69. Bölüm

31. Bölüm "Yüzleşme"

Songül harmanda
sonsuzluksb

Dikkat! Bölümde ve kitapta geçen her şey kitabın başında da belirttiğim gibi hayal ürünüdür. Hiçbir kurum, kuruluş ve kişi ile alakalı değildir.

 

 

Derin Asu Aldinç

 

 

Çağdaş Karademir, Bakanlıktan bazıları, birkaç milletvekili ve çok daha büyük isimlerle yapılan görüşmeler. Bazıları yalnızca el sıkışmalı fotoğraflardan ibaret. Bazıları ise nasıl kayıt altına alındığına hayret ettiğim videolar şeklinde. Belgeler anladığım kadarıyla paranın gelişinin aklandığı bir düzüne proje ve iş yerlerinin tamamen yalandan ibaret olduğunu kanıtlar nitelikte.

 

Emir Karademir senelerce babasının ruhu duymadan yüzlerce delil toplamıştı. Boynunda taşıdığı bu görüntüler Çağdaş Karademir'i yok edecek kadar güçlüydü. O her şeyi Annesi için yapmıştı ve babasıyla birlikte masayı da devirmek için o masaya oturmuştu. Yeri ve zamanı bilecek, onu devirmek için toplantı saatini seçecekti. Muhtemelen delillerle birlikte toplantı bilgisini de verecek ve hiç ummadıkları anda yeraltı dünyasının krallarının sonunu getirecekti. O bunları çoktan yapmış olmalıydı ama benim ondan Gökçe'yi kurtarmasını istemem her şeyi tepetaklak etmişti.

 

Şimdi ise bu deliller benim parmaklarım arasındaydı. Karşımda oturan MİT ajanı ile yaptığım anlaşma doğrultusunda bunu ona teslim etmeliydim. Fakat bu, aynı bana söylediği gibi, Karademir'lerin sonu demekti. Emir de bir Karademir'di. Masadandı ve Ezra hiç şüphesiz onun da masa da olduğu bir anı seçecekti.

 

Sıkışıp kaldım. Nereye, kim için ve neden olduğunu bilmeden sıkışıp kaldım. Bedenimin güçsüzce yere yığılmasının sebebi o korkunç sıkışıklık hissiydi. Klozetin yanında öylece oturdum.

 

Ezra da benim gibi yere çöktü. Belki uzun bir konuşmanın bizi beklediğindendi, belki yalnızca yaralı bacağı ile daha fazla ayakta duramadığından. Başını kapıya yasladı ve yorgunlukla bana baktı.

 

"Neredeydi?" Sorulacak çok soru vardı aslında ama o önce uğruna büyük bir çaba verdiği şeyi merak etmişti. "Bu adam olmak için yıllarımı verdim. Emir Karademir'in her yanını kuşattım ama bulamadım. Neredeydi Asu?"

 

"Boynundaki kolyedeydi."

 

Kaşları çatıldı, başını kapıdan ayırdı ve dikkatle bana baktı.

 

"Sen nasıl aldın peki?" Göz göze kaldığımız o kısa sürede neler olduğunu tahmin edebildi. "Bunu yaptın mı?"

 

"Sakın." Başımı salladım şiddetle. "Sakın bana haddin olmayan konularla ilgili hesap sormaya kalkma!"

 

"Emir Karademir o!" Sesi banyoda yankılandı. Öfkeliydi, bağırıyordu ikinci kez ve konu yine aynıydı. "Lale için o evde değil miydin sen?"

 

"Şunu yapmayı kes! Bana bunları hatırlatmana ihtiyacım yok. Ben zaten mücadele ediyorum. Ne yaşadığım hakkında en ufak bir fikrin yok."

 

"Asu." Dedi ismimi dişleri ile çiğneyerek."Bu oyunun onun için olduğunu söylemiştim. O gece yüzünde bu ihtimali görsemde inanmadım! Gördüğüme bile inanmadım ben. Emir'i sevebileceğine inanmadım. Kardeşinin katili o bile olabilirken tutup o adamla birlikte olacağına inanmadım!"

 

"Neye inanıp inanmadığın umurumda değil!"

 

Bağırışım onun sesini bastırdı. Ellerimi yüzüme kapatıp sakinleşmeye çalıştım. Ben zaten yanıyordum, bu yangına odun atmasına ihtiyacım yoktu. Bir akıla, tavsiyeye, doğrulara ihtiyacım yoktu. Emir Karademir'i bütün yanlışlara rağmen sevmiştim. Her şeyi bile bile.

 

"Bu hislerin, içinde olduğun durumu etkileyemez Asu. Onu korumak için elinde tuttuğun şeyi yok etmene izin vermem." Gözlerimin içine baktı. "Bu aşktan çok daha büyük bir şey. Kadınların, çocukların, gençlerin hayatı söz konusu. Teşkilat bu işe yıllarını verdi."

 

"Delilleri sana vereceğimi biliyorsun zaten." Avucumu açıp baktım. Gözlerimin önünden birçok şey geçti. "Lale'nin neden intihar ettiğini hiç araştırmadın değil mi?" Yüzünde bir duyguyu okumak zordu.

 

"En iyi ihtimalle hepsi müebbet hapis cezası alacak." Dikkatle bana baktı. Göz yaşlarımı akıtmamak için verdiğim çabayı görebiliyor muydu? "Yine de sorguda kim olduğunu öğrenecektim. Senin için bunu yapacaktım Asu."

 

Direnmekte zorlandığım yaşlar yanağıma doğru akmaya başladığında bunun iznim dışında olduğunun farkındaydım. Dolup taşmaya mahkum kalmıştı. İlk birkaç damlanın ardından gelenler, artık tutmanın bir anlamı olmadığını bilerek akıttıklarımdı. Yaşlar önümü bulanıklaştırdı fakat dengemi koruyarak ayağa kalktım. Kapıdan kaçıp gidecekmişim gibi endişeyle ayaklandı Ezra da. Yaşlı gözlerime baktı. Öfkeliydi. Göz yaşlarım akmayı sürdürürken USB'yi ona uzattım. Avucuma baktı.

 

"Kimliğimi ona söylemeyeceğine emin olmalıyım." USB'yi aldı ve gözlerimin içine baktı. "Onun için ağlıyorsun. Olacaklar için ağlıyorsun Asu." Başını eğdi. "Seni iki kez ağlarken gördüm. Her ikisi de Emir içindi. Oysa duygularını gizlemek için kendinden büyük zırhları kuşanan bir kadınsın."

 

"Göz yaşlarımı bir adam için akıtmıyorum." Yutkundum. "Çaresizlik nedir bilir misin Ezra? Kaçıp dururken kendine çarpmayı. Aklınla, kalbinle savaşmayı bilir misin?"

 

"Tahmin edemeyeceğin kadar iyi bilirim." Eğildi hafifçe. "Bu iş senden, benden ve lanet olası tüm hislerimizden daha büyük. Bu yüzden Asu verdiğin tüm savaşlara bir tane daha ekle. Aklınla ve kalbinle savaş ama sakın Emir'e kim olduğumu söylemeyi düşünme." Kulağıma yaklaştığında göz yaşlarım artık yerini doldurmuyordu. "Seni incitmeyi istemiyorum ama eğer kim olduğumu öğrenirse...Annen'i de Karademir'ler ile birlikte yakarım."

 

"Beni tehdit ediyorsun." Dedim olanları özetlemek istercesine. Yüzüm donuk olsa da sesim şaşkın çıkmıştı.

 

"Seni koruyorum." Diye düzeltti beni. "Seni hata yapmaktan koruyorum Asu."

 

Derin bir nefes aldı. Yüzü kimliğini açıkladığı andan beri bir kez bile yumuşamamıştı. Oysa bana gösterdiği adam oldukça güzler yüzlüydü. Fakat o zaten Ezra Kulaç değildi. Yalanlar içinde yalanlar vardı.

 

Bu kez gerçekten yolun sonuydu. Karademir'lerden geriye, arzuladığım gibi, hiçbir şey kalmayacaktı. Annem kurtulacaktı. Katil ortaya çıkacaktı ve benim yapmam gereken tek şey kalbimi susturmaktı.

 

"Bana kardeşimin mektubunu ver."

 

Mektubumu alıp gitmeliydim. Sessizce çekip gitmeliydim. Herkesten ve her şeyden.

 

Ezra başını salladı. Topallayarak yanımdan ayrıldı ve elinde mektupla geri döndü. Sırtımı ona dönüp evini terk etmeden önce gözlerime bakıp son kez konuştu.

 

"Bu iş sona erdiğinde yine karşına çıkacağım Asu. Bu kez Demir Korkut Öztan olarak."

 

***

 

Sorular sorup duruyorum kendime. Çoğu cevaplanmayacak kadar can sıkıcı. Oysa masallar başka hayatlar anlatırdı bize. Sevgisiz büyümüş her çocuk bir gün mutlu olurdu. Kayıp verenler daha büyüğünü bulurdu. İyi insanlar olurdu. Sevilirdin ve ait olurdun. Bir yere, bir insana tutunurdun. Dalları güller açardı, dikenleri ellerine batmazdı. Kabuslu gecelerin huzurlu sabahları vardı. Kesici soğuğun sıcağı, göz yaşının tebessümü vardı. Benim hayatımda ise büyük bir yalnızlık vardı.

Mezarına gömülmüş cansız bir beden kadar yalnızdım.

 

Ben içine yara aldığı her sevgiyi gömen koca bir mezarlıktım. Ziyaretçisi olmayan, yağmursuz sulanmayan. Taşı, ismi, tarihi olmayan bir mezarlık.

 

Bu evin kapısından çıkıp giderken bir daha dönmeyeceğimi sanıyordum ama yine buradaydım işte. Emir'in gelip beni burada bulacağını biliyordum. Adım atmak istemediği halde benim için bu eve gireceğini biliyordum. Onunla yüzleşecektim. Her şeyin başladığı bu evde yüzleşecektim.

 

Hava soğuktu ama Çağdaş Karademir bahçedeydi. Telefonla konuşurken yavaş adımlarla bahçeyi turluyordu. Beni gördüğünde yerinde durdu. Gözlerini bana dikti ve telefonu kapatıp ceketinin iç cebine koydu. Ellerini pantolonunun cebine yerleştirdi. Hiçbir yanıyla Emir'i andırmıyordu. Onun öz babasıydı ama benzedikleri tek nokta zekalarıydı. İkisinin bunu bambaşka amaçlarla kullandıkları aşikardı tabii.

 

"Seni daha erken bekliyordum Derin."

 

"Bense sizinle karşılaşmamayı umuyordum."

 

Gülümsedi. "Fakat burası benim evim." Aramızdaki mesafeyi azalttı. "Karşılaşmamız büyük bir tesadüf olmazdı değil mi?"

 

"Annem nerede?"

 

"Onun için endişelendin mi?" Yüzümü inceledi, bir şeyler arıyor gibiydi. "Saçları uzayacak Derin." Yapay bir üzüntü ile nefes aldı. "Ama Emir'in yanında olmaya devam edersen geri dönüşü olmayacak şeyleri kaybedebilir."

 

"Biliyor musunuz?" Derken zorlukla gülümsedim. Bende uyandırdığı mide bulantısını bastırmak zordu. "Annemi sizden alacağım."

 

Çağdaş Karademir korkunç karakterine tezat, çoğu kadının etkileneceği bir sempatiklikle güldü. Gözlerini gözlerime dikti. Meydan okurcasına baktı fakat o siyahlıklarda ki aşağılamayı görmemek mümkün değildi.

 

"Küçük bir kız çocuğu için büyük laflar bunlar."

 

"Bana daha önce güçten, zaaflardan ve paradan bahsetmiştiniz." Başını salladı devam etmemi isteyerek. "Size zaaflardan daha tehlikeli ve paradan daha güçlü bir şey söyleyeyim mi Çağdaş Bey."

 

Hitabetimde onun gözlerindeki aşağılamadan çok daha büyük bir tını vardı. Dikkatini çekmiş olmalıyımki alaylı ifadesinden kurtuldu. Yanından geçmek için birkaç adım attım ve fısıldadım.

 

"Sırlar."

 

Geride büyük bir kafa karışıklığı bırakarak eve girdim. Onun oklarını kendime çevirmek akıl karı değildi belki fakat sona gelmiştik. Bu zehirlenmiş gücün, kirli paranın ve korkunç düzenin bozulacağı an yakındı.

 

Çağdaş Karademir'in yapacaklarının değil yaptıklarını görmenin korkusu ile evin merdivenlerini tırmandım. Annemden kaçmak isteyen yanımın mağlubiyeti savaş daha başlamadan oldu. Kapısına bakarken gözlerim doldu. Ona yıllarca beslediğim öfkenin kül olup rüzgarla savrulduğunu o an daha iyi anladım. Kapısına uzanan elim titredi. Ve yatakta öylece oturduğunu gördüğümde içimden bir şeyler kopup gitti. Kesilen saçlarının düzensizliği, bazı kısımların hala uzun ve bazılarınınsa kazındığı bu görüntü şüphesiz bilerek yapılmıştı. Yüzünde morluklar vardı, direnmişti. Gözleri bir noktaya kitlenmiş ve hala varlığımı fark etmemişti.

 

"Anne."

 

Gözleri usulca bana döndü. Birbirimize baktık donukça. İfadesiz yüzlerin içinde binlerce duyguyu taşıdığını iyi bilirdim. Tüm renklerin birleşiminin beyaz olması gibiydi. Tüm duyguların ifadesiz bir yüze hapsolması.

 

"Gittiğini sanmıştım." Dedi yorgunca. "Seni görmeyecek olsamda bu evden kurtulmuştun."

 

"Seni bırakmayacağım."

 

"Bunu hak etmiyor muyum?"

 

"Her zaman hak ettiklerimizi yaşamıyoruz anne."

 

Başını salladı usulca. "Haklısın." Gözlerini yine yere çevirdi. "Öyle olsaydı Çağdaş'dan geriye bir şey kalmazdı."

 

Kapıyı kapattım. Yatağa yaklaşıp yanına oturdum. Yüzüne yakından bakmak, morluklarını görmek berbat hissettirdi.

 

"Bana bir keresinde 'Belki bir gün sevmemen gereken birini seversin' demiştin." Bana baktı usulca. "Bazen kalbinin seni nerelere götürdüğünün farkında bile olmazsın." Başımı sağa sola sallayarak güldüm. "Hayatımı onlardan nefret ederek geçirdim. Sonra gelip onlardan birini sevdim."

 

"Derin."

 

"Yapmayacağım anne. Lale'ye bunu yapmayacağım. Bu sevgi beni öldürse de yolumdan dönmeyeceğim." Telefonum çalmaya başladığında yataktan kalktım. "Sen de gülümse. Yakında bu azap son bulacak."

 

"Bu ne demek?"

 

Arama bitti ve mesaj geldi. Tüm aramalar Emirdendi ve mesajda.

 

'O eve girmek istemiyorum Asu, dışarı çık lütfen.'

 

"Yakında öğreneceksin."

 

Annem bir şey diyemeden odadan çıktım. Alt kata doğru telaşla indim. Nabzımı yükselten tek şey Emir'in burada oluşu değildi. Geleceğini biliyordum zaten. Yüzleşmenin zorluğu altında eziliyordum ben.

 

Hizmetçilerden birinden Çağdaş Karademir'in evden ayrıldığı bilgisini aldım. Adımlarım bu yüzden kış bahçesine yöneldi. Cam kapıdan içeri girip hüzünle çiçeklere baktım. Koltuklardan birine oturdum.

 

'Kış Bahçesindeyim.'

 

Gelecekti. Bu eve adım atmak istemese de gelecekti biliyordum.

 

Cebimden mektubu çıkardım ve bir kez daha açıp okudum. Hatırlamak istedim. O küveti, kanları, Lale'yi. Neden burada olduğumu hatırlamak Emir'le yüzleşme gücü verecekti bana. Yarama tuz basar gibi tekrar tekrar okudum mektubu. Ama öyle ya, her kelimenin arasına Emir'in yüzü girdi. Asu diyişi çınladı kulaklarımda. Sözleri, tebessümü, dikkatle bana bakışı, dokunuşu, öpüşü.

 

Aklım benden nefret eder gibi durmadan başa sardı her şeyi. Amaçlarımı hatırlamak isterken onu getirdi gözlerimin önüne. O ana kadar aslında bu aşkın kanıma karışırcasına içime işlediğini bilmiyordum. Bu beni hiç korkmadığım kadar korkuttu. Oysa ben korkunun görmediklerim, olmadıklarım ve duymadıklarımla ilgili olduğunu düşünürdüm. Korku başka demekti, benden başka, ben olmayan. Yabancı biri, terkedilmiş bir ev, karanlık bir sokak gibi. Ben hiç bana ait bir şeyden korkmamıştım. Bir duygudan korkmamıştım.

 

Cam kapı itilerek açıldığında kalbim tekledi. Emir girdi içeri. Ela gözleri beni bulduğunda bir süre yüzüme takılı kaldı. Dikkatle baktı her bir santimine. Kızgın gibiydi, endişeli ve aynı zamanda rahatlamış. Tüm bu duygu karmaşası ile bana doğru adım attığında yavaşça karşımdaki koltuğu işaret ettim. Dün gece yaşananlar bir hayal gibi gelmişti o an. İki yabancı gibiydik, iki düşman gibi.

 

"Neler oluyor Asu?"

 

Sesi derin bir nefes aldırdı bana. Avucumda tuttuğum mektubu sıktım. Henüz kolyede ki boşluğu fark etmemiş olmalıydı. Karşıma oturdu, dirseklerini dizlerine yasladı. Kaşları çatıktı, gözlerini bir an bile yüzümden ayırmıyordu ve durmadan düşünüyor olmalıydı. Neticede aklı ona düşmandı, düşünceler eziyet edecekti.

 

"Gelmeyecektin buraya. Senden sadece bir sonraki toplantıya kadar zaman istemiştim. Bana güvenmiyor musun?"

 

"Konu annem değil."

 

Elimdeki mektubu yavaşça ortada duran yuvarlak, cam sehpaya koydum. Önce mektuba baktı sonra gözlerime.

 

"Bana hep neden burada olduğumu sorup duruyordun. Gözlerimde başka bir şey olduğunu söylüyordun." Henüz ağlamayacaktım ama boğazıma tırmanan o yumruları yutmak ne zordu! "Bu eve gelmemin nedeni bu mektup."

 

İnce uzun parmakları mektuba uzandı. Yavaşça kavradı ve açıp okumaya başladı. Yüzüne oturan ciddiyet, gözleri aşağı kaydıkça arttı ve en sonunda şaşkınlıkla bana baktı.

 

"Sana zarar veremeyeceğimi biliyorsun." Dedim hem fiziksel hem de duygusal anlamı kast ederek. "Katil sen olsan da olmasan da senin olmayacağım Emir."

 

Sesimin titrediğini fark etmiş miydi? Kelimeler dudaklarımı bir bıçak gibi kesip geçerken onum kalbine de batmış mıydı? Neden susuyordu?

 

"Kaybedecek bir şeyin yok." Sertçe yutkundum. "Bu yüzden söyle." Suskunluğu sesimi daha da güçsüzleştirdi. "Katil sen misin?"

 

Ela gözlerini mavilerimden çekmedi. Kurtulmak için birçok şeyi feda edeceğim bir his dikenli teller gibi sardı vücudumu. Ne düşündüğünü, ne hissettiğini anlayamadım.

 

"Sözlerime güvenecek misin?" Dedi sonunda. Konuşmak için beklediği o süre azap gibiydi. Verdiği cevapsa duymak istediklerimden uzaktı.

 

"Kaybedecek bir şeyin yok."

 

Aynı sözleri tekrarladığımda başını sağa sola doğru salladı yavaşça. "Yanılıyorsun Asu." Mektubu sehpaya bıraktı. "Benim olmadığın ve kaybedeceklerim hakkında büyük yanılıyorsun."

 

 

"Söyle." Direnişim bir cevap duymadan göz yaşı akıtmamak içindi. Belki duyacaklarımı duyar ve çeker giderdim buradan. Belki yalan söylerdi...Emir Karademir yalan söyler miydi hiç? "Bir şey söyle Emir!"

 

Güçsüz bir bağırışa rağmen bana bakmaya devam etti. O aklının içinden geçenleri deli gibi bilmek istedim. Yüzüme kitlenmiş ela gözlerin neler gördüğünü, mektubu okuduğundan bu yana kimi dost kimi düşman bellediğini bilmek istedim.

 

"Onu incitmedim." Dedi sakince, benim kıyametimden uzak kırgın bir sakinlikti bu. "İntihar etmesine neden olacak hiçbir şey yapmadım Asu."

 

Birkaç damla göz yaşı aktı yanağıma. "Kim olduğunu biliyor musun peki?"

 

"Kim olduğunu bulacağım."

 

"Kardeşlerinden biriyse ne yapacaksın Emir Karademir?

 

Çenesini sıktı. Adı ile arama koyduğum mesafeyi hissetmişti.

 

"Onların yapmadığına eminim."

 

"Öyle mi?" Kaşlarım havalandı. "Hiçbir detayı kaçırmadığına mı inanıyorsun? Zekanın sevgini yenemeyeceğini bilmiyor musun? Gözlerimin içine baktığın onlarca anın hangisinde Karademir'lere olan nefretimi gördün?"

 

"Ben orada bir kaçış gördüm Asu. Kendinden kaçıp kendine tosladığın bir enkaz."

Bana doğru eğildi. "Öfkeli gözlerini, tutkunu, acını gördüm. Benim canım yandı diye akıttığın yaşları gördüm." Yüzü acıyla kasıldı. "Yalan mıydı her şey?"

 

Sesinin giderek güçsüzleşmesi göz yaşlarımın şiddetini arttırdı. Mimik oynatmadan akıttığım göz yaşlarım yüzümü durmadan ıslattı. Her şey bulanıkken bile onun yüzünü görebildim. Her bir ayrıntıyı kafamın içine kazıdığımdan habersiz görenin gözlerim olduğunu sandım.

 

"Bunun bir önemi yok."

 

"Cevap ver bana Asu."

 

"Cevabını verdim. Bir önemi yok."

 

Bir süre gözlerimin içine bakmaya devam etti. Sonra mektubu alıp tekrar okudu ve ayağa kalkıp sehpaya bıraktı. Arkasını dönüp kapıya kadar hızla yürüdü ve çıkıp gitti.

Bölüm : 23.06.2025 19:30 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
İçindekiler
Songül harmanda / KARADEMİR / 31. Bölüm 'Yüzleşme'
Songül harmanda
KARADEMİR

84.7k Okunma

4.58k Oy

0 Takip
85
Bölümlü Kitap
1. Bölüm "Kanlı Küvet"2. Bölüm "Bir Şüphe, Beş Şüpheli"3. Bölüm "Karanlıkta Gizlenen Adam"4. Bölüm "Açık Çek"5. Bölüm "Bir Kadını Kurtarmak"6. Bölüm "Tehlikeli Adamlar"7. Bölüm "Dikenli Duvarlar"8.Bölüm "Çığ"9.Bölüm “Kimsesiz Kız Çocuğu”10.Bölüm “Ölüm Oylaması”11. Bölüm “Kış Bahçesi”12.Bölüm”Kabuk Tutmuş Yaralar”13. Bölüm “Bir Fotoğraf Karesi”Duyuru14. Bölüm “Her İnsanın Bir Zaafı Vardır”DuyuruGüncelleme15. Bölüm "Gözlerini hep açık tut!"DuyuruDuyuru16. Bölüm “Bir Kadın Tüm Oyunu Bozar”Yeni bölüm yayınlandı17. Bölüm “Kral Paradoksu”Yeni Bölüm YayınlandıDuyuru18. Bölüm “Vicdana Asılı Urganlar”Yeni bölüm yayınlandıDuyuruDuyuru19. Bölüm”Bir Hiç Sıfıra Eşit Olur Mu?”Yeni Bölüm YayınlandıDuyuru20. Bölüm “Kan”Yeni Bölüm Yayınlandı21. Bölüm “Yalan”Yeni Bölüm YayınlandıDuyuruDuyuru22.Bölüm “Üç Bilet Meselesi”Yeni Bölüm YayınlandıDuyuru23. Bölüm “Bedelleri Her Zaman Masumlar Öder”Yeni Bölüm YayınlandıDuyuruDuyuru24. Bölüm 1.Kısım “İkilem”Yeni Bölüm YayınlandıDuyuru24. Bölüm 2. Kısım “Korkak Kalp”Yeni Bölüm Yayınlandı25. Bölüm 1. Kısım "Pranga"25. Bölüm 2. Kısım "Yol Ayrımı"26. Bölüm "Gerçeğin Acı Yüzü"Yeni bölüm hakkında27. Bölüm 1. Kısım "Yaralı Bir Adam"27. Bölüm 2. Kısım "Gözler Yalan Söylemez"Duyuru28. Bölüm 1. Kısım "Geriye Kalacak Birkaç Anı"28. Bölüm 2. Kısım "Tabut"Yeni bölüm sınırı29. Bölüm 1. Kısım "İmkansıza Aşık İki Kadın"29. Bölüm 2. Kısım "Veda"Yeni bölüm sınırı30. Bölüm "Görünmeyenin Ardında"Yeni Bölüm yayınlandı!Yeni bölüm sınırıYeni bölüm sınırı31. Bölüm "Yüzleşme"Yeni bölüm sınırı32. Bölüm 1. Kısım"Yenilgi"32. Bölüm 2. Kısım "İntikam ve İhanet"33. Bölüm "Kıyamet"34. Bölüm "Yas"35. Bölüm "Aklımız Bize Düşman"36. Bölüm "Bir Ölümün Günahı"37. Bölüm "Umudun Kurumuş Çiçekleri"Yeni bölüm yayınlandı38. Bölüm "Pişmanlıklar"Yeni bölüm yayınlandı39. Bölüm 1. kısım "Anılarda Yaşayanlar"39. Bölüm 2. Kısım "Kalbimi Titreten Adam"40. Bölüm "Bahar" FinalTeşekkürlerGüncellemegüncelleme
Hikayeyi Paylaş
Loading...