
Savaş’ın sesiyle sıçyarak uyandım. “Gitme “ diye fısıldayarak yalvarıyordu. Kaşları çatılmış, yüzünün rengi atmış kaskatı kesilmişti. “Sensiz yaşayamam Aysa, gitme.” diye yeniden yalvardığında elimi yüzüne koyup okşadım. "Sevgilim, uyan. Kabus görüyorsun. "
Savaş’ın yüzü rahatlıyor gibi olsada hâlâ sayıklıyordu. “Gitme. Sende gitme.. “
Bedeni kriz geçiriyor gibi titremeye başladığında kollarından sarstım. “ Savaş. Buradayım uyan.”
Sonunda gözlerini açtığında bir damla gözyaşı elime düşmüştü. Hemen kafasını bana çevirmişti görüş alanına girdiğimde yatakta doğrulup sıkıca sarıldı. Öyle sıkı sarılıyordu ki, neredeyse nefes alamıyordum.
Şükür yanımdasın diye fısıldayıp boynumdan defalarca öptü. “ Burdayım canım. Sadece kabustu.”
Hiç beklemediğim bir anda altında kaldığımda gözlerinde ki acı gitmiş bir canavar gelmişti. “Sakın beni bırakma, beni öldür ama sakın terk etme. “ dedi sesinde ki sert tını rahatsız edici derecede yüksekti.
Dudaklarını, dudaklarıma bastırdığında parçalamak ister gibi öperken bir yandan dişleriyle çekiştiriyordu. Parmakları adeta bir mengene gibi bileklerimi sarmıştı ve kollarımı başımın üzerine arkaya doğru bastırdı.
Dilime gelen metalimsi tatla, dudağımın kanadığını düşündüm. Onu üzerimden itmeye çalışıyordum ama tüm ağırlığını üzerime vermiş, hareket etmemi engelliyordu.
Eli hızla iç çamaşırıma gittiğinde, korkmaya başlamıştım. Savaş kesinlikle kendinde değildi, hiç bilmediğim bir tarafı onu ele geçirmişti. Yalvaran sesimle, “savaş dur “ dedim.
Ama beni duymamış olacak ki kendi çamaşırını çıkarıyordu. Üzerimdeki ağırlık canımı fazla yakarken dudaklarımdan bir hıçkırık kaçtı.
Sesimi yeniden duyurmaya çalışarak hıçkırıklar içinde bağırdım.
“Savaş, lütfen dur canım yanıyor.” dediğimde aynı anda gözlerini gözlerime getirip zor nefes alarak bana baktı. “ Aysa “ diye fısıldadı ve yaptığına şaşırmış bir halde ne olduğunu anlamaya çalışarak üzerimden kalktı.
Bulduğum boşlukta ondan olabildiğince geriye kaçarak yatakta oturur pozisyonda doğrulup pikeyi boynuma kadar çektim.
Gözlerinde biraz önceki canavarlık gitmişti, Öyle duygulu bakıyordu ki ne olduğunu ikimizde anlayamıyorduk. Yüzümü ellerinin içine aldı. Özür dilerim, ben… “
Gözlerini bir kaç saniye benden çekip derin derin nefes aldı. “Canını yakmak istemedim. Nasıl böyle bir şey yaptım bilmiyorum. “
Pikeye daha sıkı sarıldım. Korkmuştum hatta o kadar çok korkmuştum ki korku iliklerime kadar işlemişti. “Sevgilim, korkma benden. “
Hâlâ biraz önceki şokun etkisinde kaldığım için ona ne bir cevap ne bir tepki verebiliyordum. Sadece ağzım açık öylece duruyordum. Yataktan hızla kalkıp ellerini defalarca başına vurdu. “Allah benim belamı versin, ben aşağılık bir adamım. “Ne yaptım ben ?
Kendinden tiksinir gibi saçlarını yolmaya başladı. Korku ve panik içinde ne yapacağımı bilmiyordum. Onu daha önce hiç böyle görmemiştim, daha önce hiç bana böyle davranmamıştı. Kalbimin bir tarafı yerinden çıkacakmış gibi atarken, ona ait olan tarafı, Aslında canını yakmak istemedi, terk edilme korkusu onu ele geçirdi. Yaptığından çok pişman asla sana zarar vermez “ derken biraz rahatlamaya başlamıştım.
Ellerini kafasına vurmaya devam ederken, yataktan çıkıp yanına gittim. Ellerini sıkıca tutup yolduğu saçlarından ayırarak ellerimin içine aldım. “Savaş lütfen böyle söyleme sen kötü bir adam değilsin, sadece bir hataydı. Bana zarar vermek istemediğini biliyorum. “ dedim
Gözlerime bakmaktan kaçınıyordu. Elleri ve bedeni titriyordu. Kendini çok kötü hissetmesi canımı daha fazla yakıyordu. Sonuçta isteyerek yapmamıştı ve her şey için çok geç olmadan durmuştu.
Ellerimi yüzüne getirip gözlerime bakmasını sağladım. “Geçti sevgilim, lütfen kendini suçlama.” ona sıkıca sarılıp aramızdaki boşluğu tamamen kapattım. Ona olan sevgimi hissetsin istedim.
Bir kaç dakika odanın ortasında öylece birbirimize sarılı olarak kalmıştık. Onu bu hale getiren, benimde onu bırakıp gideceğimi düşünmesine sebep olan annesi olacak o kadındı.
Ve o kadın Tarık’ın avukatıydı. Beni kaza yaptığım gün nezaretten çıkaran ve Alman yatırımcılara tercümanlık yaparken hukuksal süreci yürüten kadındı.
Bir haftadır kadını bulmak için uğraşmış, Serhan’dan yardım istemiştim, şirkete uğramadığını ve evine de gitmediğini söylemişti. Kadının Savaş’ın annesi olduğunu bilmediğim zamanlarda sürekli karşıma çıkmış olması, ama şimdi gerçeği öğrendiğimde birden ortadan yok olması kafamı bulandırmıştı.
Ama o kadını bulacaktım. Sevdiğim adamda bıraktığı hasarı öğrenecektim.
Dudağını alnıma bastırıp derin derin öptü. "Özür dilerim, Özür dilerim " bir kaç kez tekrarladı. Geri çekilip elimi tuttu. Gözleri acı çeker gibi bakıyordu."Özür dilerim seni kırdığım ve sana zorla dokunmaya çalıştım."
Ellerimi yanağına götürüp okşadım. “Özrünü kabul ettim. Hadi gel uyuyalım. “ diyerek yatağa çektim.
Tekrar yatağa girdiğimizde ona sıkıca sarılıp kafamı göğsüne koydum. “ Seni çok seviyorum Savaş. Seni asla bırakmayacağım. “ saçlarımın arasına bir kaç kez buse bıraktıktan sonra, “ sensiz yaşayamam “ diye fısıldadı.
Gözlerimi kapattığımda biraz önceki korkum hâlâ tazeliğini koruyordu. O bir kabus görmüş ve az kalsın bana da bir kabus yaşatacaktı. Onun böyle bir yanı olacağı aklımın ucundan bile geçmezken bir an canavara dönüşmüştü.
Ama terk edilme korkusu yaşıyordu, annesi gibi onu bırakıp gideceğimi sanıyordu. Evet onun davranışlarından çok korkmuştum ama çerçevenin arkasına yazdığı notu hatırlayınca, "Gecelerdir uyuyamıyorum korkuyorum annem bizi terk etti, babamın nerede olduğunu bilmiyorum tamamen yalnız kaldım. Beni hiç kimse sevmiyor.”yazmıştı.Küçük bir çocuk için bu bir travma sebebiydi. Ve o travması yeniden gün yüzüne çıkmıştı. Ben bu gece yaşananları unutacak, sevdiğim adama da bu korkuyu unutturacaktım.
Savaş’ın nefes alma seslerinin düzeldiğini fark edince yavaşça göğsünden ayrılıp kafamı kaldırdım yeniden uyumuştu. Uuyurken o kadar mükemmel görünüyordu ki sanki hiçbir şey yaşanmamış gibi huzurlu görünüyordu. Artık hayatımda sevdiğim bir adam vardı. Bu beni korkutsada kendimi ona bırakmaya kararlıydım. Ben aşık olmuştum ve hep ona aşık olarak kalacaktım.
*****
"Sevgilim telefonun çalıyor."
Duşakabinin kapısına gelip telefonu vermek için uzattığımda kolumdan tutup beni de içeriye çekti.
Beklemediğim hareketle küçük bir çığlık atarak kendimi suyun altında buldum. Şok olmuş gözlerle Savaş'a bakarken dudakları dudaklarımı bulmuştu. Öpüşü derin, tutkulu ve şefkatliydi.
Başımızdan aşağıya ılık su damlarken ona karşılık verdim. Dudaklarımız birbirinden kopmazcasına ahenkle dans ediyordu. Bedenimi kollarının arasına alıp elleri üzerimdeki kısa geceliğin askısını bulmuştu. Dudaklarımdan ayrılıp gözlerime baktı. Gözleri tutkuyla koyulaşmıştı.
"Beraber duş alalım mı ?”
Daha önce hiç böyle bir şey başıma gelmemiş olsada zaten tüm ilkleri onunla yaşadığım için bu düşünce içimi gıdıklamıştı. Cevap vermek yerine olumlu anlamda kafamı salladım. Geceliğimin askılarından tuttuğunda kollarımdan kayıp giderken parmaklarının vücuduma değişi suyun altında olmamıza rağmen bedenimi yakıyordu. Gecelik üzerimden kayıp ayaklarımın dibini boylamıştı. Eline aldığı life duş jeli koyarak aramızda ki boşluğu tamamen kapatıp omuzlarımdan başlayarak tüm bedenimi lifledi, dokunduğu her yeri şefkatle okşuyordu.
Ben saçlarımı kuruturken Savaş, bana giyecek bir şeyler getirip yatağın üzerine bırakmıştı. Aynadan yüzüne baktığımda Kollarını, göğsüne bağlamış gözlerinde kalbimi eriten ışıltıyla beni izliyordu.
Kurutma makinesini kapatıp masaya bıraktıktan sonra tekrar aynadan onunla göz göze geldim.
"Neden bana öyle bakıyorsun ? "
Aramızdaki mesafeyi kapatmıştı. Şimdi tam arkamdaydı.
"Nasıl bakıyorum ? "
İç çekerek gözlerinin bana hissettirdiği duyguyu tarif etmeye çalıştım.
"Çok başka bakıyorsun. Kalp krizi geçirmemi sağlayacak kadar manalı. "
Eğilip saçlarımın arasına derin bir öpücük bıraktıktan sonra ellerini, omuzlarımdan masanın iki yanına yerleştirdi.
"Daha öncede söylemiştim sevgilim. Senin en büyük hayranınım ve sana bakmadan duramam. "
Gözleri birden hüzünlenirken bana belli etmemeye çalışarak başka yöne baktığında dün gece ki davranışı yüzünden pişman olduğunu düşündüm. Ama isteyerek yaptığı bir şey değildi, eğer kabus görmeseydi bana asla öyle davranmazdı.
Ayağa kalkıp çenesinden tutarak göz göze gelmemizi sağladım. Gözleri tam tahmin ettiğim gibi pişmanlık doluydu. "Sevgilim, bana zarar vermek istemediğini biliyorum. Sadece bir kabustu ve sen daha uyanamamıştın. Kendini suçlamayı bırak artık.”
"Seni çok seviyorum güzelim. Sana olan sevgimi tahmin bile edemezsin. Seni kaybetmekten korktum, hayvanca davrandım. "
Omuzlarımızı silkip elimin tersiyle yanağını okşadım. "Biliyorum, bende seni çok seviyorum. Ben dün gece yaşananları unuttum lütfen sende unut. "
Kollarını belimden geçirip arkamda bağladı. Alnıma küçük ama şefkatli bir öpücük bıraktıktan sonra kafasını arkaya yatırarak gözlerime baktı. " Sen hayatımda gördüğüm en mükemmel kadınsın.“
Sözleri kalbimde heyecan çığlıklarıyla ruhuma akarken, biz hiç ayrılmayacakmışız sonsuza kadar mumyalanmış iki aşık olarak kalacakmışız gibi zamanın tamda şuan durmasını istedim.
Sonsuza dek burada Savaş’ın kalbinde kalmak istedim.
Kıyafetlerimi giyerken Savaş telefon konuşmasına başlamıştı. Hem beni izliyor hemde karşısındaki kişiye cevap veriyordu. O kadar zaman birlikte olmamıza rağmen hâlâ bana bakarken ellerim ayaklarım birbirine dolaşıyordu. Üzerimi giyindikten sonra Savaş'ın hâlâ sadece belini kapatan havlu olmasına daha fazla dayanamayıp gömleğini ona götürdüm. O yarı çıplakken benim giyinik olmam hiç adil değildi.
İçimde ona karşı bitmek bilmeyen arzu işimi zorlaştırıyordu. Ama elimdeki gömleği almamıştı. Kollarını açıp beklerken ne yapacağımı anlamamıştım.
Konuştuğu kişiye "bir dakika " diyerek elini telefonun ses yerine getirip kapattı. "Sen giydir. "
Soymaya yardım etmiştim ama hiç giyinmesine yardım etmemiştim. Bugün yaşadığımız ilklere bir yenisi daha ekleniyordu. Bu yüzden gülümseyerek gömleği kollarından geçirdim. O konuşmasına devam etti.
Yakasını düzeltirken dudağını alnıma yasladı küçük bir öpücük kondurup geri çekildi. Yüzümde kocaman gülümsemeyle düğmelerini iliklemeye başladım. Belimden tutup kendine çekti parmağı bel boşluğumda gezdirmeye başladı. Beni huylandırsada tüm düğmeleri ilikleyip elini uzaklaştırdım.
"Yarın mutlaka bekliyorum. " diyerek kapattı.
Ellerini iki yandan belime koyup beni tekrar kendine yapıştırmıştı.
" Burada sana sarılı olarak kalmak isterdim ne yazık ki işe gitmek zorundayım. “
Bir haftadır birlikte vakit geçirdiğimiz için işleri ihmal etmişti. İki gün sonra şirketin 40. yıl yemeği vardı ve yeni projenin planlarını tamamlanması için sürekli Savaş’ı arıyorlardı. Aslında ondan hiç ayrılmak istemesemde akşam yine benimle olacağı için gitmesine bir şey söylemedim.
Uzun zamandır bende çalışmıyordum ve buna hiç alışkın değildim. Bu konuyu Savaş’a yeniden açmaya karar verdim. Bir kaç gün önce söylediğimde beni hep evde onun için beklerken bulmak istediğini söylemişti ama Tarık’tan öğrenmem gereken şeyler vardı.
Gömleğinin yakasını düzeltirken, “Aslında bende işime başlasam güzel olur. Zaten yeterince ektim ve çalışmamaya alışkın değilim. “
Alnıma derin derin bir kaç öpücük kondurup gözlerime baktı. “Sadece evde beni beklemeni istesemde senin ne istediğin daha önemli işine başlamak istiyorsan başla sevgilim.”
Yanağından öpüp geri çekildim. “ Süper. Umarım tarık,” daha cümlemi bitirmeden kaşlarını kaldırıp, “Ne Tarık’ı ?” diye sordu. “Orada çalışıyordum ya “ dedim
“Hayır. Orada çalışmıyordun.” Kızgın gibi söylemeye çalışsada gözlerinde ki gülümseme onu ele veriyordu.
Şirin görünmeye çalışarak gülümseyerek gözlerinin içine baktım. “Savaşcığım tabikide orada çalışıyordum “
Yanağıma şefkatli küçük bir öpücük kondurdu. “Güzelim, ay tenli kadınım,sevgilim orada çalışmıyordun. İşe gitmek istiyorsan beraber şirkete gidelim. “
Savaş’ın, Tarık ile çalışmama izin vermeyeceğini bilmeme rağmen yine de şansımı denemek istemiştim. Zaten cevabını bildiğim için ona kızmamıştım. Henüz yeniden şirkete gitmeye hazır değildim. Gerçi amacım işe gitmek değildi, Tarık’ın o kadının Savaş’ın annesi olduğunu bilip bilmediğini merak ediyordum ve ona sormak istiyordum. Savaş ile aralarının kötü olduğunu biliyordum, bu yüzden annesini ona karşı kullanabileceği fikri beynimi kurcalıyordu.
Bunları Tarık’a sormak istiyordum ama Savaş onunla buluştuğumu öğrenirse çok kızardı. Ve aramız bu kadar iyiyken ona kavuşmuşken aramıza bir gölge düşürmek istemiyordum.
Telefonun melodisiyle bıraktığım yere yöneldim. Serhan arıyordu. Bir şeyler bulmuş olması umuduyla hemen açmak istesemde Savaş hâlâ evdeydi. Onu gönderdikten sonra geri arayacaktım.
Ve zorda olsa Savaş’ı evden gönderebilmiştim. Bir haftadır yapışık ikizler gibi dip dibeydik, bu hallerimizi çok sevsemde işini aksatmasını istemiyordum.
Hemen Serhan’ı geri aradım ve umduğum gibi olmuştu, kadını bulmuş bir otelde olduğunu söylemişti.
Üzerime bir şeyler alarak evden çıktım. Yoldan çevirdiğim taksiye binerek adrese doğru yola çıktım. O kadın ile yüzleşecek olmanın verdiği heyecan beni korkutsada bunu Savaş için yapmak zorundaydım. Savaş’ da bıraktığı travmayı bilmeliydim.
Yarım saatte otele geçmiş, Serhan ile burada buluşmuştum. Kadının şuan bir odada olduğunu öğrendiğimiz için lobide bekliyorduk.
Asansörün kapısı açıldığında onu görmüştüm, beni fark ettiğinde şaşkınlıkla olduğu yerde bir kaç saniye durdu. Ayağa kalkıp yanına yaklaşmaya çalıştığımda hızla otelin kapısına yürümeye başladı.
“Mehtap hanım “ diye seslendim. Ama ne durmuş ne de cevap vermişti. Kaçıyor gibi gidiyordu.
Tekrar seslendim. Yine durmadığında koşar adım yanına yaklaşıp kolundan tuttum.
“Mehtap hanım” kolumu itip kızgınlıkla yüzüme baktı. “Kolumu bırak. “
Bakışları kızgınlık içinde olsada panik olduğu çok belli oluyordu.
"Sadece konuşmak istiyorum."
Sabrı tükenmiş gibi derin nefes aldıktan sonra duygusuzca gözlerime baktı. “Benimle konuşacağın bir konu olduğunu sanmıyorum. “ diyerek yanımdan hızla geçerek uzaklaştı.
Onunla konuşmak istiyordum. Benden kaçmasına müsaade etmeden tekrar peşinden koşmaya başladım. “ Sadece birkaç saniye Savaş için..”
Durmuştu. Yüzüme bakmadan, “Ben Savaş diye birini tanımıyorum. “ dedi ve yeniden hızlı adımlarla yürümeye devam etti.
Arkasından öylece bakakalmıştım. Ne sesinde ne de yüzünde hiçbir duygu kırıntısı yoktu. Onun bu tavırları bir annenin davranışı olamazdı. Bir anne evladını böyle terk edip onda hasar bırakamazdı ama bu kadında herhangi bir annelik duygusu yoktu.
Artık bu kadının peşine düşmekten vazgeçecektim. Savaş’ın, bu kadının var olduğunu bilmemesi onun için en iyisiydi. Bu yüzden O fotoğrafı gördüğüm günü unutacak hiç böyle bir şey yaşanmamış gibi davranacaktım.
*********
Kafamı toparlamak için kendi evime dönmüştüm. Eğer kafamda bu düşüncelerle Savaş’ın yanına gitsem bir şeylerin yolunda olmadığını hissedecekti. Savaş’a bir kaç eşya almak için evime geçtiğimi mesaj atmıştım. O da işten gelene kadar toparlanmış olurdum.
Kapı zili çalmıştı. Hiç kimseyi beklemiyor olmama rağmen Savaş’ın gelmiş olduğunu düşünerek yüzümdeki gerginliği atıp gülümseyerek kapıyı açtım.
“Biz geldik “ diye bağıran sesle şaşırmıştım. “Ee bizi içeriye almayacak mısın ? “ diye soran Rüya’nın sesiyle kapıdan çekildim. “Başka birini mi bekliyordun?”
“Hayır, şaşırdım sadece “ diyerek onlar yanımdan geçerken kapıyı kapatıp peşlerinden salona yürüdüm.
İkisinde de bir sessizlik vardı. “Ne oldu size ?” diye sordum. Rüya içeriye girer girmez kanepeye oturdu.
“Her zamanki gibi Berkan ile kavga edip birbirimizi yedik. “
Ahu’da kendini kanepeye attı. “ Atlas’ın kıskançlık krizi yüzünden 7. Kez ayrıldık. “
Karşılarındaki kanepeye oturup bacak bacak üzerine attım. Rüya’ya “senin gündemin normal, yarın kavgaya devam ederken sevişme ile bitirirsiniz. “
Sonra Ahu’ya döndüm.” Atlas yarın bir buket gül ve bir kutu çikolata ile gelir yalvarır. “ dedim
Rüya, sırtını dikleştirip garip bir ifade ile yüzüme baktı. “ sende bir değişiklik var gibi resmen yüzüne kan gelmiş.” Göz kırptı. “ Hayırdır bakalım “
Ellerimi gerginlikle koyacak yer aradım. “ Yoo, ben hâlâ aynıyım. “
“Yok yok “ dedi. Gözlerini kısıp imalı imalı sırıttı. “Sende var bir şeyler. Hadi anlat.”
Savaş ile aramızda yaşananları anlatmak için henüz hazır değildim, özellikle Atlas kesinlikle Savaş’tan uzak durmamı söyledikten sonra, Ayağa kalkıp mutfağa adım atmaya başladım. “Madem ikinizde üzgünsünüz Şarap içip, film gecesi yapalım. “
“Kaçma gel buraya “ diyerek peşimden bana yetişmeye başladı. “ Yoksa Savaş ile arayı düzelttin mi ?”
Ahu araya girdi. “ Tabi ya abim bugün ağzı kulaklarında geziniyordu. İşte de bir sorun çıkarmadı. Hatta çizdiğim projeye aferin bile dedi. “
Onların yüzüne bakmadan kadehlerin olduğu dolabı açtım.” Ne alakası var. Seni sevindirmek istemiştir. “
“Abim mi ? “ kahkaha attı. “Üç boyutlu bile çizsem beğenmez yeniden çizdirirdi.”
Telefonumunun sesi evde yankılanırken herkes aynı anda kafasını oraya çevirdi.
Hızla koşarak telefonu elime aldım. Tabiki Savaş arıyordu.
Hemen ses kısma tuşuna basıp ekranı ters çevirdim.
Sorgulayan gözlerle bakıyorlardı, “Yabancı numaraydı telefon sapığı olabilir.”
Telefon tekrar çaldığında ısrarla arayanın kim olduğunu bildiğim için yine ses kısma tuşuna bastım.
“Aynı numaramı belki önemli bir şeydir.” Dedi Ahu.
Telefonu cebime atarken, “Bence kesin sapık bu saatte başka kim arar.” dedin
Yeniden çaldığında Rüya, “ ben bakarım “ diyerek yanıma yaklaştı. “Ona bir güzel küfür ederim bir daha aramaz.”
“Boşver “ sonunda telefonu cebime atabilmiştim. “Uğraşmaya değmez.” diyerek çerezleri aramaya başladım.
Bildirim gelince kızlar başka şeylerle meşgul olduğu için mesaja tıkladım. “Güzelim Neden telefonumu açmıyorsun ?” yazmıştı.
Yanımda kızlar var konuşamam yazarak cevapladım.
Aynı hızla cevap gelmişti. “Niye gelmişler “
“Dertleşmeye “
“ Ne zaman geleceksin. Özledim.”
“Bu gece gelemem kızlar burada kalacak.
“O zaman ben geliyorum “
“Hayır sakın gelme. Bizi bilmiyorlar “
“Ben gelince öğrenirler “
”Hayır savaş benim söylemem gerekiyor“
“Söyle o zaman “
“Şimdi değil. “
“Ben bir gece daha sensiz kalamam. Sana sarılmadan, dudaklarını öpmeden, o narin bedenini kollarıma almadan gözümü kapatamam. “
Bana dokunuşları aklıma gelince heyecanla vücudum titremişti. Onunla yaşadıklarım çok özel ve çok güzeldi.” Bende sensiz kalmak istemiyorum ama bu gece buna dayanmalıyız. “ yazarak cevapladım.
“Sensiz o yatağa girmeyeceğim “ yazdıktan sonra kızların dik dik yüzüme bakmasıyla telefonu cebime koydum. Şüphelenmişlerdi ve soru yağmuruna tutmak istiyor gibi bakıyorlardı.
Kumandayı elime alıp listeden rastgele bir film açıp televizyona odaklanmış gibi davrandım. Normal şartlarda film seçmek için beş saat uğraşırken, gerginlikten ne açtığımı bile bilmiyordum.
Ama açtığım film iki gözüm iki çeşme ağlamama neden olmuştu. Bilmeden açtığım film beni bayağı etkilemişti.
Projeksiyonda ‘the fault in our stars ‘filmi vardı. Tiroid kanseriyle boğuşan Hazel bir müddet sonra hastalığının akciğere yayılması ile oksijen tüpüne bağlı olarak yaşıyordu kanserli hastalar için oluşturulan destek grubu terapisinde Augustus ile tanışıyordu Augustus ise daha önce beyin tümörüyle savaşmış bu uğurda bir bacağını kaybetmişti, ikili tanıştıktan sonra birbirlerine aşık olmuştu Augustus o kadar güzel seviyordu ki Hazel'in bir an olsun yanından ayrılmamıştı.
Sevgilisinin son günlerine geldiğini fark ettiğinde onun hayalini gerçekleştirmek için beraber Amsterdam'a gidip en sevdiği yazar olan Peter Van Houten'i bulmaya çalışırken filmi durdurmuştum. Film o kadar içime işlemişti ki ağlamaktan gözlerim şişmiş, ekranı bile göremeyecek hale gelmiştim.
Ağlayarak "Ben artık izleyemeyeceğim " diyen Rüya’ya, Ahu'da katılmıştı. "Hadi yatalım artık yoksa bu filmin sonunda kendimi camdan aşağıya atabilirim" dedi.
"Bende yatacağım bu film beni kör edecek. " dedim ve kapattım.
Odama çıkıp kıyafetlerimi değiştirdim. Üstüme siyah saten bir sabahlık giyip aynanın karşısında elime krem sürerken göz altlarındaki şişliği fark ettim.
“Uyku saatine yetiştim” diyen sesle irkilsemde midemde uçuşan kelebekler korkumu bastırmıştı.
Arkamdan sarıldığında bedenim gevşedi. Kollarını karnımın üzerine sarıp dudakları açıkta kalan boynuma değdiğinde sakalları ona olan açlığımı ortaya çıkarmaya başlamıştı.
Savaş’ın dudakları omuzumdan tekrar boynuma geldiğinde koklayarak öptü. Ve kafasını kaldırıp aynada göz göze geldiğimizde beni hızlı bir hamleyle kendine çevirdi. “Güzelim, sen ağladın mı ?”
Ona sokulup yüzümü boynuna gömdüm. “Film izlemiştim sevgilim birazcık üzücüydü“
Çenemi kaldırıp göz göze gelmemizi sağladı. Dudaklarını alnıma bastırdıktan sonra şefkatle yüzüme baktı. “ o filmi yapan yönetmeni seni ağlattığı için yumruklayabilirim. “
Sıkıca sarılıp kafamı göğsüne koydum. “İyi ki geldin aşkım. “
"Geldim güzelim, " birden sözlerini yarıda kesti geri çekilip gözlerime baktı, okyanus mavisi gözleri parlıyordu. "Bir dakika sen ne dedin ? " diye sordu.
Söylediğim sözü gözlerinin içine bakarak tekrar ettim. "İyi ki geldin aşkım. “
Duyduklarının heyecanıyla birden beni sert bir hareketle kendine çekip dudaklarıma yapıştı. O kadar sert bastırdı ki karşılık vermem imkansızdı. Ne olduğunu anlamamıştım.
Bir kaç saniye sonra geri çekilip ellerimi tuttu. "Bana aşkım dedin değil mi ? "
Neden bu kadar heyecanlandığını şimdi anlamıştım. "Evet aşkım dedim "
"Bir daha söylesene "
"Aşkım "
Tuttuğu ellerimi bırakıp ellerini belimde bağladı. Dudağıma kısa ama derin bir öpücük kondurdu. "Sen" bir öpücük daha "ne güzel " ve bir öpücük daha " aşkım diyorsun. "
Geri çekilip tekrar öptü. "Senin aşkım diyen dudağını sonsuza kadar öperim. "
Onun bu hallerine gülümserken gözlerinin içine baktım. Gözleri o kadar anlamlı bakıyordu ki Okyanus mavilerinden kalbime akan ışıltı ayaklarımı yerden kesiyordu.
Ve duygusal olarak hissettiğim bu duyguyu belimdeki ellerini sıkılaştırıp beni kaldırınca fiziksel olarak da ayaklarım yerden kesilmişti. Kendi etrafımızda döndürmeye başladı. Dönerken başım dönüyordu ama umursamayıp kendimi Savaş'ın neşesine bıraktım. Sadece bir kelime kalbimden geçerek söylediğim kelime onu çok mutlu etmişti. "Savaş düşeceğiz."
"Artık Savaş yok güzelim biraz önceki hitabını çok sevdim. "
Ona sıkıca sarıldım. Daha ne kadar sıkı sarılabilirsem o kadar sarıldım. Savaş'ın kalp ritimlerini, kendi kalp ritimlerime hapsetmek istercesine sıkı sıkı sarıldım. "Seni çok seviyorum Aysa. "
"Bende seni çok seviyorum Savaş. " dedim
Savaş duymak istediği hitabın bu olmadığını belirtmek istercesine gözlerime baktı. "Bende seni çok seviyorum Aşkım. "
Dudaklarımız birbirine kavuşunca dakikalarca büyük açlıkla öpüştük ikimizin bu hallerini görünce aylardır boşu boşuna hem kendime hem ona eziyet çektirdiğim için kendime lanet ettim. Ben yapboz parçasıydım ve tablonun tamamlanması için Savaş'a ihtiyacım vardı.
Ve gecenin en derin saatlerinde yorgandan, yastıktan daha konforlu olan göğsüne yaslanarak uykuya daldım.
***************
Yine bir sabaha Savaş ile uyanmak kadar güzel bir başlangıç olamazdı. Bütün gecelere onunla uyumak, bütün sabahlara onunla uyanmak istiyordum. Savaş benim huzurumdu. Daha önce başıma gelmeyen bu duygunun mimarıydı. Hayatımın sonuna kadar onunla her şeyi yaşamak, ölürken bile kollarının arasında olmak istiyordum.
Bugün holdingin 40. Yıl kutlaması vardı. Savaş elimi tutarak salona girmek istesede aramızdaki ilişkiyi önce Atlas’a kabul ettirmek için ayrı gitmemiz gerektiğini söyledim.
Bebeğimi kürtaj yaptırdığımı yazdıkları haberden sonra Atlas hemen eve gelip aramızda neler olduğunu ve nasıl bu hale geldiğimizi sorgulamıştı, ona tüm gerçeği anlatmış olmama rağmen Savaş’ı suçluyordu. Savaş’ın geçmişinin bana zarar vereceğini düşünüyordu. Saatlerce bana bunu anlatmaya çalışmıştı ama ben artık hiç kimsenin ve hiçbir şeyin etkisinde kalmadan Savaş ile birlikte olmak istiyordum. Kalbime güveniyordum ve kalbim Savaş’tan yanaydı.
Beyaz, boyundan bağlamalı sırt dekolteli ve sol bacağı yırtmaçlı bir elbise giyindim. Saçlarımı ensemde at kuyruğu toplayıp sade ama şık bir makyaj yaptım.
Arabamı park edip inmiştim, daha bir kaç adım atmıştım ki “Aysa “ diye seslenen kadın sesiyle durdum. Bu ses bir haftadır aradığım sonunda bulduğumda benimle konuşmak istemeyen Savaş’ın annesinin sesiydi. “Biraz konuşabilir miyiz ?” diye sordu.
Daha dün benimle konuşacak bir şeyi olmadığını söylemişti. Yine de ne söyleyeceğini merak ediyordum. “Sizi dinliyorum. “ dedim
Söylemek istediklerini toparlar gibi derin bir nefes verdi.” Burada olmaz, davetten sonra dünki otele gel. ” dedi.
“Bunu söylemek için mi buraya kadar geldiniz? Telefonda da söyleyebilirdiniz. “
“Hayır. Buraya Savaş’ı uzaktan izlemek için geldim. Uzaktan da olsa onun başarılarına, kendiyle gurur duymasına şahit olmak istedim. “
Gözlerinde bu kez duygu kırıntılarını gördüm. Sanki dün gördüğüm kadın farklı, bugün karşımda her an ağlamak üzere olan farklıydı. Kafam iyice karışmış çorba olmuştu.
“Neden şimdi ?” diye sordum.
“Bunların hepsini sana yarın anlatacağım. Şimdi onun yanında olmalısın. “ dedi ve uzaklaştı.
Kadının be yaptığına bir türlü anlam veremiyordum. Savaş’ı daha küçükken terk etmiş gitmişti ve onda büyük bir hasar bırakmıştı şimdi ise onu uzaktan gizli gizli izliyordu. Ama asıl soru Tarık bu işin neresindeydi ?
Kafamda bir sürü soruyla davet salonuna girmiştim. Kızların benim için ayırdığı sandalyeye oturup Savaş’ı görmeye çalıştım. Daha bir kaç saat önce zorla birbirimizden ayrılmıştık ama onu görmek için can atıyordum.
Ve sevdiğim adam sahnede yerini almıştı. O kadar harika duruyordu ki gözlerimi ondan ayırmadan hayranlıkla hareketlerini izliyordum.
"Herkese iyi akşamlar öncelikle şirketimizin kurucusu olan babama teşekkür etmek istiyorum şirketi kurduğu günden bu yana gözü gibi bakıp bana emanet ettiği için minnettarım. Bu şirkete girdiğim günden bu yana bana olan güvenini boşa çıkarmamak için çalıştım. Biliyorsunuz ki bir şirketi ayakta tutmak zordur.
İşime aşık bir yönetici olmamdan hep şikayet etmişti ama görünen o ki 10 yılda büyük projeler yaparak dünyaya açıldık. Herkes biliyor ki şirket emek ister. "
Gözünü birden bana çevirdi. Okyanus mavisi gözlerinde ki ışıltı beni çağırıyor gibiydi sanki 'Bana gel ' diyordu. Gözlerini benden hiç çekmeden "Aşk gibi " dedi.
Gözlerimi kaçırmadan aşık olduğum adama hayranlıkla bakarak tanrıya şükrettim. Asla hayalini kuramayacağım bir an yaşıyordum.
Gözlerini benden bir an olsun ayırmadan sahneden inmeye başladı. Bir kaç büyük adımda yanıma gelmişti. Tam önümde durduğunda ne olduğunu anlamaya çalıştım. “Ben aşk nedir bilmeyen bir adamdım sonra sen geldin ve ben aşkın sen olduğunu öğrendim. “
Elini cebine sokup bir kaç saniye sonra, küçük süslü bir kutu çıkardı. Kalbim yerinden çıkacakmış gibi küt küt atarken ellerimde soğuk soğuk terlemeye başlamıştı.
“Herkesin önünde sevdiğim kadına sormak istiyorum.” dedi ve hızlı bir hareketle önümde diz çöktü.
Şaşkınlığım tarifi imkansız bir heyecana dönmüştü. Sanırım her an bayılabilirdim.
“Sevgilim, Ay tenli meleğim. Seni çok sevdiğimi daha ne kadar anlatabilirim bilmiyorum ama hayatımın sonuna kadar göstereceğime yemin ediyorum. “
Boşta kalan eliyle heyecandan titreyen elini tutup defalarca öptü. Ve salonda kulaklarıma dolan ‘ Perfect ‘ şarkısıyla daha fazla büyülenmeye başlamıştım.
“BENİMLE EVLENİR MİSİN ? ” Diye sorduğunda heyecandan ölmek üzereydim, sözleri kulaklarımda tekrar tekrar yankılanıyordu. “BENİMLE EVLENİR MİSİN?”
Merhaba sevgili Ay tenli kadın okuyucularım. Uzun zamandır yeni bölüm atamamıştım. Bu yazdığımda biraz kısa oldu ama kafamı toparlamakta zorluk çekiyorum. Hikayeye ara vermeyi bile düşünüyorum bir süre yazamayabilirim😔 ama yazmaya da çalışacağım.
Destek olan herkese çokkkkk teşekkür ediyorum. Kendinize iyi bakın, salgına yakalanmamaya çalışın. Çokkk çokkk öpüyorum 😘 ❤️❤️❤️❤️
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |