11. Bölüm
S.P.S / AY TENLİ KADIN / AÇIĞA ÇIKAN DUYGULAR

AÇIĞA ÇIKAN DUYGULAR

S.P.S
spsrebirth

Pişman mıydım ? Evet.

Yeniden yapar mıydım ? Evet.

Yine o geceye dönsek, onunla beraber olurdum. 🌙

 

 

 

Selam bile vermeden. Soğuk ses tonuyla derin bir nefes alarak,

“Aysa, senden hoşlandığımı söylemiştim. Ama sen beni sadece iş olarak görüyorsun. Bu yüzden artık seni yanımda istemiyorum. Ben gidiyorum. “ dedi ve yine bir şey söylememi beklemeden telefonu kapattı.

 

 

Oturduğum yerden hızla kalktım ve aynı hızla başım dönünce masadan tutunacak yer aradım. Sanırım yaşadığım gerginliklerden tansiyonum düşmüştü. Gözlerim karardığında karşımdaki asistanın çift görmeye başlamıştım.

 

Bana birşeyler soruyordu ama sorular kulaklarıma uğultu gibi geliyordu. Bacaklarım uyuşmaya başladığında masadan tutunmaya çalıştım. Etrafım tamamen dönmeye başladığında tüm gücümü kaybettiğimi hissederek zifiri karanlığı gördüm.

 

Gözlerimi açtığımda ne olduğuna, ne kadar süre burada yattığıma dair hiç fikrim yoktu. Tek hatırladığım kendimi karanlığa teslim ettiğimdi. Şu anda ise etrafıma baktığımda Savaş bey’in odasında masanın karşısındaki deri berjer koltukta yatıyordum.

 

Başım çok ağrıyordu ve midem fena halde çalkalanıyordu. Hareket etmeye çalışıyordum ama gücüm yoktu.

 

Ayak ucumda oturan Savaş bey görüş alanıma girmişti. Koltuğa yaslanmış ,elini gözlerini kapatacak şekilde başına yaslamıştı.

 

Doğrulmaya çalıştığımda beni fark etti.

Oturduğu yerden kalkıp, “Hey dur kalkma “ diyerek omuzlarımdan tuttuğu gibi geri yatırdı.

Gözünü benden ayırmadan ayağa kalkıp kapıya yöneldi.

“Rüya, buraya gel ! “ diye seslendi.

 

Yine kalkmaya çalışırken olduğu yerden hızla gelip kolumu tuttu.

“Kalkma, daha yeni uyandın.”

Yeniden hareketlendim. ”Kalkmak istiyorum Savaş bey.Ben İyiyim “

“İyi değilsin kalkma “ dedi yine ayak ucuma oturdu.

 

Kapı açılınca görüş alanıma giren Ahu ışıl ışıl mavi gözleriyle yüzünde yılların samimiyeti ile koşarak üzerime atılmıştı.

"Bir tanem ne oldu ? " diye sorarak sıkıca sarıldı. Ben donup kalmış bir şekilde dururken Ahu geri çekilip bir kaç saniye yüzüme baktıktan sonra tekrar sarıldı. Savaş bey onu kolundan tutup hızla geri çekti.

“Yuh Rüya, kız yeni uyandı. Üstüne çullanıp durma.”

“İyi misin ? Yine bir şey yemedin mi ?” Diye sordu

Bu kez açlıktan bayılmamıştım. Tansiyonum düşmüştü ama sebebi herşeyin üst üste gelmesiydi.

 

“Hayır, aç değilim “ diyerek, Kalkmaya çalıştığımda ayağımın üzerine basamdığımı fark edip tekrar yerime düştüm. Acıyla sızlandım.

 

“Ahhh ayağım !”

Savaş bey endişeli gözleriyle yanıma yaklaştı. ” Ayağına ne oldu ? “

 

“Beni sürekli çekiştirdiğiniz için burkuldu.”

“Hadi hastaneye gidiyoruz.”

“Hayır gerek yok Savaş bey “

“Gerek olup olmadığını sormadım. Gidiyoruz daha ayakta bile duramıyorsun.”

 

Kolumdan tutup ayağa kaldırdığında sendeledim. Ayağım çok acıyordu üstüne basmakta zorlanıyordum.

“Yürüyemem Savaş bey, Atlas’ı ararım o götürür beni. “

”Ben varken ona gerek yok.”

“Asıl size gerek yok. Zaten sizin yüzünüzden bu haldeyim.” dedim.

”Benim yüzümdense gidiyoruz. Sana laf yetiştirmekle uğraşamam.” diyerek hiç beklemediğim anda kucağına aldı.

Beklemediğim hareketle ağzımdan küçük bir çığlık kaçtı. Bıraksın diye çırpınıyordum. ”Savaş bey ,beni indirin.” dedim ama boşuna çırpınıyordum.

Hareket etmemi engellemek için bacağımı daha çok sıktı. Ayağımı burktuğu yetmezmiş gibi şimdide bacaklarımı morartıyordu.

 

Yürürken, “Direnme düşeceksin. “ dedi

 

Odadan çıktığımızda kattaki herkes bize bakıyordu. İçinde bulunduğum durumdan utanarak kafamı göğsüne gömdüm.

 

Asansöre bindiğimizde yine kucağındaydım. Kafam göğsüne gömülü olduğu için içime işleyen kokusunu daha yakından alıyordum ve bu yakınlık beni sarhoş ediyordu.

Yaptığımın yanlış olduğunu fark ederek kafamı kaldırdım. Ondan etkilenmemeliydim.

 

Çıkışa gelmemiz sanki üç saniye değilde on saat sürmüş gibiydi. Yine buradaki herkes de bize bakıyordu.

 

Asistan kızların bize bakıp kendi aralarında fısıldaşmasını fark edince ,

“Savaş bey lütfen beni indirin. Herkes bize bakıyor.” Dedim

 

“Baksınlar ne olmuş. Yürüyemiyorsun ve ben iyi bir patron olduğum için seni taşıyorum.” Dedi

 

*********

Beni zorla hastaneye götürmesinin ardından koskoca 2 hafta geçmişti. O gün eve bırakıp uzun bir süre işe gelmemem gerektiğini, dinlenmem gerektiğini söylemişti. Her gün yanıma gelip beni kontrol ediyor, hareket ettiğimi görünce emirler yağdırıyor gidiyordu.

 

Bugün tatilim bitmişti ve işe geri dönmüştüm.

Savaş dolu günlere adım atmıştım !

 

Saat 10 olmuştu ve o hâlâ gelmemişti. Nerede ne yapıyor diye merak ediyordum.

Aramızda çok garip bir çekim vardı. Yanımda olunca geriliyor, yanımda olmayınca hep onu düşünüyordum.

 

Odanın kapısının açılmasıyla burnundan soluyan Şavaş bey ile göz göze geldim.

 

Sanki ringten çıkmış gibi bir hali vardı. Saçları dağılmış, Gömleğinin bir kaç düğmesi kopmuştu.

 

Kesin yine boğa gibi etrafa saldırmıştı bu halinin başka bir açıklaması yoktu.

 

Aniden üstündeki gömleği çıkartıp çöpe attı. Gözlerim donmuş gibi hızlı nefes alıp veren kaslı göğsüne dalmıştı. Bu vücut insan vücudu gibi değilde heykeltıraş vücudu gibiydi. Sanki Herkes gibi etten kemikten değilde taştan yaratılmışdı.

 

"Güzel kesiyorsun, ama ara vermen gerek bir gömleğe ihtiyacım var. "

Duyduğum sözle kendime gelip kekeleleyerek konuştum.

" Ben sizi kesmiyorum ki !"

"Biliyorum gördüklerin hoşuna gitti ama bu şekilde içeride basılmak istemem ama kapıyı kilitleyebilirim. " sesine tutku eklemişti.

 

Ayağa kalkıp söylediğini umursamadan göz devirdim. Ona cevap vermek istemedim verseydim bu konu uzardı.

 

"Ben gömleği nerede bulacağım ? "

Arkamdaki kitaplığı işaret etti.

" Orada bir oda olduğunu fark etmedin mi ?"

Arkamı döndüğümde bir kapı arıyordum, ama burada mat siyah geniş bir kitaplıktan başka bir şey yoktu. Kapı falan görmüyordum.

"Burada kapı göremiyorum. "

"Mimarlığını ben yaptım görmemen normal. " Öyle küstah söylemişti ki o değil egosu konuşmuştu.

 

Nefesinin enseme çarpmasından arkamda olduğunu anladım. Elini omzumun üzerinden geçirerek kitaplığı itti. Kitaplık yana gidince bir kapı göründü. Kitaplığa hayran olmuş bakarken bir adım daha gelince resmen sırtım göğsüne yapışmıştı. Tüm vücudum alev almış yanıyordu bu yakınlık tehlikeliydi, yasaktı.

 

Keşke bu kadar dibime girmese bugünü sağlıklı bir şekilde atlatsaydım. Ama yok o illaki dibime kadar girecek kokusunu üzerime sindirecek bana varlığını hissettirecekti. Gözümü kapatıp nefesimi tuttum.

 

“ 216 “ diye fısıldadı.

Sesindeki istekli tını beni uyandırmıştı.

Kendimi göğsünden ayırıp kapıya adım attım. Kenarında şifre butonu vardı.

"Keşke siz açsaydınız. "

"Bu şifreyi sadece ikimiz biliyoruz. Başka hiç kimse bilmiyor. "

"Kimsenin bilmediği şifreyi neden benimle paylaştınız ?

Tabikide verdiği cevap şaşırtmadı.

"Sen, benim asistanımsın. "

 

İçeriye girer girmez odaya hayran kalmıştım. Odanın içi gri ve siyah karışımı bir renkti. Ne çok kapalı ne çok açıktı. Odanın tavanında ay resmi vardı ve duvarda da bir kurt.

 

Acaba bu adamın Ay ve Kurtla derdi neydi?

Griyle süslenmiş yatak, cam kenarında uzun bir koltuk, karşıda çok büyük olmayan bir gardrop vardı.

 

Burada neden yatak var ve kimle yatıyor diye düşünmeden edemedim. Acaba bu odaya o kadın giriyor muydu? Yine aklıma gelen o sarı yellozla gözlerimi yataktan çevirdim.

 

Dikkatimi duvarda asılı olan portre çekmişti. Dolunayın altında uyuyan kurt portresi yaklaşıp dokundum. Nedense içimi bir huzur kaplamıştı. Bu resim çok tanıdık geliyordu.

 

Oda da kendi etrafımda dönerken yine Şavaş bey'in çıplak bedeniyle karşılaştım. Gözlerim yukarıya çıkınca göz göze geldik.

 

Bu adamın her bakışı farklıydı. Bu bakışı beni kendine çağırmasıyla aynıydı. Mıknatıs gibi beni kendine çekip yaşadığımız o günah gecesini yeniden hatırladım.

 

Pişman mıydım ? Evet.

Yeniden yapar mıydım ? Evet.

Yine o geceye dönsek, onunla beraber olurdum.

 

Bir kaç adım gelmeye başlamıştı ki aklıma gelen geceyi bir kenara atıp bakışmaya son verdim, dolaba yöneldim. Askıdan beyaz bir gömlek çıkarıp yanına gittim yatağa bırakıp yanından bir hışımla kaçmaya çalıştım.

 

Yüzüm alev alev yanmış gibi olmuştu kesinlikle yüzümün aldığı şekli göremiyordum ama sıcaklığını hissedebiliyordum.

Tam çıkacaktım ki " Nereye Aysa? “ diye sordu

İç çekerek geri döndüm.

" Siz üzerinizi giyinirken bende misafirleri karşılayalım."

"Kravatta seçmen gerekiyor. " dedi gözlerini gözlerime dikip gömleği giyinmeye başladı.

 

Tekrar yanından geçerek çekmeceyi açtım. Mat siyah kravat bulup çıkardım ayağa kalkıp uzattım. "Buyurun ben artık çıkayım."

 

Çıkmak için adım attığımda yer ayaklarımın altından kayıyor gibi sallanmıştı. Başım dönüyor, midem çalkalanıyordu. Elimi hızlıca başıma götürdüm.

 

Düşecek gibi olduğumda Savaş bey, beni belimden yakalamıştı. Tutunmak için tırnaklarımı koluna geçirdim.

 

Panikle," Bir şey mi oldu ? " diye sordu.

 

“Başım döndü “ dediğimde beni yatağa çekip oturttu.

 

Yatağın yanındaki komodinin içinden bir şişe çıkarttı ve bastırmadan bileğime sürmeye başlamıştı işaret ve orta parmağıyla masaj yapar gibi yağı bileğime iyice yediriyordu.

 

O kadar narin dokunuyordu ki, sanki kırılacak bir eşyaya dokunur gibi. Yani şuan resmen içim gıdıklanıyordu.

"Bu iyi gelecek " dedi.

 

Sesinde ki şefkati duyduğumda Kafamı kaldırıp yüzüne baktım. Yüzü ciddi bir iş yapar gibi gergin ama ona baktığımı fark edince dudaklarının kenarında küçük bir tebessüm belirdi.

 

 

Gözlerimiz birbiriyle buluştuğunda omurgamdan aşağı bir ürperti yayıldı.

Gözleri birden dudağıma kayınca tüylerim diken diken olmuştu.

Kafamı yatağın baş tarafına çevirdim. Tekrar aklıma burada Gülin denen sarı yellozla yatmış olma düşüncesi gelince hayal ettiğim manzara karşısında iğrenerek yataktan hızla ayağa sıçradım.

" Ne oldu ? "

“Naneyi de kokladığıma göre artık gidebilirim. " dedim

"Hayır otur. Ani hareketler yapıp durma bayılacaksın."

"Hiç gerek yok Savaş bey. "

Otoriter sesiyle , " Gerek olup olmadığını sormadım otur." dedi.

 

Beni tekrar yatağa çekti. Yine aynı hızla kalktım.

"Ben yatağa oturmak istemiyorum."

Tek kaşını merakla kaldırmıştı.

"Neden ? " diye sordu.

"Çünkü bu yatak kirli olabilir."

 

Yüzüne kocaman geniş bir gülümseme yayıldı. Dudağını ısırıp kafasını sağa sola salladı.

Ah işte bu gülümseme gamzelerinin gün yüzüne çıktığını gösteren gülümseme… beni öldürecekti.

 

Neden gülümsemesine düşüyordum ki o gülümseyince nabzım yükseliyordu.

 

"Burası temiz. Yatakta kimse yatmadı Aysa gel otur. "

İnanmaz gözlerle yüzüne baktım.

"Kimse yatmadı mı ? O zaman neden burada bir yatak var ? "

"Çünkü ben çok çalıştığım zamanlar eve gitmiyorum ve burada yatıyorum. Tek yatıyorum."

 

"Tek yatıyorum." cümlesini bastırarak söylemişti.

"İlla ki biriyle burada yatacaksam o,"gerisini tamamlayamadan kapının tıklatılma sesiyle panikleyerek kolumu hızla çektim. Kim geldiyse inşallah odaya girmezdi.

 

Yerimden hızla kalkıp gizli odadan çıktım gel sesini duymadığı için içeri girmemişti koşar adımlarla kapıyı açtım. Karşımda Buse vardı.

"Tarık bey geldi onu haber verecektim. Şavaş bey nerede? " diye sordu.

Araladığım kapıdan dışarı çıktım kapıyı kapattım.

"Birazdan geliyor, onları ben karşılarım."

"Bir şey mi oldu Aysa, bu yüzünün hali ne?

"Yoooo yok bir şey olmadı Şavaş bey'in gergin hali benide gerdi. " Panikle kekeliyordum. Yanından kaçar adımla uzaklaştım dağılmış saçımı crobumu düzelterek derin bir nefes aldım toplantı odasının kapısını açtım.

 

Beni gören Tarık ayağa kalktı bedenimi süzerek elini uzattı.

" Merhaba Aysa. "

Kötü bir adama benzemiyordu ama her seferinde bedenimi süzmesi beni rahatsız ediyordu.

Uzattığı eline karşılık verdim. "Merhaba Tarık bey , Savaş bey birazdan gelecek. "

Yerine oturup içten bir tebessümle

"O zaman bizde biraz sohbet edelim." dedi.

 

Yanında Savaş bey'in seçtiği kızıl kadın vardı. Üstünde ki crobun göğüs kısmının göbek deliğine kadar açık olduğunu görünce benim kıyafetlerime laf eden Savaş bey bunların kıyafetlerini görmezden mi geliyor diye düşünmeden edemedim. Sevgilisinin bile kıyafetleri çok açık olduğu halde sadece bana söyleniyordu.

 

Sorsam vereceği cevap hazırdı.

" Benim asistanım olarak yanımda dikkat çekmeni istemiyorum beni temsil ediyorsun."

İçimdeki asi kadın "ne saçma bir cümle" diye söylendi.

 

Kızın benden hoşlanmadığı gözlerinde ki küçümser bakıştan belliydi.

Sanki Ben, ona bayılıyordum !

 

Bana attığı bakışa aynı şekilde karşılık verdim. Savaş bey'in karşısına geçip yaptığı hareketler aklıma gelmişti. Bundan ne modeli olacağı apaçık ortadaydı. Kesinlikle bu kızın reklam çekiminde olmasına izin veremezdim. Bir şeyler yapıp çekimi engellemeliydim.

 

Tarık’ın sesi , beni kurmaya çalıştığım plandan uzaklaştırmıştı.

"Aysa bizde sen gelmeden önce Rüya ile senin ne kadar güzel olduğunu, model olsan tüm firmaların peşinden koşacağını konuşuyorduk. Aslında benim ajansımda olsan senin için bir sürü firma kuyruğa girer teklifi mi değerlendirmez misin ? "

 

"Neyi değerlendirmez mi ? " diyen sese döndüm. Savaş bey kapıyı kapatıp tüm heybetiyle solumda duran koltuğuna oturmuştu.

 

Gömleğinin üç düğmesini kapatmamış verdiğim kravatı takmamıştı. Adam benden kravat istiyor takmıyordu.

 

İçimden "Takmayacaksan beni neden oyalıyorsun be adam ! " diye söylendim.

 

Çarpık bir gülümseme takınıp Şavaş bey'e dönen Tarık, " Bizde Aysa ile model olsa ne kadar güzel olur onu konuşuyorduk milyonlarla oynar fiziğide bir çok mankenden güzel."

"Öncelikle Aysa hanım demen daha doğru ve Aysa hanım benim asistanım, benim yanımda olduğu sürece model olma gibi bir şey söz konusu değil. "

 

Tarık yüzünde ki gülümsemesini daha da yaydı.

"Senin yanında kazandığı paranın on katını kazanır. Buna sen değilde Aysa hanım karar verse."

'Hanım' kelimesini bastırarak söylemişti.

 

Sonra bana dönerek gözümün içine baktı. Benden bir cevap bekliyordu.

Savaş bey'in derin ve sinirli nefes alma sesini duymuştum.

Bu konu daha fazla uzarsa iyi şeyler olmayacak gibiydi. Bu yüzden cevap verdim.

"Teklifin için teşekkür ederim ama model olmayı düşünmüyorum fikrim değişmeyecek. "

Konunun artık kapanacağını düşünüyordum.

Savaş bey'e masaya yaklaştı.

"Cevabını aldığına göre Şimdi asıl konumuza geçelim. " dedi.

 

Bir saat saçma sapan reklam konuşması içinde geçmişti. Kafamı kaldırmadan konuşulanları dinliyordum, daha doğrusu dinliyormuş gibi yapıyordum.

"Aysa, sen ne düşünüyorsun model hakkında " diye soran Tarık'tı.

 

Yanında oturan kızıl boyaya baktığımda yine gözlerinin Savaş bey'de olduğunu gördüm. Odada yalnız kalsalar adamı yiyecekti.

"Açıkçası ben yanınızda oturan ispanyol modelin mimarlık reklamı için uygun olmadığını düşünüyorum. "

 

"Neden ? " diye sordu.

"Modeliniz sadece yabancı dil biliyor. Çekimlerde türkçe konuşulması gereken yerlerde var ve onun türkçesi yok denilecek kadar az profesyonel bir çekim olacağını düşünmüyorum. "

Ahu’da " Bencede Aysa haklı. " diyerek beni onayladı.

 

Savaş bey, " Türkçe konuşması çok da önemli değil o kısma dublaj yapabiliriz " dedi.

Kafamı ona çevirdim. Eğlenircesine gözlerinin içi gülüyordu.

" Dublaj mı, birde bununla mı uğraşacağız?"

"Neden uğraşmayalım. "

"Hayır dublajla falan uğraşamayız. Hem Türk modellere ne oldu ? Buluruz bir tane profesyonelce reklamımızı çekeriz."

 

Koltuğunu yaklaştırıp fısıltı gibi çıkararak sesiyle. "Sen bu kızı kıskandın mı ? " diye sordu.

Bende onun gibi yaklaşıp fısıldadım.

"Ben bu kızın nesini kıskanayım boyadan domatese dönmüş saçını mı, slikondan patlamış dudağını mı ? Tabi siz başka bir reklam filmi çekeceksiniz buyurun anlaşmayı imzalayın. Nasıl olsa gizli odanızda var. " diyerek arkamı yaslandım.

 

Söylediğim sözleri idrak ettiğimde yanaklarımda sıcaklık hissetmeye başladım. Gerçekten bu sözleri söylemiş olduğuma inanmak istemiyordum.

 

Neden bu kadar karşı çıktığıma anlam veremiyordum. Banane ki , ne çekerlerse çeksinler.

 

Savaş bey " Toplantı bitmiştir. Seni buraya kadar yordum ama asistanımı dinleyeceğim. " dedi.

Yüzümde zafer kazanmış bir gülümseme oluşmuştu. Rahatlamıştım.

 

"Peki Savaş sorun değil. Başka bir model ayarlayacağım. "

Sonra bana döndü. Gülümseyerek ,

" Aysa bu akşam seni bir gece kulübüne davet etmek istiyorum." dedi.

Yanımda Savaş bey'in beni uyarır gibi bıraktığı nefesi hissetmiştim. Kafamı ona çevirdiğimde elini yüzüne sabitlemiş vereceğim cevabı bekliyordu.

 

Zaten uzun zamandır gergindik. Sözleşmenin bitmesine bir buçuk ay kalmıştı. Bu süreyi sakin ve huzurlu geçirmek istiyordum. Daha fazla gerilmek istemediğim için red etmeye karar verdim.

 

"Maalesef Tarık bey size katılamayacağım."

"Neden Aysa ? Kulüp o kadar güzel ki bu akşam sevdiğim bir dj gelecek. "

 

Ahu dj lafını duyunca gözleri ışıldamış hemen atlamıştı.

"Hangi kulüp Tarık bey ? "

"Anka kulüp orayı biliyor musun ? "

Ahu şaşırmıştı. " Aysa, sizin kulüp "dedi.

"Öylemi Aysa tesadüfe bak. "

 

"Tesadüfe bak ! " diyen Şavaş bey'i herkes duymuştu. Kafamı ona çevirdiğimde elini yanağına koymuş vereceğim cevabı bekliyordu.

"Evet ikizimin ve kuzenimin ortak açtığı yer."

" Geliyorsun o zaman. " dedi

 

Bu kadar ısrar etmesi hoşuma gitmiyordu.

"Maalesef akşam bir arkadaşımla buluşacağım. "

 

************

Öğle yemeği için Ahu ile dışarı çıkmıştık. İki cadde ileride olan kafeye oturmuş siparişlerimizi bekliyorduk.

 

Ahu benim dostumdu. Savaş bey’in kız kardeşi, Can’ın ikiziydi. Geçen hafta ülkeye geri dönmüş bizimle şirkette çalışmaya başlamıştı.

 

Küçüklüğümüzden bu yana hep beraberdik. Aynı zamanda annem bir süre ona bakıcılık yapmıştı, kardeş gibi büyümüştük.

 

Aynı üniversitede farklı fakültelerdeydik. Ahu mühendislik fakültesinde okuyordu. Ben ailemi kaybettikten sonra apar topar kaydımı Madrid'e aldırınca tatiller hariç telefonda görüşüyorduk.

 

Yüzünde ilk gün ki acıyla, " Seni o günden sonra hiç görmedim. " dedi.

Ailemi kaybetmenin acısını benimle beraber o da yaşamıştı. Hep yanımda en büyük destekçim olmuştu.

 

Gittiğim günü hatırlayınca gözlerim doldu, Havalimanında birbirimize sarılıp gözlerimizde yaşlar kalmayana kadar ağlamıştık. "Buradan uzaklaşmak bana iyi gelecekti seni bıraktığım için üzgünüm ama annemi hatırlatıyordun. "

 

Annem , Ahu'ya çok değer verirdi hiçbir zaman onu bizden ayrı tutmamıştı. Ahu'nun da anneme olan düşkünlüğü tıpatıp anneme benzemesine sebep olmuştu. Karakteri, tavırları annemi yansıtıyordu.

İkimizinde gözleri dolmuş dokunsalar ağlayacak kıvama gelmiştik.

 

Konuyu değiştirmek istercesine, "Geri gelmene çok şaşırdım Aysa. Madrid’ i çok seviyordun ve yeni bir hayat kurmuştun. Nasıl geldin ?” diye sordu.

 

O benim en yakın arkadaşımdı ama ona da bu gerçeği anlatamazdım.

ABİSİYLE İLGİLİ GERÇEĞİ !

 

"Bu konuyu daha sonra anlatırım. Artık üzücü şeylerden bahsetmeyelim. Sen anlat ne yaptın, hayatın nasıl geçti ? "

 

"Ben senden sonra Amerika'ya gittim orada master yapıp abimin bir arkadaşının şirketinde staja başladım Amerika'yı sevmiştim bir proje alıp onu tamamlamak için bekledim, proje bittiğinde aileme geri döndüm artık buradayım. "

 

Bir saat içerisinde laf lafı açmıştı. Saati farkettiğimde şirkete geçmem gerektiğini hatırladım. Ben şirkete geçerken O da eve gitmişti nasıl olsa artık beraberdik uzun vakitler geçirebilirdik.

 

Asansörü beklerken burnuma gelen yoğun kokuyla Şavaş bey'in geldiğini farkettim. Yanıma yaklaşıp görüş alanıma girdi.

"Yukarıya çıkınca hemen odaya geçiyorsun konuşacağız."

Gerginlikle kafamla onayladım.

"Aysa kafanı sallama konuş" dedi

Bıkkınlıkla, " Emredersiniz Şavaş bey" dedim.

 

Beraber kata geldiğimizde önümden hızla ofisine girdi açık bıraktığı kapıdan içeri girdim. Ellerimi önümde bağlayıp kapının arkasında durdum.

Koltuğuna genişçe yayılmıştı gözlerini kapatıp sıkıntılı bir nefes aldı, bakışlarını gözlerime dikti.

"Karşımda öyle kurbanlık koyun gibi durma otur."

 

Gözlerimi kaçırarak hızlı adımlarla masasına yaklaşıp karşısındaki koltuğa oturdum.

Aramızda şuan sessizlik hakimdi. Oda da sadece masaya vurduğu parmaklarının sesi vardı. Bu sessizlik gergin ve korkutucuydu. Bakışlarımı etrafta gezdirip tırnaklarımla oynamaya başladım.

 

"Önce kıyafetinden başlayalım benim yanımda böyle kıyafetler giymeyeceksin, kılık kıyafet yönetmeliğine uyacaksın." aramızdaki sessizliği bu konuşmayla bitirmişti.

 

Kıyafetime baktığımda beyaz bisiklet yaka bir croptop altımda şort etek vardı. Gayet normal şirkete aykırı olmayan bir kıyafetti. Aklıma birden aşağıda ki kızlar geldi.

" Ben öyle bir yönetmelik görmedim Şavaş bey " dedim kendimden emin bir sesle,

" Aşağıdaki kızlar için geçerli değil sanırım."

Kafasını " ya sabır " diyerek sallamıştı. "Onların ne giydiği önemli değil ama ..."

 

Cümlenin nasılsın tamamlanacağını çok iyi biliyordum. Bu yüzden o tamamlamadan ben devam ettirdim.

"Tamam tamam. Ben sizin asistanınızım yanınızda dikkat çekmemi istemiyorsunuz. Çünkü sizi temsil ediyorum. "

Yüzüne geniş bir gülümseme yayıldı.

"Aferin, çok çabuk kapmışsın."

 

Bunalmışlıkla , "Ne giymem gerekiyor ?" diye sordum.

"Dekolteli olmayan kıyafetler gömlek, kumaş pantolon, kalem etek ya da takım elbise tarzı bir şeyler."

Birden, " yok artık " dedim. Bu sıcakta dışarısı 35 dereceyken gerçekten takım elbise mi giymem gerekiyor."

 

Kaşlarını kaldırdı. " Üç tane klima var." diyerek işaret parmağıyla klimaları işaret etti.

İtiraz etsem bu konu uzayıp gidecekti. Her zaman ki gibi yine kendisi galip gelecekti, o yüzden nefesimi tüketmek yerine pes ederek

" Anladım Savaş bey. " dedim.

 

"Benim müşterilerimle yakın temas kurmayacaksın bu şirket içinde herkes sana Aysa hanım diye seslenecek kendine Aysa dedirtmeyeceksin. "

Bu sözüne de bıkmışcasına ,

" Anladım Savaş bey " dedim.


"Ayrıca fiziğinin mankenlerden güzel olduğunu söyleyen abaza Tarık'a da fazla güvenme. Fiziğinde abartılacak bir şey yok. "

Kendi kendime, Öyle mi sen yarın görürsün fiziğimin nasıl olduğunu. diye söylendim.

"Çok net anladım Şavaş bey , merak etmeyin dikkat edeceğim başka bir şey yoksa işimin başına dönmeliyim. " cevap vermesini beklemeden masama gittim.

 

Sinirden kuduruyordum. Bana bir sürü emirler yağdırmış fiziğimi de küçümsemişti. Saçlarımı gelişi güzel topuz yapıp masadan aldığım kurşun kalemle tutturdum. Bana resmen savaş açmıştı. Bu savaşın galibi ben olacaktım. O yarın fiziğin nasıl olduğunu görecekti.

 

Bir saat sonra elini masaya koymasıyla irkilmiştim, elinden destek alarak yüzüme eğildi. Öfkeli bakışları gitmiş gözlerinde ki mavilikler durulmuştu.

" Bugün söylediklerimi sakın unutma."

 

Saçımdan kurşun kalemi çekip eline aldı.

" Çok çirkin olmuşsun. Ben dışarıda toplantıya gidiyorum geri dönmeyeceğim. Sende beşte çıkabilirsin. " saçımdan çıkardığı kalemi elinde sallayarak odadan çıktı.

 

Saat beşe geldiğinde oturduğum sandalyeden kollarımı başımın üstünden esnetip, eşyalarımı toparlayıp çıktım. Ahu’nun tüm ısrarlarına rağmen kulube gitmeyeceğini söyleyip otoparktan arabamı alarak alışveriş yapmak için bir AVM'ye geldim.

 

Önce D&R ye girip hoşuma giden bir kaç kitap aldım. Yürüyen merdivenlerden üst kata çıktım kahve dünyasında terasta bir masa seçip oturdum. Filtre kahve ve bir dilim cheesecake sipariş ettim. Siparişlerin gelmesini beklerken aklıma bugün hiç arayıp mesaj atmayan Serhan geldi. Numarasını çevirdim. Üçüncü çalışta açtığında sitemle ," Biliyor musun çok hayırsızsın." diye söylendim.

"Yıldırım tanrısının ışığı hemen sitem etme. Bugün tarık bey sizin şirketten geldiğinden beri sinir topu gibiydi canımızı okudu pezevenk, koşturmaktan ayaklarım ağrıdı. " diyerek yakındı.

 

Bir kaç dakika onunla konuştuktan sonra akşam beklediğimi söyleyerek kapattım.

 

Artık eve gitme zamanıydı. Yürüyen merdivenin önüne geldiğimde gözüm karşımda duran cekete çarptı. Tam da yarın Savaş bey'i kızdıracak bir kıyafetti.

 

İçimdeki dik başlı kız "Aysa savaşını unutma " diye uyardı.

Mağazaya ilerleyip aldım bir kaç tanede etek aldıktan sonra alışverişi tamamlayıp yola koyuldum. Benim silahım bu kıyafetlerdi. O beni sinirlendirmişti bende onu sinirlendirecektim. Sanırım ateşle oynamayı seviyordum.

 

Eve gelip duş aldıktan sonra saçlarımı kurutup topladım. Üzerime rahat kıyafetler giyip biraz etrafı toparladım. Bulaşıkları toparlayıp makinaya doldurdum. Etrafı süpürdükten sonra bir bardak soğuk su alıp salona geçtim. Mor kanepeye uzanarak bugün aldığım ' YAN BENİMLE ' kitabını okumaya başladım.

 

Birden canım hamburger çekmişti. Zaten 2 gündür canım bir şeyler çekiyordu. Sanırım regl olma zamanım gelmişti. Masanın üzerine bıraktığım telefonu elime aldım,saat dokuza geliyordu. Mutfağa yönelip hazırlamak için dolabı açtım. Aslında yanında patates olsaydı daha güzel olurdu. Düşündükçe ağzımın suları akıyordu. Bir insan yemeğe bu kadar düşkün olabilir miydi ?

 

Ama bunu yapmakla uğraşamazdım, En iyisi alt sokakta bulunan hamburgerciye gitmekti. Cüzdanımı ve telefonumu alıp üzerimi değiştirmeden evden çıktım. Zaten üzerimde haki yüksek bel yarım tayt ve beyaz tişörtüm vardı, bu halde sokağa çıkabilirdim.

 

Telefonuma gelen ard arda mesajla elime alıp Ahu’nun resmen deli gibi eğlendiğini gördüm sahnede ki dj yi gösterip "Çok pişman olacaksın." yazmıştı.

 

Ve çoktan pişman olmuştum bile Aslında Sertaç sevdiğim bir DJ'di. Kulüplere geldiğinde hep giderdim.

"Asla pişman değilim.” yazarak cevapladım.

 

Yalanın batsın Aysa köpek gibi pişman oldun. Ama Tarık bey'in sırnaşmalarını görmemden iyidir diye kendimi avutmaya çalıştım.

 

İçeri oturup kocaman bir hamburger sipariş etmiştim beklerken telefonumla ilgilenmeye başladım.

 

"Asistanımda buradaymış. " diyen sesin şuan hayal olduğunu düşünmek istedim. Burada da beni bulmuş olamazdı değil mi ? Gözlerimi kapatıp aslında burada değil diye düşündüm. Ama gözümü açıp kafamı yana çevirdiğimde gördüğüm hayal değil gerçekti. Evet Savaş bey buradaydı.

 

Tüm heybetiyle başımda dikilmiş gözleri telefonuma odaklanmıştı.

Şaşkınlıkla, "Sizin burada ne işiniz var ? " diye sordum

"Burası herkese açık bir yer değil mi, Hamburger yemek istedim bir itirazın mı var ? " diyerek pat diye yanımdaki koltuğa oturdu.

 

Yine onun burada olmasıyla gerilmiştim. Zaten tüm gün yan yanaydık hiç olmazsa bu saatte burada olmaması gerekiyordu.

"Yooo hayır siz ve hamburger yemek arasında bir bağ kuramadım, hem de burada."

Gözlerine yayılan tebessümle "Neden ben hamburger yiyemez miyim ?"

"Vücudunuz pekte öyle söylemiyor"

 

Bunu gerçekten ben mi söylemiştim , ağzıma bir tane vurmak istedim.

Şimdi daha da yakınıma girip tutkuyla bakan gözlerini gözlerime dikti.

"Ne söylüyormuş vücudum ? "

 

Yanaklarımının alev topu olduğuna emindim. Omuzumdan göğsüme düşen saçlarımı eliyle arkaya attı. Yakınıma girerek aklımı kurcalıyordu.

 

Garsonun getirdiği tabağa dönüp kocaman bir ısırık aldım en iyisi yiyip konuşmamaktı. Öyle bir iştahla yiyordum ki ,

Savaş bey'in , " Yavaş ye boğulacaksın " demesiyle patates boğazımda kaldı öksürmeye başladım. " helal helal " diyerek sırtıma vurdu. Eline aldığı su bardağını uzattı. "Al iç şunu birde ölüp başıma kalacaksın" dedi.

 

Sırtımda vurduğu yerin morardığına emindim.

"Lokmalarımı saymasaydınız boğulmazdım. Siz yemiyor musunuz?"

 

"Yok ben vazgeçtim vücudum yemememi söylüyor." dedi alay ederek.

"O zaman benim kalkmam gerekiyor." Söyleyecek tek kelimem daha kalmamıştı. Beni sürekli utandırıyordu.

 

 

"Bunu da Sehan için paket yaptırayım. " dedim. Aslında bu adam burada beni yerken izlemeseydi paket yaptıramaz hamburgeri yerdim.

 

Duyduğu ismi bastırarak tekrar etti. "Serhan mı ?"

"Evet Serhan bana gelecek. "

"İki günlük tanıştığın birini evine kalacak kadar nasıl güveniyorsun."

"Ona güveniyorum." elimi kaldırıp garsona çağırdım.

 

Benden önce davranarak hesabı ödemeye kalkınmasını kasaya uzattığı elini tutarak durdurdum.

“ Ben öderim. "

 

Tuttuğum eline bakarak yumuşak bir ifadeyle "Ben varken sen ödeyemezsin Aysa , sen benim..."

Cümleyi ben tamamladım.

" Asistanınızım ama şirkette "

" Burada asistanım olmayabilirsin ama hesabıda ödeyemezsin. " dedi

 

En iyisi pes etmekti.

"Borcumu en yakın zamanda ödeyeceğim."

"Elimi tutmak hoşuma gitti galiba ama şuan lazım parayı verdikten sonra tutmaya devam edersin."

 

Gözlerimi kocaman açıp elimi hemen geri çektim. Elini tuttuğumu unutmuştum.

 

Paketi alıp kapıya yöneldim. Hızlı adımıyla o da gelmişti.

"Seni bırakayım. " dedi

"Evim çok yakın yürüyebilirim hem yediğim hamburgeri eritirim. " Ardından alayla gülümsedim.

"Belki fiziğim Tarık'ın mankenleri gibi olur. "

 

Söylediğim söze içten gülümsemişti. Ellerini ceplerine yerleştirip dudağını ısırarak yere baktı. Tekrar kafasını kaldırınca okyanus mavisi gözlerinde ki ışıltı kalbimi delip geçti. Gözleri üzerimde çok büyük bir etki yaratıyordu beni kendine davet ediyordu.

"Saat geç olmuş tek başına yürüme. " dedi.

 

Daha fazla gözlerine bakmamak için yürümeye başladım. Böyle devam ederse üzülen yine ben olacaktım.

"15 yıldır bu sokakta tek başıma yürüdüm bir şey olmaz." yürürken arkamda kalan adama böyle cevap vermiştim.

 

"Ha tabi geçen gece karakola düştüğünü çabuk unuttun."

Yürümeyi bırakarak aniden durdum. Çoktan yanımda belirmişti.

"O farklı bir olaydı ayrıca bu sokakta başıma gelmedi bela isteyenlere haddini bildirdim. " dedim ve yürümeye devam ettim.

 

Yinede yanımdan ayrılmamıştı, yaklaşık 10 dakika boyunca benimle beraber yürümüştü sessizliğe bürünmüştük.

 

Evin kapısına geldiğimde anahtarla kapıyı açarak Şavaş bey'e döndüm.

"İyi geceler, eşlik ettiğiniz için Teşekkür ederim. "

"Ben borcunu ödersin diye bekliyordum. " diyerek davet beklemeden benden önce içeriye girdi.

 

Kekelemeye başlamıştım. "Na nasıl "

Gözleri yeniden derin ve tutkulu bakıyordu.

"Nasıl ödemek istersen öyle. "

 

Gözleriminin önüne o gece geldi hatırladıkça bir anda ateş basmıştı.

"Ne demeye çalışıyorsunuz ? "

"Aklından geçen vücudumu unut. Kahve olur içki olur ne bileyim bitki çayı falan olur."

 

Gözlerimi kısıp yalandan bir gülümseme takındım. " Maalesef vücudunuz ilgimi çekmiyor sonuçta bir Henry cavill değilsiniz."

 

Şimdi şok olma sırası ondaydı. Gözlerinde gri irisler yerini almaya başlıyordu, kaşlarını kaldırdı. "Bugün ofiste hiçte öyle gözükmüyordu hatta bir saat önce hamburgercide hiçte öyle söylemiyordun."

"Ne alakası var " diyerek gözlerimi kaçırdım.

 

 

Elime aldığım terliği ayağının dibine attım. "Ayakkabılarınızı çıkartıp salona geçin."

Attığım terliklere bakakalmıştı.

"Evimde ayakkabıyla dolaşılmasından hiç hoşlanmam."

Salona geçerken peşimden geliyordu. Evim onun kokusuna şahit oluyordu. Sanırım o gittikten sonra etkisini bırakacaktı. "Ne içersiniz ? " diye sordum.

“Hmmm içki alırım, mesela tekila olabilir. " gözlerim duyduğum içki ismiyle şaşkınlıkla kocaman oldu, iyiki de ona dönük değildim.

 

Kalbim son sürat koşan maraton koşucuları gibi güm güm atıyordu. Bana yine o geceyi hatırlatmaya çalışıyordu. Bedenim şok dalgasına kapılmış gibi titredi. Gözlerimin önüne o gece geldi 24 yıllık hayatımda en korktuğum ama bir o kadar da en zevk aldığım gece. Dudağına ilk ben yapışmıştım ama bana karşılık verdiğinde nefessiz kalana kadar öpüşmüştük. Bana o geceye ait izler bile bırakmıştı. Acaba bana ilk dokunanın kendisi olduğunu biliyor muydu ?

 

Aklıma gelen günah gecesini kovdum. Savaş bey'e döndüm. Yüzümde ki gerginliği atmaya çalışarak. "Maalesef evimde içki yok, En iyisi ben size bitki çayı yapayım. "

"İkizin bar sahibi ve senin evinde hiç içki yok mu ? "

"Kardeşimin barının olması evde içki bulunduracağım anlamına gelmez ben kullanmıyorum. "

"Buna inanmıyorum."

 

Kapının çalmasıyla üstüme bir rahatlık gelmişti.

Ahhh ! İşte kurtarıcı meleğim gelmişti.

Koşar adımla kapıya yöneldim açtığım kapıda karşılaştığım Serhan'a sıkıca sarıldım.

Üstüne atlamama şaşırmıştı.

"Ne oldu bebeğim. Beni bu kadar özlediğini bilsem istifa eder gelirdim. Zaten canımızı okudu zaten pezevenk " diyerek içeri girdi.

"Senin o Yıldırım tanrısı varya " karşısında gördüğü kişiyle birden put kesilmişti.

"Aaa yanlış zaman mı ? "

Savaş bey sorgulayıcı tavırla "Yıldırım tanrısı kim ? " diye sordu.

 

Panikle "Henry cavill " dedim. Serhan'a onun filmini izlemesini söylemiştim bağımlısı olmuş o yüzden uyuyamamış işe geç kalmış. Tarık bey’de onu cezalandırmış. "

 

Aynı panik Serhan'da da oluşmuştu. "Aysa her filmini izliyor akşam yatıyor Henry sabah kalkıyor Henry. Adama o kadar aşık ki bayılıyor , İnanır mısınız iki sezon The Witcher'i bir gecede bitirdi. Aşkından ekrana yapışıyor. "

"Sussana ! " diyerek kolunu dürttüm.

"İngiltere'ye gidip Henry'i görmem gerekiyor diyor."

Dişlerimin arasından tıslayarak " sus artık" dedim.

 

Ve Sonunda susturmayı başarmıştım.

Savaş bey, "Sende gerçek olmayan adamlarda ne buluyorsun ? " diye sordu

 

Ne diyeceğimi şaşırmıştım. Serhan benim yerime konuşmaya devam etti. "Belki Gerçek olanlarda aradığını bulamamıştır." dedi.

Savaş bey , Serhan'dan duyduğu sözle öldürücü bakışlarını yüzünde gezdirmeye başlamıştı.

 

 

Onları salonda baş başa bırakıp mutfağa girdim ellerimi tezgaha sabitleyerek derin nefes aldım. Artık sadece gündüzleri değil geceleride bana kendini hatırlatıyordu. 24 saatin 20 sini beraber geçirmeye başladık. Adım attığım kafamı çevirdiğim her yerde o vardı. Güvenli sandığım bu evde bile vardı artık. Ben bu adamla ne yapacaktım ki ?

 

Bu adam tehlikeliydi yasaktı ,günahtı. Bu adam insanı yoldan çıkarırdı.

 

" Tekila diyor " elime aldığım demliğe beyaz çay koydum. " Bir kaç güne kalmaz ateşli gecemizi hatırlıyor musun diye sorar.” Kendi kendime söyleniyordum.

 

"Kız sen ne yapıyorsun burada, beni bıraktın Yıldırım tanrısıyla öldürecek gibi bakıyor sorguya çekiyor. Beni kurtar."

 

Küçük bir kahkaha attım. "Sen gelmeseydin onu boğazlayacaktım. Biraz sana bulaşsın merak etme bir şey yapmaz. "

 

Oflayarak içeri gitti. Onunla aynı ortamda tek başıma ne yapacağımı bilemiyordum. O yüzden mutfakta oyalanabildiğim kadar oyalandım.

 

15 dakika sonra elime aldığım fincanlarla içeri girdim.

Savaş bey'in ,Serhan'ı sorguya çekmesiyle rahat bir nefes almıştım sonunda benimle uğraşmayı bırakıp başka bir kurban bulmuştu. Zavallımda korkudan neredeyse kelimelerini seçerek kullanıyordu.

 

"Aysa, kulüp’e sen neden gitmedin ?” Diye sordu.

Yine bana dönmüştü işte. Yok arkadaş ! Adam bana laf sokmadan,beni germeden rahat etmiyordu.

"Bugün şirkette başka birine söz verdim diyordun. Serhan mıydı ? "

"Öyle söylemem gerekiyordu. "

Gözleri gülmeye başlamıştı ama bunu yüzüne yansıtmıyordu. Bu adam çok tuhaftı.

 

Yine sorgulayıcı bir tavırla, "Madem buluşacağın biri yoktu neden gitmedin ? Tarık o kadar da ayarlamış tesadüfe bak ki sizin barda seni beklemiştir. " dedi.

 

"Tarık bey bu gece ofisteydi hiç dışarı çıkmadı ki hatta ben buraya gelirkende çalışacağım demişti. " diyen Serhan'a döndük.

Sözlerine çok önemli bir şeyi hatırlamış gibi devam etti.

"Aaaaa , o yüzden telefondan birini aradı o geldi mi diye sordu , hayır cevabını alıncada sinirlendi bizim canımızı okudu. "

 

"Sus" diye kaş göz işareti yapıyordum ama kime yapıyordum ki yeni dedikodu bulmuş yaşlı teyzeler gibi hararetle anlatmaya devam etti.

"Bugünde senin profiline girerken yakaladım onu. Fotoğraflarına bakıp duruyordu."

"Sussana " diye kolumla karnına geçirdim.

"Kızım adam sana kafayı fena takmış"

"Seni öldüreceğim Serhan sus artık." dedim dişlerimin arasından tıslayarak.

 

Kafamı Savaş bey'e çevirdiğimde gözlerinden öfke fışkırıyordu. Elindeki fincanı resmen kırmak istercesine sıkıyordu ayağa kalktı hiçbir şey söylemeden yüzüme bile bakmadan ayakkabısını giyip evden çıktı. Arkasından öylece bakakalmıştım. Çok sinirlenmiş gibi gözüküyordu.

 

Boynumu kıtlatarak geri döndüm koltukta oturan Serhan'ın üzerine atladım. " Ne diye çeneni tutmuyorsun. "

Kolunu tutarak acı içinde inledi. " Kız bu Yıldırım tanrısına ne oldu böyle delirmiş gibi çıkıp gitti. Seni kıskandı."

" Hayır Serhan, asistanı olduğum için başkasının benimle ilgilenmesine kızıyor, beni kıskandığı falan yok. "

" Aysa bebeğim sen salak mısın ? Kim asistanıyla biri ilgileniyor diye böyle delirir. Adam köpek gibi senden hoşlanıyor seni kıskanıyor."

Ayağa kalkıp mutfağa ilerledim.

" Öyle bir şey yok. “

“Kızım söylediklerimin yarısını da uydurdum. Ne tepki verecek diye merak etmiştim. Ama bu adam seni kıskanıyor.”

Duyduklarımla geri dönüp ayağımdaki terliği çıkartıp fırlattım.

“Sen varya çok fenasın. “

 

 

 

************

Yeni bir güne daha başlamıştık ofise girip karşılaştığım insanlara, "Günaydın " diyerek odaya geçtim Şavaş bey henüz gelmemişti, eşyalarımı odaya bırakıp Buse'den planları almak için masasına ilerledim.

 

Elime aldığım kağıtla odaya giderken Can ve Şavaş bey'in geldiğini gördüm. Gözlerini üstümdeki kıyafete dikmiş kaşlarını çatmıştı.

 

"Aysa içeriye " diyerek odaya girdi. Artık her güne " Aysa içeriye " diye başlıyorduk, galiba alışkanlık olmuştu.

Peşinden gerginlikle yürüdüm. Kapıyı kapatıp olduğum yerde durdum. O da odanın ortasında duruyordu.

"Dün yeterince açık konuşmuştum diye düşünüyorum. "

 

Anlamamazlıktan geldim.

"Ne oldu ki Şavaş bey "

"Kıyafet yönetiminden bahsetmiştim. "

"Evet. Siz dediniz ya takım tarzı şeyler diye bende öyle giyindim."

 

 

Sıkıntılı bir nefes aldı kaslı göğsü kalkıp inmişti. İşaret parmağını kıyafetime doğrulttu.

"Bu takım elbise mi ? "

Geri adım atmak yoktu. Dikleşmeye kararlıydım.

"Tanıştırayım ceket ve etek. 21. Yüzyılın icatlarından. "

 

Üzerime giydiğim ceket ve etek takımdan oluşuyordu. Kolsuz ceketin göğüs kısmı kruvaze yaka ve biraz açıktı. Etek ise pileli kalçamın üç santim altında bitiyordu.

 

Durduğu yerden hareket edip üstüme yürüdü ,geri gitmek isterken kalçam kapıya çarptı. Ne diye kapının tam arkasında durmuştum ki kaçacak bir yer kalmamıştı. Hızlı iki adım daha atınca kapıyla Şavaş bey'in arasında kalmıştım. Gözlerime öyle derin bakıyordu ki bakışlarınında ki ifadeyi bir türlü anlayamıyordum gözleri hem kızgınlık hem de şefkat barındırıyordu. Sağ elini başımın üstünden kapıya sabitledi diğer elinide belimin yanına koydu. Gözleri bir an dudağıma kaydı yapacağı tek hareket bizi tek vücut haline getirdi. O an nefes almayı bıraktım.

 

"Sabrımı mı sınıyorsun Aysa? "

Cevap veremiyordum. Ben biraz önce geri adım atmak yok mu demiştim. Bu durumda kesinlikle vazgeçmiştim .

İşaret parmağını yüzümün hizasına getirdi dokunmak için hareketlendiğinde,

"Üzerimden çekilir misiniz lütfen, bizi burada bu şekilde gören olursa yanlış anlayabilir. "

Tutku dolu sesiyle , "Bu şekilde gizli odaya gidebiliriz. Ve o yatağa sen sahip olursun. "

 

Duyduğum söz bedenimin alev almasına yol açmıştı. Tek kaşımı kaldırdım.

" Siz bana asılıyormusunuz ?"

 

Gözlerime yine davetkar bir şekilde bakıp dudağını yaladı.

"Belli değil mi ?”

 

 

 

 

 

Savaşı kudurtma bölümünü nasıl buldunuz? Yorumlarınızı ve oylarınızı bekliyorum❤️

 

Bölüm : 24.12.2024 23:24 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...