9. Bölüm

Bir gecelik oyun

S.P.S
spsrebirth

O benim için sadece bir gecelik oyundu ve oyun ben uyandığımda bitmişti.🌙

 

 

 

Beni öpmesini istemiyordum. Hemen ondan kurtulmam gerekiyordu.

Sıkıca tuttuğu ellerimi arkama kalçamın üzerine sabitledi bakışları hiç iç açıcı değildi. Dudağı tam dudağıma değiyordu ki , birden yumrukla savrulup yere düştü biraz önce kollarının arasında olduğum adam şimdi burnunu tutup yerde yatıyordu.

 

Kafamı kaldırdığımda ona yumruk atanın Savaş bey olduğunu gördüm. Göz göze geldiğimizde bakışlarından ürkmüştüm. Şavaş bey'in gözlerindeki öfke cehennem ateşi gibi parlıyordu gözlerini benden çekip ani bir çevilikle yerde yatan Magno'nun üzerine eğilip bir kaç yumruk daha savurdu.

 

Arkama bile bakmadan hızlıca kulüpten çıktım.

Bilmeden tek bir gece geçirdiğim adam Magno'yu fena dövmüştü. Beni öpmesine zaten müsaade etmeyecektim ama benden önce davranıp adamı yere sermişti.

 

Banyoya girip duş aldıktan sonra yatağa girdim. Gözlerim bir türlü kapanmak bilmiyordu. Bütün gece olanları düşünmekten yatakta dönüp durmuştum.

 

Evin kapısı alacaklı gelmiş gibi yumruklanıyordu. Başımın ağrısı gözlerimi açmamı engelliyordu.

 

Bu gece annem ile babamın odasında uyumuştum. Koltuğun üzerinde duran tişörtü giyerek koşar adımlarla alt kata indim.

" Maalesef kira borcum yok kapımı alacaklı gibi çal-maz-sa-nız " diye söylenirken kapımı yumruklayan kişinin Şavaş Arslan olduğunu gördüm.

 

 

Akşamdan kaldığı belliydi. Üstü başı dağınık, saçları özensiz, gözlerinden yorgunluk akıyordu. Okyanus mavisi gözlerinde ki ışıltı yine yok olmuş irisleri griye dönmüştü.

 

" Savaş bey sabah sabah kapımı kıracak gibi gelmenizi sebebi nedir ? İşten mi kovdunuz teşekkür ederim. " dedim

Üzerimdeki tişörtü işaret etti.

" Evde biri mi var ? " diye sordu

Sesi ürkütücü derecede sertti.

 

Paniklemiştim.

"Yoo hayır "

"O zaman neden üzerinde bir erkek tişörtü var ? "

Yanımdan hızla geçip resmen evime daldı.

 

Gözleriyle evde bir şey arıyor gibi sağa sola bakıyordu kapıyı kapatıp peşinden salona girdim. Ne aradığını anladığımda sıkıntılı bir nefes aldım. Akşamki sinirim hala geçmemişken yine sinirlendirmeyi başarmıştı.

"Bu tişörtü giymem için evde erkek olmasına gerek yok bu tarz tişörtleri seviyorum ayrıca benim erkek olan bir ikizim var " dedim

 

Kendimi kanepeye bıraktım. "Ayrıca ben neden size hesap veriyorum. Sabah sabah evimde ne işiniz var ?"

 

Gözleri yumuşamıştı. " Ben her hafta seni işe götürmek için evine gelmek zorunda mıyım ? Saat 11. Ayrıca 2'de toplantı var ve sen neden şirkette değilsin " dedi

 

 

Alay ederek güldüm.

"Dün Magno'nun yüzünü dağıttıktan sonra artık işimiz kalmadığını düşünüyorum Şavaş bey."

"Evet Magno ile iş ilişkimiz bitti. Galiba sürekli hatırlatmam gerekiyor Sen, benim kişisel tercümanımsın."

 

 

Geçmeyen öfkemle ayağa kalkıp karşısına dikildim.

"Ben o tercümanlığı İspanyol mimarlar için kabul ettim. Ben kişisel tercüman falan olmak istemiyorum. Magno ile iş ilişkiniz bittiğine göre istifa ediyorum. "

 

Sinirli bir ifadeyle üzerime doğru gelerek aramızda bir adım mesafe bıraktı. " Aysa beni sinirlendirme git üzerini giy, işe gidiyoruz."

"Ben gelmiyorum Savaş bey. İstifamı kabul edin."

Sesi kararlı ve netti. " Hemen üzerini giy ve arabaya gel. İstifa edemezsin. "

Korkusuz görünmeye çalıştım.

" Sizinle çalışmak istemiyorum."

 

Uyarıcı bir sesle, " Aysa " dedi ve üzerime bir adım daha geldiğinde kendimi bir adım geri attım topuğum koltuğa çarpmıştı bir hamle daha yapsa koltuğu boylardım.

"Savaş bey neden anlamak istemiyorsunuz benim işim bitti. Tercümanlık yapacağım bir iş almadığınıza göre artık şirkete gelmeme gerek yok."

 

Bir adım daha attı kendimi geri çekmeden put gibi olduğum yerde kaldım. Şimdi bedenlerimiz birbirine çok yakındı.

 

Nefesi dudaklarıma çarpıyordu. Kalbim maraton koşucuları gibi çarpıyor, midemde ki kelebekler uyanmış uçmaya hazırlanıyordu. Gözlerini, gözlerime sabitlemiş hiç kırpmadan bakıyordu.

 

Bakışlarında daha önce hiçbir erkekte görmediğim bir derinlik vardı. Selim’in gözlerine baktığımda böyle bir duygu hiç yaşamamıştım.

 

Bakışı tarif bile edemiyordum. Derin ve anlamıydı.

Sahi bu ifadenin anlamı neydi ?

 

Sessizliği bozdu." Bir daha tekrar etmeyeceğim bana laf yetiştirmeyi bırak git üzerini giyin ve hemen arabaya gel yoksaa..." dedi ve sustu.

"Yoksa " diye tekrar ettim

"Ben zorla götürürüm. "

"Tazminat mı istiyorsunuz tamam hemen ödeyeceğim. "

 

Bıkkınlıkla nefes alıp verdi. “Tazminat falan istemiyorum. Seni üç ay yanımda istiyorum. Şimdi daha fazla zorlamadan git giyin ve gel. “ dedi ve arkasını dönüp evden çıktı.

 

O çıkınca ben hala aynı yerde dikiliyordum. Sözleri beynimde yankılanıyordu.

Seni üç ay yanımda istiyorum da ne demekti. Neden böyle bir şey söylemişti ve neden üç aydı ?

 

 

*****************

Ve yine ona yenilip arabada yerimi almıştım. Yaklaşık 20 dakikadır hiç konuşmadan arabayı sürüyordu içerisi çok sıcaktı. Camı açtım. Bu kez benimle inatlaşıp camı kapatmamıştı.

 

Işıklarda durduğumuzda şirkete gitmediğimizi anladım burası ters kalıyordu.

Ona döndüm.

" Ofise gitmiyor muyuz ? " diye sordum

“Hayır “ anlamında kafasını salladı.

