63. Bölüm

29. Bölüm 2. Kısım "Veda"

Songül harmanda
sonsuzluksb

Oy ve yorum sınırı tamamlandığına göre hemen yeni bölümü paylaşıyorumm.

 

iyi okumalar 🤍

 

Bölümün ilk kısmı Kuzey Karademir ikinci kısmı ise Derin Asu Aldinç bakışından anlatılacaktır.

 

 

Kuzey Karademir

 

Bundan uzun zaman önce, annem hala hayattayken ve ben yaşadıklarımı bir anı olarak hatırlayabilecek bir yaştayken, bana görünmez duvarlardan bahsetmişti. Başlangıçta bu sihirli bir hikaye gibi gelebilir, bir çocuk için öyle de gelmişti zaten. Hikaye kaybolan bir çocuğun evini bulma mücadelesini anlatıyordu. Görünmez duvarlar şehrinde yollar birbirine çok benzerdi ve çoğu sokağın sonu görünmez duvarlarla kaplıydı. Eve çıkacağını sandığı yollar geçilemeyecek duvarlarla kaplı olan bu çocuk günlerce yolunu bulmanın umudu ile sokakları gezmişti. Bir gün, sonu duvara çıkan yolların diğerlerinden daha güzel olduğunu fark etti. Çiçekler daha canlıydı mesela, ayaklarına hiç taşlar batmıyordu. Onu bu yollara götüren şey gördüklerinin güzelliğiydi. Aslında yollar birbirine benzemiyordu, çocuk evine giden yolun ancak böyle güzel olabileceğini sanıyordu.

 

Hikayenin sonunu pek hatırladığımı söyleyemezdim ama artık o güzel çiçekli yolları biliyordum. Görünmez duvarların, kaybolmuş bir çocuğun ve eve bulamamanın ne olduğunu biliyordum. Hiç şüphesiz bu bir çocuk masalı değildi.

 

Gitmek istediğim yol toslayıp duracağım o duvarlarla kaplıydı. Evim Gökçe olsun isterdim ama o çıkmaz sokaklardan biriydi. Ben kaybolmuştum ve durmadan çarptığım o duvarlara çarpmaya, kayboldukça kaybolmaya razıydım.

 

Ellerim yara bere içindeydi ama kıyafetlerim kandan ve çamurdan arınmıştı. Buraya dönmenin endişesi ile gidip geldiğim yolların ardından içeriye girmek için epeyce bekledim. Gökçe'yi deli gibi görmek isteyen yanım ve onu koruyamamış olmanın karşılığı olarak bir hastane yatağında uzandığını bilen tarafım savaş içindeydi. Bu savaşın galibi belliydi, yalnızca kapısının önünde daha uzun durmama neden olacaktı. Elim birkaç kez kapı koluna gitti ve ardından cesaretimi toplayıp içeri girdim.

 

Gökçe, hastane yatağında öylece uzanıyordu. Gözleri tavandaydı ve geldiğimi fark ettiği anda hızlıca doğruldu. Solgun yüzüne, sarılı bilekleri neve kömür karası saçlarına baktım. Ölümden dönmüşken bile kusursuzdu. Kahve gözlerinin etrafı kızarmıştı, ağlayalı pek zaman olmamıştı belli ki. Ben ona yaklaşırken o da ayaklarını yataktan sarkıttı. Garip bir andı, ikimiz de birbirimize bakıp konuşmadık. Sonra aynı anda konuştuk.

 

"Teşekkür ederim."

 

"Özür dilerim."

 

İkimiz de şaşırdık ve yine aynı anda konuştuk.

 

"Neden teşekkür ediyorsun?"

 

"Neden özür diliyorsun?"

 

Gökçe o an hafifçe tebessüm etti. Hissettiğim mahcubiyete rağmen onun tebessümü benim de dudağımın hafifçe kıvrılmasına neden oldu.

 

"Seni koruyamadım." Gözlerim bileklerine indi. "Geç kalsaydım eğer.."

 

"Kuzey." Bakışlarım ona dönene kadar bekledi. "Beni kurtardın. O iki adamdan da kurtardın. Kendi ellerini kana bulayarak."

 

"Benim ellerim zaten kanlıydı."

 

"Bu kadar değil...Biliyorum."

 

"Yine de seni incitmesinin önüne geçemedim."

 

"Ama benim için istemediğin bir evlilik yapmaya razı geldin."

 

Biliyordu. Nedenini nasılını sormadım ona, o da bir şey demedi başka. Sormak istediğim bambaşka şeyler vardı. Hem cevaplardan korktum hem sormaktan. Gözlerine bakınca acıyı görmekten korktum. Onun hayatında değilken yaşadıkları bile her gece uykularımı kaçırırken ben olduğum halde yaşadıklarına ne kadar katlanabilirdim?

 

"Ben hiç korkmadım." Dedi aklımdakileri duymuş gibi. "İhsan'ın ellerine düşmüş olmaktan değil, mezara koyduğunda hiç korkmadım. Sana demiştim, son verebilirdim ve bu benim için kurtuluş olurdu zaten." Yutkundu sertçe. "Bana dokunmasındansa diri diri gömülmek daha katlanılır geldi."

 

Dokunmamıştı ona. Yaşıyordu ve bir kez daha bedenine izinsizce dokunulmamıştı. Yaşadığımız onca şeye rağmen bir nefes verdim. Sanki o telefonu aldığımdan beri o nefesi içimde tutuyordum ve şimdi verebilmiştim.

 

"Daha erken gelebilseydim keşke."

 

"Geldin, önemli olan bu." Yavaşça ayağa kalktığında düşmesinden endişelenerek yaklaştım ama dimdik durdu. "Bileklerimi kestikten bir süre sonra sesini duydum. İnsan öleceği zaman sevdiklerinin sesini duyarmış ya ben öyle sandım...Gerçekten geldiğine, kurtulacağıma ihtimal vermemiştim."

 

Sevdikleri.

 

Tek bir cümlesi ile kalbimi ne denli attırdığından habersizdi.

 

"Yaptığın her şey için sana ne kadar teşekkür etsem az ama sen yine de teşekkürlerimi kabul et. Bunların bir karşılığı olur mu bilmiyorum." Gözlerini yere indirdi. "En azından birinin kahramanı olduğunu bilerek yaşamanı isterim çünkü benim için sen hep kahramanım olacaksın."

 

"Gökçe...Hayır" dedim ne yaptığını anlayarak. "Bu bir veda konuşması."

 

Dolu gözlerini bana çevirdiğinde emin oldum. Veda ediyordu. Bana veda ediyordu. Başımı salladım şiddetle.

 

"Yapma Gökçe. Seni dinlemeyeceğim. Dinlen biraz, sonra yine gelirim ben."

 

Odadan çıkmak için döneceğim esnada kolumdan yakaladı. Parmakları bileğimden yavaşça elime indi. Önce ellerimize baktım, avucunun yumuşak tmasını hissedip derin bir nefes aldım sonra yine ona baktım. Beklemediğim bir anda boynuma sarıldı. Öyle şaşırdım ki ellerim bir süre boşlukta kaldı. Toparlanıp kollarımı bedenine sardığımda ağlamaya başladı. Gözlerimin dolduğunu inkar edemezdim. Ona ilk kez sarılıyor olmanın sevincini nasıl yaşardım ki? Bu bir hoşçakal sarılmasıydı. Uzun saçları ellerimin arasındaydı, Gökçe benim kollarımın arasındaydı ama berbat bir acı hissediyordum.

 

"Bana bir şans ver." Dedim çaresizce. "Bize bir şans ver Gökçe ne olur."

 

Sesini çıkarmadan ağlamaya devam etti. Gözlerimi kapatıp onu daha sıkı sardım. Bu bir veda olursa sıkıca sarılmadığım için pişmanlık duymayayım diye. Sonra bana sarılmasının verdiği cesaretle geri çekişerek yüzünü avuçlarımın arasına aldım. Yaşlarla ıslanmış gözlerine baktım.

 

"Gökçe seni sevmeme izin ver." Saçlarını yüzünden çektim, yanağını okşadım. "Hiçbir şey umurumda değil. Başa çıkabiliriz." Başını sağa sola salladığında alnımı alnına yasladım. "Sana dokunmayacağım. Gökçe sevmenin tek yolu bu değil. Önemli değil. Gökçe zerre önemi yok yemin ederim."

 

Geri çekilmek istediğinde karşı koymadım. Titreyen elleri ile göz yaşlarını sildi, saçlarını kulaklarının arkasına sıkıştırdı ve kendinden emin bir şekilde bana baktı.

 

"Bu bir veda. Her hikayenin bir sonu vardır, bizimkinin de sonu geldi. Sana her zaman minnettar olacağımı bil. Umarım mutlu olursun."

 

Onun aksine ben bir şey diyemedim. Gözlerinin bana bir daha dönmeyeceğini anladığımda hiçbir şey söylemeden odadan çıktım. Bir enkazın altında kalmış gibiydim. Her yerim acıyordu, göğsümde kocaman bir kolon vardı ve ben nefes alamıyordum.

 

Emir benim bu halimi görünce ayaklanıp bana baktı. Ben hiç konuşmasaydım da o zaten anlardı berbat bir halde olduğumu ama yine de sordu.

 

"Ne oldu?"

 

"Bitti." Hiç başlamamış bir şeyin de bitebileceğini bugün öğrenmiştim. "Ben her şeyi yapmaya hazırım. Ama onu geçmişinden nasıl kurtarabilirim ki?"

 

Emir yüzünü kastı. Yaklaşıp destek vermek isteyerek sarıldı. Bir enkaz altında kalmış olmama rağmen hiçbir tepki vermedim yine. Bu da benim çilemdi belki de. İçimden atmayı başarabilseydim eğer, bağırıp ağlayabilseydim, belki bir şeyleri kırsaydım nefes alırdım. Ama ben böyleydim işte, içimde bir savaş verirken yüzümde mimik oynamazdı.

 

"Onun da bir suçu yok. Yaşadıkları kolay şeyler değil Kuzey."

 

"Değil."

 

Emir de bilirdi beni. Bir süre geçmeliydi üstünden. Şimdi konuşmayacağımı, acıyı dışarı yansıtmayacağımı biliyordu bu yüzden başka bir şey demedi. O sırada Avcı bize yaklaştı. İkimiz de konuyu tamamen kapattık.

 

"Ezra uyanmış." Kaşlarını çatıp Emir'e baktı. "Benim işim çıktı gitmem gerekiyor."

 

Bir şey dememizi beklemeden arkasını dönüp gitti. Emir de en az benim kadar şaşırdı fakat bu konu hakkında konuşmadık. Asansöre doğru yürürken ona baktım.

 

"Ezra ile ortaklığımız bitti öyle değil mi?"

 

"İkimiz de almak istediğimizi aldık." Asansörün yanıp sönen ışığına göz attı. "Yine de nedense onun aklında başka şeyler olduğuna eminim. İhsan'ı öldürmeye zaten gidecektik. O da geldi ve yaralandı. Tanıdık bir senaryo, bir şeyler almak için önce vermek."

 

"Bir Kulaç'ın ne zaman dürüst olduğu görülmüş ki?"

 

"Dürüstlüğüne ihtiyacımız yok. Çağdaş Karademir ile birlikte tüm masaya yakacağım zaten."

 

4. Katın koridorunda hiç ses yoktu. Beyaz duvarların arasında duran kapı numaralarına bakarak koridorun sonuna yaklaştık. Ezra'nın odasına vardığımızda Emir nezaketen kapıyı tıklattı ve içeri girdik. Bizi gördüğünde genişçe gülümsedi. Bacağına bir kurşun yememiş gibi keyifliydi.

 

"Polisler ifadeni aldı mı?"

 

"Bu odaya gelenlerde bir sorun var. Önce geçmiş olsun dileklerinizi sunmanız gerekiyor."

 

Emir sözlerine aldırmayıp koltuklardan birine oturdu. Onun aksine ayakta durarak ikisinin konuşmasını dinledim.

 

"Çok ziyaretçin olduğunu sanmıyorum Ezra."

 

"Önemli olan çokluğu değil kimin ziyaret ettiği Karademir." Gülümsemesi genişledi. "Her neyse polisleri hallettim. Siz zaten beni boşverin İhsan Kulaç'ın ölümünün ardından size ne olacak onu düşünün."

 

"Bir sonra ki cümlenin bir anlaşma olduğuna neredeyse eminim."

 

"Sen böyle yapınca hiçbir şeyin eğlencesi kalmıyor gerçekten." Yüzünü buruşturarak doğruldu ve yataktan destek alarak kendinin yukarı doğru kaydırdı. "Kuzey'in öldürdüğünü öğrenirlerse bu kez oylama falan hayatını kurtarmaz."

 

"Çağdaş Karademir ölümden beni sorumlu tutacaktır."

 

"Bu yüzden mi rahatsın?" Dedim Emir'e hayretle bakarak. "Senden kurtulmak istediğini bilerek herkesi üstüne salmasına izin vereceksin yani? Gidip o masaya oturup göğsümü gere gere İhsan'ı ikiye yardığımı söylerim."

 

"Sakın böyle bir şey yapayım deme." Kaşları çatıldı. "O zaten beni öldürmek için her yolu deneyecek. Kendini ortaya atmanın bir anlamı yok."

 

"O sikik çiftliğe hepimiz gittik Emir, tek bir amaçla. Bıçağı eline alıp İhsan'ı öldüren de bendim!"

 

"Hey hey hey sakinleşin artık." Ezra ellerini birbirine vurup çıkardığı gürültü ile ikimizin de ona dönmesini sağladı. "Birbiriniz için ölmek isteyişiniz gözlerimi yaşartıyor...Dalga geçmiyorum gerçekten öyle bana nefretle bakmayın. Ama tüm bunlara gerek yok. Amcamı ben öldürdüm. Hakkım olan koltuğa oturacağım, öldürmeseydim de varisi olarak oturacaktım ama bunu itiraf edeceğim."

 

"Karşılığında bir şey istiyorsun değil mi?"

 

Sorumla birlikte gülümseyerek başını salladı. "Ne diyordu babanız?" Yalancı bir kaş çatışla düşünür gibi yaptı. "Hah! Bir hiç sıfıra eşit olur mu?" Başını salladı. "Emir'in de masada olmasını istiyorum. Duyduğum kadarıyla son toplantıda yokmuşsun."

 

"Bunun sana nasıl bir faydası olacak?"

 

"İhsan'ı öldürmüş olarak masadayken bir ittifak hiç fena olmaz diye düşündüm."

 

Emir bir süre durup düşündü. O masaya, babamla aynı masaya bir daha oturmayacağını söylemişti. Şimdi ise kafasında bin tane hesap yaptığına emindim. Hepsinin sonucunda o masaya oturmayı, babamı öldürmemek için dayanmayı göze almalıydı. Hangi ihtimal daha az zarardı onu bilmeliydi.

 

"Anlaştık." Şaşkınlığıma aldırmadan ayaklandı ve yanımdan geçmeden mırıldandı. "Asu'ya bakacağım beni dışarıda beklersin."

 

O gittikten hemen sonra Ezra zaferle sırtını yatağa yasladı. Masada duran suyu alıp bana doğru kaldırdı ve şarap içer gibi yudumladı.

 

"Senden hiç haz etmiyorum."

 

"Ben senin genel olarak birinden haz ettiğini sanmıyorum Kuzey. Bu yüzden alınmayacağım."

 

***

 

Derin Asu Aldinç

 

( İlk sahne Avcı'nın odaya girdiği yerden başlayacak kafanızın karışmaması için not düşmek istedim. )

 

Yolu sonuna geldiğimi hissettiğim birkaç andan birindendeydim yine. Emir olanları öğrenecekti ve her şey yarım kalacaktı. İntikamlar, planlar, aşklar.

 

Avcı benim pek bir şey düşünmeme fırsat vermeden öfkeli gözlerini bana dikerek konuştu.

