12. Bölüm

Duygu yükü

S.P.S
spsrebirth

Dudağı tam dudağıma değiyordu ki kapının çalmasıyla gözlerini kapatıp sinirle derin bir nefes aldı ve alt dudağını ısırdı.

Üzerimden çekilip odanın ortasında yürürken " gel " diye bağırdı. Ben hâlâ kapının arkasında öylece yaşadığım şokla duruyordum. Açılan kapı bana çarpınca biraz savrulmuştum.

 

Dik durmaya çalışarak üzerimdeki ceketi düzeltip gelene baktım.

İçeriye Ahu gelmişti neşeyle şakıyarak,

"Günaydın " dedi.

 

Yüzümün şeklini fark etmiş olacak ki endişeyle elini alnıma koydu.

"Aysa ne oldu sana? bembeyaz olmuşsun."

Savaş bey'e döndüğümde yüzündeki sinsi sırıtmayı görmüş oldum.

"Biraz hasta gibi hissediyorum. "

Göz kırparak, "Bu arada bu güller sana bebeğim." diyerek elime gül buketini uzattı. "Eminim hastalığın geçer. " dedi.

”Kimden ?” Diye soran Savaş bey’e baktım. Kaşlarını çatmıştı.

 

 

Elimde ki gül buketiyle lavaboya yürüyordum. İçeriye girip derin bir nefes aldım,gül buketini tezgahın üzerine koyarak elimi ıslatıp boynuma sürdüm.

 

Az önce ne yaşananlar gerçek miydi?
Bana asıldığını mı söylemişti ?
Ahu, bir saniye daha geç gelseydi dudaklarımız buluşacaktı ve ben buna karşı koymayacaktım.

 

Bu adamda garip bir çekim vardı kendimi onda buluyordum. Onun dudaklarına sahip olduğumu hissediyordum. Daha önce hiç hissetmemiştim ve bu duygu beni çok korkutuyordu.

 

Çiçeği kimin gönderdiğine bakmak için kağıt arıyordum ama içinde bir kağıt yoktu. Telefonum çalmaya başlamıştı. Cebimden çıkarıp elime aldım. Rehberimde kayıtlı değildi tanımadığım bir numaraydı.

 

Açmakla açmamak arasında kalmıştım ama kim olduğunu da merak ediyordum. Kararsızlığı bozarak cevapladım.

Neşeli bir sesle, " Merhaba Aysa gülleri beğendin mi ? Senin güzelliğinin yanında sönük kaldıklarına eminim."

Bu ses Tarık'ındı.

"Teşekkür ederim Tarık çok güzeller."

"Aslında seni bu akşam bir yemeğe davet etmek istiyorum. "

Tarık bu aralar gerçekten bana kafayı takmış gibiydi. Uygun bir dille reddettim.

Hem Savaş bey ile araları gergindi. Eğer onunla yemeğe çıktığımı duyarsa bana günümü zindan ederdi.

"Üzüldüm. Aama önemli değil işim var diyorsan şansımı başka bir gün denerim. " dedi

"Peki, şimdi kapatmam gerek. " diyerek telefonu kapattım.1

 

Onun yemek teklifini kabul etmek demek Savaş bey'in gazabına uğramak demekti. Yaşadığım şeylerin stresiyle dalmışım ki kucağımdaki papatyalar kamyon altında kalmış gibi olunca kendime geldim. Çarptığım bedene bakmak için kafamı kaldırdığımda bir çift sinirli gözlerle karşılaştım. Ciddiyetini bozmadan elimde ki bukete baktı. Sonra tekrar gözleri gözlerimi buldu.

" Ben toplantıya gidiyorum çıktığımda reklam çekimlerine gideceğiz, üzerine doğru düzgün birşey giy bütün gün dışarıda olacağız. " dedi ve gitti.

 

****

Üzerimdeki kolsuz ceketin çıkarmadan altıma bir pantolon giydim. Çünkü Ahu’nun kıyafetleri mini elbiseler ve mini eteklerdi.

" Kesin bunada bir kulp takar " dedim pantolonun bacağını düzelten Ahu'ya.

Düzelttikten sonra geri çekilip bir adım uzaklaştı.

"Neden kıyafetlerine bu kadar taktı anlamış değilim, normalde kimsenin kıyafetiyle ilgilenmez "

Omuz silkeleyip saçlarımı düzelttim.

 

"Ya sana çok yakıştı ben giysem bu kadar güzel kaldıramazdım. Çok güzel oldun. Vallahi abim haklı. Erkek olsam ve senin gibi bir asistanım olsa...

Önemli bir sonuca varmış gibi devamını getirmeden bir an duraksadı. "Acaba "

Anlamaz gözlerle ona bakarak,

" Acaba ne ? " diye sordum.

"Acaba abim " telefonunun çalmasıyla cümlesini bitirmeden telefonu cevapladı.2

"Tamam hemen geliyor."

Tekrar bana dönerek, "Abim aşağıda seni bekliyor hadi Allah kolaylık versin kardeşim. " diyerek elimi tuttu.

 

Kapının önünde Savaş bey'in arabası bekliyordu, sensörlü kapıdan çıktığımızda arabanın camını indirdi.

Kendinden emin sesiyle, " Aysa sen benimle geliyorsun diğerleri de Can'la beraber gelsin. "

Dip dibe gitmek hiç iyi bir fikir değildi en azından bir kaç saat daha onu görmemeliydim.

 

Çekingen bir tavırla " Ben arabamla gelsem" dedim.

" Aysa benimle geliyorsun.”dedi. Sesi kararlı ve netti. Bu yüzden uzatmayıp arabaya bindim.

 

Arabada yolculuk sessizlik içinde ilerliyordu. Arabaya bindiğimden bu yana ona bakmamak için kafamı cama yaslamıştım. Arabanın içinde sadece yoğunlaşan koku vardı bu onun ciğerlerime dolan kokusuydu.

Dalgınlığımı çalan telefonun melodisi bozmuştu aniden yayılan bu sesle irkilmiştim.

 

Telefonu kabaca cevapladı karşısındaki kişiye, "Ajansınızla olan tüm ilişkileri feshettim ,artık aramızda hiçbir iş ilişkisi yok. " diyerek kapattı.

Ses tonunun korkutucuğuyla irkildim yerimden hafif doğruldum.

"Siktiğimin pezevengi sanki iş yapıyor."

Duyduğum küfürle kafam istemsizce ona dönmüştü,çenesi kasılmış direksiyonu sıkıca kavramıştı. Ona baktığımı fark etmiş olacak ki Gözünü yoldan ayırmadan

"Ne oldu Aysa. Sende daha yaratıcı küfürler vardır. " dedi

 

Hah tamam yine taş bana gelmişti ! Selim'e ve Elif'e ettiğim küfürlerden,hakaretlerden bahsediyordu. Cevap vermemeyi tercih ettim. Kafamı tekrar cama yaslayıp yerimden sessizliğe gömüldüm. İstediğim tek şey bugünün bitmesiydi.1

 

Tabiki öyle olmadı. Hani beni germesi ve bana laf sokması gerekiyor ya…

Gün boyunca reklam çekimide dahil olmak üzere sürekli benimle uğraştı.

 

Magno ile neden gitmediğimi, Tarık’ın neden sürekli benimle ilgilendiğini, Serhan dün gece benimle mi kaldı yoksa gitti mi , Üzerimdeki kolsuz ceketi neden çıkarmadığımı… bir sürü gereksiz soru sorarak bir günümü daha zindan etmişti.

 

********

Sonunda akşam olmuştu. Eve rüya ile gidecektim. Onun arabasına yaklaşırken,

"Aysa seni eve bırakırım, konuşmamız gereken önemli bir şey var." dedi.

 

Rüya ile vedalaşıp Savaş bey’in aracına bindim.

Arabaya bindiğimizden bu yana ortamda sessizlik hakimdi. Seninle konuşmam gereken önemli bir şey var demişti ama henüz bir şey söylememişti.

 

Kafamı camdan çevirip ona döndüm. Düşünceli ve gergin görünüyordu onu daha önce hiç böyle görmemiştim.

 

Sessizce giden yolculuğu," Bana bir şey söyleyecektiniz " diyerek bozdum.

Yüzünü bana çevirdi. " Bir şey söyleyeceğim ama şimdi değil. " diyerek vitesi tuttuğu eliyle saçlarımı yüzümden ileriye itti, beklemediğim hareketle donup kalmıştım.

 

Çok güzel bakıyordu gözlerindeki mavilikler yaz güneşi gibi parlıyordu. İşaret parmağını yüzümde gezdirmeye başladı.

" Sana neden herkesin aşık olduğunu anlayabiliyorum." dedi. Parmağı dudağımın üstüne yerleşmişti. Bu hareket yeniden kalbimin hızla çarpmasına sebep olurken sabahtan bu yana yaptığı hareketler ve söylediği bu sözler iyice kafamı karıştırmaya başlamıştı.1

 

Hiçbir tepki vermeden sadece öyle bekliyordum.

Arabanın içinde yükselen telefon sesiyle irkildim, Yüzümü hemen camdan tarafa dönüp kalp ritmimim normalleşmesini umdum. Ama inat yapar gibi hâlâ çarpmaya devam ediyordu. Biraz önce ne olmuştu. Neden sürekli böyle davranıyordu ?

 

Telefonla konuştuğu kişiye " Ne yapacaksınız? " diye sordu.

"Tamam kardeşim sorun değil hemen geliyoruz."

Yüzümü tekrar ona çevirdim.

"Çocuklarla aran nasıl ? " diye sordu.

"İyidir Savaş bey neden sordunuz ? "

"Birazdan bir çocuğumuz olacak." dedi.1

 

Şaşkınlıkla ona bakakalmıştım. Ne diyordu yine bu adam.?

"Nasıl çocuğumuz olacak ? " Huzursuzca yerimden kıpırdadığımı anlamış olacak ki,

"Biz yapmayacağız Aysa ama yapsakta fena olmazdı. " dedi.

Söylediği sözler karşısında içim havale geçirecek kadar yanmaya başlamıştı. Kesinlikle kafayı yemiş olmalıydı. Başka türlü ağzından çıkan bu cüretkar sözlerin açıklaması yoktu.

 

Camı indirme düğmesine basıp rüzgarın yüzüme vurmasını istedim ama rüzgar bile esmiyordu. Onunla yatma düşüncesi bile bedenimi yakarken hamile kalmak daha da alevlendiriyordu. O gece bunu düşünememiş kendimi o an yaşadığım zevke teslim etmiştim. Ya hamile kalsam ne olacaktı. Neden düşünmeden kendimi ona bırakmıştım ki ?

"Bir arkadaşımın annesi hastaymış eşiyle beraber hastanede kalacaklar onların çocuğunu almaya gidiyoruz." dedi.

Alev alev yanarken bu sözü biraz olsun içim rahatlatmıştı.

Yolun geri kalan kısmında ikimizde sessizliğe bürünmüştük. Böylesi çok daha iyiydi.

 

Uzun bir yolculuktan sonra nihayet bir yalının önünde durduk. Güvenlik kapıyı açtıktan sonra içeriye girdik yalının kapısında bir aile duruyordu. Savaş bey arabadan inince kemerimi çözüp bende indim.

Karşımızda duran adamı tanıyordum. Geçen gün yurt dışından gelen Savaş bey'in karşıladığı adamdı. Gemiciler Denizciliğin ceosu Fırat Çelik'ti. Savaş bey'in çok yakın bir arkadaşı olduğunu duymuştum, birlikte bir çok proje yapıyorlardı.

 

İkisi samimiyetle birbirine sarıldı.

"Kardeşim kusura bakma sizede iş çıkardım ama Ilgaz’ı bırakacak kimse yok. Herkes Amerika'da başka kimseye de güvenemem."

"Önemli değil kardeşim biz ilgileniriz. "

Bana elini uzattı. "Merhaba Aysa, ben Fırat bu da eşim Cansu. "

"Merhaba ,Tanıştığımıza memnun oldum." diyerek uzattığı eline karşılık verdim. Sonra kadına dönüp onunda elini sıktım.

Kadın dikkatle yüzüme bakıyordu.

"İsmini çok duydum. Tanışma fırsatımız olmamıştı. “ dedi

Onun gibi bir kadının normal hayatta beni tanıması imkansızdı. Tabiri caizse kadın tam bir salon kadınıydı.

"Nereden duydunuz ? " diye sordum.

Kafasıyla Savaş bey’i işaret etti.

“Bahsettiği kadar güzelsin.” dedi

Benden mi bahsetmişti ?

Mahcup olmuş bir şekilde kaldım.

"Onu ilk kez böyle görüyorum. İlişkiniz ona iyi gelmiş. "1

Kadının söylediği söz beni şaşırtmıştı.

"Bizim ilişkimiz yok o sadece benim patronum.” dedim

 

Söylediğim sözle o da şaşırmıştı. Pot kırmış gibi kızarmıştı. Gülümsemeye çalışarak oğlunun yanına gitti.

 

O giderken ben ayağıma çivi çakılmış gibi öylece olduğum yerde kalakaldım. Bu kadın ilişkimiz olduğunu düşünüyordu ve galiba bunu düşünmesinin sebebi Savaş bey’in benden bahsetmiş olmasıydı.

Acaba benden nasıl bahsediyor diye düşünmeden edemedim. Kafamı ona çevirdiğimde göz göze gelmiştik.

O kadar sıcak bakıyordu ki, tüm bedenimi alev alev yakıyordu. Bakışı o kadar anlamlıydı ki kalbimi eritiyordu.

Bu sıcak anı Fırat bey’in sesi bozmuştu.

Anne babasının elinden tutan çocuğa eğildim. Cansu hanıma çok benziyordu. Gözlerini ten rengini annesinden almıştı.

"Merhaba Ilgaz, ben Aysa yarın akşama kadar beraberiz. "

Parlak ela gözlerinde üzüntü vardı. "Ama ben anne babamla gitmek istiyorum " dedi.

Elimle tombul yanaklarını sevdim.

"Onların gittiği her yere gidemeyiz hem beraber çok eğleneceğiz."

"Mesela ne yaparız? " diye sordu.

Kulağına fısıldadım. "Yarın senin günün olur ve sen ne istersen onu yaparız ."

Söylediğim sözle mutlu olmuştu.

"Tamam siz gidin ben Aysa ablamla kalırım."

 

Fırat bey, "Hemen bir söze unuttun. "Biz yarım saattir ikna etmeye çalışıyoruz senin bir sözünle ikna oldu." dedi.

Savaş bey, "Onun karşısına geçipte ikna olmayan yoktur." dedi.

İltifatı beni gururlandırmıştı.

 

Fırat bey ve Cansu hanıma veda ettikten sonra Ilgaz’ı alarak yola koyulduk. Yarın akşama kadar bizimle kalacaktı. Saat geç olmuştu, araba benim evin olduğu yere ters kalıyordu. Ona neden benim eve gitmediğimizi sormuştum ve bana verdiği cevap,

" Çünkü Ilgaz bana emanet o yüzden bu gece benim evimde kalacağız. " olmuştu.

 

Daha fazla soru sormayıp durumu kabullenmiştim zaten artık 24 saatin tamamını dip dibe geçirdiğimiz için bu gecede idare edebilirdim.

 

Arka koltuktan Ilgaz’ı alıp eve ilerlemeye başladık Savaş bey kapıyı açtığında siyah ağırlıklı salonla karşı karşıyaydım , Evde şirketteki oda gibi siyah ve gri karışımı içindeydi. Nnormalde bu renkler bana iç karartıcı gelsede iki rengin birbiriyle uyumu ayrı bir hava katmıştı. Savaş bey'in aşağıya yönelmesiyle Ilgaz’ı kucağıma alıp onu takip ettim.

 

Aşağıya indiğimizde geniş bir odaya girdik, yatağı mat siyah olmasına rağmen tavan ve alt zeminin gri olması odayı biraz olsun aydınlatmıştı. Yatak da çok büyüktü. Ilgaz’ın kıyafetlerini değiştirip yatağa yatırdım.

" İyi geceler, sabah görüşürüz." diyerek üzerini örttüm.

"Benimle yatmayacak mısın ? " diye sordu

"Ben yukarıda olacağım."

Hemen dudağını büzmüştü.

"Ben tek yatmaya korkuyorum Aysa abla yanıma gel." dedi.

Ona kıyamazdım. "Tamam canım." diyerek yanına girmek için yatağı açtığımda , " O kıyafetle yatmayacaksın herhalde." diyen Savaş bey'e döndüm. Kapıya yaslanmış bir eli cebinde diğer eli çenesinde dikiliyordu.

 

"Yanımda giyecek bir şey yok."

"Ben sana veririm." diyerek odanın içinde bulunan giysi odasına girdi. Bir kaç dakika sonra geri dönüp bana bir tişört uzattı.

 

Tişörtü elinden aldım. Giyinmek için onun dışarı çıkmasını bekliyordum ama hâlâ orada dikiliyor gözlerini üzerimden çekmiyordu. "Ne oldu ?" diye sordu.

Bıkkınlıkla, "Çıkarsanız giyineceğim."

Yüzüne eklediği çarpık gülümsemesiyle , "Giyin ben bakmıyorum." dedi

 

Bunu söylerken bile gözleri üzerimdeydi. Gözlerimi devirip bıkkınlıkla iç çektim. Odanın içinde ki lavoboyu fark edince oraya yöneldim. Kapıyı kilitleyip arkasına yaslandım bir kaç dakikadır orada bekliyordum. Bu adam bana ne yapacağımı şaşırtıyordu davranışları, sözleriyle beni tedirgin ediyordu.1

 

Odaya döndüğümde Savaş bey yatağın içine girmiş Ilgaz ile sohbet ediyorlardı. Çıplak göğsüyle karşılaştığım da nutkum tutulmuştu. Adamın göğsüde kaslı ve pürüzsüzdü.

 

Beni fark edince kafasını çevirdiğinde göz göze geldik gözlerime derin bakıyordu. Gözleri bedenime inip süzmeye başlayınca kendimi çıplak gibi hissetmeme sebep oldu. Midemde kelebekler uçuşmaya başlamıştı. "Tişört çok yakışmış." deyince ses tonunda ki çekicilik midemdeki kelebeklerin hızını artırmıştı.

"Gelsene, orada ne bekliyorsun ? "

 

Evet bekliyordum.
Midemde ki uçuşan kelebeklerin vücudumu terk etmesini bekliyordum. Onunla aynı yatakta uyumak hiç iyi bir fikir değildi. Zaten o yanımdayken uyuyamazdım ki.

"Siz Ilgaz’ın yanında yattığınıza göre ben salona çıkayım."

Ilgaz nazlı nazlı, "Lütfen Sende gel " demişti.

"Sığamayız. " dedim

Savaş bey yüzüne eklediği sinsi gülüşüyle, "Sığarız Aysa gel " dedi.

"Sığamayız Savaş bey " dedim

"Lütfen Aysa abla " diyerek Ilgaz dudağını büzmüştü.

 

Onun böyle yapmasına dayanamayıp yatağın diğer tarafına yöneldim hem yanımızda çocukta vardı Savaş bey'le yatmış sayılmazdım.

 

Yatağa girip sırtüstü uzandım ellerimi önümde bağlayıp tavanı izlemeye başladım. Tavanda ay şeklinde lambalar vardı, Sanırım odada ki bu siyah tonu kıran lambalardı. Karşı duvara baktığımda Savaş beyin sosyal medyasında ki profil resmiyle karşılaştım. O gün baktığımda hayran olduğum resim karşımda duvarda asılıydı. Kurtla çekilmiş bu fotoğrafı çok havalıydı.

 

"Aysa abla seninde çocuğun var mı ?" diye soran Ilgaz’ın sesiyle daldığım düşünceden çıkıp ona yan döndüm.

"Hayır canım "

"Neden yok "

"Çünkü ben evli değilim. "

Sonra Savaş bey'e döndü.

"Savaş abi senin var mı ?"

"Hayır bücür benim çocuğum yok."

"Sende mi evli olmadığın için yok "

"Sayılır."

"O zaman Aysa ablamla evlenin, çocuk yapın bende onunla arkadaş olurum."

 

Kafasını kaldırıp sinsice bana baktı. "Aslında fena fikir değil. "

Duyduğum sözle şaşkınlığa uğramıştım. Kesinlikle bu adam bugün sabahtan bu yana Ne dediğini bilmiyordu. Sanırım farklı maddeler kullanıyordu.

"Çok fena bir fikir."

Tek kaşını kaldırdı. "Nedenmiş "

"Siz ne anlarsınız çocuktan,evlenmekten falan "

"Neden anlamayayım Aysa "

"Anlasaydınız zaten bu yaşa kadar evlenirdiniz boy boy çocuklarınız olurdu. Ama yok. Nerede akşam orada sabah takıldığınız için kalmışsınız böyle. "2

"İstesem olurdu. " dedi

 

"Bazen gerçekten hayret ediyorum o kadar kadının içinde nasıl biri hamile kalmadı. "

"Ben işimi şansa bırakmam, her zaman bu gibi durumlar için önlem alırım."

 

Şuan ne tartıştığımızı idrak ettiğimde ortamızda yatan Ilgaz’ı hatırladım. Çocuğun yanında abuk subuk konuşuyorduk. Baktığımda uyumuş olduğunu gördüm. Allahtan aramızda geçen bu terbiyesiz konuşmayı duymamıştı.1

 

Savaş bey'in yüzüne bakmadan "ben uyuyorum " diyerek arkamı döndüm.

Konuşma çok saçma bir yere gitmişti. İlişkiye girerken korunduğunu ima etmişti ama benimle birlikte olurken böyle bir şey görmemiştim. Hatta bende korunmamıştım. Şuan bu fikrin korkutucuğuyla ucuz anlattığım için şükrettim.

 

 

Gözlerim açıldığında güneş odayı aydınlatıyordu. Savaş bey'in evinde onun yatağında uyanmıştım. Onun varlığıyla dün gece çok zor uyumuştum. Yeniden aynı yatakta onun kokusunu hissederek uyumak çok zor olmuştu. Arkamı döndüğümde Ilgaz’ın hâlâ uyuduğunu gördüm. Savaş bey yatakta yoktu. Bizden önce uyanıp yataktan çıkmıştı. Yavaşça yataktan kalkıp odada ki lavobaya girdim. Yüzümü yıkadıktan sonra yavaş adımlarla yukarı çıktım.

 

Mutfaktan güzel kokular geliyordu. Mutfağa ilerledim, İçeriye girdiğimde tezgahta bana sırtı dönük olan Savaş bey'le karşılaştım. Gördüğüm manzara bir an yutkunmama sebep oldu. Üzerine yine bir şey giymemiş sadece siyah eşofmanı vardı. Gözlerimi çıplak sırtından alamıyordum. Geniş omuzları sırt kasları kusursuz görünüyordu.

 

Sanırım akşama kadar hiç bıkmadan izleyebilirdim. Hayatımın çoğu zamanını Selimle geçirmiş olmama rağmen hiç ona bu kadar dikkatle baktığımı hayırlamıyordum bile. Tam olarak adını koyamasamda beni Savaş bey'e çeken derin bir his vardı.

 

Birden dönüp tezgaha yaslandı yüzü bana dönüktü kocaman çarpık gülümsemesiyle, " dokunabilirsin " dedi.

"Ne neye ? " resmen dilim tutulmuş kekelemeye başlamıştım.

Elindeki kupadan bir yudum alarak, "Kaslarıma " dedi.

Ona baktığımı inkar etmeye çalışarak,

"Ne kası " dedim

“Mutfağa girdiğinden bu yana kestiğin sırt kaslarım. "

İnkar etmeye devam ediyordum. "Sırt kasınız mı var hiç görmedim. "1

 

Kupayı tezgaha bırakıp üzerime doğru adımlar atmaya başladı. Olduğum yerde öylece kalmıştım. Derin bakan gözleri hareket etmemi engelliyordu. Bir an olsun gözlerini hiç ayırmadan aramızda iki adımlık mesafe bırakana kadar gelmişti. Artık ona kafamı kaldırıp bakmak zorunda kalıyordum.

İşaret parmağını yüzüme getirip okşar gibi gezdirmeye başladı kalbim yerinden çıkacak gibi atarken ona karşı koyamama lanet okudum.

 

Elini kapının üstüne yerleşmişti. Gözleri gözlerimden inmiş dudağıma odaklanmıştı bir adım daha attığında bacağım bacağına değiyordu. Kafasını eğip dudağıma yaklaştığında.

"Ne yapıyorsunuz Savaş bey " dedim.

Gözlerini kapatıp sinirli bir nefes aldı. Aldığı nefesi yine aynı sinirle bıraktı.

"Savaş bey, savaş bey " diye tekrar ederek üzerimden uzaklaştı.

 

Yaşadığım şoku atlatmaya çalışıyordum..Tekrar tezgaha gidip bana sırtını dönünce derin nefes aldım. Eline aldığı bıçağı kesme tahtasında ki salatalığa sertçe vurunca irkildim.

Neye sinirlemişti ki bu şimdi!

 

Hep beraber kahvaltıdan sonra dışarıya çıktık. Lunaparka gitmeye karar vermiştik. Sabahki tavrı hâlâ devam ediyordu. Bana hiç laf sokmamış dibime kadar girmemişti. Çoğunlukla görmezden gelmeye bile çalışmıştı. Bu durumun iyi olduğunu düşünsemde beni görmezden gelmesi canımı sıkıyordu.

 

Lunaparka geldiğimizde Ilgaz’ın isteğiyle ilk önce çarpışan arabalara binmiştik. Lunaparkta ki bütün oyuncaklara onunla binmiştim Savaş bey sürekli telefonla meşguldü. Sabah birden bana yaklaşıp sonra sinirlenmesine anlam veremiyordum. Bir yakın bir uzak davranması sinir bozucuydu. Hem kafamı karıştırıp hem de bana böyle soğuk davranamazdı. Aramızda ki bu duruma bir çözüm bulmalıydım.

 

Atlı karıncadan inince başımın dönmesiyle direğe tutundum. Gözlerim kararıyor midem de çok bulanıyordu , bastığım yer ayağımın altından kayıyormuş gibi hissediyordum, bu hissin geçmesi için gözlerimi kapatıp beklemeye başladım. Tenim buz kesilmişti içime yayılan soğukluk içimi ürperiyordu.

 

Elimi tutan sıcak bir el ile bu kez tenim yanmaya başlamıştı. Gözlerimi açıp bana bu kadar sıcaklığı hissettiren ele baktım.

"İyi misin ? " diye sorarak elini yanağıma götürdü. Hissettiğim soğukluk gitmiş elinin verdiği sıcaklıkla irkilmiştim. " Bembeyaz olmuşsun " dedi. Gözleri endişeyle bakıyordu.

İçime yayılan sıcaklığı engellemek için bir kaç adım geri ittim.

" İyiyim sadece başım döndü. İki saattir dönüyoruz. " dedim ve tutunduğum direği bırakıp zemine indim.

Sanırım sürekli dönen aletler başımı döndürmüştü.

 

Ilgaz’ın yanına ilerledim. Çocuksu neşesiyle "Aaa oyuncak makinası" diye koşan Ilgaz’ın peşine takıldım.

Oyuncak makinesi dediği şey atış poligonuydu. Üzerinde asılı olan peluş oyuncaklar onu mutlu etmişti.

"Aysa abla bana şu ördeği alır mısın?"

"Tabiki hayatım. "

Savaş bey yanıma gelip soğuk tavrıyla, " sen çekil alamazsın " dedi.

 

Biraz önceki endişeli hali gitmiş yine sinir bozucu olan soğuk davranışı yerini almıştı.

Bana böyle davranması sinirlerimi bozuyordu.

"Kim demiş alamayacağımı tek vuruşta alırım. "

Küçümser bakışlarıyla , "Sen tek vuruşta alacaksın öyle mi ! " dedi.

 

Kendimden emin tavrımla, "Şimdi bakın tam 12 den vuracağım ve siz bu söylediğinize pişman olacaksınız."

 

Tüfeği uzatan görevlinin elinden alıp efenin istediği ördek için hedef aldım. Duvarda sıralı olan noktaları vurup ördeği almıştım. Ilgaz’a uzattım sevinçle zıplıyordu.

"Bu atışımda sizin için " dedim görevlinin doldurup uzattığı tüfeği yeniden alıp 3 numara da asılı olan boğa için hedef aldım yine noktaları vurup onu da almıştım.

"Bu da size diyerek uzattım."

Eline uzattığım boğaya şaşkınlıkla bakıyordu. Aslında bu kadar şaşırmaması gerekiyordu. Bana göre ikiside aynı cinsti.

 

"O zaman bunu tut diyerek oyuncağı uzattı. Bende senin için bir atış yapayım."

Poligona yaklaşıp tüfeği doldurtup eline aldı. Aldığı hedefleri hiç ıskalamamıştı bitirdiğinde

Elime uzattığı oyuncağa şaşkınlıkla bakakalmıştım. Bu bir keçiydi.

 

Gülümseyerek, "Senin gibi inatçı bir keçi aldım. Yabancılık çekemezsin. Ha sen ha inatçı bir keçi ikinizde aynı görevi yapıyorsunuz." dedi1

 

Şuan ona sinir olmam gerekiyordu ama gülümsemesinin tüm yüzüne yayılmasıyla sabahtan bu yana görmek istediğim manzarayla heyecanlanmıştım. Bu yüzden sinirlenemeyip yanağında beliren gamzelere odaklandım, sabahtan bu yana bana hep gülmesini istiyordum.

 

Sonunda akşam olmuştu. Ilgaz’ı anne babasına teslim ettikten sonra beni eve bırakmak için yola koyulmuştuk. Yolculuğumuz sessizce ilerliyordu, Bir saate yakın yolculuktan sonra evimin olduğu mahalleye gelmiştik.

"İyi geceler " diyerek arabadan indim.

 

Kapıyı açarken "Aysa" diye seslenince ona döndüm. Arabadan inmiş kaldırımda eli cebinde duruyordu.

"Biraz konuşabilir miyiz ? " diye sordu.

 

Cevap vermeden açtığım kapıdan yana çekilip eve girmesini bekledim. Salona ilerlemişti kapıyı kapatıp arkasından bende salona geçtim.

Aramızda sessiz bir bekleyiş vardı. O sessiz , ben gergindim.

"Evet Savaş bey ne konuşacaktınız ?" dedim artık konuşmasını ve bugünün bitmesini istiyordum.

 

Kafasını sağa sola sallayıp beni tekrar etti. "Savaş bey, Savaş bey " derin bir nefes alıp okyanus gibi içime akan gözlerini dikti.

"Bana sürekli Savaş bey demekten vazgeçsen Aysa. "

Sabahta ona Savaş bey deyince kızmış bana soğuk davranmıştı.

"Neden ? " diye sordum.

"Bana Savaş bey demeni istemiyorum. Bu ikimizin arasına çok uzak bir hitap."

 

Ona ismiyle hitap edemezdim. Aramızda bir mesafe olduğunu hissedip ona göre davranıyordum. Belkide o geceyi yaşamasaydık bu benim için daha kolay olurdu ama şimdi durum farklıydı.

Ona bey diye hitap etmem daha doğru geliyordu.

"Size Savaş bey demem daha doğru. Siz benim patronumsunuz ve bu hitap aramızda ki mesafeyi korumama yardımcı oluyor. "

"Aramıza bir mesafe koymana gerek yok."

Yeniden midem bulanmaya başlamıştı. Kendimi sıkıp bir an önce Savaş bey'in buradan gitmesi içinl, "Var. Sizin kim olduğunuzu unutmamak için bey hitabına ihtiyacım var." dedim.1

 

Sinirle oturduğu yerden kalkıp yanıma yaklaştı bir şey söylemek için dudağı aralandığında kapı çalmıştı. Çalan kapıyla rahatlasamda kimseyi beklemediğim için şaşırmıştım. Yine de kim geldiyse beni bu konuşmadan kurtarabilirdi. Zaten her an bayılacak gibi hissediyordum.

 

Kapıyı açınca Tarık ile karşılaştım.

Bu adamın bu saatte benim kapımda ne işi vardı ? Üstelik Savaş bey içerideydi. Şaşkınlık ve gerginlikle yüzüne bakınca, "Beni içeri almayacak mısın ? " diye sordu.

İyice gerilmiştim.

"Müsait değilim."

 

Gözleri şaşkınlıkla arkama kayınca yana kayıp arkamı döndüm. Savaş bey sinirle dikiliyordu. Gözlerinden ateş fışkırıyordu.

"Gece gece senin ne işin var burada? " diye sordu.

Tarık umursamazca , " Aysa ile konuşmaya gelmiştim." dedi.

Savaş bey, " Aysa hanım " diyeceksin dedi.

" hanım " kelimesini bastırarak.

Tarık yine umursamaz tavrıyla ona meydan okurcasına, "Savaş, bizim aramızda ki yakınlığı bilmiyorsun. O yüzden ona Aysa dememde bir sakınca yok." Dedi1

 

Bir kaç adım yanıma yürüyünce paniklemiştim. Birazdan burada hiç iyi şeyler olmayacak gibiydi. Yüzü sinirden gerilmiş gözleri ateş saçıyordu. Başımın dönmesi bayılmama sebep olmasa bile bu gerginlikle kesin bayılacak gibiydim.

"Ne yakınlığı sen Aysa ile ne kadar yakın olabilirsin. "

 

Tarık cevap vermek için yeltendiğinde kapıyı bir an bile düşünmeden yüzüne kapattım.

Savaş bey öfkeli hatta öfkeden alev alan gözleriyle hızla salona yöneldi.

Parmaklarını alnına götürüp sertçe ovuyordu. Bir kaç saniye sonra aynı sinirle üzerime yürüdü.

" O ite bile Tarık derken bana Savaş bey demenden nefret ediyorum. " diyerek kapıyı çarparak çıktı.

 

Başımın dönmesi iyice şiddetini artırırken kendimi kapıya yasladım. İki gündür ortaya çıkan bu baş dönmesi beni çok zor bir duruma sürüklüyordu. Korkudan çarpan kalbim, hızını bir an olsun düşürmemişti.

 

******

Alarmın sesiyle yeni bir güne daha uyanmıştım aslında hiç yataktan çıkmak istemiyordum. Zaten dün gece Savaş bey gittikten sonra gecenin devamınıda düşünerek geçirmiştim. Lavaboya girip rutin işlerimi hallettikten sonra mutfağa girip kendime bir sandviç hazırladım, onu yedikten sonra bir saatimin kaldığını fark ederek odaya çıkıp dişlerimi fırçaladım. Bugün Savaş bey'i hiç çekemezdim o yüzden siyah, yüksek bel kumaş bir pantolon beyaz bir büstiyer giydim arabanın anahtarını alarak evden çıktım.

 

Bugün Buse yoktu onun işlerini de ben halledecektim. Ne yapacağım hakkında hiç bir fikrim olmamasına rağmen Şavaş bey'in odasında olmaktan iyiydi onun davranışlarıyla nasıl başa çıkacağımı bilmiyordum. Buse'nin masasına oturdum bilgisayarı açıp ekrana kaydettiği günün planına baktım şansıma bugün hiç toplantı yoktu saat 11 olmuştu. Şavaş bey de hâlâ gelmemişti ve bu çok iyiydi.

Dün geceden sonra onunla karşı karşıya gelecek mecalim yoktu.

 

Şirketin mutfağına giderek kendime sert bir filtre kahve yaptım. Elimdeki kupayla tekrar masaya oturdum gelen e-mailleri kontrol etmeye başladım. Kahveden bir yudum almak için kupayı dudağıma götürdüğümde ağzıma acı bir tat gelmişti. Kahvenin kokusu midemi coşturmuş yeniden bulantının artmasına sebep olmuştu.

 

“Kahve içmeyi özledim. “ diyen sesle kafamı kaldırıp Pamir amcanın asistanına gülümsemeye çalıştım.

Kahve kupamı ona uzattım.

“Bunu iç istersen, hiç dokunmadım. “

Büyümüş karnına dokundu. 7 aylık hamileydi.

“Teşekkür ederim canım ama oğluma hamile kaldığımdan bu yana kokusu midemi bulandırıyor, her dudağıma götürdüğümde öğürüyorum. “ dedi ve gitti.

 

O giderken biraz önce söylediği kelime beynimin içinde yankılanmaya başladı.1

“Oğluma hamile kaldığımdan bu yana”

 

Kalbim korkuyla çarpmaya başladığında beynim yeniden sözleri önüme döktü.

“Her dudağıma götürdüğümde öğürüyorum“

 

Bu saçmalıktı!
Hamile olmakla ne alakası vardı!
Kahve midemi bulandırıyor diye hamile olmam mı gerekiyordu!

Mide bulantımın bir çok sebebi olabilirdi Üşütmüş olabilirdim, yediğim bir şey dokunmuş olabilirdi, hatta kanser bile olabilirdim…
Ama hamile olmazdım !

Hâlâ sıcaklığımı koruyan kahvenin kokusu burnuma dolduğunda çoşan midem sayesinde Oturduğum sandalyeden hızla kalkıp koşar adım lavaboya gittim. İçeriye girip kapıyı kilitleyip klozete eğildim ama kusmamıştım.

 

Yüzüme ve boynuna su çarptım.
Bu durumun sebebi belli değildi ama beynim bir kaç dakika önce Arzu’nun söylediklerini yeniden hatırlamamı ister gibi içime düştü, ve beynim yine ayki olmadığım regl aklıma sokunca panikten titreyen bacaklarımla ayakta durmaya çalışarak sıkıca mermerden tutundum.

 

 

Gözümün önüne gelen manzara bana hiç yardımcı olmuyordu. O gece yaşadıklarımızı hatırladığımda bedenimi panik ele geçirirken gözlerim korkuyla büyümüş, yüzüm bembeyaz kesilmişti.

 

Olabilir miydi ?

 

Elimi tezgaha sabitleyerek aynada ki solgun halimle karşı karşıya kaldım. Düşündüğüm şey korkutucuydu. İlk geceden hamile kalamazdım değil mi?

 

Hayır kalamazdım başım dönüyor midem bulanıyor diye hamile olmam gerekmiyordu.2

Hayır olamazdı !

Olmamalıydı!

 

Aynada ki görüntümde bana hiç yardımcı olmuyordu. " Tabiki de olabilir. " diyordu. "Beraber oldunuz ve korunmadınız on günden fazla geciktin ve haline bak bunun başka bir açıklaması var mı ? "

 

Aynada ki görüntüm böyle söylesede ona inanmak istemiyordum. Evet tüm bunlar doğruydu o gün bunu düşünmeyip korunmasamda eve geldiğimde ilaç içmiştim. Kesinlikle hamile kalmam imkansızdı.

 

Yine de şüphenin içimden gitmesi için test yapmam gerekiyordu. Ama ya test pozitif çıkarsa o zaman ne yapacaktım yaptığım bir hatanın böyle bir sonuç doğurmasını istemiyordum.

 

Lavabonun kapısı açılınca doğrulup üzerimden gerginliği atmaya çalıştım. Yönetici asistanların küçümser ve Alaycı bakışıyla karşılaştım. Normal şartlarda bunlara haddini bildirirdim ama şuan üstümden atmam gereken büyük bir derdim vardı.

 

Çantamı ve telefonu alıp çıkmak için toparlanırken, burnuma tanıdık bir koku çarptı.

 

Savaş bey'in kokusu çok yakınımda olduğunu gösteriyordu. Dışarıda tek bir yaprak oynamazken onun kokusu çoktan ciğerlerime esmişti.

Yani ne olurdu şuan burada olmasaydı. Onu görmeye hazır değildim.

Ama o bana bakmadan önümden öylece geçip gitmişti.

 

Benimle konuşmamış yüzüme bakmamış hızla odasına geçmişti. Ardından kapının kapanışını izledim. Sert ve soğuktu…1

 

İki dakika sonra Savaş bey yine geldiği gibi yüzüme bakmadan çıkıp gitmişti. Bu adam bana niye böyle davranıyordu anlamakta zorluk çekiyordum. Bir gün çok yakınken bir gün çok uzak davranıyordu.

 

Ama bu en son düşünmem gereken birşeydi. Şuan daha büyük bir derdim vardı. Savaş bey’in gitmiş olmasını fırsat bilerek bende şirketten çıktım.

Hemen bir eczaneye girip gebelik testi istedim. Resmen korkudan ellerim ve ayaklarım titriyordu. Arabama binip eve doğru yola çıktım.

 

 

Bir an önce eve gitmek için arabayı fazlasıyla hızlı sürüyordum ve kalp atışlarımda aynı hızdaydı.

 

Hemen lavaboya girip testi yapmak için kutusundan çıkardım. Bir an önce içimde ki bu şüpheden kurtulmam gerekiyordu. Elimde ki test bana ben teste bakıyordum.

 

O kadar gergindim ki elim ayağım birbirine dolaşmıştı , bedenime soğuk soğuk terler giriyordu. Ya test pozitif çıkarsa ya hamileysem ne yapacaktım ?

 

Testi yapmakla yapmamak arasında mücadele ederken sonunda yapmaya karar vermiştim.

 

Test çubuğunu avucuma sıkıştırıp odanın içinde volta atmaya başladım. Aşırı gergindim. Umarım sonuç düşündüğüm kadar korkunç olmazdı.

 

Avuç içimin acımasıyla gözlerim elime kaydı. Elimi sıkmaktan tırnaklarımı batırmış ve kanatmıştım.

Derin bir nefes alarak avcumu açtığımda gördüğüm şeyle titremeye başlamıştım.

Çift çizgiydi.

LANET OLSUN ÇUBUKTA İKİ ÇİZGİ VARDI!

HAMİLEYDİM!7

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Yeni bölümü nasıl buldunuz?
Sizce diğer bölümde ne olacak ?10

 

Bölüm : 30.12.2024 01:01 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...