19. Bölüm

Benim olacak mısın ?

S.P.S
spsrebirth

 

Bu bölümde + 18 cinsellik vardır. Bunu bilerek okuyunuz!!!!

 

Ve site açıldığında karşımda Savaş ile benim dağ evinde öpüşürken çekilen bir fotoğrafımız olduğunu görmüş oldum.

Ve başa skandal gibi bir manşet atılmıştı.

“Bebeğini kürtaj yaptırdı. ”

 

Aralıksız 10 dakikadır kapı zilini çalıyor, kırmak ister gibi yumrukluyordu. “ Güzelim. Kapıyı aç konuşalım. Yanında olmak istiyorum. “

Savaş’ın bu sözleri hıçkırıklar içinde ağlamama sebep oluyordu. Kapının arkasında çaresizce yalvarıyordu ama onunla yüz yüze gelmek istemiyordum.

 

Çünkü o içeriye girerse beni bu perişan halimle görecekti. Her şeyi kırıp parçalamıştım ve yirmi dakikadır panik atak krizi geçiriyordum. Beni bu halimle görmesi bana daha çok acımasına sebep olacaktı.

Bana acımasını istemiyordum…

 

Hiç ses çıkarmadan kapıya yaslandım. Evet ona çok ihtiyacım vardı. Kapıyı açıp sıkıca boynuna sarılırsam her şey geçecekti, ama yapamazdım…

 

Kapıyı yumruklamaya devam eden Savaş’a "Lütfen git, yalnız kalmak istiyorum. " dedim

"Hayır gitmeyeceğim. " Sesindeki ısrarcılık beni paramparça ediyordu. "Seni görmek istiyorum. Kendini suçladığını biliyorum, bana ihtiyacın olduğunu da biliyorum. Aç kapıyı bebeğim, yaramızı beraber saralım. " dedi

Gözlerimi kapatıp bana şefkatle sarıldığı anları hatırladım. Bu kapıyı açsaydım ve kollarına atlasaydım, hiçbir şeyim kalmayacaktı. Buna emindim…

"Lütfen git Savaş, hepsi benim suçum. Kendi hatamla tek başıma yüzleşeceğim."

Elini kırmak istercesine kapıya vurdu. "Hayır güzelim. Hiçbir şey senin suçun değil, senin hiçbir hatan yok. "

"Git lütfen.” yalvardım

“Asla gitmeyeceğim, sen bu kapıyı açana kadar burada bekleyeceğim.”

“Zamana ihtiyacım var Savaş. Şuan sadece zamana ihtiyacım var. " dedim.

Sesi fısıltı gibi çıkmıştı ve bir o kadar da yorgun. "Benimde sana ihtiyacım var." dedi

Derin bir sessizlik olmuştu. Artık dışarıdan hiç ses gelmiyordu. Sanırım gitmişti...

 

*******

3 gün boyunca evde oturup öylece boş boş düşündüm, düşüncelerimin içinde boğuldum da…

Savaş’ın yatağına girdiğim gece hayatımdaki tek hatamdı. Sadece bir hata yapmıştım, hayatımın en güzel ilk ve tek hatasıydı…

Ve o tek bir hata beni bugün işin içinden çıkılmaz bir hale sokmuştu, hamile kalmıştım. Ve bebeğimi de kendi ellerimle kaybetmiştim.

Elime kitap aldım, tek sayfasını bile okumadan bıraktım. Televizyonu açtım ve sadece kumandayla kanalları değiştirmekten başka bir şey yapmadım.

Temizlik yapmak istedim ama ayağa kalkmaya bile mecalim yoktu, kafamı dağıtabileceğimi sandığım hiçbir şey yapamadım.

 

Kendimi üç gün sonra sokaklara atmıştım. Belkide temiz hava daha iyi gelirdi.
Etrafta kırmızı balonlar, ışıklı yazılar görünce durdum. Bugün özel bir gün müydü ?

 

Herkesin elinde bir buket çiçek ve herkesin elinde büyük ya da küçük kutular... Süslü kadınlar, şık erkekler ya bir restoran köşesinde ya da bir çay bahçesinde birbirine aşkla sarılıyordu.

Bugün 14 Şubat sevgililer günüydü.

Yanımdan geçerken, bir adam bana çarptı. Olduğum yerde biraz sendelemiştim. “Özür dilerim. Sevgilime yetişmem gerekiyor, eğer ona yetişemezsem her şey için çok geç olacak. “ dedi ve hızla koşmaya başladı.

“Her şey için çok geç olacak “ sözü beynimin içinde dolaşmaya başlamıştı. Adam eğer kız arkadaşına yetişemezse bir aşk yok olacaktı.

Evet. Sevgilisine yetişmeliydi. Bu dünyada birbirini seven insanlara az rastlanırdı.

Savaş’ın gözleri, birden aklıma düştü. Bana her seferinde sevgiyle bakan, daha bir kaç gün önce beni sevdiğini söyleyen ve beni kaçırıp birlikte olmamızı isteyen büyülü mavi gözleri…

O benim hayatta hiç sahip olmadığım sevgilimdi, ve ben o sevgiliyi tamamen kaybedecektim.

Onu kaybedemezdim, kaybetmemeliydim. Şuan Savaş’a koşup sarılmalıydım, bizim için geç olmadan ona kavuşmalıydım.

Ona sarılmam gerekiyordu. Onu da kendimi de bu yükten kurtarmam gerekiyordu. Önüme ilk gelen taksiye atlayıp evinin adresini verdim.

 

Evinin kapısına geldiğimde telefondan saate baktım 10 olmuştu. Güvenlik girmem için kapıyı açınca tebessüm edip içeriye girdim.

Şuan o kadar heyecanlıydım ki her an düşüp bayılabilirdim.

Kapıda bir kaç saniye öylece durdum, terleyen ellerimi üzerimdeki kabana silip derin derin nefes aldım. Aşık olduğum adam bu kapının arkasındaydı.

 

Elim zile gittiğinde kalbim daha da hızlı atmaya başladı ama bu ritim biraz önceki heyecandan farklıydı.

Savaş’ı sevdiğimi artık netleştirmiştim. Ona sarılmak, onunla dertleşmek istiyordum. Onu görmeden, kokusunu içime çekmeden geçen günler artık eziyetti. Ve sonunda zile bastım. Bu gece ve hayatımın sonuna kadar Savaş’ın olacaktım.

 

Yardımcısı kapıyı açtığında Savaş’ı sordum. Odasına çıktığını söyleyince hızla merdivenlerden aşağıya indim. Odanın kapısına yaklaştıkça bir ses geldiğini duydum.

‘Gözler gizler niyetleri belki

Gördüm seni, canın beni çekti

Yok öyle uzaktan çapkın, inatçı gülüşler

Yerse benle kuytuya gel.’

 

Bu ses benimdi. Savaş ile balık tutmaya gittiğimiz gün, orada aslı için söylediğim şarkıydı. Savaş beni videoya almıştı, ve şuan onu dinliyordu.

Derin bir nefes alıp kapıyı açtım. Yatağın ucuna oturmuş, videoyu duvara yansıtmıştı, elinde bir viski şişesi gülümseyerek videoya bakıyordu.

Beni fark ettiğinde yorgunluktan şişmiş gözleri ile karşılaştım. “Aysa” fısıldayıp ayağa kalktığında elindeki şişe yere düşüp gürültülü ses çıkartırken yerde yuvarlandı. Bir kaç adım yaklaştım. “Sana geldim.”

Bir kaç adımda o geldi. “Rüya görmüyorum değil mi ?” Bir kaç adım daha attım. “Hayır rüya değil, gerçek.”

Bir kaç adım daha geldiğinde burun burundaydık. İnanmaz gibi omuz silkti. “Yok yine rüya görüyorum, dünde gördüm. Birazdan kaybolacaksın. “

Ellerimi, yüzüne koyup şefkatle gezdirdim. “Tamamen gerçek, karşındayım. Hemen kanıtlayabilirim.” dedim ve dudaklarına yapıştım.

Savaş şok olmuş bir şekilde sadece dikiliyordu, acemice alt dudağını araladım ve emmeye başladım.

Onun hâlâ hiçbir tepki vermiyor olmasına biraz bozulmuş olsamda belli etmeden geri çekildim.

“Aysa “ diye tekrar fısıldadı. “ Rüya olmadığı kesin mi ? “ diye sordu.

Onu yeniden bir öpücükle susturdum. “Hisset “

Bu seferki öpücüğüm ona karşı içimde büyüyen vahşi bir arzuydu, ve bu kez o da açgözlülükle cevap verdi, bana sarılarak havaya kaldırıldı ve sırtım yatakla, göğsüm Savaş ile buluştu.

Dudaklarımız bir saniye bile ayrılmamıştı. İkimizinde içinde biriken özlem ve arzu birleştiğinde hangi ara çıplak kaldığımı bile anlamamıştım, ve onunda çıplak kalmasına yardımcı olarak bedenini tamamen hissetmeye başlamıştım.

 

Öpüşleri dudağımdan boynuma, boynumdan göğüslerime indiğinde inlemelerim onunkiyle karışıp odada yankılandı. Dudaklarının değdiği her yer alev alıyordu. Bu o kadar mükemmel bir andı ki daha fazlasını hissetmek istiyordum.

Ama o bir an durup gözlerini bedenimden çekip gözlerime getirdi. Bir sorun mu var diye sormak istedim ama o anlamış gibi, “ Gerçekten istiyor musun ?” Diye sordu.

 

Şimdi bu sorulacak bir soru muydu ? Koşa koşa ona gelmiştim. Sevdiğim adama… Ve şuan tek istediğim şey ilk gecemizde olduğu gibi yine ona ait olmaktı.

 

“Evet “ fısıldadım. Ama hâlâ şüpheyle bakıyordu. Artık sinirlenmek üzereydim ama onun haklı olduğunu çok iyi biliyordum. Onu ne kadar istediğimi anlasın diye tırnaklarımı batırarak usul usul göğsünde gezdirdim.

Gözlerini kapatmış kesik kesik nefes alıyordu. Kulağına yaklaşıp fısıldadım. “Gözlerini aç ve ikimizinde istediği şeyi ver.”

 

Sanki bir transtan çıkmış gibi gözlerini açtı. “Artık beni istiyorsun doğru duyuyorum değil mi ?” diye sordu.

“Evet, seni istiyorum ve artık dudaklarımız konuşmasın.” yatakta biraz doğrulup Savaş’ın dudaklarına arsızlıkla yapıştım.

Karşılığını da tamamen almıştım. O da benim dudaklarımı arsız bir arzuyla öperken karnımın üzerinde hissettiğim erkekliği tamamen ıslanmama sebep olmuştu.

Ona sürtünürken sonunda elleri kalçama inmişti. Ona yardımcı olmak için bacaklarımı biraz daha araladım. Dudaklarıma derin uzun bir öpücük kondurup tekrar göğsümle buluştu.

 

Bıraktığı hisle inlemelerim artarken, bacaklarımı ayırıp kendi bedeni için yer açtı. Dudaklarını kulak hizama getirdi. “ Çok uzun zamandir bu anı bekliyorum, canını acıtmamaya çalışacağım.” dediğinde içimde olan kasılmayla yerleştiğini anladım.

Beklemediğim bir anda olduğu için bedenim titredi. “Yavaş olacağım.” dedi

Sesi boğuk ve arzu doluydu. Bedenim onun sesiyle gevşedi ve tamamen kendini içime itti. O anda bedenime dolan hazla ona sımsıkı sarıldım. Aldığım hazla tırnaklarımı sırtına geçirdim. Gelgitleri yavaş olmasına rağmen muhteşem bir haz bırakıyordu.

 

İnlemelerimiz tüm odayı doldururken artık içimde patlamaya hazırlanan bir volkan varmış gibiydi , gözlerim zevkten kapanmış içimdeki volkan patlamaya yaklaşıyordu.

“Gözlerini aç ve bana teslim ol, “ Aklımı kaybetmeme neden olan sesiyle fısıldadı.

Gözlerim onun arzulu sesiyle açıldığında bir çift okyanus mavisi büyülü gözleriyle karşılaştım. Tüm vücudum kasıldı, nefesim kesildi, kesik kesik aldığım nefesleri sanki ciğerlerimde patlamak üzere hapsetmiştim. “ Kendini kasma, rahatla.” dedi

Bedenim alev alırken içimde sıkışan o volkan tüm çoskuyka patladı. Aynı anda o da kasıldı ve onun içindeki volkan tüm arzusuyla patladığında kafasını boynuma gömdü.

Nefesimizi düzene sokmak için biraz bekledikten sonra Savaş başını gömdüğü boynumdan kaldırıp gözlerini gözlerime kilitledi.

“Gitmeyeceksin değil mi ? “

Nefesimi hâlâ bulamamıştım. Gülümsedim. “ Artık gitmek yok. Hayatımın sonuna kadar senin olacağım.”

 

O kadar tatlı gülümsedi ki ona bir kez daha aşık oldum. “Seni seviyorum” Alnıma derin bir öpücük bıraktı. Yavaşça içimden çıkıp kendini yana attı beni göğsüne çekti ve kollarını bedenime sarıp sımsıkı göğsüne bastırdı. Boynundan hayran olduğum kokusunu içime çektim. “Seni seviyorum “ dedim ve mümkünmüş gibi daha sıkı sarıldım.

Ben hayatımda böyle bir hâyâl kuramazdım. Beni seven ve sevdiğim bir adam. Bu özel ve mükemmel anı ondan başkasıyla yaşamam mümkün değildi. Ben ona aittim ve artık o da bana aitti.

Dudaklarım onun dudaklarıyla, sesim onun sesiyle , ellerim onun elleriyle ve tenim onun teniyle olmalıydı…

Kalbim sanki bir yapboz tablosuymuş da, onunla tamamlanmış gibi hissediyordum.

“Üç gündür senden haber alamadım.“ dedi çenemi kaldırıp gözlerine bakmamı sağlarken.

Parmağımı kalbinin üzerinde gezdirdim. “Üç gündür yokluğundan kafayı yedim. Sensiz olamayacağımı fark ettim ve sana geldim.“

Kolunu bedenime sararken, “ Artık benimsin yani.” dedi

Kendini çıplak bedenine bastırdım. “Evet tamamen seninim, ama sende benimsin.”

Ve onu yine üzerimde buldum. “Ben zaten hep senindim bebeğim” dedi

Dudakları alnımdan başlayıp , burnumda ve yanaklarımda gezerken kirli sakallarının değdiği her yer kalbime ılık ılık akıyordu.

Çenem, boynum ve köprücük kemiklerim üzerinde gezintiye çıkarken eli de keşif yapmaya başlamıştı. Göğsümün üzerine değen eli beni yeniden arzu içine çekerken,” Savaş’ı görmene engel olamazsınız. Onu göreceğim. “ diye bağıran sesle yayılan tüm arzu kaybolmuştu.

 

Yine ve yine o sürtük buraya gelmişti. Savaş ile göz göze geldiğimde derin ve sıkıntılı bir nefes alıp verdi. Üzerimden doğrulurken, “şimdi halledeceğim “ dedi

 

Savaş üzerini giymeye çalışırken kapının önünde hâlâ , “sadece bir şey söyleyeceğim.” diye bağıran sürtüğün sesine daha fazla katlanamadım ve yataktan hızlıca kalktım.” Ben hallederim “ dedim ve yatağı eze eze yere indim.

 

Savaş, “müthiş bir parçasın.” dediğinde ona döndüm. Piç bir gülümsemeyle bedenime bakıp iç çekiyordu.

Onun manzarasındaki parçaların çıplak olduğunu fark edince utansamda, aşağıdaki sürtüğü öldürmek istediğim için utancım yok olmuştu. Savaş’ın yerde duran tişörtünü hızla üzerime geçirdim.

“Şimdi onu doğduğuna pişman ettikten sonra geri geleceğim sakın odadan çıkma.”