 

"Burada ne işin var?"

 

Aslında bana hitaben ilk kez bir soru sormuştu. Emir ile aramda olan, ismi belirsiz o ilişkiyi biliyordu elbette ve bu yüzden beni bu odada görmek onu öfkelendirmişti. Dostuna ihanet herkesi öfkelendirirdi elbette. İçeri girdi ve endişeli geri adımlar atmamı umursamadan kapıyı kapatarak üzerime yürüdü.

 

"Burada ne işin var dedim sana?"

 

"Bırak kız gitsin ben sana açıklarım neden burada olduğunu."

 

"Sen kimsin ki açıklama yapıyorsun sikik!" Derken Ezra'ya dönüp bağırmıştı. "Emir'e kalmadan ben gebertirim seni!"

 

"Esat Gümüşay."

 

Ezra tek kaşını kaldırdığında Avcı şaşkınlıkla benden uzaklaştı.

 

"Bence ben bir açıklama yapabilirim ve sen de Asu'nun çıkmasına izin verirsin. Belki anlaşırız seninle bakarsın Emir'e bile anlatmazsın bu karşılaşmanızı." Avcı'nın söyleceklerini dinleyeceğini anladığında bana baktı. "Sen çık Asu. Ziyaretin için teşekkür ederim."

 

Hiçbir şey sormadan kaçarcasına çıktım odadan. Merdivenleri inerken biri beni öldürmek için kovalıyordu sanki. Ellerimle tırabzanlara vura vura, koşarak indim. Sanki ne kadar çabuk uzaklaşırsam o odadan o kadar suçsuz olacaktım. Sakince düşünebilseydim eğer zaten suçsuz olduğum ortadaydı, mesele suç ya da masumiyet değildi. Mesele haklılık değildi. Benim bu yolda Emir'i karşıma alabilecek gücü bulmam için artık mektup yeterli değildi. Ezra katili buluna dek bu anlaşmayı Emir öğrenmemeliydi. Çünkü ancak o zaman nefretim aşkımın önüne geçebilirdi.

 

Emir ile karşılaşmamak için hızla tuvalete attım kendimi. Bedenimi bir titreme esir aldı. Titremekten avuçlarımda tutamadığım suyu defalarca yüzüme vurdum fakat sakinleşemedim. Tuvalete başkalarının da geldiğini ve bana garip bakışlar attıklarını fark edince kabinlerden birine girdim. Klozetin üzerine oturup elimi kalbimin üstüne koydum. Kalbim deli gibi atıyordu. Ama bu bir panik atak değildi. Korkuyordum ben. Resmen deli gibi korkuyordum.

 

Ezra'nın Avcı'yı ikna etmesi için sunacağı hiçbir şeyin Emir'le olan dostluğundan değerli olacağına inanmıyordum. Bu durumda kaçıp gitmek ile son kez Emir'in bana onun Asu'su olarak baktığını görmek arasında sıkışıp kaldım.

 

Tuvalet kabinlerinden birinde, bedenimde titreme ve içimde tarifi imkansız bir korkuyla öylece oturdum. Ara sıra başka düşüncelere dalıp ne için geldiğimi unuttum ama sonra hatırladığım ilk anda yine titremeye ve korkmaya başladım. Böyle kısır bir döngü içinde epeyce vakit geçti. Kabinlerden hiç ses gelmiyordu. Bu sessizliğin içinde kapının ardından geldiği belli olan o kısık sesi işittim. Emir'in sesini.

 

"Asu orada mısın?"

 

Öğrenmiş miydi? Hesap sormaya mı gelmişti?

 

"Asu ses verir misin?"

 

Kapıyı birkaç kez tıkladı. Sesimi çıkarmadan öylece oturmaya devam ettim. Onun karşısına çıkacak güçte hissetmiyordum, üstelik Avcı'nın ona bir şey söyleyip söylemediğini bilmezken nasıl yüzüne bakabilirdim?

 

Ses gelmeyince gideceğini düşündüm fakat Emir içeri girdi. Ayak seslerini duymak beni daha da korkuttu. Kabinleri tıklatmaya başladı.

 

"Asu?"

 

Sessiz kalmak bu karşılaşmayı önlemeyecekti. Korkarak kapıyı açtım ve dışarı çıktım. Emir beni gördüğünde gözle görülür bir şekilde rahatladı.

 

"Neden ses vermedin? İyi misin?"

 

Yüzüne baktım. Bir kez daha adımı söylemesini beklemeliydim belki de. O zaman hala hangi duygularla bana bakıyordu anlayabilirdim. Şimdi kaşları çatıktı fakat ses vermeyişimin endişesi ile mi yoksa gerçeği mi biliyordu?

Bu düşünceler yine beni korkunun kucağına itti. Elimi göğsüme atıp boğazıma doğru kaydırdım.

 

"Panik atak mı geçiriyorsun yine?" Sessizliğimle endişesi arttı. Suyu açtı elini ıslatıp yanaklarımı ve boynumu ıslattı nazikçe. "Asu?Beni korkutuyorsun güzelim."

 

Bilmiyordu. Kesinlikle bilmiyordu. Rahat bir nefes verip gözlerimi yumdum.

 

"Hastane iyi gelmedi bana."

 

"Gidelim ister misin?"

 

Başımı salladığımda çıkmak için yürümeme izin vermeden bir adım attı bana doğru. Aramızdaki mesafeyi sıfıra indirip yüzüme gelen saçları yavaşça omuzlarımdan geriye itti.

 

"Başka bir şey olmadı değil mi? Kötü görünüyorsun."

 

Bu onun hileli sorularından biri miydi? Ne cevap vereceğimi şaşırarak yüzüne bakmam işleri daha da zorlaştırıyor olmalıydı. Tepkimi mi ölçüyordu yoksa sadece benim için korkuyor muydu?

 

"Yalnızca Lale'yi hatırladım."

 

Konu Lale olunca başka bir şey sormadı. Elimi yavaşça tuttu ve beraber oradan çıktık. Hastanenin giriş kapısında Kuzey ve Bora vardı. Bora henüz gelmiş olmalıydı. Aralarında bir şeyler konuşuyorlarken bizi görünce dikkatleri dağıldı. Bora'nın gözleri ellerimize kaydı ama bir şey sormadı.

 

"Gökçe ne zaman taburcu oluyor?"

 

"Yarın." Dedi Kuzey Emir'e bakarak. "Bir ev ayarlayacağım onun için fakat yardımımı kabul etmeyecek...Zaten görmek de istemeyecektir. Bu yüzden sorun olmazsa senin evinmiş gibi onu götürsen olur mu Derin? İstediği kadar kalabileceğini söylersin. Gidecek kimsesi yok biliyorum."

 

"Olur tabii yarın gelirim ben."

 

Başını eğerek teşekkür etti. Ardından Bora bir şeyler konuşmaya başladı fakat ne dediğini anlamadan Emir ile birlikte arabaya doğru yürümeye başladım. Elimi sıkıca kavrayıp hızlı adımlarla arabaya yaklaştı. Yolcu kapısını açtığında aramıza bir adım mesafe koydum.

 

"Bora ile konuşmuyor musunuz?"

 

"Gerektiği kadar."

 

"Seni hiç aradı mı?"

 

Başını sakince sağa sola salladı. "Aramadı Asu. Yazmadı, sormadı, gelmedi. Onun için hiçbir zaman kardeş olmadım ama olmaya çalıştım. Artık istemediği bir bağ için mücadele etmeye niyetim yok."

 

"Yine de" diye mırıldanırken hafifçe gülümsedim. "Başı belaya girse koşa koşa gidersin değil mi?"

 

"Umarım girmez."

 

Bir adım sesi dikkatimizi dağıttı. Arkamı döndüğümde tanımadığım bir adam gördüm. Takım elbiseli ve oldukça zayıf bir adamdı. Geriye, Emir'in yüzüne baktığımda onu tanıdığını anlamıştım. Adam bana dönüp hafifçe gülümsedi.

 

"Derin Hanım vaktiniz varsa birkaç dakika konuşabilir miyiz?"

 

"Zafer."

 

Zafer Soykamer.

 

"Beni sınamak için seçtiğin yol çok yanlış."

 

"Yalnızca bir mesaj getirdim Derin Hanıma. Başka bir amacım yok Emir inan bana."

 

Emir yumruklarını sıktı. Çenesi kasıldı ve içgüdüsel olarak beni bir adım ilerime geçti.

 

"Söyle."

 

"Sana değil ona getirdim mesajı."

 

"Onunla konuşmayacaksın."

 

"Annesi ile ilgili olduğunu duyunca belki o konuşmak isteyecektir."

 

Sözleri benim için tetikleyiciydi. Öne doğru gidişim Emir'in eli tarafından baltalandı. Bana bakarken bunu aklımdan geçirmiş olmama bile kızıyor gibiydi.

 

"Hayır Asu."

 

"Annemle ilgili ise konuşacağım Emir."

 

"Burada konuşsun ne konuşacaksa."

 

"Senin yanında konuşmayacak işte biliyorsun bunu."

 

Zafer yüzünde bu tartışmamızdan memnun bir ifade ile bizi izlerken Emir'in gitmemem için kaldırdığı elini tutup indirdim. Emir beni biliyordu, konuşmak istediğim takdirde onu dinlemezdim. Bana zor kullanmayacağını da ben biliyordum. Ve Zafer Soykamer Emir varken konuşmayacaktı. Tek amacı onu öfkelendirmekti ve istemeyerek de olsa onun ekmeğine yağ sürecektim.

 

"Sözlerinin doğru olup olmayacağını bile bilmediğin bir adamın annen hakkında diyeceklerinin ne önemi var?"

 

"Ona konuştuktan sonra karar vereceğim."

 

Yanından geçerken nazikçe kolumdan tuttu ve eğilip kulağıma fısıldadı. "İnadından dönmeyeceğini bildiğim için susuyorum Asu ama bil ki sana bir adım yaklaşırsa kafasına sıkarım."

 

"Bu onun problemi olur."

 

Zafer ile birlikte Emir'in göreceği fakat duyamayacağı bir mesafeye yürüdük. Aramızda gözle görülür bir mesafe vardı ve umursamaz gibi davransam da Emir'in bir hastanenin önünde adam öldürmesini görmek istemiyordum. Gözlerim sık sık Emir'e kayıyordu. Bakışları avını izleyen bir aslan gibi Zaferdeydi.

 

Zafer yanında durduğumuz aracın bagajını açtı ve içinden küçük bir kutu çıkardı. Kutuyu bana uzattığında bir süre tereddütle ona baktım.

 

"Korkmayın zararsız bir kutu."

 

"Çok rahatladım."

 

Kinayeme aldırmadan tebessüm etti. Kutuyu alıp üzerine yapıştırılmış nota baktım. Annemin yazısı değildi fakat 'Kızım Derin'e' yazıyordu. Çağdaş Karademir'in rahatsız edici espiri anlayışının bir parçası olduğunu rahatlıkla anladım. Kutuyu açmadan önce son kez Zafer'e baktım.

 

"Annem hakkında ne söyleyeceksin?"

 

"Eve dönmenizin en iyisi olacağını."

 

Kutuyu açtığımda içinde görmeyi beklediğim onlarca korkunç ihtimalden daha acımazsız bir manzara karşıladı beni. Annem çiçeklerini çok severdi, belki bu hayatta ki en sevdiği şey o saksılarında büyüttüğü rengarenk çiçekleriydi. Çağdaş Karademir ondan Kış bahçesini hiç düşünmeden almıştı.

 

Annemin en sevdiği bir başka şey ise saçlarıydı. Uzun uzun tarayıp ördüğü günler dün gibi aklımdaydı. Kutuda onun saçları vardı, hepsi. Aynaya bakmak istemeyeceğini adım gibi biliyordum. Zaaflarla oynamayı seven bir adamım tek zaafının annem olması beni bu savaşta silahsız bırakmıştı. O gece onun gerçek anlamda düşmanı olmaktan korktuğumu anladığım ilk geceydi.

 

###

Bölüm sınırı 15 oy ve 30 yorum. Okuyup destekleyen herkese çok teşekkür ederim. 🥹🤍

Bölüm : 21.06.2025 12:21 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
İçindekiler
Songül harmanda / KARADEMİR / 29. Bölüm 2. Kısım 'Veda'
Songül harmanda
KARADEMİR

84.7k Okunma

4.58k Oy

0 Takip
85
Bölümlü Kitap
1. Bölüm "Kanlı Küvet"2. Bölüm "Bir Şüphe, Beş Şüpheli"3. Bölüm "Karanlıkta Gizlenen Adam"4. Bölüm "Açık Çek"5. Bölüm "Bir Kadını Kurtarmak"6. Bölüm "Tehlikeli Adamlar"7. Bölüm "Dikenli Duvarlar"8.Bölüm "Çığ"9.Bölüm “Kimsesiz Kız Çocuğu”10.Bölüm “Ölüm Oylaması”11. Bölüm “Kış Bahçesi”12.Bölüm”Kabuk Tutmuş Yaralar”13. Bölüm “Bir Fotoğraf Karesi”Duyuru14. Bölüm “Her İnsanın Bir Zaafı Vardır”DuyuruGüncelleme15. Bölüm "Gözlerini hep açık tut!"DuyuruDuyuru16. Bölüm “Bir Kadın Tüm Oyunu Bozar”Yeni bölüm yayınlandı17. Bölüm “Kral Paradoksu”Yeni Bölüm YayınlandıDuyuru18. Bölüm “Vicdana Asılı Urganlar”Yeni bölüm yayınlandıDuyuruDuyuru19. Bölüm”Bir Hiç Sıfıra Eşit Olur Mu?”Yeni Bölüm YayınlandıDuyuru20. Bölüm “Kan”Yeni Bölüm Yayınlandı21. Bölüm “Yalan”Yeni Bölüm YayınlandıDuyuruDuyuru22.Bölüm “Üç Bilet Meselesi”Yeni Bölüm YayınlandıDuyuru23. Bölüm “Bedelleri Her Zaman Masumlar Öder”Yeni Bölüm YayınlandıDuyuruDuyuru24. Bölüm 1.Kısım “İkilem”Yeni Bölüm YayınlandıDuyuru24. Bölüm 2. Kısım “Korkak Kalp”Yeni Bölüm Yayınlandı25. Bölüm 1. Kısım "Pranga"25. Bölüm 2. Kısım "Yol Ayrımı"26. Bölüm "Gerçeğin Acı Yüzü"Yeni bölüm hakkında27. Bölüm 1. Kısım "Yaralı Bir Adam"27. Bölüm 2. Kısım "Gözler Yalan Söylemez"Duyuru28. Bölüm 1. Kısım "Geriye Kalacak Birkaç Anı"28. Bölüm 2. Kısım "Tabut"Yeni bölüm sınırı29. Bölüm 1. Kısım "İmkansıza Aşık İki Kadın"29. Bölüm 2. Kısım "Veda"Yeni bölüm sınırı30. Bölüm "Görünmeyenin Ardında"Yeni Bölüm yayınlandı!Yeni bölüm sınırıYeni bölüm sınırı31. Bölüm "Yüzleşme"Yeni bölüm sınırı32. Bölüm 1. Kısım"Yenilgi"32. Bölüm 2. Kısım "İntikam ve İhanet"33. Bölüm "Kıyamet"34. Bölüm "Yas"35. Bölüm "Aklımız Bize Düşman"36. Bölüm "Bir Ölümün Günahı"37. Bölüm "Umudun Kurumuş Çiçekleri"Yeni bölüm yayınlandı38. Bölüm "Pişmanlıklar"Yeni bölüm yayınlandı39. Bölüm 1. kısım "Anılarda Yaşayanlar"39. Bölüm 2. Kısım "Kalbimi Titreten Adam"40. Bölüm "Bahar" FinalTeşekkürlerGüncellemegüncelleme
Hikayeyi Paylaş
Loading...