
Saat sekizdi.
Göreve yarım saat kala abimle askeriyeye geçmiştik. Abim işlerini halletmesi gerektiğini söyleyip yanımdan ayrılmıştı. Bense orta kalmıştım.
Bu işten nefret ediyordum. Ortada kalmayı umursamadan yemekhaneye gittim. Hızlı adımlarımla ana binaya girdim.
Görev için kendimi hazırlamalıydım.
Bu görevi patlatma Asiye
Konu çocuklar olunca bende sınır yoktu. Hatta o sınırı yıkan hep ben olurdum. Oysa şimdi o sınırın duvarlarını ben örüyordum.
Yemekhaneye geçip bi çay istedim. rasgele bir masaya oturdum.
Önümdeki sandalye aniden çekilince hemen başımı kaldırdım.
Çağrı. Onu iteklediğimden beri görmemiştim.
" Merhaba komutanım, Nasılsınız? "
" İyiyim, Yani olmaya çalışıyorum. Sen nasılsın ?"
" Bende iyiyim komutanım. Görev için çok heyecanlıyım. "
Yüzü gülüyordu görevden bahsediyordu. Kanım donmuştu.
"Bakma öyle Asiye beynimin içini göremezsin. "
Dediğine göre kalbiyle yüzü ayrıydı dimi. Kalbi ağlıyorsun yüzü gülüyordu.
" Komutanım çaylarınız. "
Gelen Polat tı elinde 3 bardak çayla geliyordu.
İyiki bi yalnız kalalım demiştik.
Oda 3. Sandalyeyi çekip yanıma oturduğunda telefonumda bildirimler geldi. Hızlıca telefona baktığımda Polat ın, Komutanımız da dahil herkesi buraya çağırmıştı.
Gökçe güler yüzüyle yanımıza gelirken bukadar etkilenenin bir tek ben olduğumu anladım.
Yada iyi oyuncular dedi iç sesim
Evet dedim, mükemmel oyuncular. Fakat biz berbat bir oyuncuyuz.
Gökçenin ardından Barış, Barışın ardındansa komutanımız gelmişti masaya.
" Herkes bu akşamki görev için umarım hazırlıklıdır. "
Komutanım ilk diğerlerine en sonundaysa bana bakmıştı onay beklediğini anlayıp başımı hafifçe salladım
" Yüzbaşı da bu göreve bizimle gelicek."
Kimse şaşırmamıştı. Umarım görevde abisine emanet edilen kız olmazdım yoksa olay çıkardı. Tabi görevden sonra.
" Hepinizin çok dikkatli olmasını istiyorum. Bu görevde en ufak bir aksaklık dahi onlarca çocuğun ölümü demek anladınızmı. "
Rol yapmıyordu şuan masada maske takmayan bi Yamaç bide ben vardım.
Çünkü gözümüzdeki ateş aynı anda harlanıyordu.
Masadakiler duygularını belli bir yere kadar gizleyebiliyordu. Bunu çöken omuzlardan , titreyen ellerden, hatta titreyen bacaklardan anlıyordum.
" Komutanım ya başaramazsak , Onca çocuk ne olacak?"
Yapma Gökçe hepimiz yanarız yapma. Elim saçlarıma gittiğinde herkesin bu ihtimali düşündüğü belliydi.
Ben düşünmüşmüydüm. Hayır, çünkü düşünürsem yenilirdim.
Ve kendime tek bir söz vermiştim.
Sözümü tutamazsam bedelini en ağır şekilde ödeyecektim.
" Bir daha hiçbiriniz kaybetmek gibi birşeyi aklının ucundan bile geçirmesin."
Yutkundum.
" Benim hazırlanmamlazım, İzninizle komutanım. "
Başını hafifçe sallayıp bana izin verdi. Hızlı adımlarla attım
" Çakmak! "
Arkama döndüğümde komutanım seslenmişti.
" 10 dakikaya kendini toparla görev saati geldi."
Sesim gür çıkamadı. Başımı salladım.
" Emredersiniz komutanım. "
Yavaş adımlarla askeriyenin her tarafını dolaştım. Burda askerler için istek kutusu vardı. Kağıt ve kaleme şikayetinizi yazıyordunuz.
Fakat benim aklımda bambaşka bir şey vardı.
Hemen kağıt ve kalem aldım. Yazdıkça yazdım. 5 dakika sonunda bitirmiştim. Kağıdı katlayıp cebime koydum.
Derin bit nefes aldım. Artık hazırdım.
Askeriyenin öne geldiğimde Barış buradaydı. Ona zorlukla gülümsedim. Oda bana hafifçe gülümseyip yanıma doğru yaklaştı.
" Resmiyet göreve kadar kalktı. "
Bunu söylememe şaşırsada hızla toparlandı.
" Bi sorunmu var Açelya? "
Dudaklarımı birbirine bastırdım.
" Zor, bu görev çok zor. "
Onunda gözleri titredi. Başını olumlu anlamda salladı.
" Hele bizim gibi kişiler için çok zor Açelya. "
Anlamaz bakışlarımı görünce daha çok şaşırdım.
" Bizim, yani bu 6 kişinin toplanması tesadüf değil. Hepimizin ailesi teröristler tarafından öldürüldü. Sadece biz çocukları bıraktılar. Gözümüzün önünde onları çiğnediler. "
Annem babam ölüştü. Biliyordum ama bunu size bir türlü söyleyememiştim.
Annesinin minik çiçeği Açelya annesinin öldüğü gün oda ölmüştü.
Babasının hırçın kızı Asiye babası öldüğü gün tarih olmuştu.
