53. Bölüm

46.Bölüm|Herşey yalanmış

~Mariposa negra🪷
soldeinvierno

 

Keyifli okumalar sonda çok önemli bir sır ortaya çıkıyor herkese keyifli delirmelerrrrr🫢

Oy ve yorum atmayı unutmayın 🩵

Son feci bisiklet:Bitkisinde astronomi

 

 

ˏˋ°•*⁀➷

Toplantı bugündü zaten artık seçilmemem için hiçbir engel yoktu sona yaklaşıyorduk bu görev bittiğinde herşey sona erecek ve ben önüme bakacaktım bana sunulan hayatı geçte olsa kabul etmemiş savaşmayı seçmiştim. Şimdi savaşın son oyunu oynanacaktı. Son ve ölümcül.

 

"Hoşgeldiniz geçen ki toplantıya gelememiştim bir aksilik yaşanmıştı bunu da hepiniz kendinize koz olarak belirlediniz yazık size gerçekten. Dağhan sizin gözünüzde çok güçlü ya bu videoyu izleyin kim güçlü görürsünüz." dağhanı öldürdüğüm video çıktı ekranda zevkle izledim. Ben Yektaydım katil olmaktan delisiye korkan yekta ama sevdiğim kadın için rüzgar ve katil olmaya razı bir adamdım. Halite baktım istediği canavar olmuştum ama o hiç mutlu görünmüyordu çünkü biliyordu sıradaki oydu.

 

"Evet artık itiraz edeceğiniz bir konu kalmadı. Seçim sizin." oylar dağıtıldı kartlar yeniden dağıtıldı. Halitin bakışlarında ilk kez korku vardı ve bu korku o kadar zevk verdi ki bana ona daha çok acı vermek istedim bana yaşattığı herşeyi misliyle yaşasın istedim. Buna zaman vardı çok az bir zaman.

 

"Yeni lider rüzgar keskin artık ondan emir alacağız." sonunda şimdi görev hızlanacaktı ve kurtulacaktım sonrası huzurdu. Yani umarım.

 

Herkes dağıldığında halitle yalnız kaldık.

 

"Herşeyi biliyorum Hira anlattı kazanmayacaksın yekta elime bir kanıtlar gelsin seni öldürdüklerini zevkle izleyeceğim. " gülmüştüm bu dediğine malum hira bendeydi kanıt bulması şimdi in imkansızdı.

 

"Dikkat ette seni öldürmesinler babacım elinden geleni ardına koyma bu savaşı sen başlattın senin ölümünle bitecek emin ol." cevap vermesine izin vermeden ayrıldım oradan. Yoncayı aradım. Son zamanlarda olan tuhaf şeylere bir son vermem gerekiyordu.

 

"Sen ne haltlar karıştırıyorsun? Bak uzun zamandır sabrediyorum anlatacak diye ama senden ses çıkmıyor attığım konuma gel."

 

"Bende iyiyim ikiz bunları hep aklına sevgilin sokuyor gibi geliyor." şimdi kavga etmeyecektim ne olacaksa yüz yüze olsun.

 

"Yonca attığım konuma gel dedim ve yalnız gel sevgilin ile değil." yüzüne kapatıp konumu attım. Bu aralar insanlara olan tahammül seviyem sıfıra inmişti bu kişi ikizim bile olsa belirsizlik istemiyor sadece net şeyler istiyordum hayatımda. Arayan çağatay ile ofladım sevgilimi arayacaktım ben.

 

"Ne var? "

 

"Yine neşen yerinde dostum ne zaman geliyorsun şu kızla konuşmaya çok cırlıyor susmuyor."

 

"Sustur o zaman çağatay işin ne?"

 

"Susmuyor diyorum susmuyor." ya sabır bir kızı bile susturmayı becerememişti.

 

"Akşama doğru gelirim idare et."

 

"Bu kıza katlandım diye en az on bin istiyorum." gülmüştüm bu dediğine.

 

"Oğlum zaten paran var ne bu açlık?"

 

"Herşey kumardan herşey." gerizekalı herif insan nasıl istihbaratta görev yaparken kumar bağımlılığına yakalanır ki?

 

"Kapat sevgilimi özledim dediğim gibi akşama doğru gelirim." yüzüme kapanan telefon ile göz devirdim. Hesabına otuz bin attım anında aradı meşgule attım.

 

Siz:Dalyam napıyor?

 

Hayat gözlüm: Aşkınla beraber iİş arıyor yektam napıyor?

 

Ne işi lan?

 

Siz:Neden iş arıyorsun çok bir şey kalmadı üniversite sınavına.

 

Hayat gözlüm:Olabilir hep ders çalışmak sıkıyor en azından iş olunca kafam dağılıyor dersten.

 

Siz:Ben dağıtıtım boşver çalışma işte hem biz evleniyoruz ya bir sürü işimiz var.

 

Hayat gözlüm: "İşin" var malum sana ceza ben düğün ile ilgili hiçbir şey ile ilgilenmeyeceğim sadece güzelim gelinliğim ile ilgileneceğim.

 

Hih ne diyordu bu deli kız? Ama emir büyük yereen şimdi.

 

Siz:Ciddi misin?

 

Hayat gözlüm:Hiç olmadığım kadar bay bay şuan kafe ile görüşeceğim.

 

Ve birdaha mesajlarıma bakmadı istemiyordum çalışmasını keyiften değildi bu yorulmasını istemiyordum sadece. Neyse ki geleceğimiz için çok güzel bir plan yapmaya başlamıştım çokta oyalanacağı bir işti.

 

Siz:Ömer bey konuştuğumuz bina için yazıyorum bugün görmek istiyorum.

 

Ömer bey: Tamam rüzgar bey bekliyorum.

 

Yonca'dan

 

Gerçekten ikizimi tanırdım ondan bir şey saklamanız imkansızdır mesela tilki gibidir ve bunu asla belli etmez aptal sanırsınız ama oyun oynuyordur asıl aptal sizsinizdir...

 

Şimdi ise benim hakkımda bir şeyler sezmişti ve buraya ya açığa çıkarmaya ya da bir şeyleri ertelemeye geliyordu bunu bilmek hem beni geriyordu hemde nefes almamı sağliyordu çünkü ben ne kadar iyi bir manipülasyoncu olduğumu biliyordum. Onu en azından bir süreliğine kandırabilirdim.

 

Gelmişti bakışlarıyla belli ediyordu ne kadar zor bir işimin olduğunu sımsıkı sarıldım hem sevmek hemde ihanet etmek gerçekten çok kötü hissettiriyordu.

 

"Hoşgeldin ikizim."

 

"Hoş bulurum umarım yonca anlat." ofladım bir dur be adam nefes alsaydık.

 

"Bende iyiyim ikiz sen nasılsın?"

 

"İdâre ediyorum anlatırsan iyi olurum belki o barda o adamla ne işin vardı?"

 

"Atalay ile eğlenmeye gittik ordaydı yanına gelmemi istedi gitmek zorunda kaldım sevgilin o sırada görmüş işte."

 

"Sence ben bunu mu soruyorum yonca?" ne neyi soruyordu ne biliyordu başka kahretsin.

 

"Ne?"

 

"Hastanede yanıma neden gelmedin? Kalbimden vuruldum ölüyordum." ölmedin ölemedin bir demek vardı.

 

"Başta bilmiyordum ki ikizim bilince de gelemedim bir sürü şey oldu sonra geldim o sevgilin kovdu beni seni vuran o değilmiş gibi üstte çıkmaya çalıştı. Bende gitmek zorunda kaldım." sımsıkı sarıldım kandırmam gerekiyordu ne kadar kötü biri olduğumu bitmemeliydi baştan beri duymuş ama Atalay ile olan tatilimi bozmamıştım.

 

"Yonca neden yapıyorsun bunları neden eski sen yok? Yıllar değiştirdi mi seni? Kötü biri mi yaptı?" ikimizde bu konuşmanın altında yatan anlamları biliyorduk ama görmezden gelmeliydik yoksa felaket olacaktı.

 

"Değilim ikiz uzak kaldık hepsi ondan oluyor yine yakın oluruz anlarsın." inanmamıştı gözlerinden okuyor ama hiçbir şey de diyemiyordum.

 

"Ee anlatsana neler oluyor hayatında yekta uzak kalmayalım." bilgi al yonca herşeye rağmen bilgi al oylanacak zaman kalmadı yekta kurnazdır oyalaman gerek.

 

"Hiç evleniyoruz işte düğün hazırlıklarına başlamak amacım bakalım." ben de yınca isem o düğün asla güzel gelmeyecekti.

 

"Sevindim senin adına hala o kızı sevmiyorum gerçeğini değiştirmiyor seni kalbinden vurdu unutamam." bir umut şansımı denemeliydim onları ayırmak için ama aklımdaki plan sayesinde öyle bir ayrılacaklardı ki bende birinden intikam alacaktım.

 

"Aramıza karışma lütfen bende onu paramparça ettim."

 

"Öldürmedin ama sen. Terk ettin aynı şey sanki hem babam yüzünden terk ettin hatırlatayım. O ise öfkesi için seni vurdu." ayağa kalktı demek ki konuşma hoşuna gitmemişti hoşuna gitmeyecek çok şey var ikiz çok.

 

"Konuşmayalım dedim ben ve sevdiğim kadın arasında o kişi sen bile olsan karışamaz." sevdiğini yesinler salak.

 

"Peki tamam düğün davetiyesi istiyorum unutma sözümüzü en güzel ve en kötü günde beraberiz en kötü günde olamadık madem en güzel günde olalım değil mi ikiz?" en azından onun zayıf noktasından vurabilmiştim.

 

"Tamam hiçbir şeye cevap alamadım ama biliyor musun? Karanlığınızda boğulun çok yoruldum ben." ben bir şey demeden çekip gitti. Seni boğacağım o karanlıkta.

 

Atalay'ın yanına gittim. Evimizde uyuyordu. Öpe öpe uyandırdım karanlığımı aydınlatan tek ışıktı.

 

"Aşkım uyan seninle işimiz var." hafif bir kıpırdama ile kendimi altında buldum.

 

"Uyusaydım be aşkım." boynuna sarılıp kendime çektim.

 

"Uyuyacaksın aşkım önce bir işimiz var plan yapalım sonra uyu istediğin kadar." mırıldanıp dinlemeye başladı.

 

"Yekta evleniyor düğünü mahvetmemiz gerekiyor."

 

"Yonca yeter artık yeter bıkmadın mı? Kimden intikam alıyorsun? Yekta dan mı? Babandan mı kendinden mı? Napmaya çalışıyorsun? Babanın gözüne mi girmek amacın girdin anla artık girdin sevgi mi arıyorsun ben seni deliler gibi seviyorum." dediği şeyler içimdeki herşeyi paramparça etmeye yetmişti genzim yandı. Ama kırgınlığımı öfkeye çevirmeyi tercih ettim.

 

"Atalay ben mi kötüyüm sence? Sen çok mu masumsun? Söylesene abini öldürmedin mi?" ağzıma kapanan elle susmak zorunda kaldım onu yaralamıştım. Beni yaraladığı gibi.

 

"Yazıklar olsun sana yonca." beni o yatakta yalnız bırakıp gitti. Sevdiğim adamın kalbini kırmıştım hemde çok sert bir şekilde. Ben böyle biriydim artık öfkeli, gözü kara ve kötülükten beslenen...

 

Yüsra'dan

 

Hem ders çalışıyor hemde iş bakıyırdum çünkü birikimim vardı bu sene de sıkıntı olmazsa o sınavı yapardım hergün ders çalışmak artık yoruyordu nefes almaya ihtiyacım vardı. Yekta zaten operasyon ile uğraşıyordu onun başını şişiremezdim. En iyisi aşkınla yine aynı yerde çalışmaktı bir kafe bulmuştu orada çalışıyordu arada da doruğun şirketine çekime gidiyordu. Artık ciddi anlamda bir model olmuştu ve aralarındaki ilişkiyi o kadar profosyonel ilerletiyordu ki uzaktan bakan herkes gerçekten onları kanka sanabilirdi doruk rahatsızdı bu durumdan ama olması gereken buydu o da farkındaydı o yüzden sesini çıkarmıyordu. Kafenin önüne vardığımda düşüncelerimden sıyrılıp aşkının yanına koştum.

 

"Ben geldim." sımsıkı sarıldık acılar insanları yakınlaştırırdı bizim yakınlığımız daha ne kadar yakınlaşacaktı?

 

"Hoş geldin canımın içi. Müdürle konuştum yüz yüze konuşmak istedi istersen konuşalım." hızlıca başımla onayladım. Çalışma arkadaşına molaya çıkacağını söyleyip yanıma geldi.

 

"Hoş geldiniz kızlar." adam yaşlı kısa biriydi ama yüzündeki babacan ifade ve kırmızı yanakları ile çok tatlıydı.

 

"Hoşbulduk bahsettiğim arkadaşım bu Mehmet amca." kısa sürede aşkın burayı sevdiyse kesinlikle iyi bir yerdi.

 

"Memnun oldum bizim kızın dilinden düşmüyorsun."

 

"Bende memnun oldum mehmet bey. " bu babacan şeylere ben alışkın değildim ki aşkın da öyle başlarda hep şaşırdığını kaldığını söylemişti haklıydı. Yekta her zaman bana bir sevgili ve bir baba oluyordu ama bu farklıydı işte.

 

"Mehmet amca diyebilirsin kızım beraber güzel güzel çalışın bir sıkıntı olursa da bana gelin güzel kızlarım." başımızla onaylayıp hemen çıktık. Kimsesizlik etinize kadar işlemişse ondan kurtulmanız sizden yıllarınızı alabilirdi.

 

"Anlattığın kadarmış daha işi konuşmadan işe aldı."

 

"Ohhh seni görüp işe almamak mümkün mü canım kardeşim." sırıttım bu dediğine.

 

"Ee ne yapacağım hadi göster." ve saatlerce hiç durmadan tatlı ve kahve yaptık...

 

"Seninki geliyor." aşkının dediği şeyle hemen süslediğim pastayı bıraktım buraya doğru geliyordu gönlümün efendisi.

 

"Yektaaa."

 

"Allah belanı pasta bozuldu." arkadan aşkının sitemine güldüm ve bana doğru gelen beyime koşarak gittim bu aralar sevgim dolup taşıyordu kendisine.

 

"Ohhhh hoşgeldin deniz gözlüm." yanaklarına ardı ardına öpücükler konduruyor boynuna daha sıkı sarılıyordum ve maalesef ayaklarıma tırmanmak zorunda kalıyordum her zamanki gibi.

 

"Ne bu özlem hayat gözlüm?" melül melül baktım.

 

"Özleyemez miyim? Sen özlemedin mi? Defol git." tam çekilip trip atacakken beni omzuna alan deli oğlanla çığlık attım.

 

"Yaaaa yekta."

 

"Yaa dalya çok özledim." kıçını mıncıkladım.

 

"Allah belanı kadın." hemen indirmişti o sırada bende kahkahalar atıyordum.

 

"Nolduuuu?" göz devirdi.

 

"Aşkın ne kadar var çıkmanıza?"

 

"Al ve defolun." aralarındaki bu atışmalı ilişki her zaman bana eğlenceli gelecekti birkaç atışmadan sonra çıkmıştık kafeden.

 

"Gerçekten işe başlamışsın." beline daha sıkı sarıldım ayrılmayan ikiz gibiydik gerçekten.

 

"Başlayacağım dedim ya hayatım." bir anlık duraksamadan sonra yürümeye devam etti alışamıyordu gariban adam ona güzel şeyler dememe romantik hallerime alışmalıydı bu aralar ona olan sevgim içimi içime sığdırmıyor taşıyordu.

 

"Bu kadar çabuk beklemiyordum hayatımm." son dediğini o kadar imalı demişti ki gülmeme neden oldu.

 

"Her konuda hızlıyımdır hayatım unutma."

 

"Göreceğiz inşallah kısa bir sürede." ima ettiği şeyle yanaklarımın al al olduğuna emindim. Omzuna vurdum.

 

"Sus be terbiyesiz oldun iyice hem sen niye spor giyindin ki sabah takım elbise vardı üzerinde." yoksa aklımdaki mi? Sert sert bakmaya başladım.

 

"Spora gidiyorum nefesim dedim geçen sende gelmek istedin beraber gidelim." hih geçen sefer kudurdum diyemiyorum da.

 

"İyi yapmışsın hayatım kesinlikle gitmeliyiz şuraya girelim bana spor bir takım alalım eve gitmeye gerek yok bende öyle şeyler yok. " ben sana öyle bir spor yaşatacağım ki yekta.

 

"Getirdim ben sana tayt ve benim tişörtüm." sinsiyi görüyor musunuz? Ama bu tuzağa düşmeyecektim. Az ilerdeki mağazaya çekiştirdim.

 

"Tamam onlarda çok güzel ama canım onları puanlık giymek istemedi." tam spor mağazasına girecekken karşı mağazada gördüğüm elbise ile aşk yaşadım bebek mavisi renginde bir elbiseydi ve düğümeliydi kollatı da kısa kol gibiydi hem spor hemde şıktı bayılıyordum böyle elbiselere hemen oraya koştum arkamdan geleceğinden emindim.

 

"Pardon vitrindeki mavi elbiseyi deneyebilir miyim?"

 

"Tabi efendim."

 

"Yekta elbise çok güzel değil alalım akşam sahile gideriz yürüyüşe o zaman giyerim olur muuu?" arkamdan sımsıkı sarıldı.

 

"Tabiki de olur sevdiğim." öyle kaldık görevli gelene kadar huzurun tanımıydı bu adam benim için.

 

"Buyrun hanımefendi bedeninizi söylemediniz ama belli ki en küçük o yüzden uzun sürdü." heycandan dememiştim bile böyle ufak şeylerle mutlu olmaya bayılıyordum.

 

"Ay teşekkür ederim kusura bakmayın." kadın kabinleri gösterip gitti hemen deneyip çıktım. Gereğinden biraz fazla miniydi ama rengi çok güzeldi önündeki düğümeler de açılıyordu beş saat fermuar ile uğraşmayacaktım ne güzel yekta ya göstermeden çıkardım akşam görsün istiyordum nedense.

 

"Alalım oldu aşkım." bende kendimden beklemiyordum aşkım demeyi ikimizde öyle kalmıştık.

 

"Neyin?" süzüldükçe süzüldüm sevdikçe sevdim.

 

"Aşkım." sesim kendinden emindi sevgim gibi.

 

"Aşkın seni yer." dalgaya vurdum.

 

"Aşkın beni neden yesin be?" ya sabır çekti. Kasada hem bekleyip hemde birbirimizle uğraştık. Ben ödemeden ödeyip poşeti aldıö

 

"Yekta ya ben öderim param var hep ödüyorsun yemek olabilir ama kıyafetlerimi neden ödüyorsun salak?"

 

"Sanane kızım ben varken para ödeyemezsin neyini anlamıyorsun?" ofladım bu hiç değişmiyordu cidden.

 

"Gıcıklık ama bu." beni dinlemedi bile beğendiğim Lavicert spor takımını da aldı imadına sporcu sütyeni ve kısa bir tayt almıştım oflaya oflaya almıştı.

 

"Hemen bıktın işte benim masraflarımdan konuşma benimle." arkamdan gülerek geliyordu gıcık işte.

 

"Aşkım bıkmadım kısa dedim." beni benim silahımla vuruyordu resmen içimin erdiğini hissettim ama asla belli etmedim. Saklamam ne işe yarayacaktı ki? Ne yaptığını gayet iyi biliyordu sinsi herif.

 

"Banane? Bıktın benden konuşma benimle." arkamdan gelip kucaklamıştı kucağıma da spor çantasını bırakmıştı zaten onu taşırken bile havalıydı bıkmıştım bu herifin karizmasından.

"Senden bıkmak için delirmiş olmam gerekli deli kızım." huysuz huysuz kaldım kucağında.

 

Vardığımızda beni indirmiş ellerimi sımsıkı tutmuştu.

 

"Bıkmazsın değil mi?" elimi kaldırıp nabzımdan öptü.

 

"Ölümümü gör bıkarsam." omzuna bir tane geçirdim.

 

"Saçma sapan şeyler konuşmayı kes aptal herif. "

 

"Hadi hadi şurası kadınlar soyunma odası giyin gel kapıda bekliyor olacağım." başımla onaylayıp girdim. Birkaç kadın vardı hem giyiniyor hemde sohbet ediyorlardı hepsi de açık açık şeyler giyinmişti ve güzellerdi. Haftalardır sevgilimi kurtlar sofrasına yollamışım da haberim yoktu. Hızlıca üstümü giyinip çıktım bu adamı bu alanda bir saniye bile yalnız bırakmamalıydım ama çıktığımda gördüğüm görüntü bana çok iyi gelmişti. Yekta küçük bir çocukla futbol oynuyordu o an aklıma bir hayal düştü. Yekta ve ona benzeyen erkek çocuğu evimizin bahçesinde futbol oynuyor bu hayal içimi öyle bir ısıttı ki. Belki de bu kadar çok kaçmamlıydım çocuktan çocuk yapmaktan bu görüntü için benim de bir şeyler feda etmem gerekirdi sadece biraz cesaret ve güven yeterliydi umarım...

 

Onları yiyecekmiş gibi izleyen kadını görünce kendime geldim hemen yektanın yanına gittim.

 

"Ben geldimm sevgilim başlayalım mı?"

 

"Tamam sevgilim minik ara ara gel senle erkek erkeğe takılalım." erkek çocuğu da onaylayıp sarılmıştı yektaya.

 

"Hadi oğlum gidelim mi? Rüzgar abinle sonra oynayacaksın söz verdi. " bu başka bir kadındı annesiydi ve gözlerinde herhangi bir art niyet yoktu derin bir nefes aldım. Sevdiğiniz adama güveniyor olmanız kıskanmanıza engel olmuyordu maalesef.

 

"Şimdi neyden başlamak istersin?"

 

"Hiçbirinden sevmiyorum spor ben seni izlemeye geldim." göz devirdi napayım üşeniyordum.

 

Şınav çekmeye başlamıştı benim de gözlerim avcıları arıyordu ve çok vardı! Yok bu böyle olmayacaktı.

 

Şınav çekerken sırtına oturdum.

 

"Böyle çek daha etkili olur değil mi aşkım?"

 

"Hemde nasıl." hoşuna gitmişti. Bakan avcılara yine baktım hepsi üzgün gözlerle bakıyordu oh olsun. Elimle saçını dağıttım artık beyaz değildi kendi rengindeydi açık kumral ve mavi gözler beni mahvediyordu cidden. Şınavı bitince kendini kaldırmaya geçti bunun adını sorduğumda İngilizce bir şeyler demişti ama anlamamıştım kendini kaldırma hareketi işte ne uzatıyon?

 

"Gelsene." pıtı pıtı gittim benim de ellerimi demire sabitledi.

 

"Belime sarıl kaldır kendini." hoşuma gitmişti bu sıkılmıyordum da. Dediğini yapmıştım ve her kalktığımızda dudağımı öpüyordu nefesim kesilmişti çok güzeldi.

 

 

"Yeterr yoruldum ve nefesimi kesiyorsun." durmuştu ve sertçe dudaklarımı öpmeye başladı nefesim kesilince çekildim.

 

"Y-yekta." içimde öyle bir kaynar su vardı ki yektanın da farkı yoktu.

 

"Gidelim sana göstermem gereken bir şey var." başımla onaylamaktan başka bir şey yapmadım. Herşeyi spor salonu'nda bırakmıştı ama ben koşarak gitmiş elbisemi giymiştim.

 

"Bu kadar mini değildi vitrinde." omuz silktim.

 

"Manitan uzun canım." bana üstten bakışı ile göz devirdim uzun da olsan manitan 1,91 olunca her türlü kısa oluyorsun.

 

"Bakma şöyle gıcık şey."

 

"Manitamın uzunluğuna baktım işte." ofladım.

 

"Yektaaaa."

 

"Her zerremmmm."

 

"Sarıl bana yanındayken hep bir temas içinde olmak istiyorum gerçekten iyice kendine benzettin. " belime sarılıp yürümeye devam etti nereye gittiğimizden pek bir haberim yoktu ama yekta nereye dalya orayaydı...

 

Büyük Bahçeli bir evin önünde durduğumuzda artık sormam gerektiğine karar verdim.

 

"Sevgilim burası neresi neden geldik? Sahile gideriz sanmıştım. "

 

"Burası sen istersen tabiki yeni evimiz olacak. Büyük bir ailemiz olsun istiyorum içinde sen ve ben olsun sana benzeyen çocuklarımız olsun etrafta gezsinler oyun oynasınlar evin anasını ağlatsınlar bizde kızmaya kıyamayalım çok mu şey istiyorum." sımsıkı sarıldım gözlerim dolmuştu.

 

"Hayır hakkın olan şeyleri istedin sevgilim çok şey istemedin olsun evimiz olsun bahçede sana benzeyen oğlumuzla futbol oyna mangal yapalım arkadaşlarımız olsun kızlarım aşkına benzediği için aynı teyzeniz gibisiniz diyeyim çocuklar uyuyunca birbirimizi sevelim olsun yekta lütfen sadece bunlar olsun mutlu olalım artık." öyle sıkı sarılıyorduk ki o kadar inanarak dileklerimizi söylüyorduk ki ben çoktan hayaliyle ağlamaya başlamıştım bile.

 

"Şşş eve girelim beğenecek misin bakalım."

 

"Sen seçtin beğenmez miyim sevdiğim çok beğeneceğime eminim." öyle de oldu ev iki katlıydı ve her iki katı da şahaneydi çok büyüktü boştu ama dolacaktı eşyalarla güzel kalplerle üç kapı kalmıştı gezmediğimiz.

 

"Bu kapılara girmeyecek miyiz?"

 

"Hayır oralar için aklımda sana süprizler var müsade et yapayım." etmeyeceğimi biliyordu ben sabırsız bir insanım ama.

 

"Yektammm, aşkımmm, bir tanemmm." dudaklarıyla susturdu.

 

"Beni kandırmaya çalışma bırak süpriz olsun yaa." çekildim huysuz huysuz.

 

"Banane ya of meraktan çatlarım ben gidiyorum yaaa. " koşarak merdivenlerden indim. Aniden çarptığım gövde ile çığlık attım. Halit burdaydı evimizde yeni yuvamızda.

 

"Dalya iyi misin dalya." arkamdan koşarak gelmiş beni arkasına almıştı.

 

"Ne işin var burada? Defol git evimden."

 

"Asla demem gerekenler var nişanlına." ne diyecekti yine annem hakkında mı? Bir türlü ilişkilerini anlamamıştım bugün anlayacak mıydım?

 

"Defol git onunla hiçbir şey konuşamazsın sen anladın mı beni?" sımsıkı tuttum elini titriyordu ben sevdiğim adamın arkasında saklanamazdım yanında durur elini tutardım başka seçenek yoktu. Öyle de yaptım. Yanında durdum sinirlendi belli etmedi.

 

"Konuşacağım gerçekleri bilmesi gerekiyor. Meleğin annesi olmadığını bilmesi gerekiyor." ne ne diyordu bu adam çıldırmış olmalıydı beni de çıldırtacaktı.

 

"NE DİYORSUN SEN ANNEM HAKKINDA OROSPU ÇOCUĞU." Saldırmak istedim beni tutan kollar izin vermedi o kollara sinirlendim var gücümle tırnaklarımı geçirdim ama tık yoktu.

 

"Bırak yalan söylüyor yekta bırak RÜZGAR." Gene bırakmadı daha sert batırdım.

 

"Sakin ol gelin doğru söylüyorum melek senin öz annen değil yekta ve yoncanın öz annesi hep sorgulamadın mı ben neden hiç meleğe benzemiyorum diye." işte o an ne ben saldırdım ne de yekta beni tuttu öylece kaldık ikimizde yektanın annesi mi?

 

Benim annem değil miydi melek meleğimdi o benim nasıl değildi? Defalarca korumuştu beni babamdan ölmüştü bu uğurda nasıl?

 

"N-nasıl söyle nasıl oluyor bu?"

 

"Yekta ve yonca taciz çocuğu o yüzden sevmedim sevmeyeceğim asla. Melek benim ilk aşkımdı kenan ise onu benden çalan aramızdaki piyonda melikeydi yani senin öz annen asıl kenanın sevdiği kadın." ayaklarımın altındaki yer kaydı ben ne kadar paramparça isem yekta şuan o kadar tepkisizdi. Tek bir söz çıktı ağzından.

 

"Git." altındaki herşeyi duydum. Git diyordu ama beni bu yüzden mi sevmedin baba diyordu hayatımız nasıl yalan olur diyordu halit bunları duymadı ama gitti de bombayı bıraktı ve gitti arkasında bıraktığı enkazı zevkle izledi...

 

Ayaklarım beni taşımadı düşmeden güvenli kollar sarmaladı beni.

 

"Y-yekta yalan söylüyor de bana lütfen." bilincimi kaybediyordum yekta bana bir şeyler dıyordu ama anlamıyordum o benim annemdi şuan karşımda duran adamın annesi nasıl olur? Gözleri aynı görmüyor musun diye fısıldadı kafamdaki ses haklıydı annem gibiydi gözleri deniz ucu belli olmayan deniz güven vardı gözlerinde şimdi ise acı bir damla aktı dudaklarıma gözyaşıydı yektanın gözyaşı gerisi gelmedi bilincimi kaybettim ve kapkaranlık bir rüyaya teslim oldum....

 

Annem kızım diye çağırıyordu ama kızı değildim kızın değilim neden bana kızım diyorsun demek istedim diyemedim. Sesim çıkmıyordu.

"Buldum seni güzel kızım bugün senin düğünün var hadi uyan." ne düğünüm mü vardı? İyi de benim annem düğünümde olamayacak kadar uzak değil miydi?

Anne demek istedim diyemedim konuşamıyordum rüyamda konuşamıyordum ama annem sanki ona bir şeyler demişim gibi konuşuyordu.

"Tamam canım hemen getiriyorum gelinliğini." gelinliğimi mi istemiştim ondan?

Getirdiği gelinliği de göremiyordum ama giydirdiğini anlıyordum çok hafifti sanki kefen giymişim gibi...

"Çok güzel oldun annem dur yektayı çağırayım çok bekledi seni oğlum." oğlum evet oğlundu öz oğlun...

Yekta gelmişti sesini duymuyordum ama biz konuşmuyorduk sadece annem konuşuyordu.

"Öpme kızımı ben varken terbiyesiz." ne yekta beni mi öpmüştü? Ne oluyordu sonra bir hançerin vücuduma saplandığını hissettim artık görebiliyordum babam kalbime bir hançer saplamıştı halit ise yektanın kalbine ellerimiz sımsıkıydı üstümüzdeki kıyafetler kana bulanıyordu sonrası yine karanlıktı...

Ölmüş müydük?

Yeniden mi doğmuştuk?

 

 

Bölüm : 10.05.2025 16:18 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...