Ayağa kalkmış pantolonunu giymeye çalışıyordu. “Bebeğim sen hiç rahatsız olma, ben onu göndereceğim. “

Onu göğüslerinden arkasındaki tekli kanepeye ittim. “Sen beceremiyorsun, her seferinde burnumuzun dibimde, ama artık olmayacak. “ dedim ve Savaş’a arkamı döndüm.

“Bebeğim “ dediğinde tekrar ona döndüm işaret parmağımı tehdit eder gibi diktim. “Sakın o koltuktan kalkma, geri döndüğümde şeninde hesabını keseceğim.” dedim ve onun yüzüne genişçe yaydığı sırıtmasına aldanmadan yürümeye devam ettim.

Hızlıca yukarıya çıktığımda kapının önünde duran güvenlik ve yardımcı kadına seslendim. “ Bana bırakın ve yerinize dönün. “ dedim

 

Onlar bana itiraz etmeden giderken, Gülin imayla başını sallayarak ,” vay vay sonunda evine gitmeyi başarmışsın.”dedi

suratıma alaycı, hatta küçümseyici bir gülümseme yerleştirerek, “Evet. Başardım, evinede, yatağına da girmeyi başardım. Ama sen seni kovmasına rağmen yüzsüz gibi hâlâ kapısına gelmemeyi başaramadın“

Aşağılayıcı bir bakış takınarak, İğrenç bir kahkaha attı. “Sen bizim aramızda yaşananları bilmiyorsun “ dedi

Ellerimi göğsümde bağlayıp onun bana attığı bakışın aynısını takındım. “Aranızda ne geçtiğini çok iyi biliyorum. Seks arkadaşı olarak görevini yaptın ve bitti.”

Yüzünün rengi değişmişti. Biraz önce bana aşağılayıcı bakış atan kadından eser kalmamıştı. Sende benim gibi olacaksın, aramızda hiçbir fark yok “ dedi.

Bir adım atarak ona yaklaştım. “Aramızda çok büyük bir fark var Gülin ben sadece yatağına değil kalbinede girmeyi başardım.“

Sinsi bakışları ve yine takındığı alaycı ses tonuyla, “Sıkılınca seni de bu kapının arkasında bırakacak.”

 

İçimden, Benden de sıkılır mı? diye geçirsemde, Savaş’ın gözlerinde gördüğüm sevgi hemen bu düşünceyi kafamdan itmişti.

“Beni seviyor ve bende onu seviyorum. Sen kendine seninle sadece seks yapacak bir sponsor arıyorsun ama o kişi Savaş değil geçmişte yaşadıklarınız geçmişte kaldı.”

“Bunları bile bile kabul mü ediyorsun ? “ diye sordu.

“Ben onu her türlü kabul ediyorum. Ve artık sen karşımıza çıkmaktan vazgeç. Bu kadar gurursuz olma.” dedim

Gözleri sinirden alev almıştı, ses tonunu yükselterek, “Peki bir gün senide istemediğinde gururlu olup arkana bile bakmadan gidebilecek misin ?” Diye sordu.

Ona bir adım daha yaklaşarak, kollarımı yeniden göğsümde birleştirdim. “Emin ol eğer bir gün beni istemezde git derse çıkar giderim. “

Kapı kolunu tutup yüzüne kapatmak için hazırlandım ve, “Şimdi hayatımızdan çık git. Seni bir daha hayatımızda görmek istemiyorum. Eğer yine karşımıza çıkacak olursan sana bu hayatı zindan ederim. “

Kapıyı yarıya kadar kapattıktan sonra gözlerimi gözlerine diktim. “ Emin ol ki hayatını cehenneme çeviririm. “ dedim ve kapıyı suratına kapattım.

Bir kaç saniye kapının arkasında durup derin derin nefes aldım. Bu sözleri söyleyebilecek kadar aşık olmuştum.

İçimdeki cadaloz kız, git Savaş’ın da hesabını kes diye çemkirince koşa koşa merdivenlerden indim.

 

Odaya indiğimde Savaş onu ittiiğim koltukta elinde telefon oturuyordu. Kafasını kaldırdığında beni süzdü. “Kadınımın sözünü dinledim ve yerimden kalkmadım.”

Ama benim aklım o sürtüğün söylediği sözlerdeydi.

Yanına gidip bacağına tekme attım. Yaptığım harekete şaşırmıştı. Hareket etmediği için yere düşmüş olan minderleri ona fırlattım. “Bebeğim ne oldu ? Ne söyledi sana ?” Sonunda bir tepki vermişti.

Minderleri alıp tekrar ona attım. Kendini korumuştu. “ Benden de sıkılacak mısın ?” Diye sordum.

Bir anlık şaşırsada gülümseyerek beni kucağına çekti, yüzümü ellerinin arasına aldı. “ Böyle bir şey mümkün değil, senden sıkılmak değil, sen olmadığında ölecek gibi oluyorum. “

Sözleri gülümsememe sebep olmuştu, Gözleri doğru söylediğini göstermek ister gibi parlıyordu. Ona inanmak istiyordum, kucağına yerleştim. “Sen hayatıma girmeden önce hiç yaşamamışım. O havalimanında sen gülümserken kalbimin ilk kez sesini duymuştum, o gece seninle ilk kez seviştiğimde bedenimin bana ait olduğunu anladım, bana sarıldığında bir ruhum olduğunu fark ettim. Aysam, beni ben yapan kadın sensin, senden asla vazgeçemem, senden asla sıkılmam, sensiz nefes alamam. Bana inan ve benim ol. Benim sevgilim, kadınım, hayatım, herşeyim ol. “ dedi

Kucağında benimle beraber ayağa kalkıp yavaşça yere indirdi. “ Benimle olur musun ? “ diye sordu.

Evet, onun olmak istiyordum. Ona ait olmak, o da bana ait olsun istiyordum. Ben hayatımda hiç aşık olmamıştım, bir sevgili nasıl olur bilmiyordum. Ama Savaş ile öğrenmek istiyordum.

Ellerimi yüzünde gezdirdim. “ Evet. Senin olacağım ama sende benim olacaksın.”

Dudağıma yapışıp bir kaç saniye tadını bıraktıktan sonra geri çekildi. “Ben zaten senindim.”

 

********

Mutfağa çıkıp beraber yemek hazırlamaya başladık ben sote yaparken Savaş'ta salata yapıyordu. Hiç olduğu yerde durmuyor sürekli gelip gidip öpüyordu. Bu geceden sonra artık biz vardık. Daha önce hiç hissetmediğim bu duygular beni korkutsada ona güveniyordum. İyi ki bu gece ona gelmiştim. Şuan o kadar mutluydum ki dünyanın en mutlu insanı adaylığı olsa birinci ben olurdum.

 

Tatlı sohbetler eşliğinde yediğimiz yemekten sonra uzun uğraşlar sonucu Savaş'ı film izlemeye ikna etmiştim. Onunla yapmak istediğim daha çok şey vardı. Geniş kanepeye oturup televizyonu açtım.

"Ne izlemek istersin ? "

"Sen ne açarsan izlerim "

Netflix'e girip The witcher'ı açtım.

"O zaman biraz Henry Cavill izleyelim. Dün burada kalmıştım." diyerek devam ettirme tuşuna bastığımda Henry'in çıplak göğsüyle karşılaşmıştık.

Beklemediğim bir hareketle nasıl olduysa Savaş beni altına aldı.

Gözlerinden kıskançlık akıyordu.

"Şuan bu adamı izlemeyeceğiz değil mi hemde çıplakken, "

"Ama ben dün burada kalmıştım. "

Savaş elimden kumandayı alıp televizyonu kapattı.

"Sevgilim beni delirtmek mi istiyorsun."

Hayır film izliyoruz. Hem o aktör senin hayran olduğun bir ünlü yok mu ?

"Var "

"Kim ? "

Yüzümün her bölgesinde parmağını gezdirdi. Gözleri dudaklarıma kaydığında derin bir iç çekip öptü. Kısa tutkulu bir öpücükten sonra geri çekilip gözlerime baktı. "Sensin, Sevgilim benim hayran olduğum tek kişi sensin. "

Üzerime ağırlığını vermeyen Savaş'ın saçlarına parmaklarımı daldırıp gezdirdim.

"Ben ünlü değilim."

"Kim demiş. Benim kalbimde ünlüsün ve en büyük hayranın benim. Artık şu şişirme adamlara hayran olmanı yasaklıyorum. Henry'miş, Jan' mış artık onlara hayran değilsin. Hem ben daha yakışıklıyım. "

 

Saçlarında ki parmaklarımı sıklaştırıp biraz doğruldum. Dudaklarımı, dudaklarıma yasladım içimde ki tutkuyla öpmeye başladım. Bana karşılık Savaş'ın öpüşleri şefkatli ve yumuşaktı. Şuan içimde ona karşı dayanılmaz bir arzu besliyordum. Daha bir kaç saat önce sevişmiştik ama yeniden o muhteşem anı istiyordum.

 

"Bize burada kimse engel olamaz bebeğim. O yüzden tadını çıkararak sevişmek istiyorum. Gece uzun sabaha kadar defalarca bunu yapacağım. "

Benbeklemek istemiyordum. Tekrar dudağına yapışarak alt dudağını çekiştirip emmeye başladım ellerimi sırtına götürüp tişörtün içine soktum tırnaklarımı yavaş hareketlerle gezdirmeye başladım.

 

Savaş'ın tenine ihtiyacım vardı bedenimin ona açlığını gidermesi için kendimi ona sürttüm. Yaptığım bu hareketle Savaş boğukça inlemişti. Elleri kalçama inip okşadıktan sonra bir kaç saniye içinde doğruldu.

Dudaklarımız ayrılmıştı. Ne olduğunu anlamazken belimden sıkıca tutup beni kucağına aldı. Kollarımı hemen boynuna doladığımda muzipçe sırıttı.

"Anlaşılan beklemek istemiyorsun. "

Ona cevap vermeden tekrar dudaklarına yapıştım. Kucağında merdivenleri indikten sonra sırtım hızla yatağı bulmuştu. Savaş üzerimden doğrulmuş tişörtünü ensesinden kavradığı gibi yere atmıştı. Gözlerimi benden ayırmadan pantolonu da çıkaracakken gözlerimi kaçırdım.

 

Daha önce nasıl çıplak kaldığımızı hatırlamıyordum. O birden soyununca utanmıştım.

İçimde ki arsız kız, Saçmalama Aysa birazdan adamla sevişeceksin ne utanması desede utangaçlığıma engel olamıyordum.

Savaş bunu fark etmişti. " Birazdan zevkten kıvranacaksın ama şimdi gözlerini kaçırıyorsun. İlginç bir kadına aşığım. " dedi.

Üzerime edildiğinde tişörtün eteklerinden tutarak yukarı çıkardı. Elleri bacaklarımda gezerken elimi ensesine yerleştirip kendime çektim. Sadece bana ait dudaklarına yeniden kavuştum. İçimde ona karşı dizginleyemediğim arzu bedenimi esir almıştı.

 

Dudakları benim için aralandığında kedi misali dudaklarını yalamaya başladım. Ellerim çıplak sırtına gittiğinde tırnaklarımı yavaş yavaş bel boşluğuna doğru indirdim ama bu kez batırıyordum. Bu hareketimle Savaş kendini bana bastırdığında onun için sızlayan bedenim alev almaya başladı.

Acaba tutkudan ölen var mıydı ? Çünkü ben ölecek gibi hissediyordum.

 

Dudakları, dudağımdan ayrılıp yavaşça yanaklarıma, küçük buselerle boynuma inmeye başladı. Boynumu koklayıp emdiğinde ağzımdan büyük bir inleme çıktı.

Tekrar dudaklarını gezdirdirirken "Sen nasıl bir kadınsın. " dedi.

Duyduğum sözle şaşırırken kafasını kaldırıp yüzüme baktı.

"Kendimi ergen çocuklar gibi hissediyorum “ dediğinde kendini bana bastırınca yerinden çıkmak isteyen erkekliğini fark edince ne demek istediğini anlamış oldum.

 

Sadece iç çamaşırlarımla kalmıştım. Savaş'ın gözleri yarı çıplak bedenimde değil gözlerimdeydi. Ondan cesaret alıp elimi südyeninin arkasına götürdüğümde, "O zevk bana ait " diyerek yaklaşıp ellerimi çekti.

 

Boşta kalan ellerimi omzuna götürüp tutunduğumda Savaş südyenimdem kurtulmuştu. Belimden çekerek tekrar sırtım yatakla buluştuğunda Savaş'ın gözleri göğüslerime kaymıştı.

 

"Immm bunlar çok güzeller " diyerek sağ göğsüme kısa bir öpücük kondurdu. Eliyle kırılacak bir parçaya dokunur gibi narince gezdirdi. Onun bu hareketleri midemde kelebeklerin uçmasını sağlıyordu. Diğer göğsüme de kısa bir öpücük kondurduktan sonra dudaklarını göğüs bolşluğuma getirdi. Derin derin öpüp kokladı.

"Her zerrenin benim olması muhteşem bebeğim. "

Dudakları karnıma indiğinde tek hamlede iç çamaşırımı yavaşça indirdi artık tamamen çıplaktım. Kendi üzerinde kalan son parçayıda çıkardıktan sonra tekrar üzerime eğildi. Dudaklarıma yapıştığında artık onunda dayanamayacak kadar haz dolduğunu anlamıştım.

Bacak aramda hissettiğim erkekliği beni çıldırtırken artık bedenim artık bütün olmamız gerektiğini haykırıyordu. Nefes nefese dudağından ayrılıp "Savaş " diye fısıldadım. "Bebeğim "

"Savaş artık bizi bütünle " Muzipçe gülüp dudağını yaladı. "Beni arzulaman o kadar hoşuma gidiyor ki…"

 

Beklemediğim bir anda içimi doldurunca kafamı geri yatırdım. Her seferinde bedenim ilk temasa zorlanıyordu.

Yüzüme yapışan saçları geri itti. "Birazdan geçeçek sevgilim. "

Yavaşça hareket ederken onunda zorlandığı belli oluyordu. "Aysa lütfen hareket etmeme izin ver ikimizde acı çekiyoruz " dedi.

Kendi acımı hissediyordum ama onun neden acı çektiğini anlamamıştım.

"Bunu daha sık yapmamız gerekiyor"dedi

"Canım yanıyor. "

"Biliyorum sevgilim hâlâ bu duruma alışamadın ama kendini kasma hemen geçeçek. İstersen durayım. "

Rahatlamaya çalışarak bacaklarımı biraz daha araladım. "Durma "

"Bir senede iki kez birlikte olduk. Birazdan acımayacak "

Hareketlenmeye başlamıştı. Bedenim ona alışmış gibi hazla dolarken tırnaklarımı sırtına geçirmiştim. Boğuk bir şekilde inleyince sesi odada yankılandı. Kendimi ona daha sıkı sardım. Daha öpüşmek nedir bilmezken kendimi tümüyle Savaş'ta bulmuştum ve bu hissin mimari olarak onun bedenine bağımlı hale gelmiştim.

Her birleşmemizde inanılmaz arzu doluyor bana yaptığı şey aklımdan çıkmıyordu. İçimde oluşan volkanla bedenim alev alev yanarken Savaş kafasını kaldırıp gözlerime baktı. Tutkuyla koyulaşan mavi gözleri göz bebeğimi delip geçerken alnına düşmüş bir kaç tutam saçı geri ittim.

"Sen muhteşem bir şeysin. " dedi boğuk sesiyle.

Kafamı biraz kaldırıp dudaklarına yapıştım. Asıl muhteşem olan kendisiydi. Anında karşılık verince bedenim tamamen onun esiri altına girmeye başlamıştı. Artık sona yaklaştığımın farkındaydım. Biraz önce hızlanan nefesim kesilmiş bedenim kasılmaya başlamıştı. Bacaklarım istemsizce yukarı doğru kayarken Savaş dudaklarımdan ayrılıp yavaş hareketlerini sıklaştırmaya başlamıştı. Onunda sona yaklaştığını fark ettiğimde sırtındaki ellerim aşağıya kaymaya başladı.

Kesik nefesimle ismini söylemeye çalıştım.

Benim gibi nefes nefese kalmış boğuk sesiyle cevap vermeye çalışıyordu. Şuan konuşmak değil hazza doymak istiyorduk.

 

Bedenimde ki kasılmalar arttığında tırnaklarımı son kez Savaş'ın bel boşluğuna batırarak kendimi bıraktım. Batırdığım tırnakların etkisiyle nefes nefese inleyince üzerimde bir kaç saniye daha hareket edip kasılmaya başladığında boğukça inleyerek tükendi. Başını boynuma gömüp nefes almaya çalışıyordu. Dudakları son kez boynumu ve dudağımı bulup şefkatle sardı, kafasını kaldırıp gözlerime baktı.

"Bedenine hissettiğim özlem öyle büyük ki bunu asla tahmin edemeyecek ve dindiremeyeceksin. "

Gülümseyip dudağımın üzerindeki çenesini öptüm. "Ne zaman özlersen senin için yanında olacak. "

Tekrar kafasını boynuma öpüp bir kaç dakika sessiz kaldı. O benim eksik kalan yanımdı. Kalbimin sahibiydi.

Kendini yana atıp ayak ucundaki pikeyi yukarı topladı beni göğsüne çekti pikeyi üzerimize örtükten sonra kollarıyla bedenimi sıkıca sardı.

Biraz fazla sıkıyordu. "Bu gece yataktan çıkmak yok sabah gözlerimi açtığımda Ay yüzünü göremezsem dayanamam. "

Sağ elimi yanağında gezdirdim.

"Yarın sabaha koynunda uyanacağım ve hayat bana izin verdiği her gece seninle uyuyup seninle uyanacağım. Lütfen artık böyle söyleyip durma."

 

Dudaklarıma kısa bir öpücük kondurduktan sonra dudakları alnımı ve saçımı buldu. "Seni tahmin edemeyeceğin kadar çok seviyorum ve kaybetmekten korkuyorum. "

"Artık korkma eğer bir gün bu gerçek olursa o gün ölmüşümdür. Çünkü seni sarı yellozlara bırakmaya niyetim yok. Benim aşkımsın ve bir şey itiraf edeyim mi benim ilk ve son aşkımsın. "

 

Ve aşık olduğum adam güldü. O kadar güzel güldü ki yanağında elmas gibi parlayan gamzeleri kalbime su misali akıp yaktı. İçimde yeniden harlanan arzuya engel olamayıp dudaklarına yapıştım. Sonsuz bir şehvetle başlayıp bitmeyen gecelere adımlamıştık. Yeniden hiç bitmesini istemediğim tutku denizine sürüklenmiştim. Ama yaşadıklarımız sadece iki bedenin birbirine açlığı değil iki kalbin birbirine kavuşmasının tohumlarıydı ve o tohumlar filizlenip aşkla büyücekti.

 

Sabahın ilk ışıkları yüzüme vurmaya başladığında istemsizce açılan gözlerimi bir kaç kez kırpıştırmak zorunda kaldım. Bulutların arasından çıkmaya hazırlanan güneş odayı aydınlatmaya başlamıştı. Yataktan kalkmak hiç istemesemde tuvalete gitme ihtiyacı hissetmemle yataktan doğrulmaya çalıştım. Kalkma çabam belimde hissettiğim ellerle engellenmişti. Boynumu yakan sıcak nefesi kalbime ılık ılık akarken ona kavuşmuş olmanın mutluluğu midemde kelebeklerin uçmasını sağlıyordu. Aşk koynumdaydı. Sonunda Savaş ve ben birlikteydik.

Sessizce yanından kalkıp lavoboya girdim.

Tekrar yatağa döndüğümde aynı şekilde uyuyordu yavaşça yanına yatıp uyumasını izledim parmağımla alnına dökülen saçları geri itip parmağımı yüzünde dolaştırmaya başladım. Artık sadece benim görebileceğim yüzünün her bölgesinde gezdirdim. Gözümü hiç kırpmadan onu günlerce uyurken izleyebilirdim.

Savaş Arslan. Sevdiğim Adam. Ömrümün sonuna kadar seveceğim adam...

Yavaşça dudağına öpücük kondurup geri çekilirken sırtım ani bir hareketle yatağı buldu Şavaş üzerimde uykulu gözlerle duruyordu.

"Beni uyutup taciz etmek ha "

Sanırım bunca dakikadır uyuyor numarası yapıyordu.

"Uyurken çok masum gözüküyorsun uyanıp boğaya dönüşmeden bir öpücük aldım."

"O zaman birazda ben alayım. " diyerek dudağıma yapıştı hemen karşılık verdiğimde içimde ona karşı oluşan büyük açlıkla öpüyordum. Bir kaç saniye yüzümde her bölgeyi öptü.

Savaş geri çekilip gözlerime baktı. Yüzünü boynuma gömüp fısıldadı.

" Sana doyamamam normal mi ? "

Savaş yüzünü boynuma gömdüğünde parmaklarımı saçlarının arasında gezdirmeye başladım.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Onunla gitmek istememe rağmen Savaş beni evde bırakıp şirkete gitmişti. O da gitmek istemiyordu ama bu aralar departmanlar fazlasıyla karışıktı.


Odadan çıkınca karşıda duran spor salonuna doğru yürüdüm. Defalarca bu eve gelmeme rağmen evi hiç gezmemiştim. Spor salonu kocaman ayrı bir ev gibiydi.

 

Bir köşesinde küçük bir bar vardı ortada bilardo masası sol tarafında deri kanepeler vardı. Spor salonu için ayrılan bölüm fazlasıyla büyüktü, bütün spor aletleri mevcuttu. Sporunu evinde yapması çok çok iyiydi başkalarının onun pürüzsüz vücudunu görmesini istemezdim.

 

Yan tarafta lavobo ve banyo vardı. Köşede küçük bir giysi dolabı vardı. Sanırım spor yaparken giydiği kıyafetlerdi. Kapağını kapatmak için ittirdiğimde şifre butonu fark ettim.

Neden burada bir şifre butonu olduğunu düşünürken aklıma şirkette ki gizli oda geldi. Burada da bir oda olmalıydı. Butonun bulunduğu yer duvarla aynı olduğundan kapı gibi bir şey göremiyordum. Yine de buralarda bir oda olmalıydı yoksa neden bir şifre butonu olsundu ki?

 

Şifrenin ne olabileceğini düşünürken aklıma şirketteki oda geldi, şifreyi hatırladım. Emin değildim ama denedim ve başarılı da olmuştum. Erkek milleti işte tüm şifreleri aynıydı. Acaba şifrelerini 216 koymasının bir anlamı var mıydı ?

 

Odanın kapısını ittirdiğimde depo olduğunu düşünmüştüm her yer kapkaranlık ve soğuktu. Elim aydınlık bulmak için duvara gittiğinde bir kaç aramadan sonra ışık düğmesini buldum.

 

Aydınlanan odanın içine yavaş adımlarla girmeye başladım. Döndüğümde karşımda gördüğüm fotoğrafla ağzım heyecanla açık kalmıştı. Bu çok güzel bir fotoğraftı Savaş ile benim ilk fotoğrafımızdı. Adalarda balık tutarken küçük çocuğun çektiği fotoğraf onu büyütmüş duvara asmıştı.

 

Gözüm diğer fotoğrafa kaydığında ağzım bu kez şaşkınlıkla açık kalmıştı çünkü bu fotoğraf evin salonunda asılı olan tabloda ki fotoğraftı. Kadının yüzünün karanlık olduğu sadece ayın aydınlattığı fotoğraf, şaşkınlığımın sebebi ise bu fotoğrafın tamamen aydınlık olması ve tablodaki kadının ben olmamdı.

 

Madrid'te havalimanında geniş camın önünde habersiz çekilmiş bir fotoğraf dışarıdan yansıyan ay başımın üstünde görünüyordu. Ağzım kulaklarımda yaklaştım kalbim heyecandan durmak üzereydi.

Kalbim heyecandan durmak üzereydi !

Diğer resme gözüm kaydığında içimde utanma duygusu oluştu. Onunla ilk seviştiğim gece ben uyurken fotoğrafımı çekmişti. Üzerimde sadece gri bir pike vardı, her zaman ki gibi dağınık yatmıştım. Neyse ki çıplaklığım belli olmuyordu.

 

Benden gizlice çekilmiş bir sürü fotoğrafım her yerdeydi. Masanın üzerinde, duvarda , fotoğraf askılığında...

Odanın tamamında ben vardım.

 

Ayağım bir şeye çarptığında yere eğildim.

Masanın altında ters çevrili bir tablo fark edip aldım bu bir kadın resmiydi. Gözleri oyulmuş bir resimdi. Arkasında 7 temmuz 1994 yazıyordu.

 

"Gecelerdir uyuyamıyorum korkuyorum annem bizi terketti, babamın nerede olduğunu bilmiyorum tamamen yalnız kaldım. Beni hiç kimse sevmiyor. "

Elim diğer resimlere gittiğinde gözlerim acıyla yanmaya başladı. Küçük bir çocuk için çok acı olmalıydı.

 

Sanırım bu kadın Savaş'ın annesiydi. Savaş'ın hakkında tek bilmediğim şey annesine ne olduğuydu. İçten içe ne olduğunu merak etmeme rağmen hiç konusu açılmamıştı.

 

Resimlerim tümünü parçalamıştı. Kadının yüzünü göremiyordum. Demek ki ondan çok nefret ediyordu. Çekmecenin altında gördüğüm fotoğrafla elimi uzattım. Uzun zamandır burada fark edilmemiş olacak ki üzerinde fazlasıyla toz yığını kaplıydı. Elimle silip görünecek duruma getirdiğimde gözlerim kocaman açıldı.

 

Siyah saçlı, mavi gözlü oldukça güzel bir kadın. Savaş annesine benziyordu o kadar çok benziyorlardı ki Savaş'ın tapılası gamzelerinden bu kadında da vardı. Gözüm dikkatle kadının yüzüne daldığında sağ kaş bitiminde ki büyük beni görünce aniden kalbime vuran panik dalgasıyla ayağa kalktım.

Ben bu kadını tanıyordum….

 

 

Selamlar, yetiştirmek için biraz acele yazdım eksik ve tamamlanmamış yerler var. Daha sonra düzenleyeceğim.

Yorumlarınızı ve oylarınızı bekliyorum ❤️ keyifli okumalar umarım beğenirsiniz.

 

Bölüm : 14.02.2025 23:52 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...