

Keyifli okumalar hemen bölüm gelecek demiştim😉
Hemde uzun bir bölüm oldu hemen bölüme geçelim oy ve yorumlarınızı bekliyorumm🦋💙
Bölüm şarkısı:Gökhan Türkmen|Bilmem
⋅•⋅⊰∙∘☽༓☾∘∙⊱⋅•⋅
Rüya ve yiğit'in sesiyle uyandım. Birbirlerini seviyorlardı. Kıskanmak bir yana dursun yine emin oldum bu adam mükemmel bir baba olurdu. İkimizde bebek için çok küçüktük ama bir bebek vardı elimizde annelik babalık çocuk yapmakla ya da doğurmakla olmuyormuş sadece meğer.
Biz anne ve babaydık şuan kendi çocuğumuzda olurdu belki ileride. Aniden dönme dolabın oynaması ile irkildim. Aşağı iniyorduk aklıma dün gece geldi, babamın yaptıkları sonra eve gidişimiz ordaki isyanlarım hıçkırıklarım hepsini göğsünde yumuşatmıştı kocam iyiki kocamdı. Sadece babalar acıları göğüslerinde yumuşatır sanırdım meğer öyle değilmiş. Sizi seven adamların göğsü de yeterli oluyordu acılarınızı yumuşatmaya...
"Gamzelim."
"Kardelen güzelim." hiçbir şey demedik bunları söylemeye ihtiyacımız vardı sanki. Uğurun sesiyle bakışmamız kesildi.
"İstanbul'a dönüyoruz ve bir süre bende kalıyorsunuz itiraz edenle konuşmam konu kapandı." yiğite baktım gözleriyle onayladı.
"Bir şey diyeceğiz biz." yine uğurun sesiyle onlara döndüm.
"Biz evleniyoruzzz." hadi ya hiç anlamamıştık. Ahunun eline yüzük büyük değildi ama elinin küçüklüğünden kocaman gözüküyordu.
"Tebrik ederim kardeşim." dün sarıldığımızda görmemiştim. Yine sarıldık sımsıkı.
"Teşekkür ederim korkuyorum evine gidecekmişiz ailesi orada beni kabul edeceklerini düşünmüyorum." saçını sevdim.
"Kardeşim oğulları kabul etmiş orasını dert etme en kötü bizim gibi kaçak evlenirsiniz herşeye rağmen çok mutluyuz biz mesela." gülüştük bu dediğime.
"Kesinlikle bunu yapacağız." önümüzde duran büyük arabayla hepimizin gözleri uğuru buldu onun işiydi büyük ve konforlu bir araba olduğu dışardan bile belliydi.
"Ne İstanbul'a kadar rahat gidelim dedim yanlış mı yaptım?" ahu yanağını öpüp teselli etti.
"Çok iyi yaptın nişanlım bey." onlar gülüşürken gözlerim yiğite kaydı hüzün vardı gözlerinde hüznü bana bulaşmıştı konuşmasına gerek yoktu bakışlarından anlıyordum onu. Burağı geride bırakmaya gönlü razı gelmiyordu benim bile gelmiyorken onun nasıl gelsin ki?
"Uğur burağın yanına gidelim ilk." hepimizin yüzünden düşen bin parçaydı ben ve ahu burağı tanımamıza rağmen bu kadar kahroluyorsak gerçekten uğur ve yiğit'i düşünemiyordum hele ki gamze başta beni suçlamıştı haklı olarak belki de haklıydı suçlu bendim yiğit bunu gözlerimde gördü.
"Hayır Kardelen konuştuk." cevap vermeden bindim arabaya. Sonra hepsi sırasıyla bindi.
Sessiz bir yolculuk olmuştu mezarlığa vardığımızda gördüğümüz görüntü ile hepimizin genzi yanmıştı emindim bundan. Gamze burağın mezarına sarılmış ağlıyordu hep burdaydı bundan emindim ama bu ona acı veriyor olmalıydı gözlerimden yaşlar firar etti. Yiğit'in rüyayı ahuya verdiğini gördüm sonrası daha içler acısıydı gamzenin yanına gitmiş ve sımsıkı sarılmıştı gamze çığlık çığlığa ağlıyordu. Yiğit'in yüzündeki pişmanlık canımı yakmıştı suçlu o değildi ki bendim neden suçluluk hissediyordu.
Sesler uğulduyordu gamzenin çığlıkları Yiğit'in gözünden akan yaşlar, kaza anı, burak kan, babamın sözleri, camdan attığı eşyalarım herşey bir film şeridi gibi geçmişti gözümün önünden. Başım dönüyordu gamzenin son sözü ile artık daha fazla dayanamamış olmalıyım ki yere yığıldım.
"Onun yüzünden oldu sevdiğimi aldı benden canımı aldı benden yiğit canımdı burak canım." bilincim kapanmadan duyduğum son sözler bunlardı...
(Saatler sonra)
Başımda Keskin bir ağrı ile uyandım. Beyaz bir tavan varsa hastane de var demekti yanılmamıştım hastanedeydim elimi tutan eller güvenli ellerdi.
"Yiğit." anında yerdeki başını kaldırdım gözlerinde gördüğüm yorgun adam canımı yakmıştı.
"Kardelen güzelim korkuttun bizi." bilerek olmamıştı ne kadar kendimi tutmaya çalışırsam çalışayım yapamamıştım artık mental sağlığım vücuduma yansıyordu.
"Özür dilerim bayılmamak için çok direndim ama olmadı herşey film şeridi gibi geçti yiğit ben iyi değilim sana destek olmam gerek biliyorum ama özür dilerim iğrenç bir insanım." hıçkırıklarım arttı hemen elimle kapattım yüzümü utanıyordum acı çekmekten hemde çok acı çekmesi gereken kişi yiğitken benim hep bitkin ve acı çekiyor olmam hiç doğru bir şey değildi.
"Neden aptalca konuşuyorsun? Ne sen ne de ben iyi bir zamandan geçmiyoruz ki tabiki de acı çekeceksin güzel karım kimse seni yargılamıyor." yargılıyordu gamzenin gözlerindeki ifadeler canımı çok yakıyordu haksızsın bile diyemiyordum.
"O diyor yiğit o kızın sevdiğini aldık ondan ben aldım ben onların aşkını yarım bıraktım nasıl suçlu değilsin diyorsun?" sinirlendiğini görüyordum.
"Kardelen gamze şuan acı çekiyor ne dediğinden haberi bile yok lütfen rica ediyorum artık kendini suçlama." sesindeki sertlik ister istemez kırmıştı bende bir şeyleri aslında kırmamalıydı ama bu aralar belli ki gerçekten sinirlerim yeterince bozuktu. Başımla onaylayıp geri yattım.
"Kızmadım Kardelen sadece kendini suçlamana artık katlanamıyorum gerçekten. Ben zaten vicdan azabı ile geberirken sen de yapma." bana ne oluyordu? Haklıydı neyine kırılıyordum? Cevap vermeliydim yoksa daha çok sinirlenecek ve kendini suçlayacaktı kendimi zorladım.
"Haklısın özür dilerim yapmam artık çıkalım mı hastaneden? İstanbul'a dönecektik." alnıma kondurduğu öpücükle gözlerimi kapattım. Huzuru aradım ama bu kaosta huzursuzluktan başka hiçbir şey yoktu.
"Tamam doktorun ile konuşayım çıkış işlemleriyle ilgileneyim." yiğit odadan çıktığında Ahu girmişti belki de güvenli liman oydu o beni anlardı. Yiğitte anlıyordu ama ona dert anlatmak şimdilik için bana yük gibi geliyordu.
"A-ahu anlamıyor beni yani anlıyor hayır haksızlık edemem ama ben kendimi anlamıyorum acı çekmesi gereken kişi ben değilim ki değil mi? Ama acı çekiyorum o olması gereken önceliğim onu iyleştirmem gerek ama ben neden bu kadar güçsüz biriyim ki?" sarılması ile daha çok ağladım. Anlamış mıydı beni?
"Acı çekmek en büyük hakkın ben sadece dayak yedim buna rağmen burağın ölümünden vicdan azabı çekiyorum işin içinde bile değilim sen onunla aynı arabadaydın kardeşim acı çekmen, vicdan azabı çekmen çok normal Kardelen herşeyden çok seni ailen reddetti annenle belki de aran iyi değildi ama baban? O senn herşeyindi en güvendiğin kollardı. Onlardan ayrılmak kolay değil en güvendiğinden gelince darbe neye uğradığına şaşırır insan ve gereğinden fazla kırılır hırpalanır." daha sıkı sarıldım içimdeki acıyı sözlere dökmüştü.
"İyiki varsın nolur sende gitme en güvendiğim sensin ve yiğit başka yok nolur." onun da ağladığını duydum.
"Gider miyim salak? Ben sen mutlu ol diye neler yaparım sakın düşünme benden şüphen olmasın kardeşim. Yiğite de kızma acı çekiyor daha çok çekecek mezara iki yakını gitti aranızı acılarınız bozmasın sakın gel hadi gidelim artık İstanbul'a bu şehir bizi mahvetti." öyle biraz daha ağladıktan sonra hemşirenin gelip kolumdan serumu çıkarmasıyla dışarı çıktık yiğit ve uğur bir konu hakkında konuşuyordu rüya ise Yiğit'in kucağında tepiniyordu birbirlerini tamamlıyordı gerçekten.
