
Çünkü Sen, benim evimde değilsin🌙
Tüm bedenim acı içinde kıvranıyordu. Titreyen ellerimle direksiyonu kavradım be olabildiğince hızlı sürerek bu iğrençlikten kaçmak istedim.
Savaş bunu bana nasıl yapmıştı ?
Her şeyi geçtim bebeğimizi kaybetmemize sebep olan kadınla nasıl yatmıştı. Nasıl bu kadar aşağılık olabilmişti ?
Daha bu sabah kendimi ona bırakmaya karar vermiştim ama o yine yapacağını yapmıştı. Güvenilmez adamın tekiydi.
Trafik ışıklarında durduğumda birden arkadaki arabanın çarpmasıyla savrulmuştum, yüzümü korumak için yaptığım refleksle bileğime acı saplandı.
Kazanın şokuyla arabada otururken , bana çarpan arabadan çıkan adamın bağırıp çağırıp küfür etmesiyle kendimi toparlayıp arabadan indim. Adam hem suçlu hem güçlü tepiniyor, üstelik bana hakaretler yağdırıyordu.
"Bana bak sürtük arabamın çarpmasına sebep oldun tüm zararı karşılayacaksın."
Zaten yeterince sinirliydim. Adamı parçalamak isteğiyle dolup taşmıştım. Şimdi bütün hırsımı ondan alacaktım.
Sarhoş olduğu dengesini sağlayamamasından belli oluyordu. Hâlâ küfürler yağdırmaya devam etmesine katlanamadım.
"Eksik eteklerin araba kullanmasına izin verilirse-“ diye başlayıp üstüme yürümesiyle geri kalanını tamamlamadan yüzüne şiddetle tokatı savurdum, sarhoşluğunda etkisiyle dengesini sağlayamamış kafasını arabanın kaputuna çarpmış yere düşmüştü.
Sinirlerim hâlâ tazeyken yerde kafasını tutan ayıya neresine geleceğini umursamadan bir kaç tekme savurdum.
Yine soğuk nezaret günlüklerine başlamıştım, artık bu kaçıncı bilmiyordum. Yıllardır alışkın olduğum için saymayıda bırakmıştım. Bu kez başka bir karakolun nezaretindeydim, bankın köşesinde yanımda sürekli sorular soran kadınları umursamadan sessizce oturuyordum.
Bileğime saplanan acıyla diğer elimle ovmaya başladım.
"Aysa Yaman çıkıyorsunuz. " diyerek kapıyı açan memura " Kim geldi ? " diye sordum.
"Bilmiyorum hanımefendi yukarıya çıkınca öğrenirsiniz." Geçmem için işaret verip peşimden takip etti.
Gerilmeye başlamıştım umarım gelen Savaş değildir diye dualar etmeye başladım. Onun yüzünü görmek, sesini duymak istemiyordum. Ondan kalbimin tüm hücreleriyle nefret ediyordum !
Polis memuru kapıyı açtığında karşımda gördüğüm kişiyle donup kalmıştım. Hiç ama hiç beklemediğim birisiydi.
Karakol amiriyle koyu bir sohbet içindeydi beni fark edince, "Hayatım gel " dedi.
Hayatım mı ?
Bu kişi Tarık'tı. Beni nasıl bulmuştu ve bana neden hayatım diyordu ?
Karşısındaki koltuğa oturdum. Ona kafamda ki soruları sormak istedim ama bir an önce buradan çıkıp gitmek istediğim için sessiz kalmayı tercih ettim.
Karakol amiri bana döndü.
"Diğer aracın sahibi şikayetini çekti." dedi
Sinirli ve küçümser bir ses tonuyla amire, "Hem arabama çarptı hem de üstüme yürüyüp bana saldırdı birde şikayetçi oldu, sonra lütufta bulunur gibi şikayetini geri çekti. “ diyerek cevap verdim.
"Adamı dövmüşsünüz hanımefendi "
Öfkem kat ve kat artıyordu.
"Ne yapsaydım. Beni dövmesine izin mi verseydim. Eğer o beni dövseydi, ona da bu muameleyi yapacak mıydınız ?” diye sordum.
Tarık araya girdi. " Tamam hayatım sakin ol. O cezasını buldu, hadi biz çıkalım."
Bu adam neden sürekli bana hayatım diyordu ki ?
Nasıl ? diye sormama rağmen cevap vermemiş konuyu kapatmıştı. İfademi imzaladıktan sonra karakoldan çıkmıştık.
Acıyan bileğimi ovduğumu fark edince tüm ısrarlara rağmen beni umursamadan arabayı bir hastaneye sürdü. Koluma röntgen çekildikten sonra incinmiş olduğu için bileğime bir bandaj sarmışlardı.
Hastaneden çıkmıştık. Taksi durağını görünce Tarık’a teşekkür edip bir an önce evime gitmek istedim.
"Her şey için teşekkür ederim. Bugün ki olanlar aramızda kalırsa sevinirim."
Elini koluma koydu.
"Teşekkür etmene gerek yok. Kim olsa aynı şeyi yapardı. Ayrıca merak etme tabiki de aramızda kalacak. Ama önce bir yemek yiyelim. "
Bir an önce eve gidip dinlenmek istiyordum. Zaten sabahtan bu yana başıma gelmeyen kalmamıştı.
"Aslında ben eve gitsem yorgunum ve arabamı da almam lazım."
"Araba konusunu hiç merak etme arabanı çekildiği yerden aldırıp sanayiye gönderdim."
"Bu kadarına gerek yoktu Tarık, ben hallederdim. "
Gülümseyen bir ifadeyle, "Biliyorum tabi ki de halledersin ama uzun zaman alır ben arkadaşıma gönderdim hemen tamir edip arabanı getirecekler. " dedi.
Onun benim için yaptıkları karşısında suçluluk duymaya başlamıştım. İçimden Sonuçta adamın tüm günü benimle geçti bir yemek yiyebiliriz diye geçirdim. Tekrar yola koyulduk.
Yarım saatin sonunda boğazda bir restorana gelmiştik. Bir kaç kez buraya gelmiştim huzurlu bir ortamı vardı, hava fazla soğuktu ama nezaretin tozlu ortamını hâlâ burnumdaydı temiz havaya ihtiyacım vardı. Denize yakın masalara doğru ilerledik köşeden masa seçip oturduk gelen garsona yemek siparişlerini verip beklemeye koyulduk.
Tarık’ın gözleri sürekli üzerimdeydi. Bana bakışları beğenme "Beni nasıl buldunuz ? " diye sordum.
Yüzüne hafif bir gülümseme katarak. "Dün motorumu çaldırmıştım. Trafik polisleri çalıntı olduğunu anlıyor beni aradılar, seni polis arabasından inerken gördüm amire sordum kaza olduğunu adamı dövdüğünü söylediler avukatımı arayıp adamla anlaşma yaptık.”
"Nasıl bir anlaşma ? " diye sordum.
Göz kırptı. "Orasıda bana kalsın "
Kahkaha atarak masaya eğildi yüzünü yüzüme yakınlaştırdı. "Karakol dosyan okuduğuma göre bayağı kabarıktı, hep birilerini döver misin ?” diye sordu.
Utanmıştım, masadan uzaklaşarak koltuğa arkamı yaslandım. "Aslında hayır. Bana bulaşmadıkları sürece kimseyi dövmüyorum sadece kendimi korumaya çalışıyorum. Onlar erkek oldukları için herşeyi yapmaya hakkının olduğunu sanıyorlar bizi sürekli ezmeye ve aşağılamaya çalışıyorlar. Benimde kendimi koruma tarzım bu. "
Yine göz kırparak, "Senin kuşağında vardır şimdi.” dedi.
Tabiki vardı. Yıllarca karate yapmıştım. Gururlanarak, " 6. Kuşakta bıraktım. " dedim
Birden yüz ifadesi değişmişti. Hayranlık dolu gözlerle bakıyordu. "Çok güzelsin Aysa " dedi
Gözlerimi ondan kaçırıp etrafta gezdirdim.
"Teşekkür ederim. “ dedim.
2 saat yemek, sohbet derken gözüm duvarda asılı olan saate takıldı 10 olmuştu.
"Saat geç olmuş herkes beni merak etmiştir kalkalım mı ? “
Beni onaylamıştı. Hesabı benim ödememe müsaade etmeden ödemişti. Bir saatlik yolculuktan sonra evime gelmiştim. Teşekkür edip inmek üzereyken, " Aysa vermeyi unuttum. " diyerek torpidodan telefonumu çıkartıp uzattı.
Yine telefonumu kaybettiğimi sanmıştım, arabada savrulunca düştüğünü biliyordum ama bulamamıştım. Telefona dokunduğumda kapalıydı.
"Tarık her şey için çok teşekkür ederim. Gün boyu benimle uğraştın hesabıda ödetmedin. Sana bir kahve yapmak istiyorum."
Ellerini kollarıma koydu. Kafasını hafif yan yatırarak göz hizama geldi. "Sürekli teşekkür etmene gerek yok. Yanında olabildiysem ne mutlu bana. Ayrıca ben varken senin gibi tatlı kızlar hesap ödemez ama bir kahveye hayır diyemeyeceğim."
Kapıyı açtım peşimden içeriye girdi onu salona yönlendirip mutfağa girdim. Kahve makinasını filtre kahve için hazırlayıp düğmesine bastım. Bugün yaşananlar aklıma gelmişti. Güne nasıl başlamıştım nasıl devam etmişti. Gözlerimin önünden Gülin'in hali gitmiyordu, söyledikleri kulaklarımda dolaşıp duruyordu.
Madem Savaş’ın hayatında biri vardı neden benim aklımı kurcalıyordu. Benden ne istiyordu ?
Makina kahvenin hazır olduğuna dair sesi çıkarırken daldığım dünyadan uzaklaştım. Kahveleri kupalara koyup Tarık'ın yanına yöneldiğimde kupa elimden kayıp düştü. kırılma sesi tüm evde yankılanınca Tarık hemen yanımda bitmişti.
"İyi misin ? "
"Elimden kaydı düştü önemli bir şey yok ben hallederim." dememe rağmen beni dinlememiş kırılan parçaları toparlamıştı.
Tarık’ı geçirdikten sonra salona geçip oturdum. Savaş benim tüm duygularımı alt üst etmişti. Küçük ama sade hayatımda mutluyken beni birden büyük bir karmaşıklığın içine çekmişti.
***********
Yatakta dönüp dururken burnuma dolan hayran olduğum kokuyla yavaşça gözlerimi açtım. Yataktan doğrulup gözlerimle etrafı taradım ama kimse yoktu. Bir an buraya geldiğini düşünmüştüm.
Koku sol tarafımda kalan yastıktan geliyordu. Dün gece bu yatakta beraber uyumuştuk. Sanki her şey rüya gibiydi, ona güvenip sıkıca sarılmıştım. Üstüm, evim, yatağım hâlâ Savaş kokuyordu. Yastığı kendime çekip yüzümü gömdüm. Kokusunu ciğerlerime doldurmak istiyordum.
“Sanırım sıra senin küçük kız, gerçi ben onu saatlerce yordum. Artık sana ne kaldıysa.” kulaklarımı tırmalayan Gülin’in iğrenç sesiyle yastığı tutup odanın ortasına fırlattım.
Kırılan kalbimin sesi, Zaten ne sanmıştın ki beraber olabileceğinizi mi ? Dün gece bir rüyaydı ve siz uyandığınızda rüya bitti diye çemkirdi.
O sese hak verip artık uykuya dalmak için gözlerimi kapattım. Yarın yeni bir işe başlıyordum ve kendime Madrid’de verdiğim sözü tutacaktım. Savaş yarından itibaren artık hayatımda yoktu.
Uyandığım andan beri hâlâ uykuya dalamamıştım. Komodinin üzerinde ki saate baktığımda üç olduğunu gördüm. Adam gündüzümü zehir etmişken gecemi de zehir etmişti. Onu düşünmekten bir türlü uyuyamıyordum.
Kapının anahtar deliğinin zorlanma sesiyle irkilip yatakta doğruldum. Evime hırsız mı giriyordu !
İçimi büyük bir korku kaplamıştı. Daha önce başıma hiç böyle bir şey gelmemişti. Beni ele geçiren panik duygusunu yatıştırmak için derin nefes alıyorum, aklıma polisi aramak geliyor ama Kahretsin ki telefonum bile yanımda yoktu…
Ellerim titriyordu, kaygı ve şok bedenimi ele geçirmeye çalışırken alnıma ter taneciklerinin biriktiğini hissettim.
Ama panik olmanın şuan bana bir faydası yoktu, kendimi korumak için hemen telefonuma ulaşmam gerekiyordu. Ve sanırım telefonum alt katta masanın üzerindeydi.
Parmaklarım üzerinde sessizce merdivenlerden aşağıya indim. Kapı hâlâ zorlanıyordu. Konsolun yanında beyzbol sopası vardı. Hemen onu almalıydım.
Işıkları açmadan yavaş yavaş ilerlemeye devam ettim ve beyzbol sopasına ulaştım. Elime alıp telefonuma yöneldiğimde kapı açılmıştı.
Kahretsin ! hırsız çoktan evime girmişti. Elim ayağım titriyordu ama kendimi korumam için sakin olmam gerekiyordu.
Mutfakla salonun arasındaki kolonun arkasında durdum. Ayak sesleri yaklaşmaya başladığında, televizyona yansıyan görüntüyü fark ettim ve beyzbol sopasını gelişi güzel savurdum.
“Yuhhh Aysa “diye inleyen sesi duyduğumda sopa elimden düşmüş yerde daha gürültülü bir ses çıkarmıştı.
Ses Savaş’ındı. Hemen gidip ışık düğmesine bastım. Yüzünü ekşitmiş kolunu tutuyordu.
“Yavrum kafamı kırıyordun.”
Anlık şoktan çıkıp ellerimi belime koyup çemkirdim. “Sen delirdin mi ? gece gece nasıl evime girersin ?”
“Evet delirdim. Bekledim gelmedin bende sana geldim.”
Gözleri, gözlerimden ayrılmış başka yerlere yönelmişti. Parlayan gözleriyle nereye baktığını anlamış oldum. “Siktir. Çıplak mı yatıyorsun.”
Üzerimde kalçamın bir santim altında biten saten, göğüs dekolteli, yeşil geceliğimi hatırlayınca yanaklarıma biriken ateşi hissettim.
Savaş’ın gözleri hâlâ üzerimde gezerken yerdeki terliği alıp ona fırlattım. “Ne bakıyorsun sapık gibi”
Dudaklarını yalayıp, gülüşüne piç bir sırıtma ekledi. “Bu kadar seksi bir şekilde karşımda dururken nasıl bakmamı bekliyorsun.”
Ona söyleyecek bir şey bulamazken, “benim evime gecenin üçünde nasıl girdin ?” diye sordum.
Elinde anahtar salladı. “Anahtarla “
Anahtarımı nasıl aldığını sormak isterken, çarpık bir gülümsemeyle “kopya yaptırdım “ dedi
“Ne hakla böyle bir şey yaparsın. Git evimden. “ diye bağırdım.
Gözlerini kısarak sorgulayan gözlerle bakıyordu. “Ne oldu Aysa neden böyle davranıyorsun?” diye sordu
Sorduğu soru karşısında ağzım açık kalmıştı. Hiçbir şey olmamış gibi davranmayı nasıl beceriyordu…
“Sen benimle dalga mı geçiyorsun Savaş? “ diye sordum
Bir adım üzerime geldi. Gözlerinde sanki gerçekten hiçbir şey bilmiyormuş gibi bir tavır vardı. “Ne yaptım , Neden böyle konuşuyorsun.” diye sordu
Elime aldığım küçük vazoyu kafasına fırlattım. Alnına çarpıp yere düşmüştü. İçim sızlasada umursamamaya çalıştım. Benim canım daha çok yanıyordu.
“Dün Gülin ile yattığınızı göstermek için mi çağırmıştın beni? “
“Benden uzak durmak için başka yalan bulamadın mı ? “ diye sordu.
Sinirlerim daha da tepeme yükseliyordu. Hem o kadınla yatıyordu, hemde beni yalancılıkla suçluyordu.
“Ne yalan mı ? “Sehpada bıraktığım kahve kupasını ona fırlattım. Bu kez göğsüne denk gelmişti.
“Yalan mı ? Gözlerimle gördüm. Senin evinden, senin gömleğinle çıktı.”
Yemek masasısın ortasında duran çiçek vazosunda alıp gelişigüzel fırlattım.
Bu kez kaçmıştı.
“Sen delirdin mi ?” Diye sordu bana bir kaç adım yaklaşarak, ” Böyle bir şey asla olmadı.“
O kadar kendinden emin konuştu ki. Bir an kafamdan mı uyduruyorum diye düşünmedim değil.
“Gözlerimle gördüm. Bana kumpas kurmaya çalışan bebeğimizin ölümüne sebep olan o sürtük tam saat 6 da senin evinden sevişmiş bir halde senin gömleğinle çıktı.”
Savaş gülmeye başladı. Gülmesi kahkahalara dönüşürken daha fazla sinir olmaya başlamıştım.
Bana bir adım daha geldiğinde ona diğer vazoyu fırlattım, yine kendini korumuştu. O hâlâ kahkaha atarken etrafta kafasına atacak bir şeyler arıyordum ki beyzbol sopası tekrar gözüme çarptı.
Savaş’ın arkasındaydı. Hızla onun yanından geçmek üzereyken beni belimden yakalayıp kendine çekti.
O kadar sıkı tutuyordu ki şuan tamamen ona yapışıktım. Kollarından çıkmak için serbest kalan ellerimi göğsüne vurdum.
“Rahat dur, bir dinle. “
“Bırak beni, sen pisliğin tekisin’ “ Göğsüne ard arda vurmaya devam ettim.
“Eh yeter be “ diyerek, Beni kanepeye sürükledi, ellerimi tek eliyle kafamın üzerinde bağladı. Aynı hızla üzerime eğildi.
“Kalk üzerimden diye bağırdım. “
Nefesinden boğuk bir inleme çıkmıştı. “Güzelim dur hareket etme, Her hareketinde tahrik oluyorum. “
Ağzım açık kalmıştı. ” Sapık ve yalancı pisliğin tekisin, “
Gözlerini, gözlerime sabitledi. Bakışları o kadar derindi ki neredeyse doğru söylediğine inanacaktım.
“Ben o kadınla hiçbir şey yapmadım güzelim. Dün eve geldiği doğru ama onunla hiçbir şey yapmadım. Onu kovdum “
“Yalancısın.” dedim. Kendimi bir an önce altından kurtarmaya çalışırken. Ama her hareketimde birbirimize sürtünüyorduk. Bu yüzden hareket etmemem daha doğruydu.
Boşta kalan eli, yüzümden boynuma, boynumdan göğüs arama, oradan bacağımda gezerken yutkundum. “Senden başka birlikte olmak istediğim bir kadın yok. Çok uzun zamandır sadece senin hayalini kuruyorum “ dedi.
“Kalk üzerimden. ” diye bağırdım.
“Hayır. Beni dinleyeceksin.” Diye bağırdı.
Üstümde kıyafetlerden bile temas eden bedeni varken Nasıl dinleyecektim ki acaba?
Her hareket edişimde bana sürtünüyor kadınlık hormonlarım yerinden oynuyordu. Hormonlarımı geri göndermek için bağırmaya devam etmeliydim.
“Dün aptal gibi geldim. Tam evine girerken o sarı yelloz çıktı. Sevişmiş dudaklarıyla, üzerinde senin gömleğinle. Ve bana ne dedi biliyor musun?”
Savaş üzerimde hâlâ gülümsüyordu. Ah şu elimi bir kurtarsaydımda suratının ortasına tokatı bassaydım ama ellerimi gevşetmemişti bile…
“Ne dedi ?” diye sordu.
“Sanırım sıra senin küçük kız, gerçi ben onu saatlerce yordum. Artık sana ne kaldıysa dedi. ”
Savaş kahkaha atmaya devam ederken, gevşek bıraktığı bacağımı karnına geçirdim. Bu hareketim Savaş’ı yerinden bile kıpırdatmazken geceliğim tamamen karnıma çıkmıştı. Ve altındaki ten rengi dantelli çamaşırım gözükmüştü.
Savaş’ın kahkahası kesilmişti, gözleri iç çamaşırıma kaydığında yutkundu.
“Neden içeriye gelip bunların hesabını bana orada biraz önceki gibi kafamı kırarak sormadın.”
“Ne sorsaydım acaba ben geldim sıra bende mi deseydim.”
Savaş birden dudaklarıma yapıştı. Ben karşılık vermiyordum ama o sömürüyordu. Onu bacağımı kullanarak itmeye çalışıyordum. Debelenirken her yerim açılmıştı, göğsüm tamamen gözüküyordu. savaş boşta kalan elini çıplak kalan kalçamda gezdirirken kadınlık hormonlarım iyice şahlanmıştı.
Dudağını geri çekti. “Seni kandırmış güzelim yalan söyleyip seni kırmak istemiş . Eve geldiği doğru ama onu öldürme isteğiyle dolup taşdığım için boğazına yapıştım, evden kovdum ama bayılma numarası yapmıştı. Berkan’ı aramak için terasa çıkmıştım. O arada gömleğimi giymiş olabilir geri döndüğümde yoktu.”
“Sana inanmıyorum ” dedim.
“Bana inandığını biliyorum güzelim. Eğer bana inanmasaydın. Şuan göğüs uçların uyarılmazdı. “ dedi
Utandım. Hatta utancımdan yerin dibine girmek istedim…
Utandığımı anlamıştı. Ellerimi serbest bıraktı. “ Benden utanma güzelim. Beni istiyorsun, ve bedeninin böyle tepkiler vermesi normal. “
Bıraktığı ellerimle onu itmeye çalıştım. “ Seni istediğim falan yok. “
Tabiki de onu itememiştim. “ O zaman görelim beni istiyor musun, istemiyor musun ? Çok sürmez on saniye sonra sevişmek için can atacaksın. “ dedi ve elini çıplak bacağımda gezdirerek tekrar dudaklarımı sömürmeye başladı.
Öpüşü cezalandırıcı ve sertti. Tamamen onun merhametine kalmış haldeydim.
Telefonu çalmıştı, umursamadan öpüşlerine devam ediyordu, karşılık vermem için alt dudağımı çekiştiriyordu.
Telefonu tekrar çalmıştı. Ona izin vermem için gözlerime bakıyordu. Benimle sevişmek istiyordu ve bende onunla sevişmek istiyordum. İzin verecek miydim ? Evet verecektim.
Ellerim onun tişörtünü çıkarmak ister gibi tişörtünün ucuna giderken tekrar ve tekrar telefonu çalmıştı.
“Hangi salak hayatımın en güzel anını sabote etmeye çalışıyor.” diyerek, küfürler yağdırarak telefonu açtı.
Telefonda duyduğu her neyse, göğsü sinirle inip kalkıyordu.
“Nasıl olur bu Berkan, ev nasıl yanar?”dediğinde doğrulmaya çalıştım. Sorgulayan gözlerle ona bakarken,
Yüzümü ellerinin arasına alıp alnıma derin bir öpücük kondurdu. Önemli bir şey değil güzelim, gitmem gerekiyor ama geri geleceğim.”dedi.
Savaş gittikten sonra kendimi duşa attım. Adam hormonlarımı tepetaklak etmişti. Bir an sinirlerimi bir kenara bırakıp az kalsın onunla sevişecektim.
Kahretsin, su bile bedenimde yanan ateşi söndürmüyordu…
********
Sabah telefonun beynime işleyen sesine uyandım arayan Tarık'tı. Açıp kulağıma götürdüm.
"Günaydın umarım uyanmışsındır. Toplantı saat 11 de seni alayım mı ?
Kendim gelirim diyerek kapatmıştım.
Saat 10’ geliyordu. Hızlıca yataktan kalkıp hazırlanmaya başladım. Somon renkli mini bir elbise giydim saçlarımı ensemde toplayınca artık hazırdım.
Çağırdığım taksiye binip yola çıktım. Telefonum ısrarla çalıyordu arayan Şavaş'tı. Sessize alıp görmemezlikten geldim tekrar tekrar çalmaya başladı beş kez aramıştı.
Telefonu kapatıp çantama attım 20 dakika da buluşacağımız mekana gelmiştim yukarı çıkıp Tarık'ın olduğu masayı ararken kalkıp yanıma geldi. Samimi bir gülümsemeyle " Günaydın gelmene çok sevindim."
"Günaydınn Tarık "
Beğeni dolu gözlerle bedenimi süzdü. "Çok güzel olmuşsun elbise yakışmış."
Masaya doğru ilerledik 3 kişi vardı. Tek tek kendimi tanıttım, Biri kadın ikisi erkekti. Almanyada büyük bir tekstil firmasının tanıtımını yapmak için gelmişlerdi. Firmanın sahibi Lena Milbergdi. Beni ilk tanıtım için gelen model sanmışlar, tercüman olduğumu söyleyince çok şaşırmışlardı.
Tanıtım için sadece bir kaç saatliğine 100.000 euro teklif etmişti. Ama ben istememiştim. Hayatımda daha fazla karmaşaya yer yoktu zaten parayada ihtiyacım yoktu. Tek ihtiyacım olan hemen Küçük,sade hayatım bana yeterdi.
Alman ekibi gittikten sonra Tarık'la başbaşa kalmıştık. Lena'nın teklifini reddettiğim için deli olduğumu düşünüyordu aslında haklıydı bir kaç saatlik bir iş için çok fazla bir paraydı ama ben yapabileceğimi düşünmüyordum. Kahve eşliğinde biraz sohbet ettikten sonra defile izlemeye karar verdik.
Dışarıda Tarık’ı beklerken ciğerlerime dolan bir koku hissettim bu tanıdık bir kokuydu. Adım sesleri yaklaştıkça nefesini ensemde hissettim. İçime heyecanla karışık korku dolmaya başlamıştı. Bana yaşattığı şeylere rağmen neden sürekli heyecanlanıyordum. Kolumdan tutarak beni kendine çevirince öfkeli gözleriyle karşılaştım.
Onu görünce yine elim ayağıma dolaşmaya başlamıştı, gözlerindeki öfke ateş eder cinstendi konuşmadan kolumdan tutup çekmeye başladı.
" Ne yapıyorsun kolumu bırak."
Bir an duraksayıp yeniden gözlerimin içine baktı.
"Asıl sen ne yapıyorsun ne işin var burada o piçle "
"Seni hiç ilgilendirmez istediğim yerde istediğim kişiyle olurum. Özel hayatıma karışamazsın."
"Beni sinirlendirme arabaya bin konuşacağız."
"Hayır binmiyorum Tarık ile işim var. "
"Arabaya geç benim sabrımı daha fazla sınama "
Kolumu elinden kurtarıp derin bir nefes aldım. Bıkkınlıkla ama sakin bir ses tonuyla; "Bak Savaş bu iş iyice saçma sapan bir hal almaya başladı. "
"Bin şu arabaya " diyip kapıyı açtı kolumdan tutup resmen sürükledi.
Bileğimin acısıyla bağırınca bana döndü onu ittim.
"Yeter artık beni rahat bırak artık oyuncak mıyım ben " diye bağırdım.
Bir adım üzerime gelip öfkeli gözleriyle tehditkâr bir tavırla, "Aysa beni istemediğim şeyler yapmak zorunda bırakma ya şu arabaya kendi isteğinle binersin ya da ben bindiririm. Burayıda o piçin başına yıkarım." Dedi
Bu dava böyle uzayıp gidecekti ben inatçı o benden inatçı, zaten gözlerinde gördüğüm öfke gerçektende burayı başımıza yıkacak kadar derindi. Etraftaki herkesin bize bakmasıyla daha fazla rezil olmamak adına arabanın kapısını açıp oturdum.
Arabayı o kadar hızlı kullanıyordu ki hızlı ve öfkeli filmini aratmayacak kadar hızlıydı. Resmen asfaltta uçuyorduk.
"Yavaşlat şu arabayı" diye bağırdım."Ne yapıyorsun Savaş ? Ne bu tavrın, benden ne istiyorsun ? " diye sordum.
"Senden ne mi istiyorum ?
Cevap vermek için dudakları aralandığında Telefonum çalmaya başladı çantamdan çıkarınca arayanın Tarık olduğunu gördüm. Savaş’ta görmüş olacak ki telefonu elimden alıp kapattı.
"Bu adamla ne zaman bu kadar samimi oldun sürekli senin yanında olacak cesareti nereden buldu."
"Dün "
"Onun sadece burnunu değil ayaklarını da kırmalıydım. "
"Niye sen eşkıya mısın ? " Ayrıca, Sadece onunla buluşmakla kalmadım. Haftaya sözleşmem bitince onunla Almanya’ya gideceğim."
Aslında böyle bir şey yoktu. Uydurmuştum.
Araba hızla ilerlerken birden frene bastı. Korkup ona sarılmıştım direksiyonda ki eli kafamdaydı bu sayede kafamı direksiyona çarpmamıştım. Yüzünü aramızda sadece bir milimlik mesafe bırakana kadar yaklaştı. Gözlerimin içine en sert duyguyla baktı.
" Asla böyle bir şey olmayacak bunu aklından çıkar." dedi.
Gözleri, gözlerimden çekilince yapacağı hamleyi anlayıp kendimi geri çektim. Koltuğa geri yaslanıp kafamı camdan dışarıya çevirdim.
Yolun geri kalan kısmınında ben sessizdim o ise hâlâ sinirliydi. Ona hiç bakmama rağmen hâlâ sinirli olduğunu aldığı nefes seslerinden anlamıştım. Ben ona sinirliydim o bana. Garip bir durumun içindeydik.
Araba durduğunda Pamir amcalara gelmiş olduğumuzu gördüm. Neden buraya geldiğimiz hakkında hiçbir fikrim yoktu yine de ona bakmadan arabadan indim.
Savaş’ta inip kapıyı sertçe çarptı hızlı bir kaç adımda yanıma geldi.
"Bir daha o adamla muhattap olmayacaksın."
"Olacağım" dedim altta kalmayarak.
Bir adım daha gelip aramızdaki mesafeyi kapattı.
"Aysa benim sabrımı sınama bir daha o şerefsizi yanında görürsem .."
Bir adım gidip aramızda ki mesafeyi korumaya çalıştım.
"Ne yaparsın? "
"Ne yapacağımı görmek bile istemezsin."
"Hiçbir şey yapamazsın Savaş Arslan. Sen git sevgilinle ilgilen."
Üzerime yeniden bir kaç adım attı.
" Anlamıyor musun kızım o benim sevgilim falan değil. "
"Öyle mi ? Neyin askerlik arkadaşın mı ?"
Açtığım mesafeyi tamamen kapatmak için üzerime gelirken arkadan gelen sesle yerinde durup sadece gözlerime bakmakla kaldı.
"Hadi çocuklar gelsenize." diyen Pamir amcaydı.
Birazcık yumuşamış gözlerini çekip hızla yanımdan geçti. Derin bir nefes alıp yürümeye başladım. Arkasından söylene söylene içeri girdim.
"Boğa işte, kızgın yalancı boğa "
İçeriye girip herkese tek tek samiyetle sarıldıktan sonra salonda oturup sohbet etmeye başladık.
Pamir amca endişeli babacan tavrıyla, " Geçmiş olsun kızım dün kaza yapmışsın." dedi.
Savaş koltukta sırtını dikleştirerek "Sen kaza mı yaptın? " diye sordu.
"Evet kaza yaptım Savaş bey."
Gözlerini kısıp dudağını ısırdı, kafasını sinirle sağa sola sallıyordu.
Pamir amca; "Hastaneye gitmişsin kızım inşallah önemli bir şey yoktur ? " diye sordu “Bir şeyim yok Pamir amca sadece bileğim ezildi. “ dedim
"Peki karokala neden düştün? " diye sordu. "Arabama çarpan adam bana saldırınca bende kendimi korumak için ona karşılık verdim."
Savaş hızla ayağa kalktı. Gözlerinden ateş fışkırıyordu. "Kim o adam ? "diye sordu.
"Bilmiyorum, ben karakola geçtikten sonra hiç görmedim Tarık şikayetini geri çektiğini söyledi. Anlaşma yapmışlar. "
Sinirden kasılan çenesiyle " Seni Tarık mı çıkardı ? " diye sordu.
"Evet. O da karakoldaymış beni görünce çıkardı. "
Sorgulayıcı ve sinirli bakışlarını hiç bozmadan, "Sonra ne oldu ? " diye sordu.
"Bir şey olmadı arabamı tamire göndermiş beni hastaneye götürdü bütün gece benimle ilgilendi."
Savaş bir kaç adım yanıma geldi. "Beni neden aramadın ? "
"Kavuşmanızı bölmek istemedim. Sevgilinizle ilgilenin istedim Savaş bey. “
Pamir amca " Sevgilin kim oğlum ? " diye sordu.
Bıkkınlıkla , "Yok öyle bir şey " dedi.
Savaş karşımda ki koltuğa oturup sağ bacağını sol bacağının üzerine atarak gözlerini bana dikmişti.
"Sonra ne yaptınız ? diye soran Rüya'ya döndüm.
"Yemek yedik evde kahve içtik. "
"Birde evde kahve içtiniz ? " diye soran Savaş'ı umursamadan kızlarla konuşmaya devam ettim.
"Lena milberg ve ekibi gelmişti onların sözleşmesini okudum falan işte ödeştik."
"Ne kadar da düşüncelisin." diye laf sokmayıda ihmal etmedi.
Benim zorlu geçirdiğim bir günde yanımda Tarık vardı tabikide ona olan borcumu ödeyecektim.
"Kaza yaptığında beni arasaydın ona gerek kalmazdı."
"Evdeki o sarı yellozu ..." diyecekken "Gülin ile hasret giderin diye aramadım. “
Sinirle dişlerini sıkarak, " Aysa kapat artık şu Gülin davasını " dedi.
Ona göz devirmekle yetindim.
"Eee Aysa başka ne oldu? " Telefonum çalmaya başlamıştı elime alıp baktığımda Tarık olduğunu gördüm.
Açmakla açmamak arasında kararsızken Şavaş’ı kudurtma fikri, Açmalısın diye kanıma girdi.Telefonu açıp cevapladım.
"Aysa kaybolmuşsun aradım ama ulaşamadım "
"Ayrılmak zorunda kaldım Tarık."
Savaş oturduğu koltukta sırtını dikleştirip ateş saçan gözleriyle bana bakıyordu. Ateş saçan gözleri biraz daha devam et sen dercesine göz bebeklerimi delip geçerken artık susmam gerektiğini anladım.
"Başka bir gün gideriz , Görüşürüz " diyerek kapattım.
Bizim meraklılar durur mu ? " Nereye gideceksiniz ? " diye sordu.
"Bana bir defile izletecekti de " kafamı Savaş’a çevirip imayla "Hızla buraya gelmek zorunda kaldım başka bir gün gideriz diyordum."
Oturduğu yerden kalkıp dışarı çıktı telefonu eline alıp birilerini aramaya başlamıştı.
Ne iş çeviriyordu ki acaba ?
Rakı sofrası kurulmuştu herkes masaya yerleşince Savaş'ın yanına oturmak zorunda kaldım. O kadar yakınımdaydı ki sürekli kokusunu içime çekmek zorunda kalıyordum. Sandalyemi biraz Ahu’ya doğru çekmek isterken bacağını, sandalyenin ayağına sabitlemesiyle başaramamıştım.
Pamir amca, Melek teyzenin elini tutarak, " Ne kadar güzel bir gece hanım bütün sevdiklerimizle bir aradayız kocaman bir aile olduk. Tabi bu durum evlilikle taçlansa daha güzel olur değil mi Aysa ? "
Elimdeki bardaktan bir yudum almıştım ki duyduğum bu sözle boğazımda kaldı.
Savaş, "Helal helal kızım, ne heyecanlanıyorsun."
Pamir amca kahkaha atarak ," Senin içinde geçerli oğlum " deyince Savaş gözlerini kısarak bana baktı.
Şuan masadaki herkes bize bakıyordu. Rüya, "Onlar mı evlenecek Pamir amca? " diye sordu.
"Neden olmasın birbirlerine çok yakışıyorlarlar.”
Can, "İnsanların sağlığı ve huzuru açısından ikisinin evlenmemesi daha hayırlı olur." dedi.
“Savaş bey’in zaten bir sevgilisi var.” dedim meydan okurcasına gözlerine bakarak’
Pamir amca duyduğundan memnun olmayan ses tonuyla, “ Öyle mi kim bu kız?” diye sordu
Savaş, gözlerimin içine bakarak, “ Aysa yanlış anlamış bir sevgilim yok. “ dedi kelimelerini bastıra bastıra.
Gece boyunca yemek eşliğinde sohbet etmiştik. Herkes evine dağılmaya başlamıştı. Savaş'ın odasını bana hazırlamışlardı.
Odaya çıktığımda bu kez tamamen gri renkle tanışmak zorunda kaldım adamın her odası ya siyah ya da griydi. Üzerimdeki elbiseyi çıkartıp kenara koydum Ahu'nun yatağın üzerine koyduğu geceliği giyindim.
Karşımda masanın üzerinde Savaş'ın bir fotoğrafını gördüm. Fotoğrafı elime alıp parmağımı üzerinde gezdirdim. Fotoğrafı bile kalbimin hızla atmasına sebep olmuştu. O sadece yakışıklı değildi onda kendimi bulduğum başka bir şeyler vardı. Ne olduğunu henüz bilmesemde beni kendine çekiyordu.
Gece yarısı yüzüme vuran ışıkla uyandım susadığımı fark ettim, yüzüm cam tarafına dönüktü. Ben bu tarafa yatmamıştım ki ! Arkamda bir nefes hissediyordum ve üstümde bir kol vardı.
Savaş’ın olduğunu anlamak zor değildi. Ona bağırmak üzere doğrulmaya çalışırken eliyle ağzımı kapattı.
Tam arkamda benim yastığımda yatıyordu.
"Bağırmazsan elimi çekeceğim." Elini çekmişti.
"Ne işin var senin benim yatağımda ?"
Kafasını tekrar yastığa koyup umursamazca omuz silkti.
"Burası benim yatağım Aysa."
"Üzerimden çekil " diyerek ittim pikeyi boynuma kadar çektim. " Kalk yataktan"
"Ben yatağımda yatıyorum. "
"O zaman ben gidiyorum. "
Pikeye daha fazla sarılıp çektim kalkmaya çalıştım. Ama kolumdan tutup çekmesiyle yatağa düştüm. Pike üzerimden düşmüştü .
Arsız gözleriyle üzerimde ki geceliğe bakıyordu.
"Ah… yine çıplak yatıyorsun. "
"Bakmasana " diye bağırıp yastığı yüzüne attım.
Yanaklarımın yandığını hissediyordum. Sadece yanaklarımın değil bedeniminde yandığını hissediyordum.
"Niye geldin senin evin yok mu ? "
"Çünkü Sen, benim evimde değilsin. "
Arsız gözleri istekle bedenimde dolanırken pikeye daha sıkı sarılmaya çalıştım. "Bakmasana."
Üzerinden aniden tişörtü çıkarınca kaslı göğsü karşısında gözlerim büyümüştü, çıkardığı tişörtü uzattı. " Al şunu üzerine giyin. Yoksa birazdan burası ateş hattına dönecek."
"Terbiyesiz" diyerek tişörtü elime aldım. " Arkanı dön."
"Sence gerek var mı beni istediğinde göğüs uçlarının dikleştiğini ve Göğüslerinin arasında üç tane sıralı ben olduğunu biliyorum."
Söylediği sözle karşılık ağzım açık kalsada umursamazca "Sapık mısın acaba ?" diye sordum.
"Üzerinde ki bez seni gizlemiyor güzelim ben neden sapık oluyorum. "
Elimden tutup yatağa çekmeye çalıştı.
"Senin yüzünden dün gecede uyumadım bu geceyi nasıl sabah edeceğim bilmiyorum. "
Elimi kurtardım. “Asıl senin yüzünden ben uyumadım.”
“Sende beni arzuladığını kabul ediyorsun yani “
“Hayır. Seni nasıl öldüreceğimi düşünmekten uyuyamadım.”
“Benimle sevişmezsen zaten ölüp gideceğim. Tam sekiz aydır seni arzuluyorum.”
Yatağa genişçe yerleşti. "Ama çok yakında yine benim olacaksın. Şimdi Uyumana devam et." dedi
Onunla aynı yatakta uyumak istemiyordum. Çok kızgındım ve hâlâ geçmemişti.
"Ben başka yerde yatarım" dedim. Yatakta doğrulup. "Nereye gideceksin bu saatte? " diye sordu.
Yastığın tekini aldım. "Salona falan giderim."
Parmağıyla üzerimi işaret edip "Bu kılıkta"
"O zaman yerde yatarım. "
"Saçmalama Aysa ilk kez benimle yatmıyorsun "
Doğru söylüyordu ilk kez beraber yatmamıştık, defalarca aynı yatakta birbirimize sarılı olarak yatmıştık, ama ona hâlâ çok kızgındım. Bu saatte gidecek başka bir yerde yoktu bana yaklaşmasın diye koltuğun üzerinde duran minderleri alıp aramıza koydum.
"Ne bu ? "
"Koca yatakta gelip benim yastığıma yatma diye önlem alıyorum. "
Yatağın ucuna ona sırtımı dönerek yatmıştım.
Bir kaç dakikalık sessizlikten sonra, "Bir Daha sakın Tarık ile muhatap olayım deme." dedi
Net ve kararlı söylemişti. Sesinde ki netlik ona boyun eğmem gerektiğini söylüyordu.
Tarık ile samimi olmak zaten istemiyordum. Ona dün bir borcum vardı ve ödeşmiştik. Tarık her ne kadar beni aralarında ki düşmanlığa dahil etmeyeceğini söylesede öyle davranmıyordu. Ama bunu Savaş'ın bilmesine gerek yoktu. O yüzden kararlı sesimle "Nedenmiş ? " diye sordum.
"Çünkü ben öyle diyorum ? "
"Senin ne söylediğin önemli değil Savaş Arslan."
"Ne yapacağımda önemli değil mi Aysa yaman. "
"Ne yapacaksın acaba ? " diye sinirle döndüm.
Burun buruna gelmiştik. Aramıza koyduğum minderler nereye gitmişti ?
Gözleri ilk önce dudaklarıma oradan yavaş yavaş gözlerime çıktı. "O zaman birde şu dilden anlatayım güzelim. O Tarık denen şerefsiz seni bana karşı kullanmayı düşünüyor."
"Hiçte öyle düşünmüyor. Sen bizimle uğraşacağına sevgilinle ilgilensene, " diyip arkamı dönmek için hareket ettiğimde aynı hızla sırtüstü sabitlendim.
Kafasını kaldırıp yüzünü yaklaştırdı.
" Ben artık söylemekten yoruldum. Sen duymaktan yorulmadım. O kadın benim sev-gi-lim değil. “ diye heceledi. Aramızdaki milimlik yakınlığa karşı göğsünden ittim. İşe yaradımı ? Tabii ki de hayır.
Nefesini dudağıma üfleyip geri çekildi.
“Kendisi hiçte öyle söylemiyordu. “
"Son kez tekrar ediyorum. O benim hiçbir şeyim değil. Ama çok yakın zamanda sevgilim sen olacaksın. “
O kadar güzel söylemişti ki yan dönüp gülümsedim.
Savaş gerçekten benim için böyle hissediyor muydu ? Gerçekten benimle olmak istiyor muydu?
"Benimle sevgili olmayı ancak rüyanda görürsün. " diyerek gece lambasını kapatıp gözlerini kapattım.
Gün ışıkları yüzüme vurduğunda gözlerim aralanmıştı. Yüzüm sanki yastıkta değil de sert bir şeyin üzerinde
Sağ elim karnının üzerindeydi, bacağım, bacaklarının arasındaydı.
Ben nasıl bu kadar dağınık yatıp Savaş’ın üzerine çıkmıştım ? İçimden Ben bu boğaya nasıl sarılırım diye geçirdim.
Elimi çekerek doğrulmaya çalıştım. “Sadece sarılmakla kalmadın. " dediğinde irkilmiştim, sözlerimi içimden değil onun duyacağı şekilde söylemiş olduğumu anlamış oldum.
“Ben mi sana sarıldım " inkar etmeye çalıştım.
Elinde ki telefonu sallayıp arsız gülümsemesiyle "Fotoğrafı bile var " dedi.
Şaşkınlık ve panikle "Birde fotoğraf mı çektin" dedim.
"Bak bu fotoğraf herşeyi anlatıyor,resmen üzerime çıktın. " Ekranı bana çevirdi. Evet uyanmadan önce aynen bu şekilde yatıyordum elim onun yüzünde, benim yüzüm onun boynuna gömülü , bacağım bacağının arasında duruyordu.
"Onu hemen sil " diyerek telefonu almaya çalıştım. Şuan benimle oyun oynuyordu telefonu yukarı kaldırıyor almamı zorlaştırıyordu, elinden telefonu almaya çalışırken ayağım takılmasıyla beraber yatağa düştük.
Bu pozisyon pekte iç açıcı değildi beni tutmaya çalıştığından eli kalçamdaydı üstelik dudağım dudağına değişmişti. Savaş öpmek için dudağıma bir hamle yaptığında,
"Aysa uyandın mı ? " diye seslenen Ahu'nun sesiyle şuan ki içinde bulunduğum durumu idrak ettim.
"Geleyim mi içeri " ona ses vermeden Şavaş'ın üstünden kalkmaya çalıştım. Panik olmuştum onun tişörtü de üzerimdeydi.
"Kalk " diyerek onu banyoya sokmaya çalıştım.
"Aysa saçmalama kendi odamda kaçacak değilim. "
"Burada ben yatıyordum gece gelen sendin. O yüzden gir şuraya, " diyerek banyoya soktum.
"Ses vermiyorsan giriyorum " deyince kapı açıldı. Ahu odaya girmişti.
Banyonun kapısını kilitleyip ne yapacağımı şaşırdım. Panik dolu sesimle "Çıkacağım birazdan. " diye seslendim.
Savaş arkamda dikilmiş kollarını bağlamış bakıyordu. "Ne var ? "
"Ne yapıyoruz burada dışarı çıkalım "
Üzerimdeki tişörtü işaret ettim. " Bu vaziyette beraber banyodan çıkınca nasıl görünür ? "
"En fazla gece seviştiğimizi düşünür ne var bunda. Tişörtüm sana çok yakışmış çok seksi olmuşsun. Bana bile bu kadar yakışmıyor. Burada bekleyeceksek ben duşa giriyorum. " diyerek eşofmanını çıkarmaya yeltendi.
Arkamı döndüm. "Ne yapıyorsun ? "
"Duş alacağım ben. " Kolumdan tutup çekti. "Sende bana katılmak ister misin ? "
Kolumu kurtardım. "Saçmalama lütfen şurada bir dur. Burada uslu uslu bekle."
Kapıyı açıp çıktım.
Ahu odanın ortasında volta atıyordu. Stresli görünüyordu. Beni fark edince hızla yanıma geldi. "Seninle konuşmak istediğim bir şey var. "
Huzursuzca yatağın üzerine oturdum. Bir an önce Ahu'nun konuşmaya başlayıp, bitirmesini istiyordum. Savaş her an bir gıcıklık yapıp çıkabilirdi.
"Atlasla dün öpüştük. "
Banyodan bir şeyin düşme sesi geldi. Normal şartlarda Ahu'nun söylediğine sevinebilirdim. İkisinin birlikte olması beni çok mutlu ederdi. Ama Savaş'ın da bunu duymuş olmasıyla gerilmiştim.
"Ne düştü "
Panikle "Bilmiyorum " dedim.
"Bakayım ben " diyerek ayağa kalktı.
Önüne geçip durdurdum. "Hayır bakma Ahu aslında bunu daha sonra konuşsak benim giyecek bir şeylere ihtiyacım var. "
Zorla onu dışarı attıktan sonra derin bir nefes aldım şimdi şu boğayı nasıl dışarıya çıkaracağım diye düşünürken arenaya giren boğa gibi odaya dalmıştı.
"İkizin benim kardeşimi öpmüş "
Gayet sakin bir tavırla "Demek ki birbirlerinden hoşlanıyorlar " dedim. Net bir tavırla "Olmaz " dedi.
"Nedenmiş. Sen beni olmadık yerlerde şıkıştırırken iyiydi değil mi ? "
"O başka bu başka "
"Evet başka " dedim. "Benim kardeşim günde beş kıza koşmuyor. Ayrıca Ahu’dan hoşlanıyor. "
"Yani ben günde beş kızlamı öpüşüyorum ?"
Alayla gülümsedim. "Evet sarısı, turuncusu, kızılı , esmeri kaç tane denk gelirse. "
Savaş'ın yüzü gülmüş dudaklarını ısırıyordu. Kafasını yana çevirip duyamadığım bir şey mırıldandı. Tekrar kafasını bana çevirince beklemediğim bir hareketle elini belime sarıp beni kendine çekti.
"O zaman esmerden başlayalım. " diyerek dudağıma yapıştı.
Ben geri çekilmeye çalıştıkça ensemden daha sıkı tutup öpüyordu belimdeki eli gevşememiş beni kendine bastırıyordu, geri çekildiğinde tokat atmak için elimi kaldırdığımda havada yakaladı.
"Günlük dozumu alıyorum güzelim."
Aşağıya inip kahvaltı masasına oturduk.
"Günaydın güzel kızlarım şunlara bak Melek. Ne kadar da güzeller değil mi ? "
"Evet Pamir bey bir kızımız vardı bir sürü oldu. "
Savaş'ı merdivenlerden inerken görünce herkes şaşırmıştı. Adam 32 diş sırıtarak masaya yaklaştı.
Melek teyze şaşkınlığını atıp, "Oğlum sen ne zaman geldin geldiğini görmedim. " dedi
Yine boş sandalyeleri bırakıp yanıma oturdu.
"Dün gece eve gitmedim buralardaydım."
"Nerde yattın senin odanı Aysa'ya hazırlamıştık."
"Odaya girdim. "
Öksürmeye başladım bu adam beni öldürecekti. Sırtıma vurdu. "Helal helal, al iç" diyerek suyu uzattı.
"Sonra baktım Aysa var bende misafir odasında koltukta yattım. "
"Rahat uyudun mu kızım? "diye sordu.
"Evet " dememe kalmadan, Savaş "Çok rahat uyudu " dedi.
Herkes ona bakmıştı.
"Benim yatağımda uyudu ya orası çok rahat. "
Gerçekten tam bir boğaydı. Beni herkesin içinde utandırıp zor durumda bırakıyordu.
*********
Herkes işe giderken,bende evime geçip ile başlamak için hazırlandım. Bugün yeni bir işe başlıyordum ve hiç kimseye söylememiştim. Çünkü herkes buna karşı çıkacak beni vazgeçirmeye çalışacaktı, en başta da Savaş…
Tarık’ın ajansına gelmiştim. İşe burada başlıyordum, Firma tercümanlığı yapacaktım Bilgisayarı açıp e mailleri kontrol etmeye başlamıştım.
Yanıma hayırlı olsuna Serhan gelmişti. Bana bir gül buketi getirmişti, ayağa kalkıp gülleri vazoya yerleştirirken odanın kapısı birden duvara çarpınca yerimden sıçradım.
“ Oha. Yıldırım tanrısı ofisi başımıza yıkacak. “ Serhan’ın söylediği sözden daha arkamı dönmeden Savaş’ın geldiğini anlamış oldum.
Korku dolu gözlerimle Savaş’ a bakarken hızlı bir kaç adımda yanımda bitip bileğimden tuttu ve peşinden sürüklemeye başladı. Ürkek sesimle, “Savaş kolumu acıtıyorsun.” Dedim
Sanırım sesimdeki sakinlik onunda ses tonunun alçalmasına sebep oldu.
Durmuştu. “Senin bu ajansta ne işin var? “ diye sordu.
“Çalışmaya başladım savaş. “ dedim.
Hırlayan sesiyle, “Burada çalışamazsın “ dedi
Sesinin değişen tonu beni korkutsada, belli etmemeye çalışıyordum. Ellerimi belime koyarak, “Nedenmiş. Beni işe alan tek yer burası “ dedim.
Bir adım üzerime atıp tekrar bileğimi tutup beni çekiştirmeye başladı. “Gidiyoruz “
“Gitmiyorum “ dedim. Kapının kolunu sıkıca tutarak.
“gidiyoruz dedim “ tuttuğu bileğimi bırakmadan diğer eliyle, elimi kapıdan almaya çalışıyordu.
Şuan yaşadığımız şey tam bir rezillikti. Herkes bize bakıyor, gülüyordu.
“Bende gitmiyorum dedim. “ olduğum yerde tepinerek, ama birden kendimi omuzlarında buldum. Baş aşağıya kaldığımda “Ne yapıyorsun? İndir beni “ diye bağırdım.
Bağırmanın bir yararı olmuş muydu ? Tabii ki hayır.
Eğlendiği her tonundan belli olan sesiyle, “Seni kaçırıyorum “ dedi.
Merhaba güzel okuyucularım ❤️ Bölümü nasıl buldunuz ?
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |