6. Bölüm

◇Bölüm 5- Gömülmemiş Gerçekler◇

Hamza
sonsuzgece23

“Sen hâlâ anlamadın, değil mi?” dedi Demir, elindeki dosyayı masaya sertçe bırakarak. “Bu sadece bir dava değil, Lidya. Bu, yıllardır saklanan bir cinayetin son perdesi.” Lidya başını kaldırmadı. Parmakları dosyanın kenarını yoklarken gözleri bir noktaya sabitlenmişti, sanki orada olmayan bir şeyi izliyordu. “Ceyran böyle bir şeye kalkışacak biri değildi…” dedi kısık sesle. “Bize hep doğruyu söyledi.”

Demir gülümsedi. Acı bir gülümsemeydi bu; bildiği ama susmak zorunda kaldığı her şeyin izini taşıyordu. “Doğru… Ama kimin doğrusu?” O an oda birden buz gibi oldu. Dışarıdan gelen polis sirenleri uzaklaştı, şehrin uğultusu kulaklarının içine çöktü Kapı aralandı. İçeri giren adamın gözlerinde karanlık vardı. Takım elbisesi kusursuzdu ama üstündeki koku, toprakla kanın kokusuydu. “Sizi merkeze almamız gerekecek.” Demir karşılık vermedi. Yavaşça yerinden kalktı, dosyayı tekrar eline aldı. “Yalnızca bir şartla,” dedi. “Ceyran’ın mezarını kazacağız.” Gözlerinde bir an bile tereddüt olmadı. Lidya, Demir’in yanına yürürken dudaklarından tek kelime döküldü:

“Yap.”

Mezarlığa vardıklarında güneş çoktan çekilmişti. Ay, bulutların arasından sızan solgun bir ışık gibi yukarıda asılıydı. Her adımda çakıllar eziliyor, sessizlik çatlıyordu. Görevliler, kazma kürekleri sessizce alırken, Lidya mezar taşına baktı. Mermerin üstünde yalnızca bir isim vardı. Ne doğum tarihi, ne de veda cümlesi.

CEYRAN

Altına kimse bir şey yazamamıştı. Çünkü kimse onun kim olduğunu tam olarak bilmiyordu.

Toprak açıldıkça geçmişin kokusu yükseldi. Nemli, küf ve... bir tür cevap gibi. Sonunda tahta tabut ortaya çıktığında kalabalık geri çekildi. Demir eğilip kapağı kaldırdı. Boştu. Lidya'nın ayakları yerinden kıpırdamadı. Gözlerini bir noktaya dikmişti, rüzgar saçlarını savururken sanki duymadığı bir çığlığın izini taşıyordu. “Yani…” dedi boğuk bir sesle. “Hiç gömülmemiş.” Demir gözlerini kapattı “Hayır,” dedi. “Birileri onun yaşadığını hep biliyordu.”

O an, mezarlığın uzak köşesinden gelen çarpık bir ıslık sesi her şeyi yarıp geçti. Ve Lidya’nın içinde, yıllardır susturulan gerçek ilk kez nefes aldı. Lidya, ıslığın geldiği yöne döndüğünde karanlığın içinden bir siluet çözüldü. Ne adım sesi vardı ne de rüzgârın uğultusuyla karışan bir fısıltı. Yalnızca yürüyordu. Ağır, kesin ve tanıdık bir yürüyüştü bu. Gözleri karanlığa alışırken, içindeki şüphe yakıcı bir gerçeğe dönüşüyordu.

Demir, silueti fark ettiğinde elini Lidya’nın önüne uzattı.

“Geri dur.” Ama Lidya yerinden kımıldamadı. Yutkundu. Kalbi, kafesinden fırlayacakmış gibi çarpıyordu. “O yürüyüş…” diye fısıldadı kendi kendine. “Ben o yürüyüşü bilirim.” Siluet yaklaştı. Yüz hâlâ görünmüyordu ama o an... Bir çift göz karanlığı yardı. Ceyran’ın gözleriydi. Demir’in nefesi kesildi. “Bu imkânsız…” Lidya bir adım attı. “Nasıl?” dedi. “Sen… sen ölüydün.” Siluet durdu. Sessizlik bir bıçak gibi aralarına girdi. Sonra karanlık, o gözlerin etrafından çekildi. Ve yüz ortaya çıktı. Ama bu... Ceyran’dı, evet. Fakat aynı zamanda değildi. Sanki hatırladıklarıyla aynı bedende başka biri duruyordu. Ceyran konuştu.

“Beni siz öldürdünüz. Beni siz gömdünüz. Ama ben... hep oradaydım. Her kelimenizde, her yalanınızda.” Demir geri çekildi. “Ne diyorsun sen?” Ceyran’ın sesi buz gibiydi.

“Şimdi sıra sizde. Gerçeğin altına gömülme sırası sizde.” Gökyüzü birden karardı. Ve hiç kimsenin varlığını fark etmediği ikinci bir ıslık, mezarlığın içinden geçerek onları susturdu.

Demir, Ceyran’ın gözlerinin içine baktı. O gözler… Evet, tanıdıktı. Ama içindeki şey? O, başka bir yerden geliyordu. Sanki geçmişin bütün acıları bir bedende toplanmış, şimdi karşılarına dikilmişti. Lidya'nın boğazı düğümlendi. “Sen... nasıl döndün?” Sesi bir fısıltıdan ibaretti ama cevabı duymaya yetecek kadar yüksek. Ceyran başını yana eğdi. “Dönmedim. Hiç gitmedim. Siz sadece bakmayı bıraktınız.” Birden aralarındaki hava ağırlaştı. Kelimeler yerinden kıpırdayamaz oldu. Ceyran bir adım attı. “Beni hatırlamıyor gibi yapabilirsiniz. Ama vicdan, unutturmaz. Her gece o sessizlikte yankılanan şey benim çığlığımdı.”

Demir, gözlerini kaçırdı. “Sana ne olduğunu bilmiyorduk.” “Yalancı,” dedi Ceyran, gülümserken. “Siz, bilmeyi seçmediniz.” Lidya bir adım geri attı. “Bunu hak etmedik.” Ceyran, bu kez gülmedi. “İnsan, hak etmediği yeri terk eder. Ama siz... kalıp çürümeyi seçtiniz.” Birden bastığı toprağın altında bir şey titredi. Sanki mezarlığın zemini, içeridekilerin fısıltılarını yukarı çıkarıyordu. Ceyran gözlerini kapattı. “Adaletin ne sesi olur... ne de rengi. Ama geldiğinde her şeyi susturur.” Lidya’nın eli Demir’in bileğine uzandı. “Ne yapacağız?” Ceyran, gözlerini açtı. “Kaçamazsınız. Çünkü artık yalnızca geçmişinizle değil, benimle de yüzleşeceksiniz.”

Ve sonra... o karanlığın içinden gelen ikinci bir figür belirdi. Ama bu defa hiç kimse konuşmadı. Çünkü bazen bir suskunluk, binlerce kelimeden daha derin iz bırakır. Rüzgâr ansızın yön değiştirdi. Mezarlığın üzerindeki kuru dallar hışırdadı, gece bir şeyler fısıldar gibiydi. Ceyran’ın arkasında beliren figür, adım attıkça toprak inliyordu sanki. Kırılmış bir geçmiş, yeniden doğmuş bir hayaletten farksızdı. Demir gözlerini kıstı.

“Bu da ne şimdi?” Figür yaklaştı. Yüzü görünmüyordu ama varlığı, göğsü daraltan bir yük gibiydi. Ceyran, başını çevirmeden konuştu: “Unutulduğunu sandığınız herkes bir gün geri döner. Kimisi hesap sormaya, kimisi sadece hatırlatmaya…” Lidya, adımlarını geri saymaya başladı. Ama kaçacak yer yoktu. Toprak hem geçmişin hem gerçeğin sahnesiydi artık.“Kim bu?” diye fısıldadı Demir. Ceyran cevap verdi: “Adını unuttuğunuz biri. Tıpkı benim gibi.” Bir sessizlik daha düştü aralarına. Ama bu defa sessizlik öfkeydi. Kabaran bir dalga gibi...

Figür konuştu. Sesi yırtıktı, ama kelimeler netti:

“Gerçekler gömülse bile, çürüyüp kokar. Siz o kokuyu bastırmaya çalıştınız. Ama artık zaman doldu.” Lidya’nın gözleri karardı bir an. Demir’in nefesi boğazına düğümlendi.

Ceyran, dönüp arkalarına baktı. “Burası sadece mezarlık değil,” dedi. “Burası, sizin bıraktığınız yıkımın yankılandığı yer. Ve biz... o yankıların beden bulmuş haliyiz.” O an yıldırım çaktı. Bir mezar taşı, kendiliğinden yere devrildi. İsim, tanıdık. Tarih, çok eski.

Ama hala silinmemişti. Çünkü bazı ölüler, gömülmekle ölmez. Bazı hesaplar, toprakla kapanmaz. Demir birkaç adım geri çekildi, ama ayakları toprağa saplanmış gibiydi. O figürün gözleri yoktu, ama bakan herkes onun her şeyi gördüğünü hissediyordu. Lidya’nın kalp atışları hızlandı. Gözleriyle Ceyran’ı aradı, ama Ceyran artık bambaşka biriydi.

“Ne oluyor burada?” diye sordu Demir. Ceyran’ın sesi buz gibiydi. “Olması gereken.” Figür bir mezar taşına parmağını sürdü. Harfler parladı, ardından yok oldu. “Unuttuğunuz hiçbir şey gerçekten geçmişte kalmaz,” dedi. “Sadece sessizleşir. Tıpkı bizler gibi.” Lidya'nın içindeki çığlık yükseldi ama dışarı çıkamadı. Karanlıkta hapsolmuş gibiydi. Demir, avuçlarının terlediğini fark etti. Bu iş sandığından çok daha büyüktü. “Sen kimsin?” diye sordu. Cevap Ceyran’dan geldi: “O, sizin inkâr ettiğiniz geçmişin ta kendisi.”

Figür bir adım daha yaklaştı. “Zamanında susanlar için artık söz sırası bizde,” dedi. “Ve biz sustukça, siz büyüdünüz. Şimdi sıra bizde. Şimdi siz dinleyeceksiniz.” Toprak bir kez daha inledi. Ceyran elini göğsüne koydu. “Beni burada bıraktınız… ama ben buraya ait değildim. Siz ait kıldınız.” Lidya titreyen sesiyle sordu: “Ne yapacağız şimdi?” Demir cevap veremedi. Çünkü o da biliyordu—bazı şeylerin cevabı yoktu. Karanlık çökerken, mezarlığın içinden yükselen fısıltılar artık yalnızca geçmişe ait değildi. Bu, yeni bir başlangıçtı. Ve hiçbir şey artık eskisi gibi olmayacaktı. Ay, kırık bir aynanın parçası gibi gökyüzünde asılı duruyordu. Işığı, Ceyran’ın solgun yüzüne vurduğunda, o an her şey durmuş gibi oldu. Lidya’nın gözleri doldu. Ceyran ona değil, içindeki boşluğa bakıyordu. “Artık buradayım,” dedi Ceyran, sesi hem tanıdık hem yabancıydı. “Gerçekten mi?” diye fısıldadı Lidya. “Yani... sensin değil mi?”

Ceyran gülümsedi, ama gülümsemesi acı kokuyordu. “Bazen geri dönmek, aslında hiç gitmemek demektir.” Demir öne atıldı. “Seni burada bırakamayız. Her şeyi birlikte başlattık!”