 

Gözüm direksiyonu tutan elindeki ay dövmesine çarptı. O da bunu fark etmiş olacak ki ; " Ay'ı çok severim bana güzel şeyler hatırlatıyor" dedi.

 

Gözünü tekrar yola çevirip gülümsedi.

Merak etmiştim. " Ne gibi ? " diye sordum.

"Yüzü Ay gibi parlayan bir kadını " dedi.

 

"Geçen ofiste saçımı kesen sür... ? " devamını getirmeden " kadın" dedim

 

Evet ! sürtük demek istemiştim. O sarı yellozdan hiç hoşlanmamıştım. Üstelik saçlarımı da kesmişti. Ona gıcık olmak için yeterli sebebim vardı.

 

"Hayır " anlamında kafasını salladı. "Benim olması gereken bir kadını." dedi

 

BU ADAM NE ANLATIYORDU! Ofise iki kez üst üste gelen o sarı yelloz ile gayet samimiydiler. Gözümün önünde bir yatmadıkları kalmıştı. O kadın değilse kimdi ?

 

İçimde ki umursamaz Aysa ; " Sanane kızım neden kafana taktın " diye beni azarladı.

 

EVET DOĞRU SÖYLÜYORDU. BANANEYDİ YÜZÜ SY GİBİ PARLAYAN KADINDAN!

Hayatında zaten bir sürü kadın vardı hangisi olduğunu bilmek samanlıkta iğne aramak gibiydi.

KLASİK MEGALOMAN PLAYBOY ERKEK.

 

Bir şey söylemek ister gibi yüzüme baktığında konuyu değiştirmek için,

"Magno ya ne oldu ? " diye sordum.

 

Derin bir nefes alıp dudağına kondurduğu sahte gülümsemeyle bana döndü.

“Neden seni zorla öpmeye çalışan adamı soruyorsun ? ” diye sordu.

Onun kötü biri olmadığını düşünüyordum. İçimdeki tüm saf duygularımla,

“ Çünkü o çok sarhoştu. Eminim hatırladığında çok pişman olmuştur. Ayrıca kendimi koruyabilirdim. Adamı dövmenize gerek yoktu. “ dedim.

 

Yine cevap vermek için bana döndü. Kaşlarını çatmışdı.

“Gayet te dövmeme gerek vardı. Kendini kurtarmaya çabaladın ama başaramadın. “ dedi

 

Kalp ritmim hızlanmıştı. Bu adam gitmemiş bizi mi izlemişti ?

“ Ve hiç pişman olduğunu sanmıyorum.” Diye ekledi.

 

Yanaklarıma sıcaklık yayıldı.

“Magno hiç de böyle bir insan değil pişman olduğuna eminim. Sarhoşken ne yaptığının farkında değildi. “ dedim.

 

İmayla gülümseyerek. “Kaçış yolu olarak sarhoşluğun arkasına sığınmak büyük saçmalık. Bunlar bilinçaltından kaynaklanıyor. “ dediğinde kafamın içinde bir görüntü oluşmuştu.

 

Ben, o gece barda içerken üç masa gerimde oturan Savaş beydi. Uzun bir süre ona baktığımı hatırladım. Sonra görüntü birden yatak odasına gitti. Ona dokunmak istedim ve dokundum. Öpmek istedim ve öptüm.

 

Hatırladığım görüntülerin şokuyla Savaş bey’e döndüm. O da aynı anda bana dönmüştü. Gözleri, aynı o soruyu sorduğu anda ki gibiydi. Gözlerimin içine derin ve tutkuyla bakıyordu.

“ Benim olmak istiyor musun?” Diye sormuştu. Zaten istediğim şey buydu ve ben “evet “demiştim.

 

“Aysa , Aysa, İyi misin ? “ ses sanki derinden geliyordu.

Elime dokunduğunda transtan çıkmış gibi irkildim.

“İyiyim” dedim ve kafamı cama yaslayıp yolculuğa devam ettim. Yine karnıma bir ağrı saplanmıştı bu sefer stresten mi açlıktan mı anlayamadım. Elimle karnımı tutup koltuğa yaslandım. Fark Etmiş olacak ki kafasını bana çevirdi.

" O kadar saat uyursan tabi ki aç olursun." Dedi

Bu adamdan bir şey kaçmaz mıydı ?

 

Bir kaç dakika sonra bir yerde durmuştuk arabadan inmişti. Nereye gittiğine kafamı çevirip bakmamıştım. Arabanın kapısının açılmasıyla kucağıma bir poşet bıraktı.

Poşetin içinde açma ve meyve suyu vardı. "Gerek yoktu " diyerek poşeti bırakmaya yer aradım.

 

"Gerek olup olmadığını sormadım. Onları yiyeceksin. Yanımda açlıktan kıvranan bir asistan olmasını istemiyorum."

Kaşlarımı kaldırdım çemkirmeye hazırlanmıştım ki;

"Aysa laf yetiştirmeyi aklından geçirme " dedi.

 

Sinirle önüme dönüp poşetten çıkardığım açmayı resmen aç vampir gibi ısırdım.

"Kuş kadar kızsın ama çenen kargalardan daha güçlü. " devamını getirmesin diye bir parça açmayı koparıp Savaş bey'in ağzına tıktım.

 

"Biraz sükunet lütfen. "

Gözlerini yola çevirirken gülümsedi. Bu adamın gamzeleri vardı ilk kez görüyordum. O kadar güzellerdi ki benim gamzem olmayışını kıskandım.

 

Yaklaşık bir saatin sonucunda 25 katlı bir binanın önünde durmuştuk kapıyı açan valeye arabayı teslim edip önümden yürümeye başladı.

 

Yine aniden pat diye durunca burnumu korumak amacıyla ellerimle yüzümü kapattım.

 

Ellerimi tutup yüzümden çekti. "Arkada kalma yanımda yürü " dedi

 

Dokunuşuyla Çekinmiştim.

"Ben bu konu hakkında hiçbir şey bilmiyorum. Buse ile gelseydiniz beni neden getirdiniz. "

 

"Bir şey bilmene gerek yok. Seni buraya model seçmen için getirdim."

"Neeee " diye bağırdım.

Olduğu yerde durdu. " Ne bağırıyorsun kızım. Kulağımın içine ettin. "

 

Göz devirdim. " İşimin model seçmek olduğunu bilmiyordum. Ben tercümanım tam 8 dil biliyorum. Üstelik Mandarin otelin müdürüydüm. Aynı masada bir sürü önemli iş adamlarıyla toplantı yaptım. Ve şuan yaptığım işe bak model seçmekmiş! "

 

" Göz devirme Aysa " dedi otoriter bir ses tonuyla, " Patron ben olduğuma göre ben ne istersem onu yapacaksın. Senin havan Madrid'te söker. "

"Keşke bir an önce şu üç ay bitsede gitsem. " dedim sitemle.

Kafasını alay edercesine salladı.

" Hıhı gidersin " dedi

 

Telefonuma gelen bildirim sesiyle çantadan çıkarıp elime aldım.

" Bu akşam geleceksin değil mi ? " yazmıştı.

 

Mesaj Bora’dan gelmişti.

"Of unuttum ya " diye sitem ettim.

"Neyi unuttun ? " diye sorunca içimden söylediğim şeyi aslında sesli söylemiş olduğumu fark ettim.

" Hiç, hiçbir şey "

 

Asansörün gelmesini beklerken kafamı kaldırdığımda Şavaş bey ile göz göze geldik.

 

Bakışları insanı delip geçen cinstendi onunla göz göze geldiğimde hem utanıyordum hemde tarifini veremediğim bir his oluşuyordu.

 

Beklemediğim bir hareketle işaret parmağını elmacık kemiğime sürttü.

"Yanakların kızarmış. " dedi

 

İçimden ‘Kızarır tabiki yanımda sen varsın.’ Dedim

Parmağı elmacık kemiğimde kayarken kalbim küt küt atmaya başlamıştı.

Ani bir hareketle geri çekildim.

" Hava çok sıcak ondandır " dedim

 

Şuan 1 damacana soğuk su bulsam kafamdan aşağı dökerdim. Bana böyle bakınca ve dokununca ne yapacağımı şaşırıyordum.

 

Sonunda 4. kata çıkmıştık asansör dolu olmasına rağmen onunla kapalı bir alanda kalmak bünyeye zararlıydı.

 

 

Kapıda bizi karşılayan adamın sesiyle kendime geldim tanıdık bir sesti.

Kafamı kaldırıp yüzüne bakınca yanılmadığımı anladım.

"Hoşgeldin Savaş " diyerek dostça sarıldı.

"Hoşbulduk Tarık " diyerek karşılık verdi.

 

Bana dönüp "Asistanım Ay.. " cümlesini tamamlayamadan biz tanışıyoruz kardeşim diyerek yanıma yaklaştı. " Hoşgeldin Aysacığım " diyerek elini uzattı.

Uzattığı eline karşılık verdim.

" Hoşbuldum Tarık"

Savaş bey sorgulayıcı gözlerle aynı anda ikimize baktı.

" Siz nereden tanışıyorsunuz ? "

 

"Bizim tanışmamız tesadüfen olmuştu daha sonra bir kahve içme fırsatı bulduk."

Elini elimden çekmeden bedenimi süzdü.

"Savaşcığım senin model seçmene gerek yok zaten yanında getirmişsin. İçeridekilerin Aysa'dan daha iyi olduğunu düşünmüyorum. Aysa'ya da teklif ettim istemedi ama pes etmeyeceğim "

 

Savaş bey kasılmış çenesiyle öne doğru adım attı. "O, benim asistanım hadi işimize bakalım daha yapmam gereken önemli işlerim var. "

 

Adamın elimden elimi bir hışımla çekerek Savaş bey'e yetişmeye çalıştım.

İçeri girdiğimizde Savaş bey sert çehresiyle bana döndü.

"Buna fazla yüz verme " dedi

"Ben adama yüz vermiyorum " dedim ileriye adım atarak. BU ADAMI BOĞMAK İSTİYORDUM!

 

"Ne içersiniz ? " diyen Tarık bey'e dönerek koltuğa yaslandı.

"Hiçbir şey almayacağız "

"Kızlar daha hazırlanma aşamasında, bizde biraz sohbet edelim. "

Bana döndü.

" Sana hemen filtre kahve yaptırıyorum."

 

Ah nasıl içerdim ama karşımdaki adam resmen kaşlarını çatmış yüzüme bakıyordu.

"Gerek yok Tarık "

Savaş bey'in kaşları daha da çatılınca,

"Bey " diye ekledim.

"Aysa bunu konuşmuştuk biz arkadaşız Tarık demen yeterli "

 

Onaylarcasına kafamı salladım. Burada gerildikçe geriliyordum Dikkatimi başka yöne vermeliydim yoksa bu adamın gözleri beni yiyecekti.

 

Aradan 20 dakika geçmişti Savaş bey parmaklarını masaya vurup korkunç sesler çıkartıyordu. Adam resmen beni korkutmak için doğmuştu. Tarık benimle sohbet etmeye çalıştıkça Savaş bey uyarıcı gözlerini yüzüme dikiyordu. Tarık'ın sorduğu her soruya kısa kısa cevaplar veriyordum.

 

Artık şu kızlar gelsede seçip gitseydim.

"Nasıl bir model bakıyoruz Savaş bey ne için ? " diye sordum.

"Şirketimizin yaptığı işlerin reklamı tanıtmak için nasıl bir model olduğu fark etmez kamera önünde konuşacak kapasitesi olsun yeter."

"Tamam kızlar hazır " diyen Tarık'ın sesiyle parmağını uzattığı yere baktım.

 

Lan ohaa bunlar ne. Manken mi taş bebek mi ?

Önümde 4 tane kız duruyordu dördüde birbirinden güzeldi. Sarışın,esmer,kızıl,turuncu,her tenden kız mevcuttu. Kendimi Miss Turkey jürisi gibi hissetmiştim.

 

Ayağa kalkıp kızların yanına yaklaştım. Gözüm kızlara takılı kalmıştı.

"Evet, dizilin. " Duyduğum sese kafamı çevirdim. Yanıma uzun boylu, kumral, gözünün rengi ela ve yeşil karışımı bebek yüzlü bir çocuk gelmişti. Gülümseyerek gelişi insana huzur veriyordu, bu çocuktan güzel elektrik almıştım.

 

Yüzünde kocaman insanın içini ısıtan bir gülümsemeyle "Merhaba ben Serhan " diyerek elini uzattı.

 

Savaş bey'in de hakkını yememek lazımdı. Nadir gülümserdi ama güldüğü zaman yanağında beliren gamzesi papatya dikilecek kadar güzeldi.

 

"Merhaba bende Aysa " diyerek karşılık verdim.

"Sana yardımcı olacağım. " diyerek kızları tanıtmaya başladı.

 

Birinden bu kadar elektrik almam normal miydi ? İlk kez tanıştığım bir insan üzerimde tuhaf bir etki yaratmıştı. Allah'tan Şavaş bey'in telefonu çalmıştı da yanımda değildi .

Yine sinirimi bozacak bir şey söylerdi.

 

Kızların karşısına geçtim. Hepsi kamera karşısına geçeçek kadar güzeldi.

Yanımda duran Serhan’a döndüm ve sitem ederek,

"Neye göre model seçeceğim ki ya " dedi mi.

"Aslında bu haksızlık sen bunlardan daha güzel ve seksisin. " dedi.

Yüzümde kocaman yayılan gülümsemeyle "Teşekkür ederim çok tatlısın " dedim.

 

"Sende çok tatlısın. Bu arada ben Aysa hanım falan demem. Sana Aysacığım diyeceğim ? "

"Tabiki diyebilirsin ?

"Hadi o zaman başlayalım " dedi kızlarla konuşmaya başladım. Sarışın olan tam tahmin ettiğim gibi rustu kırık türkçesiyle zar zor iletişim kurmaya çalıştık , kızıl saçlı olan kadın ispanyoldu onunda biraz türkçesi vardı ama yeterli değildi. Turuncu saçlı olan kadın ise Ukraynalıydı o da diğerleri gibi iletişimde zorlanıyordu. Son olarak konuştuğum esmer olan kız türktü.

Serhan'a döndüm.

"Yani şuan düz mantıkla ilerleyeceğim. Türk kızı seçmek istiyorum. "

 

“Evet bebeğim mantıklı “ dedi ve Kafasını arkama çevirmişti. " Aha senin taş patronun geldi bu adam var ya çok seksi " dedi.

 

Onun baktığı yere döndüm. Gerçekten seksi duruşuyla dikiliyordu. Bir elini cebine atmış diğer eli çenesinin altında gözlerini kısmış karşısındaki adamla konuşuyordu.

 

İçim giderken onlar oturmak için hareketlendiğinde Serhan’a döndüm.

 

“Çok seksi bir adam " beni kolumdan tutup koltuğa genişçe yayılmış hâlâ yüzünde ki sertliği gitmemiş olan Savaş bey'e çevirdi.

 

İç çekti.

"Baksana şu dudaklara, kaşlara, gözlere, şu kaslara, adonislere bak. Kızım bunun yanında çalışıp onunla yatmamak zor. Şu kızlara baksana hepsi seçilmek için can atıyor amaçları reklamda oynamak değil onunla yatabilmek "

 

Serhan'ın söylediği cüretkar sözler bedenime sıcaklık akıtmıştı. Saç diplerimden ayak parmaklarıma kadar alev almıştım. Şuan sıcak sıcak terliyordum.

" Yoksa sen onunla, Aaaaaa " derken elimle ağzımı kapattım.

 

Bu sesi herkes duymuş olacak ki Şavaş bey de dahil herkes gözünü bize çevirdi. Karnına kolumla vurdum.

"Bağırmasana "

Ve oturduğu yerden kalkarak o sert mi sert ses kulaklarımda yankı yaptı.

"Aysa buraya gel "

"Yandım şimdi " diyerek dudaklarımı titretip Serhan'a baktım .

 

 

Bir kaç adım o geldi bir kaç adım ben gittim. Yüzü hâlâ sertliğini koruyordu.

" Ne yapıyorsunuz orada " diye sordu.

Panik olmuş sesimle , "Şeyyy hiç bir şey yapmıyorduk. " Bir kaç saniyedir göz gözeydik.

 

Daha fazla gözlerine bakmamak için söze girmiştim.

"Savaş bey ben kızı seçtim."

" Hangisi ? " diye sordu.

"Şu esmer olan " diyerek kafamı kıza çevirdim .

"Neden ?" Diye sordu

"Hem çok güzel hem de Türk. İstediğimiz gibi konuşabilir "

"olmaz "

"Neden Şavaş bey ? "

"çünkü "

"Eeee"

"Olmaz dediysem olmaz şu kızıl olan olabilir "

 

Gözlerimi kızıl olan kıza çevirdiğimde parmağını dudağına koymuş resmen artı 18 hareketler yapıyordu. Elini arsızca bedeninde dolaştırıyordu. İçeride olmasak adamın üstüne atlayacak gibi duruyordu. O kız Savaş bey'le asla aynı ortamda olmamalıydı.

"Onun kamera karşısına reklam için değilde başka bir şey için geçecek gibi bir hali var " demiştim.

 

Ne ara arkama geçtiğini fark etmediğim Savaş bey'in nefesini ensemde hissedebiliyordum içime resmen sıcaklık katıyordu hele o erkeksi kokusu yok mu beni etkisi altına alıyordu. Omzumun üzerinden kulağıma yaklaşıp seksi ses tonuyla,

"Ne için geçermiş kamera karşısına " diye sordu.

 

Söylediğim şeyi idrak ettiğimde dudağımı ısırdım. Evet o cümleyi ben kurmuştum.

 

Daha fazla sıcak nefesinin bedenimi ele geçirmesine izin vermeden utançtan kırmızı olan yanaklarımın alev topuna dönüşmesiyle ona cevap vermeden hızla kızların yanına yaklaştım.

 

Diğer kızlar gitmişti sadece kızıl olan kalmıştı.

Onunla konuşmaya çalışıyordum ama hiç beni takmıyor sadece Savaş bey'i dikizliyordu.

Sinirlenmiştim yüksek tonda, "Bana odaklan ona değil " diye bağırdım.

 

Afallasada yüzüme bakmasını sağlamıştım ama fena halde beni gıcık etmişti. Zaten türkçeside yeterli değildi hele reklam filmine hiç uygun değildi .

 

Geri dönüp Şavaş bey'in yanına gittim.

"O kız asla ve asla olmaz "

Çok kesin konuşmuştum şaşırmıştı sadece yüzüme bakıyordu.

"Reklam çekimi için uygun değil "

"Neden ? "

 

"Diksiyonu nasıl diye sınav yaptım geçemedi. "

"Ne sınavı ? "

"Tekerleme sınavı "

"Aysa delirdin mi ? Sadece reklam çekeceğiz. "

"Ben şirketimizin onurunu düşünüyorum. O kızıl kafa sınavdan kaldı. "

 

İçten bir kahkaha atmıştı. Alt dudağını dişleyip tekrar yüzüme baktı.

 

Yapma şu hareketi be adam eriyorum, bitiyorum hatta ölüyorum.

 

"Ne tekerlemesi Aysa."diye sorduğunda kendime geldim.

 

"Paşa tasıyla taşa taşa beş tas has üzüm hoşafı. Paşanın tasası taşanın maşası pas tutmaz şaşılır makası. "

Gözleri duyduğu tekerlemeyle şaşkınlıkla büyümüştü. "Kıza bunu mu söyletmeye çalıştın. "

 

Normal bir şeymiş gibi umursamadan kollarımı göğsümde bağladım. "Evet. Diksiyon geliştirici tekerleme."

"Yani yarın reklam çekiminde bununla mı uğraşacağız. Söylediğin tekerlemeyi 10 kişiden 9' u söyleyemez "

"Ben söyleyebiliyorum zor değil herkes söyleyebilir. Reklam için kamera karşısına çıkacak bir modelin 'Mimarlık Arslan' demesi çokda hoş olmaz. Onda hiç kabiliyet, türkçe ve çekicilik yok "

Sözlerimi bastırdım." Asla olmaz."

 

Yüzüne geniş bir gülümseme yayılmıştı.

" Çok kesin konuşuyorsun başka bir şey mi var ? "

"Yoooo " dedim kekeleyerek

Göz kırptı. " Emin misin ? "

 

"Ay ben artık uğraşmak istemiyorum. Benim düşüncem önemli değilse modeli reklam firması bulsun. " Kolumda ki saate baktım. "Saat zaten beş olmuş " diyerek Savaş bey'den uzaklaştım.

 

Derin sessizlik içinde geçen yolculuk sonunda artık evime gelmiştim.

" İyi akşamlar Şavaş bey " diyerek cevap beklemeden kapıyı kapatıp anahtarımı aramaya koyuldum, hâlâ gitmemişti. Arkama dönüp bakmamalıydım. Bakmamalıydım.

 

Ama çantam bana hiç yardımcı olmuyordu hala anahtar arıyordum ,sonunda bulduğumda derin bir nefes alarak içeriye girdim telefonumu çalmasıyla elime alıp cevapladım.

"Yoldayım zaten 15 dakika sonra oradayım " diyerek kapattım.

 

Lanet olsun unutmuştum. Bora’nın maçı başlamak üzereydi.

Ne diye söz veriyorsun ki ?

 

Üstümü değiştirmekle uğraşmayıp evden çıktım arabamın anahtarı evdeydi geri dönmeyip önüme gelen ilk taksiye bindim. Adresi verip yola çıkmıştım.

 

10 dakika sonra kapalı spor salonuna gelmiştim taksi ücretini ödeyip içeriye girdim gözüm sahada Bora’yı arıyordu. Tribüne döndüğünde mavi formasıyla onu görebilmiştim. El salladım koşarak tribüne yaklaştı.

"Geldiğine çok sevindim iyi ki geldin. Çıkışta soğuk bir şeyler içeriz "

" Tamam bol şanslar " diyerek beyaz bir koltuğa oturdum.

 

Bora, gerçekten harika bir basketbolcuydu. Üniversitedeyken de basketbol maçlarına giderdim.

 

Ensemde sıcak bir nefes hissedip kalbim küt küt atarken buraya da mı geldi diye düşünerek hızla kafamı çevirdim.

 

Ama yoktu.

Sanırım bugün sabahtan beri Savaş bey ile yan yana olmak bana iyi gelmemişti. Onun davranışlarını kafamdan kovarak maça odaklanmaya çalıştım.

 

Bora maç bitince koşarak bana yaklaştı.

" Harikaydın maçı kazanacağınızı biliyordum. " dedim

İçten bir gülümsemeyle, " Teşekkür ederim. İstersen içeride ki kafede bekle 10 dakikaya dönerim. "

"Dışarıda beklesem. Sıcaktan bunaldım."

 

5 dakikadır kapının önünde bekliyordum. Bugün hava gerçekten çok sıcaktı saat 10 olmasına rağmen hâlâ sıcaklık azalmamıştı. Üstelik yağmur çiseliyordu. İnce ince çiseleyen yağmurdan korunmak için arkaya adım attığımda omzuma aldığım darbeyle savruldum. Bana çarpan yere düşmüştü. Aldığım darbeyle omuzumu tuttum yere düşen adama,

"İyi misiniz ? " diyerek elimi uzattım.

 

************

Kafasını kaldırdığında gördüğüm kişiyle şaşırmıştım. Bana çarpan kişi Serhan'dı,hızla ayağa kalktı. Nefes nefese kalmış bir halde " Aysa " diyerek kolumdan tuttuğu gibi benimde koşturmaya başladı.

 

Şaşkınlık içerisinde ,"Ne oluyor Serhan ? " diyerek hem koşuyor hemde konuşmaya çalışıyordum.

"Şuraya saklanalım anlatacağım." dedi.

 

Bir apartmanın merdivenine kendimizi atıp ılık mermere oturduk. İkimizde nefeslerimizi kontrol etmeye çalışıyorduk. Bacaklarım koşarken acımıştı.

"Ne oldu biz niye koştuk bu halin ne?" diye sordum. Yüzünde yaralar vardı ve dudağı kanamıştı.

"Hadi buradan çıkalım güvenli bir yer bulalım her şeyi anlatacağım. " diyerek ayağa kalktı. Kafasını çıkarıp sağa sola baktıktan sonra beni kaldırmak için elini uzattı.

 

Normal yürümeye başlamıştık. Nefeslerimiz düzenlenmişti.

"Aysa çok özür dilerim. Seni de kendimle beraber sürükledim. "

"Neden ve kimden kaçıyordun? " diye sormuştum ki önümüze çıkan iki adamın; "İbne buradaymış" demesiyle kaldırımda öylece durduk.

Az önce çiseleyen yağmur yerini şiddetli bir yağmura teslim etmişti.

 

Korkmuş bir şekilde üzerimize gelen adamlara bakıyordum. İkiside gerçekten korkutucu görünüyordu. Tabiri caizse suratlarında meymenet yoktu ve sarhoş oldukları çok belliydi.

 

Aklıma Madrid'te barda yaşadığım olay gelince bacaklarım istemsizce titredi. "Oooo yanında taş bebek taşıyormuş , daha önce söylesene yanında bir meteorun olduğunu senin peşine düşmek yerine bu ateş parçasıyla oynardık. " dedi

 

İğrenç sesiyle kurduğu cümle daha fazla korkmamı sağlarken, korkusuz görünmeye çabaladım.

Serhan, elimden tutup beni arkasına aldı.

"Ondan uzak durun şerefsizler."

 

İçlerinden iri olan arsızca kahkaha attı.

"Durmazsak ne yaparsın " dedi

 

Serhan'ın arkasından çıktım.

"Hadi yolunuza gidin akşam akşam bela aramayın. " dedim.

Yine İğrenç bir kahkaha atmıştı. "Senın her yerin bela olsa ne olur yavrum sadece tadına bakarız. " dedi

 

Serhan'a döndüm.

" Bunlar laftan anlamayacaklar kavga etmeyi biliyor musun ? "

"Evet yani biraz kendi çapımda "

"Tamam şu hödüğü ben alayım, şunu sen al. Belden aşağıya çalış. “

 

Kendimi korumak için yıllarca kurslara gitmiştim. Madrit’e gidince düzenimi kurmak için bir süre ara vermiştim. Umarım kendimizi kurtaracak kadar bir şeyler yapabilirdim.

 

Adamlar üzerimize yaklaşınca aramızda iki adımlık mesafe bırakan uzun boylu ama cılız olan adama önce karnına bir yumruk atıp sonra kasığına tekmeyi geçirdim. Adam sarhoş olduğu için ayakta durmakta zorluk çekiyordu bu yüzden yere düşmüştü. Tüm sinirimle bir kaç tekme atarak diğer adama baktım.

 

Serhan'a verdiğim tüyo işe yaramamıştı çöpün kenarına bırakılan bira şişesini fark ettim. Yerden alarak arkadan kafasına vurdum.

" Seni çok kötü yapacağım sürtük " diyerek bana döndü bu seferde onun kasığına bir tekme attım kıvranarak yere düştü önüme gelen saçlarımı arkaya atıp yere düşen Serhan'ın elinden tutarak kaldırmaya çalıştım.

 

"Vay anam vay dışı çıtır içi Zeyna maşallah. " diyerek kahkaha attı. Bu çocuk gerçekten değişikti canımızı kurtarmamız gerekirken o kahkaha atıyordu.

" Hadi kalk kaçalım benim ev yakında." dedim ve gözümü kamaştıran kırmızı, mavi polis arabasının ışığıyla olduğum yerde kaldım.

 

4 yıl sonra yine karakolun soğuk parmaklıkları arasına girmiştim.

Evet buna alışıktım ama bu kez yalnız değildim. Serhan'ı ilk gördüğüm andan bu yana ona ısınmıştım, enerjisi beni çekmişti ama ilk tanıştığımız gün birlikte karakola düşeceğimiz aklımın ucundan bile geçmezdi.

 

Yan tarafımdaki nezahetranede birbirimize bakıp gülüyorduk. Düştüğümüz bu durumda bile pozitif enerjisi bitmemişti.

Yanımda oturan kadınının biri "kızım sussana " diye bağırdı.

Serhan ellerini beline koyup kafasını uzattı.

"Kaldırım gülü ne bağırıyorsun. Sen yanında duran kızın zeyna olduğunu anlamadın herhalde. "

Bu lafına daha sesli kahkaha atmıştım. Emindim ki çok iyi arkadaş olacaktık.

 

Kadın yeniden laf söylemek için ağzını açtığında polis memuru gelip kapıyı açtı.

Kolumdan tutup çıkardı.

"Hadi sen yukarı çıkıyorsun "

Polis memuruna "Serhan ? " diye sordum.

"Senin için gelmişler. " dedi.

 

Önünden geçerken yaklaşan Serhan’ın elini tuttum.

"Serhan seni çıkaracağım, uslu dur tamam mı ? "

“Beni merak etme. “ dedi

“Gidelim " diyen polis memuruyla yukarı çıktım. Telefonumun şarjı olmadığı için kimseyi aratamamıştım. Karakol amiri değişmediyse Atlas'ı aramış olmalıydılar.

 

Yanımda bana refakat eden polis memuru kapıyı tıklatıp açtı. İçeriye girince kafamı kaldırdım.

Ama keşke kaldırmasaydım.

 

Karşımda gözlerimin içine öfkeyle bakan Şavaş Arslan'dı. Öfkeli gözlerini bir an olsun gözlerimden indirmemiş her an beni öldürecek gibi bakıyordu. Panik olmuştum.

"Beni nezarete geri götürün " dedim.

 

Gözleri bir an üzerimdeki elbiseye kaydı. "Ya Sabırrr " diye hırlamıştı. Hızla ayağa kalkıp bir kaç adımda yanıma geldi üzerindeki ceketi çıkarıp omzuma koydu. "Giy şunu " dedi

 

Rüya ve Berkan'da buradaydı. Rüya koşarak bana sarıldı. " Kuzum, yine buraya niye düştün. " dedi.

 

Savaş bey sert ve şaşkın ses tonuyla,

" Yine mi ? " diye sordu.

 

Karakol Amiri gülümseyerek; "Aysa burada daimi gelenimiz genelde buraya sık sık uğrar. Ama en son 4 sene önce gelmişti. Yurt dışına gittiğinden beri rahattık " dedi

 

"Amirim 4 yıldır görüşememiştik sizi özlemiştim. " ortamı yumuşatmaya çalışıyordum.

Gülümsemesi solmuştu. "Başını bu kez fena belaya soktun. " dedi

 

Üzerimdeki ıslak kıyafetler kurumuştu ama içim üşüyordu. Savaş bey'in ceketine daha sıkı sarıldım.

Savaş bey, "Ne demek istiyorsunuz ?" diye sordu.

"Bu seferki dövdüğü adamlardan biri hatırı sayılır bir iş adamının oğlu ile yeğeni. Hastaneye kaldırılmışlardı şikayetçi olmuşlar başka birileri olsaydı zaten Aysa'yı burada tutmazdım "

Berkan araya girdi. "Ama ilk onlar saldırmış şahitlerde var " dedi.

 

Karakol amiri başını "evet" anlamında salladı.

"Adamları perişan etmiş bir tanesinin kafasında 10 dikiş atılmış, diğer adamın cinsel organınına zarar vermişler. "

 

Gülmemek için kendimi zor tutuyordum. O adamlar yaptığım her şeyi haketmişti. Bizi taciz eden ve saldıran onlardı, dudağımı ısırarak kafamı başka yöne döndüm.

Savaş bey'in "Aysa" diye uyarıcı sert ses tonuyla ona döndüm.

"Sadece kendimizi koruduk. İlk onlar saldırdılar. "

 

Savaş bey, sinirden kasılan çenesiyle ,gözlerinden alev çıkarcasına yüzüme bakıyordu.

“Seni eve bırakmadım mı ? Hangi ara bunlar oldu ? “ diye sordu.

“Siz eve bıraktıktan sonra Bora'nı basket maçına gittim. Birşeyler içecektik onu beklerken dışarıya çıktım. Omzuma biri çarpıp yere düştü. Ayağa kaldırdığımda Serhan olduğunu gördüm. Kollumdan tutunca koşmaya başladık. Benim eve doğru yürürken bu adamlar önümüze çıktı bize zarar vermek istediler bizde kendimizin korumaya çalıştık .”

 

“Serhan kim “ diye bağırdı. Sabrımı zorluyordu ama şuan içinde bulunduğum durum yeterince kötüyken sakinliğimi korumaya çalıştım.

“Bugün gittiğimiz ajanstaki menajer. “

 

Savaş bey öfke saçan gözleriyle bakmaya devam etti. Dişlerinin arasından hırlayarak,

“Senin tanımadığın insanla ne işin var ? “ diye sordu.

 

Tamam artık! Sakinliğimi koruyamıyordum. Onun anladığı dilden cevap verecektim ki ,

Karakol amiri araya girdi. “Dövdüğünüz adamları tanıyor muydun ?”diye sordu.

 

“Hayır. Serhan’ın peşindeymişler. “ diye yanıtladım.

 

Berkan, “ Anladığım kadarıyla bu olay ile senin alakan yok “ dedi

 

“Kısmen “ diye cevapladım.

 

“Kısmen derken ?”

 

“Benim olayla alakam yok ama adamları ben dövdüm.”dedim

 

Karakol amiri yazdırdığı ifadeyi bitirdi. “Tamam kızım. Adamlar şikayetçi oldu. Yinede nöbetçi mahkemeye çıkınca olay ile hiçbir alakan olmadığını söylersin. “ dedi.

  

Savaş bey, Amire "Kim bu adamlar ?" diye sordu. "Ben konuşup geleceğim nezarethaneye atmayın. " diyerek yerinden kalkıp yanıma yaklaştı.

Gözleri biraz yumuşamıştı.

"Uslu dur " dedi.

"Serhan ne olacak ? " dedim

 

Gözleri yeniden alev alev olmuştu.

"Bizene Serhan'dan " diyerek kapıya yöneldi.

Amir'e döndüm.

"Serhan’ı da çıkartın. "

 

Savaş bey, kapıdan geri dönüp hızla yanıma geldi. "Başlatma Serhan’a. Ben gelene kadar otur bekle." dedi.

Gözlerimi, gözlerinden çekmeden öfkeyle "Rüya Çağatay'ı ara " dedim.

"Aysa sabrımı zorlama " diye hırladı.

 

Serhan'ı almadan buradan gitmeyecektim.

"Ya ikimizi birden çıkarırsın ya da ben Çağatay gelene kadar nezarette beklerim. " dedim

 

Öfke dolu gözlerini benden çekmeden , "Berkan" diye seslendi. "Sikt..." küfürü kesip devam etti. " Serhan'ı da çıkar. "

Şaşkınlıkla kaşımı kaldırdım.

"Ağzı bozuk "

 

Üzerimde ki ceketin cebine elini attı. Kocaman eliyle resmen bacağımı kavramıştı. Telefonu aldı.