Asker olmama karşı çıkanlar ailem değildi. Teyzem ve dayımdı.
Ama hepimiz böyleydik bunu şimdi anliyordum.
" Bu-Bunu nerden biliyorsun? "
" Albay konuşurken duydum. Belki hadsizce belki değil. Ama sonuç bu, komutanımız bile bilmiyor böyle bir şekilde topladığımız. "
" Aaa komutanım erkencisiniz."
Sohbetimiz bölünsede başımı çevirmem zor olmuştu. Şaşkınlığım diz boyuydu.
" Evet görev var ondan burdayız. "
Bu Sinem di aynı okulda okumuştum fakat bitürlü denk gelememiştik.
" Hangi timdesin sen belki biliyorumdur. Bizimki buranın 2. En iyi timi seçildi. "
Sesindeki o aşağılamaya almıştım biz kaçtık bilmiyordum.
" Ak timindeyim. "
" Yani buranın en yetkili timi. Timsahlar napıyor? Geçen sene onları fena yenmiştik. "
Kızın yüzü aniden morardı. Bukadar yüksek bir timde olduğumu bilmiyordum. Zaten ne bekliyorduki borda bereli ve ondan çok daha üst rütbeliydim.
Timin hepsi yanımıza gelince komutanımız yine benden onay bekliyordu.
" Hazırmıyız ak timi. Bu sefer Bordo bereli asker olarak değil. Çocukları kurtaran süper kahramanlar olmaya varmıyız? "
" Varız "
Sesim diğerleri kadar gür çıkmasada vardım.
Uzaktan gelen silueti zar zor seçmiştim abim de geliyordu. Çıkma vakti gelmişti.
Hepimiz Yamaç ı ve abimi takip ediyorduk. Sonunda vardığımız yer helikopterin yanıydı.
" Komutanım sonunda bizde binicez helikoptere "
Çağrının neşeli sesi bana da vurmuştu çünkü bende hiç binmemiştim.
Yavaşça hepimiz helikoptere bindik. Benim önümde Yamaç komutanım yanımdaysa abim vardı.
Helikopter yavaş yavaş havaya kalktığında Barışın fazla durgun olduğunu gördüm.
Fakat aniden başını kaldırıp helikopteri kullanan kişinin bizi duyun duyamayacağına baktı.
Duyamayacağını anladığında hen başını kaldırdı.
" Komutanım izninizle bir şey söylemek istiyorum. "
Bunu abime sormamış çünkü bizim timin başı Yamaç tı. Yamaç hafifçe başını salladı.
" Komutanım geçenlerde Albay beni çağırmıştı bende kapısının önünde beklerken istemeden söylediklerine kulak misafiri oldum."
Hem abimin hemde Yamaç in kaşları çatmıştı. Çağrı ve Gökçeyse anlamaz bakışlar atıyordu. Bense başım yere dönük. Botlarıma bakıyordum.
" Komutanım isterseniz hatsizce diyin beni timinizden kovun fakat bizi birleştirmelerinin bir nedeni varmış. Sizce hepimizin ailesinin teröristler tarafından katledilmesi fazla tesadüf değilmi? "
Yamaç başını yavaşça sağa ve sola sallarken Gökçe ve Çağrının gözleri donmuştu. Abim ne haldeydi bakamıyorum kimseye bakamıyordum.
Botlarım çok güzeldi.
" Asiye" komutanımın sesiydi.
Botlarımın rengi çok güzeldi.
" Asiye " Sesi daha da gür çıktı.
Botlarımın dikişler çok güzeldi.
" Asiye"
Botlarımın kumaşı çok güzeldi.
" Açelya "
Botlarım ayağıma tam oluyordu.
" Açelya" diyen sesi bu sefer öylebir bağırdıki yerimden sıçradım.
Sağıma baktım abim yoktu. Deliriyordum.
" A- Abim nerde "
Bana şaşkınlıkla baktı.
" Abini bu görevde istemeyen sensin Açelya, abin evde ve seni bekliyor. "
Beynimden vurulmuşa döndüm.
Yanımda oturan kişi Barıştan başkası değildi.
" Bu- Bu- o oradaydı. Abim buradaydı yalan söylüyorsun. "
" Hayır Açelya yalan söylemiyorum."
Ellerim kulaklarıma gitti kafamdaki seslerin hepsi aynı şeyi söylüyordu.
" Yalan soylüyor. Abin burada. "
Etraftaki sesler düzensizleşti. Gözlerim neden artık abimi göremiyordum. Bana ne olmuştu. Delirmişmiydim.
Ben.
Ellerimin üstüne eller kapandı, hemen kendimi geri çektim Yamaç in elleri havada kaldı.
" Açelya sakin ol bak geri dönüyoruz. "
Bunu söyleyen bir kadın sesiydi. Bu kimdi ismi neden aklıma gelmiyordu.
Yanımdaki yüzünü ilk defa görüyordum.
Onun yanındaki sarışın çocuğun üstünde neden asgeri üniforma vardı ?
Ve önümde eğilip bana korkuyla bakan adam neden bana öyle bakıyordu?
" Açelya bende kal "
Açelya kimdi benim adım Asiyeydi. Bana öyle seslenen bi annemdi.
Annem neredeydi ?
6. Bölümün sonu
Evettt bence güzel ama sarsıcı bir bölüm oldu. Hepinize büyük şifalar diliyorum çünkü kalemim bana dilemicek
Sevgilerle, saygılarla , sağlıcakla kalın
Sevgilerle ~E~
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |