74. Bölüm

34. Bölüm "Yas"

Songül harmanda
sonsuzluksb

 

Bölümün ilk kısmı Kuzey Karademir ikinci kısmı ise Derin Asu Aldinç bakışından anlatılacaktır. Kuzey’in bakışı toplantı öncesinde, gece neler olduğunu anlatırken Derin’in bakışı bir hafta sonrasını anlatacak. Önümüzdeki birkaç bölüm zaman geçişleri olacak. Daha rahat anlamanız için başlangıçta bu şekilde not düşeceğim. İyi okumalar 🤍

 

Kuzey Karademir

 

Toplantı öncesi

      22.30

 

Çakmağı ateşleyip güçsüz bir ateşin yanmasını sağladı. Bunu kısa aralıklarla tekrarlamaya devam etti. Gözlerim yanıp sönen çakmaktaydı ve kulaklarımı dolduran sesine eşlik eden bir diğer ses Avcı'nın durmadan içtiği süt sesiydi. Masada duran boş süt kutularına bir diğerini atmadan önce iyice içtiğine emin oldu. Benim aksime Emir bu seslerden rahatsızlık duymadan çakmağı yakıp söndürmeye devam ediyordu. Üzerinde hala kaşesi vardı ve odaya girip oturduğundan bu yana konuşmamıştı.

 

"Süt zehirlenmesi yaşayacaksın şimdi."

 

"En fazla ishal olurum dert etme"

 

"Bir sıkıntı mı var?" Dedi Emir sessizliğini bozarak. Çakmağı sonunda olması gerektiği gibi kullanarak sigarasını ateşledi. "Stresli gibisin."

 

Avcı yüzünü buruşturarak kafasını salladı. Eğilip masanın altından çilekli bir süt daha çıkardı. Pipeti dişiyle koparıp içmeye başlayınca bıkkınca kafamı koltuğa yasladım.

 

"Kalkıp o sütleri balkondan aşağı atmama az kaldı." Öfkeyle nefes verdim. "Höpürdeterek içme şunu!"

 

Kapı sesiyle koltuktan kalktım. Gelen Bora'ydı. Avcı'nın sesinden daha rahatsız edici bir durum içinde kalacağımızı fark ettim. Emir ile bir süredir pek konuştukları söylenemezdi.

 

Üçümüz arasında Babamı karşısına almayacak olan hep ben olurum sanıyordum. Onun veliahtıydım. İşleri ve koltuğunu bana devretmek istemişti. Onların aksine sırtıma hiç kızgın demirleri vurmamıştı. Tek bir hatam olmamıştı. Gökçe'yi Doğan'dan kaçırana dek.

 

Ben Çağdaş Karademir olacak olandım. Ama kuşanmam gerekenlerden bir bir kurtulduğumda her şey daha şeffaflaşmıştı. Emir ondan nefret eden oğluydu, ben o olmadan nasıl bir adam olacağını merak eden ve Bora onun onayını alma ihtiyacı güden oğluydu. Şüphesiz yanlış olan biz değildik.

 

"Hayırdır?" Dedi Bora içeri girdiği an masadaki boş süt kutularına bakarken. "Yeni flörtün de aktif miymiş?"

 

"Bora seni ağır sikerim."

 

"Sakin ol dostum koca istanbulda birkaç pasif bulacağına eminim."

 

"Bak işte!"

 

Avcı kalkmaya yeltendiğinde oturduğu koltuğu tutup omzuna vurdum sakince. "Sen sütünü iç." Bora'ya döndüm. "Sen de birkaç kemiğin kırılmadan çeneni kapat."

 

Bora teslim olurcasına ellerini kaldırdı ve koltuğa attı kendini. Emir'in yanına oturup bir sigara yaktım ben de. Ortama çöken gerginliği hissetmemek mümkün değildi. Emir, Bora ile göz teması kurmadan sigarasını içmeye devam ediyordu. Bora ise suçlu bir çocuk gibi ona bakıyordu.

 

"Akşama toplantı varmış."

 

Bora'ya başımı salladım. "Ezra gönderdi."

 

"İçime sinmeyen bir şeyler var." Emir biten sigarasını küllüğe atıp oturduğu yerde dikleşti. "Ezra neden toplantı için çağrı yaptı?"

 

"Amcası öldü sonuçta." Diyerek omuz silktim. "Koltuktaki yerine oturmak içindir."

 

"Hayır." Başını sağa sola salladı. "Tek varis olarak zaten koltukta olacak. Bir tırın ardında ona kız çocukları getirildiğinde ne kadar endişelendiğini hatırlıyorum. Amcasının işlerini devralmak için bu kadar hevesli olması garip."

 

"Ama en başından beri o koltuğa oturmak istiyor gibiydi."

 

Emir yüzünü sıvazladı. Ayağa kalkıp montunu indirdi. Küçük odanın içinde bir ileri bir geri yürüdü. Çok gergin görünüyordu. "Bir şeyler eksik gibi." Dedi odayı turlamaya devam ederken.

 

"Belki de İhsan'ın ölümünü üstlenmeyecektir. Bizi oyuna getiriyordur." Sigaramdan bir nefes çektim. "Ama neden yapsın ki bunu?"

 

"Pekala." Avcı ayağa kalktı. Ellerini beline koyup kaşımızda durudu. "Otur Emir." Orta masaya geri çekerek tam kaşımıza oturdu. "Karademir piçlerini bu kadar seveceğim aklıma gelmezdi."

 

"Ne oluyor?"

 

Avcı boynunu kütletti. Gözlerini Emir'e dikti. Biraz önceki süt krizinin sebebini öğreneceğimiz aşikardı. "Anlatacaklarım canını biraz sıkacak Emir." Yanında duran paketten bir sigara alıp hızlıca yaktı ve üst üste nefesler çekti. "Sikeyim! O zehir zekanla bunu çoktan çözersin sanmıştım. Bu işin bana kalması boktan şansımın kanıtı."

 

"Ne oluyor dedim?" Diye tekrarladı Emir.

 

Avcı sigarasını yarım bırakarak söndürdü.

"Ezra Kulaç İhsanın yeğeni değil." Her birimizin ağzından dökülen şaşkınlık nidalarını umursamadı. "Kaybettiğin o görüntüler de onda."

 

"Ne görüntüsü?" Sorum es geçildi. Emir ve Avcı birbirlerinden gözlerini almadılar. "Ne işler çeviriyorsunuz siz?"

 

"Asu'daydı."

 

Avcı gözünü kaçırdı. "Gerçek adını bilmiyorum ama İstihbaratçı. Derin'le anlaşmışlar." Çekinerek Emir'e baktı. "Mektupta ki katile karşılık senden görüntüleri alması için."

 

Emir durdu. Beni korkutacak kadar uzun bir süre tepki vermeden durdu. Öylece yere baktı. Kafasının içinde her şeyi bin kere en başından düşündüğüne yemin edebilirdim. O aklının elleri olsaydı boğazını sarılıp çoktan öldürmüştü Emir'i. Yavaşça kalktı, balkon kapısını açıp çıktı. Onun ardından birbirimize bakıp kimin gitmesi gerektiğine karar vermeye çalıştık. Sonunda Avcı başı ile bana işaret verdiğinde kalkıp ardından çıktım. Elleri kar birikmiş balkon korkuluklarındaydı. Sıkı sıkı tutmuş hızla nefes alıp veriyordu. Bir elini kaldırıp gömleğinin yakasını çekiştirdi. Bu hızla kalkıp inen omuzları, yüzünde ki o endişeyi tanıyordum.

 

"Emir?" Dedim endişe ile. "Panik atak mı?" Sesimde ki şaşkınlık git gide arttı. "Bunca yıl sonra yine mi?"

 

"Söylemedi bana." Korkulukları bıraktı. Yavaşça yere çöktü. Sırtını duvara yaslayıp bir elini göğsünün üzerine koydu. "Bu gece olacağını biliyordu söylemedi bana."

 

Kafasını duvara vurdu birkaç kez, sert ama hasar vermeyecek bir şekilde. Yüzünü kasmıştı, duyduklarının ağırlığı ve tabi geçirdiği panik atağın göğsünü sıkıştırmasındandı.

 

"Siktiğimin atakları." Diye mırıldandı yumruk yaptığı elini göğsüne vurdu bir iki kez. "Ölecekmişsin gibi hissettiriyor."

 

"Sakinleşmen lazım."

 

Onun gibi yere oturduğumda ikimizde karı pek umursamıyorduk. Soğuk ve ıslaklık rahatsız ediciydi ama daha önemlisi Emir yıllar sonra yine panik atak geçiriyordu. Annesinin ölümünden birkaç yıl sonra başladığını, lisede korkunç bir düzeye geldiğini hatırlıyordum. Fakat sonra giderek azalmıştı. Ve yine net hatırlıyordum ki geçen 6 yılda bir kez bile panik atak geçirmemişti.

 

"Her defasında aptal gibi ona inandım." Gözlerini yumdu. "Bir şeylerin yanlış olduğunu biliyordum ama yine de inandım."

 

"Sana olan hislerinin yalan olduğunu sanmıyorum Emir."

 

Sözlerim bir teselli amacı gütmüyordu. Olanı söylüyor aynı zamanda geçirdiği atağın onu terk etmesi için kelimelerimi dikkatli seçiyordum. Birkaç dakika göğsü hızla kalkıp inmeye devam etti. Gözlerini yummuştu. Bununla baş etmeyi biliyordu, bu yüzden sakindim. Nefesi yavaş yavaş düzene girdi. Gözlerini açtı ve göğsündeki eli yavaşça kucağına düştü. Emir'i uzun zamandır böylesine hayal kırıklığı içinde görmemiştim.

 

"O masada yakalanmamın ne anlama geldiğini biliyordu Kuzey." Bakışları yere kitlendi. "Müebbet yiyeceğimi bile bile söylemedi bana."

 

"Mektup yüzünden işte. Derin'i tanımadık mı bunca zaman içinde? Bizden birini sevdiği için bile kendisiyle her gün kavga ettiğine eminim."

 

"Mektubu yazan Lale bile değil!"

 

"Bunu o bilmiyor ama değil mi?"

 

"Katilin ben olmadığımı biliyordu ama." Yüzünü sıvazladı öfkeyle. "Karademir'lere olan öfkesi gözlerini kör etmiş. Bu yolda kimi feda ettiğinin zerre önemi yok onun için."

 

"Ne yapacaksın peki?"

 

Yerden destek alarak ayağa kalktı. Balkon kapısını geçerken onu takip ettim. Koltuğa attığı montunu üzerine geçirdi. Ona attığımız endişeli bakışları göz ardı etti. Biraz önce yüzüne bakılınca kolaylıkla seçilen hayal kırıklığından eser yoktu.

 

"Masayı bu gece aldıktan sonra en iyi ihtimalle sabaha bizi de ifadeye çağırırlar." Bora ile benim üzerimde gezdi bakışları. "İkinizin de şirketle bağlantısı var. Sizi daha uzun tutacaklar. Avukat ayarlayacağım, o gelene kadar hiçbir şey söylemeyin."

 

"Ne olacak peki şimdi?" Bora'nın sesi endişeliydi. "Sonrasında ne yapacağız?"

 

"Çağdaş Karademir'in tüm mal varlığına el konulacak. Masadakileri ve onların bağlantılı olduğu, bu işin içindeki herkesi tek tek avlayacaklar. Bu çok büyük bir iş bu yüzden siz sakin olun, fevri davranmayın ve avukatın sözünden çıkmayın."

 

"Sen nereye gidiyorsun?"

 

"Asu'yla yüzleşmeye."

