32. Bölüm
Slytherin queen / Kraliçe felâket devri / özel bölüm:  bir omza yaslanan gece

özel bölüm: bir omza yaslanan gece

Slytherin queen
slytherinqueen

 

yıl 1994 06:30

 

Serenya elserin trenin bı odasında tek basına yolculuğu yapıyordu yalnız olmak istiyordu

 

Aklımda sürekli bütün hayatı dönüp duruyordu

 

Vagonun içi kalabalık değildi ama sesler uğultu gibi, sanki herkes çok uzak bir dünyadaydı da sadece o bu vagonda sıkışıp kalmıştı. Kapıların titreyen metal sesi, raylardan gelen tok vuruntular… Hepsi Serenya’nın içindeki tedirginliği ritim gibi büyütüyordu.

 

Elini anlına koydu ve düşündü

 

“Keşke bu yol biraz daha uzun sürse…” diye fısıldadı kendi kendine.

Çünkü okul sadece bir okul değildi.

Hatıraların gölgesiydi.

Ve hatırlamak istemediği bir gecenin başlangıç noktasıydı.

 

Tam o anda, tren bir viraja girdi. Sarsıntıyla birlikte göz kapakları istemsizce kapandı.

Görüntüler aniden karardı.

Sonra da aniden geri sardı.

 

Bir yıl önce

 

Serenya elserin valserinin karanlık bir koridorunda bir kızla konuşuyordu o kızla şiddetli bir kavga etmişti kız ona adeta kafayı takmıştı ama serenya kimse ile kavgalı olmak istemiyordu

 

" Uzatma bu olayın saçma kıskanclığın bir önemi yok!" Dedi serenya

 

"Benimle barışmak mı istiyorsun?" Dedi nadia

 

"Evet küslüğün bir anlamı yok aynı sınıftayız "

 

" Tamam ozaman kız kıza bu gece ormanda parti veriyoruz sende gel "

 

"Ormandamı?"

 

"Evet? Kız kıza okulun yanındaki

Ormanda partilicez büyülü içkili erkekli güzel bir parti olucak belki bir sevgili yaparsın ?"

 

" Sevgilimi?"

 

"Evet böylece sevgilimi istemediğine ikna olurum"

 

"Tamam gelicem "

 

"Güzel kankacım ozaman gece ormanda şu derenin kıyısında görüşürüz"

 

" Tamam" Dedi serenya ve nadia gitti

 

Serenya koridorda yürümeye basladı ve hemen karşısına diğer vâris lera lale çıktı

 

" Lera!"

 

" Serenya!"

 

"Tanrım korkuttun!"

 

"Pardon "

 

"Neyse görüşürüz"

 

"Bekle dur"

 

"Ne oldu?"

 

"Bu gece ormana gitme "

 

"Niye sen bizimi dinliyordun?"

 

"Onu nadia arkadaşları ile garip bir şekilde konuşurken gördüm bence gitme "

 

" Sanane ? Elserin annem değilsin".

 

" Senin iyiliğin için diyorum gitme "

 

"Seni hiç alakadar etmez "

 

"Dikkat et"

 

"Tamam anne!" Dedi serenya hızlı bir şekilde ama lalenin içi rahat değilsi bu gece inada uyku yoktu oda ormanda olucaktı anlaşılan

 

Ama serenyanın bilmediği birşey vardı lera lale haklıydı ...

🌊🔥

 

Serenya o gece ormana gitti derenin yanına

 

Serenya ormanın girişine vardığında beklediği gibi müzik, ışık, kalabalık falan yoktu.

Ama üç kız vardı.

Nadia ve iki yakın arkadaşı.

Hepsinin yüzünde o klasik “arka bahçe zorbalığı” gülüşü.

 

Nadia kollarını bağlayıp Serenya’ya doğru bir adım attı.

“Demek geldin. Cesursun ha… yoksa aptal mı desem?”

 

Serenya durdu, yüzü ifadesizdi.

“parti var dedin bişey göremiyorum”

 

Kızlardan biri alaycı bir sessizlikle güldü.

“Ya hâlâ inanıyor musun? Vay be. Ne kadar saf…”

 

Diğeri tırnaklarını çıtlatıp ileri çıktı.

“elserin vârsisin diye e kendini bir şey sanıyorsun, değil mi?”

 

Serenya’nın kaşları çatıldı.

“Ben kimseyiumursamıyorum. Yol açın. Gidiyorum ben ”

 

Nadia öne fırladı, sert bir itişle Serenya’nın omzuna vurdu.

“Saçmalama. sevgilimi etkilemeye çalıştın ve öylece gidecekmisin?!”

 

Serenya geri adım atmadı.

“Tanışmıyoruz bile.”

 

Ama Nadia dinlemiyordu—aklı kıskançlıkla bulanmıştı.

Sanki bu gece sadece kavga etmek için bahaneye ihtiyacı vardı.

 

Arkadaşları da çevreyi sardı.

Orman sessizdi.

Hatta uğursuz derecede sessiz.

 

“Tutun şunu.” dedi Nadia.

Ve iki kız aynı anda Serenya’ya saldırdı.

 

Serenya refleksle geri sıçradı, birinin bileğini yakalayıp çevirdi.

Diğerinin tekmesini savuşturdu.

Dengenin bozulduğu bir anda ayağı kaydı ama toparladı.

 

serenya çekiniyordu

Okul kuralları… disiplin… cezalar…

 

Nadia bağırdı:

“Ben söyledim! Hem artist hem de yalancı!”

 

Ve büyü ortağı iki arkadaşıyla birlikte ileri atıldılar.

 

Tam o anda, ormanın derinliklerinden bir çatırtı geldi.

Sanki biri yaklaşmıştı.

 

Kızlardan biri panikle geri çekildi.

“Ben yokum bu işte. Bize ceza gelir.”

 

Diğeri, aynı korkuyla Nadia’ya baktı.

“Zaten abarttın, Nadia. Hadi geliyoruz.”

 

"Hey durun !"

 

Ve ikisi arkasına bile bakmadan uzaklaştı.

Gecenin gölgelerine karıştılar.

 

Artık sadece Serenya ve Nadia vardı.

 

Nadia çılgın gözlerle onu süzdü.

 

“Korktun mu? Aaah… tek kaldın işte. Şimdi kim kurtaracak seni?”

 

Serenya’nın nefesi buhar gibi havaya karıştı.

“Bana dokunma. Konuyu abarttın—”

 

serenyanın cümlesi bitmeden nadai onun üstüne atladı

 

Hızlı.

Öfkeli.

Kontrolsüz.

 

Serenya kendini kurtarmaya çalışıyordu ye

 

Serenya geri itildi, dizleri toprağa gömüldü. İkiside yere düştü yerde boğuşuyorlardı

 

Serenya bağırdı:

“Dur—!”

 

Ama nadia dinlemedi sereny zorlukla tekrardan kalkmaya çalıştı ma Son anda yere kapanırken, Nadia bir gölge gibi üstüne atladı, boğazına sarıldı, tırnakları kulağının dibini çizdi.

 

İkisi de toprağa kapaklandılar.

Yuvarlandılar.

Ağaç gövdesine çarptılar.

 

Nadia nefes nefese, çıldırmış gibi fısıldadı:

“sen kimsinde bana bulaşıyorsun ha?!”

 

Serenya son güçle itiş yaptı.

Bir anlık kontrolsüz güç patlaması.

 

serenya artık dayanamıyordu

Ardın lera lale çıka geldi o hissetmişti

 

"Serenya !"

 

"Yardım et!" Nadia merakla baktı ona maç öfkeden gözü dönmüştü devam etti lera nadaia çekmeye çalıştı tam o sırada serenya eline bir taş takıldı ve nadianın kafasına vurdu ve ardından nadaia yer düştü ikiside nefes nefese kalmıştı lera lale serenyanın elini tuttu ve ardından nabzına baktı

 

"Aman tanrım ölmüş..."

 

“Ben… bunu yapmadım… istemedim—”

 

Ve nefesi durmuştu

Gözleri donuk bir boşluğa baktı.

 

Orman sessizleşti.

Gerçekten sessizleşti.

Bir kuş bile ötmedi.

 

Lera, Serenya’nın titreyen omzuna dokundu.

Sesi hem güçlü hem de kırılmıştı:

“Sen onu öldürmedin. O seni öldürmeye gelmişti.”

 

Serenya başını iki yana salladı.

“Ben… ben sadece savundum…”

 

Lera onu sıkıca çekti.

“Artık sorun yok birbirinizi koruyacağız”

 

Düşman soylarından gelen iki kız. Ama aslında ayn kanı paylaşan iki kız

 

Ama kader onları aynı noktada, aynı çukurda birleştirmişti.

Ve o gece, sırlarını birlikte gömmüşlerdi.

 

Şimdiki Zaman

 

Saatler geçmiş yolculuk ve herkes trenden inmişti okul koridorlarında herkes odasına gidiyordu serenya eldivenlerini

Çantasına koyduğu için

Elleri ile bavullarını taşıyordu

kendi kendine yolda söyleniyordu 'niye eldiveni oraya koydum ki? salaka ben nasıl unuturum?!'

 

koridorlarda yürürken insanlar ona bakıyordu ve karşıda büyü ile bavullarını taşıyan o kızı gördü lera lale elserin lera lale ile göz göze serenya evet soy isimleri aynıydı lera lalede elserin varisiydi kardeşlermiydi ? yada kuzen hmm belki çok çok çok uzaktan seranya saf imgilirdi lera lale ise bir türktü

 

öünkü serenya elserin safkan ingiliz kalmış alex elserinin soyundan geliyordu lera lale ise zamanla türk kanına bürünmüş carol elserinin soyundan geşiyordu kader işte fazla düşünmemek lazım tanrının planını kadetin oyununh anlamaya çalışırken insan kafayı delirebilirdi.

 

ikisi göz göze geldi aslında bir olan ama ikiye ayrılan elserin soyunun dalları ikiside birbirden yüz yıllar boyunca birbirleri ile hiç anlaşamadılar asırlar geçsede bu devam etyi onlar üzerindede atalarından kalan etki devam ediyordu birbirlerinden ölümüne nefret etmiyorlardı hatta bazen birbirlerine destek bile olurlardı ama birbirlerinden pek haz etmezlerdi ailerinden aşdıkları genlerden olsa gerek yollda karşılaşınca ikiside durdu lera lalede tekti

 

"serenya?" dedi lera lale

 

"lera..." dedi serenya

 

"ne yapıyorsun böyle?" dedi lera le bavullarla cebelleşmesine bakarak kendisi büyü ile taşıyordu

 

"bavullarımı taşıyorum"

 

"onu görüyorum neden büyü ile taşımıyorsunüç bavul var birde el bagajı zor olur tek başına "

 

"evet biliyorum, eldivenimi bavula koymuş normal kıyafetlerin arasına karışmış "

 

"anladım yardıma ihiyacın varmı?, elserin?..."

 

"hayır elserin yok.!" dedi yarım yamalak gülerek

 

"iyi peki ,bişey ihtiyacın olursa burdayım elserin." dedi lera lale

 

"lera"

 

"evet serenya"

 

"onu o olayı kimseye anlatmadın değilmi?" dedi serenya fısıldayarak

 

"hayır bana güvene bilirsin o aramızda benimle mezara gelicek" dedi fısıldayarak lera lale

 

"o kız-" dedi serenya lakin lera lale sözünü kesti

 

" biz orda bir söz vardır elserin ve bu sözün iki versiyonu vardır birinci versiyonu 'kadın kadının kurududur' yada 'kadın kadının yurdudur' o senin kurdundu o yüzden kafaya takma "

 

" pekiya sen? yasen elserin? sen benim kurdum musun? yoksa yurdum musun?"

 

lera lale tebessüm etti

 

"beni iyi dinle elserin bu sözümüde unutma bana dost olana ne düşman olurum ne kurt dost olurum , bana düşman olana ise ne dost ne düşman başına gelecek en büyük bela ve pişmanlık olurum"

 

serenyanın bunu duymak hoşuna gitmişti

 

"peki sevgilin? o gıcık konusundada daiçim rahat olmalımı?"

 

"merak etme elserin o gızık sevgilim bizim pisliğimizi örtmemizde yardımcı oldu"

 

"neyse elserin biz bunu unutalım"

 

"ben unuttum unutamayan sensim"

 

"siz türkler kadar rahat bi millet görmedim?" dedi serenya

 

"hey hey bu işi gene milletleri katıştırmayalım tamammı elserin? ki biz türkler rahat millet değiliz sadece ben işimi sağlama aldım "

 

"peki ozaman "

 

"tamam hadi bay bay elserin" dedi lera lale

 

"bay bay elserin "

 

ve ikisi ayrıldılar serenya kendi kendine düşünüyordu söyleniyordu her zaman yaptığı gibi

 

"bununda burnu amma havda salak şey.!" derken odasına giden koridorun koşeşinden döndü ve dönmesiyşe ellerinde bavullarda yere yığılması bir oldu

 

"AH LANET OLSUN!" diye yüksek sesle bağırdı serenya

 

"NE OLUYOR BE !?" dedi adam serenya adama bakmadan yerden kaltı ve dağılan bavullarına baktı

 

"tanrım! lanet olsun! ciddenmi insan bir önüne bakar!"

 

" vali konvoyu gibi yürüyüp önüne bakmayan sendin!" bu ses çok yabanvıda olsa biraz tanıdık gelmişti serenya sinirle yüzünde saçlarını toplayıp ona doğru döndü ve gözleri şok içinde açıl içinde lanet olsun diye bir kez daha geçirdi

 

"sen.!" dedi serenya burnundan nefes vererek

 

"sen..." dedi lucen valerion nefes vererek serenyanın çarptığı kişi asırlardor ününü sürdüren asil ve güçöü valerion ailesinin varisi lucen elserindi

 

valerionlar elserinlee kadar ön plan hem büyücülük dünyasında hem fanilerin dünyasında oldukça bilinen bir aileydik ve siyasette de isimleri vardı ve evet fark ettiyseniz az önce bahssetiğimiz skt kurucusu carlos valerionla aynı soh isme sahip ve evet bu bir tesadüf değil ki valerion soy ismi tesafüfen paylaşılacak bir soy isimde değildir

 

carlos valerion ve lucen valerion onlar baba oğuldu

 

valerionlar itiraf edilemeliki tarih boyunca temiz kirli her işleriyle bilinirlerdi dünyanın her yerinde onlar gözdeiş adamlarıydı şirketleri ve her alan parmakları olmasıyla bilinirlerdi taki carlos valerion ailesinin yüz karası olasıya kadar çünkü valerionalra tam ters bir şekilde askeri bir birlik kurup işini gücünü tamamen yasal yaptı ve valerion aile mirasından aldığı hakkını adalet için savaştı

ama lucen valerion ise daha çok babası dışında bütün aileye benzerdi ve bunun nedeni hayatını boyunca babasına olan nefreti ve kırgınlıydı

 

lucen şaşkınca karşısında duran varlığından haberdar olduğu ama hiç konuşmadığı okulun sayılı gözde öğrencilerinden olan elserin varisi serenya elserin valeriona bakıyordu on sene aynı okulda okumuşlardı hatta bazen aynı sınıfta ama hiç bir araya gelmemişlerdi ama lucenin sadeve kendine itiraf ettiği bir sırrı vardı on yıldır serenyayı hep izler merak ederdi ama

alex elserinin soyundan gelen elserin vârisi olduğu için değil

 

içinde karşı konulamaz bir merakla onu hep izlerdi ve bu luceni sinirlendirir hoşuna gitmezdi

 

serenya tısladı

 

"lucen valerion .!"

 

lucende onun gibi tıslayarak

 

"serenya elserin.!" dedi

 

"önüne baksana!"

 

"ben önüme baksana be bak neye sebep oldun!"

 

"bem sebep falan olmadım elserin sen diğer elserinle konuşup...," dedi luce ve yüzünü buruşturarak işaret parmağıyla daire çizerek serenyanın bavullarını gösterdi

 

"bu aptal bavullarınla konvoy gibi gezip yoluna bakmayan ve kendi hayal aleminde gezip bana çarpan sendin!"

 

"seni adi küstah terbiyesiz!"

 

lucen tıslayarak kinayeli bir şekilde güldü

 

"ben miyim? küstah ve terbiyesiz ha?! yoluna bakmayıp bana dalaşan ve üstünede bana hakaret eden sensin elserin.!"

 

"ah tabi yoluna bakmayan benim kesinlikle sen değilsindir! valerionsun ya! burnun beş karış havada tabi! kendini bişey sanıyorsun!"

 

"pardon ? ne sanıyormuşum ben kendimi?"

 

"her şey kendini herşey sanıyorsun! valerionsun diye insanlar yolunu açmalı sanıyorsun ego tavan yapmış! soy adınla hava atmak falan. sizi çok gördük"

 

lucen hafif bir kahkaha attı

 

"hah?! ben ve soy adıyla hava atmak? yani... çok pardon? bunu bana SERENYA ELSERİN'Mİ söylüyor?"

 

"ben soyumu kullanmam!"

 

" sen kullanmadığını sanıyorsun. ses tonun bile kraliyet kızı elserinin prensesi kenera çekilsin diye bağırıyor."

 

Serenya çenesini kaldırdı gözlerini lucenin masmavi okyanus mavisi gibi gözlerine dik dik bakıp üsyine bastıra bastıra konuştu

 

"Sen ne kadar hadsizsin farkında mısın!? Bir de beni suçluyor. Bakar mısın şu özgüven oluklarına..."

 

"Özgüven değil o. Sadece gözlem yeteneği. Sen Valerionları ezerek üstünlük sağladığını sanıyorsun. Komik aslında... oldukça da çocukça."

 

serenya adeta sinirden deliye dönmüş bir şekilde kpnuştu

 

"Çocukça olan ne biliyor musun? Daha ilk dakikadan millete sanki taht odasında oturuyormuşsun gibi tepeden bakman. Valerion'sun diye dünya senin etrafında dönmüyor."

 

"Garip... ben de tam aynı şeyi Elserinler için düşünüyordum."

 

"Dalga mı geçiyorsun benimle?"

 

lucen yerdeki bavulkardan birini tutup kaldırdı

"Hayır. Sadece... birinin gerçekleri söylemesi gerekiyordu."

 

Serenya lucenin elinden bavulı çekip aldı

"Gerçek şu: Eğer bu okulda her gün seni göreceksem... sabrımı test etmekten vazgeçsen iyi olur."

 

"Ben bir şey yapmıyorum. Sen çarpıyorsun, sen bağırıyorsun, sen sinirleniyorsun. Sanırım sorun Valerionlarda değil, sende."

 

"Ne güzel! Suçu bana attın diye haklı olmuyorsun."

 

Lucen omuz silkerek tam tatlı tatlı sinir bozucu

 

"Belki de haklıyımdır." dedi

 

"haklı filan değilsin sen! bencil bir adamın tekisin!"

 

"bak ne dicem biliyormusun hatanın büyüğünü sahip olan sensin bir büyücüsün ama bakendinden büyük bavulları büyü ile taşımak yerine

faniler gibi cebelleşirki" dedi alaycı bir tonda

 

"faniler gibi derken ne oldu bay valerion? fanilerimi küçümsüyorsun yoksa ?"

 

"tamam bunu devan ettireceğiz anlaşılan bak tatlım hayat yukardakiler ve aşağıdakilerden ibarettir ya güçlüsündür ya zayıf" lucen eli düz bir şekilde yukarda tuttu

 

" ya burdasındır güzelim " elini aynı şekilde aşağı indirerek

 

"çok bilmiş! kendini çok zeki sanıyorsun?!"

 

"kendimi zeki sanmıyorum öyleyim zaten güzelim "

 

"bana güzelim diyip durma! nerden güzelin oluyorum !? zeki falanda değilisin valerion soy adının meyvesini yiyen aptal egoistin tekisin!"

 

" ben kime nasıl istersem öyle hitap ederim güzelim ve ayrıca bavullatını isteyerek bu şekilde taşımadığını anlayacak kadar zekiyim ve az önce birbirinize değişik bakışmalar ve imalı laflar attığınız için sinirinde yola bakmadığınızıda biliyorum"

 

serenya anlık dumura uğradı ama hemen kendini toğatlayıp konuştu

 

"insanları dinlemek ve sinir etmek hobinmi? kulak misafirimi oldun?"

 

"ah güzelim koridorun odtasınd akonuluyorsun ama mream etme hiç bişey duymadım ne saklıyorsan artık,sahi niye panik oldun güzelim? ha siz elserin soyununiki dalı birbirinizi öldürmeden konuşmanız bile mucize"

 

"sanane? soy bizim soyumuz isterikye aurılırız ister beşe! ister birbirimizi öldürür isyer dost olıruz seni alakadar etmez valerion !"

 

"evet evet soy sizin keyif sizin ama bak ne dicem elserin gıram umrumda değil"

 

serenya derin bir nefes verdi

 

"ne çok konuştun be adam! Benim yolumdan çekil."

 

"Senin yolunda değilim. Sen benim yoluma çıktın."

 

Serenya gözlerini devirip öfkeyle konuştu

 

"senin yüzünden bavullarım darma dağan oldu üstüne bide üstün çıkıyorsun!"

 

"güzelim benim adım lucen valerion ben üstün çıkmam ben zaten üstünüm" serenya kendini tutamayaıp

 

"siktir ordan!" dediğin kucen saniyelik şaşordı ellerine pantolunun cebine

huhu diye ses çıkardı

 

"bak sem sert kızımıza nasıö sinirlendi ne oldu elserin haksız olmak zorunamı gitti oy kıyamam sana..."

 

"cehenneme kadar yolun var valerion!"

 

" ah evet bilşyorum her yerde olduğu gibi orda da kendime loca ayırttım merak etme"

 

"bak işte buna katılıyorum sen anca cehennemde yanarsın!"

 

"eminim sende yan kazanda olursun. ateşler içinde ya sam dahi zebanilerin üstüne tuz serptiğini görmek zevkli olucak, bunun için ganrıya şükür edeceğim"

 

"tanrını belasımısın sen ha?! defol git başıma extradan büssürü iş çıkardın zaten"

 

"bak ne dicem artık çeneni kapa tamammı?!" dedi lucen ve leini cebinden çıkardı ve parmmaklarını nazikçe hareket ettirip sonra parmakları iki kez şıklattı ve bavullar toparlandı ama lucenin elinde eldivem yoktu evet eldiven giyince görünmez olurdu ama bir büyücü diğer büyücünün elinde leidven oöup olmadan büyünyapıp yapmadığını anlaya bilirdi

 

"sen..." dedi serenya

 

"evet evet doğuşran güçlere sahibim eldivensiz büyü yapıyorum ve bu yasak falan filan

 

"küstah uardımını isteyenmi oldu?!"

 

" sanada yaranılmıuor söylenip duruyordum yardım etyik işte şaka maka sen ztaen elinle biyü ile yaparsın niye yapmıyorsun ki yada eldivenini kullansa ? böyle insanlara çarpmazsın"

 

"eldivenim bavulda üstün zekalı!"

 

"iyi aferin kesin senin gibi bir isyün zeka o eldiveni normal kıyafetlerin arasına karıştırmıştır!"

 

"nalet gelsin sana!" dedi serenya hızlıca el bavulunun içine baktı

lucen ise ona salak salak bakıp sırıtmakla meşguldü serenya eldiveni buldu ve eline geçirdi

 

"işte buradalar!" dedi sveinere bavulunu kapattı

 

"harika aferin sana "

 

"defol gitbe başımdan!"

 

"Harika... Daha ilk günden bir fırtına. Kesinlikle huzurlu bir yıl olmayacak."

 

"Hadsiz Valerion... Daha okula başlar başlamaz sinirlerimi test ediyor."

 

Serenya eşyalarını yanınaalıp Lucen'in gözlerine dikilmişken aralarındaki hava o kadar elektriklenmiş ki, koridordan geçen iki öğrenci fark etmeden hızlanrak gitmişti.

 

Lucen'in sabrı artık cızırdamya başlamıştı

 

"Gerçekten inanılmazsın... Karşına çıkan herkesi suçlayarak mı yaşıyorsun? Yoksa sadece Valerion görür görmez mi saldırıya geçiyorsun?"

 

"Valerion değil, sen. Seni görür görmez sinirim tepeme çıktı."

 

"Neden acaba? Yoksa birinin seni susturmasına alışık olmadığından mı?"

 

serenya gözlerini kısarak konuştu

"Senin beni susturabilecek kapasiten bile yok. Sen kimsin? Valerion soyunun yedek parçası falan mı?"

 

Bu cümle Lucen'in damarına basmıştı. Omuzları gerildi, gözünde soğuk bir ateş belirmışti o mas mavi gösleri adeta fırtıla bir okyanus yada bir gökyüzü gibiydi

 

"Demek yedek parçayım... İlginç. O zaman sen nesin ? Gösterişli bir Elserin aidiyet rozeti mi?" dedi lucen

 

"Sen-!" diye lafa girdi serenya lakim lucen sözünü kesti

 

"Bir daha bana soy üzerinden laf sokarsan... ben de sana gerçeği söylerim. Hoşuna gider mi bilmiyorum."

 

"Gitmezse? Ne yapacaksın?"

 

Lucen alçak ama sinirli bir yonla konuştı

"Senin kadar patlamam. Ama kesinlikle karşılık veririm."

 

Serenya'nın kaşları çatıldı

 

"Bundan sonra benden uzakta dur."

 

"Seve seve."

 

"bir daha seni görmek duymak istemiyorum valerion !" lucen sırıttı

 

"duygularımız karşılık ama aynı okul aynı binada yaşıyoruz elserin ve içimdeki ses daha çok karşılacağımızı söylüyor."

 

"içindeki ses batsın!"

 

"bak kavgana doyum olmaz ama ben gidiyorum!"

 

"GEBER!"

 

"aynen güzelim ondan!" dedi ve luecen ve serenya önüne döndü ona öbür yarafa doğru yürümeye devam etti ve ikisi sonunda ayrılıdılar

 

ama lucen valrionun iç sesi haklıydı daha çok karşılaşaklardı...

🌊🔥

 

Serenya olanlardan sonra sinirli bir şekilde odasına gitti eşyalarını yerleştirdi yarım saat gibi bir süre sonra arkadaşları onu ana salonda bekliyordu en yakış arkadaşları ile buluşucaktı

Thalie ve alya

 

Odadan çıktı ve karşısında az önce okulu inleyip kavga ettiği lucen valerioni gördü yanında iki tane erkekler kapısı sinirle kapattı serenya lucen yerinde dikelip serenyaya sinirle baktı

 

İki arkadaşıyla ayakta duran Lucen, konuşmasının ortasında aniden sustu.

 

Sanki bir mıknatıs sahneye girmiş gibi... ikisinin bakışları havada çarpıştı.

 

Lucen'in arkadaşı Jaden kaşını kaldırdı

 

"Bro? Ne oldu? Az önce koridorda biriyle kavga ettin zaten, şimdi bir de bak yine birine ateş ediyormuşsun gibi bakıyorsun."

 

Lucen gözlerini Serenya'dan ayıramadan dudak kenarında çok hafif, belli belirsiz bir sırıtmaya kaydı:

 

"Bir şey değil."

 

Serenya burnundan nefes verdi. "Bir şey değilmiş. Hah." diye içinden geçirdi.

 

"Bişey mi diceksin elserin ?" Dedi

Lucen 

 

"Benimi sınıyorsun sen!"

 

"Hayır burası benim odam elserin!"

 

"Ben senelerdir bu odada kalıyorum ve seni bir kere bile karşı odamda görmedim!"

 

"O senin önüne bakmamazlığım ben seni senelerdir burda görüuorum elserin ama sen önüne bakmadığın için görmemişsin"

 

"Yada sen insanları delirtmek için onların sabrını sınıyan birisin yada izleyen bir manyaksın!" Lucenin arkadaşları onları şaşkınca izliyordu

 

"Bro... bu kız biraz tehlikeli galiba." dedi jaden

 

"Kız değil, tropikal fırtına bu." dedi ryhdiar

 

Lucen, Serenya'yı keskin bir bakışla süzer

 

"Daha ne kadar bağıracaksın acaba? Koridorun yarısı senin 'geb-' diye başlayan repliğini duydu."

 

Serenya dişlerinin arasından

"Kes sesini Valerion."

 

Rhydian araya girer

 

"Ooo... demek bu, senin 'güzelim dediğin kız?"

 

Serenya şok geçirdi

Lucen'in yüzü hafif gerildi.

Arkadaşları güldüğünde

 

Serenya bağırıdı

 

"NE!?"

 

Lucen sinirle arkadaşına dönü

"Onu söyleme dedim."

 

"Ama kardeşim çok komikti..."

 

Serenya parmağını Lucen'e doğru sallar:

 

"Bir daha- bir daha bana o kelimeyi söylersen seni-"

 

"Evet evet... yine cehennemde yakacaksın falan. Tamam."

"SALAK!"

 

"Tanımladığın şey ben değil, senin öfke problemin."

 

"DEFOL YOLUMDAN!"

 

Lucen taş gibi bir duvarmışçasına asla kıpırdamaz.

"Seve seve. Zaten gitmem gerekiyordu."

 

Lucen ve ikisi uzaklaşırken Rhydian arkaya bakıp Serenya'ya göz kırpar

 

"Bu arada... tartışma kimyası on numaraydı. Sadece söylüyorum."

 

Serenya

"SİKTİR GİT!" diye bağırdı

 

Jaden

"ohoo kız fena çıktı "

 

"kapa çeneni jaden". Lucen ve arkadaşlarıbkoridordan gitti

Serenyada yoluna devam etti ve senelerdir karşı odasında kalan valerionu nasıl görmem diye düşündü

 

Arkadaşlarının yanına gitti

Ve sınırını arkadaşları fark ettiği için yaşadıklarını anlattı

 

Alya, sırıtarak:

"Cidden sana 'güzelim' mi demiş?"

 

Serenya anında patlar

"SALAK VALERİON İSTE KEDİNCE GÜZELİM DİYEREK EBNİ ETKİLEYECEĞİNİ YADA SİNİRLENDİRECEĞİNİ SANIYOR!"

 

Thalia arkasına yaslandı ve ofladı

"Of... klasik. Hoşlandın mı yoksa?"

 

Serenya gözleri büyüdü

"BEN!? HOŞLAN- THALIA SEN DELİ MİSİN?! BEN O HERİFİ-"

 

alya ellerini kaldırdı

 

"Tamam tamam... ama yarım saattir sadece Valerion konuşuyorsun farkında mısın?"

 

Serenya donakaldı

 

"Lütfen konuyu değiştir. Ayrıcaaa... hani benim sevgilim birazdan arkadaşlarıyla gelecekti ya?"

 

Serenya elini sallayarak:

"Evet evet biliyorum. Kusura bakma ama sevgilinde o valerion gibi!"

 

"Ah hadi ama serenya sen elserin vârisin yani her zengin kötü değil "

 

"Aman ya rüyanda valerionu tanıyosun sanıcak!"

 

"Sende tanımıyorsun?"

 

"Ah o beş dakika yetti tanıdım ben onu!"

 

"Hımm... ses tonuna bakılırsa sende biraz fazla etki bırakmış gibi... doğru söyle Yoksa hoşlandın mı?"

 

Serenya bir anda yüksek bir tepki verdi

 

"NE!? Hayır! ASLA! O pislik domuzun teki! Onu görsem yolumu değiştiririm!"

 

Alya ve tahalie kahkaya boğulacakken-

 

Arkadan çok tanıdık bir ses geldi

 

"Pislik domuz ha?"

 

Serenya'nın yüzü dondu

Lyra, "aman tanrım" diye fısıldadı.

 

Serenya ağır ağır arkasını döndü

 

Ve Lucen oraydı yanında arakadaşının sevgilisi ve üç adamla beraber ve Bunlardan biride lucen valeriondu

 

Lucen'in yüzünde acayip sakin ama içine basınca lav çıkaracak bir ifade vardı

 

"Ne güzel... herkes beni tanımadan yargılıyor bugün."

 

Seranya sakin kendinden emin bir tavırla

 

"Sen de tanıdığım biri değilsin."

 

"Ama hakkımda konuşacak kadar tanıdığını sanıyorsun. İlginç."

 

Alya araya girdi

 

"Şey... yanlış anlaşıldı da... aslında-"

 

"Hayır, yanlış anlaşılan bir şey yok. Gayet netti." dedi lucen

 

"Evet netti. Sorun mu?" dedi serenya

 

Lucen'in gözleri adeta kıvılcım gibi parlardı

 

"Hiç. Sadece... ortama girişiminiz bayağı etkileyici."

 

Serenya'nın arkadaşı bir yandan ortamı yumuşatmaya çalışıyordu

 

"Tamam tamam, bir saniye. Siz ikiniz aynı gruptasınız artık. Birbirinize girmeseniz... harika olur." dedi alaya

 

"Ben girmiyorum. O bana giriyor." dedi lucen

 

"Ben sana girmiyorum!" dedi serenya

 

"Evet, arkamdan konuşuyorsun. Daha nazik bir saldırı türü."

 

Serenya ayağa kalktı

 

"Bana tavır yapacağına, bana çarptığın an özür dileseydin olay biterdi!"

 

"Sen çarptın."

 

"Sen!"

 

"Sen."

 

"Tamam! Oturun! Yoksa okulun daha ilk günü savaş çıkacak!" dedi tahalie'nın sevgilisi Mike

 

"Mike haklı aşkım hadi yanıma gel" dedi tahalie herkes yere geçti serenya arakadaşların yanına yerine oturdu lucen ise tam karşısında oturdu bu saçma gerilim devam etsede lucen ve serenyanın içinde değişik bir his vardı

 

İkisinin gözleri adeta birbirine kitlendi bir çok duygu geçiyordu gözlerinden ama şuan bilmeselerde gelecekte ikiside anlayacak kader bir düğüm daha çoktan atmıştı...

 

Kahvaltı yapılırken herkes sessizdi sevgililer konuşyordu arada ama gerginlik hala sürüyordu

 

"Ee hadi kahvaltı bittimi herkesin?" Dedi Tahalie

 

" Benim bitti" dedi serenya

 

"Benimde" dedi mike

 

"Benimde bitti" dedi lucen

Herkes ayağa kalktı

 

" Evet partiye hazırmıyız " dedi mike

 

" Ne partisi " dedi serenya

 

"Okulun yanında oramanda bı kamp yapıcaz " dedi lucen

 

" Sana sormadım."

 

" Senin dilin çok uzamış!"

 

"Yapma ya naparsın!?"

 

"Seninle uğraşmayacağım"

 

" Çocuklar sakin olun" dedi natahalie

 

Yarı kavgalı yarı suskun okuldan çıkıp kamp alanına gittiler

Saatler akıp gitti hava karardı

 

Serenyanın arkadaşları lucenin arkadaşları hepsi hafif sarhoş olmuştu herkes sevgilisi ile takılınca lucen ve serenya köşede yanlış kalmıştı serenya elinde bişeyler karaladığı defterini eline almış köşede bişeyler yapıyordu lucende köşede elinde bira oturuyordu

 

Kamp alanındaki ateş çıtırdarken, gençlerin kahkahaları ormanın derinlerinde yankılanıyordu. Herkes hafif sarhoş, hafif umursamazdı. Serenya köşede bir taşın üstüne oturmuş, ateş ışığının yüzüne vurduğu o turuncu parıltı altında defterine bir şeyler karalıyordu. Gürültü patırtı içinde sakladığı o küçük dünya, ona ait tek güvenli yer gibiydi.

 

Luce sıkılmış bir halde birasını elinde sallayıp etrafa baktı. Herkes sevgilisiyle sarmaş dolaş takılmıştı. Başını yana çevirince köşede yalnız oturan Serenya’yı gördü. Hafifçe gülümsedi.

 

Birayı bitirip ayağa kalktı ve sallana sallana ona doğru yürüdü.

 

“Ne yapıyosun? Bizimkiler kafa yaptı, ben sıkıldım.” dedi lucen

 

Serenya defteri hızla kapadı.

 

“Sana ne?”

 

“Gizli gizli çizim seansı ha? Ver bakiyim şunu.”

 

“Dokunma dedim!”

 

Ama Lucen hızlı davranıp defteri kaptı.

 

Serenya ayağa fırladı ama geç kaldı.

“Ooo… bunlar baya iyi. Şaka değil, gerçekten iyi.”

 

“Geri ver.”

 

“Dur bir—bu sen misin? Yoksa birini öldürüyosun mu burada?”

 

“Luce geri ver şunu!”

 

gülümseyerek

 

“Tamam tamam. Ama cidden… yeteneklisin.”

 

Serenya’nın gözleri bir an yumuşadı ama hemen kaçırdı.

 

“Abartma.”

 

“Abartmıyorum. Söylüyorum işte.”

 

" Ciddimisin?" Dedi serenya

 

"Evet ciddiyim çizim konusun çok iyiymişsin "

 

" Saol şaşırttın"

 

" Senin gözünde nasıl biriyim bilmiyorum ama düşündüğün kadar kötü değilim serenya " o an ilk kez lucen serenyaya ismi ile seslendi samimi bir şekilde ve tebessüm etti

 

" Kötü biri olduğunu düşünmüyorum sadece biraz kibirlisin..."

 

"Özür dilerim ozaman..." Dedi lucen

 

" Dur ne ? Gerçektenmi?"

 

" Evet istediğin bu değilmiydi ?"

 

"Yani... Şey... Saol bu iyi oldu"

 

"Barıştıkmı? Bu gerginliğe gerek yok"

 

"Tamam bundan sonra bişey demeyeceğim"

 

Bir süre gergin bir sessizlik oldu… sonra ikisi de yere oturdu. Konuşmaya başladılar. Küçük atışmalar yerini hafif gülüşmelere bıraktı. Sonra daha ciddi konulara… çocukluklarına, sevmedikleri derslere, gizli korkularına.

 

Zaman akıp gitti.

 

Gece yarısına doğru herkes toparlandı, grup ormanın içinden geçip okula doğru yürümeye başladı. Serenya ve Lucen arkadaydı.

 

Koridorlara girdiklerinde loş ışıklar tavanı aydınlatıyordu. Ayak sesleri yankılanıyordu.

Herkes odalara dağıldı ve serenya ve Lucen babaşa odalarına doğru yürüdüler

 

“Bugün kavga etmediğimiz ilk 1 saat olabilir. Tarih yazıyosun.” dedi lucen

 

“Saçmalama.”

 

“Hoşuna gitti ama.”

 

“Gitmedi.”

 

Odaları karşı karşıyaydı. Serenya kapısına giderken LuceN arkasından seslendi

 

“İstersen… biraz daha konuşabiliriz. Bugün kafan karışıktı.”

 

Serenya kapı kolunu tuttu ama çevirmedi.

 

“…Bilmem.”

 

“Kahve falan yaparım.”

 

“Bu saatte mi?”

 

“Zaten uyumuyorsun. Gel işte.”

 

Serenya gözlerini devirdi fakat içeri girdi.

 

Luce’nin odası hafif dağınık ama sıcak bir renge sahipti. Loş ışık, açık pencereden giren gece esintisi… ikisine de garip bir huzur verdi.

 

Lucen iki kupa kahve yaptı, birini Serenya’ya uzattı.

 

“Bari şeker koysaydın.” dedi serenya

 

“Sen tatlısın ya, yeter.” dedi lucen

 

Serenya istemsizce gülümsedi.

 

Saatler geçti…

Sohbet derinleşti.

Birbirlerine anlatmadıkları şeyleri anlattılar.

 

Sohbet bir anda suskuya dönüştüğünde bile o sessizlik rahatsız değil… güven vericiydi.

 

Dışarıdan ilk kuş sesleri duyuldu. Ardından pencerenin pervazına vuran hafif ışık.

 

Serenya konuşurken başı yana düştü. Gözleri kapanıyordu.

 

Lucen, söyleyeceği cümleyi yarıda bıraktı.

 

Serenya çoktan onun omzuna yaslanmıştı.

 

Yumuşacık nefesi Lucen’nin boynuna vuruyordu.

 

Lucen bir an şaşkın kaldı… sonra sessizce gülümsedi.

 

Başını ona yasladı.

 

“Tamam… uyuyorsan… uyu. Ben buradayım.”

 

Ve güneş doğarken…

Serenya onun omzunda,

Lucenonun başında,

yan yana, aynı anda uykuya daldılar.

🌊🔥

Bölüm : 03.12.2025 17:27 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...