73. Bölüm

33. Bölüm "Kıyamet"

Songül harmanda
sonsuzluksb

Bölümün ilk kısmı Demir Korkut Öztan ikinci kısmı ise Derin Asu Aldinç bakışından anlatılacaktır.

 

 

 

Demir Korkut Öztan (Ezra Kulaç)

 

 

Köprüyü yakmaya kararlıysan karşıya geçtiğinden emin olmalısın.* Asu. Her yeri ateşe verip orada kalmak için diretemezsin.

 

Onun için sözlerim bir şeyler ifade etseydi böyle derdim. Fakat ifade etseydi de 'Yanacak olan benim' derdi muhtemelen. Asu, gördüğüm en inatçı kadındı. Dik başlı, fevri, sert ve o kırılgan bedenine, masum yüzüne zıt ne varsa ondaydı. Tüm bunlara rağmen ona çekilip, bir aptal gibi alev almış köprüye koşmamak mümkün değildi. Fakat hiç bir anlamı olmazdı. Asu bu hikayede kötü adamı sevmişti. Hikaye pek normal sayılmazdı, Asu da diğer kızlara pek benzemiyordu ama her zaman iyi adamlar kazanmaz mıydı?

 

Dengelerin şaştığı bu hikayenin bu gün kıyameti kopacaktı. Sûr benim elimdeydi. Fakat ben Asu'nun gözünde bir melek olmayacaktım.

 

"Bu saçmalık!" Dedi düşüncelerimden bi haber. "Beni burada tutamazsın."

 

"Arkadaşlara sorun çıkarmamanı umuyorum Asu. Onlara yetki verdim. Geceni Nezarethanede geçirmeni istemem."

 

"Dalga mu geçiyorsun benimle? Emir'e söyleyecek olsam şu ana kadar söylemez miydim?"

 

Gözleri bir okyanus gibiydi. Öfkeyle ya da hüzünle bakması derinliğinden hiçbir şey kaybettiremezdi. Bana her defasında derin bir nefes aldıran, masmavi bir okyanus. Boğulmaktan kurtulmanın imkanı yok.

 

"O an yaklaştıkça hislerinin sana neler yaptıracağını bilemem. Seni bundan haberdar etmeyecektim. Toplantıyı kendin öğrendin ve bu yüzden burada kalacaksın Asu. Operasyon sona erdiğinde istediğin yere gidebilirsin."

 

Kapıya doğru adımladığımda telaşla yerinden kalktı. Ne hissettiğini anlamak mümkün değildi.

 

"Gökçe'nin yanında olmalıyım ben. Bana ihtiyacı olabilir." Sesi endişeli çıktı ama bu endişenin kaynağı Gökçe miydi emin olamadım. "Biliyorsun hastaneden yeni çıktı."

 

"Onu kontrol etmesi için birilerini gönderirim."

 

Hızla açtığım kapıdan çıkıp ardımdan kilitlediğimde Asu'nun elleri kapıyı buldu. Üst üste yumruklarını vurdu kapıya. O ufak bedeninden beklenilmeyecek bir güçle sarstı kapıyı.

 

"Şerefsizin tekisin! İfade diye buraya getirip kilitledin beni! Tüm deliller elinde zaten onları masada yakalamasan dahi işleri bitmedi mi?"

 

Kapıya yaklaştım. "Öyle." Diye mırıldandım. Asu'nun beni duyabileceği bir sesle. "Fakat Emir için işler öyle değil. Elimde ona ait hiçbir delil yok. Karademir Gruop'la bile ilişiği yok. Hiçbiriyle yok. Üzerine tapulu mal bile yok Asu! Onu masada suç üstü yakalamalıyım."

 

"Ne zamandan beri asıl hedefin Emir oldu?"

 

"Asıl hedef mi?" Bu kez onun sesi sakin benim ki ise öfkeli çıkmıştı. "Ben işimi yapıyorum."

 

Birkaç adım ileride bekleyen Koray'a başımla kapıyı işaret ettim. Yanından yürüyüp geçerken hızlıca konuştum.

 

"Zorluk çıkarırsa aşağıya al. Ben gelip alana kadar da çıkarma."

 

Başıyla verdiği onayı alarak merdivenlere yöneldim. Bacağımdaki ağrıyı yok saydığım dakikaların ardından duvara tutunup soluklandım. Sızlayan etimin ağrısına alışınca üst katın basamaklarını aşıp koridora çıktım. Kapıyı açıp girdiğim odada göze çarpan ilk şey ortada duran büyük masaydı. Emre ve Ozan önlerinde duran çizimle bakışıyordu. Sandalyelerden birine oturup kendi çizimime göz attım.

 

"Kız ne iş?" Dedi Emre. Kolları göğsünde bağlı, yayılarak oturmuştu.

 

"Önemli bir şey değil."

 

"Benim merak ettiğim kız Ezra Kulaç'ın mı hayatından yoksa Demir Korkut Öztan'ın mı?"

 

Ozan'ın dediklerine sadece Emre güldü.

 

"Muhtemelen ikisinin de değil." Bıkkın bir nefes aldım. "Eksik bir şey var mı?"

 

Emre ciddileşip doğruldu. Parmaklarını işaretli yerlerde gezdirip kaşlarını çattı. "Toplantı saatinden önce buralarda olmamız gerekmiyor mu? Neden zaman kaybediyoruz?"

 

"Çağdaş Karademir ipini sağlam kazığa bağlar." Parmaklarımı işaretlenmiş noktalara vurdum. "Her birinde adamları var, toplantı öncesinde etrafı devriye gezerler. Malikaneye giden yolların her birinde dururlar. Toplantı saati boyunca Çağdaş Karademir ile iletişim halindeler, aynı zamanda kendi aralarında da. Herifleri aynı anda indirmeniz gerekiyor." Daha geride duran bir noktaya gelip görünmez bir daire çizdim. "Öncesinde burada duracaksınız. Toplantıda İhsan Kulaç'ın ölümünden başka konuşulacak bir şey var mı bilmiyorum. Talebi ben yaptım bu yüzden normalde olanın en fazla yarısı uzunluğunda bir toplantı olacağını tahmin ediyorum."

 

"Her hangi bir aksiliğe karşı sen yine de onları daha fazla tutmalasın."

 

"Birkaç planım var."

 

***

 

Şehir merkezine oranla burada çok daha fazla kar vardı. Yollara lastikleriyle iz bırakıp demir kapıların ardına geçen ilk masa üyesi bendim. Girişte, her toplantıda olduğu gibi, rutin bir kontrolden geçtim. Bu kontrollerin herkese eşit uygulandığından şüpheliydim.

 

Kadınlar çoktan gezinmeye başlamıştı. Bazılarının elinde içki bardakları vardı. Rahatsız edici çıplaklıklarına, yüzlerine taktıkları maskelerden dolayı mı böyle duyarsızlardı? Yoksa artık çıplaklıkta bir şey ifade etmiyor muydu onlar için?

 

Bana uzatılan tepsiyi başımla ret ettim. Toplantı salonunun loş ışıkları altına girdim. Koltuğuma oturdum. Kol saatim 23.47'yi gösteriyordu. O dakikadan itibaren nabzım artmaya başladı. Gerginlik soğuğa rağmen beni terletti. Yelkovan sırtına ağır taşlarlar yükledi ve dakikalar geçmek bilmedi.

 

Benden sonra gelen ilk kişi Cahit Soykamer'di. Ardından Behram Çevik ve Çağdaş Karademir girdi içeriye. Kalan iki boş koltuktan biri Doğan Azrak'ındı. Bu camiadan silinen Azrak. Yokluğu endişe verici değildi, Emir'in aksine.

 

Fakat bir anlaşma yapmıştık onunla. İhsan Kulaç'ın ölümünü üstlenmem karşılığında masaya oturmaya devam edecekti. Mutlaka gelecekti.

 

"Amcanın ölümü hakkında konuşmak istiyorsun öyle değil mi?"

 

Bunu diyen Çağdaş Karademir'di. Bu toplantının değersizliğini vurgulamak ister gibi bir dizi kağıt almıştı önüne. Benimle konuşurken o kağıtlara bakıyordu. Yüzünün her bir santiminde gezinen egonun altına derin bir kaygı olduğunu biliyordum. İhsan Kulaç onun için değerliydi. Kimsenin elini atmak istemeyeceği işleri yapardı. Güçlüydü ama Çağdaş Karademir'den korkardı. Şimdi ise Çağdaş Karademir Vezirini kaybetmişti. Vezirini kaybetmiş bir şah ve rakibi burnunun dibinde. Ben hamlemi çoktan yapmıştım ama o henüz mat olduğunun farkında bile değildi.

 

"Kimseden taziye iletisi almayınca haberiniz yok sanıyordum."

 

"Evine gönderdiğim çelenkleri görmedin mi yoksa?"

 

Alayına karşılık yalnızca sırıttım. "O kadar çok vardı ki isminizi kaçırmış olmalıyım."

 

"Şimdi ne olacak?" Dedi Cahit Soykamer. "İhsan'ın işlerine yeğeni mi bakacak? Geçen sefer pek üstesinden geldiği söylenemez."

 

"En azından tek başına hem amcasının hem de Doğan'ın işerini yürütemeyeceği açık."

 

Behram Çevik'de aynı fikirdeydi. Çağdaş Karademir'in aksine yüzlerindeki endişeyi gizlemekte başarılı değillerdi.

 

"İhsan'ı kimin öldürdüğünü konuşmayacak mıyız?" Cahit çekinerek gözlerini Çağdaş'a dikti. "Oğlunun o fahişe için bunu yaptığına eminim."

 

"Bilmediğin şeyler hakkında konuşmak başını derde sokabilir Cahit."

 

"İhsan'ı Kuzey öldürdü. Masadan birini. Doğan'ı da öldürdüğüne eminim. Bir adamın sevdiği kadın için ne kadar ileri gidebileceğini iyi bilirsin sen de."

 

Çağdaş Karademir hızla koltuğundan kalktı. Birkaç adımda Cahit Soykamer'in arkadına geçti. İçki bardağını sertçe masaya vurdu ve elinde kalan keskin camı boynuna dayadı. Diğer eli ile saçlarından tutup başını geriye çekti.

 

"Ne kadar ileri gidebileceğimi tahmin dahi edemezsin." Cam eti kesti fakat öldürücü değildi. "Sözlerinle haddini bir kez daha aşarsan önce karını sonra iki oğlunu gebertir, etlerini çiğ çiğ yediririm sana. "

 

 

Kol saatime baktım.

 

00.09

 

Gözlerim boş koltuğa kaydı.

 

"Neden bu işleri konuşmak için tüm üyeleri beklemiyoruz?"

 

Çağdaş Karademir o an gözlerini bana çevirdi. Kısık gözleri kırışıklıklarla çevrilmişti. Cahit Soykamer'in başını iterek bıraktı ve camı gelişi güzel yere attı.

 

"Emir'i mi bekliyorsun?" Sıradan bir soru içine bile tehlikeli tınılar sıkıştırabilirdi. "Yakın olduğunuzu sanıyordum. Bu masaya oturmayacağını söylemedi mi sana?"

 

"Aksine mutlaka geleceğini düşünüyorum."

 

Telefonum titredi. Gözlerim masanın altından ekrana kaydı.

 

-15 dakika-

 

 

***

 

Derin Asu Aldinç

 

Gece 01.30

 

 

Sert ve soğuk bir tahta üzerine ilk defa oturuşum değildi bu. Sertlikte, soğuklukta bir süre sonra hissedilmiyordu zaten. Mesele rahatsız edici bir yerde tek başına üşüyerek oturmak zorunda olmak da değildi. Asıl mesele düşüncelerle bir başına kalmaktı. Durmadan birbirine zıt onlarca sesin kafanın içinde sana eziyet etmesiydi. Her biri diğerinden daha acımasız ve neredeyse hepsi sana düşman.

 

Haklılığın, haksızlığın, yaptıkların, yapmadıkların, sonuçlar, keşkeler, pişmanlıklar, duyguların, korkuların...Ve başına bela daha onca şey. Kalbin aklınla şavaşta, sen kendinle savaşıyorsun. Tek bir bedene sıkışıp kalmış iki ruh gibi.

 

Bu karmaşanın içinde belirgin bir soru vardı yankılanan. Sanki birkaç dakika aralıklarla kafamda bir kıyamet kopuyor ve hemen ardından enkazın içinde bir ses yankılanıyordu.

 

Burada olmasaydın onu kurtarır mıydın?

 

Beni durduran şey bu parmaklıklar mıydı? Saate bakıp dursaydım eğer, toplantıya yaklaşan her bir dakika için endişem katlanarak artar mıydı? Yelkovan ve akrep yolunu tamamlamadan Emir'i arar mıydım?

 

Derin bir nefesi ciğerlerime çektim. Tüm bunların anlamı yoktu. Masaya oturan herkes çoktan tutuklanmış olmalıydı. Emir...bileklerinde kelepçelerle olmalıydı. O ellere nasılda yakışmazdı tutsaklık!

 

Ela gözleri gülümsemekten kısılmalıydı, dudakları muzipçe yükselmeliydi, beklemediğin bir anda aklını okuyup kulaklarına adını fısıldamalıydı.

 

Emir Karademir. Benim en büyük pişmanlığım olacaksın. Senin en büyük kırgınlığın olacağım.

 

Rahatsız edici bir kapı sesi işittim. Üzerimdeki monta sarılarak eğilip gelenin kim olduğuna baktım. Koray elinde dumanı tüten bir bardakla bana yaklaştı. Parmaklıklara doğru gidip sorgulamadan uzattığı bardağı aralıktan aldım. Kahve kokusu burnuma doldu ve bardağın sıcaklığı avuç içlerime yayıldı.

 

"İçiniz ısınır diye getirim."

 

"Teşekkür ederim. Demir geldi mi?"

 

Başını yavaşça sağa sola salladı. Öfkeli davranışlarım ve kaçma girişimimin ardından beni buraya getirmek zorunda kalışı, Koray'a hala mahcubiyet hissettiriyordu. Bu yüzden montunu bana vermiş ve buraya kilitlendiğimden bu yana tam beş kez kontrole gelmişti.

 

"Ne zaman gelir biliyor musun?"

 

"Bilmiyorum Derin Hanım. Gelince sizi alacağını söyledi."

 

Başımı sallayıp yerime döndüm. Koray çok beklemeden çıktı ve yine kendimle baş başa kaldım. Bu kez kafamdaki sesleri duymamak için bir şarkı mırıldanmaya başladım. Sıcak kahve içimi ısıttı. Kısa bir an yaşadıklarımı unuttum, bir hücrede değilde kendi odamda gibi hissettim. Her şeyin güzel olduğu bir zamandan kopup gelen birkaç dakikaydı.

 

Sonra yine kapı sesini işittim. Bu kez yerimden kalkmadan yalnızca parmaklıkların ardına baktım. Ve görmeyi beklediğim en son kişi orada durdu. Emir.

 

Telaşla kalkıp ona doğru attığım adımlar demir parmaklıkların hemen önünde son buldu. Birkaç adım gerideydi. Bileklerine baktım, kelepçeler yoktu. Adını koyamadığım korkunç bir his karnıma ağrılar soktu.

 

"Emir?"

 

Gözlerine bakmaya korktum fakat bakışlarım yüzüne tırmandı. Korktuğum şeyi gördüm. Duvarlar örülmüş, bedenimi bile titretebilecek buz gibi bakışlarla bakıyordu bana.

 

"Ezra Kulaç öyle mi Asu?"

 

Her şeyi biliyordu.

 

"Emir" dedim yine devamında ne diyeceğimi bilmeyerek. Sesim titriyordu, endişe beni tam şu anda öldürebilirdi.

 

"Birkaç saate internete düşecektir. Yarın tüm kanalların dev haberi olacak. Çağdaş Karademir ve masası hakkında her şey. Yakında detaylı videoları ve hatta belgeseli bile çıkar." Parmaklıklara yaklaştı. "Hayatımı bunu gerçekleştirmeye adamıştım. Çağdaş Karademir'e ait her şeyi yakmak ve o yangından sağ çıkabilmeyi umuyordum."

 

Gözlerim dolduğunda onlara hiç karşı gelmeden akmalarına izin verdim. Demirleri saran parmaklarım uyguladığım baskıyla sızlıyordu ama hissettiğim acının yanında bu neydi ki?

 

"Kurtulmuş olmak hiçbir şey ifade etmiyor bana." Yüzü hayal kırıklığı ile kasıldı. Gözleri derin bir acı ile doldu. "Senin yanmamı istemediğin bir ihtimalde...yanmayı tercih ederdim."

 

"Biliyorsun" dedim hıçkırıklarımın arasında. "Neden yaptığımı biliyorsun! Kardeşim için yaptığımı biliyorsun Emir lütfen anla beni."

 

"Sana demiştim!" Sesi boşlukta yankılandı. "Sana onu incitmediğimi söyledim. Bana bu cezayı soyadım için mi kestin? Seni anlamak istedim Asu...Acını bilerek öfkeni yutmak istedim. Dikenlerinden tutup seni kucaklamak istedim. Söylediklerine ve yaptıklarına rağmen senin için katili bulacağım dedim. Sözlerini tutan bir adam olduğumu bilmiyor muydun?"

 

"Bir anlaşma yaptım-"

 

"Bir önemi yok!" Başını sağa sola sallayıp geri çekildi. "Anlaşmaların, mektubun, tüm bu karmaşanın hiçbir önemi yok."

 

Aramızda olan tek şeyin alnımı yasladığım parmaklık olmasını isterdim. Emir'le aramızda artık yüzlerce duvar vardı. Bu günün geleceğini biliyordum. Kafamda canlanan halimizde tam tersiydik. O parmaklıklar ardında ve ben dışarıdaydım. Ama ikisinde de demirlere tutunup ağlayan bendim.

 

"Ne yaşadığını bilmiyorsun. Neler hissettiğimden haberin bile yok. Emir-"

 

"Hayır." Diyerek sözümü kesti. "Yaşadıklarımızı ve hissettiklerimizi boşver." Yutkundu sertçe. "Gerçek şu ki konu ne olursa olsun ben seni gözden çıkaramazdım ama sen beni çıkardın Asu."

 

Son sözlerinin ardından arkasını dönüp gitti.

###
 

Finale son 7 göz yaşım pıt kalbim çıt 🥲

 

 

 

 

 

*Söz alıntıdır.

Bölüm : 25.06.2025 17:52 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
İçindekiler
Songül harmanda / KARADEMİR / 33. Bölüm 'Kıyamet'
Songül harmanda
KARADEMİR

84.7k Okunma

4.58k Oy

0 Takip
85
Bölümlü Kitap
1. Bölüm "Kanlı Küvet"2. Bölüm "Bir Şüphe, Beş Şüpheli"3. Bölüm "Karanlıkta Gizlenen Adam"4. Bölüm "Açık Çek"5. Bölüm "Bir Kadını Kurtarmak"6. Bölüm "Tehlikeli Adamlar"7. Bölüm "Dikenli Duvarlar"8.Bölüm "Çığ"9.Bölüm “Kimsesiz Kız Çocuğu”10.Bölüm “Ölüm Oylaması”11. Bölüm “Kış Bahçesi”12.Bölüm”Kabuk Tutmuş Yaralar”13. Bölüm “Bir Fotoğraf Karesi”Duyuru14. Bölüm “Her İnsanın Bir Zaafı Vardır”DuyuruGüncelleme15. Bölüm "Gözlerini hep açık tut!"DuyuruDuyuru16. Bölüm “Bir Kadın Tüm Oyunu Bozar”Yeni bölüm yayınlandı17. Bölüm “Kral Paradoksu”Yeni Bölüm YayınlandıDuyuru18. Bölüm “Vicdana Asılı Urganlar”Yeni bölüm yayınlandıDuyuruDuyuru19. Bölüm”Bir Hiç Sıfıra Eşit Olur Mu?”Yeni Bölüm YayınlandıDuyuru20. Bölüm “Kan”Yeni Bölüm Yayınlandı21. Bölüm “Yalan”Yeni Bölüm YayınlandıDuyuruDuyuru22.Bölüm “Üç Bilet Meselesi”Yeni Bölüm YayınlandıDuyuru23. Bölüm “Bedelleri Her Zaman Masumlar Öder”Yeni Bölüm YayınlandıDuyuruDuyuru24. Bölüm 1.Kısım “İkilem”Yeni Bölüm YayınlandıDuyuru24. Bölüm 2. Kısım “Korkak Kalp”Yeni Bölüm Yayınlandı25. Bölüm 1. Kısım "Pranga"25. Bölüm 2. Kısım "Yol Ayrımı"26. Bölüm "Gerçeğin Acı Yüzü"Yeni bölüm hakkında27. Bölüm 1. Kısım "Yaralı Bir Adam"27. Bölüm 2. Kısım "Gözler Yalan Söylemez"Duyuru28. Bölüm 1. Kısım "Geriye Kalacak Birkaç Anı"28. Bölüm 2. Kısım "Tabut"Yeni bölüm sınırı29. Bölüm 1. Kısım "İmkansıza Aşık İki Kadın"29. Bölüm 2. Kısım "Veda"Yeni bölüm sınırı30. Bölüm "Görünmeyenin Ardında"Yeni Bölüm yayınlandı!Yeni bölüm sınırıYeni bölüm sınırı31. Bölüm "Yüzleşme"Yeni bölüm sınırı32. Bölüm 1. Kısım"Yenilgi"32. Bölüm 2. Kısım "İntikam ve İhanet"33. Bölüm "Kıyamet"34. Bölüm "Yas"35. Bölüm "Aklımız Bize Düşman"36. Bölüm "Bir Ölümün Günahı"37. Bölüm "Umudun Kurumuş Çiçekleri"Yeni bölüm yayınlandı38. Bölüm "Pişmanlıklar"Yeni bölüm yayınlandı39. Bölüm 1. kısım "Anılarda Yaşayanlar"39. Bölüm 2. Kısım "Kalbimi Titreten Adam"40. Bölüm "Bahar" FinalTeşekkürlerGüncellemegüncelleme
Hikayeyi Paylaş
Loading...