
Duyuru: içerik kontrolü sebebiyle bir önceki bölümlerde ki yakınlaşma sahnelerini kaldırmak durumunda kalmıştım. Bu bölümde yazdıklarımı da bir süre sonra gerekirse kaldırabilirim. Bu yüzden hikayenin gidişatında önemli rol oynamayacak şekilde Emir ve Asu'nun bir gününü anlatmak istiyorum. Umarım final öncesi tatlı bir veda olur. Son bölümde görüşmek üzere 🤍
Derin Asu Aldinç
Tatlı bir uykunun içinden beni çekip çıkaran şey ani bir sarsıntıydı. Gözlerimi araladığımda arabada olduğumu hatırladım. Emir dikkatle yola bakıyordu.
"Yol biraz kötü." Dedi bana kısa bir bakış atarken. "Seni uyandırdım."
"Önemli değil. Ne zamandır uyuyorum ben?"
"Bir saat oldu, gece uyumadın mı?"
Camın ardında kalan ağaçlara baktım. Hava kararmaya başlamıştı. Sık çam ağaçları dışında hiçbir şey yoktu.
"Annem için sık sık uyanıyorum."
"Hala kabus görüyor mu?"
"Aslında son bir haftadır daha iyi ama onu kontrol etmek alışkanlık oldu."
Uyku sarhoşluğundan kurtulmak için gerindim. Arka koltukta duran poşetleri görünce eğilip içlerine göz attım.
"Ben uyurken markete mi uğradın?"
"Yiyecek bir şeyler aldım." Bana dönüp göz kırptı. "Birkaç gün orada olacağız sonuçta."
Araba daha önce geçtiğimiz bir yola girdi. Ev görüş alanmıza girdiğinde ilk gelişimi anımsadım. Hissettiğim korku ve gerginliği, Emir'in yalnızca yabancı bir adam olduğu o stresli anı. Şimdi ise yanında oturuyorum. Çoktan birbirimize aittik.
Kalbimin bir adama hiç böylesine ait olacağını tahmin etmemiştim. Oysa hayatıma birileri girmişti, aşık olmuştum ve üzücü ayrılıklar yaşamıştım. Hiçbiri kalbimi böylesine titretmemişti. Hiç böylesine sevilmemiştim, ayrılıklar beni hiç böyle kokutmamıştı.
Emir Karademir, adını seviyorum. Bahçe kapısını geçmeme yardım eden o adamın artık bana ait olmasını seviyorum. Babamdan sonra kullanmak istemediğim ismimi tüm kalbinle söyleyişini seviyorum. Bazı sevgilerin yara, bazılarınınsa şifa olduğu doğru. Beni iyileştiriyorsun, seninle olan Asu'yu seviyorum.
"Poşetleri eve bırakıp biraz odun getireceğim. Sen arabada bekle istersen ısıtıcıyı açık tutarım."
"Ben de geleceğim." Dedim kapımı açıp inerken. Hava soğuktu ama dondurucu değildi. "Buralarda başka evler de var mı Emir?"
Hava iyice kararmıştı bu yüzden etrafı görmek zordu. Araba farının yansıdığı kadarı ile görünen evin ardında karanlıktan başka bir şey yoktu. Böyle ıssız bir yerde olmak, yanımda Emir olsa dahi, beni korkuttu.
"Emin değilim." Poşetleri alıp kapıyı kapattı. "Buraya birkaç kez geldim etrafı çok gezdiğimi söyleyemem."
"Biraz korkutucu görünüyor değil mi?"
Emir bana yaklaşıp başını eğerek gözlerimizi buluşturdu. "Bu ormanda korkacağın tek şey karşındaki adam. O da sana deli gibi aşık Asu."
"Seni hiç korkutucu bulmadığımı söylemeliyim."
"Çünkü öyle bulmanı istemedim."
Buraya geldiğimiz gece yine gözlerimin önüne geldiğinde, bedenimi zangır zangır titreten o anı hatırladım. Emir'in hiç düşünmeden bir adamın çenesine sapladığı bıçağı ve soğukkanlılıkla bana dönüşü.
Hepimiz yaşadığımız hayatların içinde şekillenerek benliğimizi oluşturuyoruz. Bu yüzden sana kızamam Emir, korkutucu olabileceğini biliyorum ama bana hep böyle yumuşak gözlerle bakacaksın.
"Ne düşünüyorsun?" Diyerek dikkatimi çekti. "Bugün sık sık dalıyorsun. Bir sorun yok değil mi Asu?"
"Hayır." Gülümsedim. Poşetleri elinden aldım. "Sen odunları getir ben de poşetleri götüreyim. Jeneratörü açmayı unutma."
Jeneratörün çalışması ile aydınlanan ev daha güven verici görünüyordu. En son gelişimizden bu yana kimsenin gelmediği belliydi. Havasızlık için kapıları açık tuttum. Emir gelene kadar odaları gezerek vakit öldürdüm. Kucağında taşıdığı odunları şömineye yerleştirip yaktıktan bir süre sonra oda ısınmaya başladı. Ateşin devamlılığı için biraz daha odun getirdiğinde yorulmuş görünüyordu. Montunu indirdiğinde beyaz gömleğinin kirlendiğini fark ettim. Ellerini beline koyup aynı benim gibi üzerini inceledi.
"Duş alacağım. Bana katılmak ister misin?"
"Sıcak su var mı?" Derken sorusunu es geçmiştim. Yine anlamadığım bir utanç duygusu sardı bedenimi. Bu tamamen bana aykırıydı ama engel olamıyordum.
"Elektrikli su ısıtıcı var." Gömleğinin düğmelerini çözmeye başladı. "Soruma neden cevap vermedin?"
"Aslında sabah duş almıştım ben."
Hayranlık uyandıracak bir kahkaha attı. Bana yaklaşıp ellerini oturduğum koltuğun kollarına yaslayarak eğildi.
"Neler oluyor Asu?" Yüzündeki gülümsemeyi silmeden kaşlarını çattı. "Utanıyor musun sen? Daha önce de birlikte olduk. Üstelik...Sen utangaç bir kadın değilsin."
"Yakında her şeyin biteceğini düşünerek seninle son zamanlarımın tadını çıkarmak istiyordum. Bu yüzden daha cesurdum sanırım."
Sözlerimin ona olup biten her şeyi hatırlattığını biliyordum. İncindiği pek çok an olmalıydı. Bunu düşünmek beni üzdü. Yüzündeki o ifadeden hızlıca kurtuldu. Bu konuda iyiydi. Aklında yankılanıp duran her şeyi de bastırmış olmasını diliyordum.
Kucağımda duran elimi tuttu ve beni kaldırdı. Onu takip ederken kalbimin neden böylesine hızlı attığına anlam veremiyordum. Banyoya girdiğimizde kapıyı ardımızdan örttü. Burası oldukça soğuktu ama Emir üşümüyor gibi üzerindeki gömleğinden ve pantolonundan kurtuldu.
Yanıma yaklaşıp çenemden nazikçe tuttu ve dudaklarımı öpmeye başladı. Öpüşü de en az dokunuşu kadar nazikti.
"Bunu yapmak istemezsen yalnızca güzel birkaç gün geçiririz. Önemli değil Asu."
"Yapmak istediğimi biliyorsun, yoksa beni neden banyoya kadar sürükleyesin?"
Dudakları dudaklarıma değerken gülümsedi.
"Biliyorum." Elini yanağıma yasladı. "Utanman çok tatlı ama biteceğini düşündüğün için birlikte olmadık Asu. Aramızdaki bu tutkuya karşı koyamadığımız için oldu her şey."
Eli kazağımın eteklerine gitti ve bir çırpıda çıkardı. Geçen sefer öpücüklerin arasında parça parça çıkan kıyafetler bu kez Emir'in delici bakışları altında çıkıyordu. Bunu sanki bilerek yapıyordu. Bana hissettirdiği tatlı telaşın içimi gıdıkladığını görebiliyor gibiydi.
Gözlerini hiç çekinmeden çıplaklığımda gezdirmesi bile bacak aramı sızlatıyordu.
"Güzelliğin beni çıldırtacak." Dedi fısıltıyla. Eli boynumdan mememe doğru kaydı. Soğuktan mı yoksa Emir'in dokunuşlarından mı karar veremediğim bir titreme aldı bedenimi. "Üşüdün mü?"
"Banyo soğuk."
Sıcak suyun altına girdiğimizde titremem geçti. Emir dudaklarımızı buluşturdu. Beni öperken ellerini belimde hissetmek, bedenlerimizin birbirine böyle yakın olması kalbimin yine hızlanmasına neden oldu. Belki tüm bu heyecanımın sebebi artık ona olan duygularımı biliyor oluşuydu. Artık beraber oluşumuzun gerçekliğiydi.
Ellerimi onun geniş göğsünden boynuna kaydırdım, onunda dudakları çenemden boynuma ve oradan da daha aşağıya indi. Akan sıcak suya rağmen dudaklarını tenimde hissetmemek mümkün değildi. Karnıma doğru bir yol izleyip bacak arama yaklaştığında sırtımı duvara verdim. Bir dizimi büküp dudaklarını kadınlığıma yasladı, kısık bir sesle inledim.
Bana yaptığı şey kesinlikle acımasızcaydı. Hissettiğim yoğun zevk artık utancı yok etmişti. Daha fazlasını arzulamaktan geri duramıyordum.
Emir ufak bedenimi rahatlıkla çevirip göğsümü duvara yasladı. "Hala üşüyor musun?" Derken sesinde muzip bir ton vardı.
"Sıcak su ısıttı."
Alayıma karşılık güldü. Dudakları omzumdaydı. "Haksızlığa uğruyormuş gibi hissediyorum Asu." Bedenimi sarıp elini kadınlığıma attığında başım omzuna yaslandı. "Benim hiç etkim olmadı mı yani?" Parmaklarını içime doğru itti.
"Emir!" Adını neredeyse inlemiştim.
"Asu."
"Benimle oynama."
Parmakları ile gel git yaparken boşta olan elini göğsüme sardı. "Parmaklarım bu kadar ıslanmasa neredeyse sana inanacağım Asu. Seninle oynamamı istemiyor musun gerçekten?"
"Orada hep parmakların mı olacak?"
Onun dudakları ve elleriyle yaptığı kışkırtmanın aksine ben sadece kelimeleri kullanıyordum. Ve daha fazlasına gerek bile olmadığını anlamam çok uzun sürmedi. Parmaklarının yerini erkekliği aldı. Alnımı duvara yasladım. Elleri belimdeydi ve içime olan darbeleri kaygan zeminde durmamı zorlaştırıyordu. Yine de düşmeme izin vermeyeceğini biliyordum. Her darbede dudaklarımdan çıkıp yankılanan inlemelerim ve birleşmemizin sesi kulaklarımdaydı.
Kesinlikle sertti. Ufak bedenimin onun güçlü kolları arasında olmasını ve hissettiği arzuyu bastırmadan sert oluşunu sevmediğimi söyleyemezdim. En başından beri aramızda karşı konulamaz bir tutku olduğunu ikimizde biliyorduk fakat bunu serbest bırakmak bambaşkaydı.
Banyomuz tahmin ettiğimden daha uzun sürdü. Sıcak kıyafetlere sarınıp uzanacağımızı düşünürken Emir koltuklara çöküp beni kucağına çekti. Bunun yalnızca sıcak bir sarılma olmadığını havlularımız yeri boyladığında anladım. Islak ve istekli öpüşmemiz, bedenimde gezinen eli sanki biraz önce birlikte olmamışız gibi arzu doluydu. Bacaklarım duşta geçirdiğimiz zamandan güçsüz düşmüştü, bu yüzden bedenimi kolaylıkla koltuğa yatırıp üzerime çıktı.
Emir'in beni biraz yorduğunu inkar edemezdim. Kadınlığımda uzun süren birlikteliğimizin ağrısı vardı. Pekala o da bunun farkındaydı. Bu yüzden şöminenin önüne serdiğimiz minderlerde uzanmamı istemişti. Ben ateşin sıcaklığı ile mayışmış uzanırken o ikimiz için yiyecek bir şeyler hazırladı. Getirdiklerini şöminenin önüne indirirken saçlarıma kısa bir öpücük kondurdu.
"Seni yordum mu?"
"Baya enerjikmişsin." Dedim doğrulurken.
Sözlerime başını eğip güldü. "Seni felaket özledim derken ciddiydim." Yavaşça karşıma oturdu. "Evlerin kalabalıklığına bakılırsa buraya sık sık geleceğiz."
"Sen delirmişsin." Sesli bir kahkaha attım. "Emir Karademir, benim gibi ufak bir kadına hiç acımıyor musun?"
"O ufak kadın hayatım boyunca sahip olduğum en güzel şey."
Sözleri şöminenin ateşinden daha sıcaktı. Hazırladıklarından yemek ve ateşin önünde, onun kollarında uzanmak geçirdiğim tüm gecelerden daha güzeldi.
***
Dün geceye oranla bugün hava daha güzeldi. Soğuk olmasına rağmen sert rüzgarlar ya da yağmur yoktu. Emir'le evin çevresine bakınmak için çıktığımız yürüyüşe kuşların sesi eşlik ediyordu. Zaten tutkulu bir gece yaşamamışız gibi onun elimi tutuyor oluşuna heyecanlanıyordum. Belki de beni heyecanlandıran ve mutlu eden onunla asla böyle huzurlu bir yürüyüşe çıkamayacağımı sanmaktı. Eli elimi sıkıca sarmış ve kalbimiz acılarından arınmış bir şekilde yan yana olamayacağımızı düşünmekti.
"Dün gece yine benimle uyudun." Başlangıçta anlamsız gbi gelen bir cümleydi ama o ne demek istediğimi hemen anlamıştı.
"Seninle uyumak kilitli bir odada uyumaktan daha çok huzur veriyor."
"Travmaların etkilerini üzerinden atabilmek hep böyle kolay olur mu?"
Yerinde durdu. Ellerimizi ayırmadan boşta olan elini yanağıma attı.
"Bence bununla tek başına mücadele etmeye çalışmamalısın Asu." Dedi gözlerimin içine bakarken. Yine beni görmüştü, kelimelerin ardında gizlediğim her şeyi böyle kolay görebilmesi her seferinde kalbime dokunuyordu. "Destek almalısın ama bunu isteyerek yapmalısın. Paranoya...Sen iyileşmeyi arzu ettiğin sürece tedavi edilebilir."
"Korkuyorum." Gözlerimi yere indirdim. "İyileşemeyecek kadar kötü olduğumu duymaktan."
"Bence şimdiden daha iyisin." Elimi sıkıp yürümeye devam etti. "Travmalarını besleyen her şeyle cesurca savaştın."
"Kendime bir mektup bırakacak kadar ileri gitmiştim."
"Asu." Yine durdu ve bana baktı. "O mektup seni bana getirdi, annene getirdi. Ve o satırları yazarken nefret ettiğin Karademir'ler artık ailen gibi."
Gülümsedim.
"Birine aşık bile oldum."
Gülümsedi
"Sana minnettar."
Dudaklarına uzanıp kollarımı boynuma doladım. Tatlı bir öpücüğün ardından alınlarımız birbirine yaslandı.
"Eve geçmeye ne dersin?"
İmasını anladığımda gözlerimi araladım.
"Hayır."
Emir yarım ağız gülüp elini bacaklarıma attı ve kucağına aldı. "Evet."
"Daha buralara bakmadık bile! Yakında başka ne var merak ediyordum! Ya Emir beni duymuyor musun?"
Kucağında değilmişim gibi rahatlıkla eve doğru yürümeye devam etti. Yalancı itirazlarımı çoktan anlamış gülüyordu.
Emir Karademir, geri kalan hayatımın her gününde yanımda olmanı istiyorum. Seni gördüğüm sürece kalbim hep titreyecek. Hayatın benden aldıklarının karşılığında seni verdiğini biliyorum.
Kaybettiklerimin acısı yüreğimi sızlatmaya devam etse de seni sevmek her daim bana şifa olacak.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 84.7k Okunma |
4.58k Oy |
0 Takip |
85 Bölümlü Kitap |