17. Bölüm

17.BÖLÜM

Softd3egilim_kardeş
softd3egilim_karde

Merhaba sevgili okurlarım yazarınız ölmedi yaşıyor! umarım bu bölümü beğenirsiniz, daha çok bekletmeyelim sizi .Yorum yazmayı, satır aralarını doldurmayı,fikirlerinizi belirtmeyi ve tabiki de oylamayı unutmayın iyi okumalar✨️💎

 

 

 

Yavaşça pansylerin arkasından yürüyorduk. Şu an ki kıyafetlerimin içinde çocuk gibi göründüğüme yemin edebilirim. Draco bana her baktığında gülüyordu. Tekrar güldüğünde dayanamadım "çok mu gülünç gözüküyorum?" Draco'nun gülüşü yavaş yavaş söndü "ne? Tabiki de hayır" hiç inanasım gelmedi.

"Neye gülüyorsun o zaman?!" Draco ilk başta ciddi olup olmadığımı anlamaya çalıştı sonra ciddi olduğumu anlayınca kahkaha attı "bunun için mi kızgınsın?" Durdum ve kollarımı göğsümde birleştirip 'sence' der gibi baktım.

Draco tebessüm ederek naif bir ses tonuyla konuştu "gülünç olduğunu düşünmüyorum aksine sevimli olduğunu düşünüyorum" sanki midemde birşeyler tepinmeye başladı. Kalbim son hızla yola çıkmış gibi. Tek dileğim yüzümün kızarmaması. Draco gülümsediğine göre kesin kızardım. Merlin! bu çok utanç verici...

Bizden önde ilerleyen marcus arkasını dönerek bağırdı "hey malfoy! Gelmeyi düşünüyormusunuz?" Adrian da ona katılarak güldü ve bize doğru döndü "sanırım akşama kadar orada dikileceksiniz eğer gelmeyi düşünürseniz biz üç süpürgedeyiz." Hepsi kıkırdayarak yürümeye devam etti.

Dracoyla hemen onlara yetiştik. Biraz oturup birşeyler içtikten sonra marcus, daphne, malorie ve adrian bizden ayrıldı. Onlar gidince sanki üzerimden koca bir yük kalkmış gibi rahatladım. Birlikte dükkan dükkan gezmeye başladık. Pansy ve ben kol kola girerek önden gidiyorduk draco ve blaise de bizim halimize göz devirip yavaşça arkamızdan geliyordu.

"Merlin! Emily şu dükkana bak!" Pansynin işaret ettiği dükkana baktım. Çok hoş bir kıyafet dükkanıydı,içinde rengarenk her tarza uygun kıyafet var gibi gözüküyordu.

Pansy beni peşinden sürükleyerek dükkana girdi ve hemen kıyafet seçmeye başladı ben ise bir köşede durmuş onu izliyordum. Birden duyduğum kıkırtıyla arkamı döndüm ve döndüğüm gibi dracoyla göz göze geldim "sen birşeyler seçmeyi düşünmüyormusun?"

Biraz uzaklaşıp boğazımı temizledim "hayır, bu biraz saçma gibi geliyor" blaise sırtını dükkanın uzun camına yasladı ve alay dolu bir sesle "yoksa 'ben senin tanıdığın kızlardan farklıyım' muhabbetine mi gireceksin" yanımdaki raftan aldığım bir topuklu ayakkabıyı kafasına fırlattım, bu dükkanda ayakkabıların da olması harika birşey, değil mi?

"Sana fikrini soran olmadı zabini!" Ayakkabının blaise'i ıskalaması sinirimi bozmuştu ama blaise'nin buna kahkaha atarak benle alay etmesi daha da sinirimi bozmuştu. Tam ikinci ayakkabıyı da atacakken bir kişi ayakkabıyı tuttuğum elimi tuttu. Doğal olarak bunun kim olduğuna bakmak için kafamı çevirdiğimde 30larında uzun kumral saçlı bir kadınla karşılaşmayı beklemiyordum.

"Tatlım birşeylere zarar vermek istemeyiz değil mi?" Kadın zarif ve bir o kadar da güzel gözüküyordu. Yüzündeki pozitif gülümseme insana adeta güven veriyordu. "Ben özür dilerim yani şey sadece o ayakkabıyla zabininin kafasını yarmak- ah herneyse özür dilerim, kabalığım için"

Kadın gülümseyip kafasını salladı "sakin ol tatlım ne demek istediğini anladım" draco ve blaise kadının sert bir tepki vermesini beklerken onun bu tatlı ve sakin tavırları karşısında adeta boşluğa düşmüşlerdi.

"Bu arada tanışmamıştık değil mi? Ben annette cora bu dükkanın sahibiyim bana madam ann de diyebilirsiniz." Ona gülümsedim "Peki madam ann"

Madam ann ellerini birbirine çarptı "baylar, hanımlar buraya geldiğinize pişman olmayacaksınız" pansyle kısa bir süreliğine birbirimize baktık.

"Ne yapacaksınız madam ann?"

Madam ann içerideki giyinme odalarına girerken "sadece küçük bir dokunuş" dedi. Umarız öyle olur.

1 saat sonra...

İçeriden zabininin "hadi artık, daha ne kadar bekleyeceğiz, neden bu kadar uzun sürdü" gibi sözleri tekrardan geldiğinde madam ann'a baktım "ann, artık çıksak mı?" Madam ann kıyafetime son dokunuşlarını yaptıktan sonra uzaktan beni süzdü "hmm birşey eksik ama ne? Ah buldum! Saçlar" Merlin aşkına, yine başlıyoruz...

Draco Malfoy

"Hadi ama daha ne kadar bekleyeceğiz,bari onları görseydik" blaise tekrardan oflayınca onun bu sabırsız haline istemsizce güldüm. Ben onun aksine sakin ve sabırlı bir şekilde sandalye de oturmuş onların çıkmasını bekliyordum ama için için bende heyecanlıydım.

madam ann küçük bir dokunuş yapacağım dediğinden beri onları görünce nasıl tepki vereceğimi düşünüyordum. Bilmediğim birşey var o da emilye bakarken nasıl kendime hakim olacağım.

Madam ann kısa bir süre sonra yanımıza geldi "eveet baylar, umarız sizi beklettiğimize değer." Blaise gülümsemeye çalıştı sanırım öyle olmasını umuyor. Önce pansy geldi içeriden, ne olurdu sanki ilk emily gelse, kıyafetleri ve saçları hepsi farklı görünüyordu çok daha zarif ve yaşına uygun giyinmişti.

Pansy bir tur kendi etrafında döndü "Nasıl gözüküyorum çocuklar?" Blaise önce gözlerini kıstı sanki bir stilistmiş gibi pansy'i inceledi ve ciddi bir sesle konuştu "hmm babaanneme benziyorsun" pansynin gülüşü söndü ve blaise bu manzara karşısında kahkaha patlattı ve bende kendimi tutamayıp güldüm pansy sinirle blaisenin kafasına bir tane çaktı "sen sanki çok biliyorsun yarım akıllı!" Bir umutla güzel birşey söylerim diye bana döndü "nasıl olmuşum draco? Bu yarım akıllının babaannesine benzemiyorum değil mi?" Bende elimi çeneme koyup onu baştan aşağı süzdüm ciddi bir ses tonuyla;

"Evet onun babaannesine benzemiyorsun" pansy sırıtırken yarım bıraktığım cümlemi tamamladım "çünkü benim babaanneme benziyorsun" pansynin tepkisini görünce kendimi tutamadım ve kahkaha attım "dostum bu harikaydı!" Blaise artık gülmekten ayakta dengede duramamış yanında duran kıyafetlerin asılı olduğu demire tutunmuştu.

Biz kahkahalarla gülerken ,tam karşımızda olan, kapı tarafından bir ses geldi "ne oluyor burada?! Öyle bir haykırıyorsunuz ki dükkan inliyor." Kafamı kaldırıp konuşan kişiye baktım, yani emily'e. Blaise bir ıslık çaldı "bu tarz kıyafetlerin sana yakışacağını hiç düşünmezdim, en azından birimizin babaannesine benzemiyorsun" dedi son kısmı pansy'e bakarak. Pansy orada blaise'e bir tane daha geçirirken ben konuşma yetimi kaybetmiş gibiydim.

Sadece boş boş emily'e bakıyordum. Bizim ailemizdeki neredeyse her kadın bu tarz giyinirdi ve ben annem dışında kimseye yakıştırmazdım ta ki bugüne kadar. Bir malfoy gelini olsaydı eminim ki en güzeli olurdu. Hayali bile güzel.

Pansy'nin beni dürtmesiyle çıktım hayal aleminden "ha ne demiştin pansy?" Pansy bir köşede sızlayan blaise'in kafasına buz tutarken bir yandan da topuklu ayakkabısını tekrar giymeye çalışıyordu "diyorum ki aç köpekler gibi emily'e bakmayı kes de birşeyler söyle" o az önce bana aç köpek mi dedi?! Emily'e tekrar döndüğümde benden bir cevap bekliyordu sanırım .

"Çok yakışmış, yani çok güzel olmuşsun zaten önceden de güzeldin de bu kıyafetlerle daha güzel olmuşsun ama bu demek değildir ki önceki tarzın kötü, hayır önceki tarzın da güzel ama bu-" emily kollarımı tuttu "draco, önce sakin ol ve nefes al" Derin bir nefes aldım , cidden iyi geldi. Nefes kesici dedikleri şey bu olsa gerek.

Madam ann kollarını göğsünde birleştirip arkasında ki duvara yaşlanmış gülümseyerek bizi izliyordu sonra pansy'e doğru biraz eğilerek "Ah ah Anthon ve bende gençliğimizde böyleydik." Pansy kıkırdarken emily kahkaha atmaktan dağılan saçlarımı düzeltti.

"Madam ann bir bardak su verirmisiniz? Draco pek iyi gözükmüyor" Madam ann emilynin sözlerine gülümseyip bir bardak su getirmeye gitti. Neler oluyor burada? Biz en son kıyafet bakacaktık konu buralara nasıl geldi? Ama ne yalan söyleyeyim halimden memnunum.

Madam ann bardağı elime tutuşturdu "Ah şu yüzünün haline bak kıpkırmızı olmuşsun" suyu Tek seferde kafama diktim. Yanımdaki aynaya baktığımda yüzümün cidden kızardığını gördüm. Merlinin sakalı...Bu kadar kızarmış olmam imkansız.

En sonunda madam ann'a teşekkür edip çıktık dükkandan. Birkaç dükkan gezdikten sonra sonunda hogwarts'a varmıştık.

Hepimiz ortak salonda koltuklara yığılmıştık. "Bugün çok eğlendik değil mi emily?" Pansy koltukta uzanırken yanında uzanan ve yorgunluktan gözleri kapanan emily'e seslendi.

Emily gözlerini zar zor açtı ve çok uykulu bir sesle "ha ne? Evet çok eğlendik teşekkür ederiz baylar" bu hali neden bu kadar tatlı olmak zorunda?! "Pansy siz artık yatakhanenize gidin" pansy beni onaylayıp emily'i sürükleyerek merdivenleri çıkmaya başladı.

Bizde çok geç olmadan blaise ile yatakhanemize çıktık ve hemen uyuduk.

sonraki gün...

Büyük salonda bir şenlik havası vardı adeta herkes gülüyor,şakalaşıyor, eğleniyordu. Tabi bizde öyle. Kızlar kendi aralarında erkekler kendi aralarında sohbet ediyorlardı. Dün olan onca şeyden sonra sanırım emily ile aramızdaki buzları eritmiştik. Hatta yemek yerken bana gülümsdi bile!

Profesör dumbledore herkesi susturmak için elindeki kadehe üç kez vurdu. Herkesin bakışları o tarafa dönünce Profesör dumbledore keyifli bir şekile konuşmaya başladı.

"Bu yıl hogwarts, dev bir etkinliğe ev sahipliği yapacak! Üç büyücü turnuvası! Her seferinde bir öğrenci, yapılacak bir dizi sihirli yarışmalarda kendi okulunu temsil edecek. Turnuvayı kazanan öğrenci sonsuz şanı elde edecek."

Herkes heyecanla fısırdaşmaya başladı. Bu beklenmedik haber herkesi şaşırtmıştı. Tüm salonda karmaşa vardı. Bakalım neler olacak. Olacaklar hakkında pek bir fikrim olmasada eğleneceğimiz kesin...

 

 

 

Evet okurlarım, çiçeklerim, ballarımmm sizi çok beklettim hatta haftasonu yeni bölüm gelicek dedim ama gelmedi bide yetmiyormuş gibi bu bölüm çok da uzun olmadı, her zaman yazdığım kadar yazdım. (Evimi basmayın lütfen:')) ama önemli olan sonuç değil mi?😅 umarım beğenmişsinizdir ve beklediğinize değmiştir. (Benim çok hoşuma gitti ejsjejejdjej yumuş yumuş bir bölümdü♡) 2

 

❗️BU ARADA YENİ HABERLERİM VAR❗️

 

sizce karakterlerle ve yazarınızla bir soru-cevap yapalım mı? (Güvenliğim için ev adresimle ilgili sorulara cevap veremyeceğim heheheh)

Oylamayı, düşüncelerinizi ve soru-cevap konusundaki fikirlerinizi yazmayı unutmayınnn sağlıklı kalınnn💘💗🎀 (ben kalamıyorum çünkü djdjsjsjsjs)

Bölüm : 24.04.2025 00:17 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...