
Babam karşımdaydı ama tanınmaz haldeydi. Sağ gözü mosmordu, burnu kanıyordu, yanakları şişmişti ve yüzündeki kanları görünce daha da kötü olmuştum. Beni görmemişti, zaten gözü kapalıydı ve zor ayakta duruyordu.
'Baba.' dedim gözümden bir damla yaş süzülürken. Babam gözünü yavaşça açtı ve o daha hiç bir şey söyleyemeden korumalar onu itekleyerek karşımdaki odaya doğru itelediler.
'Ne yaptınız ona? Zaten hastalığı var!' dedim babama doğru koşturarak. Kapının önündeki korumalar önüme çıkıp beni durdurdu ve kollarıma girerek kaldığım odaya götürüp kapıyı üstüme kilitlediler.
'Şu kapıyı açın bir defa göreyim.' dedim kapıyı yumruklayarak. Boşuna bir çaba içindeydim biliyordum ama babam çok kötü bir haldeydi zaten yaşı ilerlemişti. O benim her şeyimdi, onu da kaybedersem yaşayamazdım ve böyle giderse babamı öldüreceklerdi. Anlamıştım ki benimle bir dertleri yoktu sadece babamın canını acıtmak için beni kullanacaklardı. Daha çok bağırarak ve daha çok ağlayarak kapıyı daha sert yumruklamaya başladım.
'Hepsinin bedelini ödeyeceksiniz. Buradan kurtulunca hepiniz karşıma çıkacaksınız!' artık ağlamamı durduramıyordum.
'Açın artık şu kapıyı.'
'Doktor getirin babam için!'
'Bir kere göreyim!' dakikalardır bağırıyordum ama kimsenin umrunda değildim. En sonunda pes ederek dizlerimin üstüne çöküp ağlamaya başladım. Daha sonra bir kapı açma sesi geldi. Biri bana doğru gelip tam karşımda durmuştu. Kafamı kaldırdığımda Güney'i gördüm. Her zamanki gibi umursamaz ve kaşları çatıktı. Ayağa kalkıp yüzüne bakmaya çalıştım.
'Babama doktor geldi mi?' dedim bir umut ama cevap vermedi ve bakmayı sürdürdü.
'Bak, biraz daha böyle devam ederse fazla yaşamayacak.' dedim ama o ellerime kilitlenmişti.
'Doktor getirin ellerine baksın.' dedi arkasındaki adamlara bakarak. Adamlardan biri çıktı.
' Bana değil babama lazım doktor. Elimde bir şey yok!' dedim ikna etmeye çalışarak ama onun yüzünde bir duyguya dair hiç bir şey göremiyordum yine.
'O adam için mi kendine zarar verdin?' dedi. Daha da sinirlenmiştim. Bu insanlar benim kendime zarar verip vermediğimi ne zaman önemser olmuştu? 1 haftadır bana iğrenerek bakıyorlar ve nefretlerini her fırsatta belli ediyorlardı.
'Sana ne kendime zarar verip vermediğimden? Hepsi sizin yüzünüzden oldu. Bacaklarıma bak!' dedim bacaklarımdaki morlukları işaret ederek. Sandalyeden düşmelerim sırasında olmuştu. Bacaklarıma bakıp arkasına döndü ve kapıya ilerledi.
'Hepinizden nefret ediyorum!' dedim bağırarak. Yine umursamadan kapıdan çıkmıştı. O çıkar çıkmaz ise doktor gelmişti. Elime bir şeyler sürmüş, sargı sarmış ve gitmişti. Yaşadığım şeyler çok zordu ama ben yıllardır el bebek gül bebek yetişmiştim. Babam asla yorulmama izin vermezdi. Temizlik yapmama izin vermezdi. Bahçeye çiçek ekmem için bile çapa tehlikeli olur diye başta izin vermemiş ısrarlarım sonucunda çapayı bahçıvanın kullanması şartıyla izin vermişti. Şimdi yaşadıklarım ise benden çok onu yıpratıyordu biliyordum. Babama çok üzülsem de aklımda büyük soru işaretleri vardı. Mesela babam bu adamlara ne yapmıştı? Ya da bir şey yapmış mıydı?
(Buradan sonra bir kısım ilahi bakış açısıyla yazılmıştır.)
Güney, Gülce'nin yanından çıktıktan sonra daha da öfkeliydi. Kendine öfkeleniyordu her seferinde o kızın canı yandıkça, kız çok kötü haldeydi. Ama ona neydi o kızdan? Onu ne ilgilendirirdi? Aksine o kızı sevmemeliydi, ondan nefret etmeliydi bunu biliyordu ama kendi düşüncelerine de hakim olamıyordu. İlk gördüğünden beri o kıza karşı koyamıyordu. Nefretle de bakamıyordu artık. Ama bunlar olmamalıydı. Dışarı çıktığında babası Gökhan'ı görmüştü yine uzaklara dalmıştı.
'Baba.' dediğinde babası arkasını dönmüş ona doğru ilerliyordu. Babası karşısına geldiğinde ne oldu der gibi baktı yüzüne. Güney ise nefes vererek başladı söze.
'Kızı bırakalım baba çok kötü.' dedi rahatsızlıkla. Bilerek amcasının olmadığı bir anı seçmişti ama Babasından bile böyle bir şey istemek çok zordu. Gökhan ise oğlunun bu sözleri ile çok şaşırmıştı. Kaşlarını çatarak konuştu.
'Biz kaç yıldır bunun planını yapıyoruz haberin var mı senin? O kızı kaçırmak ne kadar zordu sen biliyorsun!' dedi bağırarak.
'Biliyorum.' deyip kafasını salladı ama o kızı öyle görmek istemiyordu. Canı yanıyordu ama yanmamalıydı.
'Bak oğlum, bizim o kızla bir derdimiz yok ama o adam her şeyden çok kızına değer veriyor. Onun gözünün önünde kardeşlerini öldürsek tepki vermez ama kızına bakarken nasıl canının yandığını gördün. O kızı bırakamayız. Hem o kız her şeyi bilip susmuş şimdiye kadar. Onca şeye sesini çıkarmamış. Kötülüğe ses çıkarmamak da onu suçlu yapar.' dedi Gökhan öfkeyle. Çok üstüne gitmişti oğlunun biliyordu ama o adama olan nefreti azımsanamazdı. Yıllardır bekliyordu hepsi bugünü, Yaman çok güçlü bir adamdı onun bütün adamlarını kendi taraflarına çekmek zor olmuştu. Bunu başarmışken o adamın canını yakacak ve sonra canını alacaklardı. Kardeşleri için. Zaten Yaman'ın o korkak kardeşi de hiç bir şey yapamazdı. Gökhan sözünü bitirince Güney yutkunup cevap verdi.
'Unut bu dediklerimi, hiç bir şey söylemedim say.' dedi Güney ve babası tam konuşacakken yanından uzaklaştı. Güney artık hislerini ve duygularını kontrol edecek ve kesinlikle o kızdan uzak duracaktı.
(Gülce'nin ağzından)
Akşam olmuştu. Kapımın önünde duyduğum sesle ayaklandım. Bu babamın sesiydi.
'Bedelini ödeyeceksiniz.' diyordu babam.
'Baba!' diye bağırdım. Duymuştu beni, o da bağırdı.
'Kaç! Kızım iyiliğimi düşünüyorsan kaç.' dedi.
'Seni tek başına bırakamam.' dedim yine ağlamaya başlayarak. Ağlamamalıydım.
'Benim için. Lütfen' dedi babam bağırarak. Devamını getiremeden koruma konuşmuştu.
'Kes sesini. Konuşma bir daha.' dedi ve babam gitti. Babamı dinleyip kaçacaktım buradan. Beni kullanıp babamın canını acıtamayacaklardı. Önce kendim kurtulacak sonra babamı kurtaracaktım buradan.
Planımı yapmıştım. Riskliydi ama başka şansım yoktu. Yanımda kimseye zarar verecek hiç bir alet yoktu. Onlarla dövüşemezdim de, beni tek hamlede alt ederlerdi. Cama doğru ilerledim. İkinci kattaydım. Buradan atlasam ölmezdim ama bacağımı veya kolumu sakatlayıp kırabilirdim o yüzden adamlardan birinin üstüne atlamaya çalışacaktım. Yaklaşıp on dakika bekledikten sonra adamlardan biri telefonunu yere düşürmüş ve almak için eğilmişti. Ben de bu durumu fırsat bilip kendimi hizalayıp adam kalkamadan üstüne atladım. Çok saçma bir plandı biliyordum ama bir şey kaybetmezdim. Üstüne atladığım adam bayılmıştı yani umarım ölmemiştir. Bense adamın üstünden yere düşmüştüm. Bayılma numarası yapacaktım. Atladığım an diğer korumalar başımızdaydı.
'Çabuk doktor çağırın.' dedi korumalardan biri. Hepsi paniklemişti, intihar ettiğimi düşünmüş olmalılardı. İkimizin de nabzına baktı biri.
'Yaşıyorlar. Acele edin. Çabuk doktor getirin buraya.' dedi öfkeyle ve o da gitti. Gözümü çok hafif araladım. Başımızda bir koruma kalmıştı. Diğerleri doktor bulmaya gitmişti sanırım. Elimin altındaki büyük taşı fark etmem ile mutluluktan ağlayacaktım sanırım. Adamın başına vurmalıydım bu taşı diğerleri gelmeden. Babam için. Hızla ayağa kalkıp diğer adam ne olduğunu anlamadan taşı başına vurup bayıltmıştım. Adam bayıldığı an hızla ormana atmıştım kendimi ve hızla koşmaya başlamıştım. Gidebildiğim kadar gidecek ve iyice uzaklaşınca saklanacaktım. Biraz ilerleyince seslerini duyabilmiştim. Kaçtığımı anlamışlardı tabi ki hemen ama yakalayamayacaklardı. Biraz daha ilerleyip büyük bir ağacın tepesine çıktım zorlukla. Yaklaşıyorlardı ama karanlıkta beni fark etmeleri imkansızdı. Onlar buradan uzaklaştığında kaçacaktım. Sanırım artık özgürdüm.
Bitirdim geldim bölümü.
Uzun zamandır sınav, bayram vs nedeniyle bölüm atamıyordum.
Umarım bu bölümü beğenmişsinizdir.
Asıl gerçekler ortaya çıkmaya başlıyor. Şok olacaksınız.
Tahminleriniz varsa yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayınnn.
Hoşçakalınnnnnn.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |