
Derin Asu Aldinç
1 yıl sonra
Bundan yıllar önce küçük balkonumuzu çiçek saksıları ile dolduran annem, onların en yakın dostu olduğunu söylerdi. "Onlara su verirsen büyürler, sevgiyle dokunursan güzel kokularını alırsın" derdi. "İnsanlar gibi değildir."
Oysa insanlar da öyledir anne. Kalbinde ekilecek toprağı olan her insan sevgiyle çiçek açar. Sen yalnızca taştan bir kalbe tohum ekmeye çalıştın.
İyileşmenin uzun bir zamanı alacağını biliyordum. Ama kalbim gibi, onun da kendini affedeceğine emindim.
Baharın gelişiyle dağ evine gelmek daha cazipti. Annem sadece bir ayda bu bahçenin her bir yanını çiçeklerle donatmıştı. Soğuk ve korkutucu duran bir evin rengarenk çiçeklerle nasıl yaşanılabilir olduğunu görmek güzeldi.
Güneş yüzüme vuruyordu. Bahar güneşini yaza tercih ederdim her zaman. Tenimi ısıtacak kadar sıcak ama yakmayacak kadar nazik olurdu. Kuş sesleri huzur vericiydi, tatlı bir rüzgar esiyordu ve annemin ektiği çiçeklerin muazzam kokusunu gezdiriyordu.
Onu yüzünde derin bir gülümseme ile toprakla iç içe görmek bana uzun zamandır hissetmediğim kadar huzurlu hissettirdi. Saçları yine istediği gibi uzamıştı, birkaç kilo almak ona kesinlikle yakışmıştı. İyileşiyordu. Uzun bir cezadan sonra mutlu olmayı hak ediyordu.
"Derin." Seslenirken elini bana doğru salladı. "İçeriden tohumları getirebilir misin? Birkaç paket kalmış olması lazım."
"Getiriyorum Anne."
Oturduğum merdivenlerden kalkıp aralık kapıdan içeri girdim. İstediği tohum paketlerini alıp yanına geçtim. Kazdığı küçük çukurlara tohumları serpti.
"Bu ufak şeylerden böyle güzel şeyler çıkması çok güzel değil mi?"
"Onları emeğin ve çabanla güzelleştiriyorsun. Yoksa ufak tohumlar olarak kalırlardı."
Bana sıcacık gülümsedi. Son zamanlarda aramızın daha iyi olduğunu ikimiz de biliyorduk. Yeniden anne kız gibi hissetmeye başlıyorduk. Bu ikimizin de özlediği bir duyguydu.
Bir araba sesi geldiğinde ikimizde yola baktık. "Seninki yine sabırsız. Bugün gel dedik diye sabahın köründe gelmiş."
"Hakkını yeme anne." Güldüm. "İki haftadır buradayız. Eve dönsek iyi olur."
Araba bahçe de durdu. Annem bir az önce ki mutlu ifadesinden kurtulmuş çattığı kaşları ile arabaya bakıyordu.
"Emir beni mutlu ediyor anne."
Sözlerimle beraber gözlerini toprağa çevirdi. Elinde tuttuğu küçük kürekle toprağı kazmaya devam etti.
"Biliyorum. O iyidir." Derin bir nefes alıp küreği indirdi ve arabaya baktı tekrardan. "O evde, birilerinin acısını görebilen tek insandı." Bana döndü. "Bu özeldir Derin, insanların mutluluklarını görmek kolaydır ama acısını görmek için ince bir ruh gerekir."
"O zaman neden yan yana geldiğinizde uzak davranıyorsun? Bazen onunla olmamı istemediğini düşünüyorum. Karademir-"
"Hayır, hayır kızım. Soy adıyla ve babasıyla yargılamıyorum onu. Birlikte olmanızı istiyorum elbette. Mutlu olduğunu görmek beni de mutlu ediyor. Sadece...Seni yeni buldum ve sana bir yuva vermek istiyorum ama sen yeni bir yuva kuracaksın onunla. Senden aldıklarımı geri vermeye zamanım olmayacak."
Gözlerim saniyeler içinde doldu. Onun zihnini meşgul eden şeyin böyle ince bir düşünce olduğunu bilmiyordum. Basit sebeplerin haksız bir nefrete neden olduğunu sandığım anlardan utandım. Ve her nedense dudaklarımı aralayıp bir şey söyleyemedim. Belki geçip giden zamanın yerine vereceği hiç anı o borcu kapatamayacağı içindi. Belki de arzu ettiğim şey geçmişi değiştirmesi değilde geleceği benimle paylaşmasıydı. Böyle güzel kokulu bahçelerde, sıcacık güneşin altında baharı yaşamalıydık onunla.
"Açelya hanım size neler getirdim!"
Bora'nın bağırışı dikkatimizi dağıttı. Elinde tuttuğu ince kasa ile bize doğru koşarken yüzünde büyük bir gülümseme vardı. Kasayı önümüze indirip ellerini beline yasladı. Küçük, siyah torbalarda duran fidanlar çiçek olmalıydı.
"En sevdiklerinizden." Anneme çapkın bir bakış atıp göz kırptığında yerde duran küçük taşlardan birini kafasına attım. "Hey! Kıskanma, çiçek istiyorsan sevgiline söyle."
"Anneme sulanmayı bırak!" Dedim sahte bir öfkeyle.
"Teşekkür ederim Bora. Sen olmasan kimsenin beni düşüneceği yok. Çok naziksin."
Bora, annemin bu tepkisinin ardından bana komik bir yüz ifadesi yaptı. Ardından yanına çömelip kasadaki fidanları çıkarmaya başladı. Onları geride bırakıp arabaya doğru yürürken görmek istediğim yüzü arıyordum. Kuzey bagajdan bir şeyler çıkarıyordu ve Emir hala arabadaydı. Telefonla konuşurken yüzü oldukça ciddiydi. Önemli bir görüşme yapıyor olmalıydı, aksi ihtimalde arabadan inen ilk kişi olurdu. Gözleri bana döndüğünde gülümsedim. Beni gördüğü an telefonu kapatıp arabadan indi. İçimde neşeyle bağıran kız çocuğu ona doğru koştu. Kollarımı boynuna doladım, ufak bedenim onun kucağındayken güvenli bir sığınakta gibiydi.
"İki haftadır seni görmüyorum Asu." Boynuma ufak bir öpücük kondurdu. "Açelya Hanım bana ceza vermek istiyor sanırım." Kıkırdamamla beraber o da güldü. "Bu kez ne yaptım? Geçen sefer zilinize uzun bastığım için uykusu bölünmüştü."
"Sana ceza verdiği yok." Gülümsememi koruyarak geri çekildim. "Doğa ile iç içe olmayı seviyor biliyorsun."
"Öyle olsun bakalım." Elimi tutup dudaklarına yasladı ve derin bir öpücük kondurdu. "Gidip çiçeklerine iltifat edeyim. Bora'dan taktikleri aldım arabada."
Emir, Annem ve Bora'nın yanına giderken Kuzey elinde poşetlerle yanıma yaklaştı. Kollarını havaya kaldırdı. "Simitler, meyveler ve tutkal." Kaşlarını çattı. "Tutkal ne alaka Derin?"
"Birkaç eşya için ihtiyacım vardı." Poşetleri elinden aldım. "Teşekkürler." Gözleri eve kaydığında ne aradığını bilerek başımı salladım. "Gökçe burada değil Kuzey."
"Eve bakıyordum sadece." Ona inanmadığını belli eden ifademden sonra pes ederek nefes verdi. "Çalışıyor mu?" Başımı salladım. "İyi mi?"
"Arkadaşlarıyla eve çıktığından beri pek görüşemiyoruz ama iyi olduğunu söylüyor."
"Hiç...Beni sordu mu sana?"
Başımı olumsuzca salladığımda gözlerini yere indirdi. Umut bazen bir ağacın güçlü dallarına tutunmak gibi hayata tutunmanı sağlardı, bazense o dallar boynuna dolanırdı. Kurtulmak, nefes almak mı olurdu yoksa hayattan kopup gitmek mi? Her ihtimalde de ölü bir ruha ev sahipliği yapan sağ bir beden kalırdı.
"İyi olmasına sevindim."
"Sen de iyi olmalısın."
"İyiyim."
Poşetleri yere indirip sırtımı arabaya yasladım. Kotumun cebinden bir paket çıkarıp ona uzattım. Bir sigara alıp benim gibi arabaya yaslandı. Annemin çiçeklerini özenle diken Bora ve Emir'e bakarken sigaralarımızı yaktık.
"Hiç başka biri ile tanışmayı denedin mi?"
"Bu konuda pek iyi değilim." Sigarasından derin bir nefes çekti. "Hayatımda birinin olmasını umursamıyorum. Hiçbir zaman bir partnerim olmasını istememiştim. Yalnız takılmayı seviyorum, aşktan da pek anladığım söylenemez. Gökçe, birlikte olmak istediğim ilk kadındı. Son olması da önemli değil."
"Belki bir gün fikrin değişir."
"Belki."
Mutfakta duran tahta masayı dışarıya taşıdık. Baharın serin rüzgarı ve çiçek kokuları eşliğinde hazırladığımız sofraya geçtik. Neşeli bir sohbetin ve kahkahaların olduğu bir sofra burada oturan herkesin hayaliydi. Lokmaların zor yutulduğu masalardan kalkmıştık hepimiz.
Acıların ortasında yanan her insan gözlerini gökyüzüne çevirdiğinde mavilikten çok daha ötesini görürdü. Rüzgarın sesi başka şeyler söylerdi, yapraklar birbirine çarpıp durduğunda yaşadığını hissederdin. Ayakların çimenlerle gıdıklandığında ve güneş tenini ısıttığında hissetmeyi severdin. Büyük acılar, küçük mutlulukları derinleştirirdi.
"Dün ki mahkeme nasıl geçti?"
"Ertelendi yine. Sonuca varması baya uzun sürecek gibi Açelya Hanım. Siz güzel canınızı bunlarla sıkmayın."
Annem Bora'nın iltifatına gülümsedi. "Eminim Emir ceza almamanız için her şeyi yapacaktır."
Emir'e karşı pek iyi bir şey söylememesinden dolayı hepimizin gözleri onu buldu. Bakışlarımıza aldırmadan kahvaltısına devam etti. Bu tavrı Emir'i gülümsetti.
"Öyle yapacağım Açelya Hanım."
"Kahvaltıdan sonra dönüyor muyuz hemen?" Derken saatine baktı Kuzey. "Birkaç işim var benim."
"Siz dönebilirsiniz. Biz Derin'le biraz daha kalmaya karar verdik."
"Öyle mi yaptık Anne?"
"Baharı burada geçirmek güzel olmaz mı? Hatta yazında çok güzeldir eminim."
Emir annemin dedikleri ile bakakaldı. Şaşkınlığı tatlıydı. "Bu aylar demek." Dedi çaresizce.
"Sorun olur mu? Arada gelirsiniz siz de. İşiniz olmasaydı hep beraber kalırdık."
Bora gülmeye başladığında Kuzey'de ona katıldı. "Bence hiç sorun değil."
"Pekala." Dedi Emir derin bir nefes alarak. Elini pantolonunun cebine attı ve gümüş bir yüzük çıkardı. "Haftalardır doğru bir an bulmaya çalışarak yanımda gezdirdim bu yüzüğü." Başını hafifçe eğdi. "Müsadenizle."
Sandalyesini çekip dizini yere yasladığında şaşkınlıktan dilim tutulmuştu. Parmakları arasında duran şey bir yüzüktü.
Evlenmeyi hiç hayal etmemiştim. Benim için hiçbir zaman özel bir yanı var gibi görünmemişti. Ama şimdi, bunu yapan Emir olduğunda şartlar öylesine değişiyorduki. Parmaklarımızda birer yüzük olması, birbirimize ait olduğumuzu simgeleyen. Aynı güne uyanmak, geceye beraber veda etmek. Belki...Belki bize ait bir çocuk. Bunu hiç hayal etmiş miydim? Emir Karademir mükemmel bir baba olurdu.
"Bu anın çok daha özel olmasını diliyordun belki de Asu."
"Evlenirim."
Sözlerim Emir'in şaşkınlıkla duraksamasına neden oldu. Hayır, özel bir an olmasını dilemiyordum. Özel olan an değildi, oydu. Onunla olması özeldi.
Yüzüğü alıp parmağıma geçirdiğimde Emir şaşkınlığı atıp gülmeye başladı. "Asu." Dedi duymaya doyamayacağım sesiyle. "Her defasında beni şaşırtacak bir şey yapabiliyorsun."
"Bak işte!" Bora bağırdığında hepimizin dikkatini kendine çekti. "Sana Karademir olacağını söylemiştim. Her zaman haklıyım."
Bora'nın sözlerine güldük. Emir sandalyesine döndüğünde anneme kaşlarını kaldırarak baktı. Bu, ikisinin de rahatsız olmadığı tatlı bir meydan okuyuştu.
"Bu durumda Açelya Hanım düğüne kadar vaktiniz var. Ondan sonra Karımın benden aylarca uzak olmasına müsade etmem."
Neşeli sözlerin ve kahkahaların olduğu yüzlerce masa yaşamak istiyorum daha. Uzun ve güzel bir ömür olsun istiyorum. Geçmişte ağladığım anların her biri için on kez gülmek istiyorum. Ve biliyorum, tüm bunları onunla yaşamak istiyorum.
Lale, burada değilsin ama bilmelisin ki senin hatıralarını yaşatıyorum hala. Sana hiç kızgın değilim, bu yüzden neşelen sen de. Artık kalbimin huzura erdiğini bil. Bizi izlemelisin babamla, çiçekler ekiyoruz ve gülümsüyoruz. Dikenlerden ve duvarlardan ibaret değilim artık, affetmeyi ve sevilmeyi biliyorum. Her güzel anımda seni hatırlayacağım, sen de her birinde beni izlemeye devam et. Bedene bürünmüş her ruh bir gün yine aynı yerde buluşur. Buluşacağımız günü bekle.
Hayatın acı ve mutlulukla dolu günleri olur. Düşününce hatırlıyorum, en karanlık günlerimin bile içinde güzel anlar olduğunu. Böyle hissetmek iyi. Belki gelecekte başka kayıplar vereceğim ama onların arasında da iyiyi arayacağım.
Gökyüzü her zaman aydınlanır, ayaz yerini sıcacık bir güneşe bırakır ve çiçekler mutlaka açar.
Son
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 84.7k Okunma |
4.58k Oy |
0 Takip |
85 Bölümlü Kitap |