 

***

 

 

Rüzgarla yüzüme çarpan ufak kar taneleri gözlerimi açmayı zorlaştırıyordu. Bir mecburiyetmiş gibi Emir'le birlikte apartmanı izliyorduk. Ellerimizde ki sigara oraya girmemek için iyi bir bahaneydi. İlki bittiğinde diğerini yakmış olmamızdan belliydi zaten bahane olduğu. O Derin'le yüzleşecek olmanın sıkıntısındaydı bende bana veda eden kadının karşısına çıkacak olmanın. Fakat gitmeyebilirdim, Emir'in aksine. Ama onu görmek için kıvranan her zerrem bu bahaneyi kullanmam için bağırıyordu adeta.

 

"Gelecek misin sen de?"

 

Emir yeni bir sigara yakmadı. Elindekini yere atıp bana baktığında başımı salladım yalnızca. Kararlı adımlarla apartmana doğru yürüdü. Aştığımız merdivenlerin ardından çaldığımız zil kalbimi sıkıştırdı. En son ne zaman böyle öldürücü bir heyecan hissettiğimi hatırlayamadım. Ve o heyecanın ardından kapı aralandığında göğsüm sıkıştı. Gökçe'yi görmek aynı anda nasıl hem nefes almayı zorlaştırıp hem de derin bir nefes aldırabilirdi bana?

 

Topladığı saçlarından birkaç tutam güzel yüzüne düşmüştü. Teni, onu hastanede gördüğümden bu yana daha bi canlanmıştı sanki. Kahve gözleri gözlerimde oyalandı. O birkaç saniyelik bakışmada bin kere ölüp dirildim.

 

"Asu evde mi?"

 

Emir'in sorusu ile gözleri ona döndü. Başını yavaşça salladı. "Hayır. Aslında ben de sana ulaşmaya çalışacaktım. Evden çıkarken çok kötüydü ve hala dönmedi."

 

"Nereye gittiğini söyledi mi?"

 

"Karakola ifade vermeye gideceğini söyledi."

 

Emir duraksadı. Birkaç saniyeliğine gözlerini yumup açtı. Arkasını dönüp merdivenleri inerken Gökçe ardından seslendi.

 

"Emir?" Kapıdan dışarıya adımını attı. "Aranızda ne oluyor bilmiyorum ama Derin çok üzgündü. Onu incitme olur mu?"

 

"İncinen o değil Gökçe, endişelenme."

 

Emir gitti fakat ben ardından gitmedim. Çekinerek gözlerimi Gökçe'ye çevirdim. Bir süre konuşmadan birbirimize baktık, garip bir andı. Sonra ilk konuşan o oldu.

 

"Nasılsın?"

 

Kötüyüm Gökçe. Gerçekleri duymak istersen eğer geceleri uyuyamıyorum. Seni görmemek suyun altında boğuluyormuş gibi hissettiriyor. Ölmediğim ama devamlı can çekiştiğim bir işkence gibi.

 

"İyiyim ya sen nasılsın? Bileklerin nasıl?"

 

Burukça gülümsedi. "İyiyim ben de." Sargılı bileklerine baktı. "Bileklerim de iyi. Acımıyorlar artık."

 

Yine garip bir sessizlik girdi aramıza ne konuşacağımızı bilmeden öylece durduk. Gitmek istemeyip gitmem gerektiğini hissediyordum. Kalmak istediğimi söyleyemediğim, kalmamı istemesi için dualar ettiğim bir andı. Bu kez sessizliği bozan ben oldum.

 

"Burada rahat mısın?"

 

"Derin kendi evimdeymiş gibi hissettiriyor bana." Gözleri yere düştü. "Kendimi evimde ve güvende hissettiğim ilk yer sanırım." Derin bir nefes alıp yine gözlerime baktı. "Ama biraz toparladıktan sonra ayrılacağım tabii ki. Ona daha fazla yük olmak istemiyorum. Bir işe girer sonra ev tutarım."

 

"Acele etme Gökçe. Eminim Derin seninle kalmaktan memnundur."

 

"Yine de herkes kendi yolunu çizmeli öyle değil mi?"

 

"Öyle." Dedim zorlukla. "Herkes...kendi yolunu çizmeli."

 

Bu sözler şüphesiz banaydı. Her bir kelimenin bir bıçak gibi kalbime saplandığından habersiz içeri girmek için geri bir adım attı. Onu durdurmak ve tüm bunlara karşı gelmek için duyduğum yoğun istekle baş etmek zordu. Kopan fırtınalar rağmen bir basamak inip tebessüm ettim.

 

"Ben gideyim artık."

 

Yalnızca başını salladı. İçeri girip kapıyı kapattı. Onun ardından bir süre kapıya baktım. Metal detaylarına, kapı gözünü çevreleyen sahte, yeşil yapraklara ve önüne konulmuş ufak beyaz paspasa. Ardından ben de arkamı dönüp merdivenleri indim ve apartmandan çıktım.

 

***

 

Derin Asu Aldinç

 

2 Hafta Sonra

 

 

"Çağdaş Karademir ve Masasına yönelik 38'i tutuklu 240 sanık yargılanmak üzere cezaevine gönderildi.

 

"Örgüt kurmak", "cinsel istismar", "çocuk istismarı", "kara para aklamak" ve benzeri birçok suçtan yargılanacağı söylenen Karademir'in-"

 

Bastığım düğme ile televizyon kapandı. Annem'in gözleri hala siyah ekrandaydı. Yanına yavaşça oturup elimi dizlerinin üzerinde duran ellerine koydum.

 

"Tüm bunları izlemene gerek yok anne."

 

Ne hissettiğini anlamak zordu. Kurtulduğu tutsaklık için mutlu muydu yoksa o tutsaklık onun evi mi olmuştu?

 

Operasyon gecesinin ardından annem de ifade için karakola çağrılmıştı. Onu oradan alıp Gökçe ile kaldığımız eve getirmeme karşı koymamıştı. Zaten geri dönemezdi. Bir süredir endişeli gibiydi, pek fazla yemek yemiyordu, sık sık uyuyor ve çok konuşmuyordu. Tüm bunların onun için zor olduğunu biliyordum fakat o benim için her şeyin nasıl zor olduğundan habersizdi.

 

Gündüzleri onunla ilgilenmek, konuşmaya ve yemek yedirmeye çalışmakla geçiyordu. Mümkünse onu haberlerden uzak tutuyor ve ekranda durmadan görünen Çağdaş Karademir'i görmesini engellemeye çalışıyordum.

 

Ama geceleri...Geceleri çok zordu. Parmaklıkların ardından bana kırgınca bakan Emir'i düşünmeden duramıyordum. Arkasını dönüp gidişi, bir daha beni hiç sormayışı ve nasıl olduğunu bilmeden geçirdiğim geceler işkenceden farksızdı. Bununla birlikte Demir'den de hala ses yoktu. Lale'nin ölümü hakkında elimde hiçbir şey yoktu. Bir intikam alınmıştı ama kimden alınmıştı, kimden alınmalıydı belirsizdi.

 

 

"Geride bıraktıklarına değecek bir hayatın olduğunu umuyordum."

 

Annemin sesi beni düşüncelerden çekip çıkardı.

 

"Anlamadım anne"

 

"Böyle demiştin bana kış bahçesinde." Hüzünle gözlerime baktı. "Sözlerinin ağırlığı altında daha yeni yeni eziliyorum."

 

"Yapma anne." Dedim eski defterleri açmak istemediğimi belli edercesine. "Bunları konuşmanın bir anlamı yok."

 

"Seçimlerim yüzünden yaşadıklarımızı düşünmek beni mahvediyor." Ağlamaya başladı. "Bunu yapmasaydım...Çağdaş'la evlenmeseydim, babanızı terk etmeseydim Lale yaşıyor olurdu. Bunca zaman ben.."

 

Hıçkırıkları konuşmasını engellediğinde onu kendime çekip sarıldım. Bir süre ağladı. Sonra koltuğa uzandı ve gözlerini yumup derin bir uykuya daldı. İkimiz de derin bir yastaydık. Bunca zaman kaybettiklerimizin cenazesi henüz kalkıyormuş gibi.

 

Onu orada bırakıp mutfağa geçtim ve sandalyelerden birine çöktüm. İçtiğim sigaranın dumanı gözlerimi yaksın istedim. Belki o zaman ben de ağlardım ve boğazıma batıp duran onca şeyi göz yaşlarımla akıtırdım.

 

"Konuşmak ister misin?"

 

Gökçe'nin geldiğini sesini duyduktan sonra fark ettim. Yanıma oturdu. Bu evin bana ait olmadığını bilmeden duyduğu minnettarlıkla bizim için bir şeyler yapmaya çabalıyordu. Hala Kuzey ile iletişimde olmasaydım kendi evime geçerdim muhtemelen. Emir'i sormaya korkarak, olanlar hiç olmamış gibi konuşuyorduk. O, Gökçe'nin haberi olmadan ona bir iş ayarlamaya çalışıyordu ve ben de buna yardım ediyordum. Ardından yine bir ev, muhtemelen Gökçe'nin habersiz olduğu ev fiyatlarının çok daha altında, ayarlayacaktı. Kuzey, Gökçe'nin haberi olmadan ona bir hayat kurmaya çalışıyordu ve bunun için benden yardım istemişti. Yüksek bir ihtimalle Emir'in de bundan haberi yoktu.

 

"İyiyim ben."

 

"Derin." Elimi tuttu sıkıca. "İyi değilsin. Desteğe ihtiyacı olan yalnızca annen değil. Bunu kendine yapma."

 

"Yalnızca kabullenme aşamasındayım Gökçe." Derin bir nefes aldım. "Bir şeylerin bittiğini kabullenmeyi bekliyorum. Bu destekle halledebileceğim bir şey değil ki. Aklıma, kalbime söz geçirmeye çalışıyorum."

 

"Hiç görülmemiş olanlar, acılarını bir köşeye çekilip yaşarlar. Biliyorum Derin, çok iyi biliyorum. Ama bunca zaman her şeyi tek başına hallettin diye hep öyle olması gerekmiyor."

 

Kapı sesi aramıza girdi. Gökçe hala kapı çaldığında endişeleniyordu bu yüzden sorun olmadığını söyleyerek açmaya gittim. Kapı gözünde görünen kimse yoktu bu yüzden ben de biraz endişelendim fakat yine de kapıyı açtım.

 

Merdivende oturan adam Emir'di. Yüzü buraya dönük olmasa da onu tanımak zor değildi. Bana dönmesini bekledim fakat dönmedi. Karmakarışık hislerle kapıyı çekip yanına çöktüm. İki haftadır tek damla akıtmayan gözlerim Emir'i görmeyi bekliyormuşçasına doldu. Başını bana çevirdi, onun da gözleri dolmuştu. Bu beni telaşlandırdı. Yüzünün ber santimine baktım ve bir cevap aradım.

 

"Bana çok kırgındın." Dedim titreyen sesimle. "Emir sen bana çok kırgındın neden buradasın?"

 

Sözlerim şüphesiz korkudandı. Onu görmek bana nefes aldırmıştı ama ben onu ateşlerin içine göz göre göre göndermişken nasıl kapıma gelirdi?

 

"Asu.." Onun da sesi titredi. Gözleri ellerine düştü. Ellerinde katlanmış bir kağıt vardı. Dikkatli bakınca onun kardeşimin mektubu olduğunu anladım.

 

Emir, elinde Lale'nin mektubuyla kapıma gelmişti. Ayakta duramamış merdivenlerden birine çökmüştü. Oysa kalbini paramparça etmiş ve bir özür bile dilememiştim ondan.

 

Onca kırgınlığa rağmen kapıma gelmişti çünkü benim daha büyük bir kırgınlık yaşayacağımı düşünüyordu.

Bölüm : 25.06.2025 21:52 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
İçindekiler
Songül harmanda / KARADEMİR / 34. Bölüm 'Yas'
Songül harmanda
KARADEMİR

84.7k Okunma

4.58k Oy

0 Takip
85
Bölümlü Kitap
1. Bölüm "Kanlı Küvet"2. Bölüm "Bir Şüphe, Beş Şüpheli"3. Bölüm "Karanlıkta Gizlenen Adam"4. Bölüm "Açık Çek"5. Bölüm "Bir Kadını Kurtarmak"6. Bölüm "Tehlikeli Adamlar"7. Bölüm "Dikenli Duvarlar"8.Bölüm "Çığ"9.Bölüm “Kimsesiz Kız Çocuğu”10.Bölüm “Ölüm Oylaması”11. Bölüm “Kış Bahçesi”12.Bölüm”Kabuk Tutmuş Yaralar”13. Bölüm “Bir Fotoğraf Karesi”Duyuru14. Bölüm “Her İnsanın Bir Zaafı Vardır”DuyuruGüncelleme15. Bölüm "Gözlerini hep açık tut!"DuyuruDuyuru16. Bölüm “Bir Kadın Tüm Oyunu Bozar”Yeni bölüm yayınlandı17. Bölüm “Kral Paradoksu”Yeni Bölüm YayınlandıDuyuru18. Bölüm “Vicdana Asılı Urganlar”Yeni bölüm yayınlandıDuyuruDuyuru19. Bölüm”Bir Hiç Sıfıra Eşit Olur Mu?”Yeni Bölüm YayınlandıDuyuru20. Bölüm “Kan”Yeni Bölüm Yayınlandı21. Bölüm “Yalan”Yeni Bölüm YayınlandıDuyuruDuyuru22.Bölüm “Üç Bilet Meselesi”Yeni Bölüm YayınlandıDuyuru23. Bölüm “Bedelleri Her Zaman Masumlar Öder”Yeni Bölüm YayınlandıDuyuruDuyuru24. Bölüm 1.Kısım “İkilem”Yeni Bölüm YayınlandıDuyuru24. Bölüm 2. Kısım “Korkak Kalp”Yeni Bölüm Yayınlandı25. Bölüm 1. Kısım "Pranga"25. Bölüm 2. Kısım "Yol Ayrımı"26. Bölüm "Gerçeğin Acı Yüzü"Yeni bölüm hakkında27. Bölüm 1. Kısım "Yaralı Bir Adam"27. Bölüm 2. Kısım "Gözler Yalan Söylemez"Duyuru28. Bölüm 1. Kısım "Geriye Kalacak Birkaç Anı"28. Bölüm 2. Kısım "Tabut"Yeni bölüm sınırı29. Bölüm 1. Kısım "İmkansıza Aşık İki Kadın"29. Bölüm 2. Kısım "Veda"Yeni bölüm sınırı30. Bölüm "Görünmeyenin Ardında"Yeni Bölüm yayınlandı!Yeni bölüm sınırıYeni bölüm sınırı31. Bölüm "Yüzleşme"Yeni bölüm sınırı32. Bölüm 1. Kısım"Yenilgi"32. Bölüm 2. Kısım "İntikam ve İhanet"33. Bölüm "Kıyamet"34. Bölüm "Yas"35. Bölüm "Aklımız Bize Düşman"36. Bölüm "Bir Ölümün Günahı"37. Bölüm "Umudun Kurumuş Çiçekleri"Yeni bölüm yayınlandı38. Bölüm "Pişmanlıklar"Yeni bölüm yayınlandı39. Bölüm 1. kısım "Anılarda Yaşayanlar"39. Bölüm 2. Kısım "Kalbimi Titreten Adam"40. Bölüm "Bahar" FinalTeşekkürlerGüncellemegüncelleme
Hikayeyi Paylaş
Loading...