"Ağzı bozuk nasıl olurmuş göstereceğim."

 

Gözlerimi kocaman açıp yutkunarak geri çekildim.

Karakol amirine döndü. " Tahir bey sıcak bir şeyler ikram edin. Üşümüş " dedi ve gitti.

 

Savaş bey'den boş kalan koltuğa ilerleyip oturdum. Bir kaç dakika içerisinde Serhan'da gelmişti. Yerimden kalkıp sıkıca sarıldım.

 

Rüya'nın "öhö öhö " diye yalancı bir öksürükle dikkat çekmeye çalışıyordu. Serhan'dan ayrıldığımda kıskanç bakışlarıyla karşılaştım.

"Sizi tanıştırayım. Kardeşim Rüya, bu da Serhan. "

"Serhan hiç çekinmeden samimiyetle Rüya'ya sarıldı. " Maşallah bizim ajansta bile bu kadar güzel kız yok ikinizde taş gibisiniz. "

Rüya şaşkınlık içerisinde kalsada aldığı bu iltifatla erimişti.

" Teşekkür ederim. Çok hoşsun "

 

Berkan araya atlamıştı. "Bende avukatınız Berkan hadi bana biraz olayı anlat. " diyerek Rüya ile Serhan'ın arasına girdi.

 

Serhan'ın anlatma tarzına gülmekten karnıma ağrı giriyordu. Karakol amiri dahil herkes katıla katıla gülüyordu. Adamlar bizden şikayetçi olmuş bir kaç saate mahkemede çıkacaktık ama o hala fıkra anltır gibi konuşuyordu.

 

"Ay bu kız varya adama bir kafa attı. O kırılma sesini duydum. Dur kız kafana bir bakayım. "

 

Öndeki saçlarımı arkaya attı.

"Ah bak işte morarmış."

Alnımı okşuyordu tam o anda kapının açılmasıyla hepimiz kalakaldık.

 

Savaş bey sinirden kasılmış çenesiyle bir bana bir Serhan'a baktı. Yine kaşı şahlanmıştı. İçimden "ah bir gülsen keşke " diye geçirdim.

 

Oturduğum yerden doğrularak arkasından gelen adama baktım. Bu dövdüğümüz adamlardan biriydi.

Başını öne eğdi. "Şikayetimizi geri çektik. Sarhoştuk ne yaptığımızın farkında değildik. Özür dileriz . "

 

Adamın tavrına çok şaşırmıştım. Bir kaç saat önce üzerinize saldıran bu adam şimdi karşıma geçmiş bakışlarını yerden kaldırmıyordu. Garip bir andı.

 

Yüzüne dikkatle baktığımda yüzü kan içerisindeydi. Kaşında, dudağında yarıklar vardı. Burnu özensiz bir şekilde bantlanmıştı. Ben bu adamın yüzüne hiç vurmamıştım ki sadece karnına ve kasığına tekme atmıştım.

Şaşkınlıkla kafamı Serhan'a döndüğümde, O da şaşkınlıkla bana döndü.

Bir kaç saniyelik sessizlikten sonra Serhan, " Kız sen bu adamı bu kadar dövmüş müydün ? " diye sordu.

 

Gördüğüm manzarayı ben yapmamıştım.
Evet. Bana saldıran herkese karşılık verirdim ama bu kadarını yapmaya gücüm yetmezdi. Başka birinin dövdüğü apaçık ortadaydı.

 

Adamın Savaş bey'e attığı kaçamak bakışları görünce gözüm Savaş bey'in eline kaydı elinin üzerinde kızarıklıklar vardı. Eline baktığımı farketmiş olacak ki hızla cebine soktu.

 

Kimseye bir şey söylemeden hızla yanlarından geçip odadan çıktım. Sinirlenmiştim. Önce Magno'yu dövmesi, şimdi de karakoldan çıkıp bu adamı dövmesi beni sinirlendirmişti. Ben kendimi koruyabilirdim.

 

İmzaları atıp karakoldan çıkmıştık. Dışarı çıktığımızda azalan yağmurun altına dikilip havayı kokladım. Bugün gerçekten çok yorucu geçmişti. Hemen evime gitmek istiyordum.

Rüya yanıma gelince " eve gidelim " dedim.

 

Berkan, "Rüya'yı evine bırak"

Savaş bey'in sert ve soğuk sesiyle irkilmiştim.

Serhan'a döndü. " Sende evine "

İşaret parmağını bana doğrulttu.

" Sen, benimle geliyorsun " dedi ve kırarcasına arabanın kapısını açtı.

 

Ama onun bu tavırlarına daha fazla müsade etmeyecektim. Kararlılıkla, "Geç oldu Şavaş bey ben evime gidiyorum. " dedim

 

Sıkıntılı sesli bir nefes aldı.

" Arabaya bin " diye bağırdı.

Arabanın kapısını sertçe çarptım.

"Bana bağıramazsınız. "

 

Ara sokaktan çıkıp gelen taksiyi fark edip durdurdum. Taksiye yürürken,

" Rüya ,Serhan arabaya binin. " diye bağırdım.

 

İkiside ne olduğunu anlamaz gözlerle bana bakıyorlardı. "Çabuk binin " diye tekrar bağırdım.

Sonunda şaşkınlıklarını atıp arabaya oturmuşlardı. Kapıyı açıp ayağımı atmama kalmadan kolumdan hızla çekildim. Sertçe taksinin kapısını kapatıp üstüne vurdu.

Taksiciye "git " diye bağırdı.

 

"Sen benimle geliyorsun. " diyerek çekiştirmeye başladı.

"Ne yapıyorsunuz siz ? " diye öfkeyle bağırıp kolumu kurtarmaya çalıştım.

"Benimle geliyorsun dedim. Şu arabaya geç " diye bağırdı.

 

Gözlerinde şuan gökyüzünden şiddetlice kopan kulaklarımızı sağır eden gökgürültüsünün şiddetini gördüm. Ama o, bana bu şekilde davranamazdı. Kararımdan asla dönmeyerek bir kaç adım geri gittim.

"Hayır binmiyorum ve ben gidiyorum."

Kolumdan tekrar hızla sürükleyerek resmen beni arabaya fırlatmıştı.

" Sabrımı sınama "

 

Berkan yanımıza gelmişti. “Ne yapıyorsun abi ?” Diye sordu

"Sen karışma Berkan, defol git evine.” Diye bağırdı. O da nasibini almış gitmişti.

 

**************

Arabaya oturduğumdan, aslında fırlatıldığımdan beri ağzımı açıp tek kelime etmemiştim. O da benim gibi sessizdi.

 

Araba son sürat asfaltta gidiyordu, yanımdan geçen arabaları resmen bulanık görünüyordum. Şu anda panik olmam gerekiyordu ama ben sadece daha fazla sinirleniyordum. Bu adamın derdi neydi ? Beni nereye götürüyordu ?

 

Tepeme çıkan sinir bedenime soğuk soğuk girince üşüdüğümü hissedip üstümde ki cekete sarılmam üzereydim ki , yanımdaki boğanın ceketi olduğunu farkettim. İçime işleyen koku üstündeydi ani bir hareketle ceketi üzerimden çıkarıp arkaya fırlattım.

Öfkeli sesiyle " Onu al ve hemen üzerine giyin " dedi.

 

Yüzüne bakmak istemiyordum. Bu yüzden hiç ona dönmeden "İstemiyorum." dedim.

"Bir daha söylemeyeceğim onu al üzerine giyin. "

"Giy -me -ye -ce- ğim " diye heceledim.

 

Araba ani bir fren yapınca cama savrulmak üzereyken kolunu karnıma sarıp savrulmamı engelledi.

Sinirden kemerimi bile takmamıştım. Bu kadar çevik davranmasaydı kafam camla buluşacaktı.

 

Arkadan ceketi alıp üstümden geçirdi.

"İncecik hiçbir yerini örtmeyen bir elbise giyinmişsin üstelik ıslanmışsın heryerin meydanda hâlâ gelmişsin giymeyeceğim diyorsun. "

 

Aramızda sadece bir santimlik mesafe vardı bu yakınlık hiç hayra alamet değildi. Konuşurken nefesi yüzüme çarpıyordu.

"Sabahtan bu yana kaç adam seni yatağa atmak için gözleri üzerindeydi biliyor musun ? Bacakların açık, göğsün açık ortada dolanıyorsun. Başkalarının seni arzulaması hoşuna mı gidiyor. "

 

Gözleri beni korkutuyordu. Daha önce onu sinirli görmüştüm ama hiç bu kadar öfkeli bakmamıştı.

"Üstelik ucuz kızlar gibi karakola düşüyorsun. Ne için Serhan denen ibne için mi ? " dediği an beynimde ki tüm bağlantılar koptu.

 

"Serhan hakkında düzgün konuş " diye bağırıp yüzüne bir tokat atmıştım. Kafasını yana çevirip dudağını dişledi.

 

O an tuttuğum kapı kolunu çekerek hızla arabadan indim. Cadde'de nereye gittiğimi bilmeden koşuyordum. Ona tokat atmak istememiştim. Ama son söylediği söz çok ağırdı. Aklıma cinsel yönelimi farklı diye kaybettiğim sürekli itilip kakılan ve sonunda ölüme sürüklenen arkadaşım Onur gelmişti.

 

Onun yaşadıkları aklıma gelince gözlerimden yaşlar hücum etmeye başladı. Biraz önce ciseleyen yağmur gökgürültüsü eşliğinde yeniden şiddetlenmişti, gözyaşlarımla karışıp üstüme örtülmüşlerdi .

 

Kolumun yeniden çekilmesiyle olduğum yerde çakılı kaldım.

"Ben öyle demek istemedim " diyerek çenemi tutup gözlerine bakmamı sağladı. Sesi ve gözleri tamamen yumuşamış az önce kendisi bana bağırmamış gibi endişeyle bakıyordu.

 

"Tamda öyle dediniz. İnsanların hayatına saygı duymayı öğrenemediyseniz çok yazık.

Ayrıca bu benim hayatım istediğim kişiyi hayatıma alıp istediğim şekilde davranırım. Ne istersem onu giyer öyle gezerim. Benim özel hayatıma müdahale edemezsiniz. Ben sizin hayatınızda ki hiç bir kadına benzemem. Bu tavırlarınız gidin sevgilinize yapın. Ben, sizin hiçbir şeyiniz değilim. "

 

İçimde ki öfkeyle sözlerimi yüzüne bağırarak söylemiştim.

Aramızdaki boşluğu bir adımla kapattı elini, saçlarımın arasından geçirdi ve şuan hiç olmaması gereken bir şey oldu. Beni susturmuştu.

 

BENİ DUDAĞIYLA SUSTURMUŞTU.

Beklemediğim bu hareketle öylece put gibi kalmıştım. Dudağını bastırdıkça bastırıyor dudaklarımı parçalıyordu. Nefes bile alamıyordum.

 

Beni, kendine daha fazla bastırdığında aklıma gelen saniyelik görüntüyle her şeyi hatırlatmıştım.

 

Dudağında ki büyü kendime bile unutturduğum, aslında benim kurduğum oyunu hatırlatmıştı.

 

Onun Selim olmadığını en baştan beri biliyordum. Davete gittiğimde çaprazımda üç masa ileride duruyordu. Kafamı bir anlığına çevirdiğimde bana dikkatle bakan mavi gözlerinin esiri olmuştum. Gözlerine esir düşmüştüm sanki maviliklerinde farklı bir dünya vardı ve beni oraya çekmek istercesine bakıyordu.

 

Gözlerini, gözlerimden hiç çekmemişti. Sadece dikkatle bana bakıyordu. Otelden koşar adım çıkarken yine arkamdaydı. Selim adı altında koynuna girdiğim adamı o gece ben istemiştim bunu en başından biliyordum.

 

Aslında o kadar sarhoş değildim sadece kendimi sarhoş olarak gösterip kendimi kandırmıştım. Barda içerken de arkamda bir masada oturuyordu. Yine arkamı dönüp ona baktığımda göz göze gelmiştik mavilikleri beni çağırıyordu.

 

Onu arzulamıştım. Belki de Selim'e kızdığım içindi. Dikkatini çekmek için dans alanına gidip dans etmeye başlamıştım beni fark etmesini istemiştim. O adamlar beni taciz ederken karşı koyabilecek gücüm vardı ama bilerek kaçmamıştım. Sondan içtiğim üç bardağınaslında su olduğunu biliyordum.

Alison o barda tek başına kalan bir kızın tehlikede olduğunu biliyordu bu yüzden bana su vermişti.

Sadece sarhoş olduğumu kendimi koruyacak gücüm olmadığını düşünsün istedim. Beni kurtarsın alıp götürsün beraber olalım istedim sadece onunla bir gece yatmak istemiştim. İlk kez birinin yatağında olmak istemiştim. Sonunda beni adamlardan kurtardığında elimden tutup bardan çıkardı. Evimi,adımı, nereye gidebileceğimi soruyordu ama ben anlamazlıktan geliyordum çünkü onunla gitmek istiyordum.

 

Beni bir eve getirdiğinde sadece yardımcı olmak istiyordu. Onu baştan çıkarmak için her şeyi yapmıştım ama oralı bile olmadığında ilk birlikteliğim olduğunu söylediğimde son kozumu oynamıştım. Ve bu fırsatı kaçırmamıştı.

 

Gözlerinin beni çektiği dünyaya sürüklenip çağrısına cevap vermiştim. Dokunuşları, öpmesi kendimi iyi hissettirmişti. Gece hiç bitmesin istemiştim. Hiç tereddüt etmeden onunla yatmıştım.

 

O benim için sadece bir gecelik oyundu ve oyun ben uyandığımda bitmişti.

 

 

 

Yorumlarınızı ve oylarınızı bekliyorum. ❤️

Yazım yanlışı gördüğünüz yerde uyarırsanız sevinirim ❤️

Sizce Tarık’ın daha önce Aysa ile karşılaşması tesadüf mü?

Savaş’ın megaloman olduğunu düşünüyor musunuz ?

Bölüm : 17.12.2024 23:07 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...