“Hayır,” dedi Ceyran. “Her şeyi siz başlattınız. Ben sadece bedelini ödedim.” Toprak altından bir uğultu daha yükseldi. O figür artık görünmüyordu. Ama varlığı hâlâ oradaydı. “Yalnızca biri gidebilir,” dedi Ceyran. “Ve bu sefer ben seçiyorum.” Lidya gözyaşlarını silmeden konuştu. “Sen bizim için savaştın, Ceyran. Şimdi biz—”

“Geç kaldınız,” diye böldü Ceyran. “Ama yine de… sizi affediyorum.” Bir rüzgâr esti. Ağacın yaprakları havalanıp gökyüzüne savruldu. Ceyran yavaşça geriye adım attı. Gözleri Demir’e kilitlendi. “Beni unutmayın. Unutursanız, her şey yeniden başlar.” Ardından bir ışık patladı. Ne bir çığlık ne bir veda... Sadece sessizlik. Derin, karanlık ve kabul eden bir sessizlik. Lidya dizlerinin üzerine çöktü. Demir başını eğdi. Ve orada, gecenin ortasında, her şey sona erdi.

Ya da sadece yeniden başladı.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bölüm : 18.07.2025 13:34 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
İçindekiler
Hamza / Savunulmamış / ◇Bölüm 5- Gömülmemiş Gerçekler◇
Hamza
Savunulmamış

6.16k Okunma

5.23k Oy

0 Takip
42
Bölümlü Kitap
♤Giriş Bölümü♤♡BÖLÜM 1: Çatlağın İlk Sesi♡♧Bölüm 2: Susmanın Bedeli♧☆Bölüm 3 – Tanıklığın Bedeli☆♤Bölüm 4:İçeriden Gelen Sessizlik♤◇Bölüm 5- Gömülmemiş Gerçekler◇♧Bölüm 6 -: Sessizlikten Sonra♧☆Bölüm 7 – Düşmeyen Sessizlik☆☆Bölüm 8 – Gömülmeyenler☆☆ Bölüm 9 – Kırılma Noktası ☆♡ Bölüm 10 – Son Çığlık ♡♧BÖLÜM 11 – Küllerinde unutulan ♧♧12. Bölüm – Kalıntılar♧♧ 13. Bölüm – Kandemir Hukuk♧☆14. Bölüm – Küller ve Kurşunlar☆♧ 15. Bölüm – Gölgeler Adına ♧♧ 16. Bölüm – Kırılmalar ♧♡17. Bölüm – Geçmişin Gölgesinde♡☆18. Bölüm-Kırılgan sessizlikler☆♧ 19. Bölüm – Sessizliğin Kanı ♧☆20. Bölüm-Sessizliğin Kanı☆♧ 21. Bölüm – Kırık Zamanlar ♧♧22. Bölüm – Sessizlikte Kazınanlar♧♧ 23. Bölüm – Sustuğum Yerde Sen Vardın ♧♤24. Bölüm-Susmaya Alışanlar ♤♡25. Bölüm-Susulmuş Tanıklar♡♡26. Bölüm Dönüşsüz ♡♧27.Bölüm- Çıkışın Bedeli ♧♡28. Bölüm- Mezarın Kapısı ♡♤29. Bölüm-Gölgesiz Kalanlar ♤♡30. Bölüm Karanlığa Karşı Tutunanlar ♡♡31. Bölüm-Gölgenin Ardında♡♡32. Bölüm- Karanlığın Hatırladıkları♡♡33.Bölüm–Sessizliğin Mahkemesi♡☆34.Bölüm–Karanlığın Ardındaki Nefes☆☆35.Bölüm–Gölgenin İçinden Doğan☆☆36. Bölüm–Kapanmayan Hesaplar☆♡37. Bölüm– Köprüdeki Gölge♡♡38. Bölüm- Karanlığın Teslimi♡☆39.Bölüm- Çatlağın İçindeki Sır☆☆40. Bölüm – Savunulmuş☆41.
Hikayeyi Paylaş
Loading...