18. Bölüm

Seni seviyorum

S.P.S
spsrebirth


 

 

Eğlendiği her tonundan belli olan sesiyle; “ Seni kaçırıyorum. “ dedi

Omzunda baş aşağıya kaldığım için saçlarım yüzüme yapışmıştı. Yaşadığım anın rezilliğiyle sesimi sakince tutmaya çalışarak, “Savaş lütfen indir.” diye yalvardım.

“Olmaz. Seni kaçırıyorum ve kaçırma eylemi tam olarak böyle yapılır.”

Ofiste insanlar palyaço oynuyormuş gibi eğlenip kahkaha atıyorlardı. Yüzlerce çalışana rezil olmuştum.

“Rezil ettin beni herkese. Bize bakıp gülüyorlar.” dedim sinirden sıktığım dişlerimin arasından.

Umursamazca, “ Gülsünler. Onları bir daha görmeyeceğin için önemi yok. “ dedi.

Birde burada çalışıyor olmamada engel oluyordu. Şaşkınlıkla “ne “ diye bağırdım.
“ Artık burada çalışmayacaksın.”

Beni bir çuval gibi omuzlamış, ofisten çıkmaya çalışıyordu. Her hareket edişinde sallanan başım yüzümden midem ağzıma kadar gelmişti.

“Savaş bey durun.” diye bağıran Serhan’ın sesiyle, “Serhan kurtar beni “ diye yalvardım.

Savaş, arenaya çıkmış boğa gibi, “ sakın yaklaşma “ diye bağırmıştı.

Serhan’ın beni kurtarmasını umuyordum ama, kuyruğunu kıstırmış köpek yavrusu gibi tam dibimizde durdu. “Ben Aysa’nın çantasını getirdim.” deyince hâyâl kırıklığına uğramış oldum.

Onun da hareketleri şaşkınlığıma ve sinirlerimin iyice tepeme çıkmasına sebep olmuştu. “ Beni kaçırmasına izin mi vereceksin ? ” diye sordum

Gururlanarak, “Evet. Savaş bey’e tam destek “ dedi

Öfkeyle ona bağırıp işaret parmağımı doğrulttum. “ Sana da sıra gelecek Serhan, seni mahvedeceğim.”

Şuan ne yaşandığı, etraftaki insanların bize kahkahalarla gülmesi Savaş’ın umrunda değildi. Sonunda Ofisten çıkmıştık, arabanın yanına gelince beni yere indirmişti. Dengemi sağlamak için arabadan tutundum. Dağılan kıyafetlerimi düzeltip, yüzüme yapışan saçlarımı arkaya ittim. “Savaş. Sen delirdin mi. “

Arabanın kapısını açıp binmem için belimdem kendine çekti. “Evet sayende delirdim. Bin arabaya gidelim.”

Ofisteki herkes pencerelerin arkasından bize bakarken daha fazla rezil olmamak adına sorun çıkarmadan arabaya oturdum. Kemerimi takıp küskün çocuklar gibi kollarımı göğsümde bağladım ve trafikte akıp giden araçlara odaklandım.

Aslında ne yalan söyleyeyim hoşuma da gitmedi değildi… Bana değer vermiyor olsaydı bu kadar peşimden koşmaz, kendini herkese göstermezdi.

Yolda olan gözlerini bir anlığına bana çevirdi. “Sustun.”

Yüzümü ona çevirdiğimde gözlerinden eğleniyor olduğu belliydi. Muhteşem ötesi gamzeleri çiçek gibi açmış gösteriş yapıyorlardı.

“ Laftan anlamayacağını gördüğüm için çenemi boşa yormak istemiyorum. “ dedim.

Tekrar bana döndü. “Çünkü seni kaçırmam hoşuna gitti, itiraf et sende bana aşıksın.”

Savaş’a aşık mıydım ? Hissettiğim duygu aşk mıydı ? Emin olamıyordum tek bildiğim onunla olmak serotonin hormonu gibiydi . Ama şuan için onu kışkırtmak daha eğlenceliydi.

“Stockholm sendromuna yakalanacağımı düşünüyorsan yanılıyorsun Savaş bey. Şu arabadan bir inelim pişman olacaksın. “ dedim sinirli görünmeye çalışarak.

Derin bir nefes çekip arabayı yavaşlattı.

“Ah güzelim. Beni kızdırmak için Savaş bey dediğini biliyorum. Çünkü sende istiyorsun.” dedi

Henüz ne söylemek istediğini anlayamamıştım. Bu yüzden “neyi? “ diye sordum.

Araba birden durdu. Ne yaptığını anlamaya çalışırken yüzümü avucunun arasına alarak dudağıma yapıştı.

Uzun bir öpücük kondurup geri çekildi.

“İşte bunu.” dedi ve hiçbir şey olmamış gibi arabayı sürmeye devam etti.

Dudağımda hissettiğim dudakları beni garip bir sessizliğin içine çekmişti. Beni öpmesi, bana ilgi göstermesi, defalarca kovsamda yine bana gelmesi… bunlar çok hoş şeylerdi.

Ama yine de içimde bir yerlerde hep bir kuşku vardı. Ya o kadın gerçekten doğru söylediyse, ya o kadınla beraber olduysa diye düşünmeden edemiyordum.

Beni sadece elde etmeye çalışıyorsa diye düşünmekten hiçbir anın tadını çıkaramıyordum.

Dağ evine gelmiştik. Buradan son gittiğim günü hatırladığımda ayaklarım geri geri çekilince adım atmayı bıraktım.

Kafamı Savaş’a çevirdiğimde huzursuz olduğumu anlamış gibi gözlerime bakıyordu. Biz burada birbirimize her şeyi itiraf etmiş o gece ikimiz de paramparça olmuştuk.

Gözlerinde ki huzursuzluk yok olmuş, sanki bunları unutabileceğimizi düşünür gibi Yanıma yaklaşıp beni kucağına aldı. “Korkacak bir şey yok, kötü anılar artık eskide kaldı. Seni yuvamıza ben taşıyacağım. “ dedi.

Yine yuvamız demişti. Buraya ilk geldiğimiz gün söylediği cümleyi hatırladım. “Burası seninle bir ömür yaşamak istediğim ev. Bu ev ikimizin yuvası olacak.” demişti ve ben o gün şaşkınlıkla hiç bir tepki vermeyip resmen donakalmıştım.

Kucağından beni indirmeden kapıyı açmış, ve salona taşımıştı, kanepenin üzerine bırakıp geri çekildi.

“Sen biraz burada dinlen, bende hemen özel bir pizza hazırlayacağım parmaklarını yiyeceksin.”

Her yaptığı, her söylediği beni şaşırtıyordu.“Sen pizza yapmaktan ne anlarsın ?” diye sordum.

“Konu sen olunca ben her şeyi yaparım.” dedi ve mutfağa ilerledi.

Sözlerine eridim, bittim, hatta mest oldum. Bir adam nasıl hem bu kadar yakışıklı olup, hem de bu kadar ilgili olabilirdi ki ?

Ve böyle bir adam gerçekten mi benimle birlikte olmak istiyordu ?

Mutfaktan, “İzlemek ister misin ? diye seslendi.

Ah istemez olur muydum !!! Yunan tanrısı gibi adam orada benim için bir şeyler pişirecekti ve ben onu izlemekten geri kalacaktım. Bu asla mümkün değildi…

Peşinden mutfağa gittim, mutfakta öyle profesyonel hareket ediyordu ki hayrete kapılmıştım.

Merdane ile hamuru açarken oynayan sırt kaslarına hayranlıkla bakındım. Öyle muhteşem hareket ediyordu ki resmen ağzımın suyu akıyordu.

Bir anlığına bana dönünce nereye baktığımı fark etmişti, gözlerimi başka yöne çevirdim. Gülümseyerek başını iki yana salladı ve hamuru kalp şeklinde kesti, Üzerine domates sosu sürüp tüm pizza malzemelerini koymuştu.

Pizza fırına girmek için hazır olduğunda tekrar bana döndü. Kollarını göğsünde bağlamış sinsice sırıtıyordu.

Yavaş adımlarla gözlerimizin temasını kesmeden tam önümde durdu. Yüzündeki sırıtış daha da büyük bir hal alırken bedeni bacaklarımın arasına girmişti.

Böyle bir sırıtma olmamalıydı, gerçekten beni baştan çıkarmak istiyor gibiydi, Gözlerini, gözlerimden çekip bacağımın olduğu tarafa kaydığında bende onunla aynı yere baktım.

Fırın oturduğum tezgahın altındaydı. Düğmesine basıp tekrar kafasını yukarı kaldırdı. Ellerini kalçamda hissettiğimde bedenim ılık ılık titremeye başlamıştı. Yüzünü yüzüme yaklaştırıp dudaklarımın üzerinde nefesini hissettiğimde bütün kanın yanaklarıma hücum ettiğini hissettim.

Küçük bir hareketinde dudaklarımız birleşecekti. Bu durumdan kaçmak için hızlıca tezgahtan yere indim.

Ben, yukarıya çıkıp üzerimi değiştireyim diyerek yüzüne bakmadan kaçtım.

Odaya girdiğimde tuttuğum nefesimi bıraktım. Bu adam dayanılmaz derecede yakışıklı ve ateşliydi. Ve ben az kalsın o ateşe teslim olacaktım.

Odaya vuran ay ışığıyla pencereye yaklaştım. Ay, gökyüzünden yıldızların arasını açıp çıkmak üzereyken bir kaç metre ileride kayalığın üzerine kurt çıkmıştı. Ay her ışık verişinde kurt ulumaya başladı.

Odaya gelen ayak sesleri tam arkamda durmuştu. Omzuma derin bir öpücük kondurup kulağıma erkeksi sesiyle fısıldadı.

“Şimdi ay çıkacak, ve kurt kısa bir süreliğine aşkına kavuşacak. “

Sesinde ki erkeksi ton tüm bedenimi yakarken Savaş’ın elleri belimi bulup karnımın üzerinde sarıldığında kendimi ona yasladım. Onun kollarında muhteşem bir Saadet vardı.

“Sana o kadar bağımlıyım ki, bana ne yaptığını bilsen bir an bile kendinden mahrum bırakmak istemezdin. “ dedi

Pencereden yansıyan görüntümüz o kadar güzeldi ki, sanki her şey gerçek gibiydi. O gerçekten beni seviyor ve ben onun kollarında mutluluktan uçuyordum…

Sahiden bunlar gerçek miydi ?

Madem beni buraya kaçırmış, ve onunla olmamı istiyordu, aklımda ki tüm şüpheleri bu gece yok edecekti.

” O kadın, neden gömleğini giymişti ?” diye sordum.

Beni kendine çevirmişti, gözleri kırılmış gibiydi, ama bunu ona sormak zorundaydım. Birinin hayatında ikinci bir kadın olmak bu hayatta isteyeceğim son şey bile değildi.

“Bebeğim sana dünde söyledim, çok sarhoştu, onu evden kovdum. Laftan anlamayınca Berkan’ı çağırmak için terasa çıktım. Geri döndüğümde gitmişti. Gömleğimi giydiğinden haberim yok. “

“Savaş, neden sürekli hep karşıma çıkıyor “ diye sordum.

Yüzümü ellerinin arasına aldı, şefkatle okşuyordu. ”Seni sevdiğimi kabul edemiyor. Bu yüzden seni rahatsız etmek istiyor. Ama bir daha karşına çıkmayacak söz veriyorum. “

Son bir soru daha soracaktım ve artık bir daha bu konuyu açmayacaktım. Duyacağım cevaptan korkuyordum, gözlerimi başka yere çevirdim.
“Ona aşık mıydın ?”

Çenemi tutup kaçırdığım gözlerimi yine gözlerine çıkardı.” Hayır. Senden başka hiç kimseye aşık olmadım. Onunla sadece yatak ilişkimiz vardı. “

Son sözünden iğrensemde, ona aşık olmadığını söylemesi hoşuma gitmişti. Yine de sevmediğin biriyle sevişmek bence çok iğrenç bir durumdu.

"Sevmediğin bir kadına dokunmak çok iğrenç bir şey, sonuçta onunda duyguları var. “

Yorgun sesiyle kulağıma fısıldadı. "Haklısın bebeğim, sen hayatıma girmeden önce bunları hiç düşünmemiştim, ama artık sen varsın. Sevdiğim ve dokunmak istediğim tek kadınsın. “

Aramızdaki çekim yavaş yavaş bedenlerimizi kendine doğru çekiyordu, nasıl olduğunu anlamadığım bir anda birlikte sırt üstü yatağa düştük. Savaş üzerimdeydi, gözlerimiz birbirine kenetlenmişken aramızdaki arzu kıvılcımı alevleniyordu.

Dudaklarıma kapandığında bende onunla hareket etmeye başladım, artık yavaş hareketler bitmişti. Elleri her yerimde gezinirken bıraktığı hisle inlemelerime engel olamıyordum.

Elleri kalçamdan yukarı doğru çıkıp kazağımı kavradığı anda kafasını kaldırıp izin ister gibi yüzüme baktı.

Şuan gerçekleşecek olan o arzulu dakikaları istiyor muydum ? Evet. İstiyordum…

Korkuyor muydum ? Evet korkuyordum…

Sesim nefes nefese kaldığından içime karışmış olsada, “Dur “ dedim, bir sorun olduğunu anlamıştı.

“Acelemi ettim ?” diye sordu

Ne söyleyeceğimi bilemezken, Kafamı yana çevirdiğimde kaçış yolunu bulmuştum, orada bir gardırop ve gardıropun içinde gecelikler vardı. Saten, dantelli, tül, her renkten, farklı yerlerinde dekolteleri olan gecelikler vardı.

“Onlar kimin?” diye sordum

İşaret ettiğim yere baktı. Muzip sırıtmasıyla “Senin için aldım.” dedi

“Sen tam olarak beni ne zannediyorsun.” diye sordum

Anlamaz gözlerle yüzüme bakınca onu üzerimden ittim. Yana düşünce yatakta doğruldum. “Benimle sadece yatak arkadaşı olmak mı istiyorsun.”

Bıkkınlıkla ofladı. “Saçmalama Aysa. Seni seviyorum.”

“Beni seviyorsun ama bana gecelik alıyorsun, ne zaman bir araya gelsek beni sürekli yatağa atmak istiyorsun.” diyerek yataktan kalktım.

O da ayağa kalkıp yanıma geldi. “Çünkü seni özledim ve seninle sevişmek istiyorum. Sence bu isteğim anormal mi ? Kendini hazır hissetmediğini söyleyebilirsin, bunu anlarım. “

Bana sinirlenmişti, odadan çıkıp gitti. Onun gidişiyle oda buz kesmişti ama onunla bu özel anı yaşamak için kendimi hazır hissetmem gerekiyordu.

Gardrobun önüne geldim aldığı gecelikleri incelemeye başladım. Elime aldığım beyaz renk geceliğin kenarları dantelli, aşırı mini sırt ve göğüs dekolteliydi, diğerine elim gittiğinde saks mavisi, dantelli göğüs uçlarını gösteren aşırı seksi bir gecelikle karşılaştım. Savaş gibi bir adamla sevişmek için bunların üzerimde olmasına gerek yoktu zaten soyması iki saniyesini alıyordu . Ama sanırım bunları üzerimde bir kaç saniye görmek gibi fantezisi vardı.

O kadar mini geceliğin içinde pijama takımıda almayı akıl etmişti, giyinip yatağa geri döndüm. Biraz önce dağılan yatağı toplayıp üzerimi değiştirdikten sonra yatağa uzandım.

Savaş odadan gitmiş olsada yatakta kokusu hâlâ duruyordu, hangi tarafa dönersem döneyim kokusu buram buram ciğerlerime işliyordu.

Şimdi bu yatakta tek başıma nasıl uyuyacaktım ki ?

Yine de gözlerimi kapatıp uyumaya çalıştım. Aniden gökten kopan, sanki gökyüzü ortadan ikiye yarılmış gibi yayılan ses ile yerimden sıçradım.

Kahretsin !!! gökyüzü bile benden yana değildi.

En azından hâlâ elektrikler yanıyordu, uyumasamda sabah olana kadar yatakta oturabilirdim.

Hızlıca yataktan kalkıp perdeyi, sanki beni aralık bilmeksizin çakan şimşekten koruyacakmış gibi kapattım.

Yatağa geri dönerken, odanın içi aniden kararmıştı. Kahretsin!!! Bir de bu eksikti.
Elektrikler kesilmişti.

Korkarak telefonumu aramaya başladım, sonunda bulduğumda feneri yaktım.

“Savaş “ diye seslendim. Bir kaç saniye bekledim, karşılık gelmemişti. Tekrar seslendim yine cevap gelmedi.

Böyle olmayacaktı, korkuyordum ve bu odada tek başıma kalamayacaktım.

Merdivenlerden inip kanepede yatan Savaş’ın yanına geldim, Ona tekrar seslendim ama yine cevap gelmemişti. Nefes alıyor mu diye eğilip kontrol ettim.

Nefes alıyordu, ben odada korkudan titrerken o çoktan uykuya dalmıştı. Diğer kanepede gördüğüm battaniyeyi alıp üzerine örttükten sonra yavaşça yanına girdim.

Savaş, tam bir boğa gibi olduğu için koskoca kanepeyi tek başına kaplamıştı ama yalnız yatamayacağım için ona sokuldum. Elimi koyacak yer bulamazken göğsüne uzattım. O kadar yer kaplamıştı ki düşmemek için ona yapışmak zorundaydım.

Hiç uykumda yoktu. Göğsünün nefes alırken kalkışını görünce dirseğimi kanepenin başına koyup çenemi destekleyerek yüzünü incelemeye başladım.

Savaş çok yakışıklı bir adamdı. Uzun gür kirpikleri, yüzüne tam oturan kemikli burnu, dolgun dudakları ve sadece güldüğünde belli olan gamzeleri…

Sadece güldüğünde belli olan gamzeleri… Bir dakika!!! Beni kandırmıştı. Uyumuyordu.

Gözlerini açıp kolunu başımın altından geçirdi. “Sen ne pislik bir adamsın. Hani uyuyordun.”

Diğer koluyla beni kendine çekip bedenlerimizi birbirine yapıştırdı. “ Sana manzara sunmak istedim. Bensiz yatamamışsın.”


Daha fazla temasta bulunmamak için geri çekilmek istedim ama kanepe dar olduğu için Savaş’ın da beni yakalamaya çalışmasıyla birlikte yere düştük.

Savaş yine üzerimdeydi. Düştüğüm yer kalçamı acıtınca “ahhh “ diye inledim.

Muzipçe sırıtarak,” daha bir şey yapmadan inlemeye başladın.” dedi

Arsız adamın tekiydi. Aklından Sevişmekten başka hiçbir şey geçmiyordu.

“Kalk üzerimden her fırsatı değerlendirmeye çalışıyorsun.”

Dudaklarını yalayarak, “Güzelim, mesela sende her fırsatı değerlendirsen, ne güzel altımdasın beni istediğin gibi kullanabilirsin.” dedi

“Sapıksın sen, kalk üstümden.”

Üzerimden çekilip kalkmam için elini uzattı. Uzattığı elinden tutunca beni hızla kendine çekip dudaklarıma yapıştı. Geri çekilip arsızca sırıttı. “Sadece iyi geceler öpücüğü ,Hadi gel uyumaya devam edelim .” diyerek elimden çekince elini bıraktım. “Ben kendi yatağımda uyurum, sana bu kanepeyle iyi geceler.”

“Bensiz uyuyamazsın ki “

“Gidiyorum bak nasıl uyuyacağım. “ diyerek merdivenleri çıkmaya başladım. Gök yarılırcasına gürlerken korktuğumu belli etmemeye çalışarak kendimden emin yürümeye devam ediyordum.

Merdivenin son basamağına geldiğimde karanlıktan gideceğim yeri göremeyince gözlerimi kapatıp bıkkınlıkla nefes aldım.

Yok arkadaş, ben daha odaya tek başıma gidemiyordum, Savaş olmadan nasıl uyuyacaktım ki !!!

Koltukta gevşek gevşek yatan Savaş’a döndüm. “İstersen sende gelebilirsin. “

Kahkaha atmıştı. “Korkuyorum demiyorsun ya. “

“Yooo korktuğumdan falan değil, kanepede belin tutulur diye söylüyorsun. “

Göz kırptı. “Haklısın bel önemli, “ dedi

Oyununa düşmemek için sakin çıkarmaya çalıştığım sesimle, “ Geliyor musun, gelmiyor musun ? “ diye sordum.

Suratına eklediği piç sırıtışıyla,” Sırf belim tutulmasın diye geliyorum, yarına lazım gibi, ama yine de bir şartım var. “

“Şartın nedir? “

“Benim seçtiğim geceliklerden birini giyeceksin. “

“Hayır, onları giymeyeceğim. “dedim

“Sen bilirsin o zaman benim yerim rahat.“ diyerek yastığını düzeltti.

Fırsatçı pislik beni pes ettirmeyi başarmıştı. “Tamam gel giyeceğim.”

Zafer kazanmış edasıyla gururla hızlı adımlarla yanıma geldi. O gelince karanlık odaya doğru yürümeye devam ettim.

 

Odaya geldiğimizde hemen dolaba yönelip kırmızı renk, göğüs ve sırt dekolteli saten bir gecelik uzattı. Bunu bana giydirmesinde ki amaç tam olarak neydi bilmiyordum ama bu üzerimde olmasada beni yatağa atacak şeyler buluyordu.

 

Yatağın etrafını dolaşırken gözleri hiç benden çekmemiş, gördüğü şeylerden memnun olmuşcasına sırıtıyordu.

Yatağa girip uzandım. Savaş aramızdaki mesafeyi kapatmak için beni kendine çekti. Yorganı üzerimize örttü. “Madem beni yatağa davet ettin bana sarılacaksın” dedi

İtiraz etmeye hiç niyetim yoktu, gönüllü bir şekilde kollarına gittim ve tanıdığım kokusunu içime çektim.

“Sen isteyene kadar sana dokunmayacağım, ne zaman kendini hazır hissedersen ama o gün geceyi sabah etmeyeceğim. İlk seviştiğimiz günden beri aklımdan çıkmayan bedenine özlem ve açlık doluyum. “

Dudaklarını alnıma çıkartıp derin bir öpücük bıraktı. “ Beni fazla bekletme. “ dedi

Gözlerimi kapatıp beni sıkıca sardığı göğsüne sokuldum. Artık rahat ve korkmadan uykuya dalabilirdim.

 

***********

Sabah uyandığımda Savaş yanımda yoktu, dünkü yağmurdan ve fırtınadan eser kalmamış güneş ışıkları odayı doldurmuştu. Yataktan doğrulup pencereye yaklaştım. Şubat ayında olmamıza rağmen hava güneşli ve ılıktı.

 

Savaş’ın aldığı kıyafetlere bakındım. Her şey tam bedenime göreydi, Bir tayt ve kazak giyip saçlarımı topladıktan sonra aşağıya gitmeye hazırdım.

 

“Beklenen güzellikte uyanmış, lütfen buyrun.” diyerek oturmam için sandalyeyi çekti.

 

“Teşekkür ederim ama böyle beni şımartıyorsun.” Dedim

Sandalyeye oturduktan sonra eğilip yanağıma küçük ama tatlı bir öpücük kondurdu.

“Seni şımartmak benim en değerli görevim.”

Sabahın ilk öpücüğünü almıştım. Gece Savaş’ın varlığıyla gözlerimi kapatmak, sabah onun muhteşem öpücüğü ile güne başlamak harika bir gün planlamasıydı.

 

Her hareketi beni eritiyordu. Bana ilgisi ve benim için bir şeyler yapıyor olması kendimi prenses gibi hissetmeme sebep oluyordu.

Kahvaltıdan sonra o telefon görüşmesi yaparken, bende biraz ortalığı toparlamıştım. Son kalan bulaşıklarıda yerleştirdikten sonra ağrıyan bacağımı esnetirken Savaş içeriye geldi.

"Bacakların mı ağrıyor. “

“Biraz” dedim elimle ovarken , “ aslında bir kaç haftaya kadar spor yapıyordum, sanırım bırakınca oldu. Geri dönünce bir spor salonuna başlamalıyım. “

Alaycı bir gülümseme eşliğinde, “Spor salonuna para vermene gerek yok, ben sana yardımcı olurum. “ diyerek elimden tutup çekiştirdi.

Yine beni yatağa götürüyor düşüncesi aklımdan geçerken, yatak odasının tersinde başka bir odaya girdik. Küçük bir spor odası yapmıştı. Pencerenin önünde koşu bandı, hemen yanında bench press makinası ve farklı bölgeler için bir kaç makina vardı.

Yere spor matı serip tekrar elimden tutarak çekti. “Hadi yat, sana spor yapmayı öğreteceğim.”

 

Gözlerindeki ve yüzündeki sırıtış tam bir piçlik sırıtışıydı, yine aklından nasıl bir şey geçiyordu bilmiyordum ama sonunda kesinlikle galip gelenin o olacağını hissediyordum.

 

Kafamı olumsuz anlamda salladım. "Hayır en iyisi cardio yapmak. "

Kolumdan tuttu. Gözlerindeki sinsilik büyümüştü . "Hadi Aysa, yoksa dayanamam dudağına yapışırım diye mi çekiniyorsun ? "

"Çok komiksin Savaş, dudağına yapışacağım falan yok. " diyerek egzersiz minderine yattım.

Bedenimde ona olan tutkunun sesi, Yalanın batsın Aysa, dudağına yapışmak istememek zaten aptallık olur… diye haykırdı

"Şimdi seninle bir oyun oynayacağız. " diyerek üzerime eğildi.

Kalkmaya çalışarak "Ne yapıyorsun " dedim

Bacağımdan sıkıca tutup kalkmamı engelledi. Gözleri dudaklarıma kayarken, "Dudağıma yapışmayacağını kanıtlamak istemiyor musun ? " diye sordu.

Ona bir cevap veremezken gerginlikle yutkundum.

"10 şınav çekicem eğer on şınav kadar dayanırsan bugün sen nasıl istersen öyle davranacağım eğer ben kazanırsam bugün her şey benim istediğim gibi olacak. "

 

En fazla ne olabilir diye geçirdim içimden sadece üzerimde 10 şınav çekecekti. Biraz kokusundan sarhoş olacaktım. O muhteşem dudakları yüzüme yaklaşıp nefesini yüzüme bırakacaktı. Ne vardı ki bunda!!!

Savaş sırıtarak, "Kabul mü ? " diye sordu.

Kazanan ben olacaktım. "Kabul ediyorum. "

 

Olacaklardan habersiz bacaklarımı uzatarak yatmıştım, Üstündeki tişörtü çıkarıp kenara koydu benimle aynı hizaya gelip şınav pozisyonu aldı. Şuan üzerimde ki duruşu zorlayıcı ve katlanılamayacak kadar mükemmel bir görüntüydü. O kasları, bir kadının karşı koyamayacağı kadar erkeksi ve direnilmeyecek kadar ateşliydi. Gözlerini, gözlerimden ayırmadan başladı.

 

Şuan adamın altında eriyordum. Hele o dudakları, tam dudağımın üzerine inip kalkıyordu, sayarken aralanan dudakları öp beni diye davet etsede ortada bir iddaa vardı. Kazanıp ona istediğim her şeyi yaptıracaktım. "5 " dediğinde sevinmiştim 5 tane daha kalmıştı."6 " diyip dudağımı öptü yavaşça geri çekildi, beklemediğim bu hareketle şaşkınlık içinde kalmıştım. Amacı neydi bu adamın ?

"7 " tekrar üzerime eğilip bir öpücük daha kondurup geri çekildi, amacı beni burada dudaklarıyla öldürmek olmalıydı.

"8 " bir öpücük daha kondurup gülümsedi. Evet amacı hile yapmaktı.

 

Dayanmalıydım. Sadece iki tane kalmıştı, onun hilesi beni pes ettirmemeliydi.

"9 "diyip tekrar dudaklarıma eğilip öptü ama bu sefer geri kalkmamıştı resmen dudaklarımı öperek parçalıyordu. Karşılık vermemi istiyor gibi dudaklarımı aralamaya çalışıyordu ama ben dudaklarımı sıkıca birbirine bastırıyordum. Alt dudağımı hafif ısırınca dudaklarımı aralamak zorunda kaldım ve dili ağzımı bulmuştu. Aniden içimde büyüyen sevişme hissi bedenimi yakarken daha erken olduğunu düşününce göğsünden iterek kendimi yana attım.

Kahkaha atarak "Kaybettin " dedi.

"Hayır kabul etmiyorum hile yaptın. "

"Kabul ettin, ayrıca zafere giden yolda her şey mübahtır. "

"Çok adisin Savaş. "

 

Beni elimden tutup ayağa kaldırdı. Aynı hizaya geldiğimizde baş parmağını alt dudağımın üzerinde kalıntı silermiş gibi gezdirdi bir kaç saniye sonra parmağını dudağına götürdü gözlerim arzuyla bakan gözlerinden bir an olsun ayrılmamıştı. Ne yapmaya çalıştığını anlamaya çalışıyordum ama o kadar seksi bakıyordu ki kalbimin hızla çarpmasına bedenimin tutkuyla uyarılmasına sebep oluyordu.

" Kanatmışım " dedi.

 

Aklım şuan tamamen başka kıtalarda dolaştığından ne dediğini anlamamıştım. Sinsice gülümseyip belimden çekip kendine yapıştırdığında fısıltı gibi çıkan sesiyle, " Dudağını kanatmışım ama tedaviside bende. " dedi.

 

Sonunda anlamıştım. Parmağımı dudağıma götürüp baktığımda kanamış olduğunu gördüm.

"Birde ısırdın mı ?

"Hemen tedavi edebilirim."

Kendimi kollarından kurtarıp bir kaç adım geri kaçtım. "İstemez ben tedavi ederim. "

 

 

Evet…. Savaş’ın yaptığı hile yüzünden iddiayı kaybetmiştim. Bugün o ne isterse onu yapacaktık. Hazırlanıp evden çıkmıştık. Yaklaşık 2 saattir yoldaydık. “nereye gidiyoruz?” diye sorsam da iki saattir geldik diyordu. Bugün beni neler bekliyordu bilmiyordum ama ilk kez onunla baş başa bir şeyler yapacaktık, heyecanlanmıyor değildim. Belkide bugün onu daha fazla tanıma fırsatı bulurdum.

 

Oflayarak, büyük bir ciddiyetle arabayı kullanan Savaş'a döndüm. "İki saattir geldik diyorsun da hâlâ arabadan inemedik."

"Çok sabırsızsın geldik işte. "

 

Araba durduğunda deniz kenarına geldiğimizi görmüş oldum. Arabadan inip etrafıma bakındım. "Niye geldik buraya ? "

Bagajın kapağını kapatarak elinde ki oltayı salladı "Balık tutmak için. "

"Sen, Şavaş Arslan, balık tutacaksın. "

"Ne yani Şavaş Arslan'ım diye balık tutamaz mıyım ? "

Omuzlarımı silktim.

İskelenin kenarına yaklaşıp deniz kokusunu içime çektim Şavaş oltayı hazırlıyordu. Denizin kokusu her zaman bana huzur veriyordu. Ne zaman sevinsem ve ya üzülsem kendimi hep sahilde bulurdum.

"Yardım edeyim mi ?"

 

Alayla gülümsedi. "Sen nerden bileceksin olta atmayı. "

Kendimden emin yanına yaklaştım." Bak bu kamışı oltanın gövdesine takıyoruz bunuda destek amaçlı buraya yerleştiriyoruz. İşte böyle… "

 

Kafamı kaldırdığımda göz göze gelmiştik. Yüzündeki ifade her zamankinden farklıydı sanki hayran olduğun birine bakarmış gibiydi. Savaş hayatıma girdiğinden bu yana onun gözlerinde çeşitli duygular görmüştüm. Her gün yeni duygularıyla tanışıyordum.

 

"Babamla Fethiye’de tatile gittiğimizde balık tutmaya gidiyorduk olta atmayı biliyorum. "

"Sen "

"Evet biliyorum. Ne oldu beğenemedin mi?"

"Beğenmez olur muyum. O zaman bize balık tut. "

Olumsuz anlamda kafamı salladım.

"Hayır ben tutmam. "

"Çok biliyordun ya hani "

"Biliyorum ama tutmak istemiyorum "

Ani bir hareketle beni çekti oltayı elime tutuşturdu arkama geçti. "Hadi ilk sen başla. "

Oltayı bana verip elini, elimin üzerine koydu ve destek verdi. “İşte böyle, hadi çekmeye başlayalım.”

 

O kadar yakındık ki nefesini yüzümde hissediyordum. Akciğerlerimi kaplayan kokusu beni sarhoş etmeye başlamıştı, küçük bir hareketlenme dudaklarımızı birleştirirdi.

 

Tanrım bu kadar yakın olmaya ne gerek vardı. Ne olurdu bu adam aramıza bir metre falan mesafe koysa. Sosyal mesafeden haberi yok muydu ?

"Fotoğrafınızı çekmemi ister misiniz ?" diyen çocuğun sesiyle Savaş'ın üzerimde bıraktığı etki bir anlığına dağıldı. Kafamı çocuğa çevirdim.

Küçük bir çocuktu elinde şipşak makina diye bilinen bir fotoğraf makinası vardı.

Tekrar Savaş'a döndüm, ikimizinde eli hâlâ oltadaydı.

"İster misin ? "

Bir an bile düşünmeden "Olur " dedim.

Bugünün sonunda ne olursa olsun bizim bir fotoğrafımızın olması gerekiyordu.

 

Fotoğrafımızı çekmek için kamerayı hazırlayan çocuğa dönüp gülümsedim. Çocuk çıkan fotoğrafı bir kaç kez salladıktan sonra Savaş'a uzattı.

 

 

Elimdeki oltayı ona bırakıp fotoğrafı elime aldım. Fotoğrafı elime alır almaz kalbim hızla çarpmaya başlamıştı. Çok güzel çıkmıştık gülmemek için yemin etmiş gibi bakan Savaş'a döndüm.

"Güzelim fotoğrafı okul müdürü gibi bakarak mahvetmişsin. "

Kocaman gülümseyip hayranı olduğum o muhteşem gamzelerini yine ortaya sermişti.

"Senin bu benzetmelerin yokmu beni benden alıyor. "

 

Uzun zamandır hiçbir fotoğrafa bu kadar heyecanlanmamıştım. Savaş'ın yanımda ki varlığı beni etkisi alırken bu elimdeki fotoğraf daha fazla etkisine almıştı. Selim ile 7 yıl sevgili olmamıza rağmen böyle bir fotoğrafımız yoktu. Ben ve kızgın boğa Savaş güzel olur muyduk ?

 

"Fotoğrafa bakmak yerine karşında duran gerçeğine bakabilirsin, fotoğraflar sahtedir." diyen Savaş'ın sesiyle anlamayan gözlerle ona baktım.

 

"Fotoğraflar gerçek duyguları yansıtmazlar, onlar sadece sahtelikten oluşan pozlardır. Mesela moralin çok bozuk ağlamak üzeresin ama fotoğrafçı sana diyor ki gülümse bir kaç saniyelik bir poz için yalandan gülümsüyorsun. "

Bu dediğinde biraz olsun gerçeklik payı vardı. Ama benim için fotoğraflar da çok önemliydi. Elimdeki fotoğrafı çantama atıp Savaş'a döndüm.

 

"İnsanlar gider geriye sadece fotoğraflar kalır , özlediğin insanların resimlerine bakarak o gün yaşanılan anıyı hatırlarsın. Çok güzel zamanlar geçirdiğin insanlar yanında olmadığında bir fotoğraf karesi seni gülümsetebilir." dedim

Yakaladığı balığı çekerken, " Yanında olanların fotoğrafına bakmaya gerek yok. " Kısa bir anlığına yüzünü bana çevirip göz kırptı.

" Karşında canlı,kanlı yakışıklı olarak duruyorum. "

"Sana baktığımı nerden çıkardın kendime bakıyorum.” Omzuma düşen saçlarımı geriye savurdum. “ Ben çok güzel çıkmışım."

"Hıhı " diye mırıldandı.

Egoist boğa diye kendi kendime söylendim.

 

8 tane balık tutmuştu, kovanın içinde umutsuzca çırpınıyorlardı, kovaya yaklaştım.

"Baban ile balık tuttuktan sonra ne yapardınız ? "

Babam ile balık tutarken yaptıklarımız geldi aklıma… Güle oynaya şarkı söyler, balıkları yakalardık. Ah çocukken ne kadar mutluydum. Tek derdim yaz olsa da Fethiye’ye gitsek olurdu.

"Atlas , Rüya ve annem piknik masası hazırlardı. Atlas ,babamın tutacağı balıkları yemek için sabırsızlıkla beklerdi ve her seferinde aynı soruyu sorardı. “

Atlas’ın sesini taklit ederek, “ Baba balık yiyeceğiz ama ızgarayı getirmedik. " dedim

"Çocuk haklı ızgarayı neden götürmüyordunuz ?"

Balık kovasını kaldırıp içindeki balıklara gülümsedim. "Çünkü " diyerek kafamı kaldırdım, Savaş oltayı toparlıyordu.

"Evet, "

Kovayı kaldırıp gözlerine baktım. "İşte bu yüzden. "

Kovayı denize boşaltmıştım. Evet gerçekten her seferinde bunu yapardım.

 

Şaşkınlıkla donup gözlerini bana dikmişti.

"Güzelim " diyerek elimdeki kovaya baktı.

Sinirli bir nefes alıp gözlerini kapattı.

"Güzelim kaç !!! Eğer gözlerimi açtığımda hala buradaysan balıklarla aynı kaderi paylaşacaksın."

 

Duyduğum sözlerle gözlerim korkuyla kocaman oldu, dediğini yapardı. Hemen buradan kaçmam lazımdı ama ayaklarım koşmaya hiç hazır değildi. O yüzden ellerimi teslim olmuşcasına kaldırıp üzerime yürüyen Savaş'a " Tamam sakin ol " dedim.

 

Ama Savaş , ağına düşmüş ceylanı ürkütmeden av yapmaya hazırlanan aslan gibi ağır ağır üzerime geliyordu. Bense korkarak geri geri gidiyordum.

"Cezan çok büyük olacak bebeğim. "

Arkama dönmediğim için hâlâ geri geri gidiyordum. Savaş'ın gözlerinde öfke yoktu ama beni denize atacak diye korkuyordum. Sanırım artık koşmalıydım. Tam arkamı dönmek üzereyken ayağım taşa takıldı düşecekken kollarıyla tuttu beni.

"Hıııımmm 8 tane balığım kaçtı ama daha büyüğünü yakaladım." dans eder gibi kaldırıp dudaklarıma yapıştı donup kalmış ne yapacağımı şaşırmıştım.

İçimde adrenalin patlaması yaşanırken öpüşü derinleşti. Karşılık vermiyordum ama karşıda koymuyordum.

Hareket etmeden kollarında öylece şefkat ve arzuya kapılıp gidiyordum.

Dudaklarını çektiğinde üzerimdeki ağırlık kalkmıştı, beni kaldırıp yüzümüzü aynı hizaya getirdi ve yüzüme dökülen saçları geri itti tekrar dudağıma eğilerek,

"Bu ödüldü. Sıra cezaya geldi. " dedi

Boşluğu fırsat bilerek kaçabildiğim yere kadar kaçtım. Sen niye adamın tuttuğu balıkları tekrar denize dökersin ki...

"Kızım yavaş peşinden atlımı kovalıyor." diyen güler yüzlü yaşlı adama nefes nefese kalmış bir şekilde "Atlı değil ama boğa kovalıyor. " dedim

"Nereye kadar kaçacaksın bebeğim " diye bağıran Savaş'ın sesiyle amcanın arkasına saklandım.

"Amca lütfen beni bu boğadan kurtar, yoksa çiğ çiğ yiyecek. "

"Bunu balıkları denize boşaltmadan önce düşünecektin. "

"O oğlum gelmiş senin yolun buraya düşer miydi ? "

"Tahsin babam bugüne kısmetmiş "

"Siz tanışıyor musunuz " diyerek kendimi ilk bulduğum sandalyeye atmıştım koşmaktan nefes nefese kalmıştım masada duran suyu içerek nefesimi düzene sokmaya çalışıyordum

"Nasılsın baba" diyerek adama sarıldı.

Yaşlı adamda aynı samimiyetle ona sarılmıştı.

"Seni gördüm daha iyi oldum uzun zamandır gelmedin özledim. Sen otur oğlum Selma annenide çağırayım seni görünce çok mutlu olacak."

Kafamı kollarımın arasına masaya gömmüştüm karşımdaki sandalyeye oturup eliyle kafamı kaldırdı.

"Sakın kurtuldum sanma sana harika cezalar düşünüyorum. "

Bugün hem iddiayı kaybetmiştim hemde ceza almıştım. "Savaş oğlum gelmiş. " diyen sıcak tonton bir teyze bize doğru yaklaştı.

"Selma annem nasılsın." Ayağa kalkıp samimi bir şekilde kadına sarılmıştı. Savaş'ın onlara içten davranması yakınlıklarını gösteriyordu.

"İyiyim oğlum seni gördüm daha iyi oldum ne zamandır gelmiyorsun, yollarını gözlüyordum "

'İş güç işte vakit bulamadım bir türlü "

"Aaa bu güzel kızda kim hoşgeldin kızım " diyerek yanıma yaklaştı.

Ayağa kalkıp hoşbuldum dememe kalmadan kadın bana şefkatle sarıldı.

"Senden güzel olmasın o da benim hatun Aysa " dedi.

Bizim hatun mu ? Ne diyordu bu adam… sıcak hava değil ama Savaş'ın bu sözü beni terletmişti.

"Aslı nerede ? Özledim. "

"Birazdan gelir. "

Aslı mı Aslı da kimdi ? Kadının yanında hiç utanmıyor da kızını özledim demeye arsız adam diye içimden söyleniyordum.

Selma teyze, Tahsin amcaya döndü. "Bey hadi sen balık yap bende salata hazırlayayım."

 

"Olur mu Selma anne, sen otur beraber Aslı'yı bekleyelim. Aysa salatayı hazırlar değil mi hayatım ? "

İmayla başımı sallayıp gözlerimi gülen gözlerine diktim.

"Tabiki hayatım ne demek siz Aslıyı beklerken ben hazırlarım. "

 

Mutfağa geçip Tahsin amcanın verdiği malzemeleri yıkıyordum aklımda hâlâ Aslı vardı. Aslı’yı bekleyecekmiş de beni resmen mutfağa atıp kızla fingirdeşecek ama bu kez de balıkların yerine seni suya atacağım Savaş Arslan. Arsız adam.

"Bir şey mi dedin kızım " diye gülümseyen Tahsin amcaya döndüm.

"Kase arıyordum da ben "

Yan çekmeceden bir kase uzatıp önüme koydu.

 

Salatayı hazırlayıp sosladım. Tahsin amca balıkları pişirince beraber masaya koyduk ben tabak getirmek için tekrar mutfağa girdim. Savaş, Selma teyze ile koyu bir sohbete dalmıştı. Aslı denen kız hâlâ gelmemişti mutfağa girip limonları doğramaya başladım. Birde Aslı çıkmıştı başıma acaba bu kızla ne kadar samimi miydi, güzel miydi, aralarında bir şey geçmiş miydi ? Meraktan çatlamak üzereydim. Dalıp gitmiştim.

"Ahhh " diye acıyla bağırdım. Bıçak parmağımı kesmişti.

Parmağımı dudağıma götürüp kanı emdim.

Arkamdan sinsi sinsi gelen Şavaş " Ne oldu ?" diye sordu.

Ona bakmadan yüzümü ekşittim. "Parmağımı kestim. "

"Bakayım " elimi kendine çekti.

Kesilen parmağımı dudağına götürüp kanı emdi ve öptü. "Şimdi geçer. "

Parmağımı çekmeye çalıştım ama elimi daha sıkı tutup parmağımı suyun altına soktu, masadan aldığı peçeteye sardı.

"Sakar olmak zorunda mısın ? "

"Sakar değilim. Sadece bir kaza oldu "

"Hıhı kesin öyledir. "

Parmağımı elinin arasından çektim tüm sinirimle , "Sen gidip Aslıyı beklesene içeride ben başımın çaresine bakarım. " dedim.

Gözlerini kısıp üzerime doğru yaklaşmaya başladı. " Aslıyı mı kıskandın ? "

"Haha kim, ben mi , Aslı’yı mı ? "

Ağır adımlarla yaklaştı yaklaştı tam dudaklarıma eğilecekken, "Hadi gençler balıklar soğumasın. " diye ses geldi. Dudağıma küçük bir öpücük bırakıp geri çekildi.

Yemeğimizi yerken Selma teyzenin, Savaş'ın süt annesi olduğunu öğrendim aralarında ki samimiyet bu yüzdendi. Savaş onlara o kadar değer veriyordu ki onlarla konuşurken gözlerinin içi parlıyordu.

"Savaş gelmiş savaş " diye koşan küçük bir kız Savaş'ın kucağına atladı.

"Aslı, nasıl konuşmak öyle, o senin sınıf arkadaşın mı ? " diye uyardı anneannesi.

Yok artık !!! Aslı mı… Şimdi Aslı bu küçük kız mıydı.

İki saattir içimi kemiren kıskançlıktan delirmemi sağlayan bu küçük kız mıydı ? Keşke yerin dibi olsaydı da içine girseydim.

"Bak Aslı bu da Aysa ablan, Savaş abinin sevgilisi. "

"Merhaba Aslı " diyerek elimi uzattım.

"Ama Savaş’ın sevgilisi bendim.”

"Şişşt Kızım çok ayıp " dedi Tahsin amca

Savaş kucağındaki kızın alnına öpücük kondurdu. "Evet bücürüm sende benim sevgilimsin. "

"Çok güzel ama ben daha güzelim. "

Masada kahkahalar uçuşuyordu.

"Evet Aslıcığım sen daha güzelsin. "

"Gerçekten mi ? "

"Gerçekten tabiki "

Savaş’ın kucağından inip koşarak bana geldi ve sarıldı.

 

Savaş'ın imalı bakışları beni şuan bitiriyordu. Ben genç bir Aslı beklerken en fazla 9 yaşlarında küçük bir kız gelmişti. Artık beni diline dolamıştı imkanı yok düşürmezdi.

 

Masada geçen keyifli dakikalar eşliğinde yemeklerimizi yemiştik. Selma teyze ile beraber masayı toparlayıp mutfağa götürdüm orada da yardım ettikten sonra tekrar içeriye döndüm.

Tahsin amca ile Savaş sohbet ederken Aslı bana döndü.

"Biliyormusun Aysa , Savaş buraya hiç sevgilisiyle gelmemişti. İlk kez yanında seni görüyorum, aslında biraz kıskandım çünkü ben onu seviyordum. "

"Savaş'ı hâlâ sevmeye devam edebilirsin abi olarak o da sana değer veriyor. "

"Okulda bir çocuk var geçen bana bir çiçek verdi dedi ki çok güzelsin "

"Vay nasıl bir çocuk yakışıklı mı ? "

"Savaş kadar değil " İkimiz de kahkahalar atmaya başladık.

"Ne oluyor orada? " diyen Savaş'a döndü.

"Bu kızlar arasında özel konuşuyoruz değil mi Aysa "

"Evet Savaş bu ikimizin arasında. "

"Savaş hadi bana şarkı söyle "

"Olmaz bücür "

"Lütfen Savaş hep söylerdin ya "

"Sen şarkımı söylüyorsun " diye sordum.

"Evet Savaş'ın sesi çok güzel ünlü sanatçılardan bile. Lütfen söyle. " diye çocuksu haliyle yalvarıyordu.

"Ben söylerim sana istediğin bir şarkı var mı? "

"Senin sesin güzel mi ? "

Savaş, "Benden iyi olmasın sesi güzel bugünlük onunla idare et " dedi

"O zaman kanatlarım var ruhumda söyle "

 

...Gözler gizler niyetleri belki
Gördüm seni, canın beni çekti
Yok öyle uzaktan çapkın, inatçı gülüşler
Yerse benle kuytuya gel.

 

Savaş telefonu eline almış, diğer eliyle çenesini destekleyip hayranlıkla bana bakıyor ve beni kameraya alıyordu. Böyle bakışı beni utandırıyordu, telefona uzanmaya çalışıp kamerayı kapatma çabam boşa gitti.

Bitirdiğimde alkış tuttular.

"Savaş hiç üzülme ama Aysa'nın sesi senin sesinden daha güzel. " dedi

 

 

Çaylarımızı da içtikten sonra Savaş'ın acil telefonuyla kalkmamız gerektiğini söylemişti. Sıra sıra herkese sarılıp vedalaştıktan sonra arabaya bindik. Bu gece dağ evine değil kendi evlerimize geri dönüyorduk. Yol sessizlikle ilerliyordu. Ara sıra bana dönüp bakması hariç aramızda herhangi bir temas olmamıştı.

 

Arabadan inerken kolumu tutup inmemi engelledi. Okyanus mavisi büyülü gözlerini, gözlerimden çekmeden yaklaştı. Yine dudağımdan öpeceğini sandım ve karşı koymayacaktım. Hatta bu öpüş bizi yatağa götürecek olsa bile onunla gidecektim.

 

Ama Savaş dudaklarını alnıma bastırıp geri çekildi. Burnunu saçlarıma sürtüp derin bir nefes aldıktan sonra elini yüzümde gezdirdi. " İki saate geri geleceğim. Bu gece bana bir cevap vermeni istiyorum. " dedi.

 

Nutkum tutulmuş, kalbim maraton koşuda birinci olmuş gibi hızla ve heyecanla çarpıyordu. Gözleri tekrar gözlerimi bulduğunda yanağımı şefkatle okşayıp elini geri çekti. “ Seni seviyorum “ dediğinde ağzımı açıp tek kelime edemeyecek kadar büyülenmiştim.

 

Duşa girip rahatladıktan sonra odaya geri döndüm. Çantamda telefonu ararken elime Şavaş ile çekildiğimiz fotoğraf geldi. Fotoğrafa bakarken içimde oluşan heyecanla kendimi yatağa bıraktım çok güzel çıkmıştık bir eli tuttuğum oltadayken bir eli belimdeydi. Parmağımı Savaş'ın yüzünde gezdirmeye başladım her ne kadar kadar itiraf etmekten kaçsamda ondan etkileniyordum.

 

Kendimi gittikçe Savaş'a bağımlı hissediyordum. Sürekli onu görmek, sesini duymak, bana dokunma desemde dokunmasını, beni öpmesini istiyordum. Dudakları dudağımı bulduğunda her şeyi unutuyordum.

 

Dünden bu yana yakınlaşmamız bana fazla gelmişti, yaptıkları, söyledikleri beni çok mutlu etmişti ve benden bir cevap bekliyordu. Ona ne cevap vereceğimi artık biliyordum ve yaşadıklarımızdan artık onunla olmak istediğimi anlamıştım.

Hemen mutfağa inip güzel bir masa hazırlamaya başladım. Romantik ve tutku dolu bir gece yaşamak istiyordum. Yemek yapmak ile pek aram olmadığı için İspanya’da çiğ sebzelerden hazırlanan ve çok kolay olan tortilla ve tapas hazırladım.

 

Odaya geri dönüp kırmızı saten mini bir elbise giyindim. Sadece sırtında derin bir dekolte vardı. Saçlarımı dalgalandırarak açık bıraktım. Elbisem ile aynı renk ruj sürdükten sonra stiletto ayakkabılarımı giyindim ve artık tamamen hazırdım. Ve Bence harika olmuştum.

 

Aşağıya inip yemek masasının son kontrollerini yaptım. Evdeki muhteşem ambiyansa uygun olsun diye koyduğum alev şeklinde ki kırmızı mumları yaktım. Biraz geriye gidip her şeyin hazır olduğundan emin olduktan sonra içki dolabına yöneldim.

 

Kırmızı şarap aldıktan sonra masaya geri dönerken Telefonuma gelen ard arda bildirimle bıraktığım yere yaklaştım, elime alacakken üste arama düşmüştü. Rüya arıyordu. Ve hemen peşinden Atlas, Serhan ve Ahu aramaya başlamıştı.

 

Kötü bir şey olmuş gibi ellerim ve bacaklarım titremeye başlamıştı. Aklıma gelen korkunç senaryolarla başım dönerken telefona gelen bildirim sesleriyle ekrana düşen siteye basmıştım. Ve site açıldığında karşımda Savaş ile benim dağ evinde öpüşürken çekilen bir fotoğrafımız olduğunu görmüş oldum.

Ve başa skandal gibi bir manşet atılmıştı.

“Bebeğini kürtaj yaptırdı. ”

 

 

 

 

Okuyalım, yorumlayalım ve beğenelim❤️

Sizleri biraz beklettim, uzun bir hastalık dönemi geçirdim. Bu bölümde bana biraz kızacağınızı biliyorum ama herhangi bir aksilik olmazsa 14 Şubat özel bir bölümle gönlünüzü alacağım. 🌸

 

Bölüm : 09.02.2025 23:20 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...