar önce beş çocuğun kurduğu okul asırlardır öğrencilerine ders vermeye devam ediyordu

 

kurucudan dördü doğuştan doğanın dört elementinin gücünü taşıyordu

ve beşinci çocuk ise savaşçı ruhun gücüne sahipti suyun varisi elserin soyu hariç

 

herkes bu beş çocuktan bir parça taşırdı bazı öğrenciler ateş gibiyken hırslı kuvettli zeki yönetici çalışkan kimside su gibiydi durgun sakin ama bazense hırçın deniz misali kimisi hava gibiydi özgür ruhlu, asi ,çalışkan zeki...

kimisi ise toprak gibiydi dost canlısı ,adaletli dürüst bazense deprem gibi saldırgan herşeyi yakıp yıka bilecek kadar deli... ve bazıları ise savaşçı ruh gibiydi, dik başlı savaşçı asla pes etmeyen güçlü ve zeki ...

 

şans olan öğrenciler doğuştan bazı güçler taşırdı... eskiden daha büyücülerin doğuştan güçleri vardı ateş binasındansa ateşi yönetmek su binasındansa suyu yönetmesi örneğin bir nehiri yafa denizi dalgalandırması gibi, hava binasından bir öğrenciyse hava olaylarını kontrol edebilir yağmur yağdırmak gibi, toprak binasındaki öğrencinin ise toprağı kontrol etmesi toprakta yarıklar çatlaklar açabilmesi yada bir bitkiyi ağacı çiçeği yada fidanı büyütebilir , savaşçı ruhun gücünü taşıyanlar ise... bedenleri normal bir insanın daha üst modeli gibi çok daha güçlü olur daha fazla dayanıklı olur normal insanlar olmazlar öyleki tarihte savaşçı ruhun gücünü taşıyan öğrenci bir öğrenci narkoz almadan bir amilayata girdi kendisi bir askerdi sır katili timinde bir askerdi öyleki o asker sadece asker değil sır katili timinin kurucularından bi carlos valeriondu kendisi savaşırken vurulmuştu ve vücudundaki kurşun narkoz verilmeden savaş sahasında çıkartılmıştı yanında en yakın dostu sır katili timinin diğer kururcusu elserin vari marcus bora elserin varken...

 

eskiden daha daha çok yaygındı öğrencilerin doğuştan güçleri sahip olması lakin zaman gittikçe bu oran çok düştü öyleki büyücülük dünyasında özel eldivenleriniz olmadan büyü yapmak nerdeyse imkansız hale geldi

 

valserin Aerveraya gelen öğrenciler büyülü gölde kişilik testine girip bölümlerine ayrılıktan sonra her öğrenciye bir haftada özel bir eldiven yapılır

 

aervera eldivenleri

 

özel bir kumaştan yapılır noctera teli bu sayede öğrenciler büyü yapabilir bu eldivenlerin kumaşı sihirlidir doğultan güce sahip büyücüler haficinde normal büyücüker eldivensiz büyü yapmazlardı ve u eldivenler el takıldığında görünmez olurlardı ...

 

ve valserin aervera yeni bir yıöa daha başlıyordu yıl 1994 bu gün ladetin ağlarını öğreciği en önemli günlerdenbiriydi ama...

 

kaderin piyonlarından biri olan serenya elserinin bundan haberi yoktu elserinin okulda olan diğer varislerden biri serenya elserin eşsiz zekası ve kumral güzelliği uzu saçları etkileyici ve ateşli bakışları ile okulun gözde öğrencisi elserinin safkan ingiliz kalan varisi

 

okulunun bitmesinize tam iki sene kalmıştı valserin aerveranın eğitimi tam olarak on-onbir sene sürer 12 yaşında başlayan eğitim 20-21yaşlarında biterdi

 

serenya eğitiminin onuncu yılındaydı elserin vârisi olarak mevzun olmasına bir yıl kaldı okul koridorlarında bavullarınj taşırken kendi kendine söyleniyordu çünkü eldivenini dalıp bavula koymuştu bu yüzden büyü ile eşyalarını kolayca taşımak varken elleri ile taşımak lazımdı kendisi eldiven olmadan büyü yapabilen nadir büyücülerdendi ama doğuştan yetenikşide olsanız eldiven olmadan büyü yapmak tehlikeli olduğundan yasaktı üç tane bavuluda tek başına taşımak zordu

 

kendi kendine yolda söyleniyordu 'niye eldiveni oraya koydum ki? salaka ben nasıl unuturum?!'

 

koridorlarda yürürken insanlar ona bakıyordu ve karşıda büyü ile bavullarını taşıyan o kızı gördü lera lale elserin lera lale ile göz göze serenya evet soy isimleri aynıydı lera lalede elserin varisiydi kardeşlermiydi ? yada kuzen hmm belki çok çok çok uzaktan seranya saf imgilirdi lera lale ise bir türktü

 

öünkü serenya elserin safkan ingiliz kalmış alex elserinin soyundan geliyordu lera lale ise zamanla türk kanına bürünmüş carol elserinin soyundan geşiyordu kader işte fazla düşünmemek lazım tanrının planını kadetin oyununh anlamaya çalışırken insan kafayı delirebilirdi.

 

ikisi göz göze geldi aslında bir olan ama ikiye ayrılan elserin soyunun dalları ikiside birbirden yüz yıllar boyunca birbirleri ile hiç anlaşamadılar asırlar geçsede bu devam etyi onlar üzerindede atalarından kalan etki devam ediyordu birbirlerinden ölümüne nefret etmiyorlardı hatta bazen birbirlerine destek bile olurlardı ama birbirlerinden pek haz etmezlerdi ailerinden aşdıkları genlerden olsa gerek yollda karşılaşınca ikiside durdu lera lalede tekti

 

"serenya?" dedi lera lale

 

"lera..." dedi serenya

 

"ne yapıyorsun böyle?" dedi lera le bavullarla cebelleşmesine bakarak kendisi büyü ile taşıyordu

 

"bavullarımı taşıyorum"

 

"onu görüyorum neden büyü ile taşımıyorsunüç bavul var birde el bagajı zor olur tek başına "

 

"evet biliyorum, eldivenimi bavula koymuş normal kıyafetlerin arasına karışmış "

 

"anladım yardıma ihiyacın varmı?, elserin?..."

 

"hayır elserin yok.!" dedi yarım yamalak gülerek

 

"iyi peki ,bişey ihtiyacın olursa burdayım elserin." dedi lera lale

 

"lera"

 

"evet serenya"

 

"onu o olayı kimseye anlatmadın değilmi?" dedi serenya fısıldayarak

 

"hayır bana güvene bilirsin o aramızda benimle mezara gelicek" dedi fısıldayarak lera lale

 

"o kız-" dedi serenya lakin lera lale sözünü kesti

 

" biz orda bir söz vardır elserin ve bu sözün iki versiyonu vardır birinci versiyonu 'kadın kadının kurududur' yada 'kadın kadının yurdudur' o senin kurdundu o yüzden kafaya takma "

 

" pekiya sen? yasen elserin? sen benim kurdum musun? yoksa yurdum musun?"

 

lera lale tebessüm etti

 

"beni iyi dinle elserin bu sözümüde unutma bana dost olana ne düşman olurum ne kurt dost olurum , bana düşman olana ise ne dost ne düşman başına gelecek en büyük bela ve pişmanlık olurum"

 

serenyanın bunu duymak hoşuna gitmişti

 

"peki sevgilin? o gıcık konusundada daiçim rahat olmalımı?"

 

"merak etme elserin o gızık sevgilim bizim pisliğimizi örtmemizde yardımcı oldu"

 

"neyse elserin biz bunu unutalım"

 

"ben unuttum unutamayan sensim"

 

"siz türkler kadar rahat bi millet görmedim?" dedi serenya

 

"hey hey bu işi gene milletleri katıştırmayalım tamammı elserin? ki biz türkler rahat millet değiliz sadece ben işimi sağlama aldım "

 

"peki ozaman "

 

"tamam hadi bay bay elserin" dedi lera lale

 

"bay bay elserin "

 

ve ikisi ayrıldılar serenya kendi kendine düşünüyordu söyleniyordu her zaman yaptığı gibi

 

"bununda burnu amma havda salak şey.!" derken odasına giden koridorun koşeşinden döndü ve dönmesiyşe ellerinde bavullarda yere yığılması bir oldu

 

"AH LANET OLSUN!" diye yüksek sesle bağırdı serenya

 

"NE OLUYOR BE !?" dedi adam serenya adama bakmadan yerden kaltı ve dağılan bavullarına baktı

 

"tanrım! lanet olsun! ciddenmi insan bir önüne bakar!"

 

" vali konvoyu gibi yürüyüp önüne bakmayan sendin!" bu ses çok yabanvıda olsa biraz tanıdık gelmişti serenya sinirle yüzünde saçlarını toplayıp ona doğru döndü ve gözleri şok içinde açıl içinde lanet olsun diye bir kez daha geçirdi

 

"sen.!" dedi serenya burnundan nefes vererek

 

"sen..." dedi lucen valerion nefes vererek serenyanın çarptığı kişi asırlardor ününü sürdüren asil ve güçöü valerion ailesinin varisi lucen elserindi

 

valerionlar elserinlee kadar ön plan hem büyücülük dünyasında hem fanilerin dünyasında oldukça bilinen bir aileydik ve siyasette de isimleri vardı ve evet fark ettiyseniz az önce bahssetiğimiz skt kurucusu carlos valerionla aynı soh isme sahip ve evet bu bir tesadüf değil ki valerion soy ismi tesafüfen paylaşılacak bir soy isimde değildir

 

carlos valerion ve lucen valerion onlar baba oğuldu

 

valerionlar itiraf edilemeliki tarih boyunca temiz kirli her işleriyle bilinirlerdi dünyanın her yerinde onlar gözdeiş adamlarıydı şirketleri ve her alan parmakları olmasıyla bilinirlerdi taki carlos valerion ailesinin yüz karası olasıya kadar çünkü valerionalra tam ters bir şekilde askeri bir birlik kurup işini gücünü tamamen yasal yaptı ve valerion aile mirasından aldığı hakkını adalet için savaştı

ama lucen valerion ise daha çok babası dışında bütün aileye benzerdi ve bunun nedeni hayatını boyunca babasına olan nefreti ve kırgınlıydı

 

lucen şaşkınca karşısında duran varlığından haberdar olduğu ama hiç konuşmadığı okulun sayılı gözde öğrencilerinden olan elserin varisi serenya elserin valeriona bakıyordu on sene aynı okulda okumuşlardı hatta bazen aynı sınıfta ama hiç bir araya gelmemişlerdi ama lucenin sadeve kendine itiraf ettiği bir sırrı vardı on yıldır serenyayı hep izler merak ederdi ama

alex elserinin soyundan gelen elserin vârisi olduğu için değil

 

içinde karşı konulamaz bir merakla onu hep izlerdi ve bu luceni sinirlendirir hoşuna gitmezdi

 

serenya tısladı

 

"lucen valerion .!"

 

lucende onun gibi tıslayarak

 

"serenya elserin.!" dedi

 

"önüne baksana!"

 

"ben önüme baksana be bak neye sebep oldun!"

 

"bem sebep falan olmadım elserin sen diğer elserinle konuşup...," dedi luce ve yüzünü buruşturarak işaret parmağıyla daire çizerek serenyanın bavullarını gösterdi

 

"bu aptal bavullarınla konvoy gibi gezip yoluna bakmayan ve kendi hayal aleminde gezip bana çarpan sendin!"

 

"seni adi küstah terbiyesiz!"

 

lucen tıslayarak kinayeli bir şekilde güldü

 

"ben miyim? küstah ve terbiyesiz ha?! yoluna bakmayıp bana dalaşan ve üstünede bana hakaret eden sensin elserin.!"

 

"ah tabi yoluna bakmayan benim kesinlikle sen değilsindir! valerionsun ya! burnun beş karış havada tabi! kendini bişey sanıyorsun!"

 

"pardon ? ne sanıyormuşum ben kendimi?"

 

"her şey kendini herşey sanıyorsun! valerionsun diye insanlar yolunu açmalı sanıyorsun ego tavan yapmış! soy adınla hava atmak falan. sizi çok gördük"

 

lucen hafif bir kahkaha attı

 

"hah?! ben ve soy adıyla hava atmak? yani... çok pardon? bunu bana SERENYA ELSERİN'Mİ söylüyor?"

 

"ben soyumu kullanmam!"

 

" sen kullanmadığını sanıyorsun. ses tonun bile kraliyet kızı elserinin prensesi kenera çekilsin diye bağırıyor."

 

Serenya çenesini kaldırdı gözlerini lucenin masmavi okyanus mavisi gibi gözlerine dik dik bakıp üsyine bastıra bastıra konuştu

 

"Sen ne kadar hadsizsin farkında mısın!? Bir de beni suçluyor. Bakar mısın şu özgüven oluklarına..."

 

"Özgüven değil o. Sadece gözlem yeteneği. Sen Valerionları ezerek üstünlük sağladığını sanıyorsun. Komik aslında... oldukça da çocukça."

 

serenya adeta sinirden deliye dönmüş bir şekilde kpnuştu

 

"Çocukça olan ne biliyor musun? Daha ilk dakikadan millete sanki taht odasında oturuyormuşsun gibi tepeden bakman. Valerion'sun diye dünya senin etrafında dönmüyor."

 

"Garip... ben de tam aynı şeyi Elserinler için düşünüyordum."

 

"Dalga mı geçiyorsun benimle?"

 

lucen yerdeki bavulkardan birini tutup kaldırdı

"Hayır. Sadece... birinin gerçekleri söylemesi gerekiyordu."

 

Serenya lucenin elinden bavulı çekip aldı

"Gerçek şu: Eğer bu okulda her gün seni göreceksem... sabrımı test etmekten vazgeçsen iyi olur."

 

"Ben bir şey yapmıyorum. Sen çarpıyorsun, sen bağırıyorsun, sen sinirleniyorsun. Sanırım sorun Valerionlarda değil, sende."

 

"Ne güzel! Suçu bana attın diye haklı olmuyorsun."

 

Lucen omuz silkerek tam tatlı tatlı sinir bozucu

 

"Belki de haklıyımdır." dedi

 

"haklı filan değilsin sen! bencil bir adamın tekisin!"

 

"bak ne dicem biliyormusun hatanın büyüğünü sahip olan sensin bir büyücüsün ama bakendinden büyük bavulları büyü ile taşımak yerine

faniler gibi cebelleşirki" dedi alaycı bir tonda

 

"faniler gibi derken ne oldu bay valerion? fanilerimi küçümsüyorsun yoksa ?"

 

"tamam bunu devan ettireceğiz anlaşılan bak tatlım hayat yukardakiler ve aşağıdakilerden ibarettir ya güçlüsündür ya zayıf" lucen eli düz bir şekilde yukarda tuttu

 

" ya burdasındır güzelim " elini aynı şekilde aşağı indirerek

 

"çok bilmiş! kendini çok zeki sanıyorsun?!"

 

"kendimi zeki sanmıyorum öyleyim zaten güzelim "

 

"bana güzelim diyip durma! nerden güzelin oluyorum !? zeki falanda değilisin valerion soy adının meyvesini yiyen aptal egoistin tekisin!"

 

" ben kime nasıl istersem öyle hitap ederim güzelim ve ayrıca bavullatını isteyerek bu şekilde taşımadığını anlayacak kadar zekiyim ve az önce birbirinize değişik bakışmalar ve imalı laflar attığınız için sinirinde yola bakmadığınızıda biliyorum"

 

serenya anlık dumura uğradı ama hemen kendini toğatlayıp konuştu

 

"insanları dinlemek ve sinir etmek hobinmi? kulak misafirimi oldun?"

 

"ah güzelim koridorun odtasınd akonuluyorsun ama mream etme hiç bişey duymadım ne saklıyorsan artık,sahi niye panik oldun güzelim? ha siz elserin soyununiki dalı birbirinizi öldürmeden konuşmanız bile mucize"

 

"sanane? soy bizim soyumuz isterikye aurılırız ister beşe! ister birbirimizi öldürür isyer dost olıruz seni alakadar etmez valerion !"

 

"evet evet soy sizin keyif sizin ama bak ne dicem elserin gıram umrumda değil"

 

serenya derin bir nefes verdi

 

"ne çok konuştun be adam! Benim yolumdan çekil."

 

"Senin yolunda değilim. Sen benim yoluma çıktın."

 

Serenya gözlerini devirip öfkeyle konuştu

 

"senin yüzünden bavullarım darma dağan oldu üstüne bide üstün çıkıyorsun!"

 

"güzelim benim adım lucen valerion ben üstün çıkmam ben zaten üstünüm" serenya kendini tutamayaıp

 

"siktir ordan!" dediğin kucen saniyelik şaşordı ellerine pantolunun cebine

huhu diye ses çıkardı

 

"bak sem sert kızımıza nasıö sinirlendi ne oldu elserin haksız olmak zorunamı gitti oy kıyamam sana..."

 

"cehenneme kadar yolun var valerion!"

 

" ah evet bilşyorum her yerde olduğu gibi orda da kendime loca ayırttım merak etme"

 

"bak işte buna katılıyorum sen anca cehennemde yanarsın!"

 

"eminim sende yan kazanda olursun. ateşler içinde ya sam dahi zebanilerin üstüne tuz serptiğini görmek zevkli olucak, bunun için ganrıya şükür edeceğim"

 

"tanrını belasımısın sen ha?! defol git başıma extradan büssürü iş çıkardın zaten"

 

"bak ne dicem artık çeneni kapa tamammı?!" dedi lucen ve leini cebinden çıkardı ve parmmaklarını nazikçe hareket ettirip sonra parmakları iki kez şıklattı ve bavullar toparlandı ama lucenin elinde eldivem yoktu evet eldiven giyince görünmez olurdu ama bir büyücü diğer büyücünün elinde leidven oöup olmadan büyünyapıp yapmadığını anlaya bilirdi

 

"sen..." dedi serenya

 

"evet evet doğuşran güçlere sahibim eldivensiz büyü yapıyorum ve bu yasak falan filan

 

"küstah uardımını isteyenmi oldu?!"

 

" sanada yaranılmıuor söylenip duruyordum yardım etyik işte şaka maka sen ztaen elinle biyü ile yaparsın niye yapmıyorsun ki yada eldivenini kullansa ? böyle insanlara çarpmazsın"

 

"eldivenim bavulda üstün zekalı!"

 

"iyi aferin kesin senin gibi bir isyün zeka o eldiveni normal kıyafetlerin arasına karıştırmıştır!"

 

"nalet gelsin sana!" dedi serenya hızlıca el bavulunun içine baktı

lucen ise ona salak salak bakıp sırıtmakla meşguldü serenya eldiveni buldu ve eline geçirdi

 

"işte buradalar!" dedi sveinere bavulunu kapattı

 

"harika aferin sana "

 

"defol gitbe başımdan!"

 

"Harika... Daha ilk günden bir fırtına. Kesinlikle huzurlu bir yıl olmayacak."

 

"Hadsiz Valerion... Daha okula başlar başlamaz sinirlerimi test ediyor."

 

Serenya eşyalarını yanınaalıp Lucen'in gözlerine dikilmişken aralarındaki hava o kadar elektriklenmiş ki, koridordan geçen iki öğrenci fark etmeden hızlanrak gitmişti.

 

Lucen'in sabrı artık cızırdamya başlamıştı

 

"Gerçekten inanılmazsın... Karşına çıkan herkesi suçlayarak mı yaşıyorsun? Yoksa sadece Valerion görür görmez mi saldırıya geçiyorsun?"

 

"Valerion değil, sen. Seni görür görmez sinirim tepeme çıktı."

 

"Neden acaba? Yoksa birinin seni susturmasına alışık olmadığından mı?"

 

serenya gözlerini kısarak konuştu

"Senin beni susturabilecek kapasiten bile yok. Sen kimsin? Valerion soyunun yedek parçası falan mı?"

 

Bu cümle Lucen'in damarına basmıştı. Omuzları gerildi, gözünde soğuk bir ateş belirmışti o mas mavi gösleri adeta fırtıla bir okyanus yada bir gökyüzü gibiydi

 

"Demek yedek parçayım... İlginç. O zaman sen nesin ? Gösterişli bir Elserin aidiyet rozeti mi?" dedi lucen

 

"Sen-!" diye lafa girdi serenya lakim lucen sözünü kesti

 

"Bir daha bana soy üzerinden laf sokarsan... ben de sana gerçeği söylerim. Hoşuna gider mi bilmiyorum."

 

"Gitmezse? Ne yapacaksın?"

 

Lucen alçak ama sinirli bir yonla konuştı

"Senin kadar patlamam. Ama kesinlikle karşılık veririm."

 

Serenya'nın kaşları çatıldı

 

"Bundan sonra benden uzakta dur."

 

"Seve seve."

 

"bir daha seni görmek duymak istemiyorum valerion !" lucen sırıttı

 

"duygularımız karşılık ama aynı okul aynı binada yaşıyoruz elserin ve içimdeki ses daha çok karşılacağımızı söylüyor."

 

"içindeki ses batsın!"

 

"bak kavgana doyum olmaz ama ben gidiyorum!"

 

"GEBER!"

 

"aynen güzelim ondan!" dedi ve luecen ve serenya önüne döndü ona öbür yarafa doğru yürümeye devam etti ve ikisi sonunda ayrılıdılar

 

ama lucen valrionun iç sesi haklıydı daha çok karşılaşaklardı...

🌊🔥

Serenya olanlardan sonra sinirli bir şekilde odasına gitti eşyalarını yerleştirdi yarım saat gibi bir süre sonra arkadaşları onu ana salonda bekliyordu en yakış arkadaşları ile buluşucaktı

Thalie ve alya

 

Odadan çıktı ve karşısında az önce okulu inleyip kavga ettiği lucen valerioni gördü yanında iki tane erkekler kapısı sinirle kapattı serenya lucen yerinde dikelip serenyaya sinirle baktı

 

İki arkadaşıyla ayakta duran Lucen, konuşmasının ortasında aniden sustu.

 

Sanki bir mıknatıs sahneye girmiş gibi... ikisinin bakışları havada çarpıştı.

 

Lucen'in arkadaşı Jaden kaşını kaldırdı

 

"Bro? Ne oldu? Az önce koridorda biriyle kavga ettin zaten, şimdi bir de bak yine birine ateş ediyormuşsun gibi bakıyorsun."

 

Lucen gözlerini Serenya'dan ayıramadan dudak kenarında çok hafif, belli belirsiz bir sırıtmaya kaydı:

 

"Bir şey değil."

 

Serenya burnundan nefes verdi. "Bir şey değilmiş. Hah." diye içinden geçirdi.

 

"Bişey mi diceksin elserin ?" Dedi

Lucen 

 

"Benimi sınıyorsun sen!"

 

"Hayır burası benim odam elserin!"

 

"Ben senelerdir bu odada kalıyorum ve seni bir kere bile karşı odamda görmedim!"

 

"O senin önüne bakmamazlığım ben seni senelerdir burda görüuorum elserin ama sen önüne bakmadığın için görmemişsin"

 

"Yada sen insanları delirtmek için onların sabrını sınıyan birisin yada izleyen bir manyaksın!" Lucenin arkadaşları onları şaşkınca izliyordu

 

"Bro... bu kız biraz tehlikeli galiba." dedi jaden

 

"Kız değil, tropikal fırtına bu." dedi ryhdiar

 

Lucen, Serenya'yı keskin bir bakışla süzer

 

"Daha ne kadar bağıracaksın acaba? Koridorun yarısı senin 'geb-' diye başlayan repliğini duydu."

 

Serenya dişlerinin arasından

"Kes sesini Valerion."

 

Rhydian araya girer

 

"Ooo... demek bu, senin 'güzelim dediğin kız?"

 

Serenya şok geçirdi

Lucen'in yüzü hafif gerildi.

Arkadaşları güldüğünde

 

Serenya bağırıdı

 

"NE!?"

 

Lucen sinirle arkadaşına dönü

"Onu söyleme dedim."

 

"Ama kardeşim çok komikti..."

 

Serenya parmağını Lucen'e doğru sallar:

 

"Bir daha- bir daha bana o kelimeyi söylersen seni-"

 

"Evet evet... yine cehennemde yakacaksın falan. Tamam."

"SALAK!"

 

"Tanımladığın şey ben değil, senin öfke problemin."

 

"DEFOL YOLUMDAN!"

 

Lucen taş gibi bir duvarmışçasına asla kıpırdamaz.

"Seve seve. Zaten gitmem gerekiyordu."

 

Lucen ve ikisi uzaklaşırken Rhydian arkaya bakıp Serenya'ya göz kırpar

 

"Bu arada... tartışma kimyası on numaraydı. Sadece söylüyorum."

 

Serenya

"SİKTİR GİT!" diye bağırdı

 

Jaden

"ohoo kız fena çıktı "

 

"kapa çeneni jaden". Lucen ve arkadaşlarıbkoridordan gitti

Serenyada yoluna devam etti ve senelerdir karşı odasında kalan valerionu nasıl görmem diye düşündü

 

Arkadaşlarının yanına gitti

Ve sınırını arkadaşları fark ettiği için yaşadıklarını anlattı

 

Alya, sırıtarak:

"Cidden sana 'güzelim' mi demiş?"

 

Serenya anında patlar

"SALAK VALERİON İSTE KEDİNCE GÜZELİM DİYEREK EBNİ ETKİLEYECEĞİNİ YADA SİNİRLENDİRECEĞİNİ SANIYOR!"

 

Thalia arkasına yaslandı ve ofladı

"Of... klasik. Hoşlandın mı yoksa?"

 

Serenya gözleri büyüdü

"BEN!? HOŞLAN- THALIA SEN DELİ MİSİN?! BEN O HERİFİ-"

 

alya ellerini kaldırdı

 

"Tamam tamam... ama yarım saattir sadece Valerion konuşuyorsun farkında mısın?"

 

Serenya donakaldı

 

"Lütfen konuyu değiştir. Ayrıcaaa... hani benim sevgilim birazdan arkadaşlarıyla gelecekti ya?"

 

Serenya elini sallayarak:

"Evet evet biliyorum. Kusura bakma ama sevgilinde o valerion gibi!"

 

"Ah hadi ama serenya sen elserin vârisin yani her zengin kötü değil "

 

"Aman ya rüyanda valerionu tanıyosun sanıcak!"

 

"Sende tanımıyorsun?"

 

"Ah o beş dakika yetti tanıdım ben onu!"

 

"Hımm... ses tonuna bakılırsa sende biraz fazla etki bırakmış gibi... doğru söyle Yoksa hoşlandın mı?"

 

Serenya bir anda yüksek bir tepki verdi

 

"NE!? Hayır! ASLA! O pislik domuzun teki! Onu görsem yolumu değiştiririm!"

 

Alya ve tahalie kahkaya boğulacakken-

 

Arkadan çok tanıdık bir ses geldi

 

"Pislik domuz ha?"

 

Serenya'nın yüzü dondu

Lyra, "aman tanrım" diye fısıldadı.

 

Serenya ağır ağır arkasını döndü

 

Ve Lucen oraydı yanında arakadaşının sevgilisi ve üç adamla beraber ve Bunlardan biride lucen valeriondu

 

Lucen'in yüzünde acayip sakin ama içine basınca lav çıkaracak bir ifade vardı

 

"Ne güzel... herkes beni tanımadan yargılıyor bugün."

 

Seranya sakin kendinden emin bir tavırla

 

"Sen de tanıdığım biri değilsin."

 

"Ama hakkımda konuşacak kadar tanıdığını sanıyorsun. İlginç."

 

Alya araya girdi

 

"Şey... yanlış anlaşıldı da... aslında-"

 

"Hayır, yanlış anlaşılan bir şey yok. Gayet netti." dedi lucen

 

"Evet netti. Sorun mu?" dedi serenya

 

Lucen'in gözleri adeta kıvılcım gibi parlardı

 

"Hiç. Sadece... ortama girişiminiz bayağı etkileyici."

 

Serenya'nın arkadaşı bir yandan ortamı yumuşatmaya çalışıyordu

 

"Tamam tamam, bir saniye. Siz ikiniz aynı gruptasınız artık. Birbirinize girmeseniz... harika olur." dedi alaya

 

"Ben girmiyorum. O bana giriyor." dedi lucen

 

"Ben sana girmiyorum!" dedi serenya

 

"Evet, arkamdan konuşuyorsun. Daha nazik bir saldırı türü."

 

Serenya ayağa kalktı

 

"Bana tavır yapacağına, bana çarptığın an özür dileseydin olay biterdi!"

 

"Sen çarptın."

 

"Sen!"

 

"Sen."

 

"Tamam! Oturun! Yoksa okulun daha ilk günü savaş çıkacak!" dedi tahalie'nın sevgilisi Mike

 

"Mike haklı aşkım hadi yanıma gel" dedi tahalie herkes yere geçti serenya arakadaşların yanına yerine oturdu lucen ise tam karşısında oturdu bu saçma gerilim devam etsede lucen ve serenyanın içinde değişik bir his vardı

 

İkisinin gözleri adeta birbirine kitlendi bir çok duygu geçiyordu gözlerinden ama şuan bilmeselerde gelecekte ikiside anlayacak kader bir düğüm daha çoktan atmıştı...

🌊🔥

 

Hiç bişey beklediğim gibi gitmemişti aksine herşey iyi gidiyordu draco ile birbirimize sarılmıştık

 

" İyisin değilmi yıldızım?" Dedim

Tebessüm etti

 

"Evet iyi haklıymışın buraya gelemek iyi geldi"

 

"Ben demiştim demeyi sevmem ama ben demiştim"

 

"Haha eminiz sevmezsin" dedi ikimizde güldük

 

"Şaka maka bı yana gerçekten iyi değilmi?"

 

"Evet yani ben hala şaşkınım gerçekten annem sana iyimi davrandı?"

 

"Evet baya iyi davrandı hatta babanla tanışmalarını anllatı"

 

"İyi sen benim kırmızı çizgimsin sana kötü davranırsa geri dönüşü olmazdı"

 

"Merak etme kavgaya çok hazırsın ha "

 

"Alışık olduğum bu napayım şimdi sana böyle davrandıklarına bakma biraz geçsin çıkar ortaya herşey ben yalan söylüyormuşum gibi oldu"

 

"Hayır canım ne yalanı benimkileri biliyorsun zaten en çok ben anlarım"

 

"Of evet "

 

"Annen bana ne sordu biliyormusun?" Koplarım sırtındaydı hala sarılıyordum onunda elleri belimdeydi kafamı kaldırıp çenemi göğsüne yasladım merakla kafasını çekip

 

"Ne sordu?"

 

"Seni sevip sevmediğimi?" Kaşları havaya kalktı aynı anda güldü

 

"Gerçekten mi?"

 

"Evet bende oğluna deli gibi aşığım dedim" draco kahkaha attı

 

"Gerçektenmi? Ciddimiydin? Anneme oğluna aşığımmı dedin ?" Dedi draco

 

"Evet oda ne dedi biliyormusun?"

 

"Ne dedi?" Dedi merakla

 

"Gelecekte bende senin oğluna aşık olurum ödeşiriz dedi" dedim gülerek ikimizde kahkaha attık

 

"Şaka yapıyosun ."

 

"Kur'an ekmek çarpsın doğru sôylüyorum" draco bir kez daha kahkaha attı

 

" Tamam tamam inandım ama şaşırdım "

 

"Bak ne diyeceğim babamda bana aynısını sordu"

 

"Ne gerçektenmi?"

 

"Evet gerçekten sen afeti gerçekten seviyomusun diye sordu"

 

"Sen ne dedin?" Dedim sanki dinlememişim gibi güldü

 

"Gelinine deli gibi aşığım dedim"

 

Güldüm

 

"Gerçektenmi?"

 

"Hadi afet yapma beni kandıramazsın"

 

"Ne kandırması ?"

 

" İkimizde annemle sen bizi dinlediğinizi biliyoruz" ofledim

 

"Of of draco of"

 

"Yani itiraf et etmem babam bilirmi bilmem ama ikinizide iyi tanıyorum bunun için sana kızacak değilimki benzaten dinlemesende anlatırım"

 

"Ay tamam öf annenin isteğidi"

 

Draco güldü

 

"Hah şöyle,ben anladım zaten neyse annemmi istedi ?"

 

"Bu anda durdurdu beni shh dedi sizi dinleyim dedi işte ben de bu etik mi? Dedim annen ne dedi biliyormusun?"

 

" Ne dedi?"

 

" Siktir et etikliği dedi" dedim sonra ikimiz beraber kahkaha attık

 

" Gerçektenmi?"

 

" Evet yemin olsun öyle dedi"

 

"Vay be annem böyle eğlenceli biriydi benim niye haberin yok" cümlesi hem komikti hem acı verici

 

"Belki değişmiştirlerdir"

 

"Babamda öyle dedi değiştim ama ne kadar inandırıcı sence?"

 

"Pek inandırıcı değil ama şöyle bak artık o eski çocuk değilsin koca adamsın sende güçlü yok senin üzerinde bir söz hakkı yok"

 

"Haklısın oda gücümün farkında artık benim üstümde güç kuramaz"

 

"Evet haklısın artık sen çocuk değilsin"

 

"Evet bu çok tuhaf gerçekten bir insan elli yaşından sonra degişirmi bilemiyorum"

 

"Bilmem ama ola da bilir bir çok anne ve babanın geçmiste kötü olup gelecekte değişen bir çok abeveyn gördüm"

 

"Neyse..."

 

"Bak çok zor eminim bende de aynı şekilde ve ben senin gibi güçlü değilim"

 

"O ne demek şimdi?"

 

"Yani ben senin gibi ayrılamadım kendi maddi gücümü kazansam ordan ayrılacak gücüm olmadı o yüzden seni anlıyorum ben "

 

"sen aileni sveiyosun hala sveiyosun kardeşlerin falan var biraz farklı ben yalnızdım birde sorunlar olsada ailen iyi kötü sevildğini hissettirmiş sana "

 

"evet doğru ama yinede bak o evden ayrıldığından beri başına aksilikler gelsede yani nebiliyim olümle burburuna gelsem falan da" ikimizde güldük ben kollerımı boynuna koyup devam ettim

 

"Yinede üstümde büyük bir huzur vardı çünkü bizim için herşey bir panik sebebiydi mesela bir kapı çarpması başkası olsada bizim için bir korku kavga sebebiydi insan yaptığı herşeyden korkarmı ya biz korkardık"

 

"Seni ne kadar iyi anlıyorum bilemezsin"

 

"İşte bende seni iyi anlıyorum ve yanındayım tamammı?"

 

"Tamam afetim" bana sarıldı

Bende ona sarıldım

 

"Tamam hadi eşyalrımızı yerleştirelim "

 

"Peki "

 

"Aklıma geldi ne kadar kalıcaz burda?"

 

"Bilmiyorum bu gece ve yarın gece kesin gibi bi şey ama sonrası onlara bağlı bir kaç gün daha belki?"

 

"Güzel dileyelim öyle olsun"

 

"Dileyelim bakalım" diyip hızlıca yine boynundan öptü ben reflexle kandimi kısarak geri çekerken o güldü elimle hafifçe omzuna vurdum

 

"Ya draco! Kaç kere diyeceğim"

 

" İstersen her saniye söyle bende devam edeceğim "

 

"Eşsek!"

 

" senin eşseğin ama ." Güldüm

 

" Hadi eşyaları yerleştirelim sonra akşam yemeğine ineriz "

 

"tamam peki"

 

sonra ikimiz eşyalarımızı yerleştirmeye başladık aynalı dolaba çekmecelere yerleştirmek için çekmeceyi açtım ve yerleştirmeye başladım ve en aşağıdaki çekmeceyi açtım ve açtığım anda bişey gördüm gümüş bir broştu

 

Merakla elimi broşa attım

Avucumun içine alıp baktım

 

Üstünde pullu Deniz yılanı vardı...

 

Bu elserin hanedanının sembolüydü tanıdık gelmişti

 

Ve o an beynimde şimşekler çakmıştı bu buroş çok tanıdıkdı çünkü bana aitti. Ama tek hatırladığım çok küçükken annemin bunu bana vermesiydi

 

"Draco , yıldızım buraya gelirmisin bişey buldum"

 

Draco yanıma geldi

 

"Evet tatlım?"

 

"Bu buroşu biliyormusun acaba çekmecedeydi ...":

 

"Yüzün niye öyle garip senin?"

 

"Bu buroşu hatırlıyormusun dedim?"

 

Bana anlam veremez bir şekilde baktı ardından buroşu aldı

Bu buroş nasıl olurda onun odasında olurdu bu benim ve ben dracoyu yirmi yaşına kadar bir kez bile görmemiştim

 

"Tam hatırlamıyorum ımmm bilemiyorum "

 

"Hadi draco düşün bu buroş nedir sende nasıl var? Bu bir kadın buroşu?"

 

Draco gülümsedi

 

"Kıskandınmı sen?"

 

"Draco! Soruma cevap ver"

 

"Tamam tamam düsünüyorum , sanırım yıllar yıllar önceydi evimize bir misafir gelmişti annemlerin arkadaşlarıydı sanırım birde küçük kızları vardı ah evet hatırladım ama çok kücüktüm ama bunu o kız vermişti bizde yatılı misafir kalmışlardı sonra birdaha hiç görmedim bana bunu vermişti çocukluk işte "

 

Şaşkınlıkla baktım ona anlam veremiyordum

 

"Sende yıllarca sakladın öylemi?"

 

"Hadi ama afetin çocuktum bir küçük kız çocuğunumu kıskanıyorsun?"

 

" Sorun o kız değil bu broş!"

 

"Nasıl yani , broş neden bu kadar büyük bir problem ?"

 

"Çünkü bu broş bana ait!"

 

"Ne ?!"

 

" Duydum bu broş bana ait yıllar önce 6-7 yaşlarında annem bana vermişti bak elserin hanedanı sembolü "

 

"Tamam ama yinede münkün değil annemin kardeşi yada kuzenlerininden birininde olabilir ?"

 

"Buroşun arkasını çevir orda işlenmiş harfler olucak M.A.E

Maria afet elserinin baş harfleri"

 

Draco broşu çevirdi ve baktı yüzü o anda kreç gibi oldu

 

" Hassiktir lan! Bu broş gerçektende sana ait ama biz doğduğumuzdan beri nişanlıyız ve birbirimizi sen okula gelene kadar asla görmedik."

"Bilmiyorum draco bilmiyorum..."

 

" Sen bu brosla ilgili bişey hatırlıyormusun?"

 

"Bir kaç bölük pörçük anı annem babam ve ben arabadayız bir yola gidiyoruz uyuyorum ama sesler duyuyorum tartışıyorlar bir ve geliyoruz daha önce görmediğim bir kapıda bizi birileri karşılıyor normalde samimi olması gereken ortam bu gibi koltuğa oturuyorum bizimkiler ve o iki kişi masaya gidiyor karsımda bir çocuk uyuyor ben yaşlarda sonra bişey oluyor kavga oluyor o çocuk uyanıyor konuşuyoruz sonra korku hatırlıyorum evde bişeyler oluyor bilmiyorum ve sadece bi çocuğa elimde bı şey verdigimi hatırlıyorum ve sonsuza kadar sakla dediğimi..."

 

" Afet işin bittimi?"

 

"Evet ?"

 

"Ozaman benimle gel sorulması gereken sorular var "

 

"Tamam" dedim ve ikimiz ondan hızlıca çıktık aşağı indik oturma alanında lucen ve serenya oturuyordu serenyanın elinde telefon lucenin elinde tablet vardı

 

" Ah çocuklar geldinizmi?" Dedi serenya

 

" Çocuklar iyimisiniz " dedi lucen tabletini kenara koydu

 

" Size sormamız gereken bişey var" dedi draco

 

"Oğlum ne oluyor korkutmasana?". Draco elinde broşu orta sehpanın üstüne koydu hatta biraz sertti

 

" Bu buroş odama yeni aldığın aynalının alt çekmecesindeydi sizin koyduğunuz mobilyada bu buroş elserin hanedanının sembolünü taşıyor ve arkasında m.a.e harfleri var yani Maria afet elserine ait ben buroşu bana bir kızın verdiğini hatırlıyorum afet bu buroşun ona ait olduğunu söylüyor anlatmak istediğiniz şeyler varmı ?"

 

"Onu oraya ben koydum " dedi serenya dikkatlice ona baktım

 

Lucen derin bir nefes verip arakasına yaslandı

 

Draco'nun çenesi kasıldı benim ise gerginlikten kalbim ağzımda atıyordu

 

"Ne demek ben koydum anne?"

 

" Sizin bulmanız için Senelerce bu broşu sakladın biliyorsun" dedi serenya

 

" Evet bir ara kaybetmiştim on dört on beşli yaşlarda "

 

" Sen kaybetmedim ben aldım çünkü tehlike arz ediyordu"

 

"Bu buroş neden tehlike arz ediyor ve benim buroşum nasıl olurda burda olur? "

 

" Sanırım size anlatmam gereken bazı şeyler var "dedi serenya

 

"Biraz çabuk olsanız iyi olur"

 

Serenya ayağa kalktı televizyona doğru yürüdü televizyonun altında bir dolap vardı küçük işte şu televizyon altına konulan sehpalardan

 

İçinden kalınca bir defter çıkardı

Ve yerine geçti

 

" Çocuklar oturun" dedi lucen

 

Bizde geçtik ve oturduk

 

"Sizi biraz geçmişe götürmemiz gerek biz büyük bir hata yaptık bı zamanlar 15 yıl önce "

 

"Ne hatası?". Dedi draco

 

" Kehanetin kurallarını çiğnedik..."

 

🌊🔥

 

15 yıl önce

 

Hava kastvetli ve karanlıktı yağmur yağıyordu , yağmur damlaları arabanın camanıa vururken içerde mahoş bir hava oluşmuştu şoför koltuğuna jone bora hemen yanında karısı lera lale. Ve arakada en küçük çocukları küçük kızları Maria afet yarı uykulu yarı uyanık tatlı tatlı yakları koltuktan sarkıtmış sallaıyordu

 

" Hzurusuzum " dedi lera lale

 

"Bende ama merak etme bişey olamayacak "

 

" Ama ya olursa "

 

" Anlaşma açık ama korkma "

 

"Anlaşma değil kehanet arada fark var"

 

" Bak biliyorum ama elimizden bişey gelmiyor değilmi?"

 

" Gelmiyor umarım ters tepmez"

 

"Aşkım... korkma bişey olmayacak "

 

"Umarım aşkım..." Arkadan küçük afetin sesi geldi

 

" Anne... Daha eve gelmedikmi...?"

 

" Az kaldı yavrum varıcağız şimdi"

 

" Anne yağmur çok güzel yağmıyormu...?"

 

" Evet kızım " jone bora gülümseyrek arkaya döndü

 

"Benim güzel kızım yağmuru çok mu seviyor?"

 

" Evet bana neden yağmur hep yağmıyor hep yağsın"

 

Lale ve bora gülümsedi

 

" Ama kızım ozaman olmazki?" Dedi lale

 

" Neden anne?"

 

" Çünkü kızım ozaman her yeri sel götürür insanlar hayvanlar canlıllar zarar görür o yüzden ara ara yağar yagmuruda bu güzel kılar sürekli yağsa sevmezsinki" dedi jone bora

 

" Televizyonda haberlerde gördüğümüz gibi mi baba ?"

 

"Evet kızım "

 

"Tamam baba ozaman yağmur her gün yağmasın zarar gelemesin hiç bişeye " jone bora gülümsedi

 

" Aferin benim kızıma..." Yol sessiz bi şekilde devam etti uzak ıssız orta boylarda güzel bir eve geldiler bu ev sır katili timinin güvenli evlerinden di

 

Afet annesinin elini tuttu ve evin kapısına doğru yürüdüler

Ve kapıyı çaldılar çok sürmeden

Kapı açıldı

 

Ve işte o an başkalarının günahlarının bedelini çeken

Masumlar ordaydı

 

Lera lale elserin, jone bora elserin ,serenya elserin , lucen valerion ve Maria afet elserin,draco elserin valerion...

 

" Kimse gelmedi takip etmesi değilmi hadi içeri gelin" dedi serenya

 

" Hayır kimse bilmiyor takip edilmedik" dediler ve içeri girdiler

 

" Anne bunlar kim ?"dedi afet korkarak annesinin koluna iki eliyle tuttu ve arakasına geçti hafiften

 

" Korkma kızım arkadaşlarımız" dedi lale

 

" Merhaba afet " dedi samimi bir şekilde serenya

 

"Merha küçük hanım" dedi lucen

 

Lera lale ve jone bora gülümsedi annesi ve babasının bakışlarından ve gülümsemesinden onay aldıktan

Sonra bir adım öne çıktı

 

"Merhaba" dedi utangaç bir şekilde gülümseyerek

 

"ah çok da tatlı dimi lucen"

 

"hıı gelecekteki gelinimiz çok tatlı "dedi kısık sesle serenya dirseiği ile luceni dürttü

 

"lucen!"

 

"ne iyi bişey söyledim" lucen söyleidğinden sonra kendini kötü hisseti ve afete doğru biraz yajlaşıp onun boyuta indi yere çöktün

 

"üşündünmü minik hanım?" afet başını salladı

 

"evet"

 

"ozaman şöminenin yanında oturmak istermisin ? güzelce ısınırsın"

 

"şömineyi severim" lucen gülümsedi

 

" sıcak çikolatada severmisin?" afet gülümsedi ve hızlıca başınına aşağı yukarı salladı

 

"evet çok severim"

 

"güzel sana bi tane yapalımmı serenya teyzesi?"

 

"yapalım tabi" dedi serenya gülümseyerek lucen serenya şera lale jone bora ilk defa bir arada bu kadar sakinlerdi

 

" tamam ozaman sen gel hemen şöyle otur bakalım" afet şöminenin yanındaki koltuğa pturdu karşı koltukta bir çocuk daha vardı uzanmış uyuyordu

 

"anne bu kim?" dedi parmağıyla gösterek

 

"o bi arakadaş yavrum, ama uyanmasına gerek yok tamammı? birazdan gideveğiz tamammı kuzum?"

 

"tamam anne şhhh " dedi elini dudaklarına götürerek lera lalede onu gibi yaptı şhh ortam gergin

 

afet orda oturdu ve serenya mutfağa gitti kısa süre sonra elinde tepsi ve bardaklarla geldi ve masaya koydu birini aldı ve afete verdi

 

"al bakalım"

 

"teşekkür ederim " dedi afet

 

"ah rica ederim tatlım..." dedi serenya ve yağa kaltı

 

"bizede yaptım gelin masada içelim"

 

"benide çağırsaydın beraber yapardık "

 

"önemli değil ne olucak" afet koltukta sıcak çikolatası ile otururken onlar masaya pturdu kısa bir süre sessizlik oldu

 

"onları aynı yere getirmek mantıklımı ?" dedi serenya

 

"bence bişey olmaz" dedi bora

 

"tehlikeli hata yaptık çocukları yan yana getirmemliydik" dedi lucen

 

"mecburduk" dedi lale

 

" başımıza vela gelmesinde aptallığınız yüzünden" bora kaşlarını çattı

 

"bizim aptallığımız ? pardon ama senin sizin aptallığınız karın eğer başına o belayı açmasaydı ve sen bir zamanlar onu dinlerken bir santajcının sizi dinleyip kayıt aldığını bilseydin asla böyle şeyler olmazdı"

 

"Kusura bakma jone ama karında karıma yardı etti bi zamanlar yani hepimiz aynı durumdayız"

 

"Diblomatsın okadar bişey yapsana hah valerion ve elserin bı diplomat ve bir şirket yöneticisi günahkar ikilisi gibisiniz"

 

"Siz farklı bir sikimsiniz sanki!"

 

"Düzgün konuş lan!"

 

"İstediğinde istediğim gibi konuşurum !"

 

Serenya ve lale ikiside oraya girdi aynı anda

 

" Yeter!"

 

" Hepimiz aynı taraftayız bunu ne zaman anlayacaksınız?" Dedi serenya

 

"Evet ve herşeyden önce çocuklarımız için anlaşmak zorundasınız " ikisi sakinleşti ortam kısa bir süre sessizliğe gömüldü ardından serenya konuştu

 

"Korkuyorum diğer soyların başına gelen bizimde başımıza gelecek ya Maria afet ile dracoyu koruyamazsak koruyamazsak onlar sonunu bilmiyoruz ya bizim soyumuzda tehlikeye girerse ?"

 

" S.k.t bizi koruyacak " dedi bora

 

" Keşke diğer soylarda koruma bilseydi" dedi lera lale

 

"Ateş .... Hava... Toprak... Savaçı ruh... Hepsi birer birer yok oldu önce hava onların başına gelmeyen kalmadı sonra toprak sonra ateş en son savaşçı ruhla su kaldı ardından ... Savaşçı ruhda gitti"

 

" O yüzden yapıyoruz zaten o yüzden onları ayrı tutuyoruz Leyla ne yaptıysa babası söylemedi ne ilk çocuğumuz doğduğunda ve birini bırakmak zorunda kaldığımızda nede afet dünyaya geldiğin o zaman ne gördüler bilmiyoruz "

 

"Benim babamda hiç bişey söylemedi " dedi lucen ve devam etti

 

" Zaten doğru düzgün yanımda olmadı ne benim ne kardeşlerimin hayatını leranın babası ile beraber time adadı hayatını "

 

" Şimdi ise ortada yoklar birtek eşleri yani lera ve lucenin anneleri biliyor nerde olduklarını belkide görüşüyor" dedi serenya

 

" Bence görüşüyorlar onlar birbirlerine gencliklerinden beri deli gibi aşıklar ayrı kalamaz sadece ölüm ayırır onları " dedi bora

 

"Evet bora haklı "

 

"Tamam bunu anladımta şimdi bu olayı napıcaz onu konuşalım tehdit ediliyoruz ve elinde kişininin görüntü var" Dedi lucen

 

"Buna napacağız gerçekten böyle bişey polise sürülürse hiç bişey engel olamaz"

 

"Yapılacak tek bişey var" dedi lera lale

 

"Nedir ?" Dedi serenya

 

"Önce yıllardır valserin Aevaranın yanındaki ormanda gömülü olan o ceseti ortatadan yok edicez hiç bir bulgu kalmamalı ardından serenya lucen Bora ve ben birlikte s.k.tye gideceğiz"

 

"Dördümüz skt'ye gidip napacağız?" Lucen

 

" Sen lucen skt varisisin ben ben skt varisiyin yeni yöneticeleriyim sen ve ben otamatik olarak veliaht generaliz sen kabul et yada etme sende bir askersin oraya doğuştan giriş hakkımız var bizim "

 

"Sen lucene bakma o babasına öflesinden öyle diyor sonra napacağız "

 

"Oraya gidince yazılım koruma bölümüne gidicez telefonunu yazılımcılara kısa süreliğine vereceksin serenya"

 

"Sonra?"

 

"Sonra o kar sana videoyu gönderen şantaj yapan kişiyi bulacaklar"

 

"Sonrasını sormaya korkuyorum" dedi serenya

 

"Sonra yapılacak olan belli icabına bakacağız duruma göre Bora ile ben babaşa tatile çıkacağız tabiki gerçekten tatile değil çoçukları anneme bırakacağım sizde bizimle geliceksiniz ve dördünümüz son kez birlikte. Bu işi bitireceğiz "

 

" Anladım... Biz dracoyu kime bırakacağız?"

 

"Hollin ve eşi bakar iki gün sürer maksimum "

 

"Tamam ozaman uygun bir zamanda bu işi ilk adımı ile başlamamız lazım" dedi lera lale

 

" Başlarım böyle işe ya!" Dedi lucen

 

"O gün o ormana gitmeseydim bunların hiçbiri olmazdı " dedi serenya

 

" Seni kandırdı o yapacak bişey yoktu"

 

"İyiki o gün geldim lera yoksa ben orda ölebilirdim..."

 

"Önemli değil artık konu kapandı olan oldu "

 

"Üstünden altı yedi yıl geçti ama hala peşimizi bırakmadı" dedi serenya

 

"Bu konu artık kapansın" dedi lucen

 

Ardın küçük afet yüksek sesle konuştu

 

"Anne ! Anne! Arkadaş uyandı!"

 

Masadaki herkes çocuklara doğru döndü

 

"Anne..." Dedi draco uykulu birsekilde yatdığı yerden doğrulmuş gözünü avuşturarak

 

Draco gözünü avuştururken, saçlarının bir kısmı alnına düşmüş, hâlâ tamamen ayılmamıştı.

Koltuktan doğrulup bacaklarını yere sallandırdı ve etrafa şaşkın şaşkın baktı.

 

"Anne..." dedi sesi hâlâ sıcak çikolata kıvamında yumuşakken.

"Kim bunlar...?"

 

Serenya hızlıca ayağa kalktı, yüzünde zorla tutulmuş bir tebessüm. Oğlunun yanına gitti saçlarını okşadı masadaki herkes ayağa kalktı

 

"Arkadaş, oğlum." dedi serenya

Sonra bir an durdu, nefesini tuttu.

"Sadece... kısa süre bizde kalacaklar."

 

Draco bir an için Afet'e baktı.

Afet de elindeki sıcak çikolatayı kavramış, ürkek ama meraklı gözlerle ona bakıyordu.

 

Lucen, bozuntuya vermeden gülümsedi

 

"Oğlum, bu küçük hanımın adı Maria Afet."

 

Draco biraz daha dik oturup Afet'e doğru başını eğdi.

Sesinde o çocukça özgüven vardı

 

"Merhaba... Ben Draco."

 

Afet birkaç saniye düşündü, sonra bardağı iki eliyle sıkıca tutup kısık sesle cevap verdi

 

"Merhaba Draco..."

 

Sanki iki minik gezegen ilk defa birbirinin çekimine girmişti.

Kısa, masum, ama kaderi titretmeye yetecek kadar doğru bir an.

 

Afet gülümsedi ayağa kalktı draco'nun önünde durdu

 

"Sıcak çikolata ister misin?"

Dracoya bardağını uzattı draco bardağa baktığında afet hemen geri çekti gülerek

 

Draco gülümsedi.

"Hepsini içmişsin zaten..."

 

Afet utanıp güldü.

 

"Çok güzeldi ama..."

 

o anda bora lera lale serenya lucen hepsinin yüzünde aynı ifade ve duygular geçiyordu

 

Panik.

Korku.

Endişeyle karışık "çok erken" bakışı.

 

Serenya fısıldadı

 

"Şu an... karşılaşmamaları gerekiyordu Lucen. Bu... çok erken."

 

Lera Lale kollarını kovuşturdu

 

"Kehanet ve kader... engeleyemeceğiz ama şuan olmaması lazım"

 

Jone Bora gerildi

 

"Onları ayırmalıyız. Hemen."

 

"Nasıl yapacağız ki?"

 

Ama şimdi Herşey değişiyordu

 

Afet draco'nun yanına oturdu

Afet, Draco'ya sessizce yanaştı.

 

İkisi de hafifçe gülümsedi.

 

Afet elini uzattı

 

"Tanıştığımıza memnun oldum draco" draco gülümseyerek afete elini tuttu

 

" Bende tanıştığımıza memnun oldum maria afet" ikisi el sıkıştı

 

Lucen'in boğazı düğümlendi.

Serenya, elini kalbine götürdü.

Lera Lale gözlerini kapadı.

Bora kalbi hızlandı

 

Ve o an herkes fark etti:

Kaderin en tehlikeli kehaneti çoktan yürürlüğe girmişti.

 

" Saçların çok güzel" dedi afet

 

"Saol seninde " dedi draco

 

"Kusura bakma annem uyandırma dedi bilseydim sana sıcak çikolata bırakırdım"

 

"Önemli değil" dedi küçük draco

 

"Biliyormusun?benim iki ismin var!"

 

"Fark ettim"

 

"Sen hep böyle sıkıcımısın?"

 

"Ben sıkıcı değilim sen çok konuşuyorsun"

 

"Ben çok konuşmuyorum sana insanlık yaptım"

 

" Sen öyle diyorsan..."

 

"Kader dedikleri bumu..." Dedi lucen

 

"Tanrım kendi elimizle onları mafediceğiz... " Dedi serenya

 

" Eğer şimdi yapsak asla telafisi olmayacak şekilde hayatları mafolucak..." Dedi lera lale...

 

Ve o sırada lera lalenin telefonu çaldı arayan hector brave di...

 

Sır katılımı timinin yöneticisi lera lalenin ve Carlos valerion ortadan koaybolmadan önce timi o a bırakmışlardam artık son sözü o söyler emirler ondan çıkardı

 

" Hector arıyor" dedi lera lale herkesin yüreği ağzına geldi

Lale telefonu actı

 

"Alo?" dedi Lera Lale, sesi neredeyse duyulmayacak kadar alçak fakat içinde volkan gibi bir gerilimle.

 

Hector'un sesi telefondan öyle bir patladı ki

Lera Lale istemsizce telefonu biraz uzak tuttu.

 

"Lera! Evde misiniz? Güvenli evde misiniz?"

 

Lera Lale'nin yüzü bir anda kupkuru kesildi.

Lucen ayağa yerinde dikeldi

Serenya'nın eli titredi.

Bora'nın nefesi kesildi.

 

"Evet..." dedi Lera Lale. Teleaşla devam etti

 

"Evet Hector, buradayız. Afet ve Draco da yanımızda. Neler oluyor?"

 

Hector'un arka plandaki kaos nefesinden bile duyuluyordu

Arka planda sesler kesilmiyor karkasa kapı eşya insan sesleri

 

"Dinle beni. Evden çıkmayın. Tekrar ediyorum: Hiçbiriniz. Bir adım bile dışarı atmayın."

 

Lera Lale'nin sesi çatladı.

"Ne demek dışarı çıkmayın? Hector, biri mi-"

 

"Takip ediliyorsunuz."

 

O an odadaki hava, küle bulanmış bir ateş gibi sönüverdi.

 

Serenya, küçük Draco'yu hemen kolundan tuttu. Oğluna sarıldı

Afet'in gözleri kocaman açıldı ama ne olduğunu anlamıyordu.

 

Bora hemen kızının yanına gidip onu kucağına aldı küçük afet ve draco hiç bişey anlamasada korkuyorlardı

 

Hector, devam etti:

 

"S.K.T.'nin eski düşmanlarından biri aktifleşti. Harekete geçtiklerini az önce öğrendik. Siz oraya ulaşalı 20 dakika olmadan bölgede anomali tespit ettik."

 

Lucen öne atıldı, sesini yükseltmemeye çalışarak.

 

"Hector, güvenli evin koruma tılsımı aktif mi?"

 

"Az önce yükselttim. Ama dışarı çıkarsanız, sizi koruyamam. Kapıdan biri çıkarsa takip edenler yerinizi tespit eder."

 

Afet'in minik sesi duyuldu

 

"Takip... edenler?.. baba ne oluyor?"

 

" Yok bişey güzel kızım korkma babam yanında "

 

Kimse cevap veremedi.

 

Hector son kez konuştu:

 

"Elserin-Valerion hattı bugün dokunulmaması gereken bir çizgiye dönüştü. Çocukları koruyun. Bu gece oradasınız. Yarın sabah ekip gönderene kadar kıpırdamayın."

 

Lera Lale'nin nefesi kesildi.

 

"Tamam... Tamam Hector. Buradayız. Kapıları kilitliyoruz."

 

Hector'un sesi daha da sertleşti:

 

"Ve Lera..."

 

"Efendim?"

 

"Onları aynı odadan uzak tutun. Bu gece hiçbir şekilde bağ kurmamaları gerekiyor. Kehanet tetikte. Sakın unutma."

 

Lera Lale'nin eli titredi.

 

"Anladım."

 

"Yoksa onlar size yapmayın demiştim!"

 

" Üzgünüm hector ama onlar çoktan bağ kurdu bile"

 

Hector derin bir nefes veridi

 

"Yapacak bişey yok benden haber bekleyin"

 

Telefon kapandı.

 

Oda buz kesilmişti.

 

Afet ve Draco, olanlardan hiçbir şey anlamamış, sadece birbirlerinin yüzüne bakıyordu.

 

yetişkinler ise aynı şeyi düşünüyordu:

 

Kader çoktan hızlanmıştı.

Ve artık geri dönüş yoktu.

Ve onları ayırmak çok can yakacaktı

 

" Anne ne oluyor?" Dedi draco

 

"Yok bişey oğlum sadece bir kaç gün aynı evde kalıcaz..."

 

"Bora ya diğerleri! Ella ve aslan!"

 

"Merak ettme ana anneleri onları koruyacaklardır ben hectorla konuşurum şimdi"

 

" Çocukların yanında daha fazla konuşmamalıyız" dedi lucen

 

"Haklı..." Dedi bora

 

SIR KATİLİ TİMİNİN GÜVENLİ EVİNDE BİRİNCİ GÜN İLK SAATLER 16:30

 

Bora ve lucen heryeri kilitledi kontrol etti bu sırada ise serenya ve lera lale çocukların yanında kalmıştı lera lale arada diğer çocukları afetin ablası ve abisini arıyor onları kontrol ediyordu ve tabiki annesinin herşeyden haberi vardı bu onun içini rahatlatıyordu

 

Bora ve lucen salona eşlerini yanına geldi ve oturdu

 

"Her yer güvenli korkulacak bişey yok" dedi bora

 

"Şimdilik" dedi serenya

 

Lucen boğazını temizledi, sesi sakin görünmeye çalışsa da dizlerinin bağı çözülmek üzereydi.

 

"Tamam," dedi gergin bir gülümsemeyle,

 

"şimdi herkes biraz nefes alsın. Çocukların yanında panik yok. Birbirimizi yiyebiliriz ama onlar uyuyana kadar," diye fısıldadı.

 

Serenya kafasını salladı, Draco'nun saçlarını okşayıp onu kendine daha da çekti.

 

"Draco, tatlım... sadece bu gece burada kalıyoruz. Bir macera gibi düşün, olur mu?"

 

Draco biraz rahatladı ama gözleri hâlâ büyük. Afet ise koltuktan kalktı babasının yanına gitti babası onu kucağına aldı başını kaldırıp kısık sesle sordu:

 

"Biz kötü bir şey mi yaptık?"

 

Bora kızının saçlarını öptü.

 

"Hayır güzel kızım, siz hiçbir şey yapmadınız. Biz... büyükler biraz salaklık yapmış olabilir. Bu kadar."

 

Lucen istemsiz gülümsedi. Serenya içinden

"Salaklık az kalır..." diye geçirdi.

 

koltukta oturan lera laleden ses geldi

 

"Tamam. Odaları ayarlıyorum. Afet bizimle kalacak. Draco sen diğer odada, olur mu tatlım? Hepimiz buradayız zaten."

 

Draco hemen Afet'e baktı.

 

"Biz aynı odada kalmıyoruz mu?"

 

Bu cümle bir anda tüm yetişkinlerin içinden bıçak gibi geçti. Küçük draco çoktan sevdiğinin yanından ayrılmak istemiyordu

 

Serenya panikle öne atıldı.

 

"Hayır aşkım, bu... şey... büyüklere ait bir kural. Küçük hanımlar anneleriyle, küçük beyler babalarıyla kalır."

 

Afet hemen konuştu

 

"Ben yalnız uyumuyorum ama!"

 

Bora'nın ruhu o anda bedeninden çıktı, geri geldi, bir daha çıktı. Hem biraz Baba kıskançlık hemde kızı için korku

 

"Tamam kızım," dedi dişlerinin arasından gülümseyerek,

 

"zaten annenle kalacaksın."

 

Draco dudaklarını büktü.

 

"Ben... Maria Afet'le konuşmak istiyordum." dedi

 

Lucen ile Lera Lale aynı anda birbirlerine baktı.

 

"Kehanet tetikte."

"Bağ kurdular." diye gözlerinden geçti adeta

 

Üç saniyelik ölüm sessizliği.

 

Sonra Lera Lale eğilip dramatik bir şekilde alkışladı:

 

"Bakın!" dedi gözlerini kocaman açarak

 

"Hepiniz acıktınız! Yemek yapıyorum. Çocuklar, hadi siz salonda oyun oynayın."

 

Serenya, Lucen ve Bora aynı anda:

 

"HA-YIR-"

 

Lera Lale dönüp içlerinden geçercesine baktı

 

"E durun bir nefes alın! Oyun oynamaktan kimse evlenmez!"

 

Lucen kaşını kaldırdı.

 

"Bu ikisi oynarken bile kaderi hızlandırıyor Lera."

 

Serenya fısıldadı

 

"Onlar el sıkıştı az önce... EL. SIK. IŞ. TI."

 

Lera Lale'nin yüzü düştü.

 

"Doğru... Kehanette 'ilk temas' vardı..."

 

Afet babasının kucağından indi dracoda annesinin yanından kalktı

 

Afet ile Draco aynı anda yere çöktü, birbirlerine bakıp gülmeye başladılar, ne olup bittiğini umursamadan.

 

"Birazdan bana sana yine çok konuştuğumu söyleyecekmişim gibi hissediyorum."

 

"Sen de yine sıkıcı olacaksın. Hissediyorum." dedi afet gülüyor

 

Yetişkinlerin hepsi aynı anda korku ile birbirine baktı

 

"Hissetmek mi?..."

 

Lucen ellerini beline koydu.

 

"Bu gece... UZUN bir gece olacak."

 

S.K.T GÜVENLİ EVİNDE BİRİNCİ GÜN İKİ SAAT SONRA

18:00 

 

Mutfaktan yemek kokuları yayılmaya başlamıştı; Lera Lale'nin sinir stres yüzünden hangi malzemeyi kattığını bilmediği bir çorba kaynıyor, patatesler garip şekilde hızlı soyulmuş hâlde tezgâhta bekliyordu.

 

Salonda ise iki farklı hava vardı

 

Draco ve Maria afet iki masum çocuk olarak yerde oyucaklarıyla oynarken

 

Yetişkinler ise kokudan yürekleri çıkacak gibiydi hemen gidecekleri bu yerden şimdi iki gün kalmaları gerekiyordu 16:00'da gelmişlerdi şimdi ise saat 18:00'ı gösteriyordu

 

Lucen, kapı çerçevesine yaslanmış, onları izliyordu. İki minik çocuğun aynı şeye aynı anda gülmesine bakınca boğazı sıkıştı.

 

"Lera," dedi kısık bir sesle.

 

"Bu sadece çocukça bir oyun değil. Birbirlerinin ne düşündüğünü... hissediyorlar."

 

Lera Lale kaşığı havada durdu, dönüp baktı.

 

"Belki de yanılıyor-"

 

Tam o anda Afet ile Draco birbirlerine baktı.

 

"Az önce aklımdan bir şey geçti ama sen biliyorsun gibi..." dedi draco gülerek

 

"Hissettim... evet... ne düşündüğünü hissettim..." dedi afet

 

Bora sandalyesine oturdu ve başını iki elinin arasına aldı.

 

"Ben bu gece kesin ölürüm."

 

Serenya mutfağa koştu, tamamen panik modunda

 

"LERA! Onları ayırmamız lazım! Bak yine bağ kuruyorlar!"

 

Lera Lale kaşığı tezgâha bıraktı.

 

"Ben sadece yemek yapıyorum... ve kader beni dövüyor."

 

Draco ayağa kalktı ve Afet'in yanına geldi.

 

"Bana mutfağı gezdirir misin? Ben acıktım

"

"GEL!" diye bağırdı Afet mutlulukla.

 

Yetişkinlerin dördü aynı anda

 

"GELME- GELMESİN - DURUN - BİTTİK!" diye bakışlar attılar birbirlerine

 

Ama çocuklar çoktan mutfağa koşmuştu.

 

Lucen gözlerini kapattı.

 

"Biz bu gece Hector'a 'çocuklar kaçtı, kozmik kader onları kaçırdı' diyecek noktaya geleceğiz."

 

Bora iç çekti.

 

"Daha iki saat oldu..."

 

Serenya saçlarını tutup sanki savaş planı çıkarır gibi konuştu:

 

"Tamam. Plan yapıyoruz.

1 - Çocuklar yakın durmasın.

2 - Aynı anda gülmesin.

3 - Aynı anda nefes bile almasın mümkünse.

4 - Draco Afet'e bakmasın.

5 - Afet Draco'ya bakmasın.

6 - Kehanet bizi sağ bırakırsa yarın eve döneriz."

 

Lera Lale gözlerini devirip yemeği karıştırdı.

 

"Birinci günün daha ikinci saatindeyiz. Hadi bakalım, kolay gelsin..."

 

"Bu dediğin münkün değil serenya " dedi bora

 

"Aynene aynı evde aynı odada onları ayrı tutmayaız zaten... Bırakın iki gün mutlu olsunlar..."

Dedi lucen

 

" Sanırım yapabileceğimiz hiç bişey yok lera yemekleri bitirelim bari " dedi serenya

 

"İkimiz hızlıca bitirelim " dedi lera lale

 

S.K.T GÜVENLİ EVİ İLK GÜN

BEŞ SAAT SONRA 21:00

 

Evin içi, akşamın ağırlığıyla daha da sessizleşmişti. Perdelerin dışındaki karanlık, içerideki yetişkinlerin iç sesleriyle yarışıyordu. Lera Lale nihayet yemeği bitirmiş, masaya tabağın sonuncusunu bırakmıştı. Yemekler yeniyirdu

 

Afet ile Draco masanın diğer ucunda oturmuş, çatal bıçak tutuşları bile aynı anda olan o kader uyumuyla yemeklerini yiyorlardı.okadar uyumlulardaki anne ve babaları onlara baktınça kalpleri ağrıyordu kahrolosı kader nasılda hem can yakıyor hem mutlu oluyor

 

Bora, ellerini masaya koymuş, belli etmemeye çalışsa da her lokmada kalp krizi geçiriyor gibiydi.

 

Lucen, sandalyesinde hafifçe geri kayıp fısıldadı

 

"Ben bu ikisini büyürken görürsem... kesin torunlarımızda böyle telepatik doğacak. Biz bittik."

 

Serenya ise tam o anda Afet'le Draco'nun aynı anda iç çekmesine takılıp sandalyeden düşüyordu neredeyse.

 

"YETER!" diye fısıldadı dişlerinin arasından.

"Artık aynı anda nefes bile almaları çıldırtıyor beni!"

 

Lera Lale pes etmiş bir şekilde çorbasını karıştırıyordu.

 

"Serenya, kaderle savaşılmaz. Bu çocuklar secdeye kalksa meteor düşürecek gücü var. Hadi kabul et."

 

Tam o anda...

 

Evdeki tüm ışıklar bir kez titredi.

 

Lucen bir anda doğruldu.

 

"Bu normal değildi."

 

Bora elini cebine attı.

 

"Yedek jeneratör devrede değil... biri dışardan oynadı."

 

Serenya ayağa fırladı:

 

"Lera! Çocukları yanına al!"

 

Lera Lale, Afet ve Draco'yu hızla arkasına aldı. İki çocuk birbirlerine bakıp yine o anlamlı, garip bir şekilde olgun bakan gözlerle fısıldaştı:

 

"Bir şey geliyor..." dedi Draco.

 

"Evet... kötü bir şey." diye tamamladı Afet.

 

Yetişkinlerin hepsi aynı anda irkildi.

 

Tam o sırada Bora'nın telefonu şiddetle titremeye başladı. Ekranda kocaman bir isim:

 

HECTOR ARIYORDU.

 

Bora gözlerini kısarak açtı telefonu.

 

"Hector? Ne oluyor?"

 

Hector'un sesi, normalde sahip olduğu alaycı sakinlikten tamamen uzak, sert ve hızlıydı:

 

"BORA! Evdesiniz değil mi? S.K.T güvenli evindesiniz DEMİ? Açık konuş: Son yarım saatte kimse kapıya yaklaşmadı, pencere oynamadı, çevrede olağandışı bir enerji hissi olmadı mı?"

 

Bora ayağa kalktı.

 

"Ol... oldu."

 

Lucen anında Bora'nın yanına geldi.

 

Hector'un sesi daha da gerildi:

 

"Tamam. Dinleyin. Acil durum kodu TEZ-47. O evden çıkmayın.

Sizi izleyen BİRİ ya da BİR ŞEY var. Sahada ekiplerim kayboldu.

GÜVENDE kalın. Kapıları sakın açmayın. Ben gelene kadar tek bir pencere bile kıpırdamayacak, anlaşıldı mı?!"

 

Ev bir anda buz kesmişti.

 

Afet Draco'nun elini tuttu. Ve bu kez... ikisi birden ürperdi.

 

"TAMAM DA NEOLUYOR Bİ SÖYLESEN?"

 

"BİLİNMEYEN BİR DÜŞMAN TEHDİT BİPMİYORUM BORA

AMA GÜVENDESİNİZ DOĞER HERKESTE GÜVENDE MERAK ETME EVE YAKLAŞMAYA ÇALISIYORLAR ÇOCUKLARINIZ VE AİLENİZ DISINDA TANRININ BİR KULU İLE GÖRÜŞMEYİN!"

 

"TAMAM ÖĞRENDİĞİNDE BİZEDE SÖYLE "

 

"tamam söyleyeceğim pencereler bile açılmayacak"

 

"Tamam merak etme"

Telefon kapattılar

 

"Ne yapacağız?" Dedi serenya

 

"Hector ne diyorsa onu" dedi lucen

 

"Bu hiç iyi olmadı kimki niye?" Dedi lera lale

 

" Biriniz valerion birimiz türk eslerin ve asker eşi birimiz İngiliz elserin ve çocuklarımız kehanette bahsedilen o vârisler ve babalarımız s.k.t nin kurucuları uçan kuşun bizimle derdi var!"

 

" Doğru " dedi bora

 

" Artık herşey zamana kalmış " dedi serenya hepsi masanın ucunda korkutala onlara bakan çocuklarına baktık küçük afet ve draco birbirine sığınmış ele ele tutuşmuş ailelerine bakıyordu onlar çoktan bağkurmuş kader ağlarını çoktan örmüştü bile

 

"Onları ayırmak çok zor olacak..." Dedi lucen

 

"Mağlesef..." Dedi lera lale...

 

S.K.T GÜVENLİ EVİ - İLK GÜN, 8 SAAT SONRA

 

03:00 - GECE

 

Evin içi neredeyse tamamen karanlık, sadece koridordaki küçük gece lambasının solgun ışığı yanıyordu. Pencereler Hector'un talimatıyla kapatılmış, perdeler çift kat çekilmişti. Rüzgâr bile uğramaya korkuyormuş gibi sessizdi.

 

Lera Lale, son güç kırıntılarıyla çocuk odasının kapısını kapattı.

Afet ile Draco, küçük yataklarına yan yana değil ama bir kol mesafesi kadar yakın yatırılmıştı. Çünkü ne yaparlarsa yapsınlar onlar ayıramamışlardı hem vicdanları el vermemiş hemde onların küçük kalpleri izin vermemişti

 

Tabii ki uyumadan önce el sıkışıp birbirlerine sarılıp

"iyi geceler" demişlerdi.

 

Lera Lale iç çekerek salona yürüdü:

 

"Uyudular. Şimdilik."

 

Serenya, dizlerini kendine çekmiş, battaniyeye sarılı oturuyordu.

Lucen camın önündeki sandalyeye çökmüş, dışarıyı izliyordu.

Bora ise masada harita, telefon, S.K.T kod defteri ve bir bardak kahve ile savaş stratejisi hazırlıyor gibiydi.

 

Ama hepsinin yüzünde aynı ifade vardı:

Bu gece iyi geçmeyecek.

 

Serenya fısıldadı:

 

"Bu ev... çok sessiz."

 

Lucen başını eğdi.

 

"Bu tür sessizliklerde ya mucize gelir... ya bela."

 

Bora, Hector'un mesajlarını telefonda tekrar tekrar açıp kapadı.

 

Hector'un son mesajında sadece bir cümle vardı:

 

"Sinyal kaynağını tespit ettim. Sabah 06:00'da raporu veriyorum. Uyanık kalın."

 

Lera Lale koltuğa oturup fısıldadı:

 

"Ben bu kadar kötü hissetmemiştim... Savaşlarda bile."

 

Bora derin bir nefes aldı. Karısının yanına gitti lucende serenyanın yanına gitti kolunu omzuna attı

 

"Kaderle uğraşmak, düşmanla uğraşmaktan daha yorucu."

 

Serenya aniden irkildi:

 

"Ya... ya dışardaki şey bize değilse? Ya çocuklara geldiyse? Onlara dokunmak için bizim eve yaklaşmaya çalışıyorsa?"

 

Lucen başını kaldırdı, mavi gözleri büyüdü

 

"Ne olursa olsun, o iki çocuk bu evde olduğu sürece...

Biz son nefese kadar savaşırız."

 

Kısa bir sessizlik.

 

Ardından...

Bir ses.

 

Tık.

 

Pencereden bir ses geldi herkes dikeldi

 

Serenya olduğu yerde zıpladı.

Lera Lale ayağa fırladı.

Bora silahına yöneldi.

Lucen elindeki gölge enerjiyi hissetti.

 

Herkes dondu.

 

Bora camın yanına yaklaştı ve perdeyi milim oynattı.

Hiçbir şey yoktu.

 

Ama o anda Lucen'in sesi buz gibiydi

 

"jone... pencere değil."

 

Bora yutkundu.

 

"Ne?"

 

Lucen parmağını yukarı kaldırdı, tavana.

 

"ÇATIDA biri var."

 

Serenya'nın nefesi kesildi.

 

"Kim... nasıl... ne zaman çıktı?!"

 

Bora kısıld:

 

"Pencerelerden ve ses çatıdan geliyorsa orda gizli bir giriş var büyü ile çalışıyor... Ama kim yapabilir ki?"

 

Lera Lale fısıldadı

 

"Bilmiyorum ama... iyi bir şey değil."

 

"Kendimizi ve çocukları korumamızlazım" dedi serenya

 

Leralale diğer büyük koltuğun altından tutup kaldırdı ve koca bir cephanelik ortaya cıktı

 

Herkes birbirine baktı.

 

Bir sonraki tık sesi tavandan değil...

Havalandırma ızgarasından geldi.

 

Lucen'in yüzü bembeyaz olmuştu

 

" Silahları alamalıyız" dedi lucen

 

"Evet herkes alsın " dedi lera lale

 

Herkes silah aldı ardından Yavaşça hareket etmeye başladılar ve yukarı çatı katına çıktılar herkes yavaßa çatıya çıktı ve sesler artmaya başladı ve kapıya açtılar

 

Herkes silahlarını doğruluğunda karşılarında gördükleri kişi

 

Hector brave'di

 

"AH TANRIM HECTOR!" dedi lera lale

 

"YA KAPININ SUYUMU ÇIKTI!"

 

"susun artık gizli geldim silahlarıda indirin!"

 

"Ne oldu?" Dedi lucen

 

"Sizi izleyini bulmaya çalıştık..."

 

"Eee?" Dedi bora

 

"Ama bu şey her neyse... Bir insan değil..."

 

"Ne demek insan değil?" Dedi lera lale

 

" Bilmiyorum ilkdefa böyle bişey gördüm ama çok tehlikeli ve. Sanırım çocukların peşinde onları ayırmak istiyor çünkü onları bulmaya çalışıyor "

 

"Aman tanrım!" Dedi serenya

 

"Ama neden!" Dedi lera lale

 

"O şey neyse onların kehanetini engellemek istiyor!"

 

"Nasıl yani!"

 

"Onları ayırmak istiyor bağ kurmamalarını"

 

"Yani onları ayırmaya çalışırken aslına o şeye yardım ediyoruz" dedi serenya

 

"Evet bırakın iki günde bağ kurdular zaten ayrılıcak mecburen"

 

"Ama zaten ayrılacaklar bu daha kötü olmazmı?" Dedi serenya

 

"Onlar zaten bağ kurdu bile elimizden bişey gelemez ama çocukluklarını birlikte geçiremezler beraber büyüyemezler mağlesef"

 

" Anladık ama-" tam cünlesini tamalayacakkken serenyanın lafı kesildi ve sesle geldi biri evin kapısına vuruyordu

 

" Buda ne ?" Dedi lera

 

"Hayır bu yoksa o dediğn seymi?" Dedi bora

 

" Aşağı inin galiba bu o şey herneyse o!"

 

Herkes aşağı indi kapıya adeta bir cavar vuruyordu ardından ses kesildi Sonra evin yan taraflarından duyulmaya başlandı

 

Evin duvarları titriyordu.

 

Ama bu bir vurma sesi değildi.

Bu... bir sürünme, gezinme, bir şeyin duvarın dışından, taş yüzeye tırnaklarını sürterek dolaşma sesiydi.

 

Lucen, merdivenlerin başında durup nefesini tuttu.

 

Bora kapıya yaklaşmaya çalıştı ama Hector kolunu uzatıp onu durdurdu.

 

"Bekle... Bekle, dokunma kapıya."

 

Serenya fısıldadı:

 

"Bu şey... neden kapıya vuruyor ama kırmıyor?"

 

Hector'un gözleri büyüdü.

 

"Çünkü eve girmek istemiyor."

 

"NE?!" dedi Lera Lale.

 

"Evet... Bu şey saldırmak için değil... bir şey aramak için burada. Ve zaten istesede giremez bu ev nasıl korunuyor biliyormusun ? Buda onun farkında"

 

Ses bir anda duvarın diğer tarafına zıplamış gibi oldu.

 

Tırnakların taşta sürtünmesi...

Tuhaf bir nefes sesi...

Sonra tekrar-

 

TIK.

 

" Bu sesler sanki bir aslanın sesine benziyor " dedi bora

 

"Bir aslan mı ? Gerçekten benziyor ama pençe sesi gibi aslanın burda ne işi var?" Dedi serenya

 

"Eğer aslansada bu normal bir aslan değildir..." Dedi hector

 

"Bu nedemek şimdi"

 

"Büyü ile yapılmış bişey olabilir demek tanrı aşkına nasıl büyücüsünüz siz?!"

 

" Kusura bakma hector biz karanlık tarafla pek ilgimiz yok!"

Dedi jone bora

 

" Şimdi laf sokamanın sırasımı?!"

 

Ardın ses biraz uzaklaştı ve evin diğer tarafına kaydı

 

Draco ve afetin uyuduğu odadanın tarafından

 

Serenya dondu.

 

"Hayır... HAYIR! Çocuk odası orada!"

 

Bora ışığı yaktı, herkes aynı anda koridora koştu.

Hector, silahını kaldırıp odanın kapısına yaslandı.

 

Duvarın arkasından gelen ses... çocuk yatağının tam olduğu noktaya dayanmış gibiydi.

 

Hector fısıldadı:

 

"Bir şey... kokluyor."

 

Bora'nın kanı çekildi.

 

"Ne kokluyor?!"

 

Hector dişlerini sıktı.

 

"...bağı."

 

Sessizlik.

 

Derin bir sessizlik. İçeri girdiler çocuklar oadanın sağduvarınd ayataklarda yatıyordu ve tam karşıda bir pencere vardı perde kapalıydı ama kocaman bir slüet vardı

 

"Şunu görüyormusunuz tanrım!"

Dedi serenya

 

" Çocuklar..." Dedi bora

 

"Bu gercekten bir aslanı andırıyor ..." Dedi hector

 

"Yada bir panter ..." Dedi lera lale

 

sanki de panterin göğsünden gelen karanlık bir "huff" sesi duyuldu.

Ama panter değil...

İnsana benzemeyen bir düzen vardı nefesinde.

Ritmi... düzgündü.

Çok düzgün.

Anormal derecede.

 

Lera Lale'nin gözleri korkuyla büyüdü.

 

"Bu... hayvan değil..."

 

Lucen fısıldadı:

 

"Bu... avcı."

 

Sanki duvarın diğer yanında duran şey, içerdeki iki çocuğu hissediyor, kokluyor, ölçüyor gibiydi.

 

Ama bir anda...

 

Her şey durdu.

 

Sesler bıçak gibi kesildi.

 

Hector kulak kesildi.

 

"Bekleyin... nefes almıyor."

 

Lucen:

 

"Yani gitti mi?"

 

Hector başını yavaşça sağa sola salladı.

 

"Hayır... nefes almıyor çünkü... bizi dinliyor."

 

Lera Lale'nin kalbi o an boğazına çıktı.

 

Sonra...

 

Pencerenin hemen dışında bir gölge kaydı. Hareket ediyor

 

Bir gölge ama hayvan gibi değil.

 

İnsan değil.

 

Kanat değil.

 

Bir karanlık lekesi gibi-

sanki ışığı yiyerek ilerleyen bir varlık.

 

Serenya irkilerek geri çekildi.

 

"Bu... bu ne böyle?!"

 

Hector dişlerinin arasından fısıldadı:

 

"Adını bilmiyorum... ama eğer eve girmiyorsa...Demek ki büyü onu durduruyor."

 

Der demez...

 

Yaratık... adeta hafifçe kükredi

Pencerenin tam dışındaydı değiyor ses çıkarıyordu bir pençe sesi gibi bora yaklaştı ve perdeyi çekti herkes kendini sessiz olmaya zorlarken nefeslerini tuttular gördüleri şey karşısında

 

Camın ard8 belirsiz bir çift göz göründü:

 

Soğuk.

Derin.

Amansız.

Ve bir çocuğun kaderini koklayan bir avcı gibi.

 

Ve siyah bedeni dört ayaklı bir hayvan gibi ama sanki siyah bir duamandan oluşuyordu yarıcanlı yarı değil gibi...

 

"Aman tanrım bu bir panter..."

 

"Bir panterin burda ne işi var.."

 

Panter adeta cama gözlerini dikmiş onalrın göslerinin içinde bakıyordu siyah kuytu sanki bulut kibiydi hareket ediyorsu var sanki bir hayel gibi üzerinde saki dağılıyormuş gibi havaya karışıyordu sanki

 

Sanki... Panter gülümsüyordu ...

 

"Sanki... " Dedi lera lale

 

"Gülüyor bize gülüyor ..." Diye devam ettirdi hector herkesin kalbi ağzında atarke panter pençesini cama koydu ve çekti

 

Ve camda bir yazı belirdi

 

'yaptıklarınızın bedelini ödeyeceksiniz...!'

 

Herkes nefesini tuttu şokla herkes yerine kitlenmişti çocukların uyanmaması için sessizce dururken büyük bir savaş veriyorlardı

 

Draco'nun minik nefesi duyuluyordu içeriden.

Afet'in huzurlu horlaması ise yaratığın bakışlarını çekiyordu adeta.

 

Lucen dayanamadı, bağırmadan fısıldadı:

 

"Çocuklardan uzak dur..."

 

Ama yaratık sanki onu duymadı bile.

 

Bir adım geri çekildi...

Bir adım daha...

 

Sonra gölge, hiç ses çıkarmadan duvar boyunca sürünerek karanlığa karıştı.

 

Ve yazı gitti herkes pencereye doğru gitti

 

Ve sadece rüzgar vardı.

 

Rüzgar bile ürkmüştü.

 

Hector silahını indirip başını salladı.

 

"Gitti. Ama... dönecek. Bu şey... sadece baktı. Ölçtü.

Kehaneti ne kadar ilerlediğini anlamaya çalıştı."

 

Lera Lale fısıldadı

 

"Bir şey soracağım... bir yerimize saldırmadı. Eve zarar vermedi."

 

Hector:

 

"Çünkü amacı savaşmak değil...

ayırmak.

Onları birbirinden uzaklaştırırsa kehanet duracak sanıyor."

 

Serenya içini çekti.

 

"Peki doğru mu?"

 

Hector'nun yüzü karardı.

 

"Hayır.

Bağ çoktan oluştu.

Bu saatten sonra ayırmak...

kehaneti kırmaz.

Sadece... acı verir."

 

Lucen, Bora, Lera Lale aynı anda yutkundu.

 

Sanki üzerlerinden tonlarca yük geçti.

 

Hector derin bir nefes aldı.

 

"Gecenin geri kalanında eve dokunmaz.

Sadece gözlemledi.

İzini kaybettik.

Ama sabaha rapor vereceğim.

Şimdi... ne olursa olsun çocukları yalnız bırakmayın."

 

Herkes aynı anda başını salladı.

 

Ve böylece...

 

Bir yük daha gitti

 

" Ben gidiyorum çocuklar beni görmesin" dedi hector

 

"Tamam dikkat et" dedi lucen .

 

Herkes hectorla vedalaştı ardından hector geldiği gibi tavan arasından gitti ve sessizce onlarda çocukların odasından çıktı...

 

S.K.T GÜVENLİ EVİ - İKİNCİ GÜN

 

09:30 - Sabah

 

Ev sessiz değildi artık.

 

Gece boyunca yaşanan her şeyin ağırlığı hâlâ duvarlarda asılıydı.

Serenya'nın gözleri uykusuzluktan kıpkırmızı, Lera Lale'nin saçları darmadağınık, Bora ve Lucen'in yüzünde "bir an bile uyumadık" yazıyordu.

 

Ama çocuklar?

 

Afet ile Draco sanki dün gece panterle göz göze gelen kendileri değilmiş gibi birbirlerinin saçını çekişerek uyanmışlardı. Tabi onalar bunu bilmiyor

 

Lucen kapıda durdu

 

"İnanılmaz... çocuklar travmayı bile kutlu doğum haftası gibi geçiriyor."

 

Serenya kahkaha attı:

 

"Onlar büyü enerjisiyle doğan iki küçük felaket, travma ne bilsinler?"

 

"Ve onlar bunu bilmiyor"

 

Lera Lale, Afet'in saçını düzeltirken fısıldadı:

 

"Dün gece... onlar için savaştık. Bugün de mutlu olsunlar yeter."

 

" Yakalayamazsın ki!" Diya ortada koşturuyordu afet

 

"Seni niye yaklamaya çalışyorum ki!" Diye bağırdı draco

 

"Off ama oyun bu!" Dedi küçük afet dudağını büzerek

 

"Daha az mantık sız şeyler yapasak afet olmazmı?"

 

"Daha az mantıksız... Bu ne demek ki?"

 

"Zekice şeyler demek!"

 

"Aman sen Zeki değilsin ki!"

 

"Hiçte bı kere senden daha zekiyim!"

 

"Yavşak!" Dedi afet herkes şaşkınlıkla ona baktı

 

"Afettt!" Dedi lerala lale

 

"Özür dilerim anne."

 

"Bir daha duymayayım"

 

"İyi çizgi filim izleyelim ozaman !'

 

"Olur " dedi draco

 

İkisi televizyonun karşısına geçti

 

"Telviyoz değince aklıma gelince fotorafımız olsun mu?" Dedi afet

 

"Fotaraf mı?"dedi draco

 

"Evet annem hep güzel anlarda fotoraf çeker"

 

"Bunu hallede biliriz sanırım" dedi serenya ve kösedeki vitrinin çekmecesinden bir fotoraf makinesi aldı

 

Afet ve draco ikisi birbirine sarılıp fotoraf çektirdi ve makineden çıkan fotorafı salladılar kısa süre sonra fotoraf çıktı

 

" Çok güzell oldu!" Dedi afet

 

"Evett" dedi draco gülerek

 

Ve zaman akmaua devam etti aileleri onlra üzüntü ile bakarken onlar hiç birşeyden habersiz gülüyordu

 

S.K.T GÜVENLİ EVİ - İKİNCİ GÜN

17:40 -

 

artık ayrılık zamanı gelmişti birazdan afetve draco ayrılacağından ve senlerce birlerinş görmeyceğinden habersiz ıyun oynuyırlardı hectordan haber gelmişti artık gidebilirlerdi

 

"çocuklar hadi hazırlanın!" dedi serenya

 

"ben hazırım anne!" dedi draco

 

"bende hazırım anne" dedi lera lale lucen ve serenya draconun yanına jone bora ve lera lalede afetin yanına gitti

 

"evet... çocuklar ayrılık vakti..." dedi lera lale

 

"ne..." dedi draco üzgün bir şekilde

 

"ne... ama neden..." dedi afet hemen duygusallaşarak bora kızın ellerini tutup önünde diz çöktü

 

"ama kızım..."

 

"ama baba ben draco ile ayrılmak istemiyorum..."

 

"ama kızım bak ablan abin bizi bekliyor onları özlemedinmi?..."

 

"özledim... ama dracoda gelsin!"

 

" çocuklar yapmayın..." dedi serenya

 

"ama anne ben afetten ayrılmak istemiyorum " lucen oğlunu ellerini tutup bora gibi diz çöktü

 

"ama oğlum evimize gitmememiz gerek..."

 

" ama baba evimiz çokbüyük onlarda gelsin lütfen..."

 

"oğlum... sevdiğin insandan ayrılmak zor biliyorum ama herkes kendi evinde yaşamalı "

 

"banane... benim evim afet ozaman ben öyle istiyorum! " dedi draco göz yaşları gözünden süzülürken

 

" evet biz birbirimiz evi olalım ozaman ayrılmayalım ben istemiyorum..."

 

herkesin nefesi kesildi o an serenyanın gözü dolsu lera laleninde hatta gözlerinden yaş bile düştü lucen ve bora ise kendilerini zor tuyorlardı

 

bora afeti kendine çekip sarıldı

 

"canım kızım yapma böyle..."

 

lucende oğlunu tamamen bağrına bastı ve sıkıca sarıldı saçlarının arasına bir öpücük bıraktı

 

"oğlum ama yapma böyle bak sonsuza kadar ayrılmıyorsunuz ki canımın içi..."

 

"evet kızım sonsuza kadar sürecek bir ayrılık değilki bu..."

 

"ozaman iyimi..." dedi afet

 

"birde görüşebilecekmiyiz..." dedi draco

 

lucen ve bora aynı anda

 

"tabiki..." dedi

 

"tamam..." dedi afet

 

"tamam" dedi draco ikiside ağlıyordu

 

"görüşürüz ozaman afet..."

 

"görüşürüz draco..." ikisi birbririne sarıldı o an lucen bile ağlayacaktı serenya ve lale çocuklara bellli eymeden göz yaşlarını siliyordu...

 

"seni çok özleyceğim afet..."

 

"bende seni çok özleyeceğim draco..."

 

"beni unutma olurmu?"

 

"unutmam drcao ..., bak ne diyceğim" dedi afet ve eline cebine etıp günüş üsyünde elserin hanedanına ait sembol olan ve kendisine ait özel bir broş verdi

 

"bu nedir?" dedi draco

 

"bu benim broşum asla unutma diye baktıkça beni hatırlarsın sakla olurmu" draco elinde broşu sıktı

 

" asla bırakmayacağım ... seninle getirdiğim bu iki günüde asla unutmaycağım..."

 

ikisi son kez birlerine sıkıca sarıldı

 

"seni seviyorum afet..."

 

"bende seviyorum draco..."

 

o an bütün büyüklerin kalbi ağrıdı sanki hepsinin nefesi kesildi sanki ama bu onların sonunun gelmesini engellemek içindi ...

 

evib kapısı aralandı ve hepsi evden çıktı bir araba afet ve ailesi içindi bir araba draco ve ailesi içindi

 

"hadi çocuklar ne demiştik ama..." dedi lucem

 

"tamam baba..." dedi boynunu bükerek draco

 

"görüşürüz draco"

 

"görüşürüz afet..."

 

"broşunu aska bırakmaycağım afet söz..."

 

"bende seni asla unutmaycağım draco..."

 

"kusura bakma benim sana verebileceğim bişey yok..."

 

"hayır draco üzülme sen bana çok güzel hatıralar bıraktın bir nesneye ihiyacım yok..."

 

"benimde..."

 

"güle güle draco..."

 

"güle güle afet.."

 

ve anne ve babaları onları arabalar yönlerdi ve arabalara binerken

ikisi birbirne soken baktı

 

son bir bir bakış...

son bir veda...

 

ve arabalar bindiler ikiside ağlıyordu ve anne ve babalarıda onalarla beraber mafoluyordu...

 

arabalar çalıştı ve iki araba farklı yönlere doğru gitti...

 

🌊🔥

 

şimdiki zaman

 

onları dinlerken ikimiz ayakta zor duruyorduk ve hatırlıyordum küçük sarışın çocuk beraber aynı odada uyuşumuzu masada yemek yerken serenyanın getirdiği sıcak çikolatayı...

 

herşey aklımda canlandı hatırlıyordum herşeyi...

 

"anne sen- bu anlattıkları ciddimisin ...?"

 

"evet oğlum mağlesef... bak bu fotorafta kanıtı..." serenya o büyük defterden fotofraf çıkardı ve fotorafı elime aldım

 

draco ve ikimiz baktık ve ikimizde nefesi kesildi

 

fotorafta draco ve ben vardık küçüktük birbirimize sarılmış gülüseyerek ekrana bakıyordu

 

"hatırlıyorum draco! hatırlıyorum!"

 

"evet evet nalet olsun hatırlıyorum! bana bu broşu sen verdin veda etmeden önce hatta ailemizle aynı odada uyumuak için kavga etmiştik oblarda mecbjr kalmıştı o gece o masada gelen telefona kadar hatırlıyorum...!"

 

"biz biz o yüzden tanıştığımızda sanki daha önce tanışmış gibiydik sanki-"

 

"sanki kayıp paraçamızı bulmuş gibi!" diye afetin lafını tamamladı draco

 

"tıpkı uzun sire görüşöeyen iki arakadaşın yıllar sonra görşüp dostluklarına kaldığı yerden devam etmesi gibi..."

 

"evet biz ilk tanıştığımızda direk birlikte olmadık..."

 

"sadece devam ettik"

 

"tanrım draco seni hatırlıyorum... eve girdiğimizde koltuğun üstünde uyuyordun"

 

"evet sende karşı koltukta uyuyordun uyanır uyanmaz seni görmüştüm "

 

"hatta sana şaka yapmıştım "

 

"evet hepsini bitirmiştin"

 

"sende bana çok konuşuyorsun demiştin!"

 

"konumuz bumu şuan!" ikimiz oturduk hala şaşkındık

 

"tanrım siz çocukkende böyleydiniz..." dedi serenya

 

"ne?" dedim merakla

 

"çocukkende okadar aynıydınız ki... aynı anda bile nefes alıyordunuz hatta tanrım çorbayı bile aynı anda kaşıklıyordunuz bu bizi çıldırtmıştı..."

 

"ben inanamıyorum ... sizin bana ne kadar da tatlı dediğinizide hatırloyorum" dedim gülerek serenya ve lucen gülümsedin

 

"ah evet öyleydin sesin yüzün saçların hepsi çok tatlı bir kız çoğuydun"

 

"evet öyleydi... zaman ne çabuk geçiyor sizi ayırdığımız için ama sizin için mecburduk..."

 

"ben anlamıyorum neden neden 20 yaşmıza kadar ayrı kalmak zorundaydık" dedi draco

 

"çocuklar lucenin babası ve maria senin annenin babası bize söylemedi ki söylemeleri risk tek bildiğimiz sizin o okula gittiğinizde tanışıcağınız ve sonra..sizin sonunuzun kötü olduğu bize söyledikleri tek şey sizi ve kehaneti korumak için sizin geç tanışmanızdı daha zeki ve güçlü olmanız gerekiyordu bilmiyorum çocyklar bu nedense bunu bir tek carlos valerion ve marcus bora biliyor "

 

"anladım..." dedi draco

 

"tanrım şuan nedense çok duygusallaştım " dedi duygulu

 

"neden?" dedi draco ama duygusaldı

 

" unutmıyacağıma dair sana söz bermiştim ama zamanla unuttum..."

 

"bende broşu bırakmışım ödeştik.." dedi draco güldüm

 

"salak!" draco hiç bişeyi umursamadan beni kendine çekip sarıldı bende karışılık verdim

 

bu sadece bir sarılma değildi..

 

iki küçük çocuğun buluşması ve hasretiydi...

 

onu hatırlıyorum ve ondan ayrılacağım için nasıl ağladığımıda

 

"tamam bu kadar duygusallık yeter utandım" hepimiz güldük ve draco ve be ayrıldık draco elinde fotorafı tutuyordu

 

"utanmayın hakkınız siz ozaman tanrım küçücüktünüz ama okadar birdinizki iki günde öyle büyük bir sevginiz olduki hayran kalmıştık birlikte uyumak için direndiniz biz uyuyamamıştık mecburen siz ikinizi aynı oadda uyuttuk yataklarınız bir değildi ama az bir arası vardı çok az bibririne sarılıp yatağa yattığını ve yatağın arasına elleriniz uzatıp ellerinizi tuttunuz ve öyle uyudunuz okadar güzeldinizki.. gördüğüm en güzel sevgiydi..." dedi serenya

 

"evet dördümüz size hayran hayran bakmıştık gerçek sevgi temiz saf masum çok güzeldiniz hala öylesiniz..." dedi lucen

 

"inanmıyorum bu arada bana sıcak çikolata yaptığınızı hatırlıyorum teşekkürler " serenya güldü

 

"hiç önemli değil tatlım"

 

"ve sen bana hiç birakmamıştın" dedi draco

 

"inanılmaz..."

 

"evet..."

 

"o gece ne oldu efendim bize gelen neydi tehdit neydi?"

 

"bilmiyoruz onu o panteri çok kısa süre gördük tatlım... bir panterdi ama sanki bir gölgeden buluttan ibaretti evi başta zorladı ama sadece gezdi evin etrafında s.k.t nin güvenli evleri hafife alınacak gibi değildir o şey her neyse bunu biliyordu"

 

"peki o şey neydi?" dedi draco

 

"bilniyorum evlat ama sanıtım bazen bazı hayvan ölüm döşeğindeyken büyü ile kurtarılır farklı bir biçime girer gölgeden ibaret gibi olurlar ve sahipöerine sadık kalırlar sahiplerine inat etmedikleri çok nadirdir hatta hiç yoktur

sanırım oda öyle bişeydi"

 

"bu büyüyü biliyorum..." dedi draco

 

"bende duymuştum..."

 

"bize kısmayın biz elimizden geleni yaptık..." dedi lucen

 

"size kızmıyoruz..." dedi draco

 

"artık sorunuz yoksa yemek yiyelimmi?"

 

"evet tabi her şeyi hatırladık zaten" diye cevap verdim yemek masasına geçtik şahane bir masa vardı yemek servisi yapıldı

 

Masa hazırdı. Serenya, ince ince kesilmiş peynirleri, sıcacık ekmekleri ve iki çeşit baharatlı et tabağını masaya koyuyordu. İngiliz usulü hafif bir soğan çorbası, yanında kızarmış patates, hafif baharatlı tavuk... Sade ama şık bir masa.

 

Ben ve Draco yan yana oturduk. Lucen karşımızdaydı, Serenyada lucebin yanında oturuyor tam dörlü date pozizyonu yani

 

Herkes yemeğe başlamadan önce kısa bir sessizlik oldu. Draco hâlâ elindeki fotoğrafa bakıyordu küçük hâllerimiz, birbirimize sarılmış gülümserken bende fotorafa baktım hala inanamıyorum konuştuk fotorafa baktıkçı küçük draco vr brien aklımda canlanıyordu hatılrıyordum

 

"Bu... çok değerli bir hatıra," dedi. drac

 

"Evet oğlum," dedi Serenya, hafif bir tebessümle, "öyle bir sevgi kolay bulunmaz."

 

"hatırladıkça dahada inanılmaz geliyor" dedim"sen bide bana sor ailelerimizmi nasıl ikna etmiştik ama aynı odada kalmak için?" dedi draco güldüm

 

"evet öyle "

 

"bana suratsız diyip duruyordun" dedi raco yüzünü buruşturarak

 

"sende bana nekadar çok konuşuyorsun diyordun ödeştik "

 

"sen beni ozamanda peşinde koşturmuştun"

 

"haha kovlamaca oynamak onun adı sende mızıkçılık yapıp daha mantıklı şeyler yapalım demiştin"

 

"sende mantıklı ne demek diye sormuştun "

 

"altı yaşında mantıklı ne demek diye sormuşum bence güzel bir soru"

 

"kendini haklı çıkarmayı nasılda başarıyorsun"

 

"ama en azından çizgi filim izlemiştik onu herşeyden çok severim işte "

 

"evet hala izliyosun"

 

"kes sesini valerion çizgi filim büyükler içindir"

 

"gerçektenmi?"

 

"evet bak düşün bir tane adam hırsızlık yapmak okulu kapatırıp cinauet falan işliyor insanları kaçırıyor sen bunçocuklar içinmi?"

 

"öyle diyince... hangi çizgi filim lan bu?!" dedi draco

 

"beraber ozaman izlediğim çizgi filim işte scooby doo ?"

 

" o öylemiydi ya?"

 

"dalgamı geçiyorsun? scoobyda fedakarlık ihanet ilişkiler cinayet hepsi var ?"

 

"doğru tamam lafımıgeri aloyprum" serenya ve lucen güldü

 

"çocukkende böyleydiniz " ikimiz güldük

 

"bu fotorafı hep yanımda saklayacağım" dedi dracon

 

"cebinde bozulur çerçeveye koyarız "

 

"tamam bençoğaltırım birini yanımda taşıyacağım"

 

"mantıklı ama dikkat et bozma "

 

"tamam" dedi draco ve cebine koydu

 

"annenle baban nasıl maria?" dedi serenya

 

"şey hem iyiler hem değiller mağlum yıllardır varlığından haberdar olmadığım abim geldi falan filan büyük bir kavga kıyamey koptu en son siz muhtemlen biliyorsunuz benim için abimle olanları falan açıkcası nerdeyse bir haftadan fazladır konuşmadım yani sanırım onlarda benim gibi dik duruo içerden yıkıkdır son zamanlarda bütün aile günde dokuz kez depresyona girip on kez çıkıyoruz ama en azından onkez çıkabiliyoruz yojsa sıkıntı " dedim anlık bir sessizlik draco derin bir nefes aldı bende öyle ikimizide gülme isteği geldi öyel olunca kucen ve serenyada anlık bir gülme en sonunda hepimiz patladık ve gülmeye başladık

 

"afet of nerden buluyorsun bunları ya"

 

"izahı olmayan şeylerin mizahı olur " dedim gülerek

 

"gerçekten of ne berbat bir haftaydı ya "

 

"neden ki?" dedi lucen draco ile o an birbirimize baktık anlatabilirsin diye işaret verdiğim tabiki üstün körü

 

"öhöm şey afetin abisi ile ben yıllardır dosttum bide afetenbiraz önce öğrenmiştim söyleyemedim oda biraz sorun oldu "

 

"normal oğlum kız haklı" dedi serenya

 

"evet yani sinirlenmiştim" dedim masum masum

 

"haklısın gerçeten ne oldu nasıl bir kavga ettiniz ki?" dedi serenya

 

"oğlunuzun kalbine silah dayadım " dedim aniden pat diye anlık hepimiz olduğumuz yerde donduk sonra bi anda hepimiz lahkaha attık biraz uzun süre

 

"ay bişey dicem ciddimisiniz siz?"

 

"evet anne gelinin kalbime silah dayadı"

 

"ah şaşırmadım zamanında annende anlıma dayamıştı "

 

ikimiz aynı anda

 

"ne?!" dedik

 

"ah evet babanla kavga ettik bir ara evlemeden hemen önce valserinde babanda çıkıp gitti bende peşinde gittim silahım vardı sorgulamayın bende başına dayadım"

 

"ohooo ben kimi kime anlatıyorum ki?"

 

"ah biz hiç normal bir aile değiliz " dedim gülerek

 

"kesinlikle " dedi draco

 

"aileler hep gariptir " dedi lucen

 

"evet siz bana sorun"

 

"annenle baban size ne diyor?" dedi serenya

 

"size derken?" dedim merakla

 

"ah yani ilişki tarzınıza nasıl bakıyorlar diyor yani aynı odada falan kalıyorsunuz ya " dedi lucen

 

"ha anladım iyi normal yani şimdi bizim kültürümüzde pek normal karşılanmaslarda benim ailem biley demedi o konuda hatta evlerine gittiğimizdede bize aynı odayı verdiler zaten benim odamda kaldık"

 

"hımm anldım iyi sizin adınıza sevindim genelde türkler biraz şey ne derler tatlım muhafazar mı?"

 

"evet sanırın öyle" draconun yüzü gerildi anmesi ile nanasına ölümcül bakışlar attı sakin ol dercesine işaret verdim

 

"evet öyle aslında daha çok kültür ve namus kavramlarına bağlıyız diyelim genelde avrupa tarafında yada işte amerika ingilterde insanlar modernlik adı altında her haltı yaptığı için biz böyle iyiz siz ingilizler yada amerikalılar modernlik diye her önüne gelenle eğlendiği için bize garip geliyor böyle şeyler "

diye cevap verdim samimi bşr şekilde saldırganca değil

 

draconun yüzünün gevşediği ve dudaköarının kıvrıldığını gördüm

 

"e öyle tabi doğru söylüyorsun" dedi serenya

 

"genelde türkler sert oluyor biraz babanda öyle kendisi beni bir çok kez dövmeye kalktıda " draco tam konuşucaktı çaktırmadan masanın altından ayağımla susması için dürttüm

 

"evet biz türkler biraz sertiz ama durduk yere değildir genel özellikle türklüğe katşı yadaülkeye karşı bir laf yada ima söylersiniz bu bizi delirtir biz milliyetçi bir milletiz toplumjz ve kendi ülkemiz bayrağımız tarihimiz bizim kırmızı çizgimizdir babamlada aranız gerginmiş normal olarak o bundandır"

 

"evet doğrusu söylüyorsun, ailene nazaran çok daha anlayışlı çok kibarsın ne güzel " dedi lucen bunu söylemesine güldüm benim annem babamda drcaoya aynısını söylemişti

 

"teşekkür ederim"

 

" bu sıralar bir kaç türkle karşılaştım hayat işte çoğu gergin snaırım ülkede olan olaylardan herhalde"

 

"ülkede olan olaylar derken efendim?"

 

"işte bir takım krizler oluyor bilirsin ekonomik falan avrupa birliğine girmekten bayağa uzaklaştınız ve bazen aksanları bi farklı oluyor sen baya iui konuşuyorsun" gülümsedim

 

"birincisi avrupa birliğine girmeye ihtiyacamız yok ve her ülke zor dönemden geçer hetşey zor bir dönemden geçer bir yok olamanın eşiğindem döndük 16 devletimiz yıkıldı 17.sini kurduk ve tarih boyunca siz ingilizlerin sömürmediği tek milletiz tarih boyunca hiç sömürge altında kalmadık o yüzden aksanımız pek iyi değil" diye cevap verdim kısa bir sessizlik oldu

 

draco bana bakyı özür diler gibiydi sorun y8k dedim bunun olacağını yüzde yüz biliyordum zaten

 

" evet doğru söylüyorsun her ülke zor dönemden geçer..." dedi lucen

 

"lera ve jone biraz sert insanlar ebeveynlikleride öyledir herhalde sert ebeveynlere sahip olmak zor olmalı" dedi serenya

 

o an biraz sinirlerime dokundu ve dilimi tutamadım

 

"evet biz türkler biraz sertizdir annelik ve babalık yaparkende ama en azından küçük öz çocuğumuzu dışarda yağmur ve fırtına varken gecenin bir vakti dışarı atıp gün doğana kadar fırtına sadece incecik pijaması ile dışarda bırakacak kadar acımasız ve gaddar değiliz ." dedim ve o an herkez dodu draconun ağzına götürdüğü kaşık havada kaldı serenya ve lucen lokmasını yerken aniden dondular

 

ve lucenin lokması boğazında kaldı biraz öksürdü ardından suyundan bir yudum aldı...

 

draco bana baktı ve güldü hatta sesli güldü annesi ile babasına bakıp

 

"evet doğru söylüyor annesi ile babası sert olsada sorunları olsada okdar vicdansız değiller şahsen ben oğlum evin kapısında ağlarken dünya yıkılsa onu dışarda yağmurda soğukta bırakmazdım ." dedi draco hem gülerek hemde sertçe

 

gözlerinde adeta ima ile bir ateş atıyordu kısa süren bir sessizlikten sonra lucen

 

" anlışan güzel dertleşmişsiniz " dedi

 

"evet öyle " dedi draco uzun bir süre sessizlik oldu yemeklerimizi yedik

 

"ben iyi bir anne olmadığımı biliyorum" dedi serenya aniden ikimide aniden dikeldik ve o an kendimi kötü hissetim

 

"bende gayet iyi biliyorum " dedi lucen

 

" ama oğlumu çok sevdim yaptığım şeyler kötünün ötesinde bile olsa " dedi serenya

 

"bunu bilmiyorum çünkü zahmet edipte hissettirmediniz 6 yıldır bu yüzden buraya gelmedim bunun olacağını biliyordum çünkü ama yinede anne ve baba bir şekilde buraya geldim çünkü o yirmi yıl berbat olsada sonraki yıllar iyi geçsin istiyorum ilerde düğünüm olduğunda torununuz olduğunda bunu görün istiyorum o yüzden umarım dediğiniz gibidir büyük oynamayınbir daha afetmem ..."

 

kısa sren sessizliğin ardından lucen konuştu

 

" bu sefer sorun olmayacak"

 

"öyle diyosan baba, sizden hiç bir zaman bişey istemedim ama şimdi sizden tek bişey istiyeceğim bu gün burda bu yemeği yediğime beni pişman etmeyin"

 

"oğlum pişman olamaycaksın çünkü burda bu akşamın ikinizim burda olmaasının nekadar değerli olduğunu bilemezsin..."

 

"tamam anne ozaman şimdi her zaman yaptığımızı yapalım artık bu konuşarı konuşmayalım..." dedi draco ve herles yemeğini yemeğe devam etti yemekte beyaz şarap ikram etmişlerdi kadehi başıma diktim ardım yakınım duran şişeye uzandım masadakiler bana baktı

 

"bu güzel yemekle birlikte bu güzrl şarap iyi geliyor isteyen?" masadaki üç kişide

 

"kesinlikle !" diye yanıt verdi aynı anda o an gerginlik uçtu yine hetşey geride bırakıldı ve gülmeye konuşmya sohbete devam ettik herşey mükkemmeldi yemek bitince hepimiz oturma gurubuna geçtik

 

"ah şarap dışında bişey içermiyiz ?" dedi lucen küçük içki dolu bar arabasını çekti

 

" olur baba şu senin vizkinden katıcaksın ama!" lucen güldü

 

"iyi öyle olsun bakalım"

 

" e bende alırım ozaman" desi serenya

 

"tamam, küçük hanım s3n? artık 6 yaşında değilsiniz!" güldüm

 

"olur tabi " hepimiz lucenin birer kadeh özel viskisinden içtik ardın yatmak için kalktık zira yarın büyül gündü valerion aile toplantısı günü...

 

"evet iyi geceler çocuklar yarın büyük gün..." dedi serenya

 

"evet iyi geceler çocuklar ..." dedi lucen bizde dedik ve odamıza geçtik draco bi anda beni belimden tutup kendine çekti ve bana sarıldı

 

"hey!" dedim gülerek

 

"karımı özledim sarılmak istiyorum..." dedi draco bende onsa sarıldım en çok sevdiğimi saçlarını ve ensesini okşadım

 

"yıldızım iyimisin ?"

 

"iyiyim sadece kokunla dinleniyorum bu gün biraz beni yordu çok zordu"

 

"biliyorum bebeğim özür dilerim..." kafasını kaldırıp şaşkınlıkla bana baktı

 

" niye özür diliyorsunki?"

 

"ben dilimi tuto on lafı et-" lafımı tamlayamada beni öperek susturdu anlık dumura uğradı kendini geri çektiğindekendimi toplamak zor olmuştu

 

"vak güzelim senin bir suçun uok ve ayrıca tam yerinde o lafı dedin den mesi gereken bir laftı ki benimde dilimin ucuna benzeri gelmişti zaten"

 

"ama be kendimi kötü hissetim"

 

"hissetme i yaptın kibarca kimsenin kalbini kırmadan iyi cevapkar verdin ayrıca özür dilemesi gereken benim tamammı? annemle babam uine so dakka bir kötü davrandı sana kabaydılar "

 

"yanievet biraz sanki ama özür dilemen gerekmez sorun değildi çokda ciddi değildi"

 

"peki afetim..."

 

"yıldızım..."draco cebinde broşu ve fotorafı çıkatdı

 

"buna inanamıyorum afet..."

 

"bende... bunlar biziz draco"

 

"evet seni hatırlıyorum afet ozamanda çok güzeldin..." güldüm

 

" bende seni hatırloyorum ozamanda çom yakışıklıydın ailelerimiz masada konuşurken sen koötukta uyuyordun seni hahran hayran izliyordum" dedi güldü

 

" senin gibi bir kızın geldiğini bil seydim asla uyumazdım" güldüm

 

"ne yaşadık biz ya..."

 

"evet ama seninle herşeye değer "

 

"evet..., bunu en hüzel şekilde saklayalım..."

 

"evet en başta kalbimde ve aklımda sonra en baş köşemizde olucak..." komidimizin üstüne koydu

 

"seni seviyorum afetim ..."

 

"bende seni yıldızım..."

 

"ne kadar diye sormadın?" dedi gülerek bende güldüm

 

"gücüm yok yorgunum yarın sabah sorarım " dedim ikimizde güldük

 

"senin sormana gerek yok zaten ben sana herzaman seni soykrım çıkartacağımı söylerim"

 

"evet aferin benim kocama "

 

"bidaha kocam desene karıcım..."

 

"kocam kocam kocam benim kocam benim yarim sevgilim eşim dostum hayata arkadaşım sırdaşı herşeyim ailem..."

 

"sana ölürüm" diyip dudağımdan öptü ona karşılık verdim kısa süre sonra dudakları dudaklarımdan ayrıldı anlını anlıma yasladı

 

"sende benim herşeyimsin afetim ailem eşim sevgilim dostum sırdaşım yarim hayat arkadaşım herşeyim kalbin içisin "

 

o öyle diyince ve anılarımızı hatırlayınca dugusallaştım gözlerim doldu

 

" ya bak şimdi..."

 

"niye duygulandım yavrum...?" dedi draco

 

"hiç öyle hatırlayınca... çok üzülmüştüm ya..."

 

"oy canım..." beni kendine çekip sıkıca sarıldı bende sarıldım

 

"bende çok üzülmüştüm ama bak artık beraberiz."

 

"evet üzülmüyorum aslında mutluyum"

 

"canım benim ölürüm lan sana"

 

"bende sana " gülsedi beni tekrar öptü bende ona karşılık verdim bir süre sonra hızlanmaya başladık yata doğru yavaşça adım adım gittik elim draconun omuzlarına gitti ve ceketini omuzlarından aşağı sıyırdım ceketini hızlıca cıkarıp yere attı ve ardından tekrar belimi tuttu vebi öpmeye devam etti ardından dudakları çeneme ardından boynuma kaydı

 

"dur draco bi saniye " hemen durdu ve bana baktı

 

"ne oldu? "

 

"şey..."

 

"şey ne?"

 

"ses... ses yalıtımının iyi olduğundan eminmisin ya bizi duyarlarsa? çalışanlar filan"

güldü

 

"buradaki ses yalıtımını hiç bir yerde göremesinm merak etme çğlıklarını kimse duyamaz" öyle diyince gözlerim belrtim ona vurdum

 

"pislik yapma! yemin ediyorum elimi bile tutturmam sana!" güldü

 

"tamam tamam kızma merak etme hiç bişey olmaz"

 

"eminmisin?"

 

"eminim merak etme"

 

"kapıyı kitledin mi?" kaşlarını kaldırdı

 

"kapıyımı?"

 

"evet ya biri aniden girerse ?"

 

"bizim odamıza kimse giremez afetim"

 

"olsun uzun zamandır burda değilsin ya dalıp biri girerse? kitlesek olmazmı...?"

 

"tabi olur için rahat etsin"

 

"ozaman olur" dedim ve draco başını sallıyıp hızlıca kapıya gitti kilitledi geldi ardından tekarardan beni belimden tuttu ve öptü hızlı ves ert bir şekilde adamı çıldırtmıştım oda beni çıldırtıyordu

 

"ah lanet olsun beni delirtiyorsun"

 

"sende beni delirtiyorsun ..."

 

"baksen öylemi..."

 

"hıhı..." deddim ve onu öptüm öpşüme hızla karşılık verdi verdi ve kendimizi yatağın üstünde bulduk eli kazağımın içine kaydı ardın benim elimde onun göğünden aşağı kaydırdım üstümü iyice çıktı beni kaldırıp yatağın ortasına çekti dudakları çeneme kaydı yanağıma... ardından boynuma gitti artık ikimizde bunu istiyorduk hemde fazlasıyla...

 

kazağının ucunu çıkarmak için tuttum ama tam o anda kafamda şimşekler çaktı

 

"dur. dur.! darco dur" draco hızlıca durdu

 

"ne oldu! iyimisin!"

 

"ya hamile kalırsam?" anlık oda durdu ben devam ettim

 

"şuan hamile kalmak istemiyorum tamam ilerde çocuğumuz tabiki olu ama evlenince şu son sene bitince en azından"

 

"doğru... hiç aklıma gelmedi..."

 

"benimde gelmemişti yanında bişey varmı...?"

 

"ne varmı?"

 

" ne konuşuyoruz biz draco!"

 

"doğru pardon hayır yok!"

 

"nasıl yok ya?"

 

"ne yanımda onunla gezmiyorum hem ayrıca senin niye yok ?"

 

"ne biliyim ben senin aklın fikrin şeyde değilmi?! nasıl aklına gelmez ya"

 

" senin neden aklına gelmediyse ondan,ne yani senden öncede sürekli önüme gelenle işi pişirdiğimi falanmı düşünüyorsun?"

 

"öyle kataktere sahip biri değil ama ne biliyim biz bi ilişki içersindeyiz belki almışsındır diye düşündüm"

 

"salak kafam aklıma hiç gelmediki..."

 

"konuştuğumuz konuya bak ya" dedim ve draco güldü bende güldüm

 

" ama ben böyle işin..."

 

"neyse evren bize karşı..."

 

"seni doktora götürsek müsait olsunca ne dersin?"

 

"doktoramı niyeki?"

 

"ya hani ne bileyim iğne falan varya yapınca engelliyomuş falan"

 

"doğru ben bilşyorum olabilir aslında"

 

"gerçektenmi?"

 

"evet neden olmasın şuan yaşadığımız problemi yaşamayız"

 

"tamam ozaman"

 

"utanç verici olucak ama"

 

"niye utanç verici olsun ki"

 

"düşünsene adama gidiyosun b3n sevişicem çocuk istemiyorum diye iğne oluyorsun " öyle diyince draco kahkha attı

 

" doğru.. ay neyse bundan sonra aklımda herşeyi düşünüp odayı hazılayıp sen pat diye yakalayacağım yeter ya"

 

"katılıyorum tüm telefonları falan kapatım şöyle bir yere gidiceksin herşeyi hazırlayacaksın " dedim ikimizde güldük hatta kahkaha atyık

 

"sinirlerim bozuldu ya"

 

"rvet biz bütürlü bi neyse..."

 

"neyse tapacak bişey yok "

 

"draco"

 

"efendim aşkım"

 

"kızdınmı?"

 

"yoo canım niye kızıyım saçmalama"

 

"ne bileyim ama sonradan bianda pat diye aklıma geldi şuan..."

 

"açıklama yapmana gerek yok şuan gerçekten hamile kalman özellikle s3nin için iyi olmaz hemde 21 yaşındayız ne gerek var yıllar çuvalamı girdi?"

 

"haklısın neyse... içini rahatlatıcaksa tek köt durumda olan sen değilsin" güldü yanıma uzandın

 

"bunu duymak iyi geldi..."

 

"sabah etken kalkıcaz "

 

"evet hiç uyumamayı tercih ederdimde neyse "

 

"bencede üstümüzü değiştirip yatalım "

 

"evet" ikimizde pijamalarımızı giyindik o tabiki üstüne bişey giymedi bende normal klasik düğmeli pijama takımımı giyindim ve yatağa geçtik bana sarıldı herzamanki gibi bende sarıldım

 

"iyi geceler yıldızım "

 

"iyi geceler afetim..."

 

ve ikimizde uykuya daldık...

 

🌊🔥

 

sabah gözümü yine draconun beni sıkı sıkı sarmış kolları ile uyandım

sırtım ona dönüktü yavaşça sırt üstü döndüm baş ucumuzdaki saate baktım

saat sabah sekizdi gözlerimi açmak zordu esnedim biraz tavana baktım öyle bomboş kendime geliyordum yavaş yavaş beynm açılmaya başlamıştım gerneştim adeta kemijlerim kıtır kıtır etmiştim dracoya dönüp baktım uyuyor gibi görünüyordu ama ben dersimi almıştım

 

"hey draco uyanakmısın ?" draco yavaşça gözlerini açtı

 

" hı ha banamı seslendin?" dedi uyku uykulu gözü yarı açık yarı kapalı

 

"evet uyuyormusun dedim nezaman uyuduğunu düşünsem uyanık oluyorsun"

 

yarım yamalak güldü

 

"hımm anladım şimdi uyandım..."

 

"kalk hadi annenlere ayıp olucak..."

 

"ah bırak annemleri"

 

"drcao uyan hadi hem bugün toplantı var"

 

"doğru..." dedi draco eliyle gözlerini avuşturdu ardından bana yaklaştı yanağımdan öptü

 

" günaydın afetim..."

 

"günaydın yıldızım..." ikimizde ayağa kalktık ardından lavoboda elimizi yüzümüzü yıkayıp üstümüzü giyindik bir pantolon vr body giyindim ve dracoda bir kazak ve pantolon giyindi ve odadadan çıktık aşağı indik aşağıda lucen ve serenyada aşağıdaydı

 

" günaydın çocuklar" dedi serenya neşeyle

 

"günaydın oğlum günaydın küçük hanım" dedi lucen

 

"günaydın efendim"

 

"günaydın anne baba"

 

yanlarına oturduk

 

"ha size kahve söyleyeyim"

 

"çok güzel olur" serenya hiçmetçiyi çağırdı ve bize kahve söyledi kısa süre sonra kahvelerimizi içitik hem sessiz heöde hafif sohbetli geçti

 

"bu gün toplantı için sabırsızım sen gelince baş varis olarak kuzeninin suratını merak ediyorum" dedi serenya

 

"bende öyle " dedi lucen

 

"evet öyle"

 

"maria bu gün eve saç makyaj ekibi gelicek aklınd a,bir model varmı?" dedi serenya

 

" ne makyaj artisti koförmün?"

 

"evet tabiki ! valerion toplamtısına kendimizmi hazırlanacağız ?"

 

"yani ben öyle düşünmüştüm "

 

"ah boş ver böylesi daha iyi"

 

" peki tamam "

 

"elbisen nasıl bişey tatlım?"

 

"siyah elivenli uzun yırtmaçlı straplez v yaka korse model "

 

"hmmm bayıldım canlı görmek için sabırsızlanıyorum "

 

"ah sizne giyeceksiniz peki?"

 

" kırmızı madonna yaka uzun"

 

"kulağa güzel geliyor"

 

" ah evet " elimde tuttuğum efsana fincana baktım okadar güzel bir fincandıkı inhili kraliyet ailesi fincanıydı sanki sobet ederken kahvemizi bitirdik kahvaltıya geçtik kalasik bir kahvaltının ardından masa toparldı ve kısa süre sonra eve makyaj artisti ve kofor geldi

 

"evet böyle geçibilirsiniz " dedi serenya

 

"efendim hazılığı nerede yapalım?" benim ekip benimle benim odama gelsin gelinimiz ekibide onunla odaya geçsin

 

"tabi efendim yaklaşık 6 kişilik bir ekip geldi 3 serenya ile 3 benimle geldi drco ve lucen kendi kıyafetlerini alıp bizim yanımızdan ayrıldılar ve misafir odasında hazırlanmak için eşyalarını oraya koydular

 

"efedim nasıl bir saç istiyorsunuz?" dedi kadın makyaj artisti

 

" açık olsun kalasik su dalgalı saçlatımda katlarda var "

 

"tabi efendim nasıl isterseniz " ardından makyaj masayı açarken konuştu

 

"efendim istediğiniz bir makyaj varmı ?"

 

"sade olsun kalıp gibi istemiyorum kahve gözlerime uygun olsun yeter "

 

"tabi efendim " ardından önce elbisemi giyindim eldivenleri kenara koydum takılarımıda kenara ayırdım yaklaşık iki buçuk üç saat gibi bir süre geçti ara sıra draco gelip baktı ve gitti saat öğlen ikiye geliyordu işim bitmişti

 

"çokgüzel oldu ellerinize sağlık"

 

"rica ederiz efendim işimiz" çalışanla odada çıktı en son takılarımı ve eldivenlerimi taktım

 

ardından kapı açıldı ve içeri draco geldi o sim siyah jilet gibi takım elbisesiyle

 

"ah geldin mi?" içeri adıp adıp durdu kapıyı kapattı

 

"afet..."

 

"efendim canım? nasıl olmuşum?"

 

"tanrım... bu nasıl bir güzelik... "

 

"güzel olmuşmu"

 

"tanrım sen zaten harikasın ama bu elbise saçın makyajın harika olmuş"

 

" ya teşekür ederim sende harikasın tanrım takım elbise bir insana bu kadarmı yakışır "

 

" saol tatlım " yanağımdan öptü

 

"ee inelimmi sanırım bende çok heycanlandım" güldü

 

"evet... "

 

"itiraf etmem gerekiyor seni orada o şekilde içeri girerken görmek için sabırsızlanıyorum"

 

"saol aşkım afetim senin desteğin benim için önemli "

 

"ben seni sonuna kadar destekliyorum oraya git ve hüç zehirlenmesi yaşa "

 

"güç zehirlenmesimi?"

 

"evet bak ailenin mirasını reddettin ve sıfordan neler yaşarak kendi mirasını kurdun muazzam bir gücün var ama aileden güç almak kötü bişey değil bende bunu geç öğrendim san ki ail3m bana bişey yapınca ben güçsüzüm yada kendi başıma hiçim gibi algılıyordum kimseden yardım alamamalıyım ama sonra sen hayatıma girdin ama yardım destek verdin maddi manevi en çok da manevi sonra aslında bana yardım almanınköt bişeu olmadığını öğrettin özelliklede aileden aile bu demek çünkü ailede senin benliğinin bir parçası sana ait ve hayır bunu özel jeyinle gezmeyi sevdiğim için demiyorum" dedim gülerek

 

draco kahkaha attı

 

"afetim ya... özel jet sana kurban olsun "

 

"herneyse demek istediğimi anladın değilmi yakışıklım"

 

"evet tatlım anladım git ve hakkın olanı al diyorsun"

 

"aynen öyle " ikinizde güldük

 

"çok sevdin sen uçağı?" dedi gülerek

 

"evet seninle yarışır " dedim gülerek güldü

 

" baksen öylemi?"

 

"evet öyle"

 

"parammı ben mi demeye korkuyorum" dedi gülerek güldüm

 

"bu nasıl soru aşkım? tabiki paran!" dedim ve ikimiz kahakha attık beni kendine çekip sarıldı

 

"ay afet ya"

 

"aşkım şaka yapıyorum biliyorsun değilmi?"

 

"ah tabiki biliyoruö afetim söylemene gerek bile yok"

 

"biliyormsun bazen şaka bi yana seni paran için sevdiğimi düşüneceksin diye korkuyorum" güldü

 

"sen beni çocukken sevdin öyle bişey düşünmüyorum"

 

"herşey bi yana ben seni sevmemin nedeni o gece ilk gece seni aradığım hemen yanıma hiç düşünmeden koşmandı "

 

"seni seviyorum"

 

"nekadar?"

 

"Soykırım çıkaracak kadar afetim "

 

"bende seni seviyorum "

 

"ne kadar?" dedi benim gibi

 

"Soykırım çıkaracak kadar yıldızım " dedim onun gibi

 

"hadi gidelim " dedi ve odadan çıkıp şağı indik

 

"woww bu ne güzellik benim gelinim diye demiyorum "

 

"küçük hanım harikasınız?" dedi lucen

 

"teşekkür ederim efendim"

 

"kimin karısı" dedi draco özgüvenle lucen siyah takım elbise içine gömlekmgiumiti cebken ve kravat takmıştı serenya ise saçlarını topuz yaptırmış uzun hafif dar madonno yakaka bir elbise giymişti

 

" sizde harikasınız "

 

"teşekkür ederim bir fotprafa ne dersiniz gençler ?"

 

"bence harika olur "

 

"tamam ozaman" dedi draco ve dördümüz yan yana bir fotpraf çekindik ve arabalar bindik

ve evden çıktık kapıda bizi bekleyem arabalarımıza bindik serenya ve lucen ayrı arabada draco ve ben arabada giyorduk çünkü arablarda sadeceiki kolyuk vardı luxün gösterişin en belirgin hali olsa gerek bizimkilere kızgındım emin olunbizimde bunlatı yapacak gücümüz yok ama onlat mütavazı yaşamı tercih ediyorlatdı ne sinir bozucu ama arabalar bindik dravo motoru çalıştırdı

 

"hazırmısın bakalım afetim?"

 

"hiç olmadığım kadar yıldızım" dedim ve yola çıktık oratalama iki saatlik bir yol vardı hafif müzikçe hafif sobet ile yolmuz kısa sürede bitti ve o büyük valeripn malikanesine geldik evi gördükçe dilim tutuldu aman tanrım dedim serenya ve lucenin evinin iki o katı filandı bu gerçekten tam bi saraydı tanrım bu inanılmaz bişey hurası evden çok bir müzeydi sanki...

 

büyük demir kapılardan geçtik yüzlerce görevli var diye düşündüm bi an ki yüksek ihtimal öyleydi

 

"aman tanrım burası çok büyük "

 

"evet, hatırladığımdan daha büyükmüş "

 

"yapma ya "

 

"evet altı yıldır görmüyorum biraz kafamda farklılaşmış"

 

"bu evde yaşayan varmı ? "

 

"eskiden yaşıyorlardı ama artık herkesin bir tık kendine göre daha normal evi var özel zamanlarda buraya geliniyor "

 

"anladım "

 

evin kapısına doğru iderken görevliler durdu bizi draco camı indirirken görevliin sesini duyduk

 

"efendim burda özel bir mülk ve davet-" cam inipte dracoyu gören adamınüzü dondu ağzı açık kaldı

 

"aman tanrım " dedi kekeleyerek

 

"sen bişey mi demiştin ? " dedi draco

 

" efendim siz..."

 

"aynen öyle ben baş varis draco valerion senin o özel mülk dediğin yer zaten benim mülküm!" dedi draco bende tamamen düz bir surat bakıyordu

 

"çok çok özür dilerim efendim lütfen bağışlayın ben bilmiyordum "

 

"tamam sakin ol şimdi herkese haber ver baş vâris geldi kralları geldi..."

 

"tabi tabi efendim tekrardan özür dilerim "

 

"tamam gidebilirsin " dedi draco ve cam tekrar kapandı

 

"bugün yangın yeri olacak kesinlikle"

 

" evet öyle olacak çünkü biz geliyoruz." ikimiz tebessüm etti ve girişe doğru yöneldi durduğumuz görevlile adeta koşara yanımıza geldi kapıları açtılar

 

"hoş geldiniz efendim hoşgeldiniz" dediler ve arkamızda arabadan inen serenya ve luceni gördüm anahtarı görevliye verdi draco ve onlar arabayı park etmek için gittiler kapıda bizi karşıladılar

 

" bbaş vâris valerion hoş geldiniz şeref verdiniz buyrun lütfen"

 

içeri doğru yürüdük içerisi oladar şahşalıydı ki...

 

tanrım sanki kral sarayıydı

 

ve içeri o büyük devasa salono doğru yürüdük ve draconun anlattığı o meşhur masayı gördük draco bi saniye durdu derin bir nefes aldı ve ben onun kolundaydım lucen ve serenyada kol kola yanımızda beraber yürüyorduk ve salono girdiğimizde o masayı daha yakından gördüm okadar büyük bir masaydıkı inalılmaz bir şahşaha ve lux

 

draconun anlattığına göre masanın başındaki iki koltuk baş varis ve partneri olurdu tçyani draco ve benim yerim ama orda şuanda başka biri vardı draconun kuzeni Michael valerion ve sevgili tanrım yanındaki kızın havasına bir bakın sanki dübyaları yaratmışgibi

 

ama onun havası şimdi söneceki kuzen ayakta elin şampanya ile tam konuşucaktıki görevlilerden biri bağırdı

 

"BAŞ VÂRİS DRACO ELSERİN VALERİON MÜSTAKBEL EŞİ MARİA AFET ELSERİN VALERİON VARİSİ LUCEN VALERİON VE EŞİ SERENYA ELSERİN VALERİON !"

 

o an masadki herkes bize baktı şok la hepsinin yüzü hayalet görnüş gibiydi

 

biz masaya iyice yaklaştık artık masanın yanındaydık masadaoturan bir adam ayakta şokla konuştu

 

"draco!?"

 

"sevgili amcam?" dedi gülümseyerek

 

"ah canım draco!" dedi kırkılı yaşlar oldukça şık bir kadın

 

"halacım" dedidraco gülümseyrek

 

"aman tanrım seni görmek çok uzun zaman oldu"

 

" ah canım torunum " dedi masanın başında oturan kadın ayağa kalkıp"

 

"büyük anne merahaba nasılsın?"

 

"iyi oğlum oğlum saol" ikisi sarıldı

 

"ah sebi nasılda özlemişim nasılda büyümüşşün " dedi bu kadın draconun büyük annesi elonor valeriondu

 

"bilyorum hala önce oturalım sakin olun oturunca konuşalım" herkesin o an draconun kuzeni micheala baktı

 

"ah tabi oğlum otur tabi..." dedi amcası o an draco ile baş varis koltuğuna doğru yürüdük kuzeninin ve yanındaki kızınsuratı anlatmaya kelimeler yetmezdi

 

"sevgili kuzenim micheal" dedi draco

 

"kuzen draco senigörmek ne büyük mutluluk" dedi tebessümle tabiki samimi değildi

 

"ah senide görmek büyük mutluluk sevgili kuzenim"

 

"evet uzun zaman oldu" dracü gülümsedi kinayeli bir şekilde masadi herkese bakarak ve ona bakarak konuştu

 

"ah evet uzun zaman olduğu belli görüyorumki yerini unutmuşşun? burası benim koltuğum baş vârisin koltuğu" yanındaki kız konuşmak için ağzını açtı

 

"am-" draco elini havaya kaldırarak konuştu

 

"sizinle konuşmuyorum hanımafendi, ve orası benim nişanlıma ait." kız kasta katı kesildi

 

"sevgili kuzenim lütfen parterinle birlikte bizim koltuğumuzdan kalkın burası bana, bize ait" o an göz ucu ile lucen ve serenya baktık duruşları öylesine dik öylesine gururkuyduki oğullarına büyük bir aşkla bakıyorlardı adeta

 

draconun kuzeni sessizce dravoya başını salladı ve kafasıyla yanındaki kadına işaret verdi ve kadın sinirli bir şekilde hiç bişey demeden kaltılar ve masada normal bir yere oturdular serenya ve lucende hemen yanımızdaki boş yere oturdu

 

ve bizde yerime geçtik hala ayaktaydık herkes ayağa kalktı

 

"şu bardakları değiştirin bize yenisini getirin !" dedi draco yandaki görevliye

 

"tabi efendim hemen "hemen çalışanlar yanımıza geldi hepsi hemen önümüzü temizleyim yeni bardakta bize şampanya kattılar elimize aldık draco kadehini kaldırdı

 

"uzun zamandır burda olmadığımı biliyorum ama benim soy adım hala valerion kimsenin bir daha bunu unutmamasını diliyor ve yokluğumda koltuğuma bakıcıklım yapan sevgili kuzenim michealla teşekkür ediyorum"

dedi draco ortalık gerginleşti micheal cevap vermek zorundaydı

 

"rica ederim kuzen " dedi sahte bir samimiyetle draco konuşmya devam etti

 

" ve ailemi amcalarımı halalarımı kuzenlerimi ve başta sevgili büyük annem ve annem ve babamı selamlıyorum"

 

herkes kadehini kaldırıp draconun selamını aldı

 

" baş vâris olarak her sene yapılan geleneksek valerion aile toplantısını başlatıyorum artık burdayım..." herkes hafifçe bir alkış yaptı bende tabiki gururla alkışladım

 

ve draconun gözlerinde herkesein üzerinde kurduğu sessiz baskıyı ve gücü gördüm herkes onun karşısındaezilmiş ses çıkaramamıştı

 

ancak valerion baş varisi draco elserin valerion böyle bir güce sahip olabilir ve herkesi susturabilirdi...

 

draco eliyle işaret verdiğinde herkes oturdu

 

bizde oturduk tanrım burda oturmak tahta oturmak gibiydi

 

o an gözlerime baktı ve bende onun gözlerine baktım

ve on ikimizde birbirimize destek verdik

 

onun burda hak ettiği yerde olmasına seviniyordum ve onun böyle biri olmasıyla gurur duyuyordum ve onun beni hep desteklediği gibi bende onu destekliyecektim

🌊🔥

Bölüm : 03.12.2025 17:27 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...