12. Bölüm

Bir Adım Daha

Lily
soniamarryrose

“Bazı insanlar hayatımıza konuşarak değil, sessizlikleriyle dokunur; ve o dokunuş, bazen bütün gürültümüzü susturur.”
Virginia Woolf

 

Sabah her zamanki gibi geliyor. Alarm çalıyor, göz kapaklarımda bir ağırlık, içimdeyse çözülmemiş düşünceler… Kalkarken bedenim değil, zihnim zorlanıyor. Ama kalkıyorum.

Mutfağa indiğimde annem çoktan kahvaltıyı hazırlamış. Babam, çayını yudumlarken haberleri izliyor. Ben masaya oturuyorum. Ne kimse bana bakıyor, ne de ben bir şey söylüyorum. Zaten konuşacak çok şeyim yok.

“Ekmeğini bitirmeden çıkma,” diyor annem.

Başımı sallıyorum. İçimden geçen her cümleyi susturmayı öğrendim artık. Ailemle aramdaki iletişim; cümlelerin değil, bakışların ve suskunlukların oluşturduğu bir alışkanlığa dönüşmüş.

Serviste cam kenarındaki yerime oturuyorum. Müzik açıyorum, ama kulaklık sadece gürültüyü bastırmak için var. Düşüncelerim çok daha yüksek bir tonda çalıyor zihnimde. Yusuf’un adını biliyorum artık. 12-H… Aklımda tekrar tekrar dönüp duran iki harf. Ne yapacağımı, nasıl davranacağımı bilmiyorum. Ama bir şey biliyorum: Onu merak ediyorum. Ve bu merak artık sıradan değil.

Okula girerken her şey tanıdık. Koridorlar, panolar, koku… Ama içimde bir fark var. Sanki biri omzuma hafifçe dokunmuş gibi. Bir uyanış.

Gülşah’la okulun arka tarafına, bahçenin daha sakin olduğu yere doğru yürürken, onu görüyorum. Yusuf. O tarafa doğru yürüyor. Yavaş, sessiz, dikkat çekmeden. Ve yanında… O kız. Aynaz.

Gülşah’ın bile adını duymaktan hoşlanmadığı biri. Benimse yüzüne bile bakmak istemediğim bir kız. Sınıfta laf sokmaları, arkadan fısıldaşmalarıyla hep dikkatimi çekmişti. Aynaz, Yusuf’la konuşurken göz ucuyla çevreyi süzüyor. Gülüyor. Ama Yusuf sessiz. Onu dinliyor gibi değil, sadece orada duruyor gibi.

İçimde bir şey büzüşüyor. Gülşah bana bakıyor. “Sen iyi misin?” diye soruyor gözleriyle.

“Sadece düşündüm,” diyorum. Ama aslında düşünmüyorum. Donuyorum. Neden? Kıskanıyor muyum? Hayır… Belki de evet. Belki sadece o kızın yanında olmasına alışamıyorum. Ya da onun gözlerinde bir anlam ararken, başka bir yüzün oraya girmesi rahatsız ediyor beni.

Dersler gün boyu uzuyor. Zaman geçiyor ama içimdeki sıkışma geçmiyor. Yusuf’u tekrar göremiyorum. Ama adını biliyorum. Bu yetmiyor artık. Daha fazlasını öğrenmek istiyorum. Ama nasıl?

Teneffüslerde Gülşah’la konuşuyorum. Aramızda geçen şeyler giderek daha samimi hale geliyor. Ama ona Yusuf’tan bahsetmiyorum. Henüz değil. Bu merak, bu his… Sanki önce benimle ilgili.

Akşam eve döndüğümde yine her zamanki sessizlik karşılıyor beni. Sofrada kısa cümleler, televizyonun sesi ve çatalların tabağa değmesi dışında her şey sessiz. Ama bu kez yadırgamıyorum. İç sesim daha gür çünkü.

Odama geçip kapımı kapattığımda pencereden dışarı bakıyorum. Yusuf’un adını sessizce tekrar ediyorum:
“Yusuf…”

Sanki adını söyleyince içimde bir şey çözülüyor. Henüz ne olduğunu bilmiyorum. Ama her çözülme, yeni bir düğüm getirir.

Ve ben, bu düğümün nereye varacağını merak ediyorum.

Ertesi sabah, gökyüzü daha da kapalı. Rüzgâr gece boyunca pencereye çarpmış olmalı; perdeler yamuk, masa örtüsü kaymış, odamda hafif bir serinlik var. Gün yine başlamış, ama benim içimdeki gece hâlâ sürüyor gibi.

Kahvaltı yine aynı sessizlikte. Annem gözümün içine bile bakmadan tabağımı önüme koyuyor. Babam, haberlerin alt yazısını yüksek sesle okuyor. Hiçbiri sanki ben buradaymışım gibi değil. Belki de ben de burada değilim. Zihnim hâlâ Yusuf’un adının etrafında dolanıyor. O ismi bir yere yazmak istiyorum. Kalın harflerle. Ama aynı zamanda kimsenin bilmesini istemiyorum. Sanki adını başkasına söylesem, o artık bana ait olmaktan çıkacakmış gibi.

Okula vardığımda, sınıf koridorları daha kalabalık geliyor gözüme. Herkes bir yerlere koşuyor, biriyle gülüşüyor, bir şeyleri tartışıyor. Ama benim önümde kocaman bir boşluk var. İçimden bir ses, “Bugün bir şey olacak,” diyor. Ne olduğunu bilmiyorum, ama bu his geçmiyor.

Öğle arasında kantine inmek istemiyorum. Kalabalık boğucu. Gülşah’la bahçede birkaç dakika oturduktan sonra ayrılıyorum. Kitap almak bahanesiyle kütüphaneye gidiyorum. Ama asıl niyetim farklı.

Kütüphane sessiz. Her zaman olduğu gibi. Birkaç masa dolu, çoğu öğrenci sessizce yazıyor, okuyor. Rafların arasında gezinirken, göz ucuyla Yusuf’u arıyorum. Geçen seferki yerinde değil. İçimde ufak bir hayal kırıklığı. Ama sonra, köşedeki eski masa dikkatimi çekiyor. Orada. Tek başına. Kafasını hafif eğmiş, bir şeyler yazıyor. Kalemi hızlı hareket ediyor.

Rafın arkasından onu gözlüyorum. Görünmez olmanın avantajı bu belki de. Beni fark etmiyor. Ama sonra, ayağa kalkıyor. Masadan uzaklaşıyor. Kitaplığı geçip çıkışa yöneliyor. Gidiyor sanıyorum. Ama cebinden telefonunu çıkarıp mesajına bakarken yavaşlıyor.

Ben de yavaşça masasına yaklaşıyorum. Amacım bakmak değil, ama gözüm istemsizce masadaki kağıtlara takılıyor. Üstü karalanmış cümleler, satır aralarında silinmiş kelimeler... Ama biri açıkça seçilebiliyor:

“İçimde anlatılmayan bir kış var. Kimse duymuyor. Belki de duymak istemiyorlar.”

Nefesim duruyor gibi oluyor. Bu cümle... Sanki benim içimden çıkmış gibi. Onun dünyasına dair bir pencere aralanıyor o anda. Sessizliğinin içinde çırpınan biri var orada. Ve ben, belki de ilk defa, onun sessizliğine ortak oluyorum.

Tam o anda Yusuf geri dönüyor. Elinde bir kitap. Beni henüz fark etmiyor. Panikle uzaklaşıyorum masadan, başka bir rafta oyalanıyormuş gibi yapıyorum. Yanımdan geçerken göz göze geliyoruz bir an. Gözlerinde yorgun bir şey var. Belki de dikkatli bakınca herkesin gözlerinde o var.

Gözlerini kaçırmadan önce başını çok hafif sallıyor. Belki de selam vermek gibi. Belki farkında olmadan...

O an, içimde bir şey çatlıyor. Bir dokunuş gibi. Çok küçük, ama hissedilir. Ve bu çatlak, uzun zamandır duvarını ördüğüm duyguların sızabileceği ilk yer belki de.

O gün, dersten sonra eve döndüğümde defterimi açıyorum. Kalemim elimde, ama bu kez kelimeler değil hisler taşıyor ucundan. Sessizce yazıyorum:

“Onun sessizliğini duyduğumda, kendi sesimle karşılaştım.”

Ve o gece, yıldızsız gökyüzüne rağmen içimde bir parıltı vardı. Minik, ama gerçek bir ışık. Bir şeyler artık dönüşmeye başlamıştı.

Bölüm : 14.07.2025 16:52 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...