65. Bölüm

30. Bölüm "Görünmeyenin Ardında"

Songül harmanda
sonsuzluksb

Derin Asu Aldinç

 

 

Her şey göründüğü gibi olsaydı ben güçlü annemse mutlu bir kadın olurdu. Sözlerinle, yaptıklarınla ve ruhunda ki acıyı dışa vuracağın her şeyinle söylediğin yalanlar vardı. Biri gelip gözlerinin içine bakana kadar göründüğün gibi kalırdın. Ama biri mutlaka gelirdi ve gözlerinin içine bakıp gizlediklerini görürdü. Biri mutlaka gelmeliydi. Şayet kimse, hiçkimse seni görmezse o acıların içinde yavaş yavaş ölürdün. Dondurucu bir soğukta, tatlı bir uykuya dalar gibi ölmemek için biri seni görmeliydi. Sen bile kendini göremezken.

 

Annem mutsuz bir evliliğin içinde, kendini bile sevemeyecek kadar tükenmişti belki de. Zamanında bizden vazgeçmeseydi kendinden vazgeçecekti. O bir seçim yaptı, geride kalanların hayatı güzel ihtimallere kapalı karanlık bir yola saptı. Mutluluğu bulabilseydi eğer tüm bunlara değerdi belki. Fakat daha büyük bir mutsuzluğa tutsak oldu. Onu suçladığım onca zamandan sonra yalnızca acı çekerek geçirdiğini bildiğim yılların hesabını soramazdım artık. Sevmemesi gereken birini sevdiği için suçlayamazdım. Ve artık biliyordum birini sevmek için affetmek gerekmiyordu.

 

Daha fazla acı çekmemesi için o eve dönmem gerekiyorsa dönmeliydim.

 

Alacağım yalnızca daha açılmamış bir çantaydı ama onu koluma takıp bu evden çıkmak için aşmam gerek kişi Emir Karademir'di. Garip bir araba yolculuğunun ardından evdeydik. Ve kucağımda sıkı sıkı tuttuğum kutunun ne olduğunu, Zafer Soykamer'in ne dediğini sorduğu birkaç sorunun cevapsız kalmasının üzerine konuşmamıştı. Bana konuşmam için zaman tanıdığını biliyordum ama ben yalnızca eşyalarımı alıp evden çıkmak için sessiz kalmıştım. Şimdi ise bir kolumda çanta diğerinde kutu ile kapının önündeydim ve Emir de bir duvar gibi önüme dikilmişti.

 

"Gitmem gerekiyor."

 

"O kutunun içinde ne var Asu?"

 

Annemi traşlanmış bir kafa ile hayal etmek bile beni üzüyordu ama karşımdaki adam babası tarafından boğularak öldürülen annesinin cansız bedenini görmüştü. Kutuyu ona uzatırken sırf bu yüzden acımı küçümseyebileceğini düşünmeden edemedim. Ama Emir'di o. Kutuyu nazikçe aldı ve kapağını açıp üzülerek baktı içine. Tahmin ettiğimden daha uzun baktı saçlara. Gözlerini yumdu, derin bir nefes aldı ve kutuyu kapatıp yavaşça vestiyere koydu.

 

"Onu incitmiş...İnsanları nasıl inciteceğini bilir."

 

"Gelmemin annem için en iyisi olduğunu söylüyor."

 

"Asu." Başını iki yana salladı anlayışla. "Biliyorum, biliyorum annenin acı çekmesini istemiyorsun ama gitmene izin veremem."

 

"Senden izin istemiyorum ben."

 

"Sana zarar verecek. Onu tanıyorum bu yalnızca bir oyun."

 

Kapıyı açmak için hamle yaptığımda önüme geçti yine. Onun iri bedenini itmeme imkan yoktu ama yine de mücadele ettim. Kapıya ulaşmak için defalarca itmeye çalıştım. Her defasında yalnızca omuzlarımdan tutarak beni engelledi. Bu durum beni öfkelendirdiğinde kolumda ki çantayı yere atıp bağırdım.

 

"Şunu yapmayı kes!"

 

"Gitmene izin vermeyeceğimi söyledim."

 

"Ben de sana izin almadığımı söyledim!"

 

Kapıyı kilitledi ve anahtarı çıkarıp vestiyerin üzerine koydu. Uzun boyu ile rahatlıkla indirmişti oraya fakat benim kısa boyumla oraya yetişmem mümkün değildi. Bu durum beni daha da öfkelendirdi ve Emir'in hiç görmediği yüzüm ortaya çıktı. Yerde duran dekoratif vazoları alıp vestiyere doğru fırlattım. Üçüncü vazoyla birlikte vestiyerin aynası da kırıldı ve her yer cam kırıkları ile doldu. Emir bu yaptığıma gerçekten öfkelendi. Kaşlarını çatıp başını eğdi ve muhtemelen sakinleşmek için birkaç saniye durdu öyle.

 

"Kapıyı aç Emir."

 

Sakin duruşu öfkemi harladığında ona yaklaşıp pek bir etkisi olmayacağını bilerek göğsüne vurmak istedim ama ellerimi hızlıca yakaladı ve sırtımı duvara yaslayıp bana yaklaştı. İnce bileklerimi tek eli arasında sıkıştırıp havaya kaldırdı ve duvarla onun arasında sıkışıp kaldım.

 

"Çok inatçısın değil mi Asu?" Kelimlerinde gizlenen öfkeyi hissetmemek mümkün değildi. "Bana vurmak mı istiyorsun? Bu ancak senin ellerini acıtır." Bedeninin hapsinden kurtulmak istediğimde izin vermedi. "İnatçı, öfkeli ve sabırsızsın. O eve gittiğinde anneni koruyabilecek misin? Bugüne kadar koruyabildin mi? Ne olacak biliyor musun? İkinizi de birbirinizle sınayacak. Sonra seni oyundan çıkaracak, onun gözden çıkarmayacağı biri değilsin. Çocuklarını bile harcayan bir adam seni harcamayacak mı?"

 

Bileğimi sıktığını fark etmiş olmalı ki ellerimi yavaşça serbest bıraktı fakat geri gitmedi. Artık onu itmeyeceğimi anlayarak yalnızca yüzüme baktı.

 

"Onu tanıyorum. Ne yapmaya çalıştığını biliyorum ve buna izin vermeyeceğim. Asu anneni inciticek biliyorum ama fiziksel bir zarar vermeyecek. Ona takıntılı, elinde kalan son şeyi kaybetmeyi göze almayacak."

 

"Böylece duramam."

 

Sesimin artık daha sakin çıktığını fark ettiğinde yüzü yumuşadı. Sözlerinin doğruluğunu kabul etmek can sıkıcıydı ama annemi koruyamayacağım gün gibi ortadaydı.

 

"Bir sonra ki toplantıya kadar zaman ver bana. Söz veriyorum anneni ondan kurtaracağım." Gözlerime baktı derin derin. "Asu" dedi aşkla. "Sözümü tutacağımı biliyorsun bana güven."

 

Emir Karademir, bir Karademir olmasına rağmen güvendiğim bir adamdı. Bu yüzden annem için üzülen yanıma rağmen başımı usulca salladım ve sözlerini kabul ettiğimi belli ettim. Bu kabullenişim onu rahatlattı. Alnını alnıma yasladı ve bir elini yanağıma attı. Parmakları yanağımdan saçlarıma doğru bir yol izledi.

 

"Ne yapacağım ben seninle?" Fısıldayışı tüylerimi diken diken yaptı. "Patlamaya hazır bir bomba gibisin" Dudaklarını yanağıma değdirdi ve küçük dokunuşlarla boynuma indirdi. "Çok sertsin ve her defasında inatla karşımdasın." Öpücükleri çeneme doğru yükseldiğinde ellerimi ensesine götürdüm. Gözleri dudaklarıma indi. "Söylesene Asu aklımı nasıl böyle uyuşturuyorsun da ufacık bir kadına yeniliyorum her defasında."

 

"Belki yenilmek istiyorsundur."

 

Yarım ağız güldü. "Ya sen?" Dudaklarımızı birbirine sürttü. "Sen de yenilmiyor musun bana?"

 

"Ama ben yenilmek istemiyorum."

 

"Hangisi daha güçlü bir his düşünmek gerek Asu. Bile bile sana yenilmem mi yoksa karşı koymaya çalıştığın halde yine benim kollarımda olman mı?"

 

 

 

Bir cevap vermektense dokunuşlarına karşılık vermek benim için daha kolaydı. Bu yüzden dudaklarına uzandım. Emir hiç duraksamadan öpüşüme karşılık verdi. Kısa sürede derinleşen öpüşmemizin ardından ellerini bacaklarıma indirip beni kucakladı. Dudaklarını benden ayırmadan yürüdü. Sırtım soğuk bir yatakla buluştu ama dudaklarımız hiç ayrılmadı.

 

***

 

Yoğun bir susuzluk hissi ile uyandım. Birkaç saniye nerede olduğumu hatırlayamadım. Emir'i fark ettiğimde gece yaşadıklarımız bir bir aklıma düştü. Garip bir hisle doldum. Göğsü düzenle kalkıp iniyordu. Rahat bir uykudaydı. İnanması zordu fakat beraber olmuştuk ve beraber uyumuştuk.

 

Parmaklarımı yüzüne değdirip uyanmasından korkarak ona dokundum. Dik burnuna, biçimli dudaklarına ve kirli sakallarına. Dokunuşlarım öyle hafifti ki uykusunda hissetmeyecekti bile. Ama bu hafif dokunuşlar aklımdan hiç çıkmayacaktı.

 

Emir Karademir benim kimseye anlatamayacağım, en güzel hatıram olacaktı.

 

Boğazımın kuruluğunu giderip onun kollarının altına girmek ve bir dahası olacağına asla emin olamayacağım o huzurlu uykuya dönmek istedim. O esnada boynundaki kolye dikkatimi çekti. Emir'i daha önce kıyafetsiz gördüğüm anlarda da kolyesi boynundaydı. Ya onun için değerliydi ya da yanında olmasını istiyordu. Dikkatle elime alıp inceledim. Arkasındaki çıkıntıyı fark edince tırnağımla çektim. Kolye yavaşça ikiye ayrıldığında ortasından mini bir USB düştü. Kalbim deli gibi atmaya başladı çünkü Ezra'nın aradığı şeyin bu olduğunu adım gibi biliyordum. Ellerim gerginlikle titredi, bu yüzden derin nefesler alarak sakinleşmeye çalıştım. Yatağa düşen USB'yi dikkatle alıp kolyeye kapattım.

 

Nefes bile almadan yataktan kalkıp üzerimi giyindim ve odadan çıktım. Koridor camlardan içeri yansıyan ışıklarla aydınlanmıştı. Adımlarım gece kırdığım vazolar sebebi ile dikkatliydi ama vestiyere yaklaşınca yerde kırıkların olmadığını gördüm. Muhtemelen Emir ben uyurken temizlemişti. Elimde bulmak için büyük bir anlaşma yaptığım USB ve gözlerimin önünde annemin saçlarının olduğu kutu vardı. Yavaşça yere çöktüm. Kutuya bakarken düşüncelerim devamlı değişti. Annem, Lale, Emir her şey birbirine girdi.

 

Aradığım şeyi bulmasaydım eğer hala vaktim olurdu ama şimdi yolun sonuna gelmiştim. Ben ne katili öğrenmeye hazırdım ne de Emir'den ayrılmaya.

 

İçimdeki sıkıntı büyüdükçe büyüdü. Ne yapacağımı bilmeden orada uzunca bir süre oturdum. Kalbim ve aklımın verdiği o büyük savaş beni yavaş yavaş tüketti. En sonunda Ezra'nın hala katili bulmadığını hatırladım. Bu durumda ona bulduğumu vermeyecektim. Hatta belki söylememeliydim bile.

 

Tüm bu karmaşanın içinde bir an başka bir düşünce öne çıktı. Bu USB'nin içinde ne vardı? Ezra'nın deli gibi aradığı ve Emir'in boynunda taşıyacağı kadar önemli olan neydi?

 

Ani bir kararla kalktım. Evin anahtarları hala vestiyerin üzerinde olmalıydı. Koltukların önünedeki orta sehpayı ses çıkarmamaya çalışarak çektim. Kapıdan geçmeyeceğini anladığımda dikleştirip yuvarladım ve vestiyerin önüne koydum. Üzerine çıktığımda hala yetişemiyordum bu yüzden vestiyere tırmandım. Ayaklarımı askılığın üzerine sabitleyip bedenimi yukarı çektim. Tek elimle tutunup anahtarı aldım.

 

Evden çıkmadan önce Emir'i son kez kontrol ettim. Düzenli nefesleri uyuduğunu anlamama yetse de kapının önünde biraz daha durup onu izledim. Birinden ayrılacağını bilerek sevmenin böylesine zor olduğunu hiç bilmiyordum. Oysa hayatımdan gelip geçen adamlar olmuştu, gerçekten sevdiğimi düşündüğüm. Hiçbirinin böylesine içime işlemediğine emindim ben. İmkansız oluşu muydu Emir'i böylesine farklı kılan? Yoksa Emir Karademir tanıdığım tüm adamlardan farklı mıydı?

 

Güneş birazdan doğacaktı ve günün bu saati bedenimi titretecek kadar soğuktu. Gökyüzü laciverte boyanmıştı. Sokak lambaları sönmüştü. Nefeslerim duman gibi göğe yükseliyordu. USB'yi kaybetmekten korkar gibi avucumda sıkı sıkı tutuyordum.

 

Açık bir yer bulana kadar o soğukta yürüdüm. Güneş doğdu, marketler ve mağazalar açılmaya başladı. Sokaklar insan sesleri ile doldu. Bu karmaşanın içinde gördüğüm ilk kırtasiyeye girdim. Yaşlı bir adam, muhtemelen ilk müşterisi olan bana umursamazca baktı. Kır sakalları arasında gizlenmiş yüzünden bir şeyler anlamak pek mümkün değildi. Dağınık kalemlerle dolu büyük bir rafın ardında duruyordu. Kırtasiye de en az o raf kadar dağınıktı, yerde duran kutuların çoğu boştu.

 

"Fuar sonrası buralar biraz dağılıyor kusura bakmayın."

 

Başımı önemli olmadığını belli edercesine salladım. Kutuların arasından geçip adama yaklaştım. "Birkaç dosya çıkarmam gerekiyor ama doğru USB aldığıma emin olamadım bilgisayarınızdan kontrol etmemde bir sakınca var mı?"

 

Rafın ardından çıkıp biraz ileride duran masaya yaklaştı. Bilgisayarı açıp koltuğunu çekti ve eli ile işaret etti. Ardından rafların arkasına geri dönüp kolileri boşaltmaya devam etti. Garip bir gerginlikle kırtasiyeye göz attım. İçeride ikimizden başka kimse yoktu. Ne göreceğimi bilmemenin verdiği endişe karnıma bir ağrı sapladı. Temkinli adımlarla koltuğa oturdum ve USB'yi bilgisayara taktım. Önüme üç dosya çıktı. Videolar, Fotoğraflar ve Belgeler.

 

Başlangıçta ne izlediğimi anlamadım. Videoları ileri sardım, fotoğrafları hızla geçtim ve belgelerin yalnızca isimlerine baktım. Ama çok geçmeden ne izlediğimi, ne okuduğumu idrak ettim. O an aklımda yalnızca bir soru oluştu.

 

Ezra Kulaç kim?

 

***

 

Bu eve ilk gelişimde yağmurdan sırılsıklam olmuş, gördükleri ile gerçeği öğrenme arzusunun ateşini taşıyan bir kadındım. Ağlıyor, bağırıyor ve mümkünse inkar etmek istiyordum...Her şeyi.

 

Bugün hava yağmurlu değildi ama daha soğuk olduğu açıktı. Yine gördüklerinin ardındaki gerçeği öğrenme arzusuyla yanıyordum. Bu kez gözlerimde yaş yoktu, henüz sesim çıkmamıştı ve hiçbir şeyi inkar etmeyecektim.

 

Ezra Kulaç'ın evinin önündeydim. Taksici ona hala para vermediğim için bekliyordu. Hesap sormak için geldiğim evin sahibinden taksi paramı ödemesini istemem ironikti. Ama asla çekineceğim bir şey değildi. Cebimde telefonumdan başka bir şey yoktu. Ve o telefonda Emir'den gelen onlarca arama vardı.

 

Bahçe kapısının ziline bastım. Kameraya doğru bakarken Ezra ile göz göze gelmiş gibi hissettim. Gözlerimi bir an oradan çekmedim. Kapının otomatik açılacağını sansamda kısa bir süre sonra Ezra tarafından açıldı. Koltuğun altında bir değnek taşıyordu. Burada oluşumun şaşkınlığı yüzünün her bir santimindeydi.

 

"Asu?"

 

"Taksiye verecek param yoktu öder misin?"

 

Yanındaki boşluktan içeri girip evin kapısına doğru yürüdüm. Üzerinden şaşkınlığı hızlı atmış olmalıydı ki adama doğru aksayarak yürümeye başladı. Cama eğilip bir şeyler konuştu ve yanında cüzdanı olmadığından olsa gerek telefondan ödeme yaptı. Bahçe kapısını kapatarak yanıma yaklaştı.

 

"Seni görmek beni mutlu etse de bir sorun olmadan buraya gelmeyeceğini biliyorum." Dikkatle yüzüme baktı. "Ne oldu?"

 

"İçeri geçelim mi? Hava buz gibi."

 

Kaşları şaşkınlıkla havalandı fakat sesini çıkarmadan kapıyı açıp geçmeme izin verdi. Birkaç adım sonrasında durup ona baktım.

 

"Bana lavaboyu gösterir misin?"

 

"Çok sakinsin ve bunun beni korkutması hiç normal değil." Tedirgince gülümsedi. "Yaralı olduğum için beni öldürme girişimlerinde başarılı olabilirsin. Niyetin bu mu yoksa?"

 

"Kimin niyetinin ne olduğu çok belirsiz değil mi?"

 

Sözlerim yüzündeki silik tebessümü de yok etti. Rahatsızca yürümeye devam edip beyaz bir kapının önünde durdu. Eli ile kapıya işaret etti. Kapıyı açıp içeri doğru bir adım attım fakat Ezra'nın uzaklaşmasına izin vermeden ona döndüm.

 

"Kimsin sen?"

 

Sorum onu epey şaşırttı. Telefonum o sıra yine çalmaya başladı, gelen aramanın Emir'den olduğunu bilerek sessize aldım. Gözlerimi Ezra'ya diktim. Sorumun altında ne yattığını bilmiyordu ve garip olan ben de bilmiyordum.

 

"Ne demek bu?"

 

Elimi cebime atıp USB'yi iki parmağım arasında sıkıştırıp havaya kaldırdım. Gözleri aralandı. Yaklaşmasına izin vermeyerek diğer elimi ona doğru kaldırdım.

 

"Yerinde dur." USB'yi tekrar avucumun içinde sıkıştırdım. "İçindekilere baktım. Ve sen bana kim olduğunu söyleyeceksin Ezra."

 

"Asu." Dedi dikkatle. "Ben Ezra Kulaç, kardeşinin katilini bulmanın karşılığında Emir Karademir'den istediğimi alacağın bir anlaşma yaptığın adam-"

 

"Sence ben aptal bir kadın mıyım?"

 

"Değilsin. Bu yüzden elindekini bana ver."

 

Başımı sağa sola salladım. Koltuğunun altındaki değneği yavaşça duvara yasladığında klozete yaklaşıp hızla kapağını açtım ve avucumu içine doğru eğdim.

 

"Bana zor kullanmayı aklından bile geçirme!"

 

"Asu." Ellerini bana doğru kaldırdı endişe ile. "Sakın onu oraya atayım deme. Sana zor kullanmayacağımı biliyorsun." Gözleri elimle yüzüm arasında mekik dokudu. "Lütfen uzaklaş oradan."

 

Elimi biraz daha aşağı indirdiğimde topallayarak bir adım attı.

 

"Yaklaşma Ezra!"

 

"Lanet olsun! Çek elini oradan Asu! Bu işin şakası yok!"

 

"O zaman benimle dalga geçmeyi kes ve kim olduğunu söyle."

 

Başını şiddetle sağa sola salladı. "Anlamıyorsun." Diye inledi. "Bilmemen gerekiyor. Kendin için yapma bunu. Uzaklaş oradan sana zarar vermek istemiyorum."

 

"Biliyor musun sanırım bunu içine atıp sifonu çekeceğim ve sen de deli gibi istediğin o şeyi artık şehir kanalizasyonlarında arayacaksın."

 

Parmaklarımı yavaşça kaldırmaya başladığımda bu konuda ciddi olduğumu anladı.

 

"Sakın!" Bağırışı lavaboda yankılandı. Yaralı bacağını rahatsızca tutup duvardan destek aldı. "Lütfen." Sesi mecburiyetin verdiği zorunlulukla yumuşadı. "Asu lütfen yapma. Bak bu çok önemli, elindeki şey çok önemli anlıyor musun? Oradan çekil sakince konuşalım."

 

Yaptığımın yalnızca blöf olduğunu mu sanıyordu?

 

Sözleri ile beni kandırabileceğini mi sanıyordu?

 

Hiç sanmıyorum.

 

"Yazık, oysa onca uğraştan sonra senin için istediğini bulmuştum. Elimden kayıp gideceği için kusura bakma."

 

Ellerini yaşadığı stresle saçlarının arasından geçirdi. Parmaklarımı bir bir açtığımı fark ettiği an konuşacağını biliyordum. Bunun yalnızca blöf olmadığını tek bir parmak kaldığında anladı ve korkuyla bana bakarak bağırdı.

 

"Demir Korkut Öztan."

 

O an durdum. Maraton koşmuşçasına nefes nefeseydi. Yalvarırcasına gözlerime baktı. Adının Ezra olmadığını bilmek bile beni büyük bir şoka sürüklemişti ama yüzümde mimik oynatmadan ona bakmaya devam ettim. Demir Korkut Öztan kim? Sorumun cevabı ismi değildi. Kim olduğuydu. Şans benden yanaydı. Yaralıydı ve bana ulaşana kadar USB'nin klozeti boylayacağına emindi. Ve şu kısa sürede onu oraya atacak kadar gözü kara biri olduğumu bilecek kadar tanımıştı beni. Bu yüzden sertçe yutkundu ve mağlubiyetini kabullendi.

 

"Milli İstihbarat Teşkilatı."

 

Bölüm : 22.06.2025 15:52 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
İçindekiler
Songül harmanda / KARADEMİR / 30. Bölüm 'Görünmeyenin Ardında'
Songül harmanda
KARADEMİR

84.7k Okunma

4.58k Oy

0 Takip
85
Bölümlü Kitap
1. Bölüm "Kanlı Küvet"2. Bölüm "Bir Şüphe, Beş Şüpheli"3. Bölüm "Karanlıkta Gizlenen Adam"4. Bölüm "Açık Çek"5. Bölüm "Bir Kadını Kurtarmak"6. Bölüm "Tehlikeli Adamlar"7. Bölüm "Dikenli Duvarlar"8.Bölüm "Çığ"9.Bölüm “Kimsesiz Kız Çocuğu”10.Bölüm “Ölüm Oylaması”11. Bölüm “Kış Bahçesi”12.Bölüm”Kabuk Tutmuş Yaralar”13. Bölüm “Bir Fotoğraf Karesi”Duyuru14. Bölüm “Her İnsanın Bir Zaafı Vardır”DuyuruGüncelleme15. Bölüm "Gözlerini hep açık tut!"DuyuruDuyuru16. Bölüm “Bir Kadın Tüm Oyunu Bozar”Yeni bölüm yayınlandı17. Bölüm “Kral Paradoksu”Yeni Bölüm YayınlandıDuyuru18. Bölüm “Vicdana Asılı Urganlar”Yeni bölüm yayınlandıDuyuruDuyuru19. Bölüm”Bir Hiç Sıfıra Eşit Olur Mu?”Yeni Bölüm YayınlandıDuyuru20. Bölüm “Kan”Yeni Bölüm Yayınlandı21. Bölüm “Yalan”Yeni Bölüm YayınlandıDuyuruDuyuru22.Bölüm “Üç Bilet Meselesi”Yeni Bölüm YayınlandıDuyuru23. Bölüm “Bedelleri Her Zaman Masumlar Öder”Yeni Bölüm YayınlandıDuyuruDuyuru24. Bölüm 1.Kısım “İkilem”Yeni Bölüm YayınlandıDuyuru24. Bölüm 2. Kısım “Korkak Kalp”Yeni Bölüm Yayınlandı25. Bölüm 1. Kısım "Pranga"25. Bölüm 2. Kısım "Yol Ayrımı"26. Bölüm "Gerçeğin Acı Yüzü"Yeni bölüm hakkında27. Bölüm 1. Kısım "Yaralı Bir Adam"27. Bölüm 2. Kısım "Gözler Yalan Söylemez"Duyuru28. Bölüm 1. Kısım "Geriye Kalacak Birkaç Anı"28. Bölüm 2. Kısım "Tabut"Yeni bölüm sınırı29. Bölüm 1. Kısım "İmkansıza Aşık İki Kadın"29. Bölüm 2. Kısım "Veda"Yeni bölüm sınırı30. Bölüm "Görünmeyenin Ardında"Yeni Bölüm yayınlandı!Yeni bölüm sınırıYeni bölüm sınırı31. Bölüm "Yüzleşme"Yeni bölüm sınırı32. Bölüm 1. Kısım"Yenilgi"32. Bölüm 2. Kısım "İntikam ve İhanet"33. Bölüm "Kıyamet"34. Bölüm "Yas"35. Bölüm "Aklımız Bize Düşman"36. Bölüm "Bir Ölümün Günahı"37. Bölüm "Umudun Kurumuş Çiçekleri"Yeni bölüm yayınlandı38. Bölüm "Pişmanlıklar"Yeni bölüm yayınlandı39. Bölüm 1. kısım "Anılarda Yaşayanlar"39. Bölüm 2. Kısım "Kalbimi Titreten Adam"40. Bölüm "Bahar" FinalTeşekkürlerGüncellemegüncelleme
Hikayeyi Paylaş
Loading...