"Eee neye karar verdiniz?" ahunun sorusuna nişanlısından yanıt gelmişti.
"İstanbul'a dönüyoruz iyi misin yenge?" başımla onayladım. Konuşmaya mecalim yoktu. Yine o arabadaydık artık bir an önce bu şehri terk etmek istiyordum. Uğur ortamı ne kadar yumuşatmaya çalışsa da nafileydi hepimiz mahvolmuş durumdaydık ama onu da kırmamış birkaç espirisine gülmüştük sonra kendimizi müziğin sesine bırakmıştık. Bir sürü şarkı çalmıştı ve ben çalan her şarkıda bizi buldum yiğit'i buldum. Kafamı yasladım omzuna biriyle mesajlaşıyordu kaşlarımı çatmadan edemedim ama gördüğüm isimle kalbim yine sıkıştı gamzeyi teselli ediyordu.
"Bugün kızdıysam özür dilerim Kardelen güzelim." boynunu öptüm.
"Gerekeni söyledin sonra konuşuruz bu konuları sadece sarılmak istiyorum." gamze ile birkaç şey konuştuktan sonra telefonu kenara bırakıp kolları ile beni sarıp sarmalamıştı.
"Tamam güzel karım sen ne dersen ne istersen." yol boyunca birbirimize sarıldık ara ara uyuduk ara ara birbirimize sokulduk. Ama hiç konuşmadık. Ben artık Yiğit'in sesini özler hale gelmiştim.
"Vardık Kardelen güzelim." dediği şeyle hemen başımı kaldırdım. Kocaman bir villanın önündeydik. Burası uğurun evi olmalıydı tek tek indik arabadan.
"Biz eve gitseydik uğur."
"Bu gece kalın sadece rahat etmezseniz söz darlamayacağım hadi akşam yemeği hazırmış yemek yeriz sonra dinlenirsiniz." uğurun isteğini hiçbirimiz çevirmedik iyiliğimizi istediğini biliyorduk.
"Tamam kardeşim girelim rüya üşümeden." girdiğimizde bizi çalışanlar karşılamıştı hepsi de güler yüzlüydü Ahu'nun yüzündeki ifade korku saçıyordu eminim kendini buraya ait hissetmiyordu haklıydı da biz buraya ait değildik ki. Çok süslü bir kadın gelip yiğite sarıldığında hepimiz o tarafa döndük.
"Hoşgeldiniz çocuklar Yiğit'im benim duydum olanları başın sağolsun." uğurun annesi bu olmalıydı.
"Teşekkür ederim asya teyze iyi olmaya çalışıyorum." bir an bile elimi bırakmanıştı. Ahunun yüzündeki makyajın sebebi buydu demek kaynanasından bir şeyler saklamak ona hak vermekten başka hiçbir şey yapamıyordum güven verici bir şekilde güldüm.
"Bunlarda arkadaşlarınız sanırım hoşgeldiniz kızlar." hih biri karısı biri de nişanlısıydı ama bizi yanlarına yakıştırmamış olacak ki bu kadar iğneleyici konuşmuştu uğur sussa da yiğit susmamıştı.
"Hayır Kardelen benim karım. " kadının yüzündeki şaşkınlık izlemeye değerdi. Umrumda değildi valla.
"Anladım çok erken bir evlilik olmamış mı?" göz devirmek istedim ama saygımı bozmadım.
"Biz seviyoruz ve mutluyuz."
"Eee artık içeri geçelim mi? Yemek soğumadan anne benim de demem gerekenler var." bir an korkaklık edeceğini düşünmedim değil ama meğer doğru zamanı bekliyormuş yani annesini tanıyan oydu.
"Kötü bir koku seziyorum ama hayırlısı hadi buyrun çocuklar." bebek sandalyesi vardı bu uğurun işi olmalıydı yiğitle ikimizde minnetle baktık oraya rüyayı oturttup masadan yiyebileceği birkaç şey seçtim masa o kadar zengindi ki bir kuş sütü eksikti dedikleri cinstendi. Patates püresi ve çorbayı aldım herkesten soyutlanmış gibi hissediyordum kendimi rüyayla ilgilenirken. Önce çorbasını üfleyerek içirdim sonra da püresini yedirdim. Sırtımda hissediyordum Yiğit'in hayran bakışlarını rüya doyduktan sonra baygın baygın bakmaya başlamıştı uykusu gelmiş olmalıydı ama önce gazını çıkarmalıydık ama bunu asla beceremediğimi bilen yiğit rüyayı alıp çıkmıştı büyük salondan. Bende sofraya oturdum.
"Sanki gerçekten çocuğun gibi ilgileniyorsun ne kadar da güzel bir şey kızım." asya hanımın dediği şeyle gülümsedim. Masada asya hanımdan başka uğurun abisi ve amcası vardı. Ahuya baktığımda yüzündeki gergin ifade beni endişelendirmişti çok korkuyor olmalıydı.
"Anne sana dememiz gerekenler var babam belli ki yurtdışında yine onu bekleyemeyeceğim." ahunun yüzüklü elini tutup havaya kaldırdı. Masadakilerin gözleri şaşkınlıkla kocaman olmuştu. Ama ilk tepki asya hanımdan gelmişti hemde çok sert bir sesle.
"Bu ne demek uğur? Bu yaşta senin aklına evliliği sokan kişi yanındaki kadın mı? Asla olmaz daha çok küçüksün bunun için." büyük bir kaosun habercisiydi bu sözler.
"Anne evlilik teklifini ben ettim. Biz zaten 6 aydır sevgiliyiz nişanlanmaya karar verdik en kısa süre de düğünü düşünüyoruz." uğurun annesinin kaşları çatıldıkça çatladı.
"Asla böyle bir şey olamaz katiyen olamaz uğur altı ayda birbirinizi mi tanıdınız ne bu acele?"
"Ailesi bize engel olacak anne babası piçin teki onların eline mi bırakayım sevdiğim kadını?" baba sözü geçince ahunun vücudundaki kasılmayı görmemek imkansızdı. Eskiden bu konudan şanslı olduğunu düşünen bende artık kasılıyordum ve bu duyguyu asla sevmemiştim benim kardeşim hep bu duyguyla yaşamıştı genzim yandı onun için.
"Kimseyi kurtarmak için evlenmek zorunda değilsin uğur. " bu sözler gerçekten can yakıcıydı.
"Anne ben sizden izin almıyorum farkındaysanız haber veriyorum konu kapandı." bir şeyler söylemek için ağzımı açacağım sırada beni çağıran yiğitle yanına gittim...
Ahu'dan
Annesinin tutumu can yakıcı olduğu kadar gerçekçiydi. Gerçekten beni kurtarmak için mi evleniyordu? Kardelen yanıma gelmiş ve rüyanın biraz ateşi olduğunu söylemişti yoksa bu gece benimle kalmak istediğini söylemişti olsun rüya iyi olsun yeterdi uğurla aynı odada kalmıyorduk kaynana hanım buna asla izin vermemişti. Birkaç kez olduğum yerde döndüm uyuyamıyordum düşünceler gitmiyordu hatta bitmiyordu arttıkça artıyordu artık kafayı yiyecektim. Odada bir balkon vardı oraya çıktım temiz havayı içime çektim nafileydi iyi değildim nefesim daralıyordu. Odaya döndüğümde odadaki koltukta oturan kadınla çığlık attım bu kadının burada ne işi vardı?
"Asya hanım napıyorsunuz böyle gizli gizli girmişsiniz korktum." yüzündeki ifade o kadar soğuk ve acımasızdı ki korkmuştum babam gibi...
"Oğlumun peşini bırakmak için kaç para istiyorsun?" ne diyordu bu yaşlı kadın?
"Neyden bahsediyorsunuz siz?" ben uğuru parası için sevmedim ki.
"Ne dediğimi gayet iyi anladın yüz bin dolar yeterli mi? Oğlumun peşini bırakman için?" öfkemi kuşandım.
"Benim sizin paranızda gözüm yok asya hanım. Sevgi nedir bilmeyen kalbinizle de ilgilenmiyorum ben uğuru severken kim olduğunu bile bilmiyordum parası pulu umrumda mı sanıyorsunuz? Değil şimdi de özür dileyeceksiniz benden. " gür çıkan sesim onu rahatsız etmiş olmalıydı yüzündeki ifade bunu belli ediyordu.
"Defol git evimden terbiyesiz ait olmadığın yerde kalma daha fazla yüzsüz gibi." ağırdı sözleri ama kovulduğum yerde de kalacak değildim. Odada bana ait olan tek şey telefonumdu onu da alıp gittim evden herkes uyuyordu kimse fark etmeyecekti gidişimi. Uğuru çok seviyordum umarım bana kızmazdı ailesizliği ona yaşatmaya hakkım yoktu. Ama eve de asla dönemezdim gerekirse sokakta kalırdım oraya gitmezdim. Öyle de oldu bulduğum ilk tenha yerde kendimi sakladım zaten benim en iyi yaptığım şeylerden biriydi saklanmak...
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 728 Okunma |
318 Oy |
0 Takip |
23 Bölümlü